Hak ehliyeti, bir kişinin haklara ve borçlara sahip olabilme yeteneğidir. Bu, bireyin hukuk düzeni çerçevesinde hak sahibi olmasını ve yükümlülük altına girebilmesini sağlayan pasif bir ehliyet türüdür. Hak ehliyeti, doğrudan doğruya kişilikle bağlantılıdır ve kişinin yaşına, ayırt etme gücüne veya bedensel-fikri gelişmişlik düzeyine bakılmaksızın herkese tanınır.
Dolayısıyla, hak ehliyeti herkese eşit şekilde tanınan bir haktır ve kişilik kazanan her birey bu ehliyete sahip olur. Cinsiyet, ırk, din veya diğer ayrımcı unsurlar bu konuda etkili değildir.
Hukuk doktrininde, kişi sağ ve tam olarak doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan itibaren hak ehliyetine sahip kabul edilir. Ancak, hukuki kişilik doğumun tamamlanmasıyla başlar.
Hak Ehliyetinin Hukuki Temeli
Hak ehliyeti Türk Medeni Kanunu’nun 8. maddesiyle düzenlenmiştir:
TMK m.8: “Her insanın hak ehliyeti vardır. Buna göre bütün insanlar hukuk düzeninin sınırları içinde haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler.”
Bu düzenleme ile hukuk düzeni, her insanın doğuştan gelen bir hak ehliyetine sahip olduğunu kabul eder. Bu ilke, Roma Hukuku’ndan bu yana gelen klasik hukuk anlayışının modern hukuka yansımasıdır.
Hak Ehliyeti Ne Zaman ve Nasıl Başlar?
Hak ehliyeti, kişinin sağ ve tam olarak doğmasıyla fiilen kazanılır. Ancak Türk Medeni Hukuku’na göre ana rahmine düşmek (cenin olmak) koşuluyla kişi lehine doğum öncesi bazı haklar da tanınabilir.
Hak ehliyeti ölümle veya ölümle aynı sonuçları doğuran bazı hukuki durumlarla sona erer. Bu durumlar şunlardır:
- Fiilî ölüm
- Ölüm karinesi (TMK m.31)
- Birlikte ölüm karinesi (TMK m.32)
- Gaiplik (TMK m.32-35)
Hak Ehliyeti ile Fiil Ehliyeti Arasındaki Farklar
Hak ehliyeti ve fiil ehliyeti sıklıkla karıştırılsa da, hukuki nitelikleri bakımından önemli farklılıklar içerir:
Özellik | Hak Ehliyeti | Fiil Ehliyeti |
Başlangıç | Doğumla (bazı hallerde ana rahmine düşme) | Ergin olma + ayırt etme gücü + kısıtlı olmama |
Niteliği | Pasif ehliyet (sadece hak sahibi olabilir) | Aktif ehliyet (hukuki işlem yapabilir) |
Kaynak | TMK m.8 | TMK m.9 |
Sınırlama | Sınırlanamaz, vazgeçilemez | Belirli koşullarla sınırlanabilir (ör. vesayet) |
TMK m.9: “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi eylemleri ile hak edinebilir ve borç altına girebilir.”
Fiil ehliyeti; kişinin tek başına geçerli bir hukuki işlem yapabilme yeteneğini ifade ederken, hak ehliyeti ise kişinin hukuk düzeni tarafından tanınan pasif statüsüdür.
Tüzel Kişilerde Hak Ehliyeti
Tüzel kişiler, kuruluş işlemlerinin tamamlanması ve gerekli şartların sağlanmasıyla birlikte hak ehliyeti kazanır. Bu durum TMK m.48’de açıkça düzenlenmiştir:
TMK m.48: “Tüzel kişiler, cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği yalnız insanlara özgü olanlar dışında, bütün haklara ve borçlara ehil olurlar.”
Tüzel Kişilerin Hak Ehliyeti Özellikleri:
- Organları aracılığıyla fiil ehliyetini kullanırlar.
- Hak ehliyeti, kuruluş amacıyla sınırlı olarak değerlendirilir.
- Sadece gerçek kişilere özgü olan bazı haklar (ör. evlenme, soy bağı kurma) tüzel kişilere tanınmaz.
Tüzel Kişilerin Yararlanabileceği Haklar:
- Malvarlığı hakları
- Ad üzerindeki haklar
- Kişiliğin korunması hakları
- Yerleşim yeri belirleme hakkı
- Tabiiyet (uyrukluk)
Hak Ehliyeti Sınırlanabilir mi?
Hak ehliyeti, doğuştan kazanılan ve evrensel nitelikte olan bir ehliyettir. Bu sebeple hukuken sınırlandırılması mümkün değildir. Hak ehliyetinin sınırlanamaz oluşu, onu fiil ehliyetinden ayıran en belirgin unsurlardan biridir.
Fiil ehliyeti, kişinin içinde bulunduğu duruma bağlı olarak sınırlandırılabilirken; hak ehliyeti, sadece ölümle sona erer, kısıtlamaya veya rızaya dayalı devre tabi değildir.
Hak ehliyeti, hukuk sistemimizin temel taşlarından biridir. İnsanların doğuştan itibaren hak ve borç sahibi olabilme kapasitesini ifade eder. Fiil ehliyetiyle karıştırılmamalıdır; çünkü hak ehliyeti pasif, fiil ehliyeti aktif bir yetkinliktir. Türk Medeni Kanunu’nda açık ve net biçimde düzenlenen bu ehliyet türü, hukuk sisteminin adalet ilkesine dayalı işleyişini garanti altına alır.