Güveni kötüye kullanma eski TCK’da yer alan “Emniyeti Suiistimal” suçunun karşılığı olarak düzenlenmiştir. Malın sahibinin mülkiyetini korumayı ve zilyedin de hukuka uygun işlem yapmasını temin etmeyi amaçlayan bir suçtur. Bu suçta fail, başkasının mülkiyetindeki malı elindeki imkanı kullanarak mal edinmek için almışsa bu suç söz konusu olur. Malın zilyedi olan fail, bu suçu işleyebilir ve bu nedenle zilyetlik söz konusu olduğundan fail hakkında hırsızlık suçlaması yapılamaz.
Zilyedlik bir güven ilişkisine bağlı olarak verilmiş olup, bu suçta güven ilişkisi ihlal edilmiş olur. Malın sahibi olan kişi, bir amaca binaen malı zilyede teslim etmiş olup, genelde işyerlerinde işin görülmesi ya da hammadde malın işlenmesi sırasında “kullanma” söz konusu olur ve bu güvenin ihlali sonucunda malın zilyedin mülkiyetine geçirilmesi ile suç oluşur. Suça konu mal veya eşya, zilyedin kullanabileceği nitelikteki taşınır eşyadır. Zilyed sıfatı bulunmayan failin bu suçu işlemesi söz konusu olmaz. Malı elinde bulunduran bakımından hırsızlık suçu işlenmiş olur.
TCK 155 Hangi Durumlarda Uygulanır?
Herhangi bir şekilde muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği verilen mal hakkında işlenen bir suçtur. Suçun temel şeklinde uygulanabilen ceza, altı aydan 2 yıla kadar hapis cezasıdır.
Suçun mesleğin icrası, sanat, ticaret ve hizmet ilişkisi kapsamında işlenebildiği görülmektedir. Bu durumda bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası verilebilir.
TCK 155 ile İlgili Örnek Olaylar ve Yargı Kararları
1. Ankara 75. Asliye Ceza Mahkemesince 2022/23 E.N. sayılı ve 2023/92 K.N. sayılı Dosyasında “hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma suçu”ndan şikayet üzerine yapılan yargılamada, değerli bir maden işletmecisi olan Müşteki tarafından yapılan şikayet üzerine işletmede satış temsilcisi olan failin, suçu işlediğine ve hakkında 3 yıl 4 ay süreli hapis cezası ve 40.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Sanık aleyhine, mülk edinilen ve defalarca işlenen suç sebebiyle Müşteki tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Takdiri indirim uygulanması ve suça konu eşyanın miktarı belirlenmeden cezaya hükmolunması ve zincirleme suç hükümleri uygulanmaması sebebiyle istinaf kanun yoluna gidilmiştir.
2. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17 Haziran 2021 tarihli E. 2021/5-43 K. 2021/287 sayılı Kararında;
“Sanık …’ın hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanığın eyleminin zimmet suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK’nın 247/1, 248/2, 62 ve 53/1-5. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin … 17. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.12.2015 tarihli ve 247-329 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı, katılan vekili ve sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 17.09.2020 tarih ve 9173-12292 sayı ile Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 17.09.2020 tarihli ve 9173-12292 Sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA ve 17. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.12.2015 tarihli ve 247-329 sayılı sanık hakkında zimmet suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün, sanığın eyleminin TCK’nın 155/2. fıkrasında düzenlenen hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden ve CMK’nın 253. maddesinde 24.10.2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu sanığın eylemine uyan hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun uzlaştırma kapsamına alınması karşısında, CMK’nın 253. maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması nedeninden BOZULMASINA karar verilmiştir.
3.Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 23 Kasım 2021 tarihli ve E. 2021/35549 K. 2021/10597 sayılı Kararında;
“… Sanık …, sanık … ve katılan …’nin … Bilgisayar destekli Müh. Müş. Ltd. Şti’ nin ortakları olup şirket adına sanık … ve katılanın münferit imzalı müdür oldukları, sanık …’ın katılandan mal kaçırmak amacı ile şirkete ait … plakalı aracı … Mimarlık şirketi temsilcisi sanık …’a aracın emsalinin altında bir değer olan 12.000TL ye, … plakalı aracı da sanıklardan …’e emsalinin altında bir bedelle devrettiği, bu devirlerin bedellerinin … şirketinin hesaplarına intikal ettirilmediği, şirket yöneticilerinden sanık … ile …’un … Caddesi numara 64/6 adresinde bulunan daireyi 09.11.2009 tarihinde sanık …’e sattıkları sanık …’ın da daireyi dokuz gün sonra sanıklar … ve …’nın hemşehrisi olan müteveffa …’a devrettiği, bu satış bedelinin de şirket hesaplarına girmediği, yine … projesi 38 ada 1 parsel A3 blok daire 281 … … adresinde bulunan … şirketine ait dairenin de sanık şirket yöneticisi … tarafından hileli bir şekilde elden çıkartıldığı bu dairenin 23/11/2009 tarihinde sanık …’a devredildiği ve sanık …’un da 21/12/2009 tarihinde sanık …’a devir işlemini yaptığı bu dairenin satış bedelinin de şirket kayıtlarına girmediği gibi emsal değerinin çok altında devir bedeli gösterildiği, yine … şirketine ait … … … plaza kat 1 numara 7 adresindeki ve şirketin … ofisi olarak kullanılan taşınmazında sanık şirket yöneticisi … tarafından katılanın ve … şirketinin zararına olarak 11.11.2009 tarihinde emsallerinin çok altında bir değere sanıklardan …’a, onunda 25.12.2009 tarihinde sanıklar … ve …’un hemşehrisi olan sanık …’ya satılmış gibi gösterildiği, toplam emsal değeri 1.800.000 TL civarında olan daire ve araçların muvazaalı devirleri nedeni ile katılanı ve şirketi zarara uğratıp sanıkların iştirak halinde bu bedelleri kendilerine mal edindikleri iddia edilen olayda;
1- ) Sanıklar …, …, …, …, …, …, … hakkında kurulan beraat hükümlerine yönelik katılan vekilinin temyizlerinin incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp gerekçeli kararda gösterilen ve değerlendirilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan kanaat ve takdirine, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak dosya içeriğine uygun şekilde açıklanan gerekçeye göre; yüklenen suçun sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmadığı Mahkemece kabul ve takdir kılınmış olmakla, katılan vekilinin temyiz nedenleri yerinde görülmediğinden hükümlerin ONANMASINA,
2- ) Sanık … hakkında beraat hükmüne yönelik katılan vekilinin, sanık … hakkında kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik sanık müdafisi ve katılan vekilinin temyizinin incelenmesinde;
a- ) Sanık …’un … şirketine %20 oranında ortak olup 2007 senesinde … isminin patentini aldığı, ayrıca sanık …’nın savunmasının aksine … … plazadaki şirket taşınmazının satışının gerçekleştiği … ile önceye dayalı tanışıklıklarının olduğunun Asliye Ticaret Mahkemesinde dinlenen yeminli tanık beyanı ve katılan tarafından sunulan bilgi ve belgelerden anlaşılmakla; sanık …’nın … şirketindeki ortaklığının pasif bir ortaklık olmadığı gibi kendisinin şirket ortağı olmasına karşın eşi olan diğer sanık …’ın şirket mallarını satması konusunda bilgisinin bulunmadığı yönündeki beyanının da kendisini cezadan kurtarmaya yönelik olduğu, neticede sanık …’nın sanık …’in eylemlerinden haberdar olup iştirak iradesi içinde şirket mal varlıklarının ortakları olan katılanın zararına satıp mal edindikleri anlaşılmakla, sanık …’nın 7188 Sayılı Kanun’un 26. maddesiyle değişik 5271 Sayılı CMK’nin 253. ve 254. maddeleri gereğince uzlaştırmaya tabi olan hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan mahkumiyeti yerine beraatine hükmedilmesi,
b- ) Sanık …’un ise üzerine atılı 5237 Sayılı TCK’nin 155/2. maddesinde düzenlenen hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu nedeniyle, 24.10.2019 tarih ve 30928 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7188 Sayılı Kanun’un 26. maddesiyle değişik 5271 Sayılı CMK’nin 253. ve 254. maddeleri gereğince uzlaştırma işlemleri yapılmasından sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş katılan vekili ve sanık … müdafisinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, 23.11.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” denilmiştir.
4. Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 18 Ekim 2021 tarihli ve E. 2021/21951 K. 2021/8677 sayılı Kararında;
“…a- ) Sanığın suça konu 25.06.2011 vade tarihli, 8.000 USD bedelli, alacaklısı G. İnş. Tur. ve Tic. Ltd. Şti., borçlusu Ş. N. olan senedi, borçlunun imzasını sahte olarak atmak suretiyle resmi belgede sahtecilik suçunu işlediğinin iddia ve kabul olunduğu olayda; sanığın soruşturma ve kovuşturma aşamalarında, suça konu senedi “Şehriyar Bey’in imzası kolay bir imzaymış diyerek şaka yapma niyetiyle kendisinin imzaladığına” yönelik ifadeleri ile dosya içerisinde örneği bulunan suça konu senette “düzenleme tarihi”nin bulunmadığının anlaşılması karşısında; kambiyo senetlerinde yapılan sahteciliğin resmi belgede yapılmış sayılabilmesi için ilgili kambiyo senedinin Türk Ticaret Kanunu’nda öngörülen tüm zorunlu unsurları taşımasının gerekli olması, unsurların eksikliği halinde senedin “özel belge” niteliğinde olacağı ve belgede sahtecilik suçlarında aldatıcılık niteliğinin bulunup bulunmadığının takdirinin hakime ait olduğu gözetilerek atılı suça konu senedin duruşmaya getirilip incelenmek suretiyle, özellikleri duruşma tutanağına geçirilerek unsurlarının tam olup olmadığı ve aldatılıcılık niteliğinin bulunup bulunmadığının belirlenmesinden sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması yasaya aykırı,
b- ) Kabule göre; 5237 Sayılı TCK’nin 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
2- ) Sanık hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmaya teşebbüs suçu yönünden kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik sanık müdafisinin temyizinin incelemesinde;
a- ) İddianamede sanığın eyleminin, müştekinin satın aldığı konut için 15 adet senet düzenlediği, bu senetlerle birlikte 84.000 USD nakit parayı şüpheliye verdiği, şüpheliyi senetler ve parayı konut aldığı yere teslim için yetkilendirdiği, şüphelinin 15 adet senedi teslim ederken müştekinin imzasını taklit ederek 25.06.2011 vade tarihli ve 8.000 USD meblağlı senet düzenleyerek bu senedi de alacaklı şirkete teslim ettiği, bu senedin karşılığı olan 8.000 USD parayı teslim etmediği, şirkete 76.000 USD para teslim ettiği, şeklinde tarif edildiği; mahkeme kabulüne göre ise, katılanın sanığı … konut almak üzere yetkilendirdiği, Gürpınar’da bulunan gayrimenkulun 200.000 Dolara satın alındığı, 80.000 Dolar peşin para verildiği, geriye kalan borç için 14 tanesi 8.000 Dolarlık, 1 tanesi 4.000 Dolarlık 15 adet katılanın imzasını içerir senedin katılan tarafından şirkete verilmek üzere sanığa teslim edildiği, sanığın şirkete senetleri teslim ettiği sırada …. 8.000 Dolar bedelli 25/06/2011 vade tarihli senedi de katılanın imzasını atarak düzenleyip 16. senet olarak şirkete verdiği, katılan ve eşinin daha sonra şirket yetkilileriyle görüşmelerinde senet sayısının 16 olduğunu öğrendikleri ve şirkete gelerek mevcut senetlerin iptal edilip, 25/06/2011 vade tarihli, 8.000 Dolar bedelli senedin katılana teslim edildiği, sanığın savunmasında atılı suça konu bu senetteki imzayı şaka yapmak amacıyla müştekinin imzası kolaymış diyerek düzenlediğini kabul ettiği, katılan vekilinin 03/07/2015 tarihli beyanına göre 8.000 Dolarlık bu senedin bedelinin sanığa teslim edilmediği, bu senedin sanık tarafından tanzim ediliş amacının senet vadesi geldiğinde sanık tarafından bedeli katılandan alınacağı için sabit bulunan güveni kötüye kullanma eyleminin teşebbüs aşamasında kalacağı, gerekçesi ile sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulduğu anlaşılmakla; dosya kapsamından, katılan tarafından satın alınan gayrimenkule ilişkin olarak asma kat bedeli olarak 4.000 USD tutarındaki ödemeye ilişkin anlatımlar bulunması ve inşaat şirketi yetkilileri tarafından, sanık tarafından teslim edilen tüm senetlerin katılana iade edilerek yeni senet düzenlendiğine yönelik sanık, katılan ve tanık beyanları karşısında, katılan tarafından inşaat şirketine teslim edilmek üzere sanığa teslim edilen tutarın kesin olarak tespiti ile asma kat bedeli konusunda katılan ile inşaat şirketi arasında gayrimenkul satış bedeline ilişkin bir ihtilaf bulunup bulunmadığı ve iptal edilen senetlerin yerine düzenlenen senetler ile mevcut olması halinde sözleşme örneklerinin de dosyaya getirtilmesi sonrasında, sanık tarafından inşaat şirketine teslim edilmek üzere katılandan alınarak uhdesine geçirilen bir tutar olup olmadığının tereddüte mahal vermeyecek şekilde tespiti, katılan tarafından sanığa, inşaat şirketine iletilmek üzere teslim edilmesine karşın sanık tarafından uhdesine geçirilen bir tutar bulunmaması halinde, sadece imzalanmadan verilen senet niteliğinde olmayan belgelerin ekonomik değeri bulunmadığından 5237 Sayılı Kanun’un 155/2 maddesinde düzenlenen suça vücut vermeyeceği nazara alınarak sanığın hukuki durumunun buna göre tayin ve tespiti gerektiğinin gözetilmemesi,
b- ) Kabule göre; 24.10.2019 tarih ve 30928 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7188 Sayılı Kanun’un 26. maddesiyle 5271 Sayılı CMK’nin 253. maddesinin üçüncü fıkrasına “birlikte” ibaresinden sonra gelmek üzere “aynı mağdura karşı” ibaresi eklenmiş olup, anılan yasa maddesinde yapılan değişiklikle uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte aynı mağdura karşı işlenmiş olması halinde uzlaşma hükümlerinin uygulanamayacağının düzenlendiği dikkate alınarak, somutolayda sanık hakkında mahkumiyet hükmü verilen resmi belgede sahtecilik suçunun mağdurunun kamu olduğu, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun mağdurunun ise katılan … Nazari olduğu, bu itibarla atılı suçlar açısından mağdurların farklı olduğu anlaşılmakla, sanığa yüklenen ve 5237 Sayılı TCK’nin 155/2 maddesinde düzenlenen hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu nedeniyle, 24.10.2019 tarih ve 30928 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 7188 Sayılı Kanun’un 26. maddesiyle değişik 5271 Sayılı CMK’nin 253. ve 254. maddeleri gereğince uzlaştırma işlemleri yapılmasından sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafisinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1 maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, 18.10.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” Denilerek TCK Md. 155/2 bin uygulanmaması gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
TCK 155’in Cezası Nedir?
Suçun temel şeklinde şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası öngörülmüştür.
Suçun nitelikli hali olan ikinci fıkrasında meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası öngörülmüştür.
Suç için kanunda öngörülen alt ve üst sınırlar çerçevesinde Mahkeme, TCK Md.61 kapsamında belirlenen esaslara göre cezayı takdir eder ve takdiri indirim sebeplerinin bulunup bulunmadığına göre yargılama sonucunda cezayı belirler.
Güveni kötüye kullanma suçlarında, basit yargılama usulü ve seri muhakeme usulü uygulanamaz.
Güveni Kötüye Kullanma Suçu Yatarı
- Güveni kötüye kullanma suçunun temel şeklinden ve Md. 155/1’den 2 yıl hapis cezası verilmesi halinde bunun cezaevinde geçirme süresi 1 ay kapalı CİK’te kalmaktır.
- 7 yıl hapis cezası alan bir kişi, olağan salıverme ve infaz koşullarında halihazırda denetimli serbestlikle birlikte 36 ay Kapalı CİK’te kalır. Ancak pandemi sonrasında kapalı CİK’te kalma, 10 yıldan az hapis cezasında 1 ay olarak uygulanmakta ve kalan 35 ay Açık CİK’na kişi alınarak salıverilmektedir.
TCK 155 ve Avukatın Görevleri
Güveni kötüye kullanma suçlarında isnada dair savunmanın hazırlanması, suçun vasıflandırılması ve diğer işlemler bakımından Avukatın hukuki yardım ve desteği önem taşır.
Niteliği itibariyle farklı bir suç olan güveni kötüye kullanma suçu, işlenme şekli, niteliği, kapsamı ve gerçekleştiği mekanın özellikleri itibariyle kendine özgüdür. Bu nedenle detaylı bir şekilde eylemin incelenmesi ve savunmanın hazırlanması önem arz eder.
Bu konuda or.av.tr avukatlık büromuzdan uzman avukatlarımızdan detaylı bilgi alabilirsiniz.
Güveni Kötüye Kullanma ve Uzlaşma
Güveni kötüye kullanma, uzlaşmaya tabi suçlar arasında yer almaktadır. Bu nedenle Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği kapsamında şikayete tabi bir suç olan bu suçta, soruşturma ve kovuşturma aşamasında uzlaşma söz konusu olabilir.
Uzlaştırma ile fail bakımından bir “kişisel edim yükümlülüğü” konusunda taraflar anlaşmaya varabilir ya da anlaşmaya varılmazsa genel hükümlere göre soruşturma ve kovuşturmaya devam edilir.
Uzlaşma sonucunda tek bir edimin ifası ile ilgili uzlaşmaya varılması durumunda kişi hakkında Cumhuriyet savcısı tarafından kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.
Şüpheli kişi hakkında edimin ifası bakımından ileri tarihe bırakma, taksitle ifa etme veya bir süreklilik taşıyan şekilde edimi yerine getirme kararlaştırılmış ise kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilir ve bu süreçte dava zamanaşımı süreleri işlemez. Kovuşturma aşamasında yani mahkemece, iddianamenin kabulüne karar verilip yargılamaya başlanmış olması halinde, suçun uzlaştırma kapsamında olduğu anlaşılmış ise dosya uzlaştırma bürosuna sevk edilir ve yukarıda belirtilen uzlaştırma işlemleri uzlaştırmadan sorumlu cumhuriyet savcısı tarafından yapılmak üzere bu büroya sevk edilir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçuna İştirak Etmek
İştirak, TCK’da genel hükümler kapsamında bütün suçlar için düzenlenmiştir.
* İştirak bakımından birlikte suç işleyen failler (TCK Md. 37) hakkında her biri için ayrı ayrı cezaya hükmolunur.
* Azmettiren bakımından TCK’da öngörülen cezaya (Md. 38) hükmolunur ve her bir suç için azmettirmede farklı cezalar öngörülmüştür.
* Yardım etme ise ayrca düzenlenmiştir. Yardım etmede, TCK Md. 39/1’de belirlenen miktarlarda yardım eden hakkında cezaya hükmolunur. Aşağıdaki fiiller yardım etme kabul edilir:
a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.
b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.
c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak.
İlgili konu hakkında detaylı bilgi edinmek ve uzman ceza hukuku avukatına ulaşmak için hemen şimdi OR Hukuk ve Danışmanlık ile iletişime geçebilirsiniz.