Edit Content
KURUMSAL
FAALİYET ALANLARI
MEDYA

Koronavirüs Nedeniyle Kapatılan İşyerleri Tazminat Davası Açabilir Mi?

Kapatılan işyerleri (Koronavirüs nedeniyle) tarafından tazminat davası açılıp açılamayacağı bu yazımızın konusunu oluşturmaktadır.

Kamu idarelerinin bir kamu hizmetini yürütürken tesis ettiği idari işlemler, idari sözleşmeler ya da gerçekleştirdikleri idari eylemler nedeniyle zarar meydana gelmesi halinde, kişisel hakları ihlal edilen kişiler tarafından ilgili kamu idaresi aleyhine tazminat davası açılabilmektedir. İdare hukukunda tam yargı davaları olarak ifade edilen bu idari davaların açılabilmesi için bazı şartların gerçekleşmesi gerekmektedir:

İdare aleyhine tazminat davası açılabilmesi için öncelikle ortada zarara neden olduğu ileri sürülen bir idari işlem, sözleşme veya eylem bulunmalıdır. Söz konusu idari işlemin, idari sözleşmenin ya da idari eylemin yürütülmesi sırasında bir zarar meydana gelmelidir. Ayrıca meydana gelen zarar ile idari işlem, sözleşme ya da eylem arasında illiyet bağı bulunmalıdır.

İdarenin Sorumluluğunun Kapsamı

Zararın meydana gelmesi ve zarar ile idari işlem ya da eylem arasında illiyet bağı bulunması halinde idarenin sorumluluğu değerlendirilir. İdarenin sorumluluğu kusurlu ve kusursuz sorumluluk olarak ikiye ayrılır.

Kusurlu Sorumluluk

Kusurlu sorumluluk, hizmet kusuru olarak da adlandırılır. Kamu hizmeti yürüten idarenin yürütülen kamu hizmetinin geç işlemesi, kötü işlemesi ve işlememesi hallerinde hizmet kusurunun varlığı kabul edilir.

Kamu hizmetinin kötü işlemesi, yürütülmesi gereken kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmemesi halini ifade eder. Hizmetin işlememesi, idarelerin Kanunlarda öngörülen görevlerini yerine getirmemeleri halinde söz konusu olmaktadır. Hizmetin geç işlemesi ise, kamu hizmetlerinin yürütülmesinde olağan kabul edilemeyecek bir gecikmenin yaşanması halinde söz konusu olmaktadır.

Kusursuz Sorumluluk

Kusursuz sorumluluk, genel ya da objektif sorumluluk olarak ifade edilir. Hizmet kusurunun idari işlem ya da eylemlerden meydana gelen zararı tazmin etme konusunda yetersiz kalması nedeniyle idarenin kusuru olmadan da sorumlu olması yolunda kabul edilmiş bir sorumluluk türüdür. İdare tarafından yürütülen kamu hizmetinin herhangi bir kusur bulunmadan zarara sebep olması halinde söz konusu olmaktadır.

İdari işleyiş sırasında tesis edilen idari işlemin ya da gerçekleştirilen eylem nedeniyle meydana gelen zararların idarenin herhangi bir kusuru bulunmasa da tazmin edilmesi amaçlanmıştır. Kusursuz sorunluluk idari risk, sosyal risk, kamu personelinin işlem ve eylemlerinden doğan sorumluluk gibi uygulama koşullarını barındırmaktadır.

Kusursuz sorumluluğun farklı uygulama koşulları bulunmaktadır. İdari risk olarak da ifade edilen koşula göre kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi (fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi) ya da hakkaniyet ilkesi gereği idarenin işlem ve eylemlerinden meydana gelen zarar idarenin kusuru bulunmasa da tazmin edilmelidir.

Fedakârlığın Denkleştirilmesi İlkesi

Kamu zararları karşısında eşitlik ilkesi gereği hiç kimse toplum yararı için de olsa başkalarından daha çok fedakarlığa katlanmak zorunda bırakılmamalıdır. Katlanılan külfetler konusundaki denge herhangi bir şekilde kişiler aleyhine bozulduğunda başkanlarına göre daha fazla yüke katlanan, daha fazla fedakarlık yapan kişilerin durumu eşitlik ilkesi gereği düzeltilmelidir. Çünkü oluşan eşitsizlik bir kamu hizmetinin yürütülmesinden kaynaklanmaktadır. Kamu yararı uğruna belli kişilerin maruz kaldığı bu özel ve olağandışı zararların kamu tarafından karşılanması hakkaniyet gereğidir.

Örneğin, altyapı çalışmaları sırasında planlama gereği ağaçları kesilen kişiye zararı verilmelidir. Altyapı çalışmaları nedeniyle kapatılan işyerleri ile ilgili zararlar karşılanmalıdır. Tarlasına mayın döşenen kişinin ekilemeyen ürün nedeniyle oluşan zararı, imar planına aykırı olarak verilen ruhsatın iptali sonrasında o ana kadar yapılan inşa masrafları …vb karşılanmalıdır.

Mücbir Sebepler

Teoride mücbir sebeplerin idari işlem ya da eylem ile meydana gelen zarar arasındaki illiyet bağını kestiği kabul edilir.

Deprem, sel, taşkın, fırtına …vb doğa olayları mücbir sebepler arasında görülmektedir. Bunun yanında savaş, ambargo ..vb durumlarda alınan tedbirler de mücbir sebepler arasında kabul edilmektedir.

Koronavirüs, Kapatılan İşyerleri ve Tazminat Davası

Şu anda bütün Dünyada olağanüstü bir durum söz konusudur. Yaşanan salgın felaketi birkaç ay öncesi düşünüldüğünde öngörülemez niteliktedir. Salgın nedeniyle hastalığın yayılmasını önleme adına kamu idarelerince alınacak her türlü tedbir kamu hizmetinin bir gereği olarak görülmelidir. Bütün Dünyada benzer önlemler alınmaktadır. Ülkemizde de bu kapsamda uygulamalar yapılmaktadır.

16 Mart 2020 günü yayımlanan genelge ile;

  • umuma açık eğlence yerlerinin kapatılmasına,
  • birkaç gün sonra berber, güzellik salonu ..vb kapatılmasına,
  • restoranların sadece paket servisi yapmalarına

karar verilmesi yolunda İçişleri Bakanlığınca idari işlemler tesis edilmiştir.

Bu kapsamda tesis edilen idari işlemlerin, hukuka uygun olarak tesis edildiği kabul edilecektir, edilmelidir. Bu işlemlerin iptali istemiyle açılacak iptal davalarının retle sonuçlanacağı çok büyük bir ihtimaldir. İdareye bu konuda herhangi bir kusur atfetmek de mümkün değildir. Meydana gelen ya da gelecek zararda idarenin herhangi bir kusuru bulunmamaktadır.

Ancak anılan idari işlemler nedeniyle kapatılan işyerleri ile ilgili aylık sabit giderleri tahakkuk etmeye devam etmektedir. Bunun yanında söz konusu idari işlemler ile işyerlerinin kapatılması nedeniyle, bu işyerlerinde herhangi bir gelir elde edilememektedirler.

Yürütülen faaliyetler, alınan tedbirler kamu yararının bir gereği olsa da sadece belirli bir kesim üzerinde yani bu kapatılan işyerleri sahipleri üzerinde ciddi anlamda fedakarlık gerektiren külfetler bırakmaktadır.

Salgın tehdidi toplumun tamamına yönelik bir tehdittir. Şu anki uygulamalarda, tesis-edilen işlemler nedeniyle belirli sektörler üzerinde ciddi bir ağırlık bırakmakta, toplumun tamamı tarafından bu ağırlık aynı-şekilde karşılanmamaktadır.

Salgın Mücbir Sebeptir

Salgın mücbir sebep olarak kabul edilebilme niteliği taşımaktadır. Ancak idari işlemler ile meydana gelen zararların arasındaki illiyet bağının kesilmesine neden olacak bir mücbir sebep niteliğinde olup olmadığı tartışılmalıdır. Toplumun tamamına yönelik yaptırımların uygulanması -sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi-bütün toplumun katlanmak zorunda olduğu bir mücbir sebebin varlığından söz edilebilecektir.

Ancak sadece belirli bir kesimin ekonomik faaliyetlerinin durdurulması, bunun yanında işyerlerinin kapatılmasına gerekçe gösterilen fiziksel temasa neden olan birçok ekonomik faaliyetin hala devam etmesi mücbir sebep gerekçesinin geçerliliğini olumsuz etkilemektedir.

Bu nedenle, tesis-edilen idari işlemler hukuka-uygun olsalar da bu işlemler nedeniyle meydana gelen/gelecek olan zararların-tazmini fedakârlığın denkleştirilmesi ilkesi çerçevesinde tartışılmalıdır. Bu konuda mücbir sebebin varlığı da tartışmaya dahil edilecektir. Çünkü hukuka uygun olarak tesis edilmiş, idareye kusur atfedilemeyecek bir idari işlem söz konusudur. Ancak bunun yanında bu idari işlemin muhatapları açısından, şu anda toplumun tamamının katlanmadığı bir dengesizliğin oluşturduğu zararlar söz konusudur.

Bu nedenle söz konusu idari işlemin uygulanma tarihi ile sokağa çıkma yasağı ilan (edilecekse) edildiği (yani toplumun tamamının katlandığı) güne kadar kapatılan işyerleri açısından oluşacak zararların kusursuz sorumluluk ve fedakârlığın denkleştirilmesi ilkeleri kapsamında tazmini konusu gündeme gelebilecektir.

Tazminat Davasında Mahkemelerin Yaklaşımı Ne Olabilir?

Bu tarz durumlarda, idarelerce zararı oluşan kişilere ekonomik imkânlar ve belirli bir öngörü çerçevesinde ödemeler yapılabilecektir.

Ancak uyuşmazlık çıkması halinde Mahkemelerce farklı kararlar çıkabileceği düşünülebilir. Kusursuz sorumluluk kapsamında tazminata hükmedilebileceği gibi mücbir sebebin varlığının ve bu mücbir sebebin illiyet bağını kestiğinin kabulü halinde davaların reddine karar verilecektir.

Davaların reddi halinde yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin nispi olarak belirlenmesi söz konusu olacağından açılacak davalarda bu durum gözönünde bulundurulmalıdır.

Kapatılan İşyerleri Nasıl Dava Açabilir?

İdari işlemden kaynaklı tazminat davaları idari işlemin iptali ve meydana gelen zararın tazmini şeklinde açılabileceği gibi, doğrudan tam yargı davası şeklinde de açılabilir. Öncelikle idareye yapılacak başvuru üzerine verilecek cevap değerlendirilerek açılmalıdır.

Uyuşmazlık idari işlemden kaynaklandığı için 2577 sayılı Kanunun 12. maddesi çerçevesinde 60 gün içerisinde açılmalıdır. Dava açma ehliyeti 2577 sayılı Kanunun 2. maddesi çerçevesinde değerlendirilir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca kapatılan işyerleri süresi içerisinde idare mahkemelerinde tazminat davası açılabilir. İdare mahkemelerinde dava açmak için hazırlanan dilekçelerin 2577 sayılı Kanunun 3. maddesine uygun olması gerekmektedir. Aksi halde mahkemece 2577 sayılı Kanunun 15. maddesi uyarınca dilekçenin reddine karar verilebilir. Böyle bir durumda eksiklikler 30 gün içerisinde giderilerek yenileme dilekçesi verilmelidir.

Davalarda hazırlanacak dilekçelerin 2577 sayılı Kanunun 5. maddesine de uygun olması gereklidir. Aksi halde Mahkemece yine dilekçenin reddine karar verilecektir. Bu maddeye göre menfaat birlikteliği olan kişiler aynı dilekçe ile dava açabilirler. Aksi takdirde ayrı ayrı hazırlanacak dilekçelerle ayrı ayrı dava açılmalıdır.

Kapatılan işyerleri tarafından tazminat istemiyle açılan davalarda verilen mahkeme kararlarına, miktarına göre karşı istinaf ve temyiz yoluna başvurulabilir.“Koronavirüs Nedeniyle Zorla Ücretsiz İzin Uygulaması” başlıklı makalemize buradan ulaşabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi çekebilecek makaleler