Edit Content
KURUMSAL
FAALİYET ALANLARI
MEDYA

Akıl Hastalığı (TCK 32) Nedir?

Akıl hastalığı, 5237 sayılı TCK’da “ceza sorumluluğunu kaldıran ya da azaltan” bir hal olarak düzenlenmiştir. Akıl hastalığı, isnad yeteceği bakımından bir bozukluk ve noksanlık hali kabul edilmektedir. Akıl hastalığı suç işlemeye engel bir hal olarak kabul edilmekte ancak kişi hakkında güvenlik tedbiri uygulanabilmektedir.

Akıl hastalığı zihinsel işlev bozukluğu olup, normal bir birey olarak davranma yetisinden yoksunluk halidir. Aklî melekelerdeki her türlü bozukluk akıl hastalığı kapsamında değerlendirilebilmektedir.

          5237 sayılı Türk Ceza Kanunu

          Akıl hastalığı

          Madde 32- (1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.

          (2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.”

          Akıl hastalığı cezai sorumluluk bakımından bütünüyle sorumluluğu ortadan kaldırabileceği gibi cezanın indirilmesi nedeni olarak da kabul edilebilmektedir.

          4721 sayılı TMK hükümlerine göre de akıl astalığı ve zayıflığı bir kısıtlama sebebidir. Konu hakkında Kanun’un 369, 432 ve 436 acı maddelerinde düzenleme yapılmıştı. Buna göre;

          II. Sorumluluk

Madde 369- Ev başkanı, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur.

Ev başkanı, ev halkından akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanların kendilerini ya da başkalarını tehlikeye veya zarara düşürmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.

Zorunluluk hâlinde gerekli önlemlerin alınmasını yetkili makamdan ister.

B. Kısıtlama

I. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı

Madde 405- Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanır.

Görevlerini yaparlarken vesayet altına alınmayı gerekli kılan bir durumun varlığını öğrenen idarî makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.

E. Usul

I. Genel olarak

Madde 436- Koruma amacıyla özgürlüğün kısıtlanması, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tâbidir:

(…)

5. Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, ağır tehlike arzeden bulaşıcı hastalığı olanlar hakkında, ancak resmî sağlık kurulu raporu alındıktan sonra karar verilebilir. (Mülga cümle:6/12/2019-7196/53md.) (…)”

Ceza Ehliyeti Nedir?

Ceza ehliyeti, kişinin işlediği eylemin sonucu olan suç bakımından hukuken sorumlu tutulabilmesi anlamına gelmektedir. Kişinin yaşı, algılama ve yönlendirme yeteneği kapsamında haiz olduğu nitelikler itibariyle ceza sorumluluğu taşıması cezalandırmada temel bir faktör olup, bunu ortadan kaldıran ve azaltan akıl hastalığı genel anlamda TCK’da düzenlenmiştir.

13 yaşından gün almamış çocuk, işlediği eylem bakımından cezai anlamda sorumlu tutulamaz. Engelli bir bireyin de akıl sağlığı bakımından cezai ehliyetinin bulunup bulunmadığı yargılamada değerlendirilmesi gereken bir konudur. Bedensel engellilikten daha fazla zihinsel engellilik ceza ehliyetini ortadan kaldırabilen bir sebep olarak kabul edilebilmektedir.

Ceza Hukukunda Akıl Hastalığının Tespiti Nasıl Yapılır?

Kişinin cezai sorumluluğu bakımından akıl hastası olduğu iddiası varsa ceza sorumluluğunun ve farik mümeyyiz olduğunun tespit edilmesi gerekir. Bu konuda adli psikiyatri hizmetleri kapsamında mahkemenin yapacağı sevk üzerine Adli Tıp Kurumu’nca tespit yapılması ve kişinin ahvali hakkında Sağlık Raporu alınması gerekmektedir.

Ülkemizde ceza sorumluluğuna dair raporlar mahkemeler tarafından yetkili kılınan Psikiyatri ve Adli Tıp Uzmanlarınca özel nitelikte uzman Bilirkişi Raporları ile yapılabildiği gibi Sağlık Bakanlığı bünyesinde bulunan Eğitim ve Araştırma Hastaneleri, Şehir Hastaneleri’nin Yüksek Güvenlikli Adli Psikiyatri Departmanları, Üniversitelerin Adli Tıp ve Psikiyatri Anabilim Dalları, Adalet Bakanlığı bünyesinde bulunan Adli Tıp Kurumu’nun Dördüncü ve Altıncı Kurulları ile Gözlem İhtisas Dairesi tarafından yapılmaktadır

Mahkemelerce sevk edilen kişilerin ceza sorumluluğu veya medeni ehliyet değerlendirmeleri, içerisinde psikiyatri ve adli tıp uzmanlarının bulunduğu, geekli görüldüğünde psikologların ise psikolojik test uygulamalarıyla katkı sağladığı uzman bir Sağlık Heyeti tarafından yapılmaktadır.

Değerlendirme sonucunda, kişinin tam manasıyla cezai sorumluluğunun bulunmadığına ya da ceza sorumluluğunun azalmış olduğuna karar verilmektedir.

Bu durumlar TCK Md. 32’de iki fıkra halinde düzenlenmiş olup, ikinci fıkra kapsamında olan hallerde ceza indirimi benimsenmiştir.

Psikolojik Tedavi Görenler Ceza Alır Mı?

Psikolojik tedavi görenlerin durumunun, akıl hastalığı kapsamında olup olmadığı TCK Md 32 kapsamında yapılacak inceleme ile belirlenebilecektir. Psikolojik hastalıkların tıbben tedavi edilebildiği kabul edilmektedir. Bununla birlikte her psikolojik tedavinin akıl hastalığı kapsamında değerlendirilmesi de mümkün değildir. Psikolojik hastalıklar akıl sağlığını doğrudan olumsuz etkilemeyen ve ceza sorumluluğunu ortadan kaldırması ya da azaltması mümkün olmayan rahatsızlıklardır. TCK Md. 32 kapsamında olmadığı sürece psikolojik hastalıkların ceza sorumluluğuna doğrudan bir etkisi yoktur ve cezayı ortadan kaldıran veya azaltan bir hal kabul edilmesi ancak tıbbi bir raporla belirlenebilir.

TCK 32 (Akıl Hastalığı) Emsal Yargıtay Kararları

* Yargıtay 9. Ceza Dairesi,  Esas : 2023/11658 Karar : 2024/80 Karar T :09.01.2024

“…III. GEREKÇE

1. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, İlk Derece Mahkemesinin soruşturma ile kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdiriyle anılan hükme ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı nazara alındığında yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak; 5237 sayılı Kanun’un 32 nci maddesi uyarınca sanıkta herhangi bir akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunup bulunmadığı, şayet varsa bu nedenle işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azalıp azalmadığı hususunun tespiti için İstanbul Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesinden gözlem raporu aldırıldıktan sonra ayrıca ilgili ihtisas kurulundan da olay tarihinde işlediği suç nedeniyle sanık hakkında aynı Kanun’un 32 nci maddesinin birinci fıkrası veya 32 nci maddesinin ikinci fıkrasının tatbik edilip edilemeyeceğine dair rapor aldırıldıktan sonra hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken sadece Gözlem İhtisas Dairesi raporuna dayanılarak eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması karşısında istinaf başvurusunun kabulü yerine esastan reddine karar verilmesi, hukuka aykırı bulunmuştur.

2. Bozma gerekçesine göre, Tebliğnamede onama isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir

IV. KARAR

Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle sanık müdafii ile katılan Bakanlık vekilinin temyiz istemleri yerinde görüldüğünden Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 31.05.2023 tarihli ve 2023/974 Esas, 2023/1118 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanunun 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğnameye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,…”

*Yargıtay 6. Ceza Dairesi, Esas : 2023/16557 Karar : 2024/150 Karar T. :09.01.2024

“…II. GEREKÇE

5237 sayılı Kanun’un \”Akıl Hastalığı\” başlıklı 32. maddesinin; \”(1) Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur. (2) Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.\” şeklinde olduğu,

Mahkemece inceleme konusu dosya için alınan … Şehir Hastanesinin 17.03.2021 tarihli raporunda \”…ilgili tarihte kişinin TCK 32/2. maddesinde ifade edilen anlamda fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin kısmen azaldığı, suç tarihinden sonra gördüğü tedavilerle klinik belirtilerinde düzelme olduğundan hakkında TCK’nın 57. madde kapsamında akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına gerek bulunmadığı.\” şeklinde görüş belirtildiği hâlde bu rapora rağmen sanık hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.

III. KARAR

1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin KABULÜNE,

2. … 5. Asliye Ceza Mahkemesinin, 06.10.2021 tarihli ve 2020/410 Esas, 2021/630 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanunun 309/3. maddesi ve aynı Kanun’un 309/4. maddesinin (b) bendi uyarınca oy birliğiyle KANUN YARARINA BOZULMASINA,…”

*Yargıtay 1. Ceza Dairesi, Esas : 2020/5348 Karar : 2021/8828 Karar T. :24.05.2021

“…Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık … hakkında mağdur …’a karşı kasten öldürmeye teşebbüs, mağdur …’e karşı nitelikli kasten yaralama, sanık … hakkında mağdurlar … ve ….’a karşı silahla tehdit, mağdurlar …, …., …., ….’a karşı hakaret, mağdur …’a karşı kasten yaralama suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç nitelikleri tayin, sanık … yönden mağdur …’a karşı eylemi nedeni ile haksız tahrik indirim sebeplerinin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, sanık savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık … müdafiinin; bir nedene dayanmayan, sanık … müdafiinin eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeye, lehe hükümlerin uygulanması gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

1) Sanık … hakkında mağdurlar … ve ….’a karşı tehdit, mağdurlar …, …., …. ve ….’a karşı hakaret, mağdur …’a karşı kasten yaralama suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz sebeplerinin incelenmesinde;

Sanık hakkında TCK’nin 106/1-1. Cümle, 125/1-4, 86/2 maddelerine göre hükmedilen tehdit, hakaret ve basit yaralama suçlarının, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nin 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma kapsamına alınmış olması gözetilerek, 6763 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı CMK’nin 253. ve 254. maddeleri gereğince uzlaştırma işlemi yapılması için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi, uzlaştırma girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması halinde yargılamaya devamla hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,

2) Sanık … hakkında mağdur …’e karşı nitelikli kasten yaralama, mağdur …’a karşı kasten öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz sebeplerinin incelenmesinde;

a)Sanık müdafinin 11/12/2017 tarihli dilekçesinde, sanığın cezai ehliyetinin bulunmadığını ileri sürdüğü ve dosya kapsamına sunulan sanık hakkında Uşak Devlet Hastanesince şizoafektif bozukluk tanısı ile tedavi olduğu ve … Devlet Hastanesi’nde psikiyatri polikliniğinde düzenli olarak takip ve tedavi önerildiğine ilişkin belgeler karşısında, sanığın suç tarihi itibariyle ve halen 5237 sayılı TCK’nin 32. maddesi kapsamında akıl hastası olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas dairesinden veya tam teşekküllü ruh sağlığı ve hastalıkları hastanesinden ya da tıp fakültesi psikiyatri ana bilim dalı başkanlığından sağlık kurul raporu aldırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

b) Kabule göre de; Oluşa ve dosya kapsamına göre; katılan sanık … ile sanık … arasında husumet bulunduğu, olay tarihinde aralarında tartışma çıktığı, polis memuru mağdur …’in de aralarında olduğu polis memurlarının olaya müdahale ettikleri, bu esnada sanık …’ın elindeki bıçak ile Gürol’un üzerine yürüdüğü sırada sanığa engel olmak isteyen mağdur …’in araya girmesi ile sanık …’ın Mehmet’i boyun sol tarafından yaraladığının anlaşıldığı olayda, sanığın Gürol’a karşı gerçekleştirmek istediği eylem sırasında mağdur …’in araya gireceğini öngörmesine rağmen fiili işlediği, bu bağlamda eyleminin TCK’nin 21/2 maddesinde nitelendirilen olası kast boyutunda kaldığı anlaşıldığından, sanığın TCK’nin 86/1,3e, 87/1c-d, 21/2 maddeleri gereğince cezalandırılması gerekirken vasıfta hataya düşülerek yazılı şekilde kasten yaralama suçundan cezalandırılması suretiyle fazla ceza tayini,

Bozmayı gerektirmiş, sanık katılan sanıklar müdafilerinin temyiz sebepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle 6723 sayılı Kanun’un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUKun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA,…”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi çekebilecek makaleler