Müdafii Nedir?

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK)  2. maddesine göre müdafii, ceza yargılamasında şüpheli veya sanığın savunmasını yapan avukattır. CMK’nın “Savunma” başlıklı 6. Kısmında yer alan m. 149’a göre şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir; kanunî temsilcisi varsa, o da şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilir. Ceza usul hukukunda müdafii şüpheli yahut sanığın temsilcisi değil, ondan bağımsız bir ceza yargısı süjesidir yani yargılamanın bir öznesidir. Bu nedenle ceza yargılamasında sanık vekili ibaresi kullanılmaz ve ceza yargılamasının her aşamasında sanığı savunan avukat, sanık müdafii olarak adlandırılır.

Müdafii Atanması Zorunlu Mudur, Hangi Durumlarda Olur?

CMK m. 150’ye göre şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir. Yani kural olarak şüpheli ya da sanığa zorunlu müdafii atanması zorunlu değildir. Ancak müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuksa ya da kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsizse talebi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir. Gene alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada da şüpheli ya da sanığa istemi olmasa da müdafii atanır. Başka bir ifade ile;

* şüpheli veya sanığın çocuk olduğu,

*şüpheli veya sanığın kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz olduğu,

*şüpheli veya sanığın alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suç ya da suçlardan dolayı soruşturma veya kovuşturma altında olduğu hallerde zorunlu müdafilik geçerlidir. Bu hâllerde kovuşturma aşamasında sanığa iddianamenin tebliği için çıkarılan çağrı kâğıdına ayrıca “tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde müdafii bulunup bulunmadığını bildirmesi, bildirimde bulunmadığı takdirde barodan bir müdafi görevlendirmesinin isteneceği, görevlendirilen müdafie ödenecek ücretin yargılama giderlerinden sayılacağı ve mahkûmiyeti hâlinde kendisinden tahsil edileceği” hususunu hatırlatan meşruhat verilir. Sanığın tutuklu olması hâlinde Ceza Muhakemesi Kanununun 176 ncı maddesinin üçüncü fıkrası gereğince yapılan işlemler sırasında yukarıda belirtilen meşruhat hatırlatılır. Sanık tarafından bildirimde bulunulmadığı, tebligat yapılamadığı veya tutuklu sanığın müdafii olmadığını bildirmesi hâlinde duruşma günü beklenmeksizin barodan bir müdafi görevlendirmesi istenir. (Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi Ve Vekillerin Görevlendirilmeleri İle Yapılacak Ödemelerin Usul Ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik m. 5)

Müdafi görevlendirilmesi; soruşturma evresinde ifadeyi alan merci veya sorguyu yapan hâkim, kovuşturma evresinde ise mahkeme tarafından barodan talep edilir.

Ceza Soruşturmasında Müdafiin Yetkileri Nelerdir?

Ceza soruşturmasında müdafiin savunma hakkını temsil etmek yetkisi vardır. Bu yetki kapsamında şüpheli veya sanığın haklarını savunur ve onların lehine olan delilleri toplar. Şüpheli ya da sanık müdafiinin dosya inceleme ve dosyadan suret alma yetkisi bulunur. Bu yetki kapsamında dosyayı ayrıntılı bir şekilde inceleyerek savunma stratejisini belirler. Bunlar dışında müdafiinin  şüpheli ya da sanığı temsilen duruşmalara katılma yetkisi; şüpheli veya sanıkla görüşme yetkisi; savunmaya ilişkin delilleri toplama, toplanmasını talep etme yetkisi ve hukuki yardımda bulunma yetkisi de vardır.

Şüphelinin Müdafi Talep Etme Hakkı Var Mıdır?

CMK’nın 149. maddesi uyarınca şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir; kanunî temsilcisi varsa, o da şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilir. Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, zorunlu müdafii gerektirmeyen hallerde, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir (CMK m. 150/1)

Barodan Atanan Müdafii Değiştirilebilir Mi?

CMK’nın 156/3. maddesine göre şüpheli veya sanığın kendisinin sonradan müdafi seçmesi halinde, baro tarafından görevlendirilen avukatın görevi sona erer. Bu maddeden de anlaşıldığı üzere sanık ya da şüpheli barodan atanan müdafii yerine kendisi sonradan bir müdafii seçebilir.

 Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi Ve Vekillerin Görevlendirilmeleri İle Yapılacak Ödemelerin Usul Ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik’in 6/4. maddesine göre müdafi veya vekilin mesleği bırakması ya da kanunî engellerle davadan çekilmesi hâlinde, baro tarafından yeni bir müdafi veya vekil görevlendirilir.

Anılan Yönetmelik’in 6/6. maddesine göre müdafi veya vekil, soruşturma evresinde ya da duruşmada hazır bulunmaz veya vakitsiz olarak duruşmadan çekilir veya görevini yerine getirmekten kaçınırsa, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme derhal başka bir müdafi veya vekil görevlendirilmesi için gerekli işlemi yapar.

MÜDAFİİ KONUSUNDA YARGITAY UYGULAMALARI

Kanunda öngörülen cezanın alt sınırının beş yıldan fazla olması dikkate alındığında adil ve etkin yargılanma hakkı kapsamında, istemi olup olmadığına bakılmaksızın 5271 sayılı CMK’nin 150/3. maddesi uyarınca sanığa müdafii atanması sağlanmalıdır

Somut olayda, kovuşturma aşamasında, sanığın sorgusunun yapılması, TCK’nin 158/3. maddesinin uygulanması ihtimaline karşı ek savunma hakkı verilmesi, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasına karşı diyeceklerinin sorulması gibi esasa etkili işlemler sırasında kendisinin seçtiği bir müdafii hazır bulunmadığı gibi 5271 sayılı CMK’nin 156. maddesi gereğince sanığa resen bir müdafii de tayin edilmediği, kendisine isnat edilen üç veya daha fazla kişi ile birlikte nitelikli dolandırıcılık suçu bakımından 5237 sayılı CMK’nin 158/1-f-son bentleri uyarınca dört yıldan on yıla kadar hapis cezası öngörüldüğü, suçun üç veya daha fazla kişi ile birlikte işlenmesi nedeniyle aynı Kanun’un 158/3. maddesine göre herhangi bir takdir hakkı kullanılmaksızın yarı oranda artırım yapılmasının zorunlu olduğu, bu kapsamda, üç veya daha fazla kişi ile birlikte nitelikli dolandırıcılık suçu bakımından Kanunda öngörülen cezanın alt sınırının beş yıldan fazla olması dikkate alındığında adil ve etkin yargılanma hakkı kapsamında, istemi olup olmadığına bakılmaksızın 5271 sayılı CMK’nin 150/3. maddesi uyarınca sanığa müdafii atanması sağlanıp yargılamasının yapılarak bundan sonra eylemlerinin ve hukuki durumunun tayin ve takdirinde zorunluluk bulunmasına rağmen bu hususun gözardı edilmesi, aynı Kanun’un 289/1-h bendi kapsamında hukuka kesin aykırılık hâli olarak saptanmış ve bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının yerinde olduğu sonucuna varılmıştır. (Y 11. CD, 18.03.2025 T, 2025/774 E.,  2025/3651 K.)

İtiraz hakkının kullanılabilmesi için yaşı küçük şüpheliyi “temsilen” zorunlu müdafiine de ilgili kararın tebliğ edilmesi gerekir

Dosya kapsamına göre; 30.04.2017 tarihli eylemi nedeniyle verilen 16.10.2017 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin karar şüpheliye tebliğ edilmiş ise de, müdafiine tebliğ yapılmadığı, kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair karara yaşı küçük şüphelinin ve dolayısıyla şüpheliye soruşturma aşamasında 5271 sayılı CMK’nın 150/2. maddesi uyarınca atanan zorunlu müdafiinin de itiraz hakkının bulunduğu, itiraz hakkının kullanılabilmesi için yaşı küçük şüpheliyi “temsilen” zorunlu müdafiine de ilgili kararın tebliğ edilmesi gerektiği, şüpheli ve müdafiine usûlüne uygun tebliğ yapılmadığı için erteleme kararının usûlüne uygun şekilde kesinleştiğinden söz edilemeyeceği, usûlsüz olarak verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı gibi, erteleme süresinin de işlemeye başlamayacağı, bu nedenle ihlâl kabul edilen 30.01.2018 tarihli eylemin erteleme süresi içinde işlendiğinden söz edilemeyeceği gözetilerek, Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 13.11.2020 tarihli bozma kararı doğrultusunda Mahkemesince, kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca “durma” kararı verilerek, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın, karara karşı, tebliğ tarihinden itibaren 5271 sayılı CMK’nın 173. maddesinin 7499 sayılı Kanun ile değişik haline göre “iki hafta” içinde ilgili sulh ceza hakimliğine itiraz hakkı bulunduğu ihtarı ile birlikte usûlüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesinin sağlanması ve usûlüne uygun şekilde kesinleştirilmesini takiben geçerli tebligat işlemleri yapılarak erteleme ve denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesine karar verilmesi gerekirken, kovuşturma şartının gerçekleşmediğinden bahisle “düşme” kararı verilmesi ve yargılamanın sonlandırılması,

Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür. ( Y 10. CD 25.03.2025 T, 2025/712 E.,  2025/3487 K.)

Sanığın mazeret dilekçesi veren müdafinin yokluğunda karar verilemez

5271 sayılı Kanun’un 188 inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi gereğince “Müdafiin mazeretsiz olarak duruşmaya gelmemesi veya duruşmayı terzk etmesi halinde duruşmaya devam edilebilir.“ şeklindeki düzenleme karşısında, sanık …’ın mazeret dilekçesi veren müdafinin yokluğunda karar verilemeyeceği, nitelikli yağma suçu bakımından kanun maddesinde öngörülen cezanın alt sınırına göre, 5271 sayılı Kanun’un 150 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca zorunlu müdafii bulundurulmadan hüküm kurulmak suretiyle aynı Kanun’un 289/1-e maddesine aykırı davranılmış olması,

Bozmayı gerektirmiştir. ( Y 6. CD 11.03.2025 T, 2025/412 E.,  2025/2857 K.)

Beraat eden kendisini zorunlu müdafii ile temsil ettiren sanık lehine vekâlet ücreti ödenmesi gerekir

Sanık … Hakkında Kurulan Hükmün Vekalet Ücreti Yönünden İncelenmesinde;

Sanık müdafiinin temyiz dilekçesi kapsamına göre, vekalet ücreti ile sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.

Karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 14/4. maddesinde yer verilen; “Beraat eden ve vekil veya müdafii ile temsil edilen sanık yararına Hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir. Bu hüküm, sanığın 04.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince görevlendirilen müdafii bulunması durumunda kovuşturma için Hazineden alınan ücretin mahsubu suretiyle uygulanır.” şeklindeki düzenleme karşısında, kendisini zorunlu müdafii ile temsil ettiren sanık lehine vekâlet ücreti ödenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesinin,

Hukuka aykırı olduğu değerlendirilmiş; ancak bu hususun Yargıtay tarafından düzeltilmesi mümkün görülmüştür. ( Y 10. CD 29.04.2025 T, 2025/175 E.,  2025/4987 K.)

Sanık müdafiinin hazır olmadığı karar oturumunda Cumhuriyet savcısının esas hakkında mütalaada bulunduğu dikkate alınmaksızın sanık hakkında hüküm kurulması bozma nedenidir

Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren yağma suçundan yapılan yargılama sırasında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 150/3. maddesi uyarınca zorunlu müdafii görevlendirilmesi yapılmış ise de sanık müdafiinin hazır olmadığı karar oturumunda Cumhuriyet savcısının esas hakkında mütalaada bulunduğu dikkate alınmaksızın sanık hakkında hüküm kurulması suretiyle 5271 sayılı Kanun’un 150/3, 188/1 ve 289/1-e maddelerine aykırı davranılması bozmayı gerektirmiştir. ( Y 6. CD  06.03.2025 T, 2025/11 E.,  2025/2721 K.)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi çekebilecek makaleler