Mal Paylaşım Davaları 2025

I. GENEL BİLGİLER

I. 1.EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİNİN BAŞLANGICI

      a.01/01/2002 (4721 S. TMKdan Önce) Tarihinden Önceki Evliliklerde

01/01/2002 tarihinden önce gerçekleşmiş evliliklerde “mal ayrılığı” rejimi geçerli olup, eşler bu tarih itibariyle başkaca bir mal rejimi belirlememişlerse, 01/01/2002 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yasal mal rejimi olan “edinilmiş mallara katılma rejimi” ni seçmiş sayılmaktadırlar.

      b.01/01/2002 (4721 S. TMKdan sonra) Tarihinden Sonraki Evliliklerde

      01/01/2002 tarihinden sonra gerçekleşmiş evliliklerde yasal mal rejimi olan “edinilmiş mallara katılma rejimi” kanun gereğince uygulanmaktadır.

I. 2. EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİNİN SONA ERMESİ

      a. Eşlerden Birinin Ölümü İle Mal Rejiminin Sona Ermesi

      Eşlerden birinin ölümü halinde mal rejimi “ölüm tarihi” itibariyle sona ermektedir.

  • Başka Bir Mal Rejiminin Kabulüyle Mal Rejiminin Sona Ermesi ( TMK m.225/1)

      Eşler imzalayacakları bir sözleşme ile mal ayrılığı rejimine veya seçimlik mal rejimlerinden birine geçerek yasal mal rejimini sona erdirebilmektedir.

      Başkaca bir mal rejimine geçilmesi halinde boşanma davası açılmaksızın edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi istenebilmektedir.

  • Boşanma veya Evliliğin İptali Nedeniyle Mal Rejiminin Sona Ermesi (TMK 225/2)

            aa.  Mahkemece boşanma kararı verilmesi halinde edinilmiş mallara katılma rejiminin sona erme tarihi boşanma davasının açıldığı tarihtir.”

            bb. Boşanma kararı yabancı mahkemeler tarafından verilmiş ise; mal rejimi yurt dışında boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona ermektedir. Burada Boşanma kararının Türkiye’deki mahkemelerce tanınma tarihi değil yabancı mahkemede açılan dava tarihi esas alınmaktadır. (Y8.HD,20/06/2017 T., 2016/18019 E.,2017/7562 K.)

            cc. Mahkemece evliliğin iptaline karar verilmesi halinde ise  mal rejimi dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere sona ermektedir.

I.3. EDİNİLMİŞ MALLAR

      Evlilik birlikteliği süresince eşlerin karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.

      Bir eşin edinilmiş malları başlıklar halinde şöyle sıralanabilir:

  1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler ( TMK 219/1)

      Mal rejiminin devamı süresince alınan maaş, prim, işletme geliri, kıdem tazminatı, işçilik alacakları gibi her bir eşin çalışmasının ve emeğinin karşılığı olan değerler edinilmiş mal sayılmaktadır.

  • Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler ( TMK 219/2),

Mal rejiminin devamı süresince alınan emekli aylığı, emekli ikramiyesi, sağlık yardımları, hastalık, kaza ve işsizlik sigortası ödemeleri, sosyal yardımlar bu kapsama girmektedir.

Sosyal yardım kurum ve kuruluşlarından yapılan ödemelerin edinilmiş mal sayılabilmesi için ilgili ödemelerin mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olması veya bu para kullanılarak başka bir malvarlığına sahip olunması gerekmektedir.

OYAK kesinti ve birikimlerinin edinilmiş mal sayılabilmesi ve mal rejiminin tasfiyesinde hesaba dahil edilebilmesi için kişiye ödemenin yapılması ya da ödeme yapılmasa bile ödemeye hak kazanmış olması gerekmektedir.

c. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar (TMK 219/3)

   Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar, bir emeğin karşılığı olarak yapılmış olduğundan edinilmiş mal sayılmaktadır.

   d. Kişisel mallarının gelirleri ( TMK 219/4)

   Kişisel malların gelirleri sadece mal rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiş mal sayılmaktadır. Kişisel malların gelirleri, evlilik öncesi edinilen; taşınmazın kira geliri, tarladan çıkan ürün veya sermayenin faiz getirisi olabilmektedir. 

   I. 4. KİŞİSEL MALLAR

   Evlilik birlikteliğinde kişisel mallar, edinilmiş mallar içerisinde yer almayan mallar olup, TMK m. 220’de sayılmaktadır. Buna göre;

      a. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya ( TMK 220/1)

      Eşlerden sadece birinin kişisel kullanımına özgü olan, giysi, süs eşyası, aksesuar, spor araç ve gereçleri gibi mallar kişisel maldır.

      Bir eşin kullanımına özgülenmiş olsa bile her iki eşin de kullanabileceği otomobil, yatırım amacıyla alınan altın gibi eşyalar kişisel mal sayılmamaktadır.

      b. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri (TMK 220/2),

      Eşlerin mal rejiminin başlangıcından önce, evlilik tarihinden önce, sahip olduğu malvarlığı değerleri kişisel mal sayılmaktadır.

      Mal rejiminin başlangıcından sonra, evlilik tarihi itibariyle, miras yolu ile edinilen mallar da kişisel mal sayılmaktadır. 

      Mal rejiminin başlangıcından sonra, evlilik tarihi itibariyle, eşlerden birine yapılan bağış(hibe) gibi karşılıksız kazandırmalar kişisel mal sayılmaktadır.

      c.Manevî tazminat alacakları (TMK 220/3)

      Evlilik birlikteliğinde eşlerden birinin, “kişilik haklarına saldırı sonucu olarak elde ettiği manevi tazminat” kişisel mal sayılmaktadır.

      d. Kişisel mallar yerine geçen değerler (TMK 220/4)

      Evlilik birlikteliğinde kişisel mallar ile yapılan tasarruf sonucu sahip olunan malvarlığı değerleri de kişisel mal sayılmaktadır.

      Burada Kanun Koyucu tarafından kişisel malların varlığının korunması amaçlanmaktadır. Örneğin miras yolu ile intikal eden bir arsanın satılarak, arsanın bedeli ile alınan bir daire kişisel maldır. Gene manevi tazminat geliri ile alınan altınlar da ikame ilkesi gereğince kişisel mal sayılacaktır.

      Eşler arasında aksine bir anlaşma yoksa, kişisel malların gelirleri de edinilmiş mal sayılacağından bu hususa dikkat edilmelidir. Örneğin kişisel mal olan taşınmazın kira ve ürün geliri edinilmiş mal iken, bu taşınmazın satımından elde edilen para veya bu para ile alınacak bir taşınmaz ikame kuralı gereği kişisel mal sayılacaktır.

      e. Sosyal güvenlik ve yardım kurumlarınca ya da çalışma gücü kaybı nedeniyle ödenen toptan ödeme veya tazminatların hak sahibinin kalan yaşam süresini karşılayacak olan miktarı (m. 22/8)

      Eşlerden birine sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan ödemeler ile çalışma gücü kaybı nedeniyle ödenen toptan ödeme veya tazminatların,  toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır. Zira bu ödemelerin hesabında ortalama yaşam süreleri dikkate alındığından söz konusu ödemelerin diğer eşe ait olduğunun kabul edilmesi hakkaniyete aykırı olacaktır. TMK’nın 228/2 hükmü söz konusu ödemenin yapıldığı eşin kalan yaşam süresine ilişkin sosyal güvenliğini koruma amacı gütmektedir.

      Yargıtay 8. HD, kalan yaşam süresinin hesabında TRH 2010 yaşam tablosunu dikkate alarak değerlendirme yapmaktadır, PMF tablolarını dikkate alan hesaplamaları esas alan kararlar ise bozulmaktadır.

      I. 5. SÖZLEŞME GEREĞİNCE KİŞİSEL MALLAR

      TMK’nın 221. maddesine göre normalde “edinilmiş mal” vasfında olan bazı malvarlığı değerlerinin, eşler arasında yapılacak bir sözleşme ile “kişisel mal” statüsüne sokulabilecektir.

      Sözleşme ile kişisel mal olarak belirlenebilecek edinilmiş mallar şunlardır:

      a. Bir meslek icra ya da işletme faaliyeti için gerekli olan ve edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerleri sözleşme ile kişisel mal sayılabilir. Örneğin bir avukatın büro malzemeleri, bir matbaanın teçhizatı, bir doktorun muayenehanesi için gerekli alet ve edavat ile demirbaşlar vs. sözleşme ile kişisel mal olarak belirlenebilir.

      b. Kişisel malların gelirleri de sözleşme ile kişisel mal sayılabilir. Normalde kişisel mal gelirleri edinilmiş maldır ancak bunun kişisel mal sayılacağı sözleşme ile kararlaştırılabilir.

      II. DİĞER MAL REJİMLERİ

      Yasal mal rejimi daha önce de belirttiğimiz gibi edinilmiş mallara katılma rejimidir.  Eşler aralarında mal rejimi sözleşmesi yaparak edinilmiş mallara katılma rejimi haricinde kanunda düzenlenen diğer mal rejimlerinden birinin geçerli olmasını da kararlaştırabilirler.

      Kanunda öngörülen diğer mal rejimleri şunlardır:

      II. 1. Mal Ayrılığı Rejimi: Yeni TMKnın 242 ve 243. maddelerinde düzenlenmiştir.  Bu rejimde eşlerden her biri yasal sınırlar içinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını korur. İspat, borçlardan sorumluluk ve paylı mülkün özgülenmesi konularında paylaşmalı mal ayrılığı rejimi hükümleri uygulanır.

      II. 2. Paylaşmalı Mal Ayrılığı Rejimi:  4721 sayılı TMK’nın 244 ve 255. maddeleri arasında düzenlenmiştir.  Bu rejimde eşlerden her biri yasal sınırlar içinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını korur. Bir malın kendisine ait olduğunu iddia eden eş bunu ispatla sorumludur, eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Eşlerden her biri kendi borçlarından tüm malvarlığı ile sorumludur.

      II.3. Mal Ortaklığı Rejimi: 4721 sayılı TMK’nın 256 ve 281. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Mal ortaklığı rejimi ortaklık malları ile eşlerin kişisel mallarını kapsar. Mal ortaklığı rejiminde ortaklık malları, genel mal ortaklığı veya sınırlı mal ortaklığı rejimine tabi tutulabilir. Genel mal ortaklığında kanun gereğince kişisel mal sayılanlar dışındaki mallar ile bunların gelirleri ortaklık mallarını oluşturur. Eşler ortaklık mallarına bölünmemiş bir bütün olarak sahip olur ve hiçbir eş ortaklık payı üzerinde tek başına tasarruf hakkına sahip değildir. Sınırlı mal ortaklığında ise sözleşme ile sadece  edinilmiş mallardan oluşan bir ortaklık kabul edilebileceği gibi eşler mal rejimi sözleşmesiyle belirli malvarlığı değerlerini veya türlerini, özellikle taşınmaz malları, bir eşin kazancını, bir meslek veya sanat icrası için kullandığı malları ortaklık dışında tutabilir.

      Kişisel mallar mal rejimi sözleşmesi, üçüncü kişinin karşılıksız kazandırması veya kanunla belirlenir. Bir malın kişisel mal olduğu ispatlanmadıkça tüm malvarlığı değerleri ortaklık malı sayılır.

      III. EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİNİN TASFİYESİ

III.1. Tasfiyeye Dair Genel Açıklamalar

III.1.1. Genel Olarak

Edinilmiş mallara katılma rejimi boşanma ya da ölüm gibi bir nedenle evliliğin sona ermesine bağlı olarak gerçekleşmişse ortada bir mal rejimi kalmamış olacaktır. Ancak edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesine rağmen evlilik devam etmekteyse artık eşler arasında hakim kararıyla yürürlüğe giren mal ayrılığı veya eşlerin anlaşması ile yürürlüğe giren başka bir mal rejiminin hükümleri geçerli olacaktır.

Edinilmiş mallara katılma rejimine ilişkin mevzuata göre mal rejiminin bir nedenle sona ermesi halinde, bir eş diğer eşin evliliğin devamı sırasında edinilmiş mal kabul edilen malvarlığı değerleri yönünden, TMK’da öngörülen katılma alacağına sahip olmasını kabul etmiş sayılır. Katılma alacağının ne kadar olduğu, mal rejiminin sona erme anında bilinmez. Bunun tespit edilmesi mal rejiminin tasfiyesine bağlıdır.

Eşler şekil şartına bağlı olmayan bir tasfiye anlaşmasını kendi aralarında yapabilirler. Eşler arasında tasfiye konusunda bir anlaşma yapılmamışsa tasfiye; eşlerden biri ya da mirasçıları tarafından açılacak bir tasfiye davası ile yapılır. Tasfiye davası yenilik doğuran bir dava niteliğindedir. Tasfiyeyle alacak davalarının görülebilmesinin ön koşulu mal rejiminin sona ermiş olmasıdır. Devam eden boşanma davası tasfiye davasında bekletici mesele sayılır.

III.1.2. Tasfiye Davası

III.1. 2.1. Tasfiye Aşamaları

Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiye usulü TMK’nın 226 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Tasfiyede dört aşama bulunur. Bunlar eşlerin mallarını geri almaları ve borçlarını düzenlemeleri, her eşin artık değerinin hesaplanması;,eşlerin artık değere katılması ve artık değer alacağı ile değer artış payının ödenmesi aşamalarıdır.

a) Eşlerin Her Birinin Malvarlığının Belirlenmesi: Bu tespit mal rejiminin sona erme tarihine göre yapılır. Tasfiye başlarken eşlerin malvarlıklarının ayrılması gerekir. Ayrıca her bir malvarlığının içeriğinin belirlenmesi ve her bir eşin malvarlığında hangi hakların ve borçların olduğunun belirlenmesi tasfiye için şarttır.

b) Eşlerin Birbirlerinde Bulunan Mallarının Geri Verilmesi: Eşlerin diğer eşte bulunan malları kişisel mal ya da edinilmiş mal olabilir.

c) Eşlerin Paylı Mülkiyetindeki Bir Malın Eşlerden Birisine Tahsisi: TMK’nın 226/2. maddesine göre tasfiye sırasında, paylı mülkiyete konu bir mal varsa, eşlerden biri kanunda öngörülen diğer olanaklardan yararlanabilir. Bunun yanında daha üstün bir yararı olduğunu ispat eden eş diğer eşin payını ödemek suretiyle o malın bölünmeden kendisine verilmesini isteyebilir. Bu bir yasal alım hakkıdır.

d) Borçlara İlişkin Düzenlemeler: Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler (TMK m. 226/3). Bu borçlar eşler arasındaki borçlar olabileceği gibi eşler ile üçüncü kişiler arasındaki borçlar da olabilir.

III.1.2.2. Değer Artış (Katkı) Payı Alacağı

TMK m. 227 hükmüne göre eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır. Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması hâlinde hâkim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler. Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler.

Katkı (değer artış) payı alacağı ile katılma alacağı birbirlerinden farklı alacaklardır. Katkı alacağı eşin malvarlığına yapılan katkının karşılığıdır. Katılma alacağı ise edinilmiş mallara katılma rejiminde, rejimin devamı süresince bir eşin edindiği malda diğer eşin katkıda bulunup bulunmadığına bakılmadan talep edebildiği bir alacaktır.

III. 1. 3. Katkı Payı Alacağının Şartları

Diğer Eşe Ait Bir Malvarlığı Değerine Katkıda Bulunmuş Olmak: Bu katkı malın edinilmesi, iyileştirilmesine veya korunmasına ilişkin olabilir. Bu katkı biçimleri kanun tarafından tahdidi olarak sayılmıştır. (TMK m 227/1) Bu katkı bizzat eş tarafından yapılabileceği gibi eşin yakınları tarafından da yapılabilir. Katkı para şeklinde olabileceği gibi iş görme edimi ya da başka bir edim şeklinde de olabilir. Ancak düzensiz ve ufak tefek yardımlar katkı olarak değerlendirilemez. Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerin ifası niteliğindeki edimler de değer artış payı alacağı olarak kabul edilmez.

Katkı payı alacağının doğması için bu katkının kişisel maldan yapılması şart değildir. Eş katkıyı kendi kişisel malından diğer eşin kişisel malına ya da edinilmiş malına sağlayabilir. Kişisel mal ile katkı yapılması halinde katkı yapan eş hesaplanan değer artış payının tamamına hak kazanır.  Eğer edinilmiş mal ile diğer eşin kişisel malına katkıda bulunulmuşsa, bu halde katkı yapılırken edinilmiş mallardan yararlanıldığından ve edinilmiş mallara katılma rejimi gereğince edinilmiş malların yarısı üzerinde diğer eş de hak sahibi olduğundan, bu kez değer artış payı alacağı hesaplanan değer artışının yarısı oranında olacaktır.

Bir eş kendi edinilmiş malı ile diğer eşin edinilmiş malına katkı sağlarsa, her iki eş yönünden de edinilmiş mal yerine geçen bir değer olacağından değer artış payının belirlenmesinin pratikte bir faydası yoktur. Çünkü burada her iki eş açısından da edinilmiş mallar bakımından bir değer artışı söz konusudur.

Bir bağışlama amacıyla katkıda bulunmuşsa değer artış payı alacağından söz edilemez. Bunun için bağışlama işleminin şüpheye yer bırakmayacak şekilde açık olması gerekir. Jest olarak yapılan katkılar da bağışlama iradesinin göstergesidir.

Mal Rejiminin Tasfiyesi Anında Bir Değer Artışının Bulunması Şarttır: Bir değer artışı yomsa ya da kaybı söz konusu ise katkının başlangıçtaki değeri dikkate alınır.

Katkı Yapılırken Karşılık Alınmamış Olması Gerekir: TMK’nın 227/1. Maddesinde hiç ya da uygun bir karşılık olmadan katkıda bulunmuş olmak kriterine yer verilmiştir. Başka bir ifadeyle karşılıksız bir katkının bulunması gerekir.

Eş Tarafından Değer Artış Payı Almaktan Vazgeçilmemiş Olmalıdır: TMK Md. 227/3’e göre eşler yazılı bir anlaşma ile değer artışından pay almaktan vazgeçebilir ya da pay oranın da değiştirebilirler. Bu halde değer artış payı alacağı talep edilemez.

ler Arasında Resmi Bir Evlilik Bulunmalıdır: Nişanlılık döneminde gerçekleşecek katkı için TMK Md. 227 hükmü değil genel hükümler uygulanır.

III. 1. 4. Değer Artışı Payının Hesaplanması

Hesaplamanın Temel Kuralları

a. Katkı payı hesaplanırken mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malın durumuna göre hareket edilir ancak tasfiye tarihindeki rayiç değeri esas alınır.

b. Karar tarihi tasfiye tarihidir.

c. Malın daha önceden elden çıkarılmış olması halinde diğer eşe ödenecek alacak miktarını hakim hakkaniyete göre takdir eder (TMK m. 227/2).

d. Tasfiyeye konu malvarlığında katkı tarihine göre değer azalması varsa, katkının ilk baştaki değeri esas alınır (TMK m. 227/1) Ancak denkleştirme hali bunun dışındadır (TMK m. 230).

            Tasfiye tarihi karar tarihidir. Yani tasfiye konusu malın karara en yakın tarihteki rayiç değeri belirlenmelidir. Bu konuda mahkeme keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırır. Raporlar üzerinden uzun süre geçmişse güncel değerlerin belirlenmesi için keşif ve bilirkişi incelemesi tekrarlanabilir.

Katkı Payı Alacağı Hesaplamasında Karşılaşılabilecek İhtimaller

a. Malın Tasfiye Esnasında Değer Kazanmış Olması: Bu halde yapılan katkı da katkı yapılan tarihteki oranlama uyarınca artış gösterecektir.

b. Malın Tasfiye Esnasında Değer Kaybetmiş Olması: Bu halde malın başlangıçtaki değeri esas alınır.

c. Malın Tasfiye Esnasında Elden Çıkması: Bu halde hakim diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler ( TMK m. 227/2). Yargıtay’a göre mal rejiminin tasfiye tarihinden sonra malın elden çıkarılmış olması halinde anılan mal tasfiye anında mevcutmuş gibi hesaba katılır.

d. Bir Mala Birden Fazla Katkıda Bulunulması: Bir eşin diğer eşin malına yaptığı katkı tek seferde olabileceği gibi zamana yayılan birden fazla katkı biçiminde de gerçekleşebilir. Bu durumda katkının yapıldığı her an için eşlerin değer artışına katılma oranı olarak son katkının yapıldığı andaki değerler esas alınırsa bu katkıda bulunan eşin lehine olur. Böyle durumlarda birden çok değer artışı hesabı yapılması gerekir. İrat şeklindeki katkılarda ise hesaplama iratların ortalamasına göre yapılır.

e. Farklı Mallara Katkıda Bulunulması: Bir eş diğerinin birden fazla malına katkıda bulunursa her bir mala yapılan katkıya dayanan alacak hakkı ayrı ayrı hesaplanır.

Sürüm Değerinin Esas Alınacağı Tarih

aa. 01/01/2002 Tarihinden Önce Yapılan Katkılarda: Bu tarihten önce yapılan katkılara ilişkin davalarda katkı payı alacağı isteniyorsa dava konusu malvarlığının dava tarihindeki sürüm değeri esas alınmalıdır.

bb. 01/01/2002 Tarihinden Sonra Yapılan Katkılarda: Bu alacağa ilişkin davanın karar tarihine en yakın zamanda yapılacak keşfe göre belirlenecek değere göre hesaplama yapılır.

III.1.5. Değer Artış Payı Alacağının Artık Değere Etkisi

Değer artış payının katılma alacağına etkisi, katkı yapılan malın niteliğine göre değişir. Buna göre;

Kişisel maldan kişisel mala katkı yapılmışsa geçişkenlik kişisel mallar arasında olduğundan katılma alacağına bir etki olmaz ve bu alacak katılma alacağının hesabında dikkate alınmaz.

Kişisel maldan edinilmiş mala katkı yapılmışsa değer artış payı alacağı katkıda bulunan eşin artık değerini ve artık değer alacağını azaltır. Bu şekilde değer artış payı tasfiyeye ve artık değer hesabına katılmış olur.

Edinilmiş maldan kişisel mala katkı yapılması halinde değer artış payı alacağı katkıda bulunan eşin artık değer hesabının aktifinde yer alır ve artış payı tasfiye ile artık değer hesabına katılmış olur.

Edinilmiş maldan edinilmiş mala katkı yapılması halinde her iki eş yönünden de edinilmiş mal yerine geçen bir değer söz konusu olacağından değer artış payının belirlenmesinin her bir eşin katılma alacağının miktarına etkisi olmayacaktır. O nedenle bu durumda hesaplama yapılmasının bir faydası olmaz zira her iki eş açısından da edinilmiş mallar yönünden bir değer söz konusudur.

III.1. 6. Değer Artış Payı Alacağının Ödenmesi

            Katkı payı alacağı para ile ödenebileceği gibi aynî olarak da ödenebilir (TMK 239/1). Borcun aynî olarak ödenmesi borçlu eşe yasa tarafından tanınmış bir hak olduğundan borçlu eş isterse mal rejiminin tasfiyesi davası sonuçlanıncaya kadar borcunu ayın olarak ödemeyi kabul edebilir.

III.1.7. Değer Artış Payı Alacağının Muaccel Hale Gelmesi ve Faizi

            Aksine anlaşma yoksa tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılıma alacağına ve değer artış payına faiz yürütülür; durum ve koşullar gerektiriyorsa borçludan güvence istenebilir (TMK 239/3). Başka bir deyişle tasfiyenin sona ermesiyle değer artış payı alacağı muaccel hale gelir.

            01/01/2002 tarihinden sonra yapılan katkılarda TMK’nın 239/3. Maddesine göre değer artış payı alacağına muaccel hale gelmesi ile birlikte faiz yürütülür. Tasfiye tarihi karar tarihidir, dava tarihi ya da kesinleşme tarihinin esas alınması yanlıştır.

            01/01/2002 tarihinden önce yapılan katkılarda ise ıslahla arttırılan miktar yönünden ıslah tarihinden, kalan bölüm için ise dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekir(Y. 8. HD, 06/10/2016 T., 2015/2786 E- 2016/13159 K.).

            III.1.8. Eklenecek Değerler

Katkı payına eklenecek değerler de TMK’nın 229. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre bir eş mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler mal rejiminin sona erdiği anda mevcutmuş gibi tasfiyeye eklenir.

III.1.9. Denkleştirme Alacağı

Eşlerin malları edinilmiş mal ve kişisel mal olarak ayrıldıktan sonra bunlar arasında denkleştirme gerektiren bir durum olup olmadığı araştırılmalı ve gerekiyorsa denkleştirme yapılmalıdır. Denkleştirme TMK’nın 230. Maddesinde düzenlenmiştir. TMK m. 230 şu şekildedir:  Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir.

Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime ait olduğu anlaşılamayan borç, edinilmiş mallara ilişkin sayılır.

Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır.”

Denkleştirme tasfiye sırasında yapılan bir işlemdir ve tasfiyeden önce istenemez.

Denkleştirme için ana koşul bir mal grubuna ait olan bir borcun kısmen veya tamamen başka bir mal grubundan karşılanmasıdır.

III.1.10. Artık Değer

Artık değer TMK m. 231 hükmünde tanımlanmıştır ve madde metni şu şekildedir:  Artık değer, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır.

Değer eksilmesi göz öne alınmaz.”

Artık değer belirlenirken sürüm ve gelir değeri gibi unsurlarına dikkat edilir.  TMK m. 235/2 hükmüne göre edinilmiş mallara hesapta eklenecek olanların değeri devir tarihleri esas alınarak hesaba katılır.

III.1.11. Katılma Alacağı

Katılma alacağı edinilmiş mallara katılma rejimine has bir haktır, aynî nitelikte değildir. Rejim tasfiye edildikten sonra yapılan hesaplamada bir artık değer kalırsa kural olarak her eş veya mirasçıları diğer eşe ait artık değeri eşit olarak bölüşürler. Bu paylaşıma esas olan alacak eşlerin katılma alacağıdır. TMK Md. 236 hükmüne göre kanunen diğer eşe ait artık değerin yarısı katılma alacağıdır. Bu emredici bir kural olmadığından sözleşme ile aksi kararlaştırılabilir.

Mal rejimi ölüm dışında bir sebeple yani boşanma ya da evliliğin iptali bir nedenle sona ermişse veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, kanundaki artık değere katılmaya ilişkin düzenlemeden farklı anlaşmalar, ancak mal rejimi sözleşmesinde bunun açıkça öngörülmüş olması hâlinde geçerlidir (TMK Md. 238)

TMK Md. 239 hükmü şu şekildedir: Katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir. Aynî ödemede malların sürüm değeri esas alınır; bir mesleğin icrasına ayrılmış birimler ile işletmelerin ekonomik bütünlüğü gözetilir.

Katılma alacağının ve değer artış payının derhâl ödenmesi kendisi için ciddî güçlükler doğuracaksa, borçlu eş ödemelerinin uygun bir süre ertelenmesini isteyebilir.

Aksine anlaşma yoksa, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına ve değer artış payına faiz yürütülür; durum ve koşullar gerektiriyorsa ayrıca borçludan güvence istenebilir.”

Buna göre katkı payı alacağı mal rejiminin sona ermesi ile doğar, ayın ve para olarak ödenebilir. Muacceliyet tarihi ise kararın verildiği tarihtir. Faiz ise taraflar farklı bir tarih üzerinde anlaşmamışsa, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak yürütülür.

TMK Md. 240 hükmü şu şekildedir. Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır.

Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.

Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir.

Sağ kalan eş, mirasbırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır.”

Bu maddeye göre edinilmiş mallara katılma rejimi ölümle sona ermişse sağ kalan eşe aile konutu ve ev eşyası üzerinde özel bir hak tanınmıştır.

III.2. TASFİYE DAVASINDA ZAMANAŞIMI

Tasfiye davasında kanunda düzenlenmiş bir zamanaşımı süresi bulunmamaktadır.

Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17/04/2013 tarih ve 2013/8-375 E ve 2013/520 K sayılı kararına göre tasfiye davalarında TBK’nın 146. maddesinde yer alan 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanmalıdır.

Zamanaşımının başlangıcı mal rejiminin sona erdiği tarihtir.

III.3. TASFİYE DAVASINDA TARAFLAR ve İSPAT YÜKÜ

Davanın tarafları eşlerdir. Eş vefat ettiyse mirasçılara karşı dava açılmalıdır ve mirasçılar mecburi dava arkadaşıdır.

TMK’nın 241. maddesi şu şekildedir: Tasfiye sırasında, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi, katılma alacağını karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebilir.

Dava hakkı, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde mal rejiminin sona ermesinin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.

Yukarıdaki fıkra hükümleri ve yetki kuralları dışında mirastaki tenkis davasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.”  

Bu madde uyarınca üçüncü kişilere karşı da tasfiye davası açılması mümkündür.

Taraflar iddialarını ispat ile mükelleftir.

III.4. TASFİYE DAVALARINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Tasfiye davasında görevli mahkeme aile mahkemesidir. Görev hususu kamu düzenindendir ve mahkeme re’sen göz önüne alır.

Yetkili mahkeme ise TMK m. 214’te düzenlenmiştir.

TMK m. 214 şu şekildedir: Eşler veya mirasçılar arasında bir mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, aşağıdaki mahkemeler yetkilidir:

1. Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi,

2. Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hâkim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumunda, bu davalarda yetkili olan mahkeme,

3. Diğer durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi.” Evlilik boşanma nedeniyle sona ermişse yetki kesin yetki değilken, ölüm ile sona ermişse kesin yetki söz konusudur.

III.5. TASFİYE DAVASINDA YARGILAMA USULÜ

Tasfiye davası yazılı yargılama usulüne tabidir. Dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra ön inceleme duruşmalı yapılmak zorundadır. Bu davada resen araştırma ilkesi geçerli olmadığından taraflarca ileri sürülmeyen deliller toplanmaz.

 Normalde bu dava açılırken bir teminat yatırılması gerekmez ancak bu hususta Türk vatandaşları açısından 6100 sayılı HMK’nın 84. maddesi ile yabancılar açısından Milletler Arası Özel Hukuk ve Usul Hakkındaki Kanunun 32. maddesine dikkat etmek gerekir, anılan maddelerde teminatın zorunlu olduğu haller düzenlenmiştir.

Bu davada HMK m. 132 uyarınca karşı dava açılması mümkündür.

III.6. HÜKÜM

Mahkeme her bir alacak kalemi ile ilgili hüküm kurar. Kabul edilen miktar açıkça yazılır ve talepten fazlasına hükmedilemez.

Tüm talepler hüküm ile olumlu ya da olumsuz bir şekilde karşılanmalıdır. Hükmün kendi içinde çelişkili olmaması gerektiği gibi gerekçe ile de çelişmemesi gerekir.

Eksik araştırma yapılmamalı gerekiyorsa keşif, bilirkişi incelemesi yapılmalı ve tüm deliller toplanmalıdır.

III.7. HARÇ, YARGILAMA GİDERİ VE VEKALET ÜCRETİ

Tasfiye davaları nispi harca tabidir. Davayı kaybeden taraf yargılama giderine mahkum edilir. Yargılama giderleri kısmen kabul-kısmen red halinde kabul ve red oranına göre taraflara yüklenir.

Bu dava nispi vekalet ücretine tabidir. Yargılama sonunda davanın kabul ve red oranına göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince vekalet ücreti takdir edilmesi gerekir.

Tasfiye davası ve dolayısıyla katılma alacağı talepli dava belirsiz ya da kısmi alacak davası olarak açılabilir. Dava türüne göre talep arttırım ya da ıslah dilekçeleri sunulabilir.

III.8. KANUN YOLU

Yerel mahkemece verilen istinaf parasal sınırının üzerindeki kararlar istinaf kanun yoluna tabidir ve tebliğinden itibarın iki haftalık yasal süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulabilir. 

İstinaf kanun yoluna başvurmak kararın icrasını durdurmaz, bunun için İcra ve İflas Kanunu’nun 36. maddesi uyarınca icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekir.

İstinaf üzerine bölge adliye mahkemesince verilen temyizi kabil kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içinde temyiz yoluna başvurulabilir.

IV. DİĞER MAL REJİMLERİNİN TASFİYESİ

IV.1. PAYLAŞMALI MAL AYRILIĞI REJİMİNİN TASFİYESİ

Paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin tasfiyesinde bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden taraf bunu ispat etmekle yükümlüdür. Hangi eşe olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır (TMK Md. 245).

TMK Md. 247’ye göre eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer. Gene evliliğin iptaline dair mahkeme kararı ile boşanma ya da mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde de mal rejimi dava tarihinden itibaren sona erer.

Paylaşmalı mal ayrılığı rejiminde sonlandığında bir eş diğer eşte bulunan mallarını geri alır. Üstün yararı olduğunu ispatlayan eş eşine payının ödeme günündeki değerini vererek paylı mülkiyetteki malın kendisine verilmesini isteyebilir (TMK m. 248).

Eşler katkı payı talep edebilir (TMK Md. 249). TMK Md. 250 uyarınca aileye özgülenen mallar eşler arasında eşit olarak paylaştırılır ancak manevi tazminat alacakları, miras kalan mallar, karşılıksız kazanımlar hakkında bu hüküm uygulanmaz.

Bir eşin diğer eşin payını azaltmak kastıyla paylaşmadan önce karşılıksız olarak elden mal çıkarması halinde diğer eşin denkleştirme alacağını hakkaniyete uygun olarak hakim takdir eder (TMK m. 251)

Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde hakim kusurlu eşin payının hakkaniyete uygun olarak indirilmesine yada kaldırılmasına karar verebilir (TMK m. 252)

Paylaştırma aynî olarak yapılır ancak bu mümkün olmazsa bedel eklenerek paylar denkleştirilir. Bedel malın tasfiye anındaki sürüm değerine göre belirlenir.

Denkleştirme bedeline tasfiyenin tasfiyenin sona ermesinden başlayarak faiz yürütülür.

IV.2. MAL ORTAKLIĞI

Mal ortaklığı rejimi TMK Md. 271’e göre eşlerden birinin ölümü, başka bir mal rejiminin kabulü ya da eşlerden biri hakkında iflasın açılmasıyla sona erer. Gene evliliğin iptaline dair mahkeme kararı ile boşanma ya da mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde de mal rejimi dava tarihinden itibaren son bulur. Ortaklık malları ile kişisel mallar bu tarihe göre belirlenir.

IV.3. MAL AYRILIĞI REJİMİ

TMK Md. 242’ye göre her eş yasal sınırlar içinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını korur. TMK Md. 243’e göre ise ispat, borçlardan sorumluluk ve paylı mülkün özgülenmesi konularında paylaşmalı mal ayrılığı rejimine ilişkin hükümler uygulanır.

OR HUKUK ve DANIŞMANLIK olarak boşanmanın ve evliliğin en önemli başlıkları arasında yer alan Mal Paylaşımı konusunda bizden hukuki yardım ve destek alabilirsiniz.

Bu konuda hukuki destek almadan boşanma sürecini başlatmamanızı ve konu hakkında her aşamada hukuki destek ve danışmanlık almanızı sizlere önermekteyiz.

          Mal Paylaşımı ve buna ilişkin davalar hakkında OR HUKUK ve DANIŞMANLIK olarak her zaman destek olmaya hazırız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir