Hakaret suçu, 5237 sayılı TCK’nın “Şerefe Karşı Suçlar” başlıklı bölümü altında düzenlenmiştir. Hâliyle bu suçla mağdurun şerefi korunmak istenmektedir.
“Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.” (TCK 125/1)
TCK 125’inci maddesinin ilk cümlesi, huzurda hakareti; ikinci cümlesi ise, gıyapta hakareti cezalandırmaktadır. Her iki durum için öngörülen ceza aynı ise de, ikinci durumda ihtilat şartının arandığına dikkat etmek gerekir. Suç, failin şeref ve saygınlığını rencide edici bir somut fiil isnadı ile veyahut sövmek suretiyle işlenebilir. Bu manada suçun seçimlik hareketli olduğu ifade edilebilir. Örnek vermek gerekirse; bir kişiye “sapık” demek sövmedir. Belli bir zamanda belli bir kişiye cinsel saldırıda bulunduğunu ifade etmek ise somut fiil isnadı mahiyetindedir.
Somut Fiil İsnadı
Somut fiil isnadının belirli olması şarttır. Bu da kural olarak “ne, nerede, ne zaman, kim, nasıl” gibi soruların cevabını içeren bir açıklığı ifade eder. Fakat her durumda bunların tamamının bir arada bulunması da gerekmez. Nihayet somut fiil isnadının ilgili vakada gerçekleşip gerçekleşmediğinin takdiri hâkime aittir.
Gerek sövme, gerekse somut fiil isnadı biçiminde gerçekleşmiş olsun; fiil, mağduru tahkir edici, şeref ve haysiyetini rencide edici mahiyette olmalıdır. Bunu her somut vakada hâkim takdir edecektir. Mağdurun sübjektif hassasiyet ölçülerinin suçun oluşumu bakımından bir önemi yoktur. Mesela kendisine “kardeşim” diye hitap edilen bir kamu görevlisi, konumundan ötürü bu ifadeyi kendisine yönelik bir hakaret olarak değerlendirebilir. Ancak eylemin objektif olarak tahkir edici mahiyette olmadığı açıktır.
Hakaret suçu soyut tehlike suçu mahiyetindedir. Yani suçun gerçekleşmiş sayılması için failin kastettiği neticenin (mesela mağdurun üzülmesi) somut olayda gerçekleşmiş olması aranmaz. Hareketin icrası ile birlikte netice gerçekleşmiş sayılır. Aynı sebepten ötürüdür ki, kural olarak hakaret suçuna teşebbüs mümkün değildir. Bununla birlikte hareket ile neticenin ayrılabildiği durumlarda –mesela mektup vs. ile hakaret edilmesi- iletinin mağdura ulaşmadan önce engellenmesi gibi sebeplerle eylemin teşebbüs aşamasında kalmasının mümkün olduğu kabul edilmektedir.
Hakaret suçu, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle de işlenebilir. Bu durumda da aynı ceza verilir. (TCK 125/2)
Gıyapta Hakaret
Gıyapta hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişi ile ihtilat ederek işlenmesi gereklidir. “İhtilat”; karışıp görüşme, bir araya gelme manalarını taşır. Buna göre gıyapta hakaret suçunun oluşması için, failin mağdur hakkında yaptığı hakareti –kendisi dışında- en az üç kişinin duyması gereklidir. Bunun aynı anda gerçekleşmesi de şart değildir. Failden farklı farklı zamanlarda duymuş olmaları durumunda da ihtilat unsuru gerçekleşmiş sayılır. Bu ihtilatın söz, yazı yahut ileti ile gerçekleşmiş olması bakımından da herhangi bir farklılık bulunmaz.
İhtilat, aleniyetten farklıdır. Yargıtay bir kararında bu hususla alakalı olarak şu açıklamalarda bulunur:
“…İhtilatın niteliği, fiilin başkaları tarafından duyulup, bilgi edinilecek şartlar içinde işlenmesidir. Aleniyette ise esas olan şey, suçun başkaları tarafından görülüp işletilebilecek surette işlenmesidir. İhtilat unsurunda hedef, saldırılan ‘kişilerce duyulması ve bilgi edinilmesi’ olduğu halde aleniyette, umumi bir yerde işlenen fiilin başkaları tarafından görülüp işitilmesi şart olmayıp, görülüp işitilebilir olması yeterli sayılır.” (YCGK; 31.01.1983, 9-482/18)
Aleniyet, hakaret suçunun bir unsuru olmayıp; ağırlaştırıcı bir sebebidir. (TCK 125/4)
Diğer Hususlar
Hakaret suçu fail unsuru bakımından bir özellik göstermez. Herkes tarafından işlenebilen bir suçtur. Keza mağdur bakımından da bir özellik söz konusu değildir. Mağdurun belirli veyahut en azından belirlenebilir olması gerekli ve yeterlidir. (TCK 126) Bununla birlikte eğer suç; kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine karşı ve görevlerinden dolayı işlenmiş ise, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanacaktır. (TCK 125/5, 43/2)
Fiilin hak arama hürriyeti yahut savunma hakkı kapsamında icra edilmesi “iddia ve savunma dokunulmazlığı” kapsamında kalmaktadır. Buna göre;
“Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnatlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde, ceza verilmez. Ancak, bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir.” (TCK 128)
Fiilin bu madde kapsamındaki hukukî himayeden yararlanması için; uyuşmazlık konusu ile bağlantılı olması, isnadın gerçek ve somut vakalara dayanması, ayrıca tahkir edici nitelikteki bu beyanların iddia ve savunma sınırlarını aşmaması gereklidir.
Suçun oluşması için genel kast yeterlidir, ayrıca özel bir kastın varlığı aranmaz.
Kanun bu suç bakımından failin ispat hakkını sınırlı olarak tanımaktadır. Buna göre:
“(1) İsnat edilen ve suç oluşturan fiilin ispat edilmiş olması halinde kişiye ceza verilmez. Bu suç nedeniyle hakaret edilen hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı verilmesi halinde, isnat ispatlanmış sayılır. Bunun dışındaki hallerde isnadın ispat isteminin kabulü, ancak isnat olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunmasına veya şikâyetçinin ispata razı olmasına bağlıdır.
(2) İspat edilmiş fiilinden söz edilerek kişiye hakaret edilmesi halinde, cezaya hükmedilir”
Ağırlaştırıcı Sebepler
Hakaret suçu bakımından kanun bir kısım ağırlaştırıcı sebepler kabul etmiştir. Buna göre;
“Hakaret suçunun;
- a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
- b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
- c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz” (TCK 125/3)
Yine suçun alenen işlenmesi hâlinde de ceza ağırlaştırılır:
“Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.” (TCK 125/4)
Hafifletici Sebepler
Kanun iki hafifletici sebep öngörmüştür. Buna göre;
Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi hâlinde faile ceza indirimi uygulanabileceği gibi, duruma göre cezadan vazgeçilebilir. Bu hususta hâkimin takdir yetkisi mevcuttur (TCK 129/1). Ancak kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi hâlinde faile ceza verilmeyecektir. (TCK 129/2)
Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek cezadan indirim yapılabilir. Ceza verilmesinden vazgeçilmesi de mümkündür. (TCK 129/3)
Diğer Açıklamalar
Hakaret suçu bakımından Asliye ceza mahkemeleri görevlidir.
Suçun soruşturulması ve kovuşturulması -kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenenler hariç- şikâyete tâbidir. Bununla beraber eğer mağdur şikayet etmeden önce ölürse veya suç ölmüş olan kişinin hatırasına karşı işlenmişse; ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş veya kardeşleri tarafından şikayette bulunulabilir. (TCK 131/1-2)
Bu suçlar bakımından zamanaşımı 8 yıldır. (TCK 66) Bununla birlikte suçun basın yoluyla işlenmesi hâlinde, dava; günlük süreli yayınlar bakımından iki ay, diğer yayınlarda dört ay içerisinde açılmalıdır. Bu süreler eserin C. Savcılığına tesliminden itibaren başlar. (5187 s. Basın Kanunu, m. 26)
Ceza davaları ile ilgili olarak Ankara Ceza Avukatı başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.