Kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkasına verme ve yayma ayrı bir suç olarak 5237 sayılı TCK’da düzenlenmiştir. Suçla korunan hukuki değer, kişinin özel hayatı ve kişisel verileridir.
Kişisel verilerin korunması bakımından Anayasa ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda düzenleme yapılmıştır. Anayasa ve Kanunun belirlediği amaçlar ve görevler kapsamında kişisel veriler kaydolunur ve işleme tabi tutulur.
Kişilerle ilişkilendirilebilen her türlü veri kişisel veridir. 6698 sayılı Kanun’da kişisel veri, “kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi” olarak tanımlanmıştır.
Kanun gereğince veya kişinin rızasıyla tutulan kişisel veri hukuka uygun elde edilmiş veridir. Ancak bu verilerin kanuni bir düzenleme olmadan veya kişinin rızası hilafına kaydedilmesi ve kullanılması halinde bu suçun işlenmesi söz konusu olur.
Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Hem hukuka uygun verinin ele geçirilmesi ve yayılması söz konusu olabileceği gibi hukuka aykırı elde edilmiş bir verinin de ele geçirilmesi ve yayılması da mümkündür. Hukuka aykırı bir kaydetme söz konusu ise hem kaydetme hem de ele geçirip kullanma suçları ayrı ayrı işlenmiş olacaktır.
Kişisel Verileri Ele Geçirme veya Yayma Suçu Unsurları
Hukuka uygun bir şekilde veya hukuk dışı bir şekilde kaydedilmiş bir verinin;
– Başkasına verilmesi,
– Ele geçirilmesi,
– Başkalarının duyabileceği, görüp öğrenebileceği veya herhangi bir surette muttali olabileceği şekilde açıklanması,
Suç olarak düzenlenmiştir.
Suçun faili gerçek kişidir ancak bu suç bir tüzel kişi yararına gerçek kişi tarafından da işlenebilir.
Verinin verilmesi, ele geçirilmesi internet üzerinden de yapılabilir ya da elden kaydedilen araçlarla da yapılabilir.
* Ele geçirme ise kişisel verinin kaydedildiği yerden alınması, verinin bulunduğu bilişim sistemine girilerek kaydedilmesi ve bunların taşınır cihazlara depolanması suretiyle de işlenebilir.
* Kişisel verilerin yayılması ise bu verilerin başkalarının erişimine hazır hale getirilmesiyle işlenmiş olur. Yayma eylemi yazılı, görsel ya da sanal olarak işlenebilir. Suç, verilerin el geçirme, başkasına verme ve açıklanamsıyla işlenmiş olur.
* Bu suçlardan her biri ayrı ayrı işlenebileceği gibi birlikte işlenmesi de mümkündür. Birlikte bu üç fiilin ikisi veya üçünün işlenmesi halinde cezanın miktarının tayininde bu durum dikkate alınacaktır.
Kişisel Verileri Ele Geçirme veya Yayma Suçu Şartları
Suçun meydana gelmesi belirli koşulları gerektirir. Buna göre;
– Öncelikle kişisel veri kabul edilebilecek bir veri var olmalıdır. 6698 sayılı Kanuna göre veri, kişisel veri niteliğinde olmalıdır.
– Bu veri, hukuka aykırı bir şekilde ele geçirilmeli, başkasına verilmeli ve açıklanmalıdır.
– Ele geçirme, yayma, başkasına verme ve açıklama bakımından değişik yöntemler ve fiiller ile bu suç işlenebilir.
– Kanun, işlenebilecek eylemlerin şekli ve niteliği bakımından bir sınırlama yapmamıştır ve tanımlama belirlememiştir.
– Kişisel verinin, yetkili olunmadan elde edilmesiyle ya da üzerinde hakimiyet kurabilecek şekilde temin edilmesiyle suç işlenmiş olur.
Yine eldeki hukuka uygun veya hukuk dışı kaydedilmiş verinin, yetkili olmayan bir başkasına verilmesi ya da hukuk dışı bir şekilde başkalarının erişimine hazır hale getirilmesi ile açıklanması da aynı suça vücut verir.
** Suçun konusunun, Ceza Muhakemesi Kanununun 236 ncı maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları uyarınca kayda alınan beyan ve görüntüler olması durumunda verilecek ceza bir kat artırılır.
*** Suçun nitelikli halleri ise TCK Md. 137’de düzenlenmiştir. Bu suçların;
a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle,
b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,
İşlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
TCK 136 – Kişisel Verileri Ele Geçirme veya Yayma Suçu Yargıtay Kararları
* Yargıtay Ceza Genel Kurulu 4 Temmuz 2017 tarihli E. 2017/12-829 K. 2017/363 sayılı Kararında;
“TCK’nun 136. maddesindeki “verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” suçu, seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir. Hukuka aykırı olarak kişisel verilerin başkasına verilmesi, kişisel verilerin yayılması ve kişisel verilerin ele geçirilmesi şeklindeki seçimlik hareketlerin birinin gerçekleştirilmesiyle suç işlenmiş olacaktır.
“Kişisel verileri bir başkasına verme” seçimlik hareketinde, maddede geçen “başkası” gerçek bir kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilecek, veriler bu kişilere elden, posta ya da internet üzerinden elektronik posta ile vb. şekillerde verilebilecektir. Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde “vermek”; “üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek, düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek” şeklinde açıklanmıştır. Bu seçimlik harekette verilerin hukuka uygun ya da aykırı yöntemle elde edilmiş olmasının önemi bulunmamakta olup, önemli olan husus verme eyleminin hukuka aykırı olmasıdır.
“Kişisel verileri yayma” seçimlik hareketi de çeşitli şekillerde gerçekleştirilebilecektir. İnternet üzerindeki bir web sitesinde kişisel verileri yayınlamak, birçok kişiye elektronik posta ile ya da telefondan kısa mesajla göndermek, yazılı ya da görsel medyada yayınlamak gibi… Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde “yaymak”; “birçok kimseye duyurmak, çevreye dağılmasına sebep olmak” olarak açıklanmıştır.
“Kişisel verilerin ele geçirilmesi” seçimlik hareketi ise; kişisel verilerin kayıtlı olduğu belgelerin alınması ya da kayıtlı olduğu bilişim sisteminden ele geçirilmesi vb… şekillerde gerçekleştirilebilecektir. Ele geçirme fiili, başkasının hakimiyeti altında bulunan bir kişisel verinin, failin hakimiyeti altına girmesi ile gerçekleşmiş olacaktır.
Bu suçta herhangi bir neticenin gerçekleşmesi aranmadığından maddede sayılan seçimlik hareketlerin yapılmasıyla suç oluşacaktır. Bu açıdan TCK’nun 136. maddesindeki “verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” soyut tehlike suçudur.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın adına ve Antalya’da bulunan adresine kayıtlı ADSL hattı üzerinden 12.04.2007 tarihinde “88.226.178.19” IP numarası ile “WWW….” isimli arkadaşlık sitesine “canans” rumuzu kullanılarak oluşturulan profilde, katılanın rızası dışında telefon numarası ile gezip eğlenmeyi seven erkeklerle tanışmak istediği bilgisine yer verildiği, siteye giren kişilerce katılanın telefonuna çeşitli mesajlar gönderildiği olayda;
Katılanın, suçun Antalya ilinde işlenmesinden bir gün sonra Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığına bizzat şikâyette bulunarak sanığın kızı ile aralarında bulunan husumetten dolayı eylemi sanığın gerçekleştirdiğine dair beyanı; katılana ait telefon numarasının verildiği arkadaşlık sitesindeki üyelik işleminin, sanığın adına kayıtlı ADSL hattını kullanan bilgisayar üzerinden gerçekleştirildiğine ilişkin bilirkişi raporu ile Y…yazıları karşısında; sanığın, eylemin evlerine gelen katılan tarafından gerçekleştirildiği ve kendisine komplo kurulduğuna dair savunmalarının suçtan kurtulmaya yönelik olduğunun kabulü ile itibar edilemeyeceği cihetle, üzerine atılı verileri hukuka aykırı yayma suçunu işlediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, sanığın atılı suçtan mahkûmiyeti yerine beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Beykoz 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.03.2014 gün ve 681-101 sayılı direnme hükmünün, sanığın atılı suçtan mahkûmiyeti yerine beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,…” denilmiştir.
- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 10 Haziran 2014 E. 2012/12-1514 K. 2014/312 sayılı Kararında ise şöyle denilmiştir: “sanığın üzerine atılı kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. Kendisi ve eşi de memur olan sanığın, yapacakları şikayete konu olmak üzere eşi ile aynı işyerinde ebe olarak çalışan katılanın doğum belgesini hastaneden alarak, il sağlık müdürlüğüne verdikleri şikayet dilekçesinin ekinde sunmaları şeklinde gerçekleşen somut olayda, katılana ait doğum belgesinin kişisel veri olması, memur olarak çalışan sanığın başkasına ait bilgileri içeren bir belgeyi velevki yapacağı şikayet başvurusuna konu olsa dahi almasının hukuka aykırı olacağını bilebilecek durumda bulunması, suça konu doğum belgesini şikayet dilekçesine eklemek suretiyle burada yer alan ve kişisel veri niteliğinde bulunan bilgilerin katılanın rızası dışında başkalarınca öğrenilmesine neden olunması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eylemi TCK’nun 136. maddesinde düzenlenen kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme ve yayma suçunu oluşturmaktadır. Suça konu doğum belgesinin yapılacak şikayetin delili olarak sunulmak amacıyla alınmış olması nedeniyle eylemin haksızlık oluşturduğu konusunda hataya düşüldüğü ileri sürülebilir ise de, uzun süredir memur olarak çalışan sanığın başkasına ait bilgiler içeren bir belgeyi ilgilinin bilgi ve rızası olmaksızın almasının hukuka aykırı olduğunu bilecek durumda bulunması, eşinin sağlık çalışanı olması ve iki çocuğunun bulunması nedeniyle doğum belgesinin ne şekilde alındığını biliyor olması, şikayet dilekçesi içeriğinde belirtilmek suretiyle ilgili belgenin şikayet başvurusu yapılan kurumca temininin imkan dahilinde bulunması göz önünde bulundurulduğunda, fiilin haksızlık oluşturduğu konusunda kaçınılmaz bir hatadan söz edilmesi mümkün değildir.”
- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 8 Aralık 2022 tarihli E. 2018/12-611 K. 2022/784 Kararında şöyle denilmiştir:
“…Sanık …’ün verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan TCK’nın 136/1. maddesi uyarınca 2 yıl hapis hapis; hakaret suçundan ise TCK’nın 125/2. maddesi delaletiyle 125/1-4 ve 62. maddeleri uyarınca 12 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, her iki suç yönünden aynı Kanun’un 53 ve 58. maddeleri uyarınca hak yoksunluklarına ve cezaların mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Edirne 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 10.05.2016 tarihli ve 590-259 sayılı hükümlerin, Cumhuriyet savcısı ve sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 23.10.2017 tarih ve 10893-7762 sayı ile;
“Sanığın facebooktan ‘Alın size kaliteli o…su adı hatice +9053…….’ şeklinde paylaşım yaparak katılanın kişisel veri niteliğindeki cep telefonu numarasını yayması nedeniyle TCK’nın 136/1. maddesinde düzenlenen verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu, katılana hakaret etmesi nedeniyle TCK’nın 125/1 maddesinde düzenlenen hakaret suçunu işlediği, bir fiili ile birden fazla farklı suçun oluşmasına neden olan sanığın, TCK’nın 44. maddesi gereğince, daha ağır cezayı gerektiren verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan cezalandırılması, hakaret suçundan ise hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, her iki suçtan hüküm kurulması nedeniyle sanık hakkında fazla ceza tayini,
Kabul ve uygulamaya göre de;
1- Sanık hakkında TCK’nın 125/4 maddesi gereğince 1/6 oranında artırım uyapılırken sonuç cezanın 11 ay 20 gün olarak belirlenmesi gerekirken, 12 ay olarak belirlenmek suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini, kanuna aykırı,
2- Sanık hakkında TCK’nın 53. maddesi tatbik edilirken, Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 günlü Resmî Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının gözetilmesinde zorunluluk bulunması,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Kabule göre bozma nedenlerine uyan Yerel Mahkeme ise 19.04.2018 tarih ve 1022-369 sayı ile;
“Sanığın somut olayda iki ayrı eyleminin bulunduğu, bunlardan birinin, müştekinin kişisel verileri niteliğinde olan adını ve telefon numarasını internetten paylaşmak, diğerinin ise bu paylaşımı yaparken ayrıca ‘Alın size kaliteli o… Hatice’ demek sureti ile hakaret içerikli başka bir paylaşım yapmak olduğu açıktır. Bu eylemler birbirinin unsuru olmadığı gibi, tek bir fiil olmadığından, eylemler arasında TCK’nın 44. maddesi gereğince fikri içtima kurallarının uygulanması da mümkün değildir. Paylaşımın tek bir cümle içerisinde yapılmış olması da somut olayda iki eylem olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir. Nitekim bilindiği üzere, ‘Seni öldüreceğim şerefsiz’ diyen bir sanığa da hem hakaret hem tehdit suçundan ceza verilmektedir. Burada da sanığın hem müştekinin telefonunu yayma, hem de müştekiye hakaret etme kastı söz konusudur.” şeklindeki gerekçeyle önceki hükmünde direnilmesine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.08.2018 tarihli ve 62695 sayılı “Bozma” istekli tebliğnamesi ile dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle değişik CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 21.11.2018 tarih ve 5543-11032 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle Edirne 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.04.2018 tarihli ve 1022-369 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında TCK’nın 44. maddesindeki farklı nev’iden fikri içtima hükümleri gözetilerek en ağır cezayı gerektiren TCK’nın 136. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,” karar verilmiştir.
TCK 136 Kapsamında Yargılama Süreci Nasıl İşler?
Yargılama konusu suç Asliye Ceza Mahkemesi görev alanında yer alan bir suçtur. TCK Md. 139 gereğince bu suçun soruşturması ve kovuşturması şikayete bağlıdır. Şikayet üzerine Cumhuriyet savıcısı olaya el koyar ve gerekli soruşturma işlemlerine 5271 sayılı CMK hükümleri gereğince başlar.
Suça ilişkin soruşturma Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır ve hazırlanan İddianame mahkemeye sunulur. Mahkemece 15 gün içinde kabulü ya da reddi yönünde karar verir. Kabul edilen İddianame çerçevesinde Tensip Zaptı tanzim edilir ve Duruşma günü verilir.
Bu suç genel yargılama usulüne tabidir ve yargılama genel hükümlere göre yürütülür.
Delil durumuna göre Mahkeme, 3-4 duruşma sonucunda kararını verir ve sonrasında kanun yolu başvuruları yapılır. İstinaf ve temyiz kanun yolu süreçleri de önemle takip edilmesi gereken aşamalardır.
TCK 136’ya Göre Ceza Davalarında İspat Yükümlülüğü Kimde Bulunur?
İspat, isnad edilen suçu sübuta erdirecek deliller ile suçun var olduğunun ve sanık tarafından işlendiğinin ortaya konulmasıdır.
İspat yükümlülüğü, esas olarak iddia eden kişi olan yetkili Cumhuriyet savcısındadır. Sanık ise suçu işlemediğini ispat eden delilleri sunabilir. Ayrıca sanığın lehine ve aleyhine olan bütün delillerin toplanması gerekmektedir.
İddia eden taraf olarak Cumhuriyet savcısı, suçu nasıl belirlediğini ve suçun işlendiğine nasıl kani olduğunu ve buna dair hangi delillerle dayandığını ispat edecektir.
Ancak ülkemizde ceza yargılamasının işleyişi bakımından tanığın kendisinin suçsuz olduğunu ispat etmesine dönüşen yargılama süreçlerine de tanık olunduğu dikkate alınmalıdır.
Cezanın Ertelenmesi, Adli Para Cezasına Çevrilmesi veya HAGB
* Cezanın ertelenmesi de TCK Md. 51’de düzenlenmiştir. İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir. Bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır. Ancak, erteleme kararının verilebilmesi için kişinin;
a) Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
b) Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması,
gerekir.
Diğer koşullar maddede gösterilmiştir. 2 yıldan fazla bir cezaya hükmedilmesi ve maddede belitilen yaş sınırlamaları içerisinde kalınması halinde erteleme uygulanamaz.
- Adli para cezasına çevirme konusu ise açıklanan hükümde verilen cezanın süresi ile ilgilidir. 1 yıl ve daha az süreli hapis cezasına hükmedilmiş olan hapis cezaları adli para cezasına çevrilebilir. Zaten verilen ceza, alt sınırı 2 yıldan az olamaz. Bu nedenle bu suçlarda hükmolunan cezanın adli para cezasına çevrilmesi mümkün değildir.
* HAGB, CMK Md. 231/5 gereğince ancak 2 yıl ve altında hapis cezaları hakkında uygulanabilir. HAGB Kararı verilmesi bakımından sanığın CMK Md. 231/6 gereğince;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
Gerekir.
Ayrıca Sanık HSGB uygulanmasını karar öncesinde kabul etmiş olmalıdır.
Cezanın alt sınırdan ve 2 yıl olarak verilmesi halinde bu suçlarda HAGB Kararı verilebilir.
Kişisel Verileri Ele Geçirme Suçu için Avukat
Kişisel veri konusu uzmanlık gerekten bir alandır. Kişisel veri, AB ülkelerinde kurumlarca Veri Sorumlusu denetim ve kontrolünde işlenir ve verilerin işlenmesi konusunda Uygulama El Kitapları her AB ülkesinde hazırlanır ve kamu görevlilerine uygulanmak üzere sunulur.
O nedenle kişisel verinin ne olduğu, nasıl işlendiği veya kişisel verileri ele geçirme ve yayma suçunun unsurları bakımından yetkin bir kişisel veri kanununu avukatından hukuki yardımından yararlanmak da fayda bulunmaktadır.
Uzmanlığımız itibariyle deneyimli avukat kadromuzla or.av.tr adresimizden bilgi alabilir ve hukuki yardım için bize başvurabilirsiniz.