“Kanun yararına bozma
Madde 309 – (1) Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir.[132]
(2) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtayın ilgili ceza dairesine verir.
(3) Yargıtayın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına bozar.
(4) Bozma nedenleri:
a) 223 üncü maddede tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkeme, gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verir.
b) Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.
c) Davanın esasını çözüp de mahkûmiyet dışındaki hükümlere ilişkin ise, aleyhte sonuç doğurmaz ve yeniden yargılamayı gerektirmez.
d) Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder.
(5) Bu madde uyarınca verilen bozma kararına karşı direnilemez.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının kanun yararına başvurması
Madde 310 – (1) 309 uncu maddede belirtilen yetki, aynı maddenin dördüncü fıkrasının (d) bendindeki hâllere özgü olmak üzere ve kanun yararına olarak re’sen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından da kullanılabilir.
(2) 309 uncu madde gereğince Adalet Bakanlığı tarafından başvurulduğunda bu yetki, artık Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından kullanılamaz.”şeklindedir.
Madde metninden de anlaşıldığı üzere kanun yararına bozma; hakim veya mahkeme tarafından verilen, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunması halinde adalet Bakanlığı tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığı ile başvurulan bir olağanüstü bir yasa yoludur. Kural olarak Adalet Bakanlığı, istisnai durumlarda da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı kanun yararına bozma yoluna başvurur.
Gerek maddî hukuka ve gerek usul hukukuna ilişkin aykırılıkların giderilmesi için kanun yararına bozma yoluna başvurulabilir
Madde gerekçesinde, kanun yararına bozmanın amacı; kanunun eşit uygulanması ve sanığın aleyhine olmamak koşuluyla, hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi olarak belirtilmiştir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nda ilk önce olağan kanun yolları (itiraz, istinaf, temyiz), daha sonra da olağanüstü kanun yolları (Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, kanun yararına bozma, yargılamanın yenilenmesi) düzenlenmiştir. Henüz kesinleşmemiş olup olağan kanun yolunun açık olduğu karar veya hükümler aleyhine kanun yararına bozma yoluna başvurulamaz. Ancak verildiği anda kesin olan veya olağan kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşen karar veya hükümler aleyhine bu kanun yoluna başvurulabilir. Bu kanun yolunda önemli olan hem maddi hukuka hem de yargılama hukukuna ilişkin aykırılıkların karar veya hükümlerin verildiği anda mevcut olmasıdır. Hükümden sonra ortaya çıkan veya hüküm verilinceye kadar mahkemenin bilgisine sunulmamış olup da daha sonradan belirtilen nedenlere dayanılarak kanun yararına bozma talebinde bulunulamaz.
Kanun Yaranına Bozma Başvurusu Nasıl Yapılır?
Hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtayın ilgili ceza dairesine verir.
Kural olarak Adalet Bakanlığı, istisnai durumlarda da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı kanun yararına bozma yoluna başvurur. Bu istisna, 309. maddenin dördüncü fıkrasının (d) bendindeki hâllere ilişkindir. Buna göre bozma nedenleri hükümlünün cezasının kaldırılmasını ya da daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa, bu hallere özgü olmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından re’sen de kanun yararına bozma yoluna başvurulabilir. Ancak öncesinde, 309 uncu madde gereğince Adalet Bakanlığı tarafından başvurulmuşsa bu yetki, artık Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından kullanılamaz.
Kanun Yaranına Bozma Süreci Nasıl İşler?
Yargıtay yalnızca kanun yararına bozma yazısında iddia edilen hukuka aykırılıkla ilgili inceleme yapabilir. Eğer Yargıtay, inceleme esnasında başka hukuka aykırılık da görürse, bu konuda talepte bulunulup bulunulmayacağını da bakanlığa sorar ve bu aykırılık da başvuruya eklenirse, her ikisini de birlikte inceler.
Yargıtayın ceza dairesi ileri sürülen kanun yaranına bozma nedenlerini yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına bozar. İlgili kararda savunma hakkının kısıtlanması, kaldırılması veya hükmü etkileyecek aykırılıklar bulunursa hüküm bu sebeplerle kanun yararına bozulur.
Kanun Yaranına Bozma Olursa Ne Olur?
Yargıtay’ın kanun yararına bozma kararı ile birlikte kesin hüküm bozulmuş olur. Kanun yararına bozma kararları sanık lehine ve aleyhine sonuç doğurabilir. Bu olağanüstü kanun yolu sonucunda verilen kararların sanık aleyhine sonuç doğurmayacağına ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.02.2008 tarihli ve 19-31 sayılı kararında da belirtildiği üzere, kanun yararına bozma yöntemi, karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi ve ülke genelinde uygulama birliğini sağlama amacıyla başvurulan bir yol olup, ayrıca kesin hükmün otoritesinin korunması zorunluluğu bulunmaktadır.
Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrım yapılarak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Buna göre;
a. Kanun yararına bozma kararı, CMK’nın 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verilecektir. Bu hâlde yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
CMK’nın 223. maddesinde düzenlenen hükümlerden bir kısmı esasa ilişkin, bir kısmı da esasa değinmeyen hükümlerdir. Esası çözmeyen hüküm türleri; durma, düşme ve başka yargı yoluna ilişkin görevsizlik kararları gösterilebilir.
b. Kanun yararına bozma kararı, mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması hâlinde ise, 309. maddenin 4. fıkrasının (b) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu hâlde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
c. Kanun yararına bozma kararı davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasına dair ise, 309. maddenin 4. fıkrasının “c” bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, tekriri muhakeme yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
d. Kanun yararına bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını ya da daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi hâlinde ise, 309. maddenin 4. fıkrasının “d” bendi uyarınca cezanın kaldırılmasına ya da bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
CMK m. 309 uyarınca verilen kanun yararına bozma kararlarına karşı direnilemez.
KANUN YARARINA BOZMA İLE İLGİLİ YARGITAY UYGULAMALARI
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararda hükmolunan ceza belirlenmeden doğrudan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez
İstanbul Anadolu 9. Ağır Ceza Mahkemesince sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ise de, cezalandırmaya ilişkin kanun maddeleri ve hükmolunan ceza belirlenmeden doğrudan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanığın denetimli serbestlik süresi içerisinde yükümlülüklere uygun davranmadığı veya deneme süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemek suretiyle mahkûm olduğu takdirde mahkemenin açıklanmasını geri bıraktığı hükmü açıklayacağı, bu hâlde hüküm açıklanabilmesi için önce bir cezanın belirlenerek bir mahkûmiyet hükmü kurulması gerektiğinin gözetilmemesi Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür. (Y8.CD 07.10.2024 T, 2024/14731 E., 2024/7376 K.)
5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca “durma” kararı verilerek, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kesinleşmesi ve denetimli serbestlik kararının infazının sonucu beklenmeden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi kanun yaranına bozma nedenidir
28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince verilen “kamu davasının açılmasının ertelenmesi” kararı ve bu karar ile birlikte aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararların itiraz yolu açık olmak üzere verilmesi ve şüpheliye usulüne uygun bir biçimde tebliğ edilmesi gerektiği, şüpheliye hakkında verilen karara karşı itiraz hakkı tanınmadan ve kendisine tebliğ edilmeden tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı gibi beş yıllık erteleme süresinin de işlemeye başlamayacağı, somut olayda şüpheli hakkında Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın tebliğ edilmemesi nedeniyle kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kesinleşmediği, erteleme kararı usulûne uygun şekilde kesinleşmeden tedbirin infazına başlanamayacağı gibi beş yıllık erteleme süresinin de işlemeye başlamayacağı bu sebeple sanığın denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar ettiğinin kabul edilemeyeceği ve ısrar koşulunun gerçekleşmediği, mahkemesince açılan kamu davasında kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca “durma” kararı verilerek, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın tebliğ edilmesinin sağlanması ve usulüne uygun şekilde kesinleştirilmesini takiben geçerli tebligat işlemleri yapılarak erteleme ve denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden hükmün açıklanılmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Cumhuriyet savcısının karara karşı yaptığı itirazının kabulüne karar verilmesi gerekirken itirazın reddine karar verilmesi Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma istemi yerinde görülmüştür. (Y8.CD 14.10.2024 T, 2024/14369 E., 2024/7605 K.)
Kanun yararına bozma istemine konu edilmediği belirlenen husus yönünden kanun yararına bozma isteminde bulunulup bulunulmayacağına ilişkin Adalet Bakanlığından görüş istenilir
Dava dosyası kapsamına göre somut olayda; sanığın 17.07.2017 tarihinde işlediği iddia olunan uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan yapılan soruşturma sonucunda, Alanya Cumhuriyet Başsavcılığının 06.01.2018 tarihli ve 2017/6024 Soruşturma, 2018/128 Esas, 2018/13 sayılı iddianamesi ile; 5237 sayılı Kanun’un 188 inci maddesinin üçüncü, fıkrası uyarınca cezalandırılması istemiyle Alanya 1. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, Alanya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.05.2018 tarihli ve 2018/14 Esas, 2018/133 Karar sayılı, sanık hakkında değişen suç vasfı itibarıyla kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 191 inci maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 191 inci maddesinin sekizinci fıkrası ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231 inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın itiraz edilmeksizin 04.06.2018 tarihinde usûlüne uygun şekilde kesinleştiği anlaşılmıştır. Sanık hakkında yine 17.07.2017 tarihinde işlediği aynı … nedeniyle Alanya Cumhuriyet Başsavcılığınca kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan yürütülen soruşturmada 15.02.2018 tarihli ve 2017/21516 Soruşturma, 2018/21 Karar sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verildiği, sanığın 23.09.2019 tarihli eylemi ile bu kararı ihlal ettiğinin belirlenmesi üzerine Alanya Cumhuriyet Başsavcılığının 25.02.2020 tarihli iddianamesi ile kamu davası açıldığı, Alanya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.11.2020 tarihli, 2020/201 Esas, 2020/630 Karar sayılı kararı ile 17.07.2017 tarihli … hükme esas alınmak suretiyle sanık hakkında, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 191 inci maddesinin birinci fıkrası ve 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 51 inci maddesi uyarınca hapis cezasının ertelenmesine karar verildiği, kararın istinaf edilmeksizin 14.04.2021 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Aynı fiilden dolayı birden fazla hüküm verilemeyeceğine ilişkin “non bis in idem” kuralı ve 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin yedinci fıkrasında belirtilen “Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa, davanın reddine karar verilir.” hükmüne aykırı olacak biçimde 17.07.2017 tarihli fiilden dolayı açılmış kamu davası bulunduğu gözetilmeden yeniden yargılama yapılarak mahkumiyet hükmü kurulduğu anlaşılmıştır.
Kanun yararına bozma istemine konu edilmeyen Alanya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 11.11.2020 tarihli, 2020/201 Esas, 2020/630 Karar sayılı kararı hakkında belirlenen husus yönünden kanun yararına bozma isteminde bulunulup bulunulmayacağına ilişkin Adalet Bakanlığından görüş istenilmesine karar vermek gerekmiştir. (Y8.CD 21.10.2024 T, 2024/14363 E., 2024/7824 K.)
Hüküm açıklanabilmesi için önce bir cezanın belirlenerek bir mahkûmiyet hükmü kurulması gerektiğinden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararda ceza belirlenmemesi kanun yararına bozma nedenidir
Şüpheli hakkında, 01.06.2013 tarihinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonucunda, Adana Cumhuriyet Başsavcılığının, 26.07.2013 tarihli, 2013/44950 soruşturma, 2013/17500 Esas ve 2013/6118
sayılı iddianamesi ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 191 inci maddesinin birinci fıkrası ve 53 üncü maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle Adana 6. Sulh Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, Adana 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 08.10.2013 tarihli ve 2013/789 Esas, 2013/930 Karar sayılı kararı ile; 5560 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci fıkrası maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği, kararın 08.11.2013 tarihinde itiraz edilmeden kesinleşerek infazı için Adana Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği,
Adana Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce infaz işlemlerine başlandığı, sanığın yükümlülüklerine uymamakta ısrar etmesi nedeniyle dosyanın kapatılarak Adana Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, Adana 24. Asliye Ceza Mahkemesinin kanun yararına bozma istemine konu 16.10.2014 tarihli ve 2014/401 Esas, 2014/250 Karar sayılı kararı ile; “Sanığın TCK’nun 191/1. maddesi gereğince 6545 sayılı yasa ile değişik 191/8 maddesi gereğince soruşturma aşamasında uyuşturucu madde kullanmak suçundan açılan kamu davasından CMK’nun 231/5 maddesi gereğince ” gerekçesiyle ceza miktarı belirlenmeksizin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve kararın 24.10.2014 tarihinde itiraz edilmeden kesinleştiği, anlaşılmıştır.
Adana 24. Asliye Ceza Mahkemesince sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ise de, cezalandırmaya ilişkin kanun maddeleri ve hükmolunan ceza belirlenmeden doğrudan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanığın denetimli serbestlik süresi içerisinde yükümlülüklere uygun davranmadığı veya deneme süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemek suretiyle mahkûm olduğu takdirde mahkemenin açıklanmasını geri bıraktığı hükmü açıklayacağı, bu hâlde hüküm açıklanabilmesi için önce bir cezanın belirlenerek bir mahkûmiyet hükmü kurulması gerektiği, öncelikle mahkemece 5271 sayılı Kanun’un 232 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca denetime imkân verecek biçimde bir hüküm kurulması, ardından sanık hakkında daha önce Adana 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 08.10.2013 tarihli ve 2013/789 Esas, 2013/930 Karar sayılı kararı ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği ve ihlal üzerine yargılama yapıldığı hususu da dikkate alınarak, 28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 85 inci maddesi ile 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’a eklenen geçici 7 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca yargılamaya devam edilerek sonucuna göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilmeyeceğinin takdir edilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesi Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür. ( Y8.CD 24.06.2024 T, 2024/14284 E., 2024/5198 K.)
Şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararının sonucunun beklenmemesi kanun yararına bozma nedenidir
Gerek kamu davasının açılmasının ertelenmesine dair kararın tebligatının usulsüz olması nedeniyle kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kesinleşmemesi nedeniyle erteleme kararı usulûne uygun şekilde tedbirin infazına başlanamayacağı gibi beş yıllık erteleme süresinin de işlemeye başlamayacağından gerekse de aynı şekilde Denizli Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen tebligat işlemlerinin usulsüz olması nedeniyle, sanığın denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar ettiğinin kabul edilemeyeceği ve ısrar koşulunun gerçekleşmediği, mahkemesince açılan kamu davasında kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca “durma” kararı verilerek, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde ilgili sulh ceza hakimliğine itiraz hakkı bulunduğu ihtarı ile birlikte usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesinin sağlanması ve usulüne uygun şekilde kesinleştirilmesini takiben geçerli tebligat işlemleri yapılarak erteleme ve denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden mahkûmiyet kararı verilmesi, Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma istemi yerinde görülmüştür. (Y8.CD 24.06.2024 T, 2024/14283 E., 2024/5199 K.)
Henüz kesinleşmeyen hüküm hakkında kanun yararına bozma yoluna başvurulamaz
5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesi uyarınca kanun yararına bozma yoluna, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşen hüküm ve kararlar aleyhine gidilebilir.
Anayasa’nın 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrası, 5271 sayılı Kanun’un 34 üncü maddesinin ikinci fıkrası, 231 inci maddesinin ikinci fıkrası, 232 nci maddesinin altıncı fıkrası ve 291 inci maddesi uyarınca karar ve hükümlerde, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, sürenin ne zaman başlayacağı, mercii, başvuru şekli ve kanun yollarına başvurulmadığı takdirde hükmün kesinleşeceğinin tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesinin gerektiği, başka bir suçtan dolayı Alanya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan sanığın yüzüne karşı verilen 09.12.2021 tarihli kararda, ceza infaz kurumu müdürüne beyanda bulunmak veya bu hususta bir dilekçe vermek suretiyle de kararı istinaf edebileceği hususu gösterilmediğinden, kanun yolu bildiriminin eksik olduğu ve sanığın yanıltıldığı, bu nedenle anılan kararın da kesinleşmediği anlaşılmıştır.
Henüz kesinleşmediği belirlenen inceleme konusu hükmün, 5271 sayılı Kanun’un 272 vd. maddeleri uyarınca istinaf yoluna tabi olduğu, olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozma talebine konu edilemeyeceği belirlenmekle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. (Y8.CD 03.06.2024 T, 2024/14274 E., 2024/4728 K.)
Gerekçesiz karar verilmesi Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma nedenidir
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6 ıncı maddesinin birinci fıkrası, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrası, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34 üncü maddesinin birinci fıkrası ve 230 uncu maddesinin birinci fıkrasının c bendi uyarınca mahkeme kararlarının denetimine olanak verecek biçimde açık ve gerekçeli olması, gerekçede iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin açık olarak belirtilmesi, mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi ve delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerektiği gözetilmeden, Anayasa ve 5271 sayılı Kanun’un amir hükümlerine aykırı şekilde gerekçesiz karar verilmesi Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma, istemi yerinde görülmüştür. (Y8.CD 03.06.2024 T, 2024/14272 E., 2024/4723 K.)
Kanun yararına bozmaya yalnızca istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşen hüküm ve kararlar aleyhine gidilebilir
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun (7201 sayılı Kanun) 10 uncu maddesinde yer alan, “(1) Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir. (2) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” şeklindeki düzenleme ile aynı Kanun’un 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasında; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” düzenlemesi ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntemin benimsendiği dikkate alındığında; tebligatın öncelikle bilinen en son adrese, MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin, 7201 sayılı Kanun’un 21 inci maddesinin birinci fıkrasına göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun’un 21 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Kanun’un 23 üncü maddesinin birinci ilâ sekizinci fıkraları ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16 ncı maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu’nun 21 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği, somut olayda, kanun yararına bozma istemine konu kararın doğrudan MERNİS adresine doğrudan tebliğe çıkarılarak 7201 sayılı Kanun’un 21 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre yapılan tebligatın usûlüne uygun olmadığı, tebligatın usulsüz olması nedeniyle inceleme konusu hükmün kesinleşmediği anlaşılmıştır.
Henüz kesinleşmediği belirlenen inceleme konusu hükmün, 5271 sayılı Kanun’un 272 vd. maddeleri uyarınca istinaf yoluna tabi olduğu, olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozma talebine konu edilemeyeceği belirlenmekle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. (Y8.CD 20.05.2024 T, 2024/14266 E., 2024/4286 K.)