Edit Content
KURUMSAL
FAALİYET ALANLARI
MEDYA

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Nedir?

Ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 611 inci (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 511 inci) maddesinde; “Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir” şeklinde tarif edilmiştir.

Her borç ilişkisi, belirli bir edimi veya edimleri içerir. Edim, borcun içeriğini ve konusunu oluşturur. Borç ilişkisine dayanarak alacaklının borçludan talebe yetkili olduğu, borçlunun da yerine getirmek zorunda bulunduğu davranışa “edim” denir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2021, s.99).

İfa süresi bakımından borç ilişkileri ani edimli, sürekli edimli ve dönemsel edimli olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Borçlunun, borcunu zaman içinde devamlı ve aralıksız yani sürekli bir davranışla ifa edebildiği hâllerde sürekli edim söz konusudur. Bir kez yerine getirilmekle sona eren edim ani edim; yüklenilen edimin belli zaman aralıklarında düzenli ya da düzensiz yerine getirilmesi dönemsel edimdir (Türk Hukuk Lügatı, Cilt I, Ankara 2021, s. 59, 314).

Ölünceye kadar bakma sözleşmesi karşılıklı ve iki tarafa tam borç yükleyen bir sözleşmedir. Bu sözleşme süreklilik arz eder zira bakım alacaklısı yaşadığı sürece bakım borçlusunun borcu devam eder. Ancak bakım alacaklısının borcu bir malvarlığı değerini bakım borçlusuna devretmekten ibaret olduğundan sürekli değil ani edimli bir borçtur. Kısacası, ölünceye kadar bakma sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen, ivazlı, rızai ve sürekli borç doğuran bir sözleşmedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Ankara 2018, s.813).

Bu sözleşme kural olarak bakım alacaklısının ölümüne kadar devam edeceğinden ve yaşam süresi de belirli olmadığından bakım borçlusunun bakıp gözetme ediminin süresi de belli değildir ve tesadüfe bağlıdır.

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinin Tarafları Kimlerdir?

Ölünceye kadar bakım sözleşmesinin tarafları bakım alacaklısı ve bakım borçlusudur. Bakım alacaklısı yalnızca gerçek bir kişi olabilirken, bakım borçlusu gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilir. Taraflar birden çok kişiden oluşabilir. Taraflar dilerse üçüncü bir kişiyi  de bakım alacaklısı olarak tayin edebilir, bu halde üçüncü kişi yararına ölünceye kadar bakma sözleşmesi söz konusu olur.

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Hangi Durumlarda Yapılır?

Ölünceye kadar bakma sözleşmeleri borçlar hukukuna tabi ya da miras hukukuna tabi olabilir. Eğer bakım alacaklısı borcunu sağlığında yerine getirecekse borçlar hukukuna tabi bir sözleşme söz konusu olur. Miras hukukuna tabi sözleşmede ise bakım alacaklısı borcunu bakım borçlusunu mirasçı atama suretiyle ifa eder.

Bu sözleşme genellikle yeterli maddi imkanlara sahip kişilerin, yaşlılık ve düşkünlük zamanlarında kendilerine bakacak kimseleri olmadığı halde, kendilerine bakım ve gözetim hizmeti sağlayacak kimseleri temin etmek amacıyla yapılan bir sözleşmedir. Böylece ekonomik olarak yeterli imkanı bulunan yaşlı veya düşkün kimseler, bakım alacaklısı olarak, verecekleri maddi bir değer karşılığında kendilerini güvende hissetmiş ve bakım-gözetim ihtiyaçlarını da karşılamış olacaktır.

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinin Şartları Nelerdir?

Ölünceye kadar bakma sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerden olduğundan tarafların fiil ehliyetinin olması geçerlilik koşuludur. Aksi halde hem vesayet hem de denetim makamının izni gerekir. TMK m. 463/1-4’te bu durum açıkça düzenlenmiştir.

TBK m. 612/1’e göre ölünceye kadar bakma sözleşmesi özel bir şekil şartına tabi tutulmuştur ve bu geçerlilik şartıdır. Buna göre ölünceye kadar bakma sözleşmeleri miras sözleşmesi şeklinde yapılmadıkça geçerli olamaz.  TMK m. 545/1’e göre de miras sözleşmesinin geçerliliği vasiyetname şeklinde yapılması ile mümkündür. TMK m. 532’ye göre resmi vasiyetname resmi memur tarafından düzenlenecektir.  Resmi memur sulh hakimi, noter ya da kanunla yetkilendirilmiş bir memur olabilir. TBK m. 612/2’ye göre ise sözleşme devlet tarafından tanınan bir kurumca yapılmışsa bu halde yazılı şekilde yapılması yeterlidir.

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinde Hangi Yükümlülükler Bulunur?

Ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile bakım alacaklısı, sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona ölünceye kadar özenle bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer.

Bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikâmetini temin etme yanında, besleme, giydirme, hastalığında hekime götürüp gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu sosyal konumuna ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları TBK’nın 617 nci (BK’nın 517 nci) maddesinde açıklanmıştır. Bu sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hâle gelmişse taraflardan her birinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması hâlinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. Böylelikle yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.

Temelinde insancıl ve yararlı bir müessese olan ölünceye kadar bakma sözleşmesinde taraflardan her birinin üstlendiği edim sözleşmenin karşı tarafının üstlendiği edimin sebep ve karşılığını oluşturmakta olup bakım alacaklısının yaşamının sonuna kadar bakılıp gözetilmesi karşılığında bakım borçlusuna malvarlığının bir kısmını ya da tamamını devretmek suretiyle sağlar arası bir kazandırmada veya ölüme bağlı tasarrufta bulunulması söz konusudur. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi karşılıklı edimleri içeren ivazlı sözleşmelerde, asli edimlerden biri sürekli bir edim niteliğinde ise o ilişki sürekli borç ilişkisi sayılmaktadır. Bakım borçlusunun yerine getirmesi gereken asli edim, bakım alacaklısının ömrü boyunca bakılıp gözetilmesi olduğundan söz konusu borç süreklilik arz eder. Bakım alacaklısının ise asli edimini sağlar arası ya da ölüme bağlı bir tasarrufla tek seferde yerine getirmek suretiyle ifa etmesi mümkün olup borcu sürekli değil ani edimli bir borçtur. Nitekim ölünceye kadar bakma sözleşmesinde söz konusu menfaatin sağlanması, bakım borçlusunun bakım alacaklısına ölene kadar bakım ve gözetim borcunu tamamlaması ile gerçekleşmektedir. ( YHGK 14/02/2024 T, 2023/507 E., 2024/93 K.)

Bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp ikametgâh temini, besleme-giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar. Bakım alacaklısının sözleşme anında özel bakıma muhtaç hâlde olması gerekmez. Ölünceye kadar bakım sözleşmelerinde bakıp gözetme borcunun kapsamı ne akdin başında ne de devamı sırasında belirli olmayıp bakım alacaklısının hayatı boyunca oluşacak şartları tayin eder. 

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesinde Miras Hakkı Nasıl Belirlenir?

Ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile saklı pay sahibi mirasçıların hakları ihlal edilecek şekilde bakım borçlusuna devir yapılmışsa, saklı pay sahibi mirasçıların bakım borçlusu aleyhine tenkis davası açma hakları vardır.  Ancak bunun için miras bırakanın ölmesi, bakım borçlusuna yapılan devirlerin tamamının ya da bir bölümünün karşılıksız kazandırma olması gerekir. Tenkis davasında ispat yükü de mirasçıya aittir.

Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Nasıl Feshedilir?

Ölünceye karar bakma sözleşmesi bakım alacaklısının yaşam süresi baz alınarak yapılmışsa bakım alacaklısının ölümü ile kendiliğinden sona erecektir. Ancak aynı durum bakım borçlusunun ölümü durumunda geçerli değildir. Bakım borçlusunun ölümü sözleşmenin sona erme sebebi olmasa da iflası halinde sözleşme sona erecek ve bakım borcunun para borcuna dönmesi talep edilebilecektir.

Tarafların edimleri arasında önemli düzeyde orantısızlık bulunması halinde ise tarafların sözleşmeyi feshetme hakları vardır. TBK m. 616/1’e göre tarafların edimleri arasında önemli ölçüde oransızlık bulunur ve fazla alan taraf kendisine bağışta bulunulma amacı güdüldüğünü ispat edemezse diğer taraf, altı ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, sözleşmeyi her zaman feshedebilir. Bu halde edimler arasında bulunan orantısızlığı ispat etme külfeti de bunu iddia eden tarafa aittir. Edimler arasında orantısızlık bulunması fesih için yeterli olmayıp bu orantısızlığın önemli ölçüde olması şarttır.  Başka bir ifade ile olağan orantısızlık hallerinde böyle bir fesih hakkı olmayacaktır. Aleyhine önemli ölçüde orantısızlık bulunan tarafın fesih hakkının doğabilmesinin diğer bir şartı da fazla alan tarafın önemli ölçüdeki orantısızlığın kendisine bağışta bulunulma amacı ile gerçekleştiğini ispat edememesidir. Bu şartların varlığı halinde altı ay önceden bildirimde bulunulmak koşuluyla sözleşme feshedebilir.

Kullanılmalarıyla bir hakkı veya hukuki ilişkiyi ortadan kaldıran haklara, bozucu yenilik doğuran haklar denir. Bozucu yenilik doğuran haklardan fesih geleceğe etkili, dönme ise klasik görüşe göre ilke olarak geçmişe etkili sonuçlar doğurur (Eren, s.66).

Fesih, sürekli bir borç ilişkisini ileriye etkili bir şekilde sona erdiren, bozucu yenilik doğuran bir hak olarak kabul edilmektedir. Ancak 6098 sayılı Kanun’un 617 nci maddesi ile ölünceye kadar bakma sözleşmesinin feshi hâlinde yerine getirilen edimlerin geri verilmesi düzenlendiğinden ölünceye kadar bakma sözleşmesi sürekli borç doğuran sözleşme olmasına rağmen kanunla bu kurala istisna getirilmiş ve ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile doğan borç ilişkisinin geçmişe etkili olarak sona ereceği kabul edilmiştir. Anılan maddede ölünceye kadar bakma ilişkisinin ortadan kalkması hâli bakımından “taraf aldığı şeyi geri verir” denmektedir. O ana kadar ifa edilmiş olan edimler geri verileceğine göre burada geçmişe etkili bir sona ermenin bulunduğundan söz edilmelidir. Her ne kadar 617 nci madde hükmünde fesih tabiri kullanılmış ise de bu ifade dönme olarak anlaşılmalıdır. Dönme hakkı bozucu yenilik doğuran haklardan olup bu yetkinin kullanılması var olan bir hukuksal ilişkiyi ortadan kaldırır. Dönme ile sona eren sözleşme ilişkisi artık sonuç doğurmayacağı gibi önceden doğmuş borçlar da son bulacağından tarafların bozmadan önce birbirlerine verdikleri şeyler var ise bunların karşılıklı olarak geri verilmesi gerekir. ( YHGK 14/02/2024 T, 2023/507 E., 2024/93 K.)

TBK m. 617’ye göre ise sözleşmeden doğan borçlara aykırı davranılması sebebiyle sözleşmenin devamı çekilmez hâle gelir veya başkaca önemli sebepler sözleşmenin devamını imkânsız hâle getirir ya da aşırı ölçüde güçleştirirse, taraflardan her biri sözleşmeyi önel vermeksizin feshedebilir. Sözleşme bu sebeplerden birine dayanılarak feshedildiği takdirde kusurlu taraf, aldığı şeyi geri verir ve kusursuz tarafa, bu yüzden uğradığı zarara karşılık uygun bir tazminat ödemekle yükümlü olur.

6098 sayılı Kanun’un sözleşmeden dönme halini düzenleyen genel hüküm niteliğindeki 125 inci maddesi ile özel hüküm niteliği taşıyan 617 nci maddesi birlikte değerlendirildiğinde 6098 sayılı Kanun’un 125 inci maddesinin son fıkrasına göre sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda 6098 sayılı Kanun’un 617 nci maddesine göre ölünceye kadar bakma sözleşmesinin feshi, geçmişe etki olarak sonuç doğuracağından sözleşme yapıldığı andan itibaren geçersiz olacak ve sözleşme konusu bir taşınmaz ise, taşınmazın mülkiyetinin tescili de hukuki dayanaktan yoksun hâle gelecektir. Bu nedenle bakım alacaklısı tapu iptali ve tescil davası açabilecektir.

ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİ KONUSUNDA YARGITAY UYGULAMALARI

TBK m. 617/son uyarınca hâkim, sözleşmenin önel verilmeksizin feshini yerinde bulabileceği gibi, taraflardan birinin istemiyle veya kendiliğinden, aile topluluğu içinde yaşamalarına son vererek, bakım alacaklısına ömür boyu gelir bağlayabilir

Dava ölünceye kadar bakma sözleşmesine aykırılık nedenine dayanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen ilk kararın Yargıtay 1. Hukuk Dairesince tapu iptali ve tescil talebinin reddine karar verilmesinin doğru olduğu vurgulanarak, irat tahsisine ilişkin araştırma yapılması gereğine değinilerek bozulduğu, mahkemece bozmaya uyulması suretiyle davalı yararına tapu iptali ve tescil talebinin reddi bakımından usuli kazanılmış hak meydana geldiği kuşkusuzdur. Bu aşamadan sonra davacının ölmesi üzerine tereke her ne kadar iştirak halindeyse de, davacı murise ödenmesi gereken irat bakımından davacının miras payı oranında miras payına isabet edecek irat bedelini davalı miraşçıdan tek başına talep edebileceği açıktır. Bu nedenle, miras bırakanın ölümünden sonra davadan haberdar olan mirasçılardan davayı takip eden mirasçının, davacının dava tarihinden ölüm tarihine kadar hesaplanacak irattan payına düşen miktara yönelik davayı takip yetkisi bulunduğu tartışmasızdır.

O halde mahkemece, temyiz eden davacı mirasçı Nevzat bakımından davaya devam edilerek irat konusunda araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. ( Y 7. HD 12.06.2024 T, 2024/2206 E.,  2024/3454 K.)

Vekaletnamede ölünceye kadar bakma sözleşmesinin feshine ilişkin özel yetki bulunmazsa ilgili vekaletname ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin feshi hususunda geçersizdir

Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin önel verilerek feshini düzenleyen TBK’nın 616. maddesinde; tarafların edimleri arasında önemli ölçüde oransızlık bulunur ve fazla alan taraf kendisine bağışta bulunulma amacı güdüldüğünü ispat edemezse diğer tarafın, altı ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, sözleşmeyi her zaman feshedebileceği, bu oransızlığın tespitinde, ilgili sosyal güvenlik kurumunca, bakım borçlusuna verilenin değerine denk düşen anapara değeri ile bağlanacak irat arasındaki fark esas alınacağı, sözleşmenin sona erdirilmesi anına kadar geçen sürede ifa edilmiş edimlerin, anapara ve faiziyle birlikte değerlendirilerek, denkleştirme sonucunda alacaklı çıkan tarafa geri verileceği; önel verilmeksizin feshini düzenleyen TBK’nın 617. maddesinde ise; sözleşmeden doğan borçlara aykırı davranılması sebebiyle sözleşmenin devamı çekilmez hâle gelir veya başkaca önemli sebepler sözleşmenin devamını imkânsız hâle getirir ya da aşırı ölçüde güçleştirirse, taraflardan her birinin sözleşmeyi önel vermeksizin feshedebileceği; sözleşmenin bu sebeplerden birine dayanılarak feshedildiği takdirde kusurlu tarafın, aldığı şeyi geri vereceği ve kusursuz tarafa, bu yüzden uğradığı zarara karşılık uygun bir tazminat ödemekle yükümlü olduğu; Hâkimin, sözleşmenin önel verilmeksizin feshini yerinde bulabileceği gibi, taraflardan birinin istemiyle veya kendiliğinden, aile topluluğu içinde yaşamalarına son vererek, bakım alacaklısına ömür boyu gelir bağlayabileceği düzenlenmiştir.

Somut olayda; davacı ile davalılardan … arasında Noterden düzenlenen ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin bulunduğu; bu sözleşmelere göre davacının bakım borçlusu, davalı …’ün ise bakım alacaklısı olduğu, adı geçen davalının yargılama sırasında, 31.01.2014 tarihinde vefatıyla geriye mirasçı olarak davalı …’ı bıraktığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkemece; ölünceye kadar bakma akdinin, bakım borçlusuna kesintisiz borç yükleyen bir sözleşme olup akde aykrılığın tek taraflı fesih sebebi olduğu, bakım alacaklısı davalı …’ün dava tarihinden önce, davacının sözleşme gereğini yerine getirmediğinden bahisle, fesih ihbarnamesini göndermek suretiyle sağlığında sözleşmeyi feshettiği belirtilmiş ise de; ölünceye kadar bakma sözleşmesinin feshine ilişkin Kadıköy 27. Noterliğince onaylı 24.05.2012 tarihli ihtarnamenin davalı …’e vekalaleten Av. Şahin Karabulut tarafından düzenlendiği, ancak adı geçen vekile verilen Beyoğlu 19.Noterliğinin 21.05.2012 tarihli düzenleme şeklinde vekaletnamede ölünceye kadar bakma sözleşmesinin feshine ilişkin özel yetki bulunmadığı, bu itibarla ilgili vekaletnamenin ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin feshi hususunda geçersiz olduğu anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca mahkemece; davacı, açtığı dava ile ölünceye kadar bakma akdinin feshin haksız olduğunu ileri sürdüğüne göre, bakım alacaklısı …’ün mirasçısı olan … yönünden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/128876 soruşturma dosyası, tanık vs. deliller toplanmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre esasa ilişkin bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir. ( Y 23/05/2022 T, 2022/2289 E.,  2022/4908 K.)

Bakım alacaklısının beklediği manevi desteğin bakım borçlusu tarafından sağlanmaması tapu iptal ve tescil nedenidir

Dava ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda bakım borcunun yerine getirilmediği iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Ölünceye kadar bakma sözleşmesi 6098 sayılı Kanun’un 611 inci maddesinde düzenlenmiş ve bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini devretme borcunu üstlendiği sözleşme şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımdan anlaşılacağı üzere ölünceye kadar bakma sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir sözleşmedir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da almış olduğu malların değerine ve bakım alacaklısının daha önce sahip olduğu sosyal durumuna göre hakkaniyetin gerektirdiği edimleri, bakım alacaklısına ifa etmekle yükümlüdür. Bakım borçlusu, bakım alacaklısına özellikle uygun gıda ve konut sağlamak, hastalığında özenle bakmak ve onu tedavi ettirmek, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlamak zorundadır.

Diğer yandan ölünceye kadar bakıp gözetme koşulu ile yapılan temlik işleminin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili değildir.

Ölünceye kadar bakma sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen, ivazlı, rızai ve sürekli borç doğuran bir sözleşmedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Ankara 2018, s.813).

Her borç ilişkisi, belirli bir edimi veya edimleri içerir. Edim, borcun içeriğini ve konusunu oluşturur. Borç ilişkisine dayanarak alacaklının borçludan talebe yetkili olduğu, borçlunun da yerine getirmek zorunda bulunduğu davranışa “edim” denir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2021, s.99).

İfa süresi bakımından borç ilişkileri ani edimli, sürekli edimli ve dönemsel edimli olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Borçlunun, borcunu zaman içinde devamlı ve aralıksız yani sürekli bir davranışla ifa edebildiği hâllerde sürekli edim söz konusudur.

Bir kez yerine getirilmekle sona eren edim ani edim; yüklenilen edimin belli zaman aralıklarında düzenli ya da düzensiz yerine getirilmesi dönemsel edimdir (Türk Hukuk Lügatı, Cilt I, Ankara 2021, s. 59, 314).

Temelinde insancıl ve yararlı bir müessese olan ölünceye kadar bakma sözleşmesinde taraflardan her birinin üstlendiği edim sözleşmenin karşı tarafının üstlendiği edimin sebep ve karşılığını oluşturmakta olup bakım alacaklısının yaşamının sonuna kadar bakılıp gözetilmesi karşılığında bakım borçlusuna malvarlığının bir kısmını ya da tamamını devretmek suretiyle sağlar arası bir kazandırmada veya ölüme bağlı tasarrufta bulunulması söz konusudur. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi karşılıklı edimleri içeren ivazlı sözleşmelerde, asli edimlerden biri sürekli bir edim niteliğinde ise o ilişki sürekli borç ilişkisi sayılmaktadır. Bakım borçlusunun yerine getirmesi gereken asli edim, bakım alacaklısının ömrü boyunca bakılıp gözetilmesi olduğundan söz konusu borç süreklilik arz eder. Bakım alacaklısının ise asli edimini sağlar arası ya da ölüme bağlı bir tasarrufla tek seferde yerine getirmek suretiyle ifa etmesi mümkün olup borcu sürekli değil ani edimli bir borçtur. Nitekim ölünceye kadar bakma sözleşmesinde söz konusu menfaatin sağlanması, bakım borçlusunun bakım alacaklısına ölene kadar bakım ve gözetim borcunu tamamlaması ile gerçekleşmektedir.

Türk Borçlar Kanunu’nun 616 ilâ 618 inci maddeler arasında ölünceye kadar bakma sözleşmesinin sona ermesi sebepleri düzenlenmiş olup tarafların edimleri arasında önemli ölçüde oransızlık, sözleşmeden doğan borçlara aykırı davranılması ve bakım borçlusunun ölümü nedenler arasında sayılmıştır. 6098 sayılı Kanun’un 617 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Sözleşmeden doğan borçlara aykırı davranılması sebebiyle sözleşmenin devamı çekilmez hâle gelir veya başkaca önemli sebepler sözleşmenin devamını imkânsız hâle getirir ya da aşırı ölçüde güçleştirirse, taraflardan her biri sözleşmeyi önel vermeksizin feshedebilir. Sözleşme bu sebeplerden birine dayanılarak feshedildiği takdirde kusurlu taraf, aldığı şeyi geri verir ve kusursuz tarafa, bu yüzden uğradığı zarara karşılık uygun bir tazminat ödemekle yükümlü olur” düzenlemesiyle yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları açıklanmış, sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hâle gelmişse taraflardan her birinin tek yanlı olarak sözleşmeyi feshetme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması hâlinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O hâlde yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.

Öte yandan kullanılmalarıyla bir hakkı veya hukuki ilişkiyi ortadan kaldıran haklara, bozucu yenilik doğuran haklar denir. Bozucu yenilik doğuran haklardan fesih geleceğe etkili, dönme ise klasik görüşe göre ilke olarak geçmişe etkili sonuçlar doğurur (Eren, s.66).

Fesih, sürekli bir borç ilişkisini ileriye etkili bir şekilde sona erdiren, bozucu yenilik doğuran bir hak olarak kabul edilmektedir. Ancak 6098 sayılı Kanun’un 617 nci maddesi ile ölünceye kadar bakma sözleşmesinin feshi hâlinde yerine getirilen edimlerin geri verilmesi düzenlendiğinden ölünceye kadar bakma sözleşmesi sürekli borç doğuran sözleşme olmasına rağmen kanunla bu kurala istisna getirilmiş ve ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile doğan borç ilişkisinin geçmişe etkili olarak sona ereceği kabul edilmiştir. Anılan maddede ölünceye kadar bakma ilişkisinin ortadan kalkması hâli bakımından “taraf aldığı şeyi geri verir” denmektedir. O ana kadar ifa edilmiş olan edimler geri verileceğine göre burada geçmişe etkili bir sona ermenin bulunduğundan söz edilmelidir. Her ne kadar 617 nci madde hükmünde fesih tabiri kullanılmış ise de bu ifade dönme olarak anlaşılmalıdır. Dönme hakkı bozucu yenilik doğuran haklardan olup bu yetkinin kullanılması var olan bir hukuksal ilişkiyi ortadan kaldırır. Dönme ile sona eren sözleşme ilişkisi artık sonuç doğurmayacağı gibi önceden doğmuş borçlar da son bulacağından tarafların bozmadan önce birbirlerine verdikleri şeyler var ise bunların karşılıklı olarak geri verilmesi gerekir.

Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu taşınmazın 2250/6679 hissesi 17.09.2014 tarihli ve 11999 yevmiye numaralı ölünceye kadar bakma akdi ile davacı tarafından davalı torununa temlik ve tescil edilmiş, taşınmazın 13287/20037 hissesi ise 27.02.2015 tarihli ve 2858 yevmiye numaralı ölünceye kadar bakma akdi ile davacı tarafından dava dışı diğer torununa temlik ve tescil edilmiştir.

Mahkemece yapılan keşif ve dinlenen tanık beyanları ile bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu taşınmazda iki ayrı yapı bulunduğu, davacının üç katlı kargir yapıda dava dışı oğlu… … ile birlikte ikamet ettiği, bu binanın davacı tarafından yaptırıldığı ve son katının tamamlanmamış olduğu, davacının eskiden beri kendi yaptırmış olduğu bu binada ikamet ettiği, davacının maddi yönden bakıma muhtaç olmadığı, iki katlı kargir binada ise davalının babasının ikamet ettiği ve bu evin davalının babası tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

Bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp ikametgâh temini, besleme-giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar. Bakım alacaklısının sözleşme anında özel bakıma muhtaç hâlde olması gerekmez. Ölünceye kadar bakım sözleşmelerinde bakıp gözetme borcunun kapsamı ne aktin başında ne de devamı sırasında belirli olmayıp bakım alacaklısının hayatı boyunca oluşacak şartları tayin eder. Somut olayda davacı, bakım borçlusu olan davalı torununun kendisiyle ilgilenmediği, bayramlarda elini öpmeye dahi gelmediği iddiasıyla eldeki davayı açmıştır. Dinlenen tanık beyanlarına göre davacının beklediği manevi desteğin davalı tarafından sağlanmadığı anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği, 6098 sayılı Kanun’un 617 nci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen şartların da oluşmadığı sonucuna varılmıştır. ( YHGK 14/02/2024 T, 2023/507 E., 2024/93 K.)

Ölünceye kadar bakma sözleşmesini özelliği gereği her ne kadar tapu iptali tescil istemi reddedilmiş ise de davacı lehine irat bağlanmasına karar verildiğine göre, davacı lehine vekâlet ücreti takdir edilmesi gerekir

Ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 611 inci (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 511 inci) maddesinde; “Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir.” olarak tarif edilmiştir.

Anılan Yasa’nın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerinde belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekir ki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikâmetini temin etme yanında besleme, giydirme, hastalığında hekime götürüp gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu sosyal konumuna ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları TBK’nın 617 nci (BK’nın 517 nci) maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hâle gelmişse taraflardan her birinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması hâlinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.

Öte yandan, TBK’nın 617/son (BK’nın 517/son) maddesi hükmüne göre; “Hâkim, sözleşmenin önel verilmeksizin feshini yerinde bulabileceği gibi, taraflardan birinin istemiyle veya kendiliğinden, aile topluluğu içinde yaşamalarına son vererek, bakım alacaklısına ömür boyu gelir bağlayabilir.”

Uyuşmazlığın değinilen TBK’nın 617/son (BK’nın 517/son) maddesi uyarınca çözüme bağlanması, bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkânlarının ortadan kalktığı ya da büyük ölçüde sınırlandığı hâller için düşünülmelidir. Bunun yanı sıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.

Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Davacı ölünceye kadar bakım akdinin feshini ve davalıya devir ettiği taşınmazın iadesini istemiştir. Ölünceye kadar bakma sözleşmesini özelliği gereği her ne kadar tapu iptali tescil istemi reddedilmiş ise de davacı lehine irat bağlanmasına karar verildiğine göre, davacı lehine vekâlet ücreti takdir edilmemiş olması bozmayı gerektirir. ( Y 7. HD 15.2.2023 T,  2022/6772 E.,  2023/868 K.)

 Çekişme konusu taşınmaz tapuda bakım alacaklısı A.Ş. adına kayıtlı olduğundan, mirasçılarının belirlenmesi ve taraf teşkilinin sağlanmasından sonra işin esasına geçilmelidir

Dava, ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Davalılardan İ. ve F., ölünceye kadar bakma sözleşmesinin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla düzenlendiğini, açılan davanın reddini savunmuş, davalı Ayşe Şentürk imzasız beyanında davayı kabul etmiştir.

Mahkemece, dava kabul edilmiştir.

Hükmü, davalılardan İ. Bağcılar ile F. Ö. temyiz etmiştir.

Çekişme konusu eski 3254, yeni 199 ada 3 sayılı parsel tapuda bakım alacaklısı A.Ş. adına kayıtlıdır. Dolayısıyla, davanın tüm A.Ş. mirasçılarına yöneltilmesi ve onların huzuruyla görülmesi gerekir. Ancak, dosyada mevcut … 3.Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 31.08.2010 tarihli mirasçılık belgesinden A.Ş.’ün mirasçıları olarak eşi A. ile kızı İ.B.’ın mirasçı olarak saptandığı görülmektedir. Bu durum, taraf teşkilinin tamamlanıp tamamlanmadığı konusunda kuşku yaratmıştır.

Mahkemece yapılması gereken iş, davacıya A.Ş.’ün tüm mirasçılarını davada taraf göstermek suretiyle yeni bir mirasçılık belgesi almak üzere uygun bir süre vermek, taraf teşkilinin alınacak mirasçılık belgesine göre tamamlandığı anlaşılırsa, çekişmenin esasını incelemek olmalıdır.

Değinilen yön göz ardı edilerek çekişmenin esası hakkında hüküm kurulması doğru olmadığından, karar bozulmalıdır. (Y14.HD, 13/03/2012 T, 2011/14850 E, 2012/3660 K)

Ölünceye kadar bakma akdinin saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacı ile yaptığını davacı tarafın TMK’nın 6. ve 6100 sayılı HMK’nın 190.maddesine göre ispat etmesi gerekir

Miras bırakanın yaptığı tasarrufun yani ölünceye kadar bakma akdinin saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacı ile yaptığını davacı tarafın TMK’nın 6. ve 6100 sayılı HMK’nın 190.maddesine göre ispat etmesi gerekir. Dinlenilen davacı tanıklarının miras bırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacı ile temlikte bulunduğu konusunda beyanda bulunmamalarına ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapılması için sözleşme anında temlikte bulunanın bakıma muhtaç olmasının şart olmamasına ve ekonomik durumunun bozuk olmasına göre miras bırakanların saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacı ile temlikte bulunduğu kanıtlanamamıştır.

Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. ( Y1.HD, 19.01.2016 T., 2014/6842 E., 2016/469 K.)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi çekebilecek makaleler