Özel hayata yönelik suçlar değişik başlıklar altında 5237 sayılı TCK’da düzenlenmiş ve ayrı ayrı maddelerde kapsamı belirlenmiştir. Kanunda düzenlenen suçları genel anlamda şöyle sıralamak mümkündür:
- Haberleşmenin gizliliğini ihlal (TCK. m. 132),
- Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması (TCK. m. 133 ),
- Özel hayatın gizliliğinin ihlali (TCK. m. 134 ),
- Kişisel verilerin kayıt edilmesi (TCK. m. 135 ),
- Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme (TCK. m. 136).
TCK, 137. maddede, nitelikli haller madde başlığı altında suçu ağırlaştıran nedenlere yer vermiştir.
Kişisel verileri yok etme de suç sayılmıştır (TCK. m. 138).
TCK 139. maddede, bu suçların takibi düzenlenmiştir.
Bazı suçlar res’en, bazı suçlar şikâyet üzerine kovuşturulmaktadır. Suça karışan tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması öngörülmüştür (TCK. m. 140 ).
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçları TCK Md. 134’te, iki fıkra halinde düzenlenmiştir.
Birinci fıkrada, ilk cümlede, özel hayatın gizliliğini ihlal, ikinci cümlede, gizliliğin görüntü ve seslerin kayda alınması suretiyle ihlali suç olarak düzenlenmiştir. Genel anlamda özel hayatın gizliliğinin ihlali ilk cümlede, devamında ise görüntü ve seslerin kayda alınması suretiyle ihlal eylemleri düzenlenmiştir.
İkinci fıkrada kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri ifşa etme suçu cezalandırılmakta ve ayrı olarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Gizliliğin ihlali bakımından ifşa bu fıkrada ayrı bir eylem olarak düzenlenmiştir.
Yapılan düzenleme ile işleniş biçimleri ve şekilleri bakımından suçlar birbirinden ayrılmıştır.
Suçların faili, herkes olabilir.
Nitelikli Haleri (Belirli vasıfta ve meslekte olanların suçu işlemesi)
Kanun, bu suçun;
a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle,
b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, işlenmesi halinde cezanın yarısı oranında artırılması düzenlenmiştir.
Suçun hukuki konusu, özel hayatın gizliliğinin sağlanmasına, kişilerin hayatının mahremiyetinin korunmasına ilişkin var olan kamusal yarardır. Herkes ayırımsız suçun mağduru olabilir. Kişinin akıl ve ruh sağlığı ya da normal bir birey olup olmadığına bakılmaksızın herkesin özel hayatı ihlal edilebilir. Suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır ( TCK. m. 139 ).
Bu suça ilişkin tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerine hükmedilebilmesine de TCK Md 140’da imkan sağlanmıştır.
Genel Anlamda Suç ve Unsurları
Özel hayat, kişinin, başkalarının gözü önünde olmayan, kamuya kapalı olan, herkesten gizlediği ve yasal koruma altında olan hayatıdır. Mahremiyet, insan gelişimi için önemlidir. İnsan Hakları Avrupa Komisyonu’nun ifadesine göre, ‘özel hayata’ saygı hakkı, mahremiyet hakkıdır, kişinin dilediği sürece aleniyetten korunarak yaşama hakkıdır.
AİHM içtihadında “özel hayatın” eksiksiz bir tanımı bulunmayan geniş bir kavram olduğu belirtilmektedir. AİHM içtihadına göre ‘bireyin kişiliğini serbestçe geliştirmesi ve gerçekleştirmesi’ ve ‘kişisel bağımsızlık’ kavramlarının özel hayata saygı hakkının kapsamının belirlenmesinde temel alındığı görülmektedir.
AİHS hükümleri güncel ve modern çağa uyum çerçevesinde yorumlanan bir niteliğe sahip olduğundan özel hayatın ne olduğu da duruma, koşullara ve kişiye özgü olarak değerlendirilecektir.
Özel hayata saygı hakkı, birbiriyle bağlantılı, zaman zaman birbiriyle örtüşen dört ana hak (özel hayat, aile hayatı, konut dokunulmazlığı ve haberleşme hürriyeti) içerisinde yer alan çok çeşitli konuları güvence altına almaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin 31.3.1987 gün ve E: 1986/24, K: 1987/8 sayılı kararında, Mahkeme; özel hayatın gizliliği ve korunması hakkını kişilik hakkının bir devamı saymıştır. “Özel hayatın korunması her şeyden önce bu hayatın gizliliğinin korunması, başkalarının gözleri önüne serilmemesi demektir. Orada cereyan edenlerin yalnız kendisi veya kendisinin bilmesini istediği kimseler tarafından bilinmesini istemek hakkı, kişinin temel haklarından biridir. Bu niteliği sebebiyledir ki, özel hayatın gizliliğine dokunulmaması, insan haklarına ilişkin beyanname ve sözleşmelerde korunması istenilmiş, ayrıca tüm demokratik ülke mevzuatında açıkça belirlenen istisnalar dışında bu hak devlet organlarına, topluma ve diğer kişilere karşı korunmuştur. Đnsanın mutluluğu için büyük önemi olan özel hayata saygı gösterilmesi hakkı onun kişiliği için temel bir hak olup yeteri kadar korunmadığı takdirde kişilerin ve dolayısıyla toplumun kendini huzurlu hissedip güven içinde yaşaması mümkün değildir. Bu nedenlerle söz konusu gizliliği çeşitli biçimde ihlal eylemleri suç sayılarak ceza yaptırımlarına bağlanmıştır.”
Suç serbest hareketli bir suçtur ve farklı eylemler ile işlenmesi mümkündür.
– Anahtar deliğinden yahut kurduğu bir düzenekle, evin bir sakinini, konuğu, hizmetçiyi yatak odasında soyunurken izlemesi,
– “Dikizleme” denilen ve kabul edilen her türlü eylem,
- Yüksek bir yere çıkarak veya sair bir surette komşunun evinin içini gözetlemek,
- Kimin girip çıktığını öğrenmek masadıyla bir kimsenin evinin kapısını gözetlemek,
- Çalıştığı işyerinde ne olduğunu merak ederek arkadaşının masasının gizli bölümlerini karıştırmak,
- Bir kimsenin çantasının karıştırılması,
- Posta kutusuna bakılması,
- Otel, pansiyon vs. çalışanının müşterinin odasında kişisel eşyayı karıştırması,
- Kimin kimle beraber olduğunun araştırılmasına dair mahremiyeti ihlal eden eylemler.
Sıradan ve tanınırlığı bulunmayan insanlar bakımından hayatın gizli alanı çok daha genişken, sırasıyla kamu görevlisi, siyasetçi ve sanatçı bakımından bu alan çok daha dar kabul edilmektedir. Kişilerin durumuna ve toplumdaki rol ve konumlarına göre her kişinin özel hayatının kamuya açıklığı ve sınırları birbirinden farklıdır.
AİHM, özel hayatın kapsam ve sınırlarının siyasetçiler, hükümet veya Devletin mevcut düzeni söz konusu olduğunda, daha geniş bir eleştiri yapmaya imkan verecek şekilde dar bir alanda kabul edilmesi gerektiğini ifade etmektedir.
Özel hayatın gizliliğini ihlal eden eylem hukuka aykırı olmalıdır. Hukuka uygun ve görev gereği yapılan bir işlem sonucunda suçun var olmayacağı açıktır. Görev gereği gizli izleme yapan kolluk personelinin kişiye dair topladığı bilgiler ve yaptığı çalışmalar bu kapsamdadır.
Kast, failin, davranışıyla, bir kimsenin özel hayatını ihlal ettiğini bilmesi ve istemesidir. Bu bilinçle hareket etmesidir.
Özel Hayata İlişkin Ses ve Görüntüleri “İfşa Etmek” Suçu
Özel hayatın gizliliğine ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etme maddede ikinci fıkrada düzenlenmiştir. Kanunda düzenlenen ifşa etmek tabiri eyleme bağlı olarak mahkemece belirlecek bir durumu ifade eder.
İfşa etmek, gizli bir şeyi açığa çıkarma, yayma ve bakalarınca da bilinir hale getirme olarak tanımlanır. Özel hayatın gizliliğine ilişkin görüntü veya sesin, bir kimsenin yahut birçok kimsenin bilgisine sunulması, herkesin görmesinin, işitmesinin sağlanması bu niteliktedir.
Kanun fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesini cezayı artıran neden kabul etmiştir. Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesler, anında ifşa edilebileceği gibi, kayda alındıktan sonra da ifşa edilebilir. Bu durumda eylemlerin niteliğine göre ve Kanun hüküm gereğince fail, hem gizli kalması gereken görüntü veya sesleri kayda geçirmekten hem de bunları ifşa etmekten cezai sorumluluk altında olacaktır.
Suça teşebbüs, eyleme hazırlık hareketleri bakımından söz konusu olmayan bir durumdur.
Hukuka uygun surette elde edilen özel hayata ilişkin görüntü ve seslerin bir yargılamada kanıt olarak kullanılması, yani ifşa edilmesi halide hukuka aykırılık bulunmadığı kabul edilmektedir.
Ancak, görüntü ve ya seslerin teknik cihazlarla kayda alınması suç ise (TCK. m. 134/1), bu kayıtların yargılamada ifşa edilmesinin de suç oluşturacağını dikkate almak gerekmektedir.
Yargı Kararları
A. Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 9 Mart 2016 tarihli E. 2016/489 K. 2016/3723 salı kararında; “…Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Sanık müdafinin duruşmalı inceleme isteminin, hükmedilen cezanın on yıl hapis cezasından aşağı olması nedeniyle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 318 ve 5271 sayılı CMK’nın 299. maddeleri gereğince reddine karar verilerek yapılan incelemede; Sanığın, katılan …’nin isim, soyisim ve fotoğrafını kullanarak katılan adına facebook sayfası oluşturma eylemi nedeniyle sanık hakkında Sultanbeyli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 16/06/2011 tarihli iddianamesiyle, sanığın katılanlara ait internet sitelerine girerek verileri değiştirdiği iddiasıyla açılan kamu davası da bulunduğu halde, sanık hakkında 16/06/2011 tarihli iddianameye ilişkin eylemleri nedeniyle, mahkemece bu suça ilişkin bir hüküm kurulmadığı anlaşıldığından, dava konusu edilen bu eylemle ilgili olarak zamanaşımı süresi içinde bir karar verilmesi mümkün görülmüştür.
Sanığın, katılanlardan …’nin isim, soyisim ve fotoğrafını kullanarak katılan adına facebook sayfası açtığı, daha sonra bu sayfadaki profil isimlerini değiştirerek katılanların ev içerisinde dekolteli kıyafetleriyle çekilmiş özel hayata ilişkin fotoğraflarını yayınladığı, farklı mail adreslerinden katılanlarla yazışmalar yaptığı olayda; katılanların beyanları, bilirkişi raporları, kamera kayıtları ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında, mahkemece, sanığın eylemlerinin sabit kabul edilmesinde ve katılanların fiziksel mahremiyetini içeren görüntülerini facebook sosyal paylaşım sitesinde yayınlayan sanık hakkında, TCK’nın 134/2.maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiş olup,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine ve incelenen dosya kapsamına göre, sanık ve müdafiinin, mahkumiyete yeter delil bulunmadığına, eksik inceleme yapıldığına, sanığın atılı suçu işlemediğine ve beraat istemlerine, ilişkin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak 1- TCK’nın 134/2. maddesinde, kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya seslerinin ifşası halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüş, fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, cezanın yarı oranında artırılacağı düzenlenmiş iken, hükümden önce 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 81. maddesi ile TCK’nın 134/2. maddesinde yapılan değişiklikle, temel ceza miktarı iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası olarak belirlenmiş olması nedeniyle; TCK’nın 134/2. maddesinde öngörülen ceza miktarına göre, TCK’nın 7/2. maddesi gereğince, sanığın lehine veya aleyhine değerlendirme yapılması; aynı zamanda TCK’nın 6/1-g maddesinde, ceza kanunlarının uygulanmasında, basın ve yayın yolu ile deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınların anlaşılacağının belirtilmesi karşısında, katılanların özel resimlerini, belirli olmayan ve birden fazla kişi tarafından algılanabilme imkanı bulunan facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde, hukuka aykırı olarak yayan sanık hakkında, hükümden önce 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun Geçici 1. maddesinin, “31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a)Soruşturma evresinde, 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine, b)Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c)Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir.” hükmü gereğince, kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında 134/2. maddesi gereğince temel cezanın 2 yıl hapis olarak belirlenmesi;
2- Sanık hakkında, TCK.nun 134/2, 43. maddeleri uyarınca belirlenen 2 yıl 6 ay hapis cezasından aynı Yasanın 62. maddesi gereğince 1/6 oranında yapılan indirim yapılırken, 2 yıl 1 ay yerine 1 yıl 13 ay hapis şeklinde belirlenmek suretiyle sanık hakkında eksik ceza tayin edilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı olup, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, AYNI KANUNUN 326/ son MADDESİNİN GÖZETİLMESİNE, 09.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” denilmiştir.
B. Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 23 Ocak 2023 tarihli E. 2021/16961 K. 2023/271 sayılı Kararı’nda; “…C. Sanık Hakkında Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
1. Sanığın, olay tarihinde on sekiz yaşından küçük mağdurenin çıplak görüntülerini cep telefonunda saklaması ve facebook üzerinden yayınlaması şeklinde gerçekleşen eyleminin 5237 Sayılı Kanun’un 226. maddesinde düzenlenen müstehcenlik suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan hüküm kurulması hukuka aykırı görülmüştür.
2. Bozma sebebine uygun olarak Tebliğnamede onama isteyen görüşe iştirak edilmemiştir.
D. Sair Temyiz Sebepleri Yönünden
Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemlerin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, anılan hususlar haricinde eylemlere uyan suç vasıfları ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, katılan mağdure vekili ve sanık müdafiin yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri de reddedilmiştir.
SONUÇ : A. Sanık Hakkında … Suçlarından Kurulan Hükümler Yönünden
Gerekçe bölümünde (A), (B) ve (D) harfli alt başlıklarda açıklanan nedenlerle İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesinin, 09.12.2015 tarihli ve 2015/143 Esas, 2015/366 Karar sayılı kararında katılan mağdure vekili ve sanık müdafii tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden katılan mağdure vekili ve sanık müdafiin temyiz sebeplerinin reddiyle hükümlerin, Tebliğname’ye uygun olarak, oybirliğiyle ONANMASINA,
B. Sanık Hakkında Özel Hayattın Gizliliğini İhlal Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
Gerekçe bölümünde (C) harfli alt başlıkta açıklanan nedenlerle İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesinin, 09.12.2015 tarihli ve 2015/143 Esas, 2015/366 Karar sayılı kararına yönelik katılan mağdure vekili ve sanık müdafiin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 Sayılı Kanun’un 321. maddesi gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oybirliğiyle BOZULMASINA,…” denilmiştir.