Oturma Hakkı (Sükna Hakkı) Nedir ve Nasıl Kazanılır?
Oturma hakkı (sükna hakkı) 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 823. maddesinde tanımlanmıştır. Madde metni şu şekildedir;
“Madde 823- Oturma hakkı, bir binadan veya onun bir bölümünden konut olarak yararlanma yetkisi verir. Oturma hakkı, başkasına devredilemez ve mirasçılara geçmez. Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, intifa hakkına ilişkin hükümler oturma hakkına da uygulanır.”
Madde metninden de anlaşıldığı üzere oturma bir diğer ifade ile sükna hakkı; bir binadan veya onun bir bölümünden konut olarak yararlanma yetkisi verir. Oturma hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı bir irtifak hakkıdır. Bir ya da birden fazla kişi lehine kurulabilir. Oturma hakkı kişisel ihtiyaçların giderilmesi amacını taşıdığından, intifa hakkından farklı olarak, bu hakkın kullanılmasının bir başkasına bırakılması olanağı yoktur. Burada dikkat edilmesi gereken husus oturma hakkının sahibine özgülendiği açıkça belirtilmediği sürece, oturma hakkı sahibi olan kimse, ailesi ve ev halkı ile birlikte oturabilir.
Doktrinde bir görüşe göre oturma hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olması sebebiyle sadece gerçek kişiler yararına kurulabilir. Başka bir doktrinsel görüşe göre ise oturma hakkı sahibi gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilir zira tüzel kişiler insanlara has olan cinsiyet, yaş, gibi haklar dışındaki bütün hakları kazanabilir ve borçları yüklenebilir.
Oturma hakkı başkasına devredilemez ve mirasçılara da geçmez, bu açıdan intifa hakkı ile benzerlik gösterir. İntifa hakkı ile oturma hakkı arasındaki fark; intifa hakkı örneğin bir binadan tam yararlanma hakkı vermesine rağmen, oturma hakkının yalnızca oturma yetkisi vermesidir. Bu bağlamda oturma hakkı sahibi kullanmadığı bölümleri kiraya veremez. Ancak intifa hakkı sahibi bu hakkın kullanımını bir başkasına bırakabilir. TMK m. 823/3 uyarınca, aksine kanun hükmü olmadığı ve bağdaştığı ölçüde, intifa hakkına ilişkin hükümler oturma hakkına da uygulanır.
Oturma hakkı taşınmaz üzerinde; tapu siciline bağımsız ve sürekli hak olarak kaydedilen üst hakkı yahut da kat mülkiyetine konu bağımsız bölümler üzerinde tesis edilir.
TMK’da intifa hakkının kuruluşu ili ilgili bir düzenleme yoktur. Ancak yukarıda da bahsettiğimiz üzere TMK m. 823/3 uyarınca, aksine kanun hükmü olmadığı ve bağdaştığı ölçüde, intifa hakkına ilişkin hükümler oturma hakkına da uygulanır. Genelde oturma hakkı bir sözleşmeye dayanır. Bu sözleşme resmi şekilde yapılmalı ve tapu müdürü ya da orun tarafından görevlendirilecek bir tapu memurunca düzenlenmelidir. Bu şekilde oturma hakkı malikin tescil istemi üzerine tapuya tescille doğacaktır.
Oturma hakkının ölüme bağlı tasarruf sonucunda da kurulması mümkündür.
Oturma hakkı, esas sözleşmenin veya miras sözleşmesinin icrası amacıyla verilen mahkeme kararı, kazandırıcı zamanaşımı gibi hallerde de istisnai olarak kanun gereği kazanılabilen bir hak niteliğindedir.
TMK m. 652/2’ye göre evlilik birliği içerisinde eşlerden birinin ölümü üzerine, şartların oluşması halinde, eşlerin birlikte oturdukları konut mevcutsa, mahkeme tarafından sağ kalan eş lehine bu taşınmaz üzerinde oturma hakkı tesis edilebilir.
Oturma Hakkının Kapsamı ve Sınırları Nelerdir?
Oturma hakkının kapsamını TMK m. 824’te düzenlenmiştir. Madde metni;
“Madde 824- Oturma hakkının kapsamı, genel olarak hak sahibinin kişisel ihtiyaçlarına göre belirlenir. Oturma hakkı sahibi, hakkın şahsına özgülendiği açıkça belirtilmedikçe, bina veya onun bir bölümünde ailesi ve ev halkı ile birlikte oturabilir. Binanın bir bölümü üzerinde oturma hakkına sahip olan kimse, ortaklaşa kullanmaya özgülenen yerlerden de yararlanabilir.” şeklindedir.
Oturma hakkı bir binadan ya da binanın bir bölümünden, “oturmak” şeklinde faydalanmayı sağlar. Bu yararlanma binanın tamamında ya da bir kısmında, bağımsız ve münhasır oturma şeklinde olabileceği gibi; malik ile birlikte müşterek oturma ya da karma kapsamlı yani belli kısımlarda bağımsız belli kısımlarda malik ile birlikte ortak kullanım şeklinde de olabilir. Oturma hakkı ilişkisinin tarafları yüklü taşınmaz maliki ve oturma hakkı sahibidir.
Oturma hakkının kapsamı temeldeki işlemde net bir biçimde belirlenmelidir aksi halde TMK m. 824’e göre oturma hakkının kapsamı hak sahibinin ihtiyaçlarına göre yorum yolu ile belirlenecektir. Oturma hakkının bazı hüküm ve sonuçları oturma hakkının bağımsız, ortak ya da karma olmasına göre değişebilir. Uyuşmazlık durumunda tapu sicilinde bir kayıt yoksa ve yorum yolu ile de bir sonuca varılamıyorsa; oturma hakkının kuruluş tarzı ve kapsamı her türlü delille ispatlanabilecektir. Aksi ispatlanamadığı müddetçe oturma hakkının bağımsız oturma yetkisi sağladığı var sayılır.
Binanın bir bölümü üzerinde oturma hakkına sahip olan kimse, ortaklaşa kullanmaya özgülenen yerlerden de yararlanabilir
Oturma hakkının sahibine özgülendiği açıkça belirtilmediği sürece, oturma hakkı sahibi olan kimse, ailesi ve ev halkı ile birlikte oturabilir.
TMK m. 825. hükmü “Madde 825- Oturma hakkı, binanın veya bir bölümünün tamamından yararlanma yetkisi veriyorsa; bina veya bölümün muhafazası ve olağan bakımı için gerekli onarım ve yenileme giderleri, oturma hakkı sahibine aittir. Oturma hakkı sahibi bina veya onun bir bölümünü malik ile birlikte kullanıyorsa, bakım ve onarım giderleri malike ait olur.“ şeklindedir. Madde metninde de anlaşıldığı üzere oturma hakkı sahibi, binanın tamamında ya da bir bölümünde bağımsız ve münhasıran oturma yetkisine sahipse, oturduğu bu bölümlerin korunması ve olağan bakımı için gerekli onarım ve yenileme giderlerinden de sorumludur. Eğer oturma hakkı sahibi binayı malikle ortak kullanıyorsa bakım ve onarım giderlerinden sorumlu olmayacaktır ve bu durumda bu giderlerden sadece malik sorumludur.
Oturma hakkı sadece bir bina üzerinde kurulabilir ve tam bir yararlanma hakkı vermez, yalnızca oturma şeklindeki sınırlı kapsamlı bir yetki verir. Bu özelliği oturma hakkını intifa hakkı ve benzeri diğer sınırlı ayni haklardan ayırır. Bina tabiri oturmaya elverişli her çeşit taşınmazı kapsar.
TMK m. 823/2’ye göre oturma hakkı sahibi, bu hakkını başkasına devredemez ve hak, onun ölümünden sonra mirasçılarına geçmez. Oturma hakkının devredilemeyen ve mirasçılara geçemeyen bir irtifak hakkı olması, lehine kurulduğu kişiye bağlı olarak var olmasını sağlar. Dolayısıyla oturma hakkı, kişiye bağlı irtifak hakkı vasfını taşır.
Oturma hakkı, intifa hakkından farklı olarak, sadece gayrimenkuller üzerinde ve bunlar içinde de sadece oturulmaya elverişli olanlar üzerinde kurulabilen bir hak niteliğindedir.
Oturma hakkı devren kurulamaz ancak tapuya şerh edilmek suretiyle tesisen kurulabilen bir haktır. Taşınırlar bakımından kurulması mümkün değildir.
TMK, kanuni intifa hakkının kazanılmasını öngörmüş olmasına rağmen, kanundan doğan bir oturma hakkını öngörmemiştir. Bu sebeple oturma hakkı sadece rızai bir işleme dayalı olarak tesis edilebilir.
Oturma hakkının olağan ve olağanüstü zamanaşımı ile kazanılması mümkündür (TMK m. 712-713).
Oturma Hakkının Süresi ve Şartları Nelerdir?
Oturma hakkı için belirlenen yasal bir süre sınırı yoktur. Taraflar istediği şekilde süre düzenlemesi yapabilir.
Oturma hakkı intifa hakkını sona erdiren sebeplere bağlı olarak sona erebilir. Bu kapsamda, oturma hakkı konusunun yani üzerinde tesis edildiği taşınmazın tamamen yok olması, tescilin terkini, oturma hakkı süresinin ortadan kalkması ve sürenin dolması, hak sahibinin vazgeçmesi ya da ölümü gibi hallerde oturma hakkı sona erebilir (TMK m. 796).
Taşınmaz, çökme, su baskını gibi sebeplerle yok olursa ya da içinde oturulamayacak derecede harap olursa oturma hakkı son bulur. Ancak taşınmazın sadece bir bölümü yok olmuşsa ve kalan kısım hak sahibinin oturma ihtiyacını karşılamaya yetiyorsa oturma hakkı taşınmazın kalan kısmı bakımından devam eder.
Kamulaştırma sonucunda taşınmaz üzerindeki oturma hakkı, taşınmazın özel mülkiyetten çıktığı anda sona erer. Ancak malikin kamulaştırma karşılığında almış olduğu bir bedel varsa oturma hakkı bu bedel üzerinde devam eder.
Mahkeme kararı ile oturma hakkına terkin dışı son verilebilir.
Oturma hakkından önce gelen bir taşınmaz rehninin varlığı söz konusu ise borç ödenmediği için taşınmazın icra yolu ile paraya çevrilmesi halinde de oturma hakkı son bulur.
Süreli olmayan oturma hakkı, kendisine hak tanınan kişinin ölmesi halinde, diğer hallerde sürenin sona ermesi ile kullanılamaz hale gelir.
Oturma hakkı sahibi, oturduğu yerleri gereği gibi idare etmek, taşınmazın tahsis amacını değiştirmemek, esaslı tamiratın yapılması gerektiği hallerde durumu malike bildirmek ve tadilatın yapılmasına izin vermek, kullanma ile ilgili vergileri ödemekle yükümlüdür.
Malik, oturma hakkı tanıdığı hak sahibinin binada oturmasına katlanmakla yükümlü olup, onun oturma hakkından yararlanmasını zora sokacak davranışlardan imtina etmekle yükümlüdür
Oturma Hakkı ve Kira Hakkı Arasındaki Farklar Nelerdir?
Oturma hakkı, ayni bir hak olması ve dolayısıyla herkese karşı ileri sürülebilmesi sebebiyle kiradan ayrılır.
Bir sınırlı ayni hak olan oturma hakkı, malik ile hak sahibi arasında sürekli bir borç ilişkisi doğurur.
Oturma hakkı, intifa olduğu gibi genel bir faydalanma temin edemez. Sadece evin tamamı veya bir bölümünde oturma, işgal etme yetkisi verir. Bu işgal dar anlamda bir işgaldir. İntifa hakkında olduğu gibi geniş değildir.
Kira hakkı ayni bir hak niteliğinde değildir. Oturma hakkı, ayni bir hak olarak herkese karşı ileri sürülebilmesi sebebiyle kiradan ayrılır. Kira eşyadan yararlanma hakkı veren süreli bir ilişkidir. Şahsi bir hakka dayanır.
Oturma hakkı ayni bir haktır, bu nedenle irtifak hakları sütununa tescil edilir. Kira ise şahsi bir hak olduğu için tapu kütüğünde şerhler sütununa (talep olursa) şerh edilir. Oturma hakkı tesisi için tapu sicil müdürlüğünde resmî senet düzenlenir. Kira için ise şekil şartı olmadığından noterde veya taraflar arasında yazılı hatta sözlü olarak yapılabilir. Oturma hakkı sadece konutlarda kurulabilirken kiralama tarla, bağ, bahçe, ev gibi taşınmazlar ve taşınırlar için de söz konusu olan bir hukuki işlemdir.
Oturma Hakkının Sona Erme Sebepleri Nelerdir?
Türk Medeni Kanunu m. 823/3 hükmüne göre, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, intifa hakkına ilişkin hükümler oturma hakkına da uygulanır.
Buna göre, TMK m. 796 hükmünde düzenlenen ve intifa hakkının sona ermesi hallerini düzenleyen hükümler oturma hakkı hakkında da uygulanacaktır. Bu bakımdan, oturma hakkı, konusunun tamamen yok olması ve taşınmazlarda tescilin terkini; sebebin ortadan kalkması ile sona erer (TMK m. 796/1).
Sürenin dolması veya hak sahibinin vazgeçmesi ya da ölümü gibi diğer sona erme sebepleri, taşınmazlarda malike terkini isteme yetkisi verir (TMK m. 796/2).
Oturma hakkı, gerçek kişilerde hak sahibinin ölümü; tüzel kişilerde kararlaştırılan sürenin dolması, süre kararlaştırılmamışsa kişiliğin ortadan kalkmasıyla sona erer (TMK m. 797).
OTURMA HAKKI İLE İLGİLİ YARGITAY UYGULAMALARI
Eşler arası protokolde taraflarca kararlaştırılan oturma hakkının boşanma davasına ilişkin hükümde açıkça yazılmaması, sadece protokolün kararın eki sayılmasına bozma nedenidir
Uyuşmazlık, boşanma protokolünde davacı kadın yararına düzenlenen oturma hakkının infazında tereddüt bulunup bulunmadığı, davalı kadın vekilinin tavzih talebinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
6100 sayılı Kanun`un 305 inci maddesinin birinci fıkrasına göre hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir. Dosyanın yapılan incelemesinde; taraflarca imzalanmış anlaşmalı boşanma protokolünde ve tarafların duruşma tutanağındaki beyanlarında tarafların boşanmadan önce beraber oturdukları ve davacı adına kayıtlı olan İzmir ili, Kemalpaşa ilçesi, 635 ada 6 parsel sayılı taşınmazda kadının oturmaya devam etmesi kararlaştırılmış, anlaşmalı boşanma kararında ise bu protokolün kararın eki sayılmasına karar verilmiştir. Protokolde taraflarca kararlaştırılan oturma hakkının hükümde açıkça yazılmaması, sadece protokolün kararın eki sayılmasına şeklinde hüküm kurulması kararın icrasında tereddüt uyandırmaktadır. Bu durumda 6100 sayılı Kanun`un 305 inci maddesine göre somut olayda tavzih koşulları oluşmuştur. Hal böyle iken davalı kadın vekilinin oturma hakkına yönelik tavzih talebinin kabulü gerekirken yazılı gerekçeyle reddi doğru bulunmamış, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir. ( Y2. HD 02.07.2024 T, 2023/7962 E., 2024/5219 K.)
Sükna hakkının, hak sahibinin elinden alınması maksadıyla muvazaalı satış
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; uyulan bozma ilamındaki açıklamalar dikkate alınarak, davalı …’in dava konusu taşınmazı, davacının oturma hakkını kullanmasına engel olmak maksadı ile taraflar arasında anlaşmalı boşanma protokolü olduğunu ve kadının oturma hakkının bulunduğunu bilebilecek konumda olan eniştesi olan diğer davalı …’e onbeş gün sonra devir etmesinin, taşınmazın gerçek bedeli, devirler arasında geçen süreye göre, satışın muvazaalı olarak ve kadının sükna hakkını ortadan kaldırmak maksadı ile yapıldığının kabul edilmesini zorunlu kıldığı, anlaşmalı boşanma protokolünde kadının evden kusursuz olarak çıkmak zorunda kalması durumunda buna denk evin kirasının … tarafından karşılanacağı kararlaştırılmış ise de, bu koşulun taşınmazın iradesi dışında malikinin elinden çıkması durumunda oluşacağı, malikin iradesi ile ayrıca muvazaalı yapılan satışın bu kapsamda değerlendirilemeyeceği ,ancak, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılmış olduğundan, yeniden hüküm tesis edilmesinin gerektiği gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin birinci alt bendi gereğince reddi ile yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle Dairemizin 15.12.2021 tarih, 2021/1214 Esas, 2021/1954 Karar sayılı kararıyla ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmış olduğundan yeniden hüküm tesisine; davanın kabulüne, dava konusu İstanbul İli, … İlçesi … Mahallesi, 1771 ada, 20 parsel numaralı 50/100 arsa paylı bağımsız bölüm numara 1’de tapuya kayıtlı taşınmazın muvazaalı satışı nedeniyle dahili davalı Mustafa oğlu 1965 doğumlu … adına kayıtlı tapu kaydının iptali ile davalı Naim oğlu 1975 doğumlu … adına tapu kaydına tesciline, İstanblu 15. Aile Mahkemesinin 2018/378 Esas, 2018/988 Karar sayılı kararı uyarınca davacı … kızı 1977 doğumlu … adına evleninceye kadar (evlenmediği sürece) geçerli olmak kaydıyla oturma hakkı tesisinin tapu siciline şerh düşülmesine, karar verilmiştir.
Davalı … vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; aşamalardaki ve istinaf başvuru dilekçesindeki beyanlarını tekrarlamakla birlikte haksız kabul edilen davanın reddine karar verilmesinin gerektiğini ileri sürerek; kararın tümü yönünden bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlık, anlaşmalı boşanma protokolünden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davasında bozmaya uygun karar verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır.
Temyizen incelenen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmadığı gibi bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak oluşturan yönlerin de yeniden incelenmesinin hukuken mümkün olmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir. (Y2.HD 06.05.2024 T, 2023/7856 E., 2024/3157 K.)
TBK.’nun 369/2 maddesine göre oturma hakkı sahibi olan kiracının binanın bakımındaki eksiklikten doğan zararlardan malik ile birlikte müteselsilen sorumludur
… BK 53 (TBK 74) maddesi doğrultusunda yapılacak değerlendirmeye göre, ceza mahkemesince verilen beraat hükmü eldeki davaya bakan mahkemeyi bağlamayacağından, söz konusu beraat kararı esas alınarak hazırlanan bilirkişi raporu dayanak yapılarak hüküm tesisi doğru değildir. Bu itibarla, TBK.’nun 369/2 maddesine göre oturma hakkı sahibi olan kiracının binanın bakımındaki eksiklikten doğan zararlardan malik ile birlikte müteselsilen sorumlu olduğu, TBK.’nun 318. maddesine göre; büyük onarımların kiracı tarafından ancak kiraya verene haber verilerek giderilebileceği, TBK.’nun 316. maddesine göre, kiracının kiralananı özenle kullanmak yükümlülüğü, TBK.’nun 334. maddesine göre; kiracının kiralananı ne durumda almış ise kira sözleşmesinin bitiminde o durumda geri vermekle yükümlü olduğu nazara alınmak suretiyle somut olayda kiracının sorumluluğunun bulunup bulunmadığının; dava konusu kiralanan taşınmazın yer aldığı binanın durumu, kullanım şekli, yaşı vs. hususlar nazara alınarak da aynı zamanda yapı sahibi olan kiraya verenin binanın yapım-bakım sorumluluğu yönünden müterafik kusuru bulunup bulunmadığının tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hatalı bilirkişi raporuna dayanılmak suretiyle eksik inceleme ile karar verilmesi hatalıdır. ( Y3.HD 15.11.2018 T, 2017/9436 E., 2018/11608 K.)
Davacının vakfın sükna hakkından kaynaklanan konut tahsisi olmazsa alacak davasını açabilmesi için öncelikle sükna hakkına sahip vakıf evladı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı olması gerekir
Dava, terditli olarak açılmış olup öncelikle sükna hakkına dayalı olarak vakfa ait üzerinde otel bulunan taşınmazın tahsis edilmesi, mümkün olmadığı takdirde buradan elde edilecek gelirin kendisine ödenmesi istemine ilişkindir.
6100 … Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 … Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 … Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 … Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedinci fıkrası ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası, 4721 … Türk Medeni Kanunu’nun (4721 … Kanun) 794 ve 823 üncü maddleri, 5737 … Vakıflar Kanunu’nun (5737 … Kanun) 3, 6, 7, 75 ve 76 ncı maddeleri, 24.02.1943 tarihli ve 1942/27 Esas, 1943/11 Karar … Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Vakıflar Yönetmeliğinin 23, 28, 53 ve 55 inci maddeleri
İntifa hakkı; taşınırlar, taşınmazlar, haklar veya bir malvarlığı üzerinde kurulabilen ve sahibine hakkın konusu üzerinde tam yararlanma yetkisi sağlayan bir irtifak hakkıdır (4721 … Kanun’un 794 üncü maddesi). Oturma (sükna) hakkı ise, sahibine bir binadan veya onun bir bölümünden konut olarak yararlanma yetkisi veren bir irtifak hakkıdır (4721 … Kanun’un 823 üncü maddesi) Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, intifa hakkına ilişkin hükümler oturma hakkına da uygulanır (4721 … Kanun’un 823/III maddesi).
5737 … Vakıflar Kanunu’nun 3 üncü maddesinde mazbut vakıflar, bu kanun uyarınca Genel Müdürlükçe (…) yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar ile mülga 743 … Türk Kanunu Medenisinin yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve 2762 … Vakıflar Kanunu gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıflar olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinde intifa hakkı, mazbut ve mülhak vakıflarda, vakfiyelerindeki şartlara göre ilgililere bırakılmış galle fazlaları ve hakları olarak tanımlanmış, aynı Kanun’un “İntifa hakkı” başlıklı 75 inci maddesi gereği mazbut ve mülhak vakıfların vakfiyelerindeki şartlar doğrultusunda, ilgililerin haklarının saklı olduğu, bu hakların kullanılmasına ilişkin usûl ve esasların yönetmelikle düzenleneceği, Vakıflar Yönetmeliği’nin 53 üncü maddesine göre; vakıf evlatları veya ilgilileri dilekçe ile vakfiye şartı gereği vakıf evladı veya ilgilisi olduğunu ve galle fazlası almaya hak kazandığını gösteren mahkeme kararıyla müracaat etmeleri gerektiği; 55 inci maddesinde ise; vakıf evladı veya ilgililerinin galle fazlasını almaya hak kazandıkları tarihin ilk derece mahkemesi karar tarihi olup, galle fazlasına ilişkin ödemenin mahkeme kararının kesinleşmesinden sonra yapılacağı düzenlenmiştir.
13.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 … Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un (6111 … Kanun) 208 inci maddesi ile 5737 … Vakıflar Kanunu’nun (5737 … Kanun) 7 nci maddesine; “intifa haklarına ilişkin talepler galle fazlası almaya hak kazanıldığını gösteren mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren beş yıl geçmekle düşer.”, “Mazbut vakıflarda intifa hakları, galle fazlası almaya hak kazanıldığını gösteren mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren, vakfın son beş yıl içindeki malvarlığı, gelirleri ve giderleri ile sınırlı olmak ve galle fazlasının mevcudiyeti şartıyla Genel Müdürlükçe belirlenir.” hükümlerinin ilave edildiği, 6111 … Kanun’un 209 uncu maddesi ile de 5737 … Kanun’a geçici 10 uncu madde hükmü eklenerek; bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanun’un 7 nci maddesine eklenen hükümlerin, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış ve hâlen devam eden intifa haklarının ödenmesi, malvarlığı ve gelirlerinin tespitine ilişkin davalarda da uygulanacağı düzenlendiği, davacı, eldeki davada intifa haklarından olan sükna hakkına dayalı olarak vakfa ait üzerinde otel bulunan taşınmazın tahsis edilmesi, mümkün olmadığı takdirde buradan elde edilecek gelirin kendisine ödenmesini dava konusu ettiğine göre, 6111 … Kanun ile 5737 … Kanun’un 7 nci maddesine ek fıkralar getiren 208 inci maddenin, aynı Kanun’un 209 uncu madde hükmü gözetilmek suretiyle yargılaması devam eden eldeki davaya uygulanacağının açık olduğu, intifa hakkının 5737 … Kanun’un 75 inci ve Vakıflar Yönetmeliği’nin 53 ve 55 inci maddeleri gereği vakıf evladı veya ilgilisi olduğunu kesinleşmiş mahkeme kararıyla ispat edenlere ödenecektir.
Davacının vakfın sükna (oturma) hakkında sahip evlat olduğu şeklindeki kabulün dayanağı olan … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/125 Esas, 1993/487 Karar … dosyası incelendiğinde; davanın tevliyete ehil vakıf evladı tespiti ile açıldığı, daha sonra talep ıslah edilerek galle fazlasına müstehak vakıf evladı ile sükna hakkına sahip vakıf evladı olduğunun tespitinin istendiği, mahkemece 14.07.1993 tarihli ve 1988/125 Esas,1993/487 Karar … ilamı ile davacının Barbaros Hayrettin Paşa Vakfı’nın sükna ve galle fazlasına müstehak olduğunun tespitine karar verdiği, davalı … Müdürlüğünün temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 21.06.1994 tarihli ve 1994/7174 Esas, 1994/8534 Karar … bozma ilamı ile, davalının sair temyiz itirazları reddedilmiş, galle fazlası yönünden ise “…sükna hakkından yararlanacak vakıf evlatlarına galleden herhangi birşey bırakmadığı…” gerekçesi ile bilirkişiden ek rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi yönündeki bozma ilamına uyan mahkemece, 05.06.1996 tarihli ve 1994/606 Esas, 1996/371 Karar … ilam ile; davacının galleye müstehak olduğu hususundaki talebin reddine karar verilmiş olup, sükna hakkı ile ilgili herhangi bir hüküm kurulmadığı, kararın tebliğe çıkartılıp kesinleştirmesinin yapılmadığı dolayısı ile mahkemenin 14.07.1993 tarihli ve 1988/125 Esas, 1993/487 Karar … ilamı Yargıtay’ tarafından bozulduğundan artık bu ilamın hüküm fıkrası ortadan kalkmış, bozma sonrası ise sükna hakkı ile ilgili olumlu-olumsuz karar verilmediği gibi kararın da kesinleşmemiş olduğu anlaşılmaktadır.
Buna göre; davacının eldeki davayı açabilmesi için öncelikle sükna hakkına sahip vakıf evladı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı olması gerektiği, davacının bu yönde kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan eldeki davayı açamayacağından davanın bu nedenle reddi gerekirken işin esasının incelenerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru görülmemiştir. (Y 8. HD 22.06.2023 T, 2023/1898 E., 2023/3931 K.)
Katılma alacağı bulunmayan davacının sükna hakkı talebi kabul edilemez
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın, 4721 sayılı Kanun’un 240 ıncı maddesi uyarınca katılma alacağına mahsuben, olmadığı taktirde bedel eklemek suretiyle mülkiyete; bu talep kabul edilmediği taktirde ise intifa ya da oturma hakkı tesisi istemine ilişkin olduğu, somut olayda, davacı kadın ile miras bırakan …’nin 04.06.1999 tarihinde evlendiği, taraflar arasındaki mal rejiminin eşlerden …’nin 01.06.2006 tarihinde ölmesi üzerine sona erdiği, sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiğinin ileri sürülmediği dikkate alındığında evlilik tarihinden 4721 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği ölüm tarihine kadar ise edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu, dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacı kadın ile miras bırakan eşin evlilikleri öncesinde, Bakırköy’deki dava konusu iki numaralı bağımsız bölümün 31.12.1987 tarihinde miras bırakan adına tapuya tescil edildiği ve miras bırakanın kişisel malı olduğu, kaldı ki, 4721 sayılı Kanun’un 220 nci maddesi gereğince de taşınmazın miras bırakanın kişisel malı sayılması gerekeceği, bu durumda davacı kadının katılma alacağı hakkının bulunmadığı, katılma alacağı olmadığı için de 4721 sayılı Kanun’un 240 ıncı maddesi uyarınca katılma alacağına mahsuben mülkiyet, intifa ve oturma hakkı tanınması talebinin koşullarının mevcut olmadığı, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve kanuna uygun olduğu belirtilerek davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. ( Y 2.HD 17.01.2024 T, 2023/1524 E., 2024/293 K.)
2 Responses
Merhabalar, şartlı oturma hakkı verilebilir mi? Örneğin boşandığım eşime sadece kendisi ve oğlum için oturma hakkı verilmesini, başka hiç kimseye oturma halkına izin verilmemesi gibi. Oturma hakkı verilen boşandığım eşimin sonradan başkası ile evlenmesi halinde oturum hakkının sona erdirilmesi şartı olabilir mi
Sükna hakkı,hakkı veren tarafından doğrudan tapuya müracaat ile mi yoksa mahkeme kararı ile mi tesis edilir. Daire benim üzerime,amacım benden sonra aynı konutta ikâmetine devam etmesi. Teşekkürler