İzinsiz Ses ve Görüntü Kaydı Alma Suçu

İzinsiz Ses ve Görüntü Kaydı Alma Suçu

Özel hayatın gizliliği hakkı 1982 tarihli T.C. Anayasası’nın 20. maddesi altında güvence altına alınmıştır. Bu nedenle özel hayatın gizliliğinin korunması amacıyla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 132. maddesinde haberleşmenin gizliliğini ihlal, 133. maddesinde kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması ile 134. maddesinde ise özel hayatın gizliliğini ihlal suçları düzenlenmiştir. Kişilerin izni olmaksızın ses ve görüntülerinin kaydedilmesi anayasal bir hakkın ihlali yanında TCK’da düzenlenen özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlara vücut verir.

* Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu ( TCK m. 132)

Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu TCK’nın 132. maddesinde düzenlenmiştir. Madde metni şu şekildedir;

“Madde 132- (1) Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu gizlilik ihlali haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, verilecek ceza bir kat artırılır.

(2) Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Ek cümle: 2/7/2012-6352/79 md.) İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.”

Madde metninden de anlaşıldığı üzere kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak, bu gizlilik ihlalinin haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılacaktır. Haberleşme içeriklerinin hukuka aykırı olarak ifşası halinde ise fail iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Tarafı olduğu haberleşme içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa eden fail bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak, ifşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı ceza verilecektir.

TCK m. 137 uyarınca bu suçun kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle yahut belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.

TCK m. 139 uyarınca bu suçun takibi şikayete bağlıdır.

* Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu (TCK m. 133 )

Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu TCK’nın 133. maddesinde düzenlenmiştir. Madde metni şu şekildedir;

Madde 133- (1) Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Katıldığı aleni olmayan bir söyleşiyi, diğer konuşanların rızası olmadan ses alma cihazı ile kayda alan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

(3) (Değişik: 2/7/2012-6352/80 md.) Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verileri hukuka aykırı olarak ifşa eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve dörtbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.

Madde metninden de anlaşıldığı üzere kişiler arasındaki herkese açık olmayan özel konuşmaların, konuşmayı gerçekleştirenlerden herhangi birinin rızası olmadan bir aletle dinlenmesi ya da ses kayıt cihazı ile kayıt altına alınması yani izinsiz ses kaydı suçtur ve fail iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Aleni olmayan bir söyleşinin kaydedilmesi de aynı suça vücut verir ancak onun cezası altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıdır. Aleni olmayan konuşmaların kaydedilerek ifşa edilmesi ya da ifşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması  ise iki yıldan beş yıla kadar hapis ve dörtbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu anlamda, istisnalar dışında, muhatabının rızası olmadan telefonla ses kaydı yapılması da bu anlamda suç teşkil edecektir. Burada istisna olarak telefon konuşması sırasında tehdit edilen kişinin tehdit eden karşı tarafın rızası olmadan tehdit içerikli bu konuşmayı kaydetmesi gösterilebilir, bu halde tehdit mağdurunun eylemi suç oluşturmayacak ve hatta tehdit eden ile ilgili yürütülecek soruşturma ve kovuşturmada delil olarak değerlendirilebilecektir.

TCK m. 137 uyarınca bu suçun kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle yahut belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

TCK m. 139 uyarınca bu suçun takibi şikayete bağlıdır.

* Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu ( TCK m. 134 )

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu TCK’nın 134. maddesinde düzenlenmiştir. Madde metni şu şekildedir;

Madde 134- (1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.[53]

(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/81 md.) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.”

Madde metninden anlaşıldığı üzere kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak; gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde ise verilecek ceza bir kat artırılacaktır. Başka bir ifade ile gizli çekim suçtur. Kişilerin özel hayatına ait görüntülerin ve seslerin ifşa edilmesi  iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak; ifşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunacaktır.

 Özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir. Bu nedenle, kamuya açık alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez. Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik” prensibi geçerli olup, kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yapıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kapsamına dahildir; ancak, süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına dahil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez. Sonuç olarak, bir olay ya da bilginin, özel hayat kapsamına girip girmediği belirlenirken, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, sosyal ilişkileri, içinde bulunduğu fiziki çevrenin özellikleri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler göz önüne alınmalıdır. (Y 12. CD 28/11/2018 T, 2018/4903 E- 2018/11371 K)

TCK m. 137 uyarınca bu suçun kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle yahut belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.

TCK m. 139 uyarınca bu suçun takibi şikayete bağlıdır.

Hangi Durumlarda Ses ve Görüntü Kaydı Almak Suç Sayılır?

TCK m. 132/1 uyarınca haberleşmenin ihlali suçu kapsamında kişiler arasındaki sesli ya da görüntülü konuşmaların kayıt alınması suç oluşturacaktır.

TCK m. 133/1 uyarınca kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların dinlenmesi ve  seslerin kayıt altına alınması suçtur. Aleni olmayan bir söyleşinin kayıt altına alınması da bu suçun kapsamındadır. Bu kayıtların ifşası veya basın yayın yolu ile yayılması da bu suç kapsamındadır. İzinsiz ses kaydı cezası da bu madde kapsamında olabilecektir.

TCK m. 134’te düzenlenen gizliliğin ihlalinden bahsedebilmek için ise gizliliğin özel bir çaba gösterilerek aşılması gerekmektedir. Bu nedenle failin öğrenmek için özel çaba sarfetmediği algılama hareketleri bu suçu oluşturmaz.

TCK m. 134’te düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçu gereği özel hayata ilişkin ses ve görüntülerin kişilerin rızası olmaksızın kayıt altına alınması suçtur. Üstelik bu TCK’nın 134. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halidir. Zira 134. maddenin 1. fıkrasının 1. cümlesinde düzenlenen suç kişinin özel hayatının gizliliğinin her hangi bir alet kullanılmaksızın çıplak göz ya da kulakla doğrudan doğruya izlenmesi ve dinlenmesi suretiyle işlenmesini kapsar.

TCK m. 134/1. fıkrasının 2. cümlede kişilerin özel hayatının gizliliğinin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlali düzenlenmiştir ve biraz önce de belirttiğimiz üzere bu daha ağır cezayı gerektiren nitelikli bir haldir. Bu suç seçimlik hareketlidir. Bu suçun oluşması için ses kaydı, görüntü kaydı ya da fotoğraf çekilmesi şeklindeki hareketlerden bir ya da bir kaçının gerçekleştirilmesi gerekir.

Ceza Kanununa Göre İzinsiz Kayıt Almanın Yaptırımı

TCK’nın 132/1. maddesinde düzenlenen haberleşmenin ihlali suçu kapsamında kişiler arasındaki sesli ya da görüntülü konuşmaların kayıt alınması suçunun cezasıdır ve ihlal haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, verilecek ceza bir kat artırılır. TCK m. 132/2. maddesinde düzenlenen haberleşme içeriklerinin ifşası suçunun cezası iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır. TCK m. 132/3. fıkrada düzenlenen kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa suçunun cezası ise  bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.

TCK m. 133/1’de düzenlenen kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleme veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydetme suçunun cezası ki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır. TCK m. 133/2’de düzenlenen  katıldığı aleni olmayan bir söyleşiyi, diğer konuşanların rızası olmadan ses alma cihazı ile kayda alma suçunun cezası altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezasıdır. TCK m. 133/3’e göre kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verileri hukuka aykırı olarak ifşa etme suçunun cezası iki yıldan beş yıla kadar hapis ve dörtbin güne kadar adlî para cezasıdır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.

TCK m. 134/1’de düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun cezası bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıdır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır. TCK m. 134/2’de düzenlenen kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa etme suçunun cezası iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.

Mahkemede Delil Olarak Kullanılan İzinsiz Kayıtların Geçerliliği

Bu hususta zaman zaman bazı uygulamalar oturmuş olmakla birlikte bazı durumlara ilişkin kafa karışıklıkları mahkemeler ve Yargıtay düzeyinde farklı uygulamalara sebep olmaktadır. Bazı mahkemeler ve Yargıtay kararları bazı hallerde izinsiz yapılan kayıtları delil olarak kabul ederken, bazıları ise kabul etmeyebilmektedir. Ancak kişinin kendisine karşı suç işleneceğini düşünüp buna ilişkin ses kaydı alması YCGK tarafından delil olarak kabul edilmektedir. Örneğin bir kimse, kendisini tehdit edeceğini düşündüğü bir kişiyi telefonla aradığında bunun sesini kaydetmesi ve mahkemeye sunması ceza mahkemelerince kabul edilmektedir.

Boşanma davası gibi özel hukuk davalarında da kişinin kendisinin veya bir yakının iddiasını ispatlamak amacıyla yapılan kayıtlar tek seferlik kayıtlar da delil değerine sahiptir.

Sosyal Medyada Paylaşılan Kayıtların Sorumluluğu

TCK m. 132, 133 ve 134’te düzenlenen özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı işlenen suçların basın ve yayın yoluyla yayımlanması anılan suçların daha ağır cezayı gerektiren nitelikli haline vücut verecektir.  Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçların sosyal medya paylaşımları yoluyla işlenmesi halinde suçun temel şekline göre daha ağır cezalar verilecektir.

İzinsiz Ses ve Görüntü Kaydı Suçunda Şikayet Süreci

 TCK m. 139’a göre TCK m. 132, 133 ve 134’te düzenlenen özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı işlenen suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlıdır. Şikayet hakkı failin ve fiilin öğrenildiği tarihten itibaren altı ay içinde kullanılmalıdır.

ÖZEL HAYATA VE HAYATIN GİZLİ ALANINA KARŞI SUÇLAR HAKKINDA YARGITAY UYGULAMASI

Kişiler arasındaki görüşmenin ani gelişen bir durum olmadığı, katılanın amacının bir gün öncesinde sanığın kendisine hakaret ettiği iddiasını delillendirmek olduğu, ihlal edilen menfaat ile korunan menfaat dengesinde, sanığın özel hayatının gizliliğinin ve hayatının gizli alanının korunması hakkının ağır basan menfaat olduğu dolayısıyla Mahkeme tarafından hükme esas alınan görüşme kaydının hukuka uygun bir delil olmadığından hükme esas alınamayacağı anlaşılmaktadır

Sanıkla katılan arasında araç kiralama sözleşmesinin kurulduğu, katılanın kiraladığı bu araçla kaza yapması üzerine sanığın katılandan uğradığı zararı gidermesini istediği, bu kapsamda sanığın katılana 05/02/2012 tarihinde, sanığa ait iş yerinde; “şerefsizsin, karaktersiz bir insansın” demek sureti ile hakaret ettiği, katılanın sanığa ait dükkana olaydan bir gün sonrası 06/02/2012 tarihinde tekrar gittiği, aralarında geçen görüşmeyi sanığın bilgisi olmadan katılanın gizli bir şekilde kayda aldığı, konuşma dökümünde katılanın sanığa: “abi sen bana neden karaktersizsin diyorsun ki” dediği, sanığın katılana “karaktersizsin” diye tekrarladığı, katılanın sanığa: “abi neden öyle bişey diyorsun ki” dediği, sanığın katılana: “karaktersizsin, terbiyesizsin…” dediğinin anlaşıldığı, bunun üzerine katılanın sanık ve temyiz dışı sanığın kendisini tehdit ettiği ve sanığın hakarette bulunduğuna ilişkin şikayeti üzerine başlatılan soruşturmada düzenlenen iddianame ile yargılama yapıldığı, yargılama sonunda da sanık ve temyiz dışı sanığın, katılanı tehdit ettiğine yönelik delil yetersizliğinden beraat kararı verildiği, sanığın hakaret eylemi nedeni ile de: “Katılanın sanıklara ait Rent A Car’dan araç kiraladığı ve kiraladığı bu araçla kaza yaptığı, bunun üzerine katılanın 05/02/2012 günü sanığın işyerine gittiği, sanıkların katılandan 1.000 TL para istedikleri, katılanın vermek istemediği, bunun üzerine sanık …’in katılana işyerinde “şerefsizsin, karaktersiz bir insansın” şeklindeki sözlerle hakaret ettiği, sanık …’in böylece üzerine atılı hakaret suçunu işlediği, iddia, sanığın kaçamaklı ikrarı, katılanın kayıt ettiği ses CD’sinde bu sanığın 3. şahıs olarak bu sözleri söylediğinin CD dökümünde yer alması ve tüm dosya kapsamından anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile sanığın mahkumiyetine karar verildiği, mahkumiyet hükmünü sanığın temyiz etmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/220569 sayılı, 30/06/2015 tarihli tebliğnamesi ile hükmün onanması yönünde görüş bildirdiği, Dairemizin yukarıda ayrıntıları ile belirtilen kararı ile de hükmün bozulmasına karar verildiği görülmüştür.

B. Olayın Değerlendirilmesinde;

Ceza yargılamasının asıl amacı; hukukun toplanmasına izin verdiği delillerin yine hukuka uygun yöntemlerle toplanarak, bu şekilde maddi gerçeğe ulaşmaktır. Maddi gerçek, şüpheden ari ve kesin olarak belirlendiğinde ceza yargılaması amacına ulaşacaktır. Olayla fail arasındaki irtibatı deliller sağlamaktadır. Ceza yargılamamızda delil serbestisi prensibi kabul edilmiş olup hakim, hukukun toplanmasına izin verdiği deliller hukukun izin verdiği yöntemlerle toplanmışsa bu delillerle hükmünü verecektir. Bu ilkeye 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 217. maddesinde: “Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.” denilmek suretiyle atıf yapılmıştır. Delil serbestisi sınırsız bir serbesti olmayı delil yasakları ile sınırlandırılmaktadır. Delil yasakları delil elde etme ve delil değerlendirme yasakları olarak iki bölümde incelenmektedir. Hukuka uygun olarak elde edilmeyen yani delil elde etme yasağı ihlal edilerek elde edilen delillerin hükme esas alınıp alınamayacağı alanı öğreti ve uygulamada tartışmalı bir alandır. CMK’nın 217. maddesi her somut olay bakımından ayrı ayrı değerlendirilmeli, korunan menfaat ile ihlal edilen menfaat arasındaki denge her olayda ayrıntılarıyla irdelenmeli, tüm sonuçları ile birlikte değerlendirildikten sonra bir hükme varılmalıdır.

Teknolojinin gelişmesine paralel olarak elektronik ortamda yapılan işlemlerin sayısının artması ile kişisel verilerin korunması ve gizliliği konusu da gündeme gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve kanunlarında kişisel verilerin gizliliği ve korunmasıyla alakalı bir takım düzenlemeler mevcuttur. Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasasının 20.maddesi ile düzenlenen “herkesin özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahip olduğu, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı”, 21. maddesinde düzenlenen “konut dokunulmazlığı”, 22. maddesinde düzenlenen “haberleşme hürriyeti”, 24.maddesinde düzenlenen “din ve vicdan hürriyeti”, 25. maddesinde düzenlenen “düşünce ve kanaat hürriyeti”, ifadelerinin hepsi kişilik haklarının korunmasına yönelik tedbirlerdir. Yine Türk Medeni Kanununda da kişiliğin korunmasına yönelik maddeler mevcuttur. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda (TCK) ise kişisel verilerin korunmasına yönelik kişilere karşı suçları düzenleyen ikinci kısmının, “özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar” başlıklı dokuzuncu bölümünde düzenleme yapılmıştır. Kişisel veri ulusal ve Uluslar arası pek çok hukuksal düzenlemede: “Belirli ya da belirlenebilir nitelikteki bir kişiye ilişkin her türlü bilgidir.” Şeklinde tanımlanmaktadır. (Elif Küzeci, Kişisel Verilerin Korunması, 1. Baskı, Ankara, 2010. s.9) Bu tanımdan yola çıkarak kişilerin kayda alınan seslerinin de kişisel veri olduğu açıktır. Kaldı ki TCK’nın 133/1. maddesinde: “Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenleme yapılmak sureti ile kişisel veri olan konuşmanın hukuka aykırı olarak kayda alınamayacağı güvence altına alınmıştır.

Öte yandan temel sorun kaydedilen görüşme/konuşma içeriğinde, kaydeden kişiye yönelik suç teşkil eden bir ifade içeriği olması durumunda, bu kaydın hukuka uygun olup olmayacağı ve ceza yargılamasında hükme esas olup olmayacağı her somut olaya göre değerlendirilmelidir.

Yargılamaya konu olayda; katılan, 05/02/2012 tarihinde sanığın kendisine hitaben “şerefsizsin, karaktersiz bir insansın” demek sureti ile hakaret ettiğini beyan etmektedir. Ancak suçun işlendiği bu tarihte suçla ilgili herhangi bir yasal başvuru yapmak yerine ertesi gün olan 06/02/2012 tarihinde sanığın yanına tekrar giderek onun bilgisi haricinde önceden görüşmeyi kayıt altına almaya başlamıştır. Sanığa 06/02/2012 tarihli görüşme içeriğinde henüz sanığın bir hakaret söylemi yokken “abi sen bana neden karaktersiz” diyorsun ki demek sureti ile onun kendisine tekrar hakaret etmesi durumunda bunu kayda almayı amaçlamıştır. Kişinin kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak, bir daha kanıt elde etme ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda karşı tarafla yaptığı konuşmaları kayda alması halinin hukuka uygun olduğu itiraza konu edilen kararımızda da belirtilmiştir. Oysa burada kişiler arasındaki görüşmenin ani gelişen bir durum olmadığı, katılanın amacının bir gün öncesinde sanığın kendisine hakaret ettiği iddiasını delillendirmek olduğu, ihlal edilen menfaat ile korunan menfaat dengesinde, sanığın özel hayatının gizliliğinin ve hayatının gizli alanının korunması hakkının ağır basan menfaat olduğu dolayısıyla Mahkeme tarafından hükme esas alınan görüşme kaydının hukuka uygun bir delil olmadığından hükme esas alınamayacağı anlaşılmaktadır.( Y 18. CD 18/12/2017 T, 2017/6841 E.,  2017/15004 K.)

Ses kaydını içeren CD’nin katılanın özel hayatına ilişkin olması ve inceleme dışı sanık …’nin beyanından da anlaşılacağı üzere katılanın özel hayatının, bu seslerin sanığın isteği üzerine kayda alınması suretiyle ihlâl edilmesi ve katılanın söz konusu eylemden dolayı sanık hakkında şikâyetçi olması nedeniyle yargılama şartının da gerçekleştiği ve sanığın eyleminin TCK’nın 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal etme suçuna azmettirme kapsamında kaldığı göz önüne alınmalıdır

Aralarında önceye dayalı husumet bulunan katılan ve sanığın, kasten yaralama, hakaret ve tehdit suçlarından katılan sanık sıfatıyla Eskişehir 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/1132 esas sayılı dosyasında taraf oldukları, bu dosyanın yargılaması sırasında inceleme dışı sanık … ile katılan arasında gerçekleşen ve inceleme dışı sanık … tarafından kaydedilen yüz yüze konuşma kayıtlarının sanık tarafından mahkemeye delil olarak sunulduğu anlaşılan olayda;

TCK’nın 133. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları bir aletle dinleme veya ses alma cihazı ile kaydetme suçunun failinin, konuşmanın tarafı olmayan üçüncü kişinin olmasının gerektiği ve konuşmanın tarafı olan kişinin, bu suçun faili olamayacağı, aynı maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen katıldığı aleni olmayan söyleşiyi kaydetme suçunun oluşabilmesi içinse en az üç kişinin bir arada bulunmasının arandığı, bu suçun failinin, münhasıran söyleşiye katılan kişilerden birinin olmasında zorunluluk bulunduğu ve dolayısıyla iki kişi arasında geçen bir konuşmada, taraflardan birinin diğerinin rızası olmaksızın bu konuşmayı bir ses alma cihazı ile kaydetmesi hâlinin maddenin ikinci fıkrası bakımından tipik bir fiil olmadığı, yine maddenin üçüncü fıkrasında düzenlenen kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen verileri hukuka aykırı olarak ifşa etme suçunun konusunun, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen veriler olduğu, suç tarihinde yürürlükte bulunan hâliyle üçüncü fıkrada suçun konusunun, 133. maddenin birinci ve ikinci fıkrasında tanımlanan suçların işlenmesi ile elde edilen veriler olarak açıkça sınırlandırıldığı hususları dikkate alındığında, sanığın inceleme dışı sanık … ile katılan arasında gerçekleşen ve inceleme dışı sanık … tarafından kaydedilen yüz yüze konuşmaları mahkemeye sunmak şeklindeki eyleminin TCK’nın 133. maddesinde düzenlenen suçu oluşturmadığı anlaşılmış ise de;

Sanık tarafından Eskişehir 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/1132 esas sayılı dosyasına sunulduğu kabul edilen iddianameye konu ses kaydını içeren CD’nin katılanın özel hayatına ilişkin olması ve inceleme dışı sanık …’nin beyanından da anlaşılacağı üzere katılanın özel hayatının, bu seslerin sanığın isteği üzerine kayda alınması suretiyle ihlâl edilmesi ve katılanın söz konusu eylemden dolayı sanık hakkında şikâyetçi olması nedeniyle yargılama şartının da gerçekleştiği ve sanığın eyleminin TCK’nın 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal etme suçuna azmettirme kapsamında kaldığı, suça konu sesleri içeren CD, buna ilişkin bilirkişi incelemesi ve söz konusu CD’nin mahkemeye sunulduğu hususunda gerek katılan gerekse sanık tarafından ileri sürülen bir itirazın bulunmadığı da gözetildiğinde, özel hayatın gizliliğini ihlal suçu bakımından eksik araştırma bulunmadığı kabul edilmelidir.

Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır. ( YCGK 15.03.2023 T, 2018/243 E.,  2023/160 K.)

Sürekli denetim ve gözetim altına alınan mağdurların gün içerisinde, niçin, nasıl, nerede, ne zaman görüştüklerini ve aralarındaki ilişkinin boyutunu ortaya çıkaran görüntülerinin, mağdurların özel yaşam alanı kapsamında yer alması nedeniyle sanık …’in sübut bulan eyleminden dolayı özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekir

Özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir. Bu nedenle, kamuya açık alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez. Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik” prensibi geçerli olup, kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yapıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kapsamına dahildir; ancak, süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına dahil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez. Sonuç olarak, bir olay ya da bilginin, özel hayat kapsamına girip girmediği belirlenirken, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, sosyal ilişkileri, içinde bulunduğu fiziki çevrenin özellikleri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler göz önüne alınmalıdır.

Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre, sanık … ile mağdur …’nın tarafı oldukları boşanma davasının devam ettiği ve adı geçenlerin uzun süredir fiilen ayrı yaşadıkları dönemde, sanık …’in, eşi ile diğer mağdur … arasında ilişki olduğunu ispatlamak amacıyla, şapka ve maske takıp, onları takip ederek, kamuya açık alanlarda mağdurların yan yana fotoğraflarını çekmek suretiyle TCK’nın 134/1. madde ve fıkrasındaki özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;

Sürekli denetim ve gözetim altına alınan mağdurların gün içerisinde, niçin, nasıl, nerede, ne zaman görüştüklerini ve aralarındaki ilişkinin boyutunu ortaya çıkaran görüntülerinin, mağdurların özel yaşam alanı kapsamında yer alması nedeniyle sanık …’in sübut bulan eyleminden dolayı özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, “…kamusal alanda bu şekilde fotoğraf çekmenin özel hayatın gizliliği olarak değerlendirilemeyeceği…” biçimindeki, özel hayatı salt mekana indirgeyen ve yasal olmayan gerekçe ile sanık … hakkında beraat kararı verilmesi bozma nedenidir. (  Y 12. CD 28.11.2018 T, 2018/4903 E.,  2018/11371 K.)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi çekebilecek makaleler