Edit Content
KURUMSAL
FAALİYET ALANLARI
MEDYA

Kira sözleşmesi de bir sözleşme türüdür ancak kiralara dair TBK’da özel hükümlere yer verilmişir. Kiracı ve kiraya veren bakımından Sözleşmenin feshi farklı değerlendirilmesi gereken bir konudur. Buna göre;

*1 yıl geçerli olması şekinde yapılan bir Sözleşme belirli sürelidir. Ancak konut ve çatılı işyeri kiralanmasında Sözleşmenin sona ermesi bakımından düzenlemelere 6098 sayılı Kanun’da yer verilmiştir. Genelde konut ve işyeri kiralamaları belirsiz süreli sözleşme ile yapılır ve kanunda da buna göre düzenlenmiştir.

* Kiracı, belirli süreli sözleşmelerin süresinin bitiminden en az onbeş gün önce bildirimde bulunmadıkça, sözleşme aynı koşullarla bir yıl için uzatılmış sayılır. Kiraya veren ise sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez.

- Ancak, on yıllık uzama süresi sonunda kiraya veren, bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminden en az üç ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, herhangi bir sebep göstermeksizin sözleşmeye son verebilir.

* Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde, kiracı her zaman, kiraya veren ise kiranın başlangıcından on yıl geçtikten sonra, genel hükümlere göre fesih bildirimiyle sözleşmeyi sona erdirebilirler.

* Kiraya veren bakımından; kira bedelinin ödenmemesi halinde iki haklı ihtar sebebiyle, kira bedelini ödemede temerrüt sebebiyle, ihtiyaç, inşa ve onarım sebebiyle, kiracı tarafından verilen yazılı bir tahliye taahhüdü sebebiyle, kiralananı özenle kullanma ve komşulara saygı gösterme borcuna aykırılık sebebiyle, kiralananı kötü (hor) kullanma sebebiyle fesih ve tahliye söz konusu olabilir.

Genel hükümlere göre fesih hakkının kullanılabileceği durumlarda, kiraya veren veya kiracı sözleşmeyi sona erdirebilir.

Kiracı veya kiraya veren tarafından yukarıda açıklanan çerçevede bildirim yapılmadıkça sözleşmenin 10 yıla kadar uzadığını ve belirsiz hale geldiğini konut ve çatılı işyeri kiralamasında kabul etmek gerekmektedir.

Konut ve çatılı işyeri kiralamasında Sözleşmeler genelde 1 yıllık süre ile yapılır ve sürenin bitmesiyle kiracı, belirli süreli sözleşmelerin süresinin bitiminden en az onbeş gün önce bildirimde bulunmadıkça, sözleşme aynı koşullarla bir yıl için uzatılmış sayılır. Kiraya veren, sözleşme süresinin bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez.

Yenileme değil Kanun hükmü gereğince Sözleşmenin 1 yılın bitiminden sonra 10 yıla kadar belirsiz süreli hale gelmesi söz konusu olup, Sözleşme hükümleri uygulanmaya devam olunur.

Evlilik sözleşmesi, sözleşme özgürlüğü kapsamında yapılan, evlenen kadın ve erkeğin evli iken veya evlendikten sonra evlilik birliği süresince veya gelecekte evliliklerinin sona ermesi halinde evlilik birliğine konu mallarının nasıl pay edileceğine dair bir Sözleşmedir. Kanunda düzenlenen ismiyle “Mal Rejimi Sözleşmesi”, halk arasında yanlış bir isimlendirme ile “Evlilik Sözleşmesi” olarak da adlandırılmaktadır.

Bu sözleşme evlilik devam ederken ya da evlenmeden önce de yapılabilir. Özel şekli, ehliyet ve geçerlilik şartları bulunan bir aile hukuku sözleşmesi türüdür.

Mal rejimi sözleşmesinin noterde düzenleme veya onaylama şeklinde yapılmaması durumunda sözleşme kesin hükümsüzdür. 

İcra takibi borcun kaynağı olan alacağın takibi için 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre başlatılan bir cebri icra yoludur. Devletin zor gücüyle ve bunun için teşkil edilmiş bulunan İcra Daireleri eliyle kişinin alacağına ulaşmasını sağlamak amaçlanır. İcra takibi başlatan Alacaklı, gerekli ve ilamsız icra bakımından şart olan belgeler ile uygulanacak takip yolunu seçmek suretiyle Takip Talebi düzenler ve yetkili İcra Dairesi’ne sunar. Takip Talebi incelendikten sonra nitelikleri haiz bulunması haklinde İcra Dairesi borca ilişkin “Ödeme Emri” düzenler ve bunu borçluya gönderir. Ödeme Emri ve yapılan tebligatta, bununla ilgili ona yasal süre verilir ve bu süre içerisinde borcun ödenmesi ya da ödenmeyecek ise itirazlarını bildirmesini ve mal beyanında bulunmasını ister. İtiraz edilmesi halinde takibe ilişkin başka bir hukuki sürecin takibi gerekir.

Tazminat davaları maddi ve manevi tazminat davaları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Öncelikle tazminat istemine konu olan haksız fiilin ne olduğu ve tazminat siteminin konusu belilrnerek bu dava açılmalıdır. Bazı hallerde bir ceza davasına ya da hukuk davasına binaen haklılığın söz konusu olduğu durumlarda tazminat davası açılabilmektedir. Örneğin bir ceza davasında kişi hakkında hakaret suçundan hüküm verilmişse, Davacı ve hakaret davasının mağduru olan kişi, bunu gerekçe göstererek hakarette bulunan kişiden manevi tazminat davası açarak atzminat siteminde bulunabilecektir.

Yine meydana gelen bir trafik kazasında, kusarlu olan ve diğer tarafın zararına sebep olan kişi aleyhine sigorta poliçesi kapsamında karşılanması mümkün olmayan kayıplara ilişkin maddi tazminat davası açmak da mümkündür.

Hukukumuzda değişik türde şirketler söz konusu olmaktadır. Bu kapsamda kurulacak şirketin niteliğine göre de şirket kuruluş işlemleri farklılık arz etmektedir. Sermaye şirketleri ile şahıs şirketlerini de biribinden ayırmak gerekmektedir.

Adi şirket ortaklığı, iki gerçek ve tüzel kişinin bir araya gelip, şirket beyannamesini noter onayı ile imza etmeleri ve vergi kaydı yaparak mükellef haline gelmeleri ile kurulmuş olur. Tüzel kişiliği yoktur ve şirketin malları bakımından elbirliği mülkiyet geçerlidir.

İş kazası, 4857 sayılı İş Kanunu’nda bu kapsamda kabul edilen hallerde işveren aleyhine maddi ve manevi tazminat sitemiyle açılabilen davalardır. İş kazası sonucunda yaralanma, ölüm ve ruhsal zarar görme söz konusu olabilecektir. İş kazası kabul edilen haller geniş kapsamlı olarak düzenlenmiş olup, açılan davalarda meydana gleen vakanın öncelikle iş kazası olup olmadığı konusunda çekişme söz konusu olmaktadır. Tazminat istemi, maddi ve manevi olarak iş kazası kaynaklı yapılan bir istemdir ve davalar İş Mahkemelerinde açılır. Dava açma süresi iş kazasının meydana geldiği tarihten itiabren 10 yıldır ve ceza davası da söz konusu ise bu süre ceza dava zamanaşımı süreine göre uzayabilir.

Velayet, evlilik birliğinde anne veya baba tarafından müştereken ve birbirine bağlı olmadan kullanılır. Ergin olmayan her çocuk, boşanma gerçekleşmiş ise anne veya babasının velayeti altındadır. Boşanma veya ortak yaşamın sona ermesi halinde velayet anne ve babadan birisine hakim kararı ile verilebilir. Velayet, anne ve babadan birisinin ölmesi halinde sağ kalan eşe; boşanma halinde ise mahkemece kedisine bırakılan tarafa aittir. Velayet davası, TMK Md. 169 kapsamında açılan ve velayet konusunda talebi içeren bir dava türüdür. Bu dava Aile Mahkemesinde görülür ve talepte bulunan davacının yerlelşim yeri mahkemesinde açılır.

İlk derece mahkemesi olan Aile Mahkemesi’nde çekişmeli boşanma davasının genel olarak dilekçe ve duruşma aşamaları ile birlikte verilecek duruşma zamanları da dikkate alınırsa asgari 1 yıl ile azami 2 yıl arasında süreceği değerlendirilmektedir. Ancak bu sürecin 3 yıla kadar uzadığı ve çekişmenin niteliğine göre dav sürecinin uzaması da söz konusu olabilmektedir.

İlk derece mahkemesinde anlaşmalı boşanmanın, başvuru tarihinden itibaren Kanun’da öngörülen koşullar sağlandıktan ve Anlaşma Protokolü Mahkemeye sunulduktan sonra asgari 15 gün, azami 2 ayda sonuçlanması gerektiği değerlendirilmektedir. Kararın kesinleşmesi ile birlikte süreç tamamlanmaktadır.

Avukatlık ücretleri, asgari anlamda Türkiye Barolar Birliği’nin Adalet Bakanlığı ile 1136 sayılı Avukatlık Kanunu hükümlerine göre belirlediği ücretlerdir. Bu ücretler genel anlamda asgari bir bedel üzerinden belirlenir ve bu asgari ücretin altında bir ücret alınması yasal olarak mümkün değildir.

Avukat, işin niteliğine, kapsamına ve ne kadar süreceğine bağlı olarak asgari ücretin üsütnde bir değer belirleyebilir.

Kiralananın tahliyesi, kanunda sayılan sebeplere bağlı olarak açılması gereken bir davadır. Bu sebeplerin varlığı ve tahliye koşullarının söz konusu olması halinde bu dava açılabilir.

Kanunda sayılan belirli koşulların varlığı halinde mahkeme kararıyla gerçekleşen bir boşanma şeklidir. Kanunda sayılan üç koşul var olmalıdır:

  1. a) Dava tarihi itibariyle evlilik, en az bir yıldır devam ediyor olmalıdır.
  2. b) Taraflar arasında karşılıklı ve birbirine uygun bir şekilde boşanma iradesi söz konusu olmalıdır. Eşlerin birlikte mahkemeye başvurması ya da açılmış bir boşanma davasını diğer eşin kabul etmesi ile bu durum söz konusu olur.
  3. c) Boşanma yönündeki her iki tarafın iradesi ve boşanmaya ilişkin varılan anlaşma mahkemece uygun bulunmalıdır. Anlaşmanın içeriğinde yer alan boşanmanın mali sonuçları, maddi ve manevi tazminat talepleri, mal paylaşımı, nafaka ödemesi ve çocukların velayeti konusunda da anlaşma söz konusu olmalı ve bu hakimce onaylanmalıdır.

Anlaşma tereddüte mahal vermeyecek ve çekişmeli boşanmaya sebep olmayacak nitelikte olmalıdır. Tazminat istemi hakkını saklı tutacak şekilde bir anlaşmalı boşanma yapılamaz.

Boşanma davası dilekçesi, boşanma sebebine konu eylemleri ve bu eylemlerin ne surette boşanma sebebi teşkil ettiğini içerecek şekilde hazırlanmış olmalıdır. Sadece boşanmaya dair talebi içerecek bir dilekçeden ziyade boşanmanın gerekçelerini, talepleri ve kimin kusurlu olduğu ile buna dair tazminat taleplerini içerecek bir dilekçe ile dava açılmalıdır.

Boşanma süreçleri zor, takibi gereken ve süre olarak da uzun bir zamana yayılan bir dava sürecini içerir. Boşanma davası süreçleri kendine özgüdür ve her ilişkinin niteliğine göre öncesi ve sonuçları itibariyle başka davaların da açılarak sürecin devam ettirilmesini gerektirebilir. Sonrasında mal paylaşımı, velayet vb. davaları da boşanma davasını tamamlayıcı ancak ona eklemlenen ayrı davalardır.

Uzman bir boşanma avukatı sizin de dava sürecini kolay ve yetkin bir hukuki danışmanlık ile atlatmanıza yardımcı olacaktır. Ayrıca hak kaybına uğramamanız için hukuken size destek olarak davaya yön verecektir.

Avukat seçmek bakımından boşanma konusunun hassasiyetine uygun ve davanın niteliğine göre uzmanlığı bulunan bir avukatın hukuki yardımından yararlanmak gerekmektedir.

Boşanma davaları, savunma görevi yapan avukatlar bakımından özel ihtisas gerektiren ve deneyime ihtiyaç duyan kendine has bir dava türüdür. Aile hukuku alanında boşanma davaları, sonuçları itibariyle çocuk ve malvarlığı bulunması halinde her iki eş bakımından daha da önemli bir dava türü haline gelmektedir.

Diğer yandan var olan yasal süreler, hak kaybına sebep olması bakımından ve iddiaların ispatı yönüyle de önem taşıdığından ayrıca davanın işleyişindeki usul ve yöntemleri bilmek ve buna göre yargılamayı sürdürmek gerektiğinden Avukat takibi önem taşımaktadır.

Boşanma davası sonrasında, karşı dava açılması, boşanma gerekçelerinin hukuka uygun bir şekilde sunulması, velayet hakkı, nafaka bağlanması, mal rejimine tabi malvarlığına ilişkin davalar yönüyle konu hakkında deneyimli ve hukuki bilgisi yeterli bir avukatın hukuki yardımı ile boşanma sürecini takip etmek gerekmektedir.

Uzmanlığımız itibariyle deneyimli avukat kadromuzla or.av.tr adresimizden bilgi alabilir ve hukuki yardım için bize başvurabilirsiniz.

Ceza yargılaması bakımından ülkemizde genel anlamda avukat tutma zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak bazı yargılamalarda müdafi olmadan yargılama yapılması usule aykırılık kabul edilmekte, bazı hallerde müdafi görevlendirilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.

Ceza yargılamasında kişinin durumu ve konumuna avukat görevlendirmesi farklılık arz eder. Bu durumları sistematik olarak aşağıdaki şekilde genel olarak sıralamak mümkündür:

  1. Şüpheli veya sanık, soruşturmada her zaman müdafi yardımından yararlanabilir. Buna uygun koşullara sahip değilse ve bir müdafinin hukuki yardımından yararlanabilecek konumda değilse istemi halinde müdafi görevlendirilir. Müdafi görevlendirme Baro tarafından yapılır.
  2. Şüpheli ve sanığın müdafii yoksa;
  • Çocuk ise,
  • Kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise,
  • Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmakta ise,

KENDİSİNE soruşturma ve kovuşturma evrelerinde MÜDAFİ GÖREVLENDİRİLMESİ ZORUNLUDUR.

  1. Müdafi Görevlendirmesi talep üzerine şöyle yapılır:

Soruşturmanın veya kovuşturmanın yapıldığı yer Barosu tarafından Müdafi;

- Soruşturma evresinde, ifadeyi alan merciin veya sorguyu yapan hâkimin istemi üzerine,

- Kovuşturma evresinde, mahkemenin istemi üzerine,

Görevlendirilir.

Şüpheli veya sanığın kendisinin sonradan müdafi seçmesi halinde, baro tarafından görevlendirilen avukatın görevi sona erer

  1. Mağdur ve Şikayetçi Bakımından Avukat Görevlendirme (CMK Md. 234)

Mağdur ve şikâyetçinin de kendilerine karşı işlenen bir suçta Vekil görevlendirilmesini isteme hakları bulunmaktadır.

  • Cinsel saldırı,
  • Çocukların cinsel istismarı veya ısrarlı takip suçları ile,
  • Kadına karşı işlenen kasten yaralama, işkence veya eziyet suçlarında ve,
  • Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda,

Baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme hakları vardır.

  1. Mağdur;
  • onsekiz yaşını doldurmamış,
  • sağır veya dilsiz ya da
  • meramını ifade edemeyecek derecede malûl olur ve bir vekili de bulunmazsa,

İstemi aranmaksızın ZORUNLU OLARAK bir vekil görevlendirilir.