Edit Content
KURUMSAL
FAALİYET ALANLARI
MEDYA

Yağma Suçu (Gasp), Cezası ve Nitelikli Halleri

Genel Olarak

Yağma suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 148., 149. ve 150 maddelerinde düzenlenmiştir. Ankara Ceza Avukatı – Yağma suçu, Türk Ceza Kanunu sistematiğinde malvarlığına karşı suçlar başlığı altında yer almaktadır.

5237 sayılı TCK’nun 148.maddesinin 1.fıkrasında yağma suçunun temel şekli, 2. fıkrasında senedin yağması, 3. fıkrasında cebir karinesine yer verilmiştir. 149.maddesinde nitelikli yağma, 150.maddesinde ise kişinin hukuki bir-ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla yağma suçunu işlemesi ile yağmada değer azlığı düzenlenmiştir.

Yağma, bir kimseye karşı zor kullanarak egemenlik ve hâkimiyeti altındaki bir malın kendisinden alınmasıdır. Yağma bir nevi cebir kullanarak veya tehdit yoluyla işlenen bir tür hırsızlık suçudur.

Yağmanın temel şekli 5237 sayılı TCK’nın 148/1. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.

Yağma; başkasının zilyetliğindeki taşınabilir malın, zilyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan “zor yoluyla hırsızlık”, bir kişiye karşı kullanılan icbar araçlarıyla haksız bir menfaat elde etmek şeklinde de tanımlanmıştır. Nitekim TCK’nın 148.maddesinin gerekçesinde de; “Hırsızlık suçunda olduğu gibi yağma suçunda da, taşınır-malın alınmasıyla ilgili olarak zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir. Ancak hırsızlık suçundan farklı olarak, bu suçun oluşabilmesi için, mağdurun rızasının, cebir veya tehdit kullanılarak ortadan kaldırılması gerekir” açıklaması yapılmıştır. Gerekçede yağma suçu ile hırsızlık suçunun ortak yönleri ile aralarındaki farklara değinilmiştir. Böylece dolaylı olarak yağma suçunda da hırsızlık suçunda olduğu gibi faydalanma amacıyla hareket edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Senedin Yağması

  1. maddenin birinci fıkrasında taşınır mal yağması, ikinci fıkrasında ise senedin yağması suçlarının düzenlendiğini belirtmiştik. Buna göre;

Suç, bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılınması suretiyle işlenirse buna taşınır mal yağması; cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet hâline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi suretiyle işlenirse senedin yağması söz konusu olur.

  1. maddede birinci fıkrada yağma suçunun nitelikli, bir bakıma cezayı artırıcı nedenleri düzenlenmiştir. İkinci fıkrada ise yağma eyleminin bünyesinde unsur olarak bulunan cebir eyleminin bu suç için kabul edilebilecek sınırı veya ölçüyü aşması durumunda fail için uygulanacak hukuka ve yaptırıma yer verilmiştir.
  2. maddede ise, yağma suçunda hafifletici, yani cezayı azaltıcı nedenlere yer verilmiştir. Birinci fıkrada yağma fiilinin bir hukukî ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla işlenmesi düzenlenmiştir. İkinci fıkrada ise yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı halinde uygulanacak hukuk ve müeyyide düzenlenmiştir.

Suçun Unsurları

Maddi Unsur

Taşınır Mal Yağması suçunda, cebir kullanarak veya tehdit yoluyla direnci ve karşı koyması engellenerek mağdurdan, bir malın alınması söz konusudur. Uygulanan cebir veya tehditle mağdur malı ya kendisi teslim etmiş veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılmıştır. Burada cebir ve tehdidin ne olduğu ve boyutu önem taşımaktadır.

Cebir; fiziksel zorlamayı, fiziksel şiddeti ifade eder. Tehdit ise; failin, isteğinin yerine getirilmemesi halinde belirli bir kötülük yapılacağını mağdura bildirmesidir. Tehdit, mağdurun iç dünyasındaki dinginliği bozarak belirli bir konuda serbest iradesiyle karar vermesini engeller. Yağma suçu için failin, mağdura yönelik kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle bir tehditte bulunması gerekir. Tehditte gerçekleştirileceği bildirilen kötülüğün mutlaka doğrudan malı elinde bulundurana kişiye yönelik yapılması zorunlu değildir. Tehdit edilenin yakınlık duyduğu üçüncü bir kişiye kötülükte bulunulacağı beyanı da tehdit sayılır. Bunun için söz konusu kişinin tehdit edileninin akrabası olması da gerekmez. Yine tehdit için failin bu kötülüğü gerçekleştirmek isteyip istememesi veya kötülüğün gerçekleştirilebilir olup olmaması önem taşımaz. Önemli olan mağdurun bunu öyle algılamış olması ve iç dünyasında bunun rahatsızlığını yaşamasıdır.

Yağma Suçunda Cebir ve Tehdit

Taşınır mal yağması suçunda, mağdura karşı uygulanan cebir ve şiddet veya yapılan tehdit mağduru mülkiyeti veya zilyetliğinde bulunan malı teslim etmeye veya kendisinden rızası dışında alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakmıştır.

Senedin yağması suçunda ise, yine cebir veya tehdit kullanılarak, mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet hâline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi hali söz konusudur.

Görüldüğü üzere hem taşınır mal yağması hem senedin yağması suçunda fail tarafından cebir veya tehdit kullanılması ortak bir unsur ve özelliktir.

Cebrin, mağdurun vücuda yönelik zorlama, şiddet veya darp şeklinde tezahür etmesi gerekir. Yani cebir için fiziksel bir temas söz konusudur. Ancak 148.maddenin üçüncü fıkrasında “mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hâle getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır.” denilmek suretiyle, örneğin bir kimsenin içeceğine ilaç katılarak uyutulup malının alınması durumunda da cebir varlığı kabul edilecektir.

Yağma suçunda, suçun unsuru olan cebir veya tehdidin, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya yönelik olması gerekir.

Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/1290 esas ve 2013/35 karar sayılı kararında;

“…..cebinde 5 Lira parası bulunan sanık müştekinin ticari taksisine binmiştir. Bir süre gittikten sonra bir büfenin önünde durmasını söylemiştir. Taksimetresi çalışmakta olan taksiden inen sanık elindeki bıçağı göstererek büfeden içki, sigara ve para istemiştir. İstediklerini alamayınca burada 10 dakika kadar büfedeki Necla isimli mağdurla tartışmıştır. Sonra ticari taksideki müştekinin yanına gelerek bıçağı gösterip 8 Lira tutan taksi ücretini ödemeyeceğini söylemiştir. Müştekinin “haraç mı alıyorsun” sözü üzerine “evet haraç alıyorum nereye şikâyet edersen et” şeklinde konuştuğu anlaşılmıştır. Olayda sanığın müştekiyi silahla tehdit etmesi “bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya” yönelik değildir. Aksine müştekinin kendisinde bulunan alacağını vermemeye yöneliktir. Bu nedenle yağma suçunun unsurları oluşmamıştır. Sanığın eyleminin TCK’nun 106/2-a maddesi kapsamında silahla tehdit suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir…..” demektedir.

Manevi Unsur

Yağma suçu özel kastla işlenebilir bir suçtur. Bu suç hukuka aykırı bir şekilde bir fayda temin etmek maksadıyla işlenir. Failin kastının, hukuka aykırı şekilde elde edeceği menfaatin yanı sıra, suçun unsuru olan cebir, şiddet veya tehdidi de kapsaması gerekir. Senedin yağması suçunda, taşınır mal yağması suçundan farklı olarak, failin kastının aynı-zamanda senedin borç-doğurucu nitelik taşıdığına da yönelik olması gerekir.

Suça Etki Eden Nedenler

Cezayı Ağırlaştırıcı Nedenler

Yağma suçunun;

  • Silâhla,
  • Kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle,
  • Birden fazla kişi tarafından birlikte,
  • Yol kesmek suretiyle ya da konutta, işyerinde veya bunların eklentilerinde,
  • Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
  • Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
  • Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla,
  • Gece vaktinde,

İşlenmesi durumunda olayın işleniş tarzı, ortaya çıkan vahamet ve mağdurda meydana gelen korku ve yıkım nazara alınarak kanunun koyucu tarafından bu hallerde daha ağır bir ceza yaptırımı ön görülmüştür.

Silâh, Türk Ceza Kanunun 6. maddesinde tanımlanmıştır. Ateşli silâhlar, patlayıcı maddelerin yanı sıra, saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet, yine saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler, yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler silah şeklinde tanımlanmış, sayılmış ve belirtilmiştir.

Yağmanın silahla işlenmesi nitelikli haldir. Silahın cebir veya tehdit amaçlı olarak kullanılmasının bir önemi yoktur. Silahın mağdura gösterilmesi, yöneltilmesi suretiyle tehditte bulunulması veya silahın cebir-aracı olarak kullanılması durumunda fail hakkında daha ağır bir cezaya hükmedilecektir.

Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale sokması suretiyle yağma, bir diğer nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Failin tanınmamak için tedbir alması durumunda bu bent hükmüne göre cezaya hükmedilecektir. Tehdidin mektupla yapılması halinde, mektubun imzasız olması, korku salmış bir kimsenin ismiyle yahut sahte imzayla imzalanmış olması da bu bentte düzenlenen unsura örnek olarak verilebilir.

Yağma Suçunun Birden Fazla Kişi Tarafından Birlikte Gerçekleştirilmesi

Yağma suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi de suçun temel şekline nazaran daha ağır bir ceza ile cezalandırmayı gerektirmektedir. Bu hükmün kabulünde, yağma suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesinin mağdur üzerinde oluşturacağı zorlayıcı etki göz önünde bulundurulmuştur. Ancak, bu nitelikli halin varlığı için yağma suçunu iki veya daha fazla kişinin birlikte müşterek fail olarak doğrudan işlemesi gerekir. Yağma suçunun iştiraken işlenmesine rağmen, müşterek faillik ilişkisi yoksa örneğin diğer suç ortaklarının iştirakteki sıfatları ve katkıları azmettirme veya yardım eden konumundaysa bu durumda bu fıkrada düzenlenen nitelikli halden bahsedilemeyecektir.

Yağma suçunun gece vakti işlenmesi halinde de failin suçun temel şekline göre daha ağır bir ceza ile cezalandırılması gerekmektedir. Bu bakımdan yağmada, suçun işlenmiş olduğu saat ve dakikanın tespiti son derece önemlidir. Gece vakti, kanunun 6.maddesinde; güneşin batmasından bir-saat sonra başlayan ve doğmasından bir-saat evvele kadar devam eden zaman süresi olarak belirtilmiştir. Dolayısıyla suçun işlendiği gün, saat ve dakikanın tespiti önemlidir. Aynı zamanda güneşin doğuş-batış saatlerinin tespiti de bu fıkradaki nitelikli unsurun uygulanıp uygulanmayacağını belirlemek için önem arz etmektedir.

Yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

Cezayı Hafifletici Nedenler

Yağma suçu, kişinin(failin) bir hukukî ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması suretiyle meydana gelmiş olabilir. Bu durumda fail hakkında yağma suçuna ilişkin hükümler uygulanmayacak ve fail için yağma eyleminden söz edilemeyecektir. Bunun yerine fail hakkında ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır(TCK md. 150/1). Bu düzenlemeyle kanun koyucu tarafından uygulamada “ihkakı hak” olarak bilinen kendiliğinden hak alma fiili meşru görülmemiştir. Bununla birlikte cezayı hafifletici neden olarak kabul edilmiştir.

Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı söz konusu olabilir. Bu durumda hakim cezayı somut olayın özellikleri ve failin içerisinde bulunduğu şartları dikkate alarak üçte birden yarıya kadar indirilebilecektir. 150/2. madde, yağma suçunun konusunu oluşturan değerin az olmasını temel almaktadır. Değer azlığı ile kanun koyucu tarafından neyin kastedildiği, tereddütleri önleyecek biçimde açıklığa kavuşturulmamıştır. Rakamsal bir sınırlandırma getirilmemiş fakat hakime, yargılama konusu maddi olayla ilgili olarak takdir ve değerlendirme yetkisi tanınmıştır. Hakim, gasp edilen veya gasp edilmeye kalkışılan şeyin değerinin azlığını ceza indirimi yaparak değerlendirebilecektir.

Hâkim, bu değerlendirmenin yanı sıra her somut olayda, olayın özelliklerini dikkate alacaktır. 5237 sayılı TCK’nun 3. maddesinde öngörüldüğü üzere “işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı” olacak şekilde ceza adaletini sağlayacaktır. Görüldüğü gibi, madde ile getirilen sistem, sadece malın değerinin objektif ölçütlere göre belirlenerek cezadan indirim yapılmasından ibaret değildir. Olayın özelliği her somut olayda değerlendirmeye konu edilecektir. Meydana gelen haksızlığa faili iten etkenler ve bu haksızlığın mağdur üzerindeki etkileri de gözetilerek, indirim yapıp yapmama konusunda takdir kullanılacak ve maddenin uygulanıp uygulanmamasına ilişkin gerekçe kararda gösterilecektir.

Buna karşılık maddenin uygulanmasındaki en önemli ölçüt, şüphesiz değer ölçüsüdür. Ölçüye konu edilmesi gereken değer ise, fiilen gasp edilen olmayıp, eylem kastına dahil edilen olmalıdır. Bu değerin ise “indirim yapılmasını” haklı kabul ettirecek düzeyde az olması gerekmektedir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2013/817 esas ve 2015/14 karar sayılı kararında

“…..sanığın mağdurenin evinin önüne gelip kapıyı yumruklayarak ve pencere camını kırarak zorla 20 Lira para istediği anlaşılan olayda; gasp edilmek istenen para miktarının cezadan indirim yapılmasını haklı kabul ettirecek düzeyde az olduğu, olay tarihi itibarıyla sabıkasız olup aldığı aşırı alkollün tesiri ile hareket ettiği anlaşılan sanığın mağdureye ait ne varsa alma kastı ile hareket etmeyip sadece sigara ve alkol almak için az bir para istemekle iktifa ettiği hususları hak ve nasafet kuralları ile birlikte göz önüne alındığında, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nun 150/2. maddesinin uygulanma şartlarının bulunduğu kabul edilmelidir…” demiştir.

Suçun Özel Görünüş Biçimleri

Teşebbüs

Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır. Sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.

 Yağma suçuna teşebbüs mümkündür. Mağdura karşı cebir veya tehdide başvurulmuş olmasına rağmen, elde edilmek istenen mal alınamamışsa bu durumda yağma suçuna teşebbüs söz konusudur. Örneğin, mağduru sopayla darp ederek etkisiz hale getirip cebindeki cüzdanını almayı amaçlayan failin, sopayla mağdura vurduktan sonra polis aracının siren sesini duyup parayı alamadan kaçması halinde suça teşebbüs söz konusudur.

Yağma suçu, malın fail tarafından alınıp, kendi hakimiyetinde tutulmasıyla birlikte tamamlanmış olur. Yağma suçunun teşebbüs aşamasında kalması durumunda fail hakkında verilecek ceza indirilebilir. Somut olayın koşulları ve özellikleri dikkate alınarak hakim/mahkeme tarafından dörtte birden dörtte üçe kadar indirilecektir.

İştirak 

İştirak konusunda genel hükümler uygulanır. İki veya daha fazla suç ortağının olay ve kişi üzerinde ortak hakimiyet kurup iş bölümü içerisinde birlikte ve doğrudan mağdura karşı cebir veya tehdit kullanarak yağma yapması durumunda faillerin her biri doğrudan müşterek fail olarak suçun cezasıyla ayrı ayrı cezalandırılırlar. Üstelik birden fazla suç ortağının doğrudan/müşterek faillik usulüyle mağdura karşı yağma eylemini gerçekleştirmesi durumunda suçun nitelikli hali meydana gelmiş olur ve cezanın ağırlaştırılarak uygulanması söz konusu olur.

Yağma suçunda, bir başkasını aracı olarak kullanmak suretiyle dolaylı faillik, azmettirme veya yardım etme suretiyle iştirak de mümkündür. Ancak dikkat edilmesi gereken husus şayet böyle bir durumda suçu bizzat işleyen sadece bir kişi ise, dolaylı faillik, azmettirme veya yardım etme suretiyle iştirak durumunda suç ortakları hakkında suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi dolayısıyla ağırlaştırıcı neden uygulanamayacağıdır. Böyle bir durumda failler 149. maddenin 1. fıkrası c bendine göre değil, 148. maddedeki temel düzenleme göz önüne alınarak cezalandırılacaklardır.

İçtima

Yağma suçu bileşik bir suçtur. Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz. Bu nedenle yağma suçunun söz konusu olması durumunda faile yaralama, tehdit veya hırsızlık gibi suçlardan ayrıca ceza verilmez. Zira bu suçların hareket unsurunu oluşturan eylemler yağma suçunu meydana getiren maddi unsurlardır.

Ancak yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi itibariyle ağırlaşmış biçimleri meydana gelmiş olabilir. Bu durumda 149. maddenin 2. fıkrası gereğince gerçek içtima hükümleri uygulanacaktır. Yani faile ayrıca sebep olduğu kasten yaralama suçundan da ceza verilecektir. Zira bu durumda fail tarafından yağma suçunun hareket unsurunu oluşturan cebir ve şiddetinin; gerekli ve yeterli olmanın sınırlarını aşmış olması, ölçüsüz olarak uygulanması hali söz konusudur.

Teselsül / Zincirleme Suç

Yağma suçunda zincirleme suç hükümleri de uygulanmaz. Bu husus kanun koyucu tarafından emredici olarak düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunun zincirleme suç hükümlerini düzenleyen 43. maddesinin üçüncü fıkrasında yağma suçunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı açıkça belirtilmiştir. Dolayısıyla failin bir-suç-işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda aynı-kişiye/mağdura karşı yağma suçunu birden fazla işlenmesi durumunda, işlenen-suç kadar cezaya hükmedilecektir. Yani eylem sayısınca müstakil suçun varlığı ve suç sayısınca da cezalandırma yapmak gerekliliği söz konusu olacaktır. Yine 43.maddenin 3.fıkrası gereğince yağma suçunun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da mağdur sayısınca suç vardır. Bu durumda da mağdur sayısınca cezalandırma gerekecektir.

Suçun Faili ve Mağduru

Yağma suçu özgü suç değildir. Dolayısıyla bu suçun mağduru herkes olabilir ve bu suç herkes tarafından işlenebilir. Faillik ve mağdurluk sıfatları için cinsiyet veya reşit yahut çocuk olmak bir önem arz etmez. Ancak suçun mağdurunun somut olay koşulları dikkate alınarak beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan birine karşı, örneğin çocuk yaşta birine, ileri derecede hasta birine, ileri derecede ihtiyar birine veya hamile bir kadına karşı işlenmiş olması durumunda cezanın ağırlaştırılması söz konusu olur.

Korunan Hukuksal Yarar

Yağma suçu karma hukuksal konulu bir suçtur. Bu suçta kişilerin sahip veya hakim oldukları malvarlıkları yani mülkiyet ve zilyetlik hakları korunur. Aynı zamanda yaşam hakkı, özgürlük hakkı ve vücut dokunulmazlığı gibi kişisel değerlerinin korunması da amaçlanmaktadır.

Yağma suçu, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir-araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki-değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi hürriyeti, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuki değerlerdir.

Soruşturma, Kovuşturma ve Cezalandırma

Yağma suçu şikayete tabi olmayıp, bu suçun soruşturma ve kovuşturması resen yapılır. Mağdur şikayetçi olmasa dahi fail hakkında suçtan dolayı takibat yapılır. Yağma suçlarında yetkili ve görevli mahkeme suçun işlenmiş olduğu yerdeki Ağır Ceza Mahkemesi’dir. Suçun 148. maddede düzenlenen temel şekliyle işlenmesi durumunda hakim/mahkeme tarafından fail hakkında belirlenecek temel ceza altı ila on yıl arasındadır.

Yağma suçunun 149/1 maddesinde belirtildiği şekliyle işlenmesi durumunda bu kez hakim tarafından belirlenecek temel-ceza-miktarı on ila on beş yıl arasındadır. Burada dikkat edilecek bir husus, suçun meydana gelmesinde eğer 149.madde birinci fıkradaki nitelikli hallerden birden fazlası söz konusuysa, bu durumda hakim/mahkeme, alt sınır olan on yıldan uzaklaşarak temel cezaya hükmetmelidir.

Nitekim Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2012/18046 esas ve 2015/37385 karar sayılı kararında

“….yağma suçunun birden fazla kişi ile birlikte, silah kullanılarak işlendiğinin anlaşılması karşısında; 5237 sayılı Yasanın 149. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinin yanı sıra (a) bendi ile de uygulama yapılması gerektiğinin gözetilmemesi ve aynı yasanın 61. maddesi uyarınca temel ceza belirlenirken, bu hususların dikkate alınarak alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğinin düşünülmemesi….” demek suretiyle bu hususa açıkça vurgu yapmaktadır.

Daha önce değinildiği gibi 150/2 maddesinde belirtildiği üzere yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza hakim/mahkeme tarafından üçte birden yarıya kadar indirilebilir.

Öte yandan malvarlığı değerlerine karşı işlenen suçlara ilişkin etkin pişmanlığı düzenleyen Türk Ceza Kanunu 168. maddesi gereğince, yağma suçu tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir. Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın üçte birine kadarı indirilir. Kısmen geri verme veya tazmin halinde ise etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası aranır.

Sonuç

Yağma suçu, günlük hayatta karşılaştığımız en ürkütücü suçlardan biridir. Birey ve toplum üzerinde ciddi yıkım ve tahribatlar meydana getirir. Yasa koyucu kamu düzeninin devamını sağlamak ve suç işlenerek bozulan kamu-düzenini yeniden tesis-etmek için yağma fiillerine karşı ciddi yaptırımlar getirmiştir. Suçu işleyenlerin toplumdan tecridini sağlamak için yüksek cezai müeyyideler ön görülmüştür.

Yağma suçu, kişilerin huzur ve sükûnuna, vücut dokunulmazlığına, kişi özgürlüğüne, malvarlığı, mülkiyet ve zilyetlik haklarına karşı yapılmış bir-saldırı ve tecavüzdür. Bu bakımdan, yasa koyucunun kişilerin yaşam, özgürlük, güvenlik ve mülkiyet haklarının korunmasına yönelik amacının gerçekleşebilmesi için kolluk birimleri ve adli makamların titizlikle ve eşgüdüm içerisinde hareket etmesi kadar, mağdurların da hak arayışı bilinciyle hareket edip hukuki yardım almaları önem arz etmektedir.

Ceza davaları ile ilgili olarak ağır ceza avukatı başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi çekebilecek makaleler