Edit Content
KURUMSAL
FAALİYET ALANLARI
MEDYA

Haksız Tahsil Edilen Vergilerin Tecil Faizi İle İadesi Zorunluluğu

Haksız olarak tahsil edilen vergilerin tecil faizi ile birlikte iade edilmesi yasal bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ankara Vergi Avukatı – Ekonomilerde bir değişim vasıtası olan para, çeşitli ticari, sınai, zirai vs. faaliyetlerde kullanılmaktadır. Bu şekilde sahibine, kazanç, kira, nema vs. adlar altında kimi yararlar sağlayan ekonomik bir değerdir. Paranın sahibi dışındaki kişi ve kuruluşlarca kullanılması, sahibinin bu ekonomik değerden mahrum bırakılması sonucunu doğurmaktadır. Bunun yanında, enflasyon etkisinde olan ekonomilerde, paranın değerini, yani alım gücünü enflasyon oranına bağlı olarak yitirmesine de neden olur.

Gerek iç hukukta, gerekse uluslararası hukukta, faizin, paranın sahibinden başkası tarafından kullanılmasından doğan zararın giderilmesini amaçlayan bir semere ve ivaz niteliğinde, alacaklının zararını da karşılama işlevi olan, edimini taahhüdüne uygun biçimde süresinde; muaccel borcunu vadesinde ödemeyen borçlunun, bu süreden yararlanmış olma sonucu alacaklı lehine doğan ve kaynağını, asıl alacağın kaynağını oluşturan, hukuki işlem, hukuki fiil veya kanunun teşkil ettiği nakdi bir ödenti ve asıl alacağa bağlı olarak doğan fer’i bir hak olduğu kabul edilmektedir.

Söz konusu feri-alacak, vergilendirme işlemlerinde, devlet yönünden, vergi ödevlerinin zamanında ve gereği gibi yerine-getirilmemesi sebebiyle verginin zamanında tahakkuk-etmemesi halinde doğar. Mükellefler yönünden ise, vergi idarelerince gerçekleştirilen hukuka aykırı vergilendirme işlemleri ile haksız vergi tahsil edilmesi halinde doğmaktadır.

Türk vergi sisteminde muaccel hale gelmiş kamu alacaklarına, vade tarihinden itibaren “gecikme zammı” uygulaması, 6183 sayılı Kanunla başlamıştır. İkmalen re’sen veya idarece tarh-edilen vergilerde “gecikme faizi” uygulaması ise, 213 sayılı Kanuna 3239 sayılı kanunla eklenen 112/3.madde ile başlamıştır.

Fazla ve Yersiz Ödenen Vergilere Tecil Faizi Uygulaması

Vergi mükellefinden fazla-yersiz tahsil edilen veya vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilere faiz ödenmesine ilişkin düzenlemeyse, 1999 yılında yürürlüğe girmiştir. 4369 sayılı Kanun’la yapılan düzenlemeyle VUK’un 112.maddesine yeni fıkra eklenmiş ve mükellefe iade edilmesi gereken vergilere faiz ödenmesi kabul edilmiştir.

Fıkrada, “Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen veya vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilerin, ilgili mevzuatı gereğince mükellef tarafından tamamlanması gereken bilgi ve belgelerin tamamlandığı tarihi takip eden üç ay içinde iade edilmemesi halinde, bu tutarlara üç aylık sürenin sonundan itibaren düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz, 120 nci madde hükümlerine göre red ve iadesi gereken vergi ile birlikte mükellefe ödenir.” hükmüne yer verilmiştir.

Anayasa Mahkemesi Kararı

Anayasa Mahkemesinin 14.05.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 10.02.2011 tarih ve E:2008/58; K:2011/37 sayılı kararıyla;

– 213 sayılı Kanun’un 112. maddesinin 4 numaralı fıkrasına yönelik olarak yapılan yargısal denetim sonucunda,

– Madde hükmünün, kamu kurumları ile kişiler arasında, kamu idarelerinin, kamu gücüne dayalı yetkiler kullanırken hatalı işlemleri nedeniyle oluşan alacaklı-borçlu ilişkilerinin,

– Borçlu olan kamu kurumları lehine bozulmasına sebebiyet vermekte olduğu,

– Verginin, Devletin vatandaşlardan kamu gücüne dayalı ve karşılıksız tahsil ettiği bedel olsa da,

– İdarece yapılmış vergi tahsilatının fazla veya yersiz olduğu tespit edildikten sonra bu tahsilatın, mükellefler için bir alacak haline geldiği,

– Fazla veya yersiz tahsil edilen vergilerin iadesinde, tahsilatın yapıldığı tarih yerine başvuru tarihinden üç ay sonra başlamak üzere işleyecek faizin ödenmesine ilişkin kuralın, kişinin belli bir dönem için faiz gelirinden mahrum kalması sonucunu doğuracak genel yarar ile kişi yararı arasındaki dengenin bozulmasına yol açtığı,

– Bu durumun hukuk devletinde korunması gereken mülkiyet hakkının ihlaline neden olduğu gerekçesiyle iptali edilmiştir.

Bunun üzerine 112 nci maddenin 4 numaralı fıkrası, 6322 sayılı Kanun’un 14 üncü maddesiyle yeniden düzenlenmiştir. Ve maddeye konuyla ilgili 5 inci fıkra eklenmiş, sonraki fıkra ise 5 inci fıkradan sonra gelecek şekilde yeniden numaralandırılmıştır.

Bu değişiklik ve eklemeler sonucu, 4 üncü fıkra, yalnızca, fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerle ilgili olarak düzenlenmiştir. 5 inci fıkra ise vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilerle ilgili olarak düzenlenmiştir.

Paradan Mahrum Kalan Mükelleflerin Durumu

– Vergisel işlemler sebebiyle, elde ettiği kazanca isabet eden gerçek vergi tutarları üzerinden idareye muhatap olması gerekirken hukuka aykırı tasarruflar sebebiyle,

– Baştan beri mamelekinde durması gereken paradan mahrum kalan mükelleflerin,

– Bu işlemler yüzünden uğradığı zararının tam anlamıyla telafi edilmesi gerekmekte olup

– Bunun çözümü sadece içerde kalan paranın iadesi ile değil, buna ek olarak paradan uzak kalınan zaman dilimi dikkate alınarak gerçekleştirilmelidir. Ve gecikme faizi üzerinden faiz ödemesinin yapılmalıdır. Bu, adaletin, eşitliğin, hakkaniyetin, uluslararası normların ve hukukun üstünlüğünün bir gereğidir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 112 nci maddesinin 4 numaralı fıkrasında,

“Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergiler,

– Fazla veya yersiz tahsilatın mükelleften kaynaklanması halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi,

– Diğer hallerde verginin tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için,

Aynı-dönemde 6183 say.Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faizle-birlikte, 120 nci madde hükümlerine göre mükellefe red-iade edilir.” düzenlemesi yapılmıştır.

Yukarıda yer alan düzenlemede, fazla veya yersiz tahsil edilen vergilerin iadesinin tecil faiziyle birlikte yapılacağı öngörülmüştür. Ancak, tecil faizi hesaplamanın başlangıç tarihi için ikili ayrıma gidilmiştir. Fazla veya yersiz tahsilat mükelleften kaynaklanırsa başvuru tarihi, diğer hallerde tahsil tarihi esas alınmıştır. Diğer hallerin neler olabileceği maddede açıkça belirtilmemiş olup idarenin işleyişi veya yargısal süreç fazla veya yersiz tahsilata sebebiyet verebilmektedir.

İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin 2.Vergi Dava Dairesinin 06/12/2017 tarih ve E:2017/1046, K:2017/4737 sayılı kararında;

“6322 sayılı Kanun’un 14.maddesinin gerekçesinde, düzenlemenin, fazla-yersiz tahsil edilen vergilerin-iadesinde, mükelleflere tahsil-tarihinden itibaren hesaplanacak faizin ödenmesini sağlamak amacıyla yapıldığı belirtilmiştir. Bu suretle, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun, yeniden düzenlenen, 112 nci maddesinin 4. fıkrasında, kanun koyucu;

– Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin,

– Fazla veya yersiz tahsilatın mükelleften kaynaklanması halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi,

– Diğer hallerde verginin tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için

Aynı-dönemde 6183 say.Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faizle-birlikte, 120.madde hükümlerine göre mükellefe red-iade edilir demiştir.  Bu suretle hukuka-aykırı vergisel işlemlerden kaynaklanan bu feri alacağın ne şekilde-hangi faiz türü uygulanmak suretiyle telafi edileceğini de düzenlemiştir. Fazla/yersiz tahsilatların faiziyle birlikte mükelleflere iadesi gerektiğine açıklık getirmiştir.

Maddenin 4.fıkrasının değişiklikten önceki halinde, yargı kararları uyarınca iadesi gereken vergiler bakımından faiz ödenmesine ilişkin ayrıca bir hükme yer verilmemiştir. Ancak fıkrada yapılan söz konusu değişiklik, Aydın Bölge İdare Mahkemesinin, önündeki derdest bir davada AYM’ye başvurması sonucunda olmuştur. Başvuru, Mahkemece hükmedilecek faize dayanak teşkil edecek(derdest davada faiz istemiyle ilgili uygulanacak) maddenin iptali istemiyle yapılmıştır.

Vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilere ilişkin maddeye 5.fıkranın ayrıca eklendiği göz önünde tutulmalıdır. Söz konusu 4.fıkrada yer alan “fazla veya yersiz tahsilat” ibaresinin, fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesi istemiyle açılan davalarda, Mahkemelerce iadesine karar verilen vergi alacağını kapsamadığının kabulü de olanaklı bulunmamaktadır. 4.fıkranın yeni halinde, fazla veya yersiz tahsil edilen vergilerin,

“hesaplanan faizle birlikte, 120.madde hükümlerine göre mükellefe red-iade” edileceği yönündeki düzenlemeyle de, yalnızca, verginin-iadesindeki usule-ilişkin-olarak bir gönderme yapıldığının kabulü gerekmektedir.

Sonuç

Bu-değerlendirmeler-ışığında, 6322 sayılı Kanunla yapılan son değişiklik sonrası, fazla-yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesinde “tecil faizi” ödenmesi esası getirilmiştir. Fazla veya yersiz tahsil edilen vergiler için iadede, bu tahsilin mükellefin hatasından kaynaklanıp kaynaklanmamasına göre ikili bir ayrıma gidilmiştir. Fıkrada, bir verginin fazla veya yersiz alınmasının ortaya çıkarılması hususunda, haksızlığın tespitinin idare tarafından yapılmış olması veya yargı kararı ile tespiti hususunda ise herhangi bir ayrım yapılmamıştır. İdarenin kendi tespit ve inisiyatifiyle ödeme yapması halinde tecil faizi ödenmektedir. Aksi-durumda, idarenin kusurunu kabul etmemesi üzerine, bu haksızlığın yargı-yerince tespiti halinde bu durum için maddede faiz öngörülmediğini söylemek uygun olmaz. Bu söylem hukuk devleti ilkesine, AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı olur.

Aynı zamanda bir önceki düzenlemeye ilişkin iptal kararı sonrası maddenin getiriliş amacı ve lafzı da dikkate alınmalıdır. Fıkra hükmünden böyle bir anlam çıkarılması da olanaklı değildir.

Vergi Usul Kanunu’nun 112/4.maddesindeki, fazla ve yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesinde, “tecil faizi” uygulanacağı açık bir hükümdür. Bu hüküm uyarınca, davacıdan tahsil edilen verginin, davacının talebi doğrultusunda, tahsil tarihinden itibaren işleyecek ve 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faizi ile birlikte davacıya iadesi gerekmekteyken,ilk maddesinde açıkça “Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanununa göre faiz ödenmesi gereken hallerde” uygulanacağı belirtilen 3095 sayılı Kanundaki “kanuni faize” hükmedilmesi yerinde olmadığından, mahkeme kararının bu kısmında hukuka uygunluk bulunmamaktadır……….”

Şeklinde verdiği gerekçeyle konuyu açıklağa kavuşturmuştur.

İzmir Bölge İdare Mahkemesinin 1.Vergi Dava Dairesinin 03/01/2017 tarih ve E:2016/54, K:2017/12 sayılı kararında da;

“…..Davacının haksız kesilen verginin, hak edilen tarih itibarıyla hesaplanacak faiziyle birlikte iadesi istemine gelince:

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 112/4 Üncü maddesinde, fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin, fazla veya yersiz tahsilatın mükelleften kaynaklanması halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi, diğer hallerde verginin tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ile birlikte, 120 nci madde hükümlerine göre mükellefe red ve iade edileceği düzenlenmiştir.

Bu düzenleme gereği hukuka aykırı bulunan dava konusu işlem nedeniyle davacının yoksun kaldığı parasal hakkın hak edildiği tarih olan kesinti tarihi itibarıyla 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ile birlikte davacıya iadesi gerekmektedir……..”

Şeklindeki kararı da göstermektedir ki haksız tehsil edilen vergiler iadesinde kanuni faiz yerine tecil faiz hesaplanmalıdır.

Vergi Hukuku

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi çekebilecek makaleler