Davadan Feragat Nedir?
Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir (HMK m. 307/1). 6100 sayılı Kanun’un 307 nci maddesinde feragat tanımlanmış ve davacının talep sonucundan (6100 sayılı Kanun md. 119/1-ğ) kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak ifade edilmiştir. Davadan feragat eden davacı, bununla dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde istemiş olduğu haktan tamamen veya kısmen vazgeçmektedir. Hiç kimse kendi lehine olan bir davayı açmaya zorlanamayacağı gibi (6100 sayılı Kanun md. 24), davacı da açmış olduğu bir davayı sonuna kadar takip etmeye zorlanamaz. Medeni usul hukukunda kural olarak hüküm kesinleşinceye kadar bazı istisna davalar dışında her davadan feragat edilebilir.
Feragat yalnız mevcut davadan değil, o dava ile istenen haktan da vazgeçme anlamına gelmektedir. Davadan feragat neticesinde feragate konu teşkil eden hak tamamen düşer ve artık bir daha dava konusu yapılamaz. Hiçbir kimse kendi lehine olan bir davayı açmaya zorlanamayacağı gibi, davacı da açmış olduğu bir davayı sonuna kadar takip etmeye zorlanamaz. Usul hukukumuzda kural olarak hüküm kesinleşinceye kadar her davadan feragat edilebilir (HMK. m.310).
Davadan Feragat Nerede Düzenlenmiştir?
Davadan feragat HMK m. 307 vd. hükümlerinde düzenlenmiştir.
Davadan Feragat Ne Şekilde Yapılır?
Feragat davaya son veren taraf işlemlerinden biri olup, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabilir (6100 sayılı Kanun md. 309/1). Yine feragatin hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir (6100 sayılı Kanun md. 309/2). Ancak feragat, kayıtsız ve şartsız olmalı, kesin ve açık bir irade beyanı ile yapılmalıdır.
Davadan Feragat Ne Zamana Kadar Yapılabilir?
Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir (HMK m. 310/1).
Feragat veya kabul, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek karar verilir (HMK m. 310/2).
Feragat veya kabul, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat veya kabul hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir (HMK m. 310/3).
Davadan feragatin zamanı ise 6100 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesinde düzenlenmiş ve feragatin hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği öngörülmüştür. Böyle olunca mahkemece verilen bir kararın temyizi aşamasında, usul hukuku çerçevesinde kesinleşmiş bir karar olmadığından davadan feragat edilmesi mümkündür.
Feragatin Sonuçları Nelerdir?
Davadan feragat, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Diğer bir anlatımla, davadan feragat ile dava konusu uyuşmazlık esastan sona ermiş olur. Bu nedenle mahkeme henüz feragat nedeniyle davanın reddine karar vermemiş olsa bile davacı feragatten dönemez; feragati ile bağlıdır. Belirtmek gerekir ki feragat, ıslah yolu ile de hükümsüz kılınamaz.
İrade Bozukluğu Nedeniyle Feragatin İptali Mümkün müdür?
HMK m. 311 hükmüne göre, Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında da vurgulandığı üzere, irade bozukluğu hâllerinde feragatin iptali istenebilir (6100 sayılı Kanun md. 311). Çünkü bir hukuki işlemin geçerli ve amacına uygun hukuki sonuç doğurabilmesi için o hukuki işlemi yapan kişi veya kişilerin sağlıklı bir şekilde oluşmuş iradelerinin bulunması ve yine bu iradelerinin istenilen hukuki sonuca uygun şekilde açıklanması gerekmektedir. İrade bozukluğu hâlleri 6098 sayılı Kanun’un 30 ilâ 39 uncu maddeleri arasında “Yanılma, Aldatma ve Korkutma” başlıkları altında düzenlenmiş olup, irade bozukluğu sadece sözleşmelere özgü bir sakatlık hâli olmayıp, tek taraflı hukuki işlemler için de geçerlidir. Türk hukukunda irade bozukluğuna bağlanan yaptırım ise bir kesin hükümsüzlük (butlan) hâli olmayıp, 6100 sayılı Kanun’un 311 inci maddesinde de açıkça belirtildiği gibi iptal hakkıdır. Çünkü, bir hukuki işlemin geçerli ve amacına uygun hukuki sonuç doğurabilmesi için o hukuki işlemi yapan kişi veya kişilerin sağlıklı bir şekilde oluşmuş iradelerinin bulunması ve yine bu iradelerinin istenilen hukuki sonuca uygun şekilde açıklanması gerekmektedir.
Davadan feragatin; yanılma, aldatna ve korkutma nedenleriyle iptali ayrı bir dava açılarak ileri sürülebileceği gibi irade bozukluğu nedenleriyle feragatin geçersiz olduğu aynı dava içinde de ileri sürülebilir. Bu durumda mahkemece iddiaya ilişkin deliller toplanarak, feragat beyanının hukuki bir sonuç doğurup doğurmayacağı hakkında karar verilmesi gerekmektedir. Ne var ki, böyle bir inceleme yapılıp karar verilebilmesi için öncelikle feragat beyanının irade bozukluğu nedeniyle geçersiz olduğunun ileri sürülmesi gerekmekte olup, bu konuda mahkemece kendiliğinden inceleme yapılması olanaklı değildir. Nitekim aynı hususlar Hukuk Genel Kurulunun 25.10.2022 tarihli ve 2021/8-284 Esas, 2022/1371 Karar sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Kanun’da esaslı yanılma (hatanın) tanımı yapılmamış, 31 inci maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan yanılmanın (hatanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur (Fikret Eren, Ünsal Dönmez, Eren Borçlar Hukuku Şerhi, Ankara 2022, C.1., s. 844). Diğer bir anlatımla (beyanda-açıklamada) yanılma (hata); iç irade ile beyan arasında istemeyerek meydana gelen bir uygunsuzluk hâlidir. İradesini beyan etmek isteyen kimse, kendi dalgınlığı veya yanlış anlaması sonucunda gerçek iradesini istemediği bir şekilde açığa vurmuş olabileceği gibi; yanılma, beyanda bulunan kişinin dışında ortaya çıkan bir takım nedenlerden ötürü de olabilir. Böylelikle kişi, gerçek iradesine uymayan bir beyanda bulunarak iradesini sakatlamaktadır. Yanılgıya düşen kişi karşı tarafın bir etkisi veya kusuru olmaksızın iradesine uygun olmayan bildirimde bulunmaktadır. Beyanda (açıklamada) yanılma iki şekilde ortaya çıkabilir. Bunlar beyan fiilinde yanılma ve beyan içeriğinde yanılmadır. Beyan fiilinde yanılma, beyan sahibi, beyan fiilinde, başka bir deyişle beyan fiilini oluşturan araçlarda, söz, yazı ve işaretlerde yanılmaktadır. Beyan sahibi, beyan fiilini oluşturan söz, yazı ve işaretleri kullanmak istememekte, dolayısıyla beyan fiili, yani söz, yazı ve işaretler gerçek iradeye uymamaktadır. Burada yanlış söyleme, yanlış yazma söz konusu olmaktadır. Beyan içeriğinde yanılma ise, beyan sahibinin gerçekte (beyan fiilini beyan söz, yazı ve işaretlerini) istemesine rağmen, ona doğru bir yorum sonunda verilecek anlamdan başka bir anlam vermesi hâlinde ortaya çıkar (Eren, Dönmez, s. 845).
Davadan Feragat İle Davanın Takipsiz Bırakılması Aynı Şeyler midir?
Davadan feragat nedeniyle davanın reddi kararı ile, davanın takipsiz bırakılması durumunda verilen davanın açılmamış sayılması kararı sonuçları itibariyle tamamen birbirinden farklı kararlardır. Davadan feragat hâlinde kesin hükmün hukuki sonuçlarını doğuracağından hakkın özünden vazgeçilmekte, artık Anayasal hak ve yükümlülük olan sosyal güvenlik hakkının mahkemeler önünde ileri sürülme imkânı ortadan kalkmaktadır. Buna karşın 6100 sayılı HMK’nın 150. maddesi gereği açılmamış sayılmasına karar verilen davaların her zaman yeniden açılabilme imkânı mevcuttur. Dolayısı ile hizmet tespiti davasından feragat edilememe kuralı ile bu tür davaların takipsiz bırakılması durumunda açılmamış sayılması gerektiği kuralı birbirinden tamamen farklı kavramlardır (YHGK, 03/06/2020 T., 2020/331 K.)
Davadan Feragat ile Davanın Geri Alınması Arasındaki Fark Nedir?
Feragat yalnız mevcut davadan değil, o dava ile istenen hak özünden vazgeçme anlamına gelir. Davadan feragat neticesinde feragate konu teşkil eden hak tamamen düşer ve artık bir daha dava konusu yapılamaz. Oysaki geri almada davayı geri alan davacı, bununla talep sonucundan (yani hakkın özünden) feragat etmemekte, sadece davasını geri almakta ve onu ilerde tekrar açabilme hakkını saklı tutmaktadır. Ayrıca davadan feragat davalının rızasına bağlı olmadığı hâlde, davacının davasını geri alabilmesi için davalının açık rızası gerekir (Kuru, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C I, s. 478). Kanun feragat ve geri alma için ayrı terimler kullandığı hâlde, uygulamada her zaman bu terim ayrılığına gereken dikkat gösterilmemekte, bu ise karışıklığa neden olmaktadır. Mesela feragat yerine “davadan vazgeçme” veya davayı geri almaya “davadan vazgeçme” ve feragata da “haktan vazgeçme” denildiği gibi, “dava hakkından feragat”, “esas haktan feragat” ve “davadan vazgeçme” terimlerinin birlikte kullanıldığına da rastlanılmaktadır (Kuru, B. : Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. II,s. 1681).
Hizmet Tespiti Davasından Feragat Edilebilir mi?
Bazı istisna hâllerinde feragat davayı sona erdirmez. Hâkim, feragate rağmen davaya devam etmekle yükümlüdür. Bu istisnalardan biri de sosyal sigortalılık suresinin tespiti için açılan hizmet tespiti davalarıdır (Kuru, B.; Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001, C: IV, s. 3654). Bilindiği gibi feragat yalnız mevcut davadan değil, o dava ile istenen haktan da vazgeçme anlamına gelir. Davadan feragat neticesinde feragate konu teşkil eden hak tamamen düşer ve artık bir daha dava konusu yapılamaz. Sosyal güvenlik hakkı niteliği itibariyle ekonomik ve sosyal haklar arasında yer alan bir hak olmakla birlikte, insan haklarına dair bütün milletlerarası belgelerde kabul edilen bir insan hakkıdır. Ekonomik ve sosyal bir hak olarak sosyal güvenlik hakkı devlete bu hakkı hayata geçirmek için gereken tedbirleri almak ve teşkilatı kurmak gibi yükümlülükler yükler (Arıcı, K.; Anayasa Mahkemesi Karaları Işığında Sosyal Güvenlik Hakkı, Sosyal İnsan Hakları Uluslar arası Sempozyumu, Kocaeli, 2015, s. 184-185.). Sosyal güvenlik hakkının vazgeçilmez ve devredilmez nitelikli temel insan haklarından olduğu başta Anayasa olmak üzere mevzuat hükümlerinde yer aldığı gibi, uyuşmazlıkların çözümü nedeniyle verilen yargısal kararlardaki genel bir yaklaşımı da ifade etmektedir ( Turan, E,; Sosyal Güvenlik Hakkı, Kamu-İş, C:7, S:3/2003, s. 13). 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 6. maddesinde de bu ilke aynen benimsenerek çalışanların işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olduğu, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği, sözleşmelere sosyal sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler konulamayacağı belirtilmiştir. Bu hâliyle sigortalı olmak, kişi bakımından sadece bir hak olmayıp aynı zamanda bir yükümlülüktür (Çemberci, M., Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi, 1985, s. 90). 2926 sayılı Kanun’un 7. maddesi de “…bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz.” şeklinde düzenlenmiş olup, sosyal güvenlik hakkından feragat edilemeyeceği vurgulanmıştır.
14. Bu nedenle, sigortalılık hakkından feragat edilemez. Kamu düzenini ilgilendiren bu tür tespit davalarında hâkimin feragat nedeniyle davayı reddetmeyip özel bir duyarlılık göstererek delilleri kendiliğinden toplaması ve sonucuna göre karar vermesi gerekir. Zira, sigortalı hizmet tespiti davasının açılması ile Sosyal Güvenlik Kurumu bir çalışma ilişkisinden haberdar olacak gerektiğinde müfettiş incelemesi yaparak resen prim tahakkuk ettirip, tahsil edecektir. Görüldüğü gibi hizmet tespiti davaları Kurumun hak alanını da doğrudan ilgilendirmektedir.
15. Öte yandan, hizmet tespiti davalarının amacı hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunmasıdır. Bu nedenle, bu davadan feragat eden davacı sadece açtığı davadan değil, “sigortalı olduğunun tespitinden” yani “sosyal güvenlik hakkından” vazgeçmektedir (YHGK, 03/06/2020 T., 2020/331 K.)
Feragat Hâlinde Yargılama Giderleri Nasıl Paylaştırılır?
Feragat veya kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir. Feragat ve kabul, talep sonucunun sadece bir kısmına ilişkin ise yargılama giderlerine mahkûmiyet, ona göre belirlenir (HMK m. 312/1).
Davalı, davanın açılmasına kendi hâl ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmez (HMK m. 312/2).
DAVADAN FERAGATLE İLGİLİ YARGITAY UYGULAMASI
Hükümden sonra ortaya çıkan ve temyiz incelemesine usulen engel oluşturan feragat hakkında bir karar verme yetkisi ise hükmü veren mahkemeye aittir.
Feragat, HMK. nun 307. maddesinde; davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı yasanın 311. maddesinde ise, feragatin kesin hüküm gibi sonuç doğuracağı açıklanmıştır. Hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebilir. Ancak, hükümden sonra ortaya çıkan ve temyiz incelemesine usulen engel oluşturan feragat hakkında bir karar verme yetkisi ise hükmü veren mahkemeye aittir. Nitekim HGK’nun E.2012/1369 K.2012/1221 sayılı kararı ile de, davadan feragatin temyiz isteğinden vazgeçme yanında daha geniş kapsamlı olduğu, birincide temyiz dilekçesinin reddine karar vermekle yetinileceği diğerinde ise, feragatin hukuki niteliği gereği, bu konuda karar verilmek üzere mahkeme kararının bozulacağı aynı zamanda verilen bu iki dilekçenin birbirinin devamı niteliğinde olduğu ve davadan feragatin bir yerde temyizden feragat isteğini de içereceği benimsenmiştir. (Y3.HD, 16/05/2017 T., 2017/5173 E., 2017/7320 K.)
Feragatten feragat mümkün değildir.
Davalı- karşı davacı kadın 18.06.2015 tarihli duruşmada boşanma ve ferileri ile ziynet talebini de içeren karşı davasından feragat etmiş 26.02.2016 tarihli duruşmada tekrar boşanmayı istediğini beyanla feragattan dönmek istemiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 311. maddesi uyarınca feragat kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Feragatten feragat mümkün değildir. Davalı- karşı davacı kadının davasından feragat beyanı erkeğin kusurlarını da affettiği anlamına gelir ve affedilen veya hoşgörü ile karşılanan olaylar taraflara kusur olarak yüklenemez. Gerçekleşen bu durum karşısında, davalı-karşı davacı kadının boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu olduğunun kabulü gerekirken tarafların eşit kusurlu olarak kabul edilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. (Y2.HD, 17/04/2018 T., 2016/16558 E., 2018/5167 K.)
Mahkeme henüz feragat nedeniyle davanın reddine karar vermemiş olsa bile davacı feragatten dönemez, feragati ile bağlıdır.
Bilindiği üzere, davadan feragat kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Diğer bir anlatımla, davadan feragat ile dava konusu uyuşmazlık esastan sona ermiş olur. Bu nedenle Mahkeme henüz feragat nedeniyle davanın reddine karar vermemiş olsa bile davacı feragatten dönemez, feragati ile bağlıdır. Belirtmek gerekir ki feragat, ıslah yolu ile de hükümsüz kılınamaz. Ancak, HMK’nın 311 inci maddesi uyarınca irade bozukluğu hâllerinde feragatin iptali istenebilir. Çünkü, bir hukuki işlemin geçerli ve amacına uygun hukuki sonuç doğurabilmesi için o hukuki işlemi yapan kişi veya kişilerin sağlıklı bir şekilde oluşmuş iradelerinin bulunması ve yine bu iradelerinin istenilen hukuki sonuca uygun şekilde açıklanması gerekmektedir. İrade bozukluğu hâlleri TBK’da 30 ilâ 39 uncu maddeler arasında “Yanılma”, “Aldatma” ve “Korkutma” başlıkları altında düzenlenmiştir. Türk hukukunda irade bozukluğuna bağlanan yaptırım ise kesin hükümsüzlük (butlan) hâli olmayıp HMK’nın 311 inci maddesinde de açıkça belirtildiği gibi irade bozukluğu hâllerinde kişiye iptal hakkı tanınmıştır. (Y1.HD, 06/05/2024 T., 2024/2008 E., 2024/3216 K.)
Davacı kadının davadan feragati kesinleşen boşanma hükmü yönünden hukuken geçerli sonuç doğurmaz ise de boşanma davasının fer’îleri yönünden hüküm ifade eder.
Davacı kadın tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma davasının İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer’îlerine karar verilmiş, hüküm davalı erkek vekili tarafından kusur belirlemesi, aleyhine hükmedilen tazminatlar, nafakalar ile velayet düzenlemesi yönünden istinaf edilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm davalı erkek vekili tarafından aynı yönlerden temyiz edilmiştir. Dosya temyiz incelemesinde iken davacı kadın, Dairemize hitaben dosyaya sunduğu 28.11.2023 tarihli dilekçe ile davadan feragat ettiğini, temyiz incelemesinin sonuçlandırılarak davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiş ise de İlk Derece Mahkemesince kurulan boşanma hükmünün taraflarca istinafa konu edilmeyerek kesinleştiği anlaşılmaktadır. 6100 sayılı Kanun’un 311 inci maddesi uyarınca feragat kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Davacı kadının davadan feragati kesinleşen boşanma hükmü yönünden hukuken geçerli sonuç doğurmaz ise de boşanma davasının fer’îleri yönünden hüküm ifade eder. Bu nedenle boşanmanın fer’îlerine yönelik feragat konusunda bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir. (Y2.HD, 03/04/2024 T., 2023/5735 E., 2024/2339 K.)
Feragat, davayı sona erdiren ve yapıldığı anda sonuç doğuran tek taraflı bir usûl işlemi olup 6100 sayılı Kanun’un 310. maddesine göre karar kesinleşinceye kadar her aşamada yapılabilir. Aynı Kanun’un 311 inci maddesine göre de feragat kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur.
Somut olayda Dairemiz’in 19.04.2022 tarihli bozma ilamında Bölge Adliye Mahkemesi’nin 18.12.2020 tarihli ek kararı ile asıl ve birleşen davalar yönünden tek bir feragat nedeniyle red kararı verilmesinin hatalı olduğu, asıl ve birleşen davalar yönünden ayrı ayrı hüküm tesis edilmesi gerektiğine işaret edilmesine rağmen bozmaya uyan ve bozma gereğince işlem yapmak zorunluluğu olan Bölge Adliye Mahkemesince davacılar vekilinin 11.12.2020 tarihli “Yukarıda esas numarası yazılı dosyada Ankara Batı 3. İş Mahkemesi 2016/65 E. 2019/465 K. sayılı dosyadaki taleplerimizden ve davamızdan tüm davacılar için ve tüm davalılar yönünden feragat ediyoruz. Davamızın feragat nedeniyle reddini bilvekale talep ederiz.” şeklindeki dilekçesi de gözden kaçırılmak suretiyle her bir dava yönünden konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi isabetsiz olmuştur. (Y10.CD, 07/05/2024 T., 2023/4260 E., 2024/4923 K.)