Edit Content
KURUMSAL
FAALİYET ALANLARI
MEDYA

Boşanmada Ziynet Talebi

Boşanma, kanunda sayılan sebeplere bağlı olarak kadın ve erkek arasındaki evlilik birliğinin mahkeme kararı ile sonlandırılması ve her iki şahsın medeni halinde değişiklik olmasıdır. Boşanmanın en önemli sonuçlarından birisi mal rejimi davaları ve ziynet eşyasına ilişkin davalardır. Ziynet, kadının zilyedinde ve kullanımında değilse bunun bedelinin erkekten alınması veya iadesi için açılan dava ile uyuşmazlık çözümlenmeye çalışılır.

Ziynet Nedir? Ziynete Neler Dahildir?

Ziynet süs ve bezek, bezeme anlamına gelmektedir. Arapça kökenli bu kelime ile “tezyin” ve “müzeyyen” de aynı kökten gelmektedir. Değerli taşlardan ve madenlerden imal edilen ve süs eşyası niteliğinde olan ve takılan eşya, “ziynet” olarak kabul edilmektedir. “Değerli olma” ve “insanlarca takılma” ziynet eşyasının iki temel vasfıdır.

Yapılan evlilik sebebiyle evlenen kadın ve erkeğe, yakınlarınca verilen değerli taş ve madenler ve her türlü eşya ya da değerli mal ziynet eşyası olarak kabul edilmektedir. Düğünlerde takı takmak ve takı merasimi örf ve adetin bir gereğidir. Ancak düğün yapmak, evlenmenin bir şartı kabul edilmemektedir.

Bu eşyanın nikâh, düğün ya da kına merasimi sırasında verilmesi de önem taşımamaktadır ve ziynet eşyası kapsamındadır.

Kıymetli madenler kullanılarak yapılabilen ziynet eşyası çok sayıdadır ve bunlara bilezik, küpe, yüzük, halhal, kolye, iğne (broş), taç ve gerdanlık gibi birçok takı cinsi dahildir. Bazı takıların niteliği gereğince her iki cins tarafından kullanılması da mümkündür. Bunun yanında Yargıtay, çeyrek, yarım veya tam ya da reşat, cumhuriyet altını olarak isimlendirilen altınların da ziynet eşyası kapsamında olduğunu kabul etmekte ve bu konuda geniş bir tanımlama yapmaktadır. Yargıtay, bu gibi değerleri de kişisel mal saymakta ve böylece kadına iade edilmesine karar vermektedir (Yargıtay 3. HD. T. 5.11.2015 E. 2014/21125 K. 2015/17417 sayılı Kararı).

Ziynet eşyasının ayni hak kapsamında olduğu da kabul edilmektedir. Taşınır eşya vasfında olan ziynet eşyası bakımından zilyetlik (elinde bulundurma ve kullanma) de bir karine teşkil etmektedir.

Ziynet Eşyasının İadesi Davası Nedir?

Genellikle ziynet alacağı davası denilen ya da ziynet davası olarak isimlendirilen bu davaya Yargıtay kararlarında “eşya davası”, “eşya iadesi davası”, “eşya alacağı davası” ve ziynet alacağı davası” denildiği de görülmektedir.

Boşanma olmasa dahi bu davanın açılması mümkündür. Bu bir alacak davasıdır. Düğünde ve öncesinde takılan takıları iade talebi boşanmaya bağlı bir hukuki talep değildir.

Bununla birlikte ziynetin, “mehir” kapsamında değerlendirildiği ve bu kapsamda kadına ait ve onun kişisel malı olarak kabul edildiği de görülmektedir. Yargıtay kararlarında bunun etkisi de görülmektedir.

Ziynet alacağı davası bağımsız bir dava olarak,  Davalı’nın (alacaklının) davanın açıldığı tarihteki yerleşim  yerindeki Aile Mahkemesinde açılabilir.

Bu davanın belirli koşullarda açılması gerekir. Üç şart mevcuttur:

          a) Ziynetin iade edilmesi talebi söz konusu olmalıdır.

          b) Ziynet eşyasının varlığı ispat edilmelidir (ispat yükü davacı kadındadır).

          c) Davacı olan kadında ziynet eşyasının kalmadığı ispat edilmelidir.

Ziynet eşyası, bağımsız bir dava ile istenebileceği gibi karşı dava ile de istenebilir. Boşanma davasında ise talep var olmalıdır. Yargıtay kararları gereğince ziynete dair talep net olmalı, tartışmadan uzak bulunmalı ve müphem olmamalıdır.

Yargıtay’a göre, uyuşmazlık aynî hakka ilişkin olup, mülkiyet hakkının kapsamı içindedir. Dolayısıyla, zamanaşımından bahsedilemez, bu nedenle bu dava boşanmadan bağımsız olarak her zaman açılabilir. Evlilik süresince de açılabilir.

Dava ile ziynet eşyasının aynen veya nakden iadesi talep edilebilmektedir.

Ziynet Eşyaları Kime Aittir?

Ziynetin takılma sebebi kişinin yakını olduğu erkek ya da kadının evlenmesidir ve evlenen kadın ya da erkeğe bu münasebetle ziynet eşyası bağışlama şeklinde ya da örf adet ve geleneğin bir gereği olarak takılmaktadır. Hukuki vasfı bakımından takılan eşyanın takılma amacı da hukuken tartışmalı olup, Yargıtay bu konuda takma saiki yönüyle bazı tespitlere kararlarında yer vermiştir.

III.1. Genel olarak

Yargıtay, evlilik münasebetiyle hediye edilen ziynet eşyasını, TMK. Md. 220 uyarınca kadının kişisel malı olarak kabul etmektedir (Yargıtay 3. HD, T. 03.01.2013 – E. 2013/17371 – K. 2013/17050 sayılı kararı). Düğün sırasında takılar kim tarafından kime takılırsa takılsın kadının kişisel malı sayılmaktadır (Yargıtay 3. HD. T. 17.1.2019, E. 2018/3983 K. 2019/302 kararı).

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu Md. 222/I’de, belirli bir malın eşlerden birisine ait olduğunu iddia eden eşin, iddiasını ispat ile yükümlü olduğu kabul edilmiştir. Maddenin ikinci fıkrasına göre de Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır”.

“Düğün merasimi sırasında takılan ziynet eşyasının, kadına bağışlanmış sayıldığı ve karşılıksız kazandırma niteliğindeki bu armağanların, TMK. m. 220/b.II uyarınca, kadının kişisel malı olması” (Yargıtay 3. HD, T. 17.02.2016 – E. 2016/1059 – K. 2016/2017 sayılı kararı) gerektiği kabul gören bir içtihattır.

Ziynet eşyasının kadına bağış olarak verildiği kabul edilmektedir. Yargıtay, düğün münasebetiyle verilen ziynet eşyalarını kadına bağışlanmış olarak kabul etmekte ve evliliğin sona ermesi halinde kadına iadesi gerektiği yönünde bir sonuca varmaktadır. Ancak bağış sözleşmesi iki taraflı bir sözleşme olması sebebiyle bu değerlendirmenin hukuki vasfı kamuoyunda da tartışılmakta ve bağıştan geri dönme hallerinde sonucun ne olacağı da önem taşımaktadır.

Ancak Yargıtay’ın ziynet eşyasının nevine ilişkin ve kime ait olduğu konusunda bu içtihatına aykırı kararlar verdiği de görülmektedir. Erkeğe özgü takı kolyenin kadına değil, erkeğe ait olması gerektiğini belirten kararlar bulunduğu gibi, takı olarak bağışlanan bütün ziynetin kadına ait olduğunu değerlendiren kararlar da bulunmaktadır.

Ziynet eşyasının kadının kişisel malı olduğu ağırlıklı olarak hukuken kabul edilmektedir.

Kişinin kimin davetlisi olduğuna bakılmaksızın; bir başka ifadeyle ziyneti veren kişinin kimin ailesi ya da davetlisi olduğundan bağımsız olarak geline verilen ziynet eşyası, kadının kişisel malı olarak nitelendirilmektedir.

Ziynet eşyası kadının “kişisel malı” kabul edildiğinden, bunların iadesi için mal rejiminin tasfiyesine ihtiyaç bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle ziynet eşyası mal rejimin tasfiyesi kapsamında değildir ve kişisel mal kapsamı içerisinde yer almaktadır.

III.2. Ziynet eşyasının evlilik birliğinde kullanılması halinde durum

Evlilik birliğinde eşlerin ihtiyacına ve evin geçimine bağlı olarak ziynet eşyası da harcanabilmektedir. Bu kapsamda harcamanın ve ziynet eşyasının elden çıkarılmasının kadının rızası dahilinde olup olmadığı ve erkek eşe ne amaçla verildiği ve iade edilmek üzere verilip verilmediği uyuşmazlıkta temel bir ispat sorunudur.

Yargıtay, ev ihtiyaçlarının karşılanması, düğün borçlarının ödenmesi, araç alımı gibi sebepler ile kocaya verilen ziynet eşyasının iadesine karar vermektedir.

Yargıtay, ziynet eşyasının kadının rızasıyla bozdurulduğunu iddia eden erkek ise buna dair ispat yükünü erkeğe yüklemektedir (Yargıtay HGK, T. 03.07.2013 – E. 2012/6-1849 – K. 2013/1006 sayılı kararı).

Eğer erkek ziynetin alındığını ve harcandığını söylemekte ise kadın iade edilmesini istemeyerek kadının bunları verdiği durumlarda Yargıtay, bu halin erkek tarafından kanıtlaması ve ispatı gerektiğini belirtmektedir. İade edilmemek üzere verildiği konusunda ispat yükü, ziynet eşyasının verildiği erkek eştedir.

Evlilik birliği içerisinde ortak giderler için bozdurulan ziynetlerin iade edilmemek üzere erkek eşe verildiği vakıasının ispatı halinde, davalı erkek lehine hak çıkacağından, ziynetlerin kadına iade edilmemek üzere bozdurulduğunu kanıtlama yükü de erkek eşe aittir. Öteki deyişle, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere erkek eşe verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iade yükünden kurtulur.” (Yargıtay HGK, 03.07.2013, E 2012/6-1849, K 2013/1006).

Davalı bir kısım ziynet eşyasının ve paranın araç alımı için bozdurulduğunu, bir kısmının ise çalındığını beyan etmiş olmakla bu ziynetler ve para yönünden davada ispat külfeti yer değiştirmiştir. Davalı, söz konusu ziynet eşyalarının ve paranın, davacının kendi isteği ile iade edilmemek üzere verildiğini kanıtlamadıkça iade ve tazmin ile yükümlüdür.” (Yargıtay 3. HD., 13.11.2019, E 2019/2381, K 2019/9081).

“Çeşitli sebeplerle (evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı vs) koca tarafından bozdurulan bu altınların karşılığının hibe edilmediği müddetçe kadına iadesi zorunludur. Davalı koca tarafından dava konusu ziynet eşyalarının herhangi bir sebep ile bozdurulduğunun iddia edilmesi halinde, bu defa ispat yükü yer değiştirir ve davalı koca ziynet eşyalarının bir daha iade edilmemek üzere kendisine verildiğini eş söyleyiş ile kendisine bağışlandığını, davacının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup harcandığını kanıtlanması halinde, ancak bu ziynet eşyalarını iadeden kurtulur.” (Ankara BAM, 2. HD, 29.1.2020, E 2019/2846, K 2020/119).

Kadın, rızası hilafına ziynet eşyasının elden çıkarıldığını ve harcandığını iddia etmekte ise bu durumda ispat yükü kadına aittir, HMK gereğince iddiasına ilişkin ortaya çıkacak hukuki sonuçtan istifade edecek olan kadın bunu ispat etmelidir. Burada rıza olmadığına dair ispat kadına aittir.

“Rıza ile karşılıksız verme” ile “iade edilmek üzere verme”nin hukuki sonuçları da farklı olacaktır.

* Rıza ile karşılıksız verme halinde bundan lehe hukuki sonuç çıkaran erkek, bağışlama olarak verme bakımından iddiasını ispat ile yükümlüdür.

* Kadın bunun iade edilmek üzere verildiğini iddia etmekte ise bu durumda kadın kocasıyla arasında “ödünç sözleşmesi” var olduğunu, erkek eşe kendisine bağışlama ile bu eşyanın verildiğini iddia ediyor demektir ki iddiaların ispatı da her iki taraf bakımından buna göre mahkemeye sunulacaktır. Uyuşmazlık aradaki sözleşme ilişkisinin mahiyetine ilişkindir ve sorun da buna göre çözümlenecektir.

* TMK. m. 222/I hükmüne göre de belirli bir malın eşlerden birisine ait olduğunu iddia eden taraf, iddiasını ispat ile yükümlüdür. Ancak kadının kişisel malı ve kontrolü altında olan bu eşyanın rızası hilafına ve iade edilmek şartıyla bozdurulmasında ve harcanmasında Yargıtay ispat külfetini de yine erkeğe yüklemiştir. Bu durumda mevcut Yargıtay kararlarına göre Davalı erkeğin senet ya da tanıkla ziynet eşyasının kadının rızasıyla harcandığını ve alındığını ispat etmesi gerekmektedir. Bu bakımdan ziynet eşyasına dair rızaen işlem yapan erkeğin buna ilişkin kadının rızasını içeren bir belgeyi, gelecekte boşanma aşamasında veya evlilik devam ederken açılan bir davada sorun yaşamaması için kadınla birlikte düzenlemesi ve bu olguyu kayıt altına alması gerekmektedir.

* Kadının evden ayrılmak zorunda bırakılması, kovulması, anne babası evine şiddet sebebiyle sığınmak zorunda kalması, bir anda can havliyle evden uzaklaşması, şiddet görerek ayrılması, eve alınmaması gibi durumlarda, kadının ziynet eşyasını yanına almasının ve zilyedinde bulundurmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu kabul edilmekte ve bu durumda da bu eşyayı kadının yanında götürdüğü konusunda ispat yükünü erkeğe yüklemektedir.

Evlilik Birliği İçerisinde Ziynet Davası Açılabilir Mi?

Evlilik birliği içerisinde de ziynetin iadesi davası açılabilmektedir. Uygulamada çoğunlukla ve ağırlıklı olarak evlilik birliği sona erdikten sonra açılan ziynet eşyasının iadesi davasının evlilik birliği kapsamında açılmasına yasal bir engel de bulunmamaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi çekebilecek makaleler