“5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması
Madde 133- (1) Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Katıldığı aleni olmayan bir söyleşiyi, diğer konuşanların rızası olmadan ses alma cihazı ile kayda alan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) (Değişik: 2/7/2012-6352/80 md.) Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verileri hukuka aykırı olarak ifşa eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve dörtbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.”
- Suçun Kapsamı
Kişiler arasında gerçekleşen konuşmaların kayda alınması ya da aleni olmayan bir konuşmanın kayda alınması ve hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi TCK’da aynı maddede ayrı ayrı suç olarak düzenlenmiştir.
Maddenin ilk fıkrasında belirli kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların orada olmayan bir kişi tarafından konuşmanın taraflarının rızası olmaksızın bir aletle/ses alma cihazıyla kayda alınması veya dinlenmesi cezai yaptırıma tabi bir suç olarak düzenlenmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasında ise aleniyetten uzak bir şekilde ve katılanlara özgü olan söyleşi ya da konuşmaların orada hazır bulunan ve katılımcı olan bir kişi tarafından konuşan kişilerin rızası hilafına kayda alınması suç olarak düzenlenmiştir.
Maddenin üçüncü fıkrasında ise suç işlenerek elde edilen konuşma kayıtlarının ifşa edilmesi ayrı bir suç olarak düzenlenmiştir. Basın yayın organlarından yayınlanması da aynı şekilde suç olarak düzenlenmiştir.
Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların gizliliği korunmakta; kişilerin, konuşmalarının gizli kaldığı hususunda herhangi bir tereddüt yaşamadan serbestçe sözlü açıklamada bulunmaları amaçlanmaktadır. Düşünce ve ifade hürriyeti bu suç ile korunan hukuki değerdir.
Maddede tanımlanan suçun oluşabilmesi için konuşan kişilerin bir arada, yüz yüze bulunmaları, araya herhangi bir vasıta girmeden iletişim kurmaları zaruridir.
Demokratik bir düzende kişilerin ifade ve düşünceyi açıklama hürriyeti söz konusudur ve yapılan düzenleme ile kişiler arasında gerçekleşen ve aleniyeti bulunmayan bazı konuşmalar sebebiyle kişilerin zarar görmemesi için koruyucu bir düzenleme TCK’da yapılmıştır.
Kişi, sözleri üzerinde tasarruf imkanına sahip olup; sözlerinin etki alanını, yani sözlerinin kim(ler) tarafından duyulacağını, kayda alınıp alınmayacağını, bu kayıtların içeriğine kimlerin vakıf olacağını belirleme hakkına sahiptir.
Anayasal bir hak olan düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti kapsamında belirli bir yerde ve belirli kişilerle yapılan bazı konuşmaların aleniliği söz konusu olmadan bazı kişilerce kayda alınarak saklanması ve ifşa edilmesi ile bu hakkın doğasına zarar verilmiş olur. Maddede yapılan bu düzenleme ile kişilerin aleniyetten uzak konuşmalarına yönelik müdahalelerin hangi hallerde suç teşkil edeceği düzenlenmiştir.
Bu suçla korunan hukuki menfaat ile ilintili olarak kişi, sözleri üzerinde tasarruf imkanına sahip olup; sözlerinin etki alanını, yani sözlerinin kim(ler) tarafından duyulacağını, kayda alınıp alınmayacağını, bu kayıtların içeriğine kimlerin vakıf olacağını belirleme hakkına sahiptir. Sözlerinin kendisinin belirlediği etki alanı içinde kalmayıp, gizliliğinin ihlal edilmesi suretiyle etki alanı dışına çıkabileceği tehdidi kişiyi düşüncelerini ifade etmekten alıkoyabilir
II. Suçun Oluşumuna Dair Kurallar
* Maddenin birinci fıkrasına göre kişiler arasında gerçekleşen konuşmaları dinleme ve kayda alma bakımından bir rıza ve ,irade beyanı söz konusu olmadan aletle dinlemek ve ses kayıt cihazına almak suç olarak düzenlenmiştir.
Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunun oluşabilmesi için bu konuşmaların aleni olmaması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle konuşmanın tarafları, kendileri dışında başka bir kimsenin bilmeyeceği düşüncesi ile kanaatlerini açıklamaktadırlar. Taraflardan birinin dahi rızasının olmaması bu suçun oluşumu için yeterlidir. Bu konuşma herhangi bir haberleşme aracı ile değil yüz yüze yapılmalıdır. Herhangi bir haberleşme aracıyla yapılan konuşmaların dinlenmesi ve kaydedilmesi halinde haberleşmenin gizliliğinin ihlali suçu oluşacaktır.
Konuşmanın içeriği ve bu içeriğin kişisel veya gizli olup olmadığı önem taşımaz. Kişi, konuşmasında özel hayatına ilişkin bilgileri açıklayabileceği gibi; mesleki ya da yürüttüğü ticari faaliyete ilişkin bilgiler verebilir.
Konuşma ancak özel bir çaba gösterilerek dinlenleme şeklinde kayda alınmalıdır. Örneğin, bir restoranda fısıltı ile yapılan konuşma özel bir çaba sarf edilerek dinlenebilir.
Konuşmanın konusu suçun oluşumu için önem taşımamaktadır. Konuşma ses kayıt cihazı, cep telefonu gibi tekrar dinlenmesine olanak sağlayan bir alet ile kaydedilmelidir. Konuşmaların -herhangi bir araçla kaydedilmeden- dinlenerek dedikodu olarak nitelendirilen başkalarına aktarılması eylemi bu madde kapsamında suç teşkil etmemektedir.
* Maddenin ikinci fıkrasında ise aleni olmayan bir konuşmada katılımcılardan birisinin, kamuya açık olmayan bir konuşmayı kayda alması suç olarak düzenlenmiştir. Bu suçun oluşumu için konuşmanın taraflarının sayısının ilk fıkradan farklı olarak en az üç kişi olması gerekmektedir. Konuşmaya taraf olan kişi muhataplarının seslerini kaydetmesi halinde bu suçun faili olacaktır.
Burada da suçun oluşumu bakımından kişilerin kayda alma konusunda rızası söz konusu olmamalıdır.
“Anılan suçun oluşabilmesi için, söyleşinin, “aleni olmaması”; yani, “belirsiz sayıda kişinin, ayrıca bir çaba harcamadan, rahatlıkla duyabileceği ve algılayabileceği şekilde konuşulmaması” gerekli ve yeterli olup, söyleşi içeriğinin suçun oluşması bakımından bir önemi yoktur. Buna göre, söyleşi; gizlilik taşıyan ve özel yaşam alanı kapsamında yer alan konularla ilgili olabileceği gibi, herkes tarafından bilinen veya anlamsız ya da sıradan hususlar hakkında da olabilir. (Yargıtay 12. CD, 28.4.2014, E. 2013/26087, K. 2014/10205)”
* Maddenin üçüncü fıkrasında ise bir ve ikinci fıkraya göre kaydedilen konuşmaların ifşası ayrı bir suç olarak düzenlenmiştir. Bu fıkranın uygulanması bakımından öncelikle konuşmaların kaydedilmesi şeklinde hukuka aykırı ve suç teşkil eden bir eylem ika edilecek buna bağlı olarak ayrıca bu konuşmalar hukuka aykırı şekilde ve hukuka uygunluk sebebi söz konusu olmadan ifşa edilecektir. Basın yayın organlarında yayınlama halinde de aynı suç işlenmiş kabul edilmektedir.
*Suçun işlenmesine teşebbüs mümkündür. Ayrıca iştirak hükümleri de bu suçta söz konusu olabilir. Suça azmettirme ve yardımda bulunma hükümleri dikkate alınabilecektir.
III. Nitelikli Haller
TCK’nın 133. maddesinde tanımlanan suçların, kamu görevlisi tarafından görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi cezada artırım yapılmasını gerektiren nitelikli unsur söz konusu olur (TCK m. 137/1-a).
Failin, kamu görevlisi sıfatını taşıması bu nitelikli halin oluşması için yeterli olmayıp; görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle fiili icra etmesi şarttır. Bir başka ifade ile, ifa ettiği kamu görevinin faile kişiler arasındaki konuşmanın dinlenmesi ya da kayda alınması konusunda bir yetki vermesi gerekir.
Cezada artırım yapılmasını gerektiren bir diğer nitelikli unsur ise, TCK’nın 133. maddesinde tanımlanan suçların, belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesidir (TCK m. 137/1-b). Örneğin, otel odasına yerleştirilen bir tertibat marifetiyle suçun işlenmesi bu şekildedir.
IV. Suçun Cezası
* Maddeni birinci fıkrasında öngörülen suçun cezası iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır.
* Maddenin ikinci fıkrasında öngörülen suçun cezası altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıdır.
* Maddenin üçüncü fıkrasında öngörülen suçun cezası iki yıldan beş yıla kadar hapis ve dörtbin güne kadar adlî para cezasıdır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayılanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.
*Suçların işlenmesinde TCK Md. 137’de öngörülen nitelikli hallerin söz konusu olması halinde hükmolunacak cezaların yarı oranında artırılması gerekmektedir.