Edit Content
KURUMSAL
FAALİYET ALANLARI
MEDYA

Elbirliği Mülkiyeti Nedir? (İştirak Halinde Mülkiyet) -TMK m. 701, 702 ve 703-

  1. Elbirliği Mülkiyeti Nedir?

Elbirliği mülkiyeti 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 701. maddesinde tanımlanmıştır. Madde metni şu şekildedir;

Madde 701– Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.

Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.”

Madde metninden de anlaşıldığı üzere elbirliği mülkiyeti aralarında kişisel bir ilişki, bir ortaklık bulunan kişilerin, bu sebeple bir mala birlikte malik olma hali olarak tanımlanabilir. Elbirliği mülkiyetinde mülkiyet hakkı ortaklığı oluşturan kişilere aittir ve ortaklar mülkiyet hakkına elbirliği halinde sahiptirler. Elbirliği mülkiyeti, ortakların söz konusu mala, paylara ayrılmaksızın ortaklaşa sahip olduğu bir mülkiyet türüdür. Yani elbirliği mülkiyetinde paylar belirli değildir; ortaklar mülkiyetin tamamı üzerinde hak sahibidirler.

 

  1. Elbirliği Mülkiyetinin Hükümleri ve Özellikleri Nelerdir?

Elbirliği mülkiyetinde, kanun ya da sözleşmede farklı bir düzenleme yoksa, yönetim ve tasarrufa ilişkin tüm işlemler ortakların oybirliği ile karar alması sonucu yapılır.

Ortaklardan birinin temsil yetkisi varsa yaptığı tasarruf işlemleri diğer ortakları da bağlar ancak tasarruf yetkisi olmayan ortağın yaptığı borçlandırıcı işlem icazet vermedikleri müddetçe diğer ortakları bağlamaz.

Elbirliği mülkiyetinde ortakların tasarrufta bulunabileceği bağımsız payları bulunmadığından sadece kazançtan ve ortaklığın tasfiyesi halinde elde edilen değerden her bir ortağa düşecek payı gösteren bir tasfiye payı söz konusu olur. Bu payın devri devralana ortaklık sıfatı kazandırmaz sadece tasfiye halinde kendisine düşecek payı talep ekme hakkı sağlar ve bu devir eşya üzerinde değil, hak üzerinde yapılmış kabul edilir.

TMK m. 702/4’e göre ortaklardan her biri topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir ve bu korumadan tüm ortaklar yararlanır. Bu bağlamda olağan koruma eylemleri, onarımlar, mahsul toplanması ve bozulacak olanların satılması, el atmanın önlenmesi gibi sair talepler ortaklardan her birince dava konusu edilebilir. Buna karşın tapu iptali ve tescil, ecrimisil talebi, kazandırıcı zamanaşımı ve önalım hakkının kullanılması gibi hallerde elbirliği mülkiyetine sahip tüm mirasçıların birlikte hareket etmeleri gerekir.

Ortakların birbirlerine karşı açmak mecburiyetinde oldukları davalarda ise birlikte hareket etmelerine ya da ortaklığa temsilci tayinine gerek yoktur. Bu durum özellikle ortakların birbirlerine karşı açtıkları el atmanın önlenmesi davalarında söz konusu olur.

  1. Elbirliği Mülkiyetinin Hukuki Dayanağı Nedir?

Elbirliği ortaklığının hukuki dayanağı kanunun öngördüğü bir olay ya da bir hukuki işlem olabilir.

Elbirliği ortaklığı olan miras ortaklığı TMK m. 640’ta düzenlenmiştir ve hukuki bir olay olan murisin ölümü ile meydana gelir. Böylece mirasa konu mallar üzerinde tüm mirasçılar iştirak halinde mülkiyet hakkına sahiptir.

Hukuki işlemle meydana gelen elbirliği ortaklıkları ise; eşler arasındaki TMK m. 257’de düzenlenen genel mal ortaklığı rejimi ve 258’de düzenlenen ve edinilmiş mallara katılma rejimi; TMK m. 353’te düzenlenen aile malları ortaklığı ve Türk Borçlar Kanunu m. 620’de düzenlenen adi ortaklıktır.

Elbirliği mülkiyetinin kazanılması ortaklığın doğuşuyla birlikte olabileceği gibi sonradan da olabilir. Miras ortaklığında murisin ölümü anında miras ortaklığı kurulur ve tereke üzerinde elbirliği mülkiyeti doğar. Oysa örneğin adi ortaklıkta, adi ortaklık doğduktan sonra kazanılan malvarlığı üzerinde adi ortakların elbirliği mülkiyeti oluşur.

 

  1. Elbirliği Mülkiyetinde Ortakların Payları Nasıl Belirlenir?

Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Elbirliği mülkiyetinde paylı mülkiyetteki gibi bir pay kavramı söz konusu olmamakla birlikte kendine has etkileri olan bir pay kavramı söz konusudur. Buna göre pay kazancın ve tasfiye halinde elde edileceklerin paylaşılmasında önemlidir. Zira elbirliği ortaklığı sona erince ortaklara ait malvarlığı tasfiye edilir.

  1. Elbirliği Mülkiyeti Nasıl Sona Erer?

TMK m. 703’e göre elbirliği mülkiyeti malın devri, topluluğun dağılması ya da paylı mülkiyete geçilmesi ile sona erer.

Malın devri, ortakların oybirliği ile alacakları bir kararla mümkündür ve bu devir üçüncü bir kişiye ya da ortaklardan birine yapılabilir. Üçüncü kişi mülkiyeti iyi niyetle ve zamanaşımı yoluyla da kazanabilir ve bu halde de elbirliği mülkiyeti sona erer. Malın tamamen yok olması ya da kamulaştırılması hali de elbirliği mülkiyetini sona erdirir.

Ortakların oybirliği ile paylı mülkiyete geçmeye karar vermesi halinde de elbirliği mülkiyeti sona erecektir.

Miras ortaklığına konu elbirliği mülkiyetinde, mirasçıların, TMK m. 642 uyarınca ortaklığın giderilmesi davası yolu ile elbirliği mülkiyetinden paylı mülkiyete geçme imkanı vardır.

634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 10/7. maddesi uyarınca da elbirliği halinde mülkiyet sahibi ortakların, şartları sağlamak koşulu ile kat mülkiyeti kurulması talebi ile ortaklığın giderilmesi davası açma hakkı vardır ve bu şekilde de elbirliği mülkiyeti sona erer.

Elbirliği mülkiyetine sahip ortaklar arasındaki mülkiyetin temelini oluşturan ortaklığın sona ermesi halinde de elbirliği mülkiyeti sona erecektir. Elbirliği ortaklığı sona erince ortaklara ait mal varlığı tasfiye edilecek ve elbirliği mülkiyeti sona erecektir.

  1. Elbirliği Mülkiyeti ile Paylı Mülkiyet Arasındaki Farklar Nelerdir?

Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, TMK m. 701/2 uyarınca ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Buna karşın paylı mülkiyette pay sahiplerinin yani paydaşların ortaklığa konu mal üzerindeki pay oranları bellidir.

Elbirliği mülkiyetinde ortakların böyle bir hakkı yoktur; kanun ya da sözleşmede aksi düzenlenmedikçe gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için oybirliği ile karar almaları gerekir. Buna karşın paylı mülkiyette pay sahipleri kendi payları hakkında diğer paydaşlardan bağımsız şekilde tasarrufta bulunabilir.

Elbirliği mülkiyetinde ortaklar, elbirliğine konu ortaklık ve mülkiyetten kaynaklanan borçlardan müteselsilen sorumludur. Buna karşın paylı mülkiyette paydaşlar müşterek mülkiyetten kaynaklanan borçlardan payları oranında sorumludur.

Elbirliği mülkiyetinde devir adi yazılı şekilde yapılabilmektedir. Buna karşın paylı mülkiyette devir işleminin resmi şekilde yapılması gerekir.

ELBİRLİĞİ MÜLKİYETİ İLE İLGİLİ YARGITAY UYGULAMALARI

Davalılardan bir kısmının mirası reddetmesi halinde miras payının alt soyuna kalacağı gözetilerek pay ve paydaşlar belirlenmek suretiyle elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi gerekir

Davacı vekili; 1572 parsel sayılı taşınmazın üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi istemiştir..

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmü, davalılar … vekili ve … vekili temyiz etmiştir.

TMK’nın 644. maddesi gereğince bir mirasçı, terekeye dahil malların tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi isteminde bulunduğu takdirde sulh hakimi, diğer mirasçılara çağrıda bulunarak belirleyeceği süre içinde varsa itirazlarını bildirmeye davet eder.

Elbirliği mülkiyetinin devamını haklı kılacak bir itiraz ileri sürülmediği veya mirasçılardan biri belirlenen süre içinde paylaşma davası açmadığı takdirde, istem konusu mal üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesine karar verilir.

Mirasçılara gönderilecek davetiyede “belirlenen süre içinde elbirliği mülkiyetinin devamını haklı kılacak bir itiraz ileri sürülmediği veya paylaşma davası açılmadığı takdirde istem konusu mal üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesine karar verileceğinin” bildirilmesi zorunludur.

Somut olaya gelince,

Dava konusu 1572 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıt maliki … ….’nın mirasçılarından …… ….’a ait …. 10. Sulh Hukuk Mahkemesi 2011/953E. – 766 K. sayılı mirasçılık belgesine göre davalılardan …’ın …. mirasını reddetmiş olduğundan mirasın … ve …’a bırakılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Bu husus ışığında davalılardan …’ın mirası reddetmesi nedeniyle miras payının alt soyuna kalacağı gözetilerek pay ve paydaşlar belirlenmek suretiyle elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. (Y14.HD 12.03.2018 T, 2017/6011 E., 2018/1841 K.)

Elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi davalarında davalılara gönderilen davetiyelerde usulüne uygun ihtar bulunmalıdır

Dava, elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi istemine ilişkindir.

Davalılardan … davanın reddini savunmuş, diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmü, davalılardan … ve …, davanın ilk olarak ortaklığın giderilmesi istemi ile açıldığını daha sonra ıslah ile elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi istemine dayanıldığını, bunun yasaya ve içtihatlara aykırı olduğunu belirterek temyiz etmişlerdir.

Islah ile ortaklığın giderilmesi davası elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi davasına dönüştürülebilir. Ayrıca davacı, davalıların katılmadığı ön inceleme duruşmasında davasını elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi davasına dönüştürme isteğini belirtmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 139. maddesine göre ön inceleme duruşmasına gelen taraf, gelmeyen diğer tarafın muvafakati olmadan iddia ve savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir.

Türk Medeni Kanununun 644. maddesine dayalı elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi davalarında davalılara gönderilen dava

dilekçesi içeren duruşma gününü bildirir davetiyelerde “elbirliği mülkiyetinin devamını haklı kılacak bir itiraz ileri sürülmediği veya belirlenen süre içinde paylaşma davası açılmadığı takdirde istem konusu mal üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesine karar verileceğine” dair ihtarın bulunması gerekir. Davalılara gönderilen davetiyelerde bu ihtarın yazılmadığı anlaşıldığından mahkemece söz konusu ihtarı içermeyen tebligatlar esas alınarak hüküm kurulamaz. Davalılara yasada belirtildiği şekilde ihtarın yazılı olduğu duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. ( Y14. HD 07.05.2013 T, 2013/4695 E., 2013/6979 K.)

Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olduğundan taraf teşkilinin sağlanması zorunludur, terekeye dahil mala ilişkin davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması ya da miras şirketine TMK’nın 640 ıncı maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekir

Bilindiği üzere; elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 701 ila 703 üncü maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK’nin 701 inci maddesinde (…Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oy birliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.

TMK’nın 702/2 nci maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (11.10.1982 tarihli 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı). Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.

Aynı Kanun’un 640 ıncı maddesi, “Birden çok mirasçı bulunması hâlinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir. ” hükmünü düzenlemektedir.

Somut olayda, davacılar tarafından tereye iade istekli dava açıldığı, yargılama sırasında bir kısım mirasçıların davaya dahil edilmesinin talep edildiği, ancak dava dışı mirasçıların da bulunduğu, kaldı ki dahil edilmesi talep edilen mirasçılara yalnızca tebligat çıkarıldığı, olurlarının alınmadığı veya terekeye temsilci tayin edilmediği anlaşılmakla, Kanun’un aradığı anlamda taraf teşkilinin sağlanmadığı açıktır.

Hal böyle olunca, taraf teşkilinin sağlanması zorunlu bulunduğundan, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması ya da miras şirketine TMK’nın 640 ıncı maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir.

Kabule göre de, sınırlandırmanın 2613 sayılı Yasa hükümlerine göre yapıldığı, davacıların tapu kaydına dayandığı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun geçici 4/3 üncü maddesi gereğince ek bir yıllık süre içinde açılan bu davanın dinlenmesi gerektiği, dava dilekçesinde dayanılan tapu kaydının dosya arasına alınan tapu kaydı olmadığı, Sivas … … mevki T. evvel 928 tarih cilt:64, sayfa 23, 32 nolu tapu kaydının dava konusu yere uyduğunun keşfen ve Sivas 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.06.1983 tarihli ve 1983/242 Esas, 1983/473 Karar sayılı kesinleşen ilamı ile sabit olduğu, ancak tapu kaydının gittisi olduğu anlaşılan 20.03.1959 tarih 79 nolu tapu kaydının dosya arasında yer almadığı, belirtilen kaydın tüm tedavülleri ile birlikte getirtilmesi, revizyon görüp görmediğinin tespiti (revizyon görmüşse, revizyon gördükleri parsellerin kadastro tutanakları ve kadastro sonucu oluşan tapu kayıtlarının temini) gerekirken eksik araştırma ile karar verilmesi doğru olmadığı gibi, ölü kişi adına tescil kararı verilmesi de isabetli değildir. (Y1.HD 01.07.2024 T, 2024/2526 E., 2024/4492 K.)

Davalının taşınmazdaki mülkiyet hakkının, iştirak halinde mülkiyet değil paylı mülkiyet olduğu durumda, sorumluluğunun payı ile (kat mülkiyetine geçilmiş veya kat irtifakı kurulu olduğu halde arsa payı ile) sınırlı olacağı gözetilerek değerlendirme yapılmalıdır

Dava, kasko poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının ödediği bedelin, zarardan sorumlu olduğu iddia edilen davalıdan rücuen tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

Davacı taraf, zarara neden olan binanın maliki olduğu gerekçesiyle davalıya husumet yöneltmiş; davalı, binanın tek maliki olmadığını ve ancak payı oranında zarardan sorumlu tutulabileceğini savunmuş; mahkemece, bina maliki olan davalının, sigortalı araçta oluşan araçtan bu sıfatı nedeniyle sorumlu olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Davalının maliki olduğu iddia edilen binaya ait tapu kayıtları dosya içinde bulunmamakla birlikte, mahallinde yapılan keşifle alınan kadastro bilirkişisi raporunda; davalının malik olduğu binanın da bulunduğu 604 ada 284 parsel sayılı taşınmazda davalının 225/7493 payla ve dava dışı … 135/7493 payla malik olduğu tespitleri yapılmıştır. Bilirkişi raporunda yapılan bu tespitler ve kullanılan ifadelerden, davalının malik olduğu taşınmazdaki mülkiyetin paylı mülkiyet niteliği taşıdığı ve davalının da taşınmazda paylı malik olduğu anlaşılmaktadır. Davalının taşınmazdaki mülkiyet hakkının, iştirak halinde mülkiyet değil paylı mülkiyet olduğu durumda, sorumluluğunun payı ile (kat mülkiyetine geçilmiş veya kat irtifakı kurulu olduğu halde arsa payı ile) sınırlı olacağı gözetilerek değerlendirme yapılmalıdır.

Açıklanan vakıalar karşısında mahkemece; davalının da malik olduğu (zarara neden olan) binaya ait tapu kayıtlarının getirtilmesi; gelen tapu kayıtlarından, davalının mülkiyet hakkının paylı mülkiyet vasfında olduğunun saptanması halinde, sadece payı oranında sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. (Y17.HD 19/10/2020 T, 2020/391 E., 2020/5793 K.)

Murisin ölüm tarihi itibariyle terekesi iştirak halinde olduğundan ve iştirak halinde mülkiyette tüm mirasçılar aleyhine takip yapılması takip şartıdır

Dava konusu 10 nolu bağımsız bölümün tapu kaydının incelenmesinden davacı ile birlikte dava dışı…….. elbirliği maliki olduğu anlaşılmakla taşınmazın mirasen intikal edip etmediği hususunun araştırılarak, borcun murisin yaşadığı döneme ait olması anlaşılması halinde, itirazın iptali davalarının takibe sıkı sıkıya bağlı davalardan olup konusunu oluşturan icra takibinde taraf teşkilinin sağlanıp sağlanmadığının öncelikle ve re’sen incelenmesi gerekeceğinden murisin ölüm tarihi itibariyle terekesi iştirak halinde olduğundan ve iştirak halinde mülkiyette tüm mirasçılar aleyhine takip yapılması takip şartı olup mirasçıların tamamı gösterilmeden bir kısım mirasçılar aleyhine takip yapılmasının takip ve dava şartının gerçekleştirmeyeceği hususunun düşünülmemiş olması bozma nedenidir. (Y20.HD 18/09/2018 T, 2017/2231 E., 2018/5727 K.)

Adi ortalıkta iştirak halinde mülkiyet hükümleri söz konusu olduğundan ortaklar dışa karşı müştereken ve müteselsilen sorumludur

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davalı şirketler arasında gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesi ile hasılat paylaşımı esasına dayalı olarak konut yapım ve satımı konusunda adi ortaklık kurulduğu, adi ortalıkta iştirak halinde mülkiyet hükümleri söz konusu olmakla ortakların dışa karşı müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları belirtilerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı …. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

Davalı …. vekili; davanın Tüketici Mahkemesinde görülmesinin hatalı olduğunu, aksinin kabulünde ise aleyhe nispi harca hükmedilemeyeceğini, davacı ile davalı …. arasında hiçbir hukuki ilişki bulunmadığını, davalılar arasında ise adi ortaklık ilişkisinin söz konusu olmadığını, derdest davaların sonucunun beklenmesi gerektiğini, hukuki mütaalada yer alan tespitlerin dikkate alınmadığını, davalının muhatabı alan diğer davalı … A.Ş.’nin dahi tescil talep etme hakkı bulunmadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacı üzerine düşen edim borcunu yerine getirmiş olduğundan diğer davalıların aralarındaki, hasılat paylaşımı esasına dayalı, adi ortaklık ilişkisi nedeniyle ortaklardan … Properties Gayrimenkul Geliştirme A.Ş.’nin dava konusu bağımsız bölümü davacı adına tescil etmesi gerektiği, yine davalılar arsındaki bedele yönelik uyuşmazlığa dayalı derdest dosyanın eldeki davanın sonucunu etkileyecek nitelikte olmadığı belirtilerek, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı …. vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Davalı …. vekili; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

Uyuşmazlık, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil mümkün olmaz ise bedel tahsili istemine ilişkindir.

Temyizen incelenen karar; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle, davalıların aralarındaki adi ortaklık nedeniyle dışa karşı müştereken ve müteselsilen sorumlu olmalarına göre, usul ve kanuna uygun olup, davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir. (Y6. HD 30.01.2024 T, 2023/1512 E., 2024/396 K.)

Adi ortaklık tarafından açılacak davaların iştirak halinde mülkiyet hükümleri gereği bütün ortaklar tarafından birlikte açılması gerekir

Taraf ehliyeti, 6100 sayılı HMK ‘nın 114/1-d maddesi gereğince dava şartlarından olup, taraflarca ileri sürülmese dahi, mahkemece re’sen nazara alınabilecektir.

Bu açıklamalar ışığında somut olayımıza gelince; yüklenici olarak … Mühendislik İnşaat Nakliye Orman Ürünleri Hayvancılık ve Sanayi Ticaret Limited Şirketi ve… adi ortaklığının taraf ehliyeti yoktur. Bu nedenle, adi ortaklığı oluşturan kişilerin taraf olarak hep birlikte hareket etmeleri gerekir. Adi ortaklık tarafından açılacak davaların iştirak halinde mülkiyet hükümleri gereği bütün ortaklar tarafından birlikte açılması gerekir. Halbuki dava adi ortaklığı oluşturanlardan … Mühendislik İnşaat Nakliye Orman Ürünleri Hayvancılık ve Sanayi Ticaret Limited Şirketi tarafından açılmıştır. Diğer adi ortağın davaya muvafakatı sağlanmaksızın davaya devam edilerek karar verilmesi doğru olmamıştır.

O halde mahkemece yapılacak iş; mahkemece davacı yüklenicilerin adi ortaklık şeklinde sözleşmeyi imzaladıkları hususu nazara alınarak adi ortaklığı oluşturanlardan … Mühendislik İnşaat Nakliye Orman Ürünleri Hayvancılık ve Sanayi Ticaret Limited Şirketi davacı konumunda bulunduğundan diğer adi ortak olan…’in davaya muafakatı sağlanmalı, bu muvafakatın sağlanmasından sonra esas hakkında karar verilmeli, muvafakat sağlanamaz ise dava, aktif dava ehliyeti bulunmadığından reddedilmelidir.

Açıklanan nedenlerle eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile işin esasına girilerek karar verildiğinden kararın bozulması gerekmiştir. ( Y15. HD 01.11.2019 T, 2019/534 E., 2019/4285 K.)

Ortaklık geliri henüz taksim edilmeden, onun üzerinde bütün ortakların iştirak halinde mülkiyet hakları vardır; adi ortaklığın malları üzerine haciz konulması halinde bu husus, ortaklardan her biri tarafından şikayet konusu yapılabilir

Alacaklı tarafından borçlular …İnş. … Ltd. Şti., … İnş. Ltd. Şti. ve … hakkında iki adet bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine başlandığı, takibin kesinleşmesiyle alacaklının talebi üzerine icra müdürlüğü tarafından borçluların hak ve alacaklarının haczi için … Belediye Başkanlığına haciz yazısı yazıldığı, şikayetçi borçlunun, haczedilen alacağın adi ortaklığa ait olduğunu ileri sürerek, haczin kaldırılması istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, adi ortaklığın borcundan dolayı adi ortaklık mallarına haciz konulabileceği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

İcra takibinin borçlusu, adi ortaklığın ortakları olan şirketler olup, adi ortaklık değildir. Kaldı ki adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından, adi ortaklık hakkında takip yapılması da mümkün değildir.6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 622-623. maddeleri gereğince adi ortaklıkta her ortak, şirketin kârına iştirak etme hakkına sahip olduğundan, ortağın kişisel alacaklıları, borçlu ortağın şirketteki kâr payını haczettirebilirler. Ayrıca, aynı Kanun’un 638. maddesine göre, adi ortaklığın tasfiye edilmesi halinde borçluya isabet edecek tasfiye payının da haczi mümkün bulunmaktadır. Ne var ki, henüz adi ortaklığa ait kazancın ortaklar arasında taksim edilmediği veya ortaklığın tasfiyesi halinde borçlu ortağa isabet edecek tasfiye payının belirlenmediği bir aşamada, adi ortaklığın, yaptığı işin karşılığında üçüncü kişiden olan alacağının haczi mümkün değildir (Hukuk Genel Kurulu’nun 03.04.2013 gün ve E: 2012/12-863, K: 2013/432 sayılı ilamı).Nihayet, ortaklık geliri henüz taksim edilmeden, onun üzerinde bütün ortakların iştirak halinde mülkiyet hakları vardır (Hukuk Genel Kurulu’nun 10.04.1991 gün, E:1991/13-76, K:1991/199 sayılı ve 10.12.2014 tarih, 2013/12-1233 esas, 2014/1014 karar sayılı ilamları).Açıklanan bu hükümlere aykırı olarak, adi ortaklığın malları üzerine haciz konulması halinde bu husus, ortaklardan her biri tarafından şikayet konusu yapılabilir.O halde mahkemece, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. ( Alacaklı tarafından borçlular …İnş. … Ltd. Şti., … İnş. Ltd. Şti. ve … hakkında iki adet bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine başlandığı, takibin kesinleşmesiyle alacaklının talebi üzerine icra müdürlüğü tarafından borçluların hak ve alacaklarının haczi için … Belediye Başkanlığına haciz yazısı yazıldığı, şikayetçi borçlunun, haczedilen alacağın adi ortaklığa ait olduğunu ileri sürerek, haczin kaldırılması istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, adi ortaklığın borcundan dolayı adi ortaklık mallarına haciz konulabileceği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

İcra takibinin borçlusu, adi ortaklığın ortakları olan şirketler olup, adi ortaklık değildir. Kaldı ki adi ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından, adi ortaklık hakkında takip yapılması da mümkün değildir.6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 622-623. maddeleri gereğince adi ortaklıkta her ortak, şirketin kârına iştirak etme hakkına sahip olduğundan, ortağın kişisel alacaklıları, borçlu ortağın şirketteki kâr payını haczettirebilirler. Ayrıca, aynı Kanun’un 638. maddesine göre, adi ortaklığın tasfiye edilmesi halinde borçluya isabet edecek tasfiye payının da haczi mümkün bulunmaktadır. Ne var ki, henüz adi ortaklığa ait kazancın ortaklar arasında taksim edilmediği veya ortaklığın tasfiyesi halinde borçlu ortağa isabet edecek tasfiye payının belirlenmediği bir aşamada, adi ortaklığın, yaptığı işin karşılığında üçüncü kişiden olan alacağının haczi mümkün değildir (Hukuk Genel Kurulu’nun 03.04.2013 gün ve E: 2012/12-863, K: 2013/432 sayılı ilamı).Nihayet, ortaklık geliri henüz taksim edilmeden, onun üzerinde bütün ortakların iştirak halinde mülkiyet hakları vardır (Hukuk Genel Kurulu’nun 10.04.1991 gün, E:1991/13-76, K:1991/199 sayılı ve 10.12.2014 tarih, 2013/12-1233 esas, 2014/1014 karar sayılı ilamları).Açıklanan bu hükümlere aykırı olarak, adi ortaklığın malları üzerine haciz konulması halinde bu husus, ortaklardan her biri tarafından şikayet konusu yapılabilir.O halde mahkemece, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. ( Y12.HD 04.11.2015 T, 2015/14026 E., 2015/26697 K.)

 

Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, dava dışı ortaklar bulunması halinde davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine M.K’nun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekir

Davacı, mirasbırakan …’un maliki olduğu 231 parsel sayılı taşınmazın … İcra Müdürlüğünün 2006/70 talimat sayılı dosyası ile davalılardan … A.Ş.’ye 19.900,00 TL ihale bedeli ile alacağına mahsuben satıldığını, bilahare taşınmazın diğer davalı …’e haricen devredildiğini, mirasbırakanın 13.12.2006 tarihinde öldüğü, icra yoluyla satışın ise 08.05.2008 tarihinde yapıldığını, usulsüz tebliğ ile yapılan tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmaza ilişkin satışların iptali ile mirasbırakan adına tescile karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, tescilin yolsuz olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile Mehmet Karakuş mirasçıları adına tescile karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 231 parsel sayılı 46.000m2 miktarlı tarla nitelikli taşınmaz mirasbırakan … adına kayıtlı iken icra yoluyla satıştan davalı banka adına tescil edildiği, onun da davalı …’e 04.02.2011 tarihli satış akdi ile devrettiği, mirasbırakan…’in 13.12.2006 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak eşi Terfe ile çocukları …, …., …, …, …, …, …, …, … ve …’ün kaldığı, davacı … dışında diğer mirasçıların davada yer almadığı anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.

T.M.K.nun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin ( ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, M.K.nun 701 maddesinde “… Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.” biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.

T.M.K’nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, nevarki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (ll.l0.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.

Somut olayda, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, dava dışı ortaklar bulunmaktadır.

Hal böyle olunca, davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine M.K’nun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir. ( Y1. HD 21.11.2018 T, 2018/4671 E., 2018/14699 K.)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi çekebilecek makaleler