Özen göstermeksizin veya yanlış uygulanan sağlık hizmetleri veya tedavi sonucunda ortaya çıkan, bunun sonucunda kusura dayalı ceza ve tazminat sorumluluğunu da gerektiren tıbbi olaylar bütünü “malpraktis davası”na konu kabul edilmektedir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2014/17432 E. ve 2015/8358 K. sayılı içtihatında; hasta ile hekim arasındaki ilişkinin vekâlet sözleşmesi olduğunu vurgulanarak vekilin vekâlet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilememesinden değil ise de bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Resmi kurumlar dışındaki hekim ile hasta arasındaki sözleşmeye “tedavi sözleşmesi” veya “hekimlik sözleşmesi” adı da verilmektedir. Bu sözleşme ile hekim, tıbbi müdahalede bulunmak; hasta da bunun karşılığında ücret ödeme yükümlülüğü altına girmektedir.
Malpraktis kelimesi; “mal” (kötü) ve “practice/praxis” (uygulama) kelimelerinin birleşiminden türetilmiş Latince bir tanımlamadır ve literatürde yerleşik hale gelmiştir.
“Profesyonel bir meslek kapsamındaki bir hizmetin yerine getirilmesinde, bir hekim tarafından mesleğin kabul ettiği standart bilgi, beceri veya eğitim eksikliğinden kaynaklanan hata veya ihmal sonucunda ölüm, yaralanma veya zarar ortaya çıkması” olarak tanımlanmaktadır. Malpraktisin temeli, tıbbi hatadır.
Türk Tabipler Birliği Meslek Etiği Kuralları Md.13’e göre malpraktis: “Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi “hekimliğin kötü uygulaması“ anlamına gelir.
“Hekimin tedavide standart uygulamayı yapmaması, iş gereklerine uygun müdahalede bulunmaması, bilgi, beceri ve donanımının neden olduğu hizmetin sunumundaki eksiklik veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan zarar” bu kapsamdadır.
Malpraktis Nedenleri Nelerdir?
Malpraktis olaylarını 5 başlık altında toplamak ve sınıflandırmak mümkündür:
1. Hastalığın teşhisindeki hatalar ve eksiklikler: Hastalığın teşhisinde hekimin, uzmanlık alanına uygun olarak başarılı olması yükümlülüğü bulunmaktadır. Hastayla muayene için bir araya gelen hekimin derhal tanı için her türlü işlemi tıbbi açıdan yapma ve tanı için gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü vardır.
– Anne ve bebeğin klinik durumunun doğru değerlendirilememesi,
– Gebelik konusunda eksik bilgi ve analiz yapılması sebebiyle doğum zamanının hatalı tespiti,
– Baş ağrısı ve kusma şikâyeti ile gelen hastaya hekimin hastanın anlatımlarına göre ve tıbbi tetkik yapmadan tedavi uygulaması,
Gibi eksiklikler bu kapsamdadır.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2006/6143 E. 2006/11224 K. sayılı kararında, kanser hastalığının ölümcül bir hastalık olduğu bilinse bile erken teşhis ve tedavi ihtimalinde hastalığın önlenebileceğine işaret ederek hekimin teşhis yükümlülüğüne işaret etmiştir. Yargıtay bir kararında gözüne tel saplanmış bir hastaya göz damlası vererek gönderen hekimi kusurlu bulmuştur (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 18.01.2010 tarihli 2009/10899 E. ve 2010/225 K. sayılı kararı)
2. Tedavi Gerekliliklerinin Tam Manasıyla Yerine Getirilmemesi: Hekim, tedaviyi tıp biliminin verilerine uygun olarak yapmalı ve geçerli tıbbi bilgiler ışığında uygun olan tedavi metodunu hastaya tatbik etmelidir. Hekim, tıp ilminin gelişmeleri ve her gün ortaya çıkan yeni tedavi anlayış ve yöntemleri bakımından kendisini geliştirmeli, uygulamadan kalkmış, faydası ev hastaya zarar veren tedavi yöntemlerini uygulamaktan kaçınmalıdır.
Hekim tedavisine mutlak başarı sağlama yükümlülüğü altında almasa da tedaviyi tıbbın gereklerine uygun icra etmekle ve sağlık koşullarını gözetmekle yükümlüdür.
3. Sağlık Kurumunun Sağlık Hizmeti ve Tedavi Sürecindeki Organizasyonel ve Kurumsal Eksiklikler: Sağlık kurumu işletmek, yönetsel, mekansal, teçhizat ve özellikle uzman personel yönüyle donanımlı olmayı gerektiren ve bu unsurların da yapılan iş bakımından iyi bir organizasyonu ve yönetimini gerekli kılan bir niteliğe sahiptir.
Yargıtay, özel hastanelerin tacir olması ve bunun sonucunda basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gerektiğinden bahisle gerekli tıbbi şartları sağlaması ve özen yükümlülüğü bakımından diğer hastane türlerinden daha fazla çaba göstermesi görüşündedir. Aynı durum kamu hastaneleri ve sağlık kuruluşları bakımından da gereklidir ve idari açıdan sorumluluğa sebep olabilir.
Hastanenin sağlık bilgisi kurallarına uygun olarak yönetilmesi, hastalıkların diğer hastalara ve ziyaretçilere bulaşmaması için de gerekli tedbirler alınmalı ve sağlık kuruluşunun ortamı fiziksel olarak ve hijyen yönüyle sağlık hizmeti sunumu gereklerini karşılamalıdır.
Malzemelerin hijyenik tutulması, yeterli sayıda olması, her hasta için tek ve sadece bir sarf ekipmanının kullanılması gibi kişisel sağlık açısından gerekli tedbirler alınmış olmalıdır.
4. Tedaviden Kaçınma ve Tedavide Gecikme: Tıbbi müdahale yapma yükümlülüğü altında olan hekimin gerekli işlemleri yapmaması veya yapmasına rağmen sonrasındaki sürece ve tedavinin gereklerine dair tedbirleri almaması sorumluluğa sebep olur.
Kamu hastaneleri ve özel hastaneler, acil bir durum sebebiyle ayakta ve yatarak tedavi olma ve müdahale etme ihtiyacıyla gelen kişilere yönelik gerekli tedbirleri almak ve uzman personelini bu işleri yapmak için görevlendirmek zorundadırlar.
5. Aydınlatma ve Bilgilendirme Konusundaki Eksiklikler: Hastaya uygulanan tedavi ve sağlık bakımı hizmetleri açısından önceden hastaya bilgilendirme yapılmalıdır. Bu bilgilendirme yeterli, ikna edici ve sorumluklar bakımından tatmin edici nitelikte olmalıdır.
Yargıtay; “Aydınlatılmış onamda ise ispat külfeti hekim ya da hastanededir. Öyle olunca, davalıların ameliyat öncesi muhtemelen hasıl olabilecek sonuç ve komplikasyonlar hakkında hastasını bilgilendirmeleri bir zorunluluktur. Davalıların, davacı …’yi kolon yaralanması hususunda bilgilendirdiği ve gerekçeli açıklamaları yaparak uyardığı hususu ve davacının yeterli derecede aydınlatılıp aydınlatılmadığı, operasyonun komplikasyonlarının bilinmesi halinde dahi bu operasyona davacının rıza gösterip göstermeyeceği, bu tür bir müdahalenin ne tür komplikasyonları olduğu izah edilmemiştir… eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” (Yargıtay 13 HD. 15.9.2014 tarih, E. 2013/26330 ve K. 2014/27050) demiştir.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi‘ne göre de: “…Estetik ameliyat öncesi katılanın doğabilecek riskler konusunda uyarıldığını gösterir ayrıntılı ve söz konusu müdahaleye özel bilgilendirme belgelerine rastlanmaması, ameliyat öncesi ve sonrası hasta fotoğraflarının bulunmaması sebebiyle raporların bu eksikliğe rağmen düzenlenmiş olması ile ameliyat öncesi yapılması gerekli tetkiklerin eksik yapıldığı ya da hiç yapılmadığı kanaatinin edinilmesi nedenleriyle söz konusu eksikliklerin giderilerek bir kez de Adli Tıp Kurumundan rapor alınarak sanığın hukuki durumunun tespit ve tayini yerine eksik inceleme ile beraat kararı verilmesi, kanuna aykırı olup…” (Yargıtay 12. CD.25.03.2013 tarih E. 2013/3553 ve K. 2013/7266).
Malpraktis Olaylarına Örnekler
*Yargıtay kararlarına yansıyan örnek olaylara göre;
– hekimin uzmanlık alanından olmayan cihazı kullanarak tedavi yapması,
– hekimin acil servise gelen hastaya başka bir sağlık mensubu arkadaşına telefonla talimat vererek tedavi yaptırması,
– travma geçiren hastayı gözlem altında tutması gerekirken hekimin hastayı yatırmayıp taburcu etmesi,
– vücutta ameliyat esnasında gazlı bez unutulması,
– burun ameliyatı sırasında hastanın burnunda kırık iğne ucu bırakılması,
– hekimin test yapmadan hastaya penisilin ilacı uygulaması, Malpraktis örnekleridir.
* Tıbbi müdahalede organizasyon kusuruna örnek olarak malpraktis kabul edilebilecek olaylar ise;
– hastanede yiyeceklerin bozuk olması sebebiyle hastanın zehirlenmesi,
– ısıtma sisteminin çalışmaması sebebiyle hastanın hastalığının ağırlaşması veya yeni bir hastalığa yakalanması,
– hastanın hastanede yattığı süre içinde kendisine bulaşıcı hastalık bulaşması,
Olarak sıralanabilir.
Malpraktis Davası Kime Karşı Açılır?
Özel hastaneden sağlık ve tedavi hizmet alınması kapsamında yapılan “hastaneye kabul sözleşmesi”nde, tıbbi tedavi, barındırma, yedirip içirme ve diğer hastane bakımına ilişkin edimler bir araya toplandığından bu sözleşmenin karma bir sözleşme olduğu kabul edilmektedir. Bu Sözleşme iş görme amaçlı sonucunda tedavi etme olan kendine özgü bir Sözleşme türüdür.
Özel hastanelerde sözleşme ilişkisi hastane ile hasta arasında kurulmuştur. Tedaviyi yürüten hekim veya yardımcı personel sözleşmenin tarafı değildir ancak hasta, yapılan sağlık hizmetleri bakımından doğrudan hastane ile muhatap olur. Hekim ise hastane adına hastaya tedavi hizmeti sunan kişi yani TBK m.116’daki tanımıyla ‘ifa yardımcısı’ olarak nitelendirilir.
Hastanenin ise hekimin hatalı tıbbi uygulamasından ötürü ifa yardımcısının davranışlarından kusursuz olarak sorumlu olduğu kabul edilmektedir.
Türk Borçlar Kanunu ve 6100 sayılı HMK kapsamında Özel hastane ve tedaviyi uygulayan sorumlu Doktor aleyhine tazminat davası açılması gerekmektedir. Adı geçenler bakımından müteselsil sorumluluk söz konusudur.
Devlet hastanelerinde veya vakıf üniversitesi hastanlerinde kamu hizmeti verildiği için buradaki ilişki vekâlet ilişkisi değildir, idare hukuku ilişkisidir. Hasta burada hizmetten yararlanan kişidir. Hastanenin sorumluluğu İdare Hukuku sorumluluğudur çünkü hasta kamu hizmetinden yararlanan kişi durumundadır. Kamu hastanesindeki tedavilerden kişi bir zarar görürse, somut olayın özelliklerine göre devlete veya ilgili kamu tüzel kişisine karşı dava açabilir; doktoru ve öteki sağlık personelini hasım gösteremez. Burada 2577 sayılı İYUK hükümlerine göre dava açılabilir.
Malpraktis Davaları İçin Hukuki Destek
Malpraktis davaları önem arz eden ve kendine özgü bir uzmanlık gerektiren farklı dava türüdür. Özellikle Özel Hastane ve hasta ilişkisi bakımından uygulanan tedavi ve sağlık hizmeti kapsamında kişilerin ve kurumun sorumluluklarının ortaya konulması yönüyle de hukuki destek alınması gereklidir.
Konu hakkında or.av.tr adresimizden bilgi alabilir ve hukuki danışmanlığımıza başvurabilirsiniz.