Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Nedir?
Destekten yoksun kalma tazminatı, kusura binaen meydana gelen bir olay/trafik kazası sonucunda kişinin hayatını kaybetmesi sonrasında ölenin maddi desteğinden yoksun kalan kişi ya da kişilerin talep edebileceği bir tazminat türüdür. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53/1-3 maddesinde destekten yoksun kalma tazminatı “Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.” olarak tanımlanmıştır. Destekten yoksun kalma tazminatı; ölen kişinin yaşarken destek verdiği kişilerin aldığı desteğin, ölüm sonucu ortadan kalkması sebebiyle destek alanların maruz kaldıkları zarardır. Bu tazminat, genellikle trafik kazaları, iş kazaları veya diğer haksız fiiller sonucu meydana gelen ölüm olaylarında gündeme gelir.
Destekten yoksun kalma tazminatını talep edebilecek kişiler, vefat eden kişinin bakmakla yükümlü olduğu veya fiilen destek sağladığı kişilerdir. Eş, çocuklar, bakımından sorumlu olduğu anne-baba, yakın akrabalar yanında fiilen destek olduğu, burs verdiği öğrenci, kirasını ödediği sevgilisi dahi bunu talep edebilir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, destek olan kişi öldüğünde, ölenin sağlığında destek olduğu veya ileride destek olacağı kişileri korumayı, destek olanın destek olduklarının ölümünden önceki sosyal, ekonomik durumlarını mümkün olduğu ölçüde sürdürebilmelerini sağlayan, ölüm sebebiyle uğramış oldukları zararı, ölüme sebebiyet verenden tazmin edebilmelerini amaçlayan bir tazminat türüdür.
Destekten yoksun kalma tazminatı ölüm sebebiyle ortaya çıkan zarardan bağımsız bir zarara ilişkindir ve yansıma bir zarardır.
Destekten yoksun kalma tazminatı ölenin yaşı ile destek süresi, ölenin geliri, destekten yoksun kalanların yaşı ile ondan bu desteği alanların durumu değerlendirilerek belirlenen bir tazminat türüdür.
Destekten yoksun kalma tazminatı maddi ve manevi tazminat olarak talep edilebilir.
Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesi talep edilebilir. (BK m.56/2).
Destekten yoksun kalma tazminatı olarak istenebilecek maddi tazminatın kapsamı Borçlar Kanunu m. 53’te belirlenmiştir ve buna göre ölüm hâlinde uğranılan ve istenebilecek maddi zararlar şunlardır;
-Cenaze giderleri.
-Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
-Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.
Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hangi Durumlarda Talep Edilebilir?
Destekten yoksun kalma tazminatı, TBK’da yapılan düzenlemeye göre, haksız fiil sorumluluğu kapsamındaki eylemler sonucunda meydana gelen kusura dayalı ölüm olayları sebebiyle istenebilecektir. Buna göre;
-Hukuka aykırı bir fiil ile destekte bulunan kişi ölmüş olmalıdır.
-Hukuka aykırı fiilden bir zarar meydana gelmiş olmalıdır.
– Hukuka aykırı fiil ile meydana gelen zarar arasında illiyet bağı olmalı ve zarar bunun sonucu oluşmalıdır.
-Hukuka aykırı fiil kusurla işlenmiş olmalıdır ve fiili işleyen kusuruyla buna sebep olmalıdır.
– Hukuka aykırı fiili sonucunda ölen kişi ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gereklidir.
Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Başvuru Süreci Nasıl İşler?
- Sigorta Şirketine Başvuru Yapılması Şartı:
Trafik kazalarından kaynaklı meydana gelen ölümlerde kazaya neden olan aracın zorunlu mali mesuliyet sigortasını yapanlar da destekten yoksun kalma tazminatı ve sair tazminat alacaklarından kanunen sorumlu olup bu kapsamda dava açılmadan önce 2918 sayılı KTK m. 97 uyarınca sigorta firmasına başvuruda bulunulması zorunludur. Yine iş kazası sonucu meydana gelen ölümlerde, SGK ve varsa işçinin iş kazası sigortasına başvuru yapılabilmektedir.
- Dava Açılması:
Meydana gelen haksız fiil ne sebeple meydana gelirse gelsin gerekli belgeler hazırlandıktan sonra sorumlu olan kişilere karşı yetkili ve görevli mahkemede dava açılması gereklidir. Bu kapsamda aşağıdaki belgelerin var olmasına bakılır;
- Başvuruyu yapacak olan kişi, destekten yoksun kaldığı yakınının vefat belgesini mahkemeye sunmalıdır.
- Başvuruyu yapacak olan kişi, kimlik belgesi, ikametgâh belgesi ve diğer kişisel belgelerini sunmalıdır.
- Destekten yoksun kalan kişi, vefat edenden maddi olarak destek aldığını kanıtlayan belgeleri sunmalıdır. Örneğin banka hesapları, maaş bordroları, yönlendirilen faturalar vb.
- Destekten yoksun kalan kişinin vefat edenden maddi destek aldığını desteklemek için önemli bir kanıt niteliği taşıyan tanıkların kimler olduğu ve yazılı beyanları.
Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Nasıl Hesaplanır?
Destek payı, destek (olan kişi) yaşıyor olsa idi kazancının destek olduğu kişiler arasındaki orantısal değeridir. Ancak destek payı ile miras payı aynı oranda değildir. Keza destekten yoksun kalan kişinin mirası reddetmesi halinde de destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakkı bulunmaktadır.
Destek olan destek alandan yaşça küçük ise destek alanın bakiye ömrü dikkate alınarak hesaplama yapılmalıdır. Eşler bakımından ise, sağ kalan eşin evlenmesi halinde ölen eşin desteği sona ereceğinden evlenme tarihine kadar olan süre üzerinden hesaplama yapılmalıdır.
Çalışan ve maddi destekte bulunan kişinin, hayatının sonuna kadar eşine, annesine, babasına, çocuğuna vs. aynı maddi ölçüde destek olması beklenemez. Nitekim, kişinin çalışmaya devam edip veya çalışmaya başlayıp 60 yaşına kadar olan süre aktif dönem, emekli olup çalışmayı bıraktığı zamandan bakiye ömre kadar geçen süre ise pasif dönem olarak kabul edilecektir. Yargıtay kararlarında pasif döneme 60 yaşından sonra geçildiği kabul edilmektedir. Destekten yoksun kalma tazminatında, ölen kişinin kaza tarihindeki esas kazancı belirlenmelidir. Keza destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken aktif dönem için desteğin ispat edilen kazancının üzerinden, pasif dönem içinse asgari ücret üzerinden bir hesaplama yapılacaktır.
Destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken, desteğin bakiye ömrü, desteğin aktif-pasif yaşam dönemi, desteğin kazancı ile destekten yoksun kalanlarının paylarının yanı sıra tazminattan yapılacak indirim nedenleri de hesaplamalarda göz önünde bulundurulmalıdır.
Geçmişte Yargıtay, hak sahiplerinin bakiye ömürlerinin, Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanması gerektiğini kabul etmekteydi. Ancak Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, … Üniversitesi ve … Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlandıktan sonra Yargıtay PMF yaşam tablosunu esas almaktan vazgeçmiştir. Diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine TRH 2010 Yaşam Tablosu ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiğinden, güncel Yargıtay kararları tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosunun esas alınması doğrultusundadır. (Yargıtay 4. HD 07/07/2021 T, 2021/17154 E., 2021/4325 K.)
Destekten yoksun kalma tazminatı hesabında, sigorta firması tarafından hak sahiplerine ödenen tutarın hesaplama gününe kadar geçen süredeki işlemiş yasal faizi ile birlikte mahkemece hesaplanan tutardan mahsup edilmesi gerekmektedir. Bunun dışında destek olan kişinin, trafik kazasının meydana gelmesinde kusuru bulunması halinde hükmedilecek olan destekten yoksun kalma tazminatından desteğin kusuru (mütefarik kusur) oranında indirim yapılacaktır. Destek ile haksız fiili gerçekleştiren arasında hatır taşıması var ise bu da tazminattan indirim nedenidir. Gene ebeveynler tarafından çocuk ergin olana kadar yaptıkları yetiştirme masrafları da destekten yoksun kalma tazminatından indirilmelidir. Yargıtaya göre yetiştirme gideri %5’tir.
Ölen kişinin yakınları ölüm nedeniyle yaşadığı acı, keder ve üzüntünün karşılanması amacıyla manevi tazminat da talep edebilirler. Manevi tazminat miktarı, mahkemenin takdir yetkisi ile belirlenir. Bu belirlemede, ölen kişi ile tazminat talep eden kişiler arasındaki yakınlık derecesi, ölümün gerçekleşme şekli ve koşulları (örneğin, bir trafik kazası veya iş kazası sonucu ölüm), ölüm olayının aile üzerindeki psikolojik ve sosyal etkileri dikkate alınmaktadır.
Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Davası Hangi Mahkemede Açılır?
Destekten yoksun kalma tazminatı, kural olarak davalının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesinde açılır. Haksız fiillerden kaynaklanan bu tür maddi tazminat davaları, davalının ikametgahı, haksız fiilin işlendiği yer ve özellikle iş kazalarında şirket merkezi veya işlemi yapan şubenin bulunduğu yer yetkili mahkemelerdir. Yani haksız fiil halinde, davacı kanunun yetkilendirdiği birden fazla yetkili mahkemeden hangisini tercih ederse o mahkemede destekten yoksun kalma tazminatı davasını açabilme hakkına sahiptir.
Genel görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
Bunun yanında iş kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı davalarında görevli mahkeme iş mahkemeleridir.
Taraflardan birinin zorunlu sigortaya ilişkin sigorta şirketi olması durumunda görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. Burada kasko sigortasına dikkat etmek gerekir zira Yargıtay’a göre kasko sigortası tüketici işlemi olarak değerlendirildiğinden bu durumda sigortacıya karşı tüketici mahkemesinde dava açılmalıdır.
Destekten Yoksun Kalma Tazminatında Faiz Türü Nedir ve Ne Zaman İşlemeye Başlar?
Destekten yoksun kalma tazminatında faiz haksız fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren işler ve faiz türü yasal faizdir.
Destekten Yoksun Kalma Tazminatında Zamanaşımı Süresi Ne Kadardır ve Ne Zaman İşlemeye Başlar?
Destekten yoksun kalma tazminatı isteminin zamanaşımı süresi, zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenilmesinden itibaren 2 yıldır (BK m. 72). Destekten yoksun kalma tazminatı nedeniyle zamanaşımı süresinin başlangıç tarihi ölüm tarihidir.
Tazminat yükümlüsü veya zarar sonradan öğrenilse bile, her halûkarda destekten yoksun kalma nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı 10 yılda zamanaşımına uğrar. Destekten yoksun kalma tazminatı istemine konu olan fiil aynı zamanda suç ise, suç için öngörülen ceza zamanaşımı süresi içinde tazminat davası açılabilir. Başka bir ifade ile tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.
DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI KONUSUNDA YARGITAY UYGULAMALARI
İş kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı davasında tarafların kusur oran ve aidiyetinin tespiti gerekir.
Öte yandan davacılar desteğinin kusuru yönünden yapılan incelemede ise; Öte yandan dosya kapsamında yer alan 16.11.2017 tarihli iş sağlığı güvenliği ekipmanı zimmet belgesinde emniyet kemerinin sigortalıya teslim edildiğinin anlaşıldığı, sigortalının olaydan önce de aynı yerde 4 günlük çalışmasının bulunduğunun belirtilmiş olması karşısında, 6331 sayılı Kanun’un 19/2-c maddesi kapsamında çatıda çalışması için emniyet kemerini bağlamasına ve güvende kalmasını sağlayacak yaşam hattının tesis edilmesini işverenden talep ettiğini ortaya koyan bir delilin dosya kapsamında yer almadığı, aynı zamanda çatı gibi yüksekte yapılan çalışmalarda önündeki tehlikeleri görmek açısından geri geri manevra yapmasının ortaya koyabileceği tehlikeleri de öngörebilecek olmasına göre sigortalının kusursuz olduğuna yönelik tespitin yerinde olmadığı açıktır. Ayrıca her ne kadar TBK’nun 74 üncü maddesi kapsamında ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ilişkin kararı, hukuk hâkimini bağlamayacak ise de bu ceza dava dosyası kapsamında tespit edilen delil ve olguların hukuk hakimi için delil özelliği bulunduğu da açıktır. Bu cümleden olarak Ceza dava dosyasında müteveffaya tali kusur verilmesine ilişkin delil ve olgular ile SGK müfettişi tarafından düzenlenen rapor ile SGK tarafından açılan rücu dava dosyasında alınan raporda da aynı olayla ilgili davalıya % 30 oranında kusur verilmiş olduğu da gözetilerek … sigortalının kusurunun oran ve aidiyetinin değerlendirilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde kusursuz olduğunun kabulü hatalı olmuştur.
- Bu açıklamalar doğrultusunda Mahkemece yapılacak iş, tarafların kusur oran ve aidiyetinin tespiti için, dosyanın iş kazasının gerçekleştiği alanda uzman A sınıf iş güvenliği uzmanlarından oluşturulacak 3 kişilik bilirkişi heyetine tevdi edilmesi, sonucuna göre tespit edilecek kusur oranların da (kararın davacı tarafça temyiz edilmemiş olması nedeniyle davalı taraf lehine oluşan usuli kazanılmış haklara göre) maddi tazminat hesabında hükme esas alınan hesap raporuna uygulanması suretiyle davacıların maddi tazminat alacaklarının ve hakkaniyete uygun manevi tazminat alacaklarının belirlenmesi, giderek davacının maddi ve manevi tazminat istemleri hakkında usule uygun bir karar verilmesinden ibarettir.
- Öte yandan davalı … Gaz Şirketi vekilinin davaya cevap vermiş olduğu halde gerek İlk Derece, gerek Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararlarda iş bu dilekçenin süresinde olup olmadığı belirtilmeden cevap dilekçesi ile getirilen açıklamalara yer verilmemiş olması da usul ve yasaya aykırı olmuştur. (Y10.HD 10.09.2024 T, 2024/6918 E., 2024/8349 K.)
Ölüm halinde poliçe üst limitinin kişi başına düşecek miktarı kesinlik sınırının altında ise itiraz hakem heyeti kararı temyiz edilemez
Dosya içeriğine göre Sigorta Tahkim Komisyonuna yapılan başvuruda davacı 5,00 TL üzerinden fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak destekten yoksun kalma tazminatı talebiyle dava açmış ise de Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından kazanın meydana gelmesinde tüm kusurun davacının desteğinde olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, davacı tarafından karara itiraz edilmesi üzerine, İtiraz Hakem Heyetince aynı gerekçe ile itirazın reddine karar verilmiştir. Davacı tarafından temyize konu edilen miktar her ne kadar 5,00 TL olsa da kaza tarihinde ölüm halinde poliçe üst limitinin kişi başı 175.000,00 TL olduğunun anlaşılmasına göre, davacı tarafından her halde temyiz edilebilecek en üst miktar İtiraz Hakem Heyetinin karar tarihi 23.11.2023 itibari ile kesinlik sınırı olan 238.731,00 TL’nin altında kalmaktadır. (Y4.HD 26.06.2024 T, 2024/5840 E., 2024/6534 K.)
Desteğin eşi davacının yeniden evlendiği tarihten sonraki dönem için de destek hesabı yapılmış olması bozma nedenidir
Davacı, davaya konu trafik kazasında hayatını kaybeden …’nın desteğinden mahrum kaldığını ileri sürerek tazminat isteminde bulunmuştur. Destekten yoksun kalma iddiası ile açılan dava, ölümden sonraki süre boyunca doğacak zararın tazmini talebini kapsamaktadır. Bu nedenle yargılama boyunca davacının değişen durumu tazminatın belirlenmesi yönünden etkili olacaktır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53 üncü maddesi gereği destekten yoksun kalma tazminatının mahiyeti ve amacı, ölenin eylemli yardımını alanların, desteğin ölümünden sonra da bu yardımdan mahrum kalmaması olduğuna göre destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilebilmesi için her şeyden önce destek alma hakkı olan kişinin, destek alma ihtiyacının devam etmesi gerekir. Bu itibarla; dul kalan eşin yeniden evlenmesi halinde destekten yoksun kaldığı sürenin önceki eşin ölüm tarihi ile yeniden evlenme tarihi arasındaki süreye göre hesaplanması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinde, davacının 02.09.2023 tarihinde, desteğin ölümünden sonra evlendiği anlaşılmaktadır.
Hakem Heyetince davacı eşin evlendiği hususunun göz önünde bulundurularak desteğin ölüm tarihi ile davacının yeniden evlendiği tarihe kadarki gerçek zararının hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınıp sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken desteğin eşi davacının yeniden evlendiği tarihten sonraki dönem için de destek hesabı yapılmış olması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. ( Y4.HD 24.06.2024 T, 2024/4904 E., 2024/6393 K.)
İtiraz Hakem Heyetinin karar süresi işin heyete intikalinden itibaren 2 ay olup, davacı ara karar gereklerini yerine getirmiş olmasına rağmen cevap beklenmeden ve 2 aylık karar süresi dolmadan davanın usulden reddine karar verilmesi hatalıdır
Uyuşmazlık; davalı … şirketi tarafından Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) poliçesi ile teminat altına alınan aracın karıştığı trafik kazasında yolcunun vefatı nedeniyle desteğini yitirenlerin destekten yoksun kalma tazminatı talebine ilişkindir.
Dairemizin 21.02.2022 tarihli kararı ile davacının Suriye uyruklu olması sebebiyle teminat yatırmak zorunda olup olmadığının araştırılması ve teminat yatırması zorunluluğu bulunuyorsa teminatın yatırılması için süre verilmesi, yatırılmaz ise davanın usulden reddine karar verilmesi ve davaya konu kazanın iş kazası olduğu tespiti yapılmış olması nedeniyle davacılara rücuya tabi gelir bağlanıp bağlanmadığının araştırılması için İlk Derece Mahkemesi kararı bozulmuştur. İtiraz Hakem Heyetince bozma kararının gereklerinin yerine getirilmesi bakımından 07.12.2022 tarihli ara karar ile davacıya teminat yatırması için süre verilmiş, verilen süre içinde davacı tarafından teminat yatırılmış, 12.12.2022 tarihli ara karar ile 15 günlük süre içinde rücuya tabi gelir bağlanıp bağlanmadığının bildirilmesi için SGK’ya başvurulması ve bu başvurunun belgelendirilmesi için süre verilmiş, davacı verilen süre içinde SGK’ya başvuru yapmış ve başvuruyu belgelendirmiştir. Bu aşamadan sonra İtiraz Hakem Heyeti 03.01.2023 tarihinde tahkim süresinin kısıtlı olduğunu, davalının süre uzatımına muvafakat vermediğini, istenen belgelerin bu süre içinde sunulamayacağını, bu belgeler olmadan karar verilemeyeceğini belirterek davayı usulden reddetmiştir. Ancak 5684 sayılı kanunun 30/12 maddesi gereğince İtiraz Hakem Heyetinin karar süresi işin heyete intikalinden itibaren 2 ay olup, davacı ara karar gereklerini yerine getirmiş olmasına rağmen cevap beklenmeden ve 2 aylık karar süresi dolmadan davanın usulden reddine karar verilmesi hatalıdır. ( Y4.HD 27.05.2024 T, 2024/4533 E., 2024/5304 K.)
Taksirle öldürme kapsamında cezayı gerektiren bir fiil söz konusu olduğundan destekten yoksun kalma tazminatı davası da 15 yıllık ceza zamanaşımına tabi olacaktır
Sigorta ettiren/sigortalının sorumluluğunun temeli haksız fiile ilişkin olup, 6098 sayılı Kanun’un 72 nci maddesine göre, tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten göz önüne alındığında destekten yoksun kalma tazbaşlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacaktır. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. O halde, somut olayda taksirle öldürme kapsamında “cezayı gerektiren bir fiil” in söz konusu olduğu, ceza davasının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66 ncı maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi uyarınca onbeş yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, davanın 23.07.2005 olay tarihi üzerinden onbeş yıl geçmeden açılmış olduğu, ceza kanunlarının öngördüğü daha uzun zamanaşımı süresinin, davada yer alan zarar görenin desteğinden yoksun kalan miraşçıları yönünden de uygulanacağı dikkate alındığında, somut olayda zamanaşımının gerçekleşmediği açıktır. O halde, işin esasına girilerek bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. ( Y 11.HD 22.10.2024 T, 2024/4512 E., 2024/7461 K.)
Davacı PMF yaşam tablosuna göre hesaplama yapılan bilirkişi raporuna itiraz etmediğinden ve bilakis talebini buna göre arttırdığından, davalı lehine kazanılmış hak oluşur; artık davacının TRH 2010 yaşam tablosuna göre hesaplama yapılmadığına dair temyiz ve itirazı dinlenmez
Bölge Adliye Mahkemesinin “Eldeki dava da mahkemece hükme esas alınan 05.02.2021 tarihli aktüer raporu, PMF Yaşam Tablosuna göre hazırlanmıştır. Her ne kadar Yargıtay Dairelerinin güncel içtihatlarında, tazminat hesaplamasında TRH 2010 Yaşam Tablosunun kullanılması kabul edilmekteyse de hak sahipleri için daha kısa ömür süreleri belirleyen PMF 1931 Yaşam Tablosunu kullanan aktüer raporu usulüne uygun davacılar vekiline tebliğ edilmesine rağmen, davacılar vekilince söz konusu rapora itiraz edilmeyerek, maddi tazminata ilişkin dava değeri aktüer raporu doğrultusunda arttırılmıştır. Bu durum davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşturduğundan, davacılar vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Yine aktüer raporu davalı vekiline usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen, davalı vekili süresi geçtikten sonra rapora itiraz etmiştir. TRH 2010 Yaşam Tablosunun kullanılması Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından kabul edilmekteyse de hak sahipleri için daha kısa ömür süreleri belirleyen PMF 1931 Yaşam Tablosunu kullanan aktüer raporu davalı lehine olduğundan ve istinaf edenin sıfatı ile aleyhe hüküm verme yasağı gereğince, davalı vekilinin bu husustaki istinaf itirazının da reddine karar vermek gerekmiştir.” şeklindeki kararı usul ve yasaya uygundur. (Y 4. HD 29.04.2024 T, 2022/1899 E., 2024/3915 K.)
Hesaplamada TRH-2010 Tablosunun kullanılması gerekir ise de davacılar vekilince Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararına itiraz edilirken hesaplamada PMF 1931 Tablosunun uygulanması talep edilmiş olmakla buna göre hesaplama yapılan rapor esas alınmalıdır
Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, davacıların desteğinin meydana gelen kazada öldüğünü açıklayıp destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunmuş, tazminatın tespitine yönelik olarak Uyuşmazlık Hakem Heyetince alınan raporda iki seçenekli rapor düzenlenmiş, buna göre, progresif rant yöntemi ve bakiye ömrün tespitinde PMF 1931 Tablosu kullanılarak, diğer seçenekte de TRH 2010 Tablosu ve %1.8 teknik faiz kullanılarak hesaplama yapılmış, davacı tarafça PMF 1931 Tablosunun ve progresif rant yönteminin esas alındığı hesaplamaya göre tazminat talebi ıslah edilmiş, Uyuşmazlık Hakem Heyetince TRH Tablosu ve %1.8 teknik faiz kullanılarak yapılan hesaplama dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
Tazminat hesabında her ne kadar bakiye ömrün tespitinde kullanılan verilerde TRH-2010 Tablosunun kullanılması gerekir ise de davacılar vekilince Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararına itiraz edilirken hesaplamada PMF 1931 Tablosunun uygulanması talep edilmiş olmakla buna göre yapılması gereken iş, tazminat hesabında progresif rant yönteminin ve PMF 1931 Tablosunun kullanıldığı hesaplamanın karara esas alınmasından ibarettir. Açıklanan nedenlerle dosya kapsamında bulunan ve Uyuşmazlık Hakem Heyetince alınan tazminat bilirkişi raporuna göre (PMF Tablosunun kullanıldığı) karar verilmek üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir. ( Y 4. HD 17.11.2022 T, 2021/18454 E., 2022/14907 K.)
TRH 2010 yaşam tablosundaki daha uzun yaşam süresine göre yapılacak hesaplamanın PMF yaşam tablosuna göre verilen ilk kararı temyiz eden davalı aleyhine sonuç yaratacağı da gözetildiğinde TRH 2010 yaşam tablosuna göre karar verilmesi yönündeki Yargıtay bozma kararı direnme üzerine kaldırılmalıdır
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi yeni tarihli kararları daimi iş gücü kaybı ve destek tazminatı hesaplamalarında, bakiye ömür süresi tespitinde daha güncel ve ülkemize ait veriler kullanılarak hazırlanmış olan TRH 2010 yaşam tablosunun esas alınmasının gerçek zarar tespiti ve uygulama birliği açısında daha isabetli olacağı, bu yönde uygulama yapılması yönündedir. Ancak maddi tazminat hesaplamalarında TRH 2010 yaşam tablosunun uygulanması yönünde emredici bir yasal düzenleme bulunmadığından taraflarca ileri sürülmez ise resen dikkate alınması gereken bir neden olarak kabul edilemeyeceği kanaatine varılmıştır. İlk derece mahkemesince verilen karara karşı sadece davalı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalının istinaf nedenleri arasında bakiye yaşam süresine ilişkin açık bir itiraz bulunmakta ise de maddi tazminat bakımından hükme esas alınan 18/01/2019 tarihli aktüerya bilirkişi raporunda da ” diğer yandan, ‘TRH-2010 yaşam tablosundaki bakiye ömür süreleri, PMF-1931 yaşam tablosundaki bakiye ömür sürelerinden daha uzundur, Eldeki dosyadan örneklenecek olursa, ölen …, 27/11 1960 doğumludur. Ölümü tarihinde 51 yıl, 5 ay, 25 gün yaşındadır. Bakiye ömrü, PMF-1931 bakiye ömür tablosuna göre 21 Yıl 1 ay 25 gündür. Aynı yaş karşılığı TRH-2010 (Erkek) yaşam tablosu bakiye ömrü, 24 Yıl, 11 ay 5 gündür. Bu durumda, her ne kadar bu tablo halen kabul edilmese de TRH-2010 tablosu esas alınıp hesaplama yapılacak olursa daha uzun destek süresi hesaplanacağı, dolayısı ile uzamış destek süresine göre daha fazla tazminat hesaplanacağı ve davalı vekilinin itirazının kendi aleyhine sonuç yaratacağı da açıktır.” şeklinde TRH 2010 yaşam tablosundaki bakiye ömür süresine göre hesap yapılmama nedeni açıklanmıştır. Gerçekten desteğin bakiye ömür süresinin TRH 2010 yaşam tablosuna göre tazminat hesabı yapılması halinde aradaki 3 yıl için yapılacak hesaplama ile daha yüksek bir tazminat bulunacağından davalı aleyhine sonuç yaratacağı ve usuli kazanılmış hak nedeniyle istinaf eden aleyhine olacak şekilde daha fazla tazminata hükmedilemeyeceği açıktır. 6100 sayılı HMK’nun 266 maddesi hükümleri uyarınca genel bilgi ve tecrübe ile ya da hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgi ile tespitti mümkün olan bir konuda bilirkişiye başvurulamaz. Dava dosyası içindeki veriler itibarıyla, TRH 2010 yaşam tablosuna göre yapılacak tazminat hesabının davalı aleyhine sonuç verip vermeyeceği genel bilgi ve tecrübe yanında hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgi ile tespit ve değerlendirilmesi mümkün olduğundan, davalı aleyhine olacağı belirgin olan fazla tazminat hesaplanması yönünde ek bilirkişi raporu alınmasına gerek görülmemiştir. Ayrıca davanın geçirdiği yargılama süresi gözetildiğinde, makul süreden daha uzun süren yargılamanın, sonuca etkisi olmayacağı açık olan bir konuda alınacak ek bilirkişi raporu ile daha da uzamasına yol açacağı için usul ekonomisine de uygun olmayacaktır. O halde TRH 2010 yaşam tablosuna göre hesaplama yapılmamış olmasındaki yanlışlık istinaf edenin sıfatı itibarıyla sonuca etkili görülmemiş ve aktüerya hesap uzmanı bilirkişinin raporunda davacı yararına hesaplanan tazminata hükmedilmiş olduğu…..” gerekçesiyle, davacılar tarafından kararın temyiz edilmediği de dikkate alınarak, usuli kazanılmış haklar gözetilerek (tazminata esas alınan gelir, esas alınan asgari ücret yılı, işlemiş/işleyecek dönem tarihleri gibi) davacıların desteğinin ve davacı …’in muhtemel bakiye yaşam süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmesi suretiyle tazminat miktarının hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınması yönündeki Dairemiz bozma ilamına karşı direnme kararı verilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 373/5. maddesi gereği yapılan incelemede her ne kadar Dairemiz bozma ilamında temyiz edenin sıfatına göre, davacı tarafından kararın temyiz edilmediği de dikkate alınarak, usuli kazanılmış haklar gözetilerek karar verilmek üzere Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuş ise de 51 yaşında olan bir erkek kişinin PMF 1931 yaşam tablosuna göre bakiye yaşam süresi 21,15 yıl iken TRH 2010 yaşam tablosuna göre bu süre 24,93 yıl olarak gösterilmiştir. Açıklanan nedenle, TRH 2010 yaşam tablosundaki daha uzun yaşam süresine göre yapılacak hesaplama davalı aleyhine sonuç yaratacaktır. Bu durumda yeniden bilirkişi raporu alınmasının yargılamanın uzamasına sebebiyet verecek olması ve usul ekonomisi de birlikte gözetildiğinde direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, Dairemizin bozma kararı kaldırılarak temyiz incelemesine geçildi.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle HMK 355. maddesindeki kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş olmasına, dava şartları, delillerin toplanması ve hukukun uygulanması bakımından da hükmün bozulmasını gerektirir bir neden bulunmamasına ve TRH 2010 yaşam tablosundaki daha uzun yaşam süresine göre yapılacak hesaplamanın ilk kararı temyiz eden davalı aleyhine sonuç yaratacağı da gözetildiğinde bölge adliye mahkemesi kararının onanması gerekmiştir. ( Y 4. HD 20/06/2022 T, 2021/27402 E., 2022/9115 K.)
Somut olayda TBK’nun 52. maddesinde düzenlenen müterafik kusurun varlığı söz konusu ise her bir davacı için ayrı ayrı hesaplanan tazminatlardan en son müterafik kusur indiriminin yapılması gerekir
Destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin davalarda, aktüerya alanında uzman bilirkişiden alınacak raporda, davacıların her biri için destekten yoksun kalacakları sürenin ayrı ayrı belirlenmesi, buna göre her bir davacının hak edeceği tazminat miktarının hesaplanması gerekir.
Öte yandan eğer davacılara, davalı … tarafından davadan önce bir ödeme yapılmış ise, sigorta şirketi tarafından yapılan ödemeyi destekten yoksun kalma tazminatı hesabı yapılmadan önce alan davacılar, hesap tarihine kadar geçen süre nedeni ile aldıkları paranın yasal faizi kadar kazanım elde etmiş olacaklarından, zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davacılara yapılan sigorta ödemesinin, ödeme günü ile destekten yoksun kalma tazminatının hesaplandığı güne kadar geçen süredeki işlemiş yasal faizi de hesaplanarak, ödeme tutarı ile birlikte hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatından indirilmesi gerekir.
Bütün bu hesaplamalardan sonra eğer somut olayda TBK’nun 52. maddesinde düzenlenen müterafik kusurun varlığı söz konusu ise her bir davacı için ayrı ayrı hesaplanan tazminatlardan en son müterafik kusur indiriminin yapılması gerekir.
Somut olayda, davacıların kazada yolcu olan desteği vefat etmiş olup; davalı … tarafından davadan önce 26/04/2018’de davacı eş …’a 111.654,33 TL, davacı çocuk …’a 14.350,00 TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır.
Dosyada mevcut 01/03/2019 tarihli aktüer bilirkişi raporunda, davalı … şirketinin davacılara tahkim öncesinde yaptığı ödeme tarihi itibariyle davacı eş …’ın eşi …’nin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalma zararı 139.641,64 TL olarak hesaplanmıştır. Uyuşmazlık Hakem Heyetince, hesaplanan 139.641,64 TL tazminat üzerinden, araçta yolcu olarak bulunan desteğin emniyet kemeri takmaması nedeniyle müterafik kusuru bulunduğu için %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılmış; bakiye zararın 111.713,31 TL olduğu belirtilerek bu rakam üzerinden de davacı eş …’a davadan önce davalı … tarafından yapılan 111.654,33 TL ödeme tenzil edildikten sonra zararın 59,31 TL olduğu hesaplanmış ve davacı … için davalının yaptığı ödemenin yeterli olduğu gerekçesiyle …’ın destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
Yine aynı tarihli aktüer bilirkişi raporunda, davalı … şirketinin davacılara tahkim öncesinde yaptığı ödeme tarihi itibariyle davacı çocuk …’un annesi …’nin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalma zararı 19.316,67 TL olarak hesaplanmıştır. Uyuşmazlık Hakem Heyetince, hesaplanan 19.316,67 TL tazminat üzerinden, araçta yolcu olarak bulunan desteğin emniyet kemeri takmaması nedeniyle müterafik kusuru bulunduğu için % 20 oranında müterafik kusur indirimi yapılmış; bakiye zararın 15.453,34 TL olduğu belirtilerek bu rakam üzerinden de davacı çocuk …’a davadan önce davalı … tarafından yapılan 14.350,00 TL ödeme tenzil edildikten sonra zararın 1.103,34 TL olduğu hesaplanmış, davacı … için hesaplanan 15.453,34 TL ile davalının yapmış olduğu 14.350,00 TL arasındaki fark olan 1.103,34 TL’nin fahiş bir fark olmaması sebebiyle davacı …’un destekten yoksun kalma tazminatının reddine karar verilmiştir.
Ancak Uyuşmazlık Hakem Heyetinin yaptığı bu hesaplama yöntem ve sırası, yukarıda açıklandığı üzere Dairemizin yerleşik içtihatlarına uygun değildir. Bu halde Uyuşmazlık Hakem Heyetince öncelikle 01/03/2019 tarihli aktüer bilirkişi raporunda rapor tarihi itibariyle hesaplanan davacılardan … için 174.975,99 TL ve … için 26.969,56 TL tazminattan, davacılara davadan önce davalı … tarafından yapılan ödemenin güncellenmiş hali ile ulaşılan rakamın düşülmesi, bundan sonra bulunan rakam üzerinden müterafik kusur indirimi yapılması gerekirken, hesaplamaya ilişkin sıralama hatası yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. (Y 4. HD 17/01/2022 T, 2021/7248 E., 2022/501 K.)
Zarar gören 3. kişi konumunda olan davacının maddi zararının belirlenmesinde, desteğin kazadaki kusuru davacılara yansımayacağı gibi KTK’nın 88. maddesindeki müteselsil sorumluluk ilkesinin sonucu olarak, kazaya karışan karşı araç sürücüsünün kazadaki kusuru da davacının sıfatı nedeniyle davacıya yansıtılamayacaktır; zarardan müteselsilen sorumlu olan davalı sigortacı ödeme yaptıktan sonra diğer müteselsil sorumlulara rücu hakkını kullanabilir
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Birleşen dosyada, davacı taraf, davalının trafik sigortacısı olduğu araç ile desteğinin sevk ve idaresindeki aracın karıştığı kazada ölümü nedeniyle ve zarar gören 3. kişi sıfatıyla destekten yoksun kalma tazminatı isteminde bulunmaktadır. Davacının talebi ve iddia ettiği zarar, ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatına dayanmaktadır. Dolayısıyla, davacının ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan, doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusuru davacıya yansıtılamayacak ve desteğin kusuru onun desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyecektir (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas- 2012/92 Karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2012/17-1491 Esas- 2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca). Bu durum karşısında; davacının, zarar gören 3. kişi sıfatına dayanan zarar giderim talebi nedeniyle, davacı desteğinin kazadaki kusurunun davacıya yansıtılamayacağı, kazaya karışan karşı aracın ZMSS poliçesini düzenleyen davalı sigortacının zarardan sorumlu olduğu gözetilerek değerlendirme yapılması gerekir.
Mahkeme tarafından yaptırılan kusur incelemesinde, davacılar desteğinin kazada %75 ve kazaya karışan karşı araç sürücüsünün %25 oranında kusurlu olduğu saptanmış; bozmadan sonra aktüer bilirkişi tarafından hazırlanan rapor ile kusur indirimi yapılarak hesap edilmiş, netice olarak mahkemece kusuru indirilmek suretiyle bulunan 33.398,15TL destekten yoksun kalma tazminatına karar verilmiştir.
KTK’nın 88. maddesindeki “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur” düzenlemesi ile birden fazla kişinin zararı tazminle yükümlü olması durumunda zarar görene karşı müteselsil sorumluluk ilkesi benimsenmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 61. (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 51.) maddesindeki “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” düzenlemesine göre de, zarar gören 3. kişi konumunda olan davacı zararın tamamını, isterse sorumluların hepsinden isterse bir kısmından isteyebilir. Davacı, açıkça kusur oranında sorumluluğa karar verilmesini istemediğine göre, davacının desteğinin de kusurunun bulunması davalı sigortacının müteselsil sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır.
Açıklanan maddi ve hukuksal olgulara göre mahkemece; zarar gören 3. kişi konumunda olan davacının maddi zararının belirlenmesinde, desteğin kazadaki kusurunun davacılara yansımayacağı; KTK’nun 88. maddesindeki müteselsil sorumluluk ilkesinin sonucu olarak, kazaya karışan karşı araç sürücüsünün kazadaki kusurunun da davacının sıfatı nedeniyle davacıya yansıtılamayacağı; zarardan müteselsilen sorumlu olan davalı sigortacının ödeme yaptıktan sonra diğer müteselsil sorumlulara rücu hakkını kullanabileceği hususları göz önünde bulundurularak, herhangi bir kusur indirimi yapılmaksızın hesaplanan tazminatın (davalı sigortacının poliçe limiti dahilinde) hüküm altına alınması gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. ( Y 17. HD 27/02/2020 T, 2018/3488 E., 2020/2231 K.)
Davada, müteselsil sorumlulardan birinden tazminat talep edildiğinden davacıların destekten yoksun kalma tazminatının (kendi kusurları oranında indirim yapıldıktan sonra) tamamının davalıdan müteselsil sorumluluk ilkesi gereğince tahsiline karar verilmesi gerekir
Dosya kapsamına göre, davacıların oğlu …’un 13.02.2013 olay tarihinde evlerinin damında oynarken davalı kuruma ait enerji nakil hattına temas etmesi sonucunda 05.04.2013 tarihinde vefat ettiği, bilirkişi raporlarına göre enerji nakil hattının düz damlı evler için yatay uzaklığının minimum 4 mt olması gerekirken 3.5 mt olduğu ve olayda davacı anne, babanın %30, davalı …’ın %30, dava dışı bina sahibi ….’un %30, dava dışı … Belediyesinin %10 kusurlu olduğu, … bilirkişi raporuna göre davacıların destekten yoksun kalma tazminatının PMF tablosuna göre 31.328 TL, davacıların kusur oranına göre indirim yapıldığında 22.824 TL olduğu anlaşılmaktadır.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin tüm, davacılar vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, hükme esas alınan bilirkişi raporunda olay nedeniyle davalının %30, dava dışı bina sahibinin %30, dava dışı belediyenin %10 kusurlu olduğu açıklandığına göre davada müteselsil sorumluluk ilkesinin uygulanması gerekir. Birlikte sorumluluk(müteselsil sorumluluk) halinde, birden fazla sorumluluk bulunduğu durumda alacaklı dilediği sorumluya başvurarak alacağın tamamını tahsil etme imkanını elde eder. Müteselsil sorumlulukta tek zarar ve tek tazminat ilkesi geçerlidir.
TBK’nun 61.(BK’nun 50.ve 51.) maddesinde yer alan “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” TBK’nun 163.(BK’nun 142.) maddesi gereğince; “Alacaklı, borcun tamamını veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder.” denilmektedir.
Davada, müteselsil sorumlulardan birinden tazminat talep edilmektedir.
Bu durumda, mahkemece; davacıların destekten yoksun kalma tazminatının(kendi kusurları oranında indirim yapıldıktan sonra) tamamının davalıdan müteselsil sorumluluk ilkesi gereğince tahsiline karar verilmesi gerekirken, davalının kendi kusur oranında indirim yapılarak maddi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiştir. (Y 3. HD 26.01.2016 T, 2015/1643 E., 2016/729 K.)