Evlat edinme soybağı kurmanın yollarından biridir. Bu durum 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 283/3. fıkrasında açıkça belirtilmiştir. Evlat edinmede evlat edinen ile evlatlık arasında kurulan soybağı kanbağına bağlı olmayıp taraflar arasındaki evlat edinme işlemine dayanır ve yapay bir soybağı kurulur.
TMK’da evlat edinme küçüklerin evlat edinilmesi (m. 305-313) ile erginlerin ve kısıtlıların evlat edinilmesi olarak ayrılmaktadır ( m. 313).
Küçüklerin Evlat Edinilmesi (TMK m. 305-312)
Küçüklerin evlat edinilmesinin koşulları TMK’nın 305. maddesinde düzenlenmiştir. Madde metni aşağıdaki şekildedir;
“Madde 305- Bir küçüğün evlât edinilmesi, evlât edinen tarafından bir yıl süreyle bakılmış ve eğitilmiş olması koşuluna bağlıdır.
Evlât edinmenin her hâlde küçüğün yararına bulunması ve evlât edinenin diğer çocuklarının yararlarının hakkaniyete aykırı bir biçimde zedelenmemesi de gerekir.”
A- Küçüklerin Evlat Edinilmesinin Koşulları
1. Küçüğün Bakılmış ve Eğitilmiş Olması Koşulu:
TMK m. 305’e göre bir küçüğün evlât edinilmesi için evlât edinen tarafından bir yıl süreyle bakılmış ve eğitilmiş olması şarttır.
2. Küçüğün Yararına Olması Koşulu:
TMK m. 305/2’ye göre evlât edinmenin her hâlde küçüğün yararına bulunması olmazsa olmaz bir şarttır.
3. Diğer Çocukların Yararını Zedelememiş Olması Koşulu:
TMK m. 305/2’ye göre evlât edinmenin üçüncü ve son genel şartı evlat edinmeyle evlât edinenin diğer çocuklarının yararlarının hakkaniyete aykırı bir biçimde zedelenmemesidir.
4. Evlat Edinen ile Edinilen Arasında En Az Onsekiz Yaş Fark Olması Koşulu:
TMK m. 308/1’e göre evlât edinilenin, evlât edinenden en az onsekiz yaş küçük olması şarttır.
5. Küçüğün Rızası Olması Koşulu:
Ayırt etme gücü bulunan küçüğün rızası alınmadıkça evlat edinilmesi mümkün değildir.
6. Küçüğün Ana ve Babasının Rızası Olması Koşulu:
Küçüğün evlat edinilebilmesi için ana ve babasının rızasının bulunması şarttır. Rıza sözlü ya da yazılı olabilir ve mahkemece tutanağa geçirilir. Ana-babanın rızası evlat edinenlerin henüz belirlenmemiş olması halinde dahi geçerlidir.
TMK m. 310 uyarınca rıza, küçüğün doğumunun üzerinden altı hafta geçmeden önce verilemez. Rıza, tutanağa geçirilme tarihinden başlayarak altı hafta içinde aynı usulle geri alınabilir. Geri almadan sonra yeniden verilen rıza kesindir.
Ana ve babadan birinin kim olduğu ya da uzun zamandan beri nerede olduğu bilinmiyorsa ya da ayırt etme gücünden sürekli yoksun rıza aranmaz.
Ana ve babadan biri küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmiyorsa da ana babanın rızası aranmayacaktır.
Evlat edinilecek küçük vesayet altındaysa ancak vesayet makamı ile denetim makamının izni ile evlat edinilebilir.
B- Küçüklerin Birlikte Evlat Edinilmesinin Özel Koşulları
1. Ancak Eşler Birlikte Evlat Edinebilirler:
TMK m. 306/1’de düzenlenen amir hükme göre ancak eşler birlikte evlat edinebilir. Başka bir deyişle aralarında evlilik bağı olmayan kimseler birlikte evlat edinemezler.
2. Evlilik Süresi veya Yaş Seçeneği Gerçekleşmelidir:
Eşlerin birlikte evlat edinebilmesi içineşler en az 5 yıldan beri evli olmalı veya eşler 30 yaşını doldurmuş olmalıdır.
Eşlerden biri eşi ile en az iki yıldan beri evli olmak ve 30 yaşını doldurmuş olmak kaydıyla diğerinin çocuğunu evlat edinebilir.
C- Küçüklerin Tek Başına Evlat Edinilmesinin Özel Koşulları
1. Otuz Yaşını Doldurmuş Olma Koşulu:
Evli olmayan kişiler otuz yaşını doldurmadıkça evlat edinemezler.
2. Eşin Birlikte Evlat Edinmesinin İmkansız Olması:
Eşler birlikte evlat edinmenin mümkün olmadığını ispatlarsa da tek başına evlat edinebilir. Buna göre otuz yaşını dolduran eş diğer eşin ayırt etme gücünden devamlı olarak yoksun olduğunu ya da iki yılı geçkin süredir nerede olduğunun bilinmediğini veyahut da iki yılı aşkın süredir ayrı yaşanmakta olduğunu ispatlarsa tek başına evlat edinebilecektir.
Buna göre en az beş yıldır evli olan eş otuz yaşını doldurmasa da eşiyle birlikte evlat edinebilirken, aynı eş otuz yaşını doldurmadıkça tek başına evlat edinemez.
II. Ergin ve Kısıtlıların Evlat Edinilmesi (TMK m. 313)
TMK’da küçüklerin evlat edinilmeleri ile erişkinlerin evlat edinilmeleri farklı şartlara tabi tutulmuştur. Bu şartlar dışında küçüklerin evlât edinilmesine ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır. (TMK m. 313/son)
A. Erişkinlerin Evlat Edinilmesinin Koşulları:
1. Evlat Edinilenin Altsoyunun Açık Rızası Bulunması Koşulu:
TMK m. 313 uyarınca ergin yahut kısıtlı olanlar ancak evlât edinenin altsoyunun açık muvafakatiyle evlat edinilebilir.
2. Evlat Edinilenin Belli Özelliklerinin Bulunması Koşulu:
TMK m. 313’e göre;
* Bedensel veya zihinsel engeli sebebiyle sürekli olarak yardıma muhtaç ve evlât edinen tarafından en az beş yıldan beri bakılıp gözetilmekte ise,[20]
* Evlât edinen tarafından, küçükken en az beş yıl süreyle bakılıp gözetilmiş ve eğitilmiş ise,
* Diğer haklı sebepler mevcut ve evlât edinilen, en az beş yıldan beri evlât edinen ile aile hâlinde birlikte yaşamakta ise evlat edinilebilir.
3. Eşin Rızası Koşulu:
TMK m. 313/2 uyarınca evli bir kimse ancak eşinin rızasıyla evlât edinilebilir.
III. Evlat Edinmenin Şekli ve Usulü
TMK m. 315 uyarınca evlât edinme kararı, evlât edinenin oturma yeri; birlikte evlât edinmede eşlerden birinin oturma yeri mahkemesince verilir. Mahkeme kararıyla birlikte evlâtlık ilişkisi kurulmuş olur.
Evlât edinme başvurusundan sonra evlât edinenin ölümü veya ayırt etme gücünü kaybetmesi, diğer koşullar bundan etkilenmediği takdirde evlât edinmeye engel olmaz.
Başvurudan sonra küçük ergin olursa, koşulları daha önceden yerine getirilmiş olmak kaydıyla küçüklerin evlât edinilmesine ilişkin hükümler uygulanır.
Evlât edinmeye, ancak esaslı sayılan her türlü durum ve koşulların kapsamlı biçimde araştırılmasından, evlât edinen ile edinilenin dinlenmelerinden ve gerektiğinde uzmanların görüşünün alınmasından sonra karar verilir. (TMK m. 316)
Araştırmada özellikle evlât edinen ile edinilenin kişiliği ve sağlığı, karşılıklı ilişkileri, ekonomik durumları, evlât edinenin eğitme yeteneği, evlât edinmeye yönelten sebepler ve aile ilişkileri ile bakım ilişkilerindeki gelişmelerin açıklığa kavuşturulması gerekir.
Evlât edinenin altsoyu varsa, onların evlât edinme ile ilgili tavır ve düşünceleri de değerlendirilir.
IV. Evlat Edinmenin Hükümleri
TMK m. 314 uyarınca ana ve babaya ait olan haklar ve yükümlülükler evlât edinene geçecektir.
Evlatlık evlat edinenin mirasçısı olacak ve aynı şekilde evlatlığın altsoyu da evlat edinenin kan hısmı gibi mirasçı olacaktır. Buna karşın evlat edinen ve hısımları evlatlığın mirasçısı olmayacaktır. Yani evlat edinmede mirasçılık evlat edinilen lehine tek yönlüdür.
Evlatlık küçük ise evlat edinenin soyadını alacaktır. Evlât edinen isterse çocuğa yeni bir ad verebilir. Ergin olan evlâtlık, evlât edinilme sırasında dilerse evlât edinenin soyadını alabilir.
Ayırt etme gücüne sahip olmayan küçüklerin nüfus kaydına, birlikte evlât edinmede ana ve baba adı olarak evlât edinen eşlerin adları; tek başına evlât edinmede ise ana veya baba adı olarak evlât edinenin adı yazılır. Evlât edinilen diğer kişiler hakkında, talepleri halinde bu hüküm uygulanır.
Evlâtlığın, miras ve başka haklarının zedelenmemesi, aile bağlarının devam etmesi için evlâtlığın naklen geldiği aile kütüğü ile evlât edinenin aile kütüğü arasında her türlü bağ kurulur. Ayrıca evlâtlıkla ilgili kesinleşmiş mahkeme kararı her iki nüfus kütüğüne işlenir.
Evlât edinme ile ilgili kayıtlar, belgeler ve bilgiler mahkeme kararı olmadıkça veya evlâtlık istemedikçe hiçbir şekilde açıklanamaz.
Evlatlık ve evlat edinen veya onlardan biri ile diğerinin altsoyu ve eşin arasında kesin evlenme yasağı doğacaktır.
Evlat edinen ile evlatlık arasında kendiliğinden soybağı ilişkisi meydana gelir ancak bu ilişki kan bağına dayanmadığından hısımlık sadece evlat edinen ile evlatlık arasında kurulur. Bu nedenle evlatlık, evlat edinenin kan ve kayın hısımlarıyla hısım olamaz ve evlat edinen ile evlatlığın hısımları arasında herhangi bir hısımlık ilişkisi doğmaz. Bunun gibi her ne kadar evlat edinme ile evlatlığın altsoyu da evlat edinenin mirasçısı olsa da, evlat edinme ile evlat edinen ile evlatlığın alt soyu arasında da bir hısımlık doğmaz.
Evlat edinen eşlerin sonradan bir çocuğu doğsa da evlatlık ile yeni doğan çocuk arasında kardeşlik bağı oluşmaz. İki ayrı çocuğun evlat edinilmesi halinde bu çocuklar arasında da bir kardeşlik bağı kurulmuş olmaz.
Evlat edinme sonucunda ergin olmayan evlatlık evlat edinenin velayeti altına girer (TMK m. 314/1)
Evlatlık ve evlat edinen birbirlerine karşılıklı olarak TMK m. 364’te yer alan yardım nafakası vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük sadece evlatlık ve evlat edinen arasında kalmakta olup, evlatlığın da evlat edinenin de altsoyu bu yükümlülük kapsamında değildir.
Evlat edinme ile ilgili her türlü kayıt ve belge gizli olup hiçbir biçimde açıklanmaz. Ancak mahkeme kararı ya da evlatlığın isteği ile bu yasak kaldırılabilecektir.
V. Evlatlık İlişkisinin Kaldırılması ve Hak Düşürücü Süre
Evlatlık ilişkisinin kurulabilmesi için ayırt etme gücüne sahip olan küçüğün rızası alınmalıdır. Bunun gibi küçüğün ana-babasının da rızası şarttır. Gene evli kimseler için de eşin rızası gerekmektedir. TMK m. 317 uyarınca yasal sebep bulunmaksızın rıza alınmamışsa, rızası alınması gereken kişiler, küçüğün menfaati bunun sonucunda ağır biçimde zedelenmeyecekse, hâkimden evlâtlık ilişkisinin kaldırılmasını isteyebilirler.
TMK m. 318 uyarınca evlât edinme esasa ilişkin diğer noksanlıklardan biriyle sakatsa, Cumhuriyet savcısı veya her ilgili evlâtlık ilişkisinin kaldırılmasını isteyebilir.
Noksanlıklar bu arada ortadan kalkmış veya sadece usule ilişkin olup ilişkinin kaldırılması evlâtlığın menfaatini ağır biçimde zedeleyecek olursa, bu yola gidilemez.
TMK m. 319 uyarınca dava hakkı, evlâtlık ilişkisinin kaldırılması sebebinin öğrenilmesinden başlayarak bir yıl geçmekle düşer.
Evlatlık ilişkisinin kaldırılması ile geleceğe ait etkiler de ortadan kesin olarak kalkacaktır. Böylece evlatlık evlat edinenin velayeti altından çıkacak, evlat edinenin soyadından eski soyadına dönecek, evlat edinenin yasal mirasçılığından çıkacak, evlatlık ile evlat edinen arasındaki evlenme yasağı da kalkacaktır.
Evlatlık ilişkinin kaldırılması ile evlatlık olan küçüğün velayeti asıl ana babasına re’sen geçmez. Hakim velayeti asıl ana babaya verebileceği gibi küçüğe vasi atanmasına da karar verebilir.
Evlatlık ilişkisinin kaldırılması geçmişe etkili değildir yani evlatlık ilişkisi devam ederken verilen nafakalar ile yapılan bakım giderleri geri istenemez.
EVLAT EDİNME İLE İLGİLİ YARGITAY UYGULAMALARI
Eşler ancak birlikte evlat edinebilir
Dava, birlikte evlat edinme istemine ilişkindir. Davacılar, evlat edinme şartlarının gerçekleştiğini ileri sürerek birlikte evlat edinmeye karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, yasal şartların gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulü ile birlikte evlat edinmeye karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı …’ın bir kısım mirasçıları tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
4721 sayılı TMK’nin “Birlikte evlât edinme” başlıklı m. 306’da eşlerin, ancak birlikte evlât edinebilecekleri, evli olmayanların birlikte evlât edinemeyecekleri ana kural olarak belirlenmiş, eşlerin birlikte evlât edinme zorunluluğunun istisnalarından birisi, maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiş ve eşlerden birinin, en az iki yıldan beri evli olmaları veya kendisinin otuz yaşını doldurmuş bulunması koşuluyla diğerinin çocuğunu evlât edinebileceği hükme bağlanmıştır. Yani bir eşin, diğerinin çocuğunu evlat edinmesi birlikte evlat edinme ana kuralı kapsamında kabul edilmiş olup, m. 307’de düzenlenen tek başına evlat edinme ve diğer eşin sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması ve sayılan diğer hallerle sınırlı olarak tek başına evlat edinmenin istisnaları kapsamında değerlendirilmemiştir.
Açıkça yetki verilmemiş ise vekil, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve takip edemez (HMK m. 74). TMK’nin 306. maddesine göre, eşler birlikte evlat edinebilirler. Bunu sağlayan dava ise evlat edinme davasıdır. Evlat edinme davası, şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hakkın kullanımı niteliğindedir. Dosya içerisinde müteveffa Şaban’ın vekiline verdiği vekaletnamede “evlat edinme” davasını açabilmesi için özel yetkisi bulunmamaktadır.
Evlat edinme başvurusundan sonra evlat edinenin ölümü veya ayırt etme gücünü kaybetmesi, diğer koşullar bundan etkilenmediği taktirde evlat edinmeye engel olmaz. (TMK.m.315/2) Buna göre, evlat edinme başvurusunda bulunan davacı …’ın ölümü, kural olarak davayı konusuz hale getirmez. Evlat edinenin ölümü, evlat edinmeye ilişkin diğer şartları etkiliyorsa evlat edinmeye karar verilemeyecektir. Yasaya göre, evlat edinmeye ancak evlat edinen ile edinilenin dinlenmelerinden sonra karar verilir. (TMK.m.316/1) Şu halde, karardan önce evlat edinenin ve edinilenin mahkemece dinlenmiş olması zorunludur. Dava 03/04/2018 tarihinde açılmış, evlat edinme başvurusunda bulunan davacı …, dava açıldıktan sonra 29/07/2018 tarihinde vefat etmiştir. Bu durumda evlat edinme başvurusunda bulunan davacı …’ın mahkemece dinlenmesi olanağı kalmamıştır. Öyleyse, dava açılması için özel vekaletname vermeyen ve mahkemece dinlenilmeyen davacı …’ın dinlenilme olanağı kalmadığından, eşlerin de ancak birlikte evlat edinmesi gerektiğinden davanın reddi gerekirken, kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir. (Y 2. HD, 09.03.2022 T, 2021/5709 E. , 2022/2228 K.)
Karardan önce evlat edinenin ve edinilenin mahkemece dinlenmiş olması zorunludur
Dava, evlat edinme istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yasal şartların oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı mirasçıları tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine istinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince, “Bakım şartının gerçekleştiği hususunun ispatlanamadığı” gerekçesiyle davacı mirasçılarının istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
Evlat edinme başvurusundan sonra evlat edinenin ölümü veya ayırt etme gücünü kaybetmesi, diğer koşullar bundan etkilenmediği takdirde evlat edinmeye engel olmaz (TMK.m.315/2). Buna göre, evlat edinme başvurusunda bulunan davacının ölümü, kural olarak davayı konusuz hale getirmez. Evlat edinenin ölümü, evlat edinmeye ilişkin diğer şartları etkiliyorsa evlat edinmeye karar verilemeyecektir. Kanuna göre, evlat edinmeye ancak evlat edinen ile edinilenin dinlenmelerinden sonra karar verilir (TMK.m.316/1). Şu halde, karardan önce evlat edinenin ve edinilenin mahkemece dinlenmiş olması zorunludur. Dava 02.09.2019 tarihinde açılmış, evlat edinme başvurusunda bulunan davacı, dava açıldıktan sonra mahkemece dinlenilmeden 27.10.2019 tarihinde vefat etmiştir. Bu durumda evlat edinme başvurusunda bulunan davacının mahkemece dinlenmesi olanağı kalmamıştır. Öyleyse, davanın bu sebeple reddi gerekirken, “Bakım şartının gerçekleşmediğinden” bahisle reddedilmesi doğru değil ise de, verilen ret kararı açıklanan sebeple sonucu itibarıyla doğru olduğundan gerekçenin bu şekilde düzeltilerek hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiştir (HMK m. 370/4). ( Y 2. HD, 20.06.2022 T, 2022/5465 E., 2022/6032 K.)
Evlat edinme mahkemece verilecek bir kararla gerçekleşir
1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu evlat edinmenin mahkemece verilecek bir kararla gerçekleşeceğini hükme bağlamıştır. Evlat edinme kurumunu taraflar arasında sözleşme ile soybağı ilişkisine yol açan bir kurum olmaktan çıkarmıştır. (TMK. md. 315/1) Olayda, mahkemece verilmiş bir evlat edinme kararı bulunmamaktadır. Kastamonu 1. Noterliğince 13.3.2002 tarihinde düzenlenen Evlat Edinme Sözleşmesi, sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürlükte olan 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun evlat edinmeye ilişkin hükümleri, özellikle evlat edinmenin mahkemece verilecek bir kararla gerçekleşeceğine dair 315. maddesinde yer alan hüküm karşısında hukuki sonuç doğurmaz. Noter sözleşmesi yok hükmündedir. Ortada, hukuken geçerli biçimde oluşmuş bir evlat edinme İlişkisi bulunmamaktadır. Davalının bu sebeple kabulü ile evlatlık ilişkisinin yokluğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. (Y 2. HD, 29.3.2005 T, 2005/2051 E., 2005/4999 K.)
Küçüğün kurum yurtlarına yerleştirilmesi evlat edinme davasından önce rıza aranmaması davasının açılmasına engel değil ise de geçici bakım sözleşmesi ile evlat edinecek aile yanına yerleştirilmesi evlat edinme davasında önce ayrı bir dava olarak evlat edinmede ana/baba rızasının aranmaması davasına engeldir
Dava dilekçesinde, çocuk mahkemesinin bakım tedbiri kararı gereği Bakanlığın koruma ve bakımı altında olan Çiğdem’in evlat edinilmesinde ana baba rızasının aranmamasına karar verilmesi istenilmiştir. İlk Derece Mahkemesince, evlat edinmede ana baba rızasının aranmamasına karar verilmesi istenen küçüğün kuruma yerleştirilmiş olduğundan TMK’nın 312/1 hükmü gereği rızanın aranmaması kararının ancak evlat edinme işlemleri sırasında verilmesinin mümkün olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, istinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmasına, davanın kabulü ile evlat edinmede ana baba rızasının aranmamasına karar verilmiştir.
Dava, küçüğün gelecekte evlat edindirme hizmetlerinden yararlandırılacağı ileri sürülerek TMK’nın 311. maddesindeki sebepler ile anne ve babanın evlat edinmede rızasının aranmamasına karar verilmesi istemine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 312. maddesinde “Küçük, gelecekte evlat edinilmek amacıyla bir kuruma yerleştirilir, ana ve babadan birinin rızası eksik olursa, evlat edinenin veya evlat edinmede aracılık yapan kurumun istemi üzerine ve kural olarak küçüğün yerleştirilmesinden önce, onun oturduğu yer mahkemesi bu rızanın aranıp aranmamasına karar verir. Diğer hallerde, bu konudaki karar evlat edinme işlemleri sırasında verilir.” hükmü getirilmiştir. Üzerinde durulması gereken husus; TMK’nın 312. maddesinde çocuğun evlat edinilmesinde eksik olan ana ve/veya babanın rızasının aranmaması için davanın ne zaman açılabileceği ve bu kapsamda madde metninde ifade edilen “kural olarak küçüğün yerleştirilmesinden önce” ibaresinden ne anlaşılması gerektiğidir.
Bu husus; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 23.12.2020 tarihli ve 2017/1926 Esas, 2020/1057 Karar sayılı ilamında tartışılmıştır. Dairemizce de benimsenen görüşe göre; “…madde metninde geçen ikinci “yerleştirilme” ifadesinin küçüğün evlat edinecek kişi veya ailenin yanına yerleştirilmesi olarak anlamak gereklidir. Diğer bir deyişle, bu fıkra kapsamında düzenlenen ana ve/veya babanın rızasının aranıp aranmayacağına yönelik karar, aracı kuruma yerleştirilen küçüğün evlat edinecek kişi veya ailenin yanına yerleştirilmesinden önce verilmelidir. Nitekim burada amaç, devletin koruması altına alınmış olan küçüğün, evlat edinilmek üzere aile yanına yerleştirilmesinden önce, rızanın aranıp aranmaması sorununun çözülmüş olması, küçüğün evlat edinme amacıyla yerleşmesinden sonra olumsuz bir karar verilmesi hâlinde doğacak zararların önlenmesidir. Küçük, Tüzük hükümleri gereğince, evlat edinme amacıyla yerleştirilmiş ise, rızanın aranıp aranmaması kararı artık TMK’nın 312/2 maddesi gereğince evlat edinme işlemleri sırasında verilecektir.
Zira bu kararın evlat edinme işlemleri başlamadan önce yani kurumdaki evlat edinilecek küçük evlat edinecek kişi veya ailenin yanına yerleştirilmeden önce verilmesi, evlat edinme sürecini hızlandıracak ve bu durum da küçüğün yararına olacaktır (Er, s. 73).”
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; 03.05.2019 tarihinde doğan ve evlilik dışı doğum olarak annesinin hanesine tescil edilen küçüğün 14.5.2019 tarihli geçici bakım sözleşmesiyle aile yanına yerleştirildiği, iş bu davanın ise 05.09.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Küçüğün kurum yurtlarına yerleştirilmesi evlat edinme davasından önce rıza aranmaması davasının açılmasına engel değil ise de geçici bakım sözleşmesi ile evlat edinecek aile yanına yerleştirilmesi evlat edinme davasında önce ayrı bir dava olarak evlat edinmede ana/baba rızasının aranmaması davasına engeldir. Bu husus 6100 sayılı HMK’nın 114/2. maddesi gereği dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hâkim tarafından da re’sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmesi gerekir(HMK mad.114/1-h, 115).
Küçük, geçici bakım sözleşmesi ile evlat edinecek aile yanına yerleştirilmiş olduğuna göre, ana ve baba rızasının aranmaması konusunun evlat edinme davası içinde değerlendirilmesi gerektiğinden, açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş kararın bu nedenle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir. ( Y 2. HD, 18.04.2022 T, 2022/2187 E., 2022/3689 K.)
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 306. maddesi kapsamında evli olan eşlerden birisinin, diğer eşin çocuğunu evlat edinmesi ve evlat edinilecek çocuğun baba adının da evlat edinenin adı olarak yazılması istemine ilişkindir.
Küçüklerin evlat edinilmesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 305 ila 312.maddeleri arasında düzenlenmiş olup, buna göre küçüklerin evlât edinilmelerine ilişkin genel olarak; küçüğün bakılmış ve eğitilmiş olması, evlât edinmenin küçüğün yararına olması ve diğer çocukların haklarının zedelenmemiş olması gerekir. Kimlerin evlat edinebileceği ise 306 ve 307.maddeler de düzenlenmiş olup, evli olmayan kişinin öngörülen şartlar dahilinde tek başına evlat edinebileceği eşlerin ise tek başına evlat edinemeyeceği kabul edilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda kural olarak evli olan eşlerin tek başına evlat edinmeleri, mülga 743 sayılı Medenî Kanun’un aksine kapatılmıştır. 743 sayılı Kanun’un 255.maddesinde eşlerden birinin evlât edinebilmesi diğer eşin bu işleme rıza göstermesi şartına bağlanmışken yani birlikte evlat edinme zorunlu değilken, 4721 sayılı TMK’nin “Birlikte evlât edinme” başlıklı 306.maddesinde eşlerin, ancak birlikte evlât edinebilecekleri, evli olmayanların birlikte evlât edinemeyecekleri ana kural olarak belirlenmiş, eşlerin birlikte evlât edinme zorunluluğunun istisnalarından birisi, maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiş ve eşlerden birinin, en az iki yıldan beri evli olmaları veya kendisinin otuz yaşını doldurmuş bulunması koşuluyla diğerinin çocuğunu evlât edinebileceği hükme bağlanmıştır. Yani bir eşin, diğerinin çocuğunu evlat edinmesi birlikte evlat edinme ana kuralı kapsamında kabul edilmiş olup, 307.madde de düzenlenen tek başına evlat edinme ve diğer eşin sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması ve sayılan diğer hallerle sınırlı olarak tek başına evlat edinmenin istisnaları kapsamında değerlendirilmemiştir.
Evlât edinme ile birlikte gerek evlâtlığın gerekse evlât edinenin şahsına ilişkin bir takım hüküm ve sonuçlar bağlanmıştır. Yani mahkemenin kesinleşen evlat edinme kararı sonucu kendiliğinden -başka bir hükme hacet olmaksızın- belli sonuçlar doğmaktadır. Evlat edinilenin, evlat edinenin mirasçısı olması gibi. Bu sonuçlardan birisi de somut uyuşmazlığa konu olan evlat edinilen küçüğün anne ve baba adına ilişkindir. TMK’nin 314.maddesinin dördüncü fıkrası gereği, eşler tarafından birlikte evlât edinilen ve ayırt etme gücüne sahip olmayan küçüklerin nüfus kaydına ana ve baba adı olarak evlât edinen eşlerin adlarının yazılacağı amir hüküm olarak düzenlenmiş olup, bu konuda mahkemenin bir karar vermesine gerek bulunmadığından, evlat edinme kararı sonucu idare-nüfus müdürlüğü- küçüğün anne-baba adı hanesine, evlat edinen anne ve babanın adını yazacaktır.
Somut uyuşmazlık yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda değerlendirildiğinde; davacı …, 17.12.2010 tarihinde evlendiği eşi …’nın önceki evliliğinden 28.11.2006 tarihinde doğan …’yi evlat edinmek istemekte ve …’nın baba adı hanesindeki biyolojik babası “Bekir”in adı yerine de kendi adının yazılmasını talep etmektedir. Salih’in, diğer eş …’nın çocuğunu evlat edinmesi TMK’nin 306.maddesi gereği birlikte evlat edinme kapsamında kaldığı, birlikte evlat edinmenin kanuni sonucu olarak da aynı Kanunun 314/4. maddesi gereği evlat edinilen küçük …’nin nüfus kaydındaki anne-baba hanesine evlat edinenlerin adının yazılması, mahkemenin nitelediği gibi soybağı hukuku ile herhangi bir ilintisi bulunmayıp, evlat edinmeye bağlanmış bir sonuç ve nüfus müdürlüğünün görevi kapsamında kaldığından bu konuda mahkemenin bir hüküm oluşturmasına da gerek bulunmamaktadır.
Bu durumda Mahkemece, evlat edinilen küçük …’nin nüfus kütüğündeki baba hanesi kısmına davacı …’in adının yazılmasının nüfus idaresine verilmiş idari bir görev olduğu gözetilerek, davanın bu istemle sınırlı olarak görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu talebin soybağını ilgilendirdiği gerekçesi ile reddine karar verilmesi doğru değil ise de; bu husus yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden ve hükmün redde ilişkin bölümü sonucu itibari ile doğru görüldüğünden, HUMK’un 438/7 maddesi uyarınca, hükmün gerekçesinin açıklanan şekilde değiştirilerek kararın düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. (Y 8. HD, 08.01.2019 T, 2017/8301 E., 2019/111 K.)
Küçüğün geçici bakım sözleşmesi ile evlat edinecek aile yanına yerleştirilmiş olmasına göre, ana ve baba rızasının aranmaması konusunun evlat edinme davası içinde değerlendirilmesi gerekir
İlk Derece Mahkemesince, evlat edinmede ana baba rızasının aranmamasına karar verilmesi istenen küçüğün kuruma yerleştirilmiş olduğundan TMK’nın 312/1 hükmü gereği rızanın aranmaması kararının ancak evlat edinme işlemleri sırasında verilmesinin mümkün olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiş, bölge adliye mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi üzerine, davacı kurum vekilince istinaf isteminin esastan ret kararı temyiz edilmiştir.
Dava, küçüğün gelecekte evlat edindirme hizmetlerinden yararlandırılacağı ileri sürülerek TMK’nın 311. maddesindeki sebepler ile anne ve babanın evlat edinmede rızasının aranmamasına karar verilmesi istemine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 312. maddesinde “Küçük, gelecekte evlat edinilmek amacıyla bir kuruma yerleştirilir, ana ve babadan birinin rızası eksik olursa, evlat edinenin veya evlat edinmede aracılık yapan kurumun istemi üzerine ve kural olarak küçüğün yerleştirilmesinden önce, onun oturduğu yer mahkemesi bu rızanın aranıp aranmamasına karar verir. Diğer hallerde, bu konudaki karar evlat edinme işlemleri sırasında verilir.” hükmü getirilmiştir.
Üzerinde durulması gereken husus; TMK’nın 312. maddesinde çocuğun evlat edinilmesinde eksik olan ana ve/veya babanın rızasının aranmaması için davanın ne zaman açılabileceği ve bu kapsamda madde metninde ifade edilen “kural olarak küçüğün yerleştirilmesinden önce” ibaresinden ne anlaşılması gerektiğidir.
Nitekim bu husus; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 23.12.2020 tarihli ve 2017/1926 Esas, 2020/1057 Karar sayılı ilamında tartışılmıştır. Dairemizce de benimsenen görüşe göre; “…madde metninde geçen ikinci “yerleştirilme” ifadesinin küçüğün evlat edinecek kişi veya ailenin yanına yerleştirilmesi olarak anlamak gereklidir. Diğer bir deyişle, bu fıkra kapsamında düzenlenen ana ve/veya babanın rızasının aranıp aranmayacağına yönelik karar, aracı kuruma yerleştirilen küçüğün evlat edinecek kişi veya ailenin yanına yerleştirilmesinden önce verilmelidir. Nitekim burada amaç, devletin koruması altına alınmış olan küçüğün, evlat edinilmek üzere aile yanına yerleştirilmesinden önce, rızanın aranıp aranmaması sorununun çözülmüş olması, küçüğün evlat edinme amacıyla yerleşmesinden sonra olumsuz bir karar verilmesi hâlinde doğacak zararların önlenmesidir. Küçük, Tüzük
hükümleri gereğince, evlat edinme amacıyla yerleştirilmiş ise, rızanın aranıp aranmaması kararı artık TMK’nın 312/2 maddesi gereğince evlat edinme işlemleri sırasında verilecektir. Zira bu kararın evlat edinme işlemleri başlamadan önce yani kurumdaki evlat edinilecek küçük evlat edinecek kişi veya ailenin yanına yerleştirilmeden önce verilmesi, evlat edinme sürecini hızlandıracak ve bu durum da küçüğün yararına olacaktır (Er, s. 73).”
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; 08.10.2018 tarihinde doğan küçük hakkında, kuruma yerleştirildikten sonra 05.12.2018 tarihinde geçici bakım sözleşmesi ile aile yanına yerleştirildiği, evlat edinmede annesinin rızasının aranmaması konulu eldeki davanın 11.01.2019 tarihinde açıldığı, Bölge Adliye Mahkemesince rıza aranmaması davasının kuruma yerleştirilmeden önce veya evlat edinme davası ile birlikte istenmesi gerektiği, kuruma yerleştirilmiş küçük için rıza aranmaması davası açmanın mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de; yukarıda açıklandığı üzere TMK’nın 312. maddesinde yerleştirmeden kast edilenin, geçici bakım sözleşmesi ile küçüğün, kişi veya eşlerin yanına yerleştirilmesidir. Küçüğün kurum yurtlarına evlat edinme davasından önce rıza aranmaması davasının açılmasına engel değil ise de geçici bakım sözleşmesi ile evlat edinecek aile yanına yerleştirilmesi evlat edinme davasında önce ayrı bir dava olarak evlat edinmede ana/baba rızasının aranmaması davasına engeldir. İş bu husus 6100 sayılı HMK’nın 114/2. maddesi gereği dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülebileceği gibi, hâkim tarafından da re’sen gözetilir. Hukuki yararın bulunmadığının tespiti halinde davanın, dava şartı yokluğu gerekçesiyle usulden reddine karar verilmesi gerekir(HMK mad.114/1-h, 115).
Küçüğün geçici bakım sözleşmesi ile evlat edinecek aile yanına yerleştirilmiş olmasına göre, ana ve baba rızasının aranmaması konusunun evlat edinme davası içinde değerlendirilmesi gerektiğinden, açılan davanın açıklanan gerekçeyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile ret kararı verilmesi doğru değil ise de; bu husus yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden ve hükmün redde ilişkin bölümü sonucu itibari ile doğru görüldüğünden, 6100 sayılı HMK’nın 370/4. maddesi uyarınca hükmün gerekçesinin açıklanan şekilde değiştirilerek bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılması ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. ( Y 2. HD, 17.05.2022 T, 2022/2357 E. , 2022/4554 K.)
TMK’nın 313/1. maddesinde ergin kişilerin evlat edinenin altsoyunun açık muvafakatı ile evlat edinebileceği hükmü yer almakta ise de, somut olayda davacının evlat edinenin altsoyu olmayıp evlatlığı olduğundan bu koşul yönünden de eksiklik bulunmaz
Asıl davada davacı … vekili; müvekkilinin annesi …’un 02.02.2011 tarihinde vefat ettiğini, evlat edinen …’un ölmeden çok kısa bir süre önce eşi …’un torunu olan davalıyı evlat edindiğini ancak evlat edinme sırasında tasarruf ehliyeti bulunmadığı gibi davalının baskısı ile oluşan yanılma, aldatma veya zorlama sonucu gerçekleştiğini, evlatlık ilişkisi kurulurken 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 313 ve devamı maddelerinde öngörülen erginlerin evlat edinilmesindeki şekil şartlarına da uyulmadığını ileri sürülerek Bursa 2. Aile Mahkemesinin 28.01.2011 tarihli ve 2010/460 E., 2010/1568 K. sayılı kararı ile kurulan evlatlık ilişkisinin tüm sonuçlarıyla birlikte kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Birleşen Davada Davacı İstemi:
Birleşen davada davacı … vekili; müvekkilinin kardeşi olan evlat edinen …’un tasarruf ehliyetinin bulunmadığını, psikolojik rahatsızlıkları olduğunu, ayrıca evlat edinme dosyasında TMK’nın evlat edinmeye ilişkin şartların hiçbirinin yerine getirilmediğini ileri sürerek Bursa 2. Aile Mahkemesinin 28.01.2011 tarihli ve 2010/460 E., 2010/1568 K. sayılı kararı ile kurulan evlatlık ilişkisinin tüm sonuçlarıyla birlikte kaldırılarak davalının Necmi Türkan Turgut’un evlatlığından çıkarılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabı:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; evlat edinenin psikolojik ve ruhsal bir rahatsızlığının bulunmadığını, akli melekelerinin yerinde olduğu gibi korkutulması ve tehdit edilmesinin de söz konusu olmadığını, evlatlık ilişkisinin kaldırılması sebeplerinin TMK’da sınırlı olarak sayıldığını, evlatlık ilişkisinin usule uygun olarak kurulduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
Bursa 2. Aile Mahkemesinin 29.11.2012 tarihli ve 2011/242 E., 2012/1088 K. sayılı kararı ile; taraf beyanları, tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre; …’un sağlıklı iken kendi iradesi ile davalıyı evlat edindiği, Kanun’da aranan evlat edinme şartlarının oluştuğu ve evlatlık ilişkisinin kaldırılmasını gerektirir bir durum bulunmadığı gerekçesiyle davacılar … ile …’ın açmış oldukları davaların reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı … vekili ile birleşen davada davacı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 20.06.2013 tarihli ve 2013/7557 E., 2013/10754 K. sayılı kararı ile;
“…1-Mahkeme kararı birleşen davanın davacısı … vekiline 14.02.2013 günü tebliğ edilmiş olup, 04.03.2013 tarihinde temyiz edilmiştir. Bu durumda HUMK’nun 432. maddesi hükmünde öngörülen 15 günlük temyiz süresi geçmiş bulunduğundan 01.06.1990 gün ve 1989/3 Esas 1990/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davacı … vekilinin temyiz isteminin REDDİNE,
2-Davacı … vekilinin temyizi yönünden;
Davacı … diğer iddialar yanında, mirasbırakanı Necmi Türkan’ın evlat edinme tarihinde ehliyetsiz olduğu iddiasına da dayanmıştır. Mahkemece vesayet dosyası, mirasbırakan ile ilgili tüm ilaç ve hastane kayıtları, hasta tabela kağıtları ölüm nedeni ile ilgili belgeler dosya içine konulduktan sonra Adli Tıp Kurumu’ndan evlat edinme tarihinde fiil ehliyetinin olup olmadığı hakkında rapor alınıp tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
Bursa 2. Aile Mahkemesinin 09.10.2014 tarihli ve 2013/724 E., 2014/747 K. sayılı kararı ile Özel Daire bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde; bozma kararı doğrultusunda dosya arasına alınan hastane kayıtları ve Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 23.06.2014 tarihli raporuna göre …’un evlat edinme tarihi olan 10.12.2010 tarihinde fiil ehliyetine haiz olduğu gerekçesiyle asıl davada davacı …’in açmış olduğu evlatlık ilişkisinin kaldırılması davasının reddine, birleşen davada davacı …’ın açmış olduğu evlatlık ilişkisinin kaldırılması davasının reddine ilişkin karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince 12.05.2015 tarihli ve 2015/15 E., 2015/8047 K. sayılı kararı ile;
“…Dosyadaki bilgi ve belgelerden; 1927 doğumlu Necmi Türkan’ın 29.01.1970 tarihinde 1928 doğumlu … ile evlendiği, davacı …’ın Necmi Türkan tarafından 30.04.1979 tarihinde evlat edinildiği, Bursa 2. Aile Mahkemesinin 2010/460 esas sayılı dosyasında 28.01.2011 tarihinde verilen ve kesinleşen kararı ile davalı 25.02.1985 doğumlu …’u Türk Medeni Kanunu’nun 306. maddesi uyarınca evlat edinen Necmi Türkan’ın 02.02.2011 tarihinde öldüğü, davacı …’ın 01.04.2011 tarihinde dava açarak evlat edinme koşullarının gerçekleşmediğini ileri sürerek evlatlık ilişkisinin kaldırılmasını istediği, mahkemece evlat edinme tarihinde Necmi Türkan’ın ehliyetinin bulunduğu ve davanın sabit olmadığı gerekçesiyle reddine karar verildiği, Necmi Türkan’ın davalıyı evlat edinme tarihinde alt soyu konumunda olan evlat edindiği kızı Selvinas’ın olduğu ve onun açık muvafakatinin bulunmadığı gibi evlat edinilen 1985 doğumlu …’un evlat edinenin eşi olan 1928 doğumlu …’un çocuğu olmayıp torunu olduğu anlaşılmaktadır. Dava, ergin kişinin evlat edinilmesi şartlarının oluşmaması nedeniyle kurulan evlatlık ilişkisinin kaldırılması istemine ilişkindir. Yukarıda gösterilen yasal düzenlemeler ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, ergin kişinin evlat edinilmesine ilişkin koşullar evlat edinme davası sırasında gerçekleşmediğinden evlatlık ilişkisinin kaldırılması davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
Bursa 2. Aile Mahkemesinin 08.12.2016 tarihli ve 2016/1064 E., 2016/1239 K. sayılı kararı ile; TMK’nın 317 ve 318. maddelerine göre yasal olarak rızası alınması gereken kişilerin rızasının alınmaması ve esasa ilişkin diğer noksanlıkların bulunması hâlinde evlatlık ilişkisinin kaldırılabileceği, davada rızasının alınmadığı bildirilen ve Necmi Türkan’ın evlat edindiği kızı olan Selvinas’ın rızasının ve muvafakatinin alınmasının gerekli olduğuna ilişkin yasal düzenleme bulunmadığı, kişilerin zaman içinde farklı tarihlerde farklı kişileri evlat edinmelerinin bir öncekinin muvafakatine bağlı olamayacağı, Necmi Türkan’ın, …’u evlat edindiği sırada sağlığının yerinde olduğu, fiil ehliyetinin bulunduğu, TMK’nın 313. maddesinde yapılan düzenleme ile öngörülen şartların oluştuğu, küçükken 5 yıl süre ile …’u bakıp büyüttüğü, gözettiği, evlat edinmeye eşinin rızasının bulunduğu, evlat edinilen …’un bekar olduğu, rızası alınması gereken eşinin bulunmadığı, evlat edinme davasında yasal şartların oluştuğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
Direnme kararı süresi içinde asıl davada davacı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; evlatlık ilişkisinin kaldırılması isteğine ilişkin eldeki davada, ergin kişinin evlat edinmesine ilişkin koşulların evlat edinme davası sırasında gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların açıklanmasında yarar vardır.
Evlat edinme müessesesi, Türk hukukuna 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi (MK) ile girmiş, 01.01.2002 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 4721 sayılı TMK ile daha ayrıntılı ve daha sistematik olarak ele alınmıştır. Buna göre evlat edinme, doktrinde, belirli şartlar ve usul içinde gerçekleştirilebilen ve evlat edinen ile evlatlık arasındaki soybağı (nesep) ilişkisini tesis eden, meydana gelmesi kamu gücünün müdahalesine bağlı olan, bir medeni hukuk işlemi olarak tanımlanmaktadır (Akıntürk, Turgut: Yeni Türk Medeni Kanununa Uyarlanmış Aile Hukuku, İstanbul 2003, s. 369, 370).
Medeni Kanun’da, evlat edinme işlemi hâkimden izin alındıktan sonra resmi şekilde yapılan bir sözleşmeyle gerçekleşmekte iken (MK m. 256), TMK’da evlatlık ilişkisinin mahkeme kararıyla kurulacağı öngörülmüştür (TMK m. 315/1). Yine MK’da evlat edinme işlemiyle, evlat edinen ile evlatlık arasında bir soybağı ilişkisi kurulacağına ilişkin bir düzenleme yer almamasına rağmen, TMK’da, evlat edinme ile de soybağı ilişkisinin kurulacağı açık bir şekilde hükme bağlanmıştır (TMK m. 282/3). Yine TMK’da evlat edinmede yapılan önemli değişiklikleri genel olarak; evlat edinenin alt soyunun olmaması koşulunun kaldırılması (TMK m. 305, 313), evlat edinme yaşının otuz beşten otuza indirilmesi (TMK m.307), eşlerin ancak birlikte evlat edineceklerinin kabul edilmesi (TMK m. 306), evlat edinmenin şartlarının küçükler ve ergin ile kısıtlılar açısından ayrı hükümlere bağlanması olarak saymak mümkündür.
Evlat edinmede kural, küçüklerin evlat edinilmesi olmakla birlikte, istisnai olarak ergin ve kısıtlıların evlat edinilmesi de mümkündür. Ergin veya kısıtlıların evlat edinilmesinin istisna olarak belirlenmesinin sebebi, ancak özel bir takım şartlar varsa evlat edinilebilmeleridir. TMK’da, evlatlığın küçük veya ergin/kısıtlı olmasına göre önemli bir ayrım yapılmış olup evlat edinmenin asli şartlarına ilişkin hükümlerinin kesin olan ifadelerinden, bunların emredici ve sınırlı sayıda oldukları anlaşılmaktadır.
Ergin veya kısıtlıların evlat edinilmesi TMK’nın 313. maddesinde düzenlenmiştir. TMK’nın “Erginlerin ve kısıtlıların evlât edinilmesi” başlıklı 313. maddesi;
“(Değişik birinci cümle: 3/7/2005-5399/1 md.) Evlât edinenin altsoyunun açık muvafakatiyle ergin veya kısıtlı aşağıdaki hallerde evlât edinilebilir.
1. Bedensel veya zihinsel engeli sebebiyle sürekli olarak yardıma muhtaç ve evlât edinen tarafından en az beş yıldan beri bakılıp gözetilmekte ise,
2. Evlât edinen tarafından, küçükken en az beş yıl süreyle bakılıp gözetilmiş ve eğitilmiş ise,
3. Diğer haklı sebepler mevcut ve evlât edinilen, en az beş yıldan beri evlât edinen ile aile hâlinde birlikte yaşamakta ise.
Evli bir kimse ancak eşinin rızasıyla evlât edinilebilir.
Bunlar dışında küçüklerin evlât edinilmesine ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır” şeklindedir.
Madde içeriğinden, ergin veya kısıtlıların evlat edinilmesinin koşullarının altsoyun açık muvafakati, evlatlığın evli olması hâlinde eşinin rızası, küçüklerin evlat edinilmesine ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanması ve kanunda sayılan hâllerle sınırlı olmak üzere beş yıllık bakım şartı olduğu görülmektedir.
Türk Medeni Kanunu’nun 313. maddesinin 1. fıkrası, 03.07.2005 tarihli ve 5399 sayılı Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 1. maddesi ile değiştirilmiş, maddede yer alan “Evlat edinenin altsoyu bulunmaması koşuluyla, ergin veya kısıtlı aşağıdaki hallerde evlat edinilebilir” şeklindeki birinci cümlesi yerine “Evlat edinenin altsoyunun açık muvafakatiyle ergin veya kısıtlı aşağıdaki hallerde evlat edinilebilir” cümlesi getirilmiştir. Böylelikle erginlerin veya kısıtlıların evlat edinilmesi bakımından aranan evlat edinenin altsoyunun bulunmaması koşulu kaldırılmıştır.
Anılan maddenin gerekçesinde; “Ülkemizin sosyal şartları dikkate alındığında ergin veya kısıtlılardan aile himayesine ihtiyacı olanların çok sayıda bulunduğu ve sosyal desteklerden yoksun oldukları bilinmektedir. Geleneksel aile desteği içinde sağlanan imkânlar çoğu zaman şartların değişmesi ile ortadan kalkmaktadır. Muhtaç ve kısıtlı bazı ergenlerin kalıcı bir aile desteğine kavuşturulmaları bakımından Medeni Kanunun 313. maddesinin birinci fıkrasındaki “Altsoyu bulunmaması” koşulu kaldırılmıştır. Altsoyun herhangi bir sosyal veya ekonomik zarara uğramaması için evlat edinme sırasında açık onaylarının alınması öngörülmüştür” ifadelerine yer verilmiştir.
Yeni düzenlemeye göre, evlat edinenin altsoyunun bulunması, erginlerin veya kısıtlıların evlat edinilmesine engel teşkil etmemekle birlikte erginlerin veya kısıtlıların evlat edinilmesi, evlat edinenin altsoyunun açık muvafakatine bağlanmıştır. Altsoyun açık muvafakati olmadan evlat edinme kararı verilemez. Evlat edinenin altsoyunun, ergin veya kısıtlının evlat edinilmesine açık muvafakat etmesi, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır. Evlat edinenin altsoyunun ayırt etme gücüne sahip ergin olması hâlinde, bu kişinin bizzat kendisinin muvafakat etmesi gerekir. Rızanın açık muvafakat şeklinde olması şarttır. Susma muvafakat olarak değerlendirilmeyeceği gibi altsoyun birden fazla olması hâlinde ise, hepsinin açık muvafakati aranır (Aydoğdu, Murat: Çağdaş Hukuki Gelişmeler Işığında Evlat Edinme, İzmir 2006, s. 410-413).
Hemen burada, altsoy kavramına değinmekte yarar vardır. Biri diğerinden gelen kişiler arasındaki hısımlık, üstsoy-altsoy hısımlığıdır (TMK m. 17/2). Bu kapsamda altsoy; kişinin çocuğu, torunu, torunun çocuğu olmak üzere aşağıya doğru aynı hat üzerinde devam eden birinci dereceden hısımlık bağını ifade etmektedir. TMK’da evlat edinme yoluyla kanundan doğan ve kan bağına dayalı soybağı ilişkisine benzeyen soybağı ilişkisi kurulduğu kabul edildiğinden (TMK m. 282/3) altsoy aynı zamanda evlat edinilmiş küçük, kısıtlı veya ergini de ifade eder (Aydoğdu, s. 415, Akıntürk, s. 384). Nitekim, 24 Nisan 1967 tarihli Çocukların Evlat Edinilmesine Dair Avrupa Sözleşmesinin 10. maddesinde; “Evlât edinme ilişkisi, evlât edinen ile evlâtlık arasında her türlü hak ve yükümlülükleriyle sahih nesep ilişkisi meydana getirir. Evlât edinme ilişkisinin sonucu olarak, evlâtlığın asıl ana ve babası ile olan bağları ortadan kalkar” hükmüne yer verilmiş olup, evlat edinme ile kurulan hısımlık ilişkisi sadece iç hukukumuzda değil, milletlerarası hukukta da aynı sonucu doğurmaktadır. Bu durumda evlat edinmek isteyen kişi daha önce başka birini evlat edinmiş ise, altsoyuna dahil olan evlatlığının da rızası aranacaktır. Yine, TMK ile ana-baba ile çocuklar arasında MK’daki “sahih-gayri sahih nesep” ayrımını kaldırıldığından sadece evlilik içinde doğmuş olan (sahih nesepli) çocuk değil, evlilik dışı (gayri sahih nesepli) çocuk da altsoy kavramına dahildir.
Erginlerin veya kısıtlıların evlat edinilmesinde diğer bir koşul da, küçüklerin evlat edinilmesine ilişkin koşulların, kıyas yoluyla erginlerin veya kısıtlıların evlat edinilmesi bakımından da uygulanmasıdır. Buna göre, evlat edinmenin evlat edinilenin yararına olması (TMK m. 305/2); evlat edinilenin, evlat edinenden en az onsekiz yaş küçük olması (TMK m. 308/1); ayırt etme gücüne sahip evlat edinilenin rızasının olması (TMK m. 308/2); evlat edinilenin kısıtlı olması hâlinde, vesayet dairelerinin izninin alınması (TMK m. 308/3); evli kişilerin ancak birlikte evlat edinebilmeleri (TMK m. 306/1); eşlerin de en az beş yıldan beri evli olmaları veya otuz yaşını doldurmuş bulunmaları (TMK m. 306/2); eşlerden birinin, en az iki yıldan beri evli olmaları veya kendisinin otuz yaşını doldurmuş bulunması koşuluyla diğerinin çocuğunu evlat edinebilmesi (TMK m. 306/3); evli olmayan kişi otuz yaşını doldurmuş ise tek başına evlat edinebilmesi (TMK m. 307/1) gibi küçüklerin evlat edinilmesine ilişkin koşullar, ergin veya kısıtlıların evlat edinilmesinde de uygulanır.
O hâlde, evlat edinen kişinin evli olması durumunda kural olarak birlikte evlat edinmelerine ilişkin kural ergin veya kısıtlıların evlat edinilmesinde de uygulama alanı bulacaktır. TMK’nın “Birlikte evlat edinme” başlıklı 306. maddesi “Eşler, ancak birlikte evlât edinebilirler; evli olmayanlar birlikte evlât edinemezler.
Eşlerin en az beş yıldan beri evli olmaları veya otuz yaşını doldurmuş bulunmaları gerekir.
Eşlerden biri, en az iki yıldan beri evli olmaları veya kendisinin otuz yaşını doldurmuş bulunması koşuluyla diğerinin çocuğunu evlât edinebilir” şeklinde,
Aynı Kanun’un 307. maddesi;
“Evli olmayan kişi otuz yaşını doldurmuş ise tek başına evlât edinebilir.
Otuz yaşını doldurmuş olan eş, diğer eşin ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksunluğu veya iki yılı aşkın süreden beri nerede olduğunun bilinmemesi ya da mahkeme kararıyla iki yılı aşkın süreden beri eşinden ayrı yaşamakta olması yüzünden birlikte evlât edinmesinin mümkün olmadığını ispat etmesi hâlinde, tek başına evlât edinebilir” şeklinde düzenlenmiştir.
Anılan Kanun maddelerine bakıldığında sadece evli kişilerin birlikte evlat edinebilecekleri görülmektedir. MK’da eşlerden birinin evlat edinmesi diğer eşin bu duruma rıza göstermesi şartına bağlıyken, bu rıza, rıza veren eşin de evlat edinen sıfatını kazanmasına neden olmamaktaydı. TMK’nın 306. maddesi karşısında artık bu mümkün olmayıp, eşler ancak birlikte evlat edinebilirler. Evli olan bir kimsenin istisnaen tek başına evlat edinebileceği TMK’nın 307/2. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, otuz yaşını doldurmuş olan eş, diğer eşin ayırt etme gücünden sürekli yoksunluğu veya iki yılı aşkın süreden beri nerede olduğunun bilinmemesi, ya da mahkeme kararıyla iki yılı aşkın süreden beri ayrı yaşamakta olması nedeniyle birlikte evlat edinmesinin mümkün olmadığını ispat ederek tek başına evlat edinebilir. Ayrıca eşlerden biri, diğerinin çocuğunu tek başına evlat edinebilir.
Erginlerin evlat edinilmesi için Kanun’da aranan koşullara ilişkin yapılan açıklamalar yanında evlatlık ilişkisinin kaldırılmasını düzenleyen kanun maddelerine de değinilmesinde yarar vardır. TMK’nın “Rızanın bulunmaması” başlıklı 317. maddesinde;
“Yasal sebep bulunmaksızın rıza alınmamışsa, rızası alınması gereken kişiler, küçüğün menfaati bunun sonucunda ağır biçimde zedelenmeyecekse, hâkimden evlâtlık ilişkisinin kaldırılmasını isteyebilirler.”
“Diğer noksanlıklar” başlıklı 318. maddesinde;
“Evlât edinme esasa ilişkin diğer noksanlıklardan biriyle sakatsa, Cumhuriyet savcısı veya her ilgili evlâtlık ilişkisinin kaldırılmasını isteyebilir.
Noksanlıklar bu arada ortadan kalkmış veya sadece usule ilişkin olup ilişkinin kaldırılması evlâtlığın menfaatini ağır biçimde zedeleyecek olursa, bu yola gidilemez” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Bu hükümlere göre, evlatlık ilişkisi, rızası gereken kişilerin, rızası alınmadığı durumlarda, bu kişilerin talebi ile veya esasa ilişkin diğer eksikliklerin bulunması hâlinde Cumhuriyet Savcısı veya her ilgilinin talebi üzerine hâkim kararı ile ortadan kaldırılabilir. Evlatlık ilişkisinin kaldırılmasında, taraflardan başka Cumhuriyet Savcısı ve her ilgiliye de, ilişkinin kaldırılmasını talep yetkisi vermiştir.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olayın incelenmesine gelince; 1927 doğumlu Necmi Türkan’ın 29.01.1970 tarihinde 1928 doğumlu … ile evlendiği, davacı …’in Necmi Türkan tarafından 30.04.1979 tarihinde evlat edinildiği, yine Necmi Türkan tarafından Bursa 2. Aile Mahkemesinin 10.12.2010 tarihli ve 2010/460 E., 2010/1568 K. sayılı ve 28.01.2011 tarihinde kesinleşen kararı ile davalı 25.02.1985 doğumlu …’un TMK’nın 306. maddesi uyarınca evlat edinildiği, evlat edinen Necmi Türkan’ın 02.02.2011 tarihinde öldüğü, 01.04.2011 tarihinde açılan eldeki davada da davacı … tarafından, Bursa 2. Aile Mahkemesinin 10.12.2010 tarihli ve 2010/460 E., 2010/1568 K. sayılı kararı ile evlat edinilen davalı … yönünden evlat edinme koşullarının gerçekleşmediği ileri sürülerek evlatlık ilişkisinin kaldırılmasının talep edildiği anlaşılmıştır.
Bursa 2. Aile Mahkemesinin 10.12.2010 tarihli ve 2010/460 E., 2010/1568 K. sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı … tarafından evlat edinilmek istenen …’a (25.02.1985 d.lu) husumet yöneltilerek eşinin torunu olan davalıyı evlat edinmek istediğini beyan ettiği, davalının davayı kabul ettiği ve davacının eşi …’un eşinin torununu evlat edinmesine bir diyeceğinin olmadığını beyan ettiği, mahkemece davanın TMK’nın 306/3. maddesi gereğince açıldığı ve aranan koşulların gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür.
İncelenen dosya kapsamına göre; evlat edinilen …’un (25.02.1985 d.lu) …’un eşi olan …’un çocuğu olmayıp torunu olduğundan TMK’nın 306/3. maddesinin uygulanma olanağının bulunmadığı, TMK’nın 306. maddesi gereğince eşlerin ancak birlikte evlat edinebileceği şartının yerine getirilmediği gibi evlat edinilen …’un dava tarihinde ergin olması nedeniyle TMK’nın 313/1. maddesi gereğince evlat edinen …’un altsoyu konumunda olan davacı …’ın açık muvafakatının alınmadığı saptanmıştır.
O hâlde, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, evlat edinme davası sırasında erginlerin evlat edinmesine ilişkin koşullar gerçekleşmediğinden evlatlık ilişkisinin kaldırılması davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; somut olayda kıyasen uygulanacak olan TMK’nın 306/1. maddesine aykırı olarak eşlerden biri tarafından evlat edinme gerçekleşmiş ise de, eş duruşmadaki beyanı ile eşinin tek başına evlat edinmesine rızasının bulunduğunu açıkça beyan ettiği, ayrıca evlat edinilenin eşin torunu olup altsoy olarak soybağı ile bağlı olduğu, kaldı ki Kanun’da eşlerin birlikte evlat edinmesinin mutlak bir kural olmadığı, mirasçıların miras hakkının korunmasıyla da ilgili olmadığı, eşin açıkça evlat edinmeye itirazı olmadığını bildirdiği gözetildiğinde önceki evlatlığın bu koşuldaki eksiklik nedeniyle evlat edinmenin iptalini isteyemeyeceği, TMK’nın 313/1. maddesinde ergin kişilerin evlat edinenin altsoyunun açık muvafakatı ile evlat edinebileceği hükmü yer almakta ise de, somut olayda davacının evlat edinenin altsoyu olmayıp evlatlığı olduğundan bu koşul yönünden de eksiklik bulunmadığı, TMK’da yer alan pek çok düzenlemenin varlığından (TMK m. 17, 129, 314/2, 495, 500/1) evlat edinme ile altsoy üstsoy ilişkisi kurulamayacağı ve evlatlığın altsoy sayılamayacağının açık biçimde anlaşıldığı, mahkemece verilen ret kararının sonucu itibariyle doğru olduğu, eşlerin birlikte evlat edinme kuralı yönünden gerekçenin kısmen düzeltilerek yerel mahkeme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir. (YHGK 05.10.2021 T, 2017/2518 E., 2021/1155 K.)