Mecburi Dava Arkadaşlığı (HMK m. 59-60)

Mecburi Dava Arkadaşlığı Nedir?

Bir davanın birden fazla kişi tarafından veya birden fazla kişi aleyhine açılabilmesi için aynı tarafta yer alanlar arasında hukukî bir bağlantının bulunması gerekir. Hukukumuzda bu bağlantı karşılığını dava arkadaşlığı kurumunda bulmakta; mecburi (zorunlu) ve ihtiyari dava arkadaşlığı olmak üzere iki ana başlığa ayrılmaktadır.

Mecburi dava arkadaşlığı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 59. Ve 60. maddelerinde düzenlenmiştir. Madde metinleri aşağıdaki şekildedir;

Mecburi dava arkadaşlığı

MADDE 59- (1) Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır.

Mecburi dava arkadaşlarının davadaki durumu

MADDE 60- (1) Mecburi dava arkadaşları, ancak birlikte dava açabilir veya aleyhlerine de birlikte dava açılabilir. Bu tür dava arkadaşlığında, dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır. Ancak, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemleri, usulüne uygun olarak davet edildiği hâlde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade eder.”

Buna göre bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde taraflar arasında bulunan dava arkadaşlığına “mecburi dava arkadaşlığı” denir.

Mecburi dava arkadaşları tek başına dava açamaz ve mecburi dava arkadaşlığı davalılar arasında ise tek bir davalıya karşı dava açılamaz. Aksi halde dava şartı olan taraf teşkili sağlanmadığından dava usulden reddedilebilir..

Dava arkadaşlarının birlikte hareket etmesi zorunluğu yargılamanın gereksiz yere uzamasına neden olabilmektedir. Bunu bertaraf etmek amacıyla HMK m. 60’da  duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemlerinin, usulüne uygun olarak davet edildiği hâlde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade edeceği belirtilmiştir.

Mecburî dava arkadaşı olarak birlikte dava açılması gereken hâllerde, dava bunlardan biri ya da bazılarına karşı açılmış ise, bu durumda davalı kişi ya da kişilerin yalnız başına davalı sıfatı bulunmamaktadır. Davalı sıfatı mecburî dava arkadaşlarının tümüne aittir. Ancak bu hâlde, dava sıfat yokluğundan hemen reddedilmez. Mahkemenin, davayı diğer mecburî dava arkadaşlarına da teşmil etmesi için davacıya kesin süre vermesi, davacı bu süre içinde davayı diğer mecburî dava arkadaşlarına da teşmil ederse, davaya devam etmesi gerekir (Kuru, Baki: Medeni Usul El Kitabı, Ankara 2020, C.I, s. 947).

Mecburi dava arkadaşlığı maddi anlamda mecburi dava arkadaşlığı ve şekli anlamda mecburi dava arkadaşlığı olarak ikiye ayrılır.

a.Maddi Anlamda Mecburi Dava Arkadaşlığı

Hak ve borç üzerinde tarafların birlikte hareket etme zorunluluğu varsa ya da hak ve borçlar bölünmez durumda ise maddi anlamda mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Başka bir ifadeyle mecburi dava arkadaşlığı maddi sebeplerden kaynaklanıyorsa maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığından bahsedilir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na göre de dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da bu hukukî ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hâllerde dava arkadaşlığının maddi bakımdan mecburi olduğunun kabulü gerekir. Diğer bir ifadeyle bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının zorunlu olduğu hâllerde, bu hak dava konusu edildiği zaman o hakla ilgili birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşı durumundadır. Bu durum HMK’nın 59. maddesinde açıkça ifade edilmiştir. Dava arkadaşlığının hangi hâllerde mecburi olduğu maddi hukuka göre belirlenir. Maddi anlamda zorunlu dava arkadaşlığında dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan davada birlikte hareket etmek durumundadırlar. Mahkeme ise, dava sonunda zorunlu dava arkadaşlarının hepsi hakkında aynı ve tek bir karar verecektir. Zorunlu dava arkadaşlığında dava konusu olan hak tektir ve dava arkadaşı sayısı kadar müddeabih bulunmamaktadır. (YHGK 29.03.2022 T, 2019/782 E.,  2022/390 K.)

Maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığında tek bir dava bulunduğundan dava arkadaşları birbirinden bağımsız hareket edemez. Kabul, sulh ve feragat gibi taraf işlemlerini de hep birlikte yapmaları gerektiği gibi yemin teklifi gibi taraf işlemlerini de hep birlikte yapmalıdırlar.

b. Şekli Anlamda Mecburi Dava Arkadaşlığı

Bazı hâllerde birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi hukuk yönünden bir zorunluluk olmadığı hâlde, çelişkili kararlar çıkmasını önlemek amacıyla kanunen böyle bir usuli zorunluluk getirilmiş olabilir. Bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğu yoktur.

Mahkeme biri hakkında davayı reddedebilir diğeri hakkında kabul edebilir. Burada dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı değildir. Davalılar kanundan doğan (şekli, biçimsel) zorunluluktan dolayı dava arkadaşı durumundadırlar. Şekli bakımdan dava arkadaşlığı özel kanun hükümlerine dayanır ve özel hükümlere göre yalnız davalılar bakımından söz konusu olur. (YHGK 29.03.2022 T, 2019/782 E.,  2022/390 K.)

Hangi Davalarda Mecburi Dava Arkadaşlığı Söz Konusudur?

a. İşe İade Davasında Asıl Ve Alt İşveren Arasında Mecburi Dava Arkadaşlığı

İşe iade davalarında asıl ve alt işveren arasında davalı olarak şekli anlamda mecburi dava arkadaşlığı vardır.

Kanuni düzenlemeler ve yerleşmiş Yargıtay içtihatları doğrultusunda, davalı şirket ile dahili davalı … Belediyesi arasında davacı bakımından alt üst işveren ilişkisinin bulunduğu, işe iade davalarında asıl işveren ile alt işveren arasında şekli anlamda zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu ve asıl işveren-alt işveren ilişkisinin varlığı halinde işe iade talebiyle arabulucuya başvurulduğunda, anlaşmanın gerçekleşebilmesi için işverenlerin arabuluculuk görüşmelerine birlikte katılmaları ve iradelerinin birbirine uygun olmasının aranması gerekir.

 Arabuluculuğun 7036 sayılı Kanun ile dava şartı olarak uygulanmaya başlamasından önceki dönemde, davacının sadece alt işveren veya asıl işveren aleyhine işe iade davası açması halinde, davacıya davayı diğer işverene yöneltmesi için süre verilerek sonuca gidilmekteydi. Ancak, arabuluculuğun dava şartı olarak uygulanmaya başlamasından sonraki dönemde, hakkında arabuluculuğa başvurulmamış işveren yönünden bu uygulamanın sürdürülmesi fiilen mümkün değildir. Zira bu işveren hakkında usulüne uygun olarak başvurulmuş ve sonuçlandırılmış bir arabuluculuk aşaması bulunmamaktadır. Arabuluculuk dava şartı olup, Kanunun açık hükmü gereği asıl işveren ile alt işverenin arabuluculuk görüşmelerine birlikte katılmaları zorunlu olduğuna göre, bu eksikliğin sonradan sadece taraflardan biri aleyhine arabulucuya başvurularak tamamlanması imkanı da bulunmamaktadır. Bu nedenle, davacı işçi asıl işveren ile alt işveren aleyhine birlikte arabulucuya başvurmadığı sürece, şekli anlamda zorunlu dava arkadaşlarından birinin yargılama sırasında davaya dahil edilmesi suretiyle yargılamanın sürdürülmesi söz konusu olamaz. Sonuç olarak, asıl işveren alt işveren ilişkisinin varlığı halinde, asıl işveren ile alt işveren aleyhine birlikte arabulucuya başvurulmadığı sürece dava şartının yerine getirildiğinden söz edilemeyeceğinden, davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerekir. (Y9.HD 13/13/2021 T,  2021/9540 E.,  2021/14240 K.)

b. Sürekli İş Göremezlik Oranının Tespiti Davasında İşveren İle Sosyal Güvenlik Kurumu Arasında Mecburi Dava Arkadaşlığı

Sürekli işgöremezlik oranının tespiti istemine ilişkin dava sonucunda mahkemece verilecek hüküm gerek işverenin gerekse Sosyal Güvenlik Kurumu’nun hak alanını etkileyeceğinden işveren ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmaktadır.

Tespit davasının davalısı, sigortalının işvereni ve Sosyal Güvenlik Kurumudur. Dava sonucunda verilecek hükmü icra edecek olan SGK olduğu, işveren de hüküm ile yükümlülük altına gireceğinden davanın ikisine karşı açılması zorunludur. Her iki tarafında da hak alanını ilgilendirdiği ve kendilerini davada savunmaları gerektiğinden aralarında mecburi dava arkadaşlığı vardır.(Y10.HD 15/06/2022 T, 2022/6487 E.-2022/9140 K.)

c. İş Kazasının Tespiti Davasında İşveren İle SGK Arasında Mecburi Dava Arkadaşlığı

Davalılar arasında (pasif) mecburi dava arkadaşlığı bulunması halinde, davacı, bütün davalılara karşı birlikte dava açmak zorundadır. Bu yön, 6100 sayılı HMK’nun 60. maddesinde; “mecburi dava arkadaşları … aleyhine birlikte dava açılabilir” denilerek norma bağlanmıştır. Davalı sıfatı mecburi dava arkadaşlarının tümüne aittir. Davanın bütün mecburi dava arkadaşlarına karşı değil de bunlardan birine veya birkaçına karşı açılmış olması halinde davada sıfat sorunu ortaya çıkacaktır. Ancak bu halde, dava sıfat yokluğundan hemen reddedilmemeli, belirtilen eksikliğin giderilmesi yönünde bir talebin bulunması ve dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığının anlaşılması halinde, hakim, HMK’nun 124. maddesinin 4. fıkrasında açıklandığı üzere, karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul ederek, davayı diğer mecburi dava arkadaşına da teşmil ederek, yargılamaya devam etmelidir. İş kazasının tespitine dair işbu davada, elde edilecek hükmü sigortalılık hakları yönünden infaz edecek olması nedeniyle, … yasal hasım konumundadır. Bu nedenle eldeki davada da hükmün sonuç doğurabilmesi , … yönünden de hüküm kurulmasını zorunlu kıldığından, Kurum’un davaya dahil edilerek davanın esasına girilip onun göstereceği deliller de toplandıktan sonra elde edil (Y10.HD 08/05/2019 T, 2016/19039 E.,  2019/4049 K.)

d. Hizmet Tespiti Davasında İşveren ve SGK Arasında Mecburi Dava Arkadaşlığı

5521 sayılı Kanun’un 15. maddesinde, bu Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerinin uygulanacağı, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 66. maddesinde, üçüncü kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabileceği, 447/2. maddesinde, mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamaların, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı, 448. maddesinde, bu Kanun hükümlerinin, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanacağı açıklanmıştır. Bu açıklamalar uyarınca, dava tarihi itibari ile Kurumun fer’î müdahil olarak davada yer alması gerektiği anlaşılmaktadır. Diğer yandan, davaya konu somut uyuşmazlık, 5510 sayılı Kanunu’nun 86/9. maddesine dayalı hizmet tespiti istemine ilişkin olup, hizmet tespiti davalarında işveren ve Sosyal Güvenlik Kurumu arasında (pasif) mecburi dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Diğer ifade ile Sosyal Güvenlik Kurumu hizmet tespiti davalarında yasal hasımdır. Bu nedenle davanın Kurum yönünden husumetten reddi isabetsiz olup, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 7. maddesine eklenen 4. fıkrası uyarınca Kurumun davada feri müdahil olarak kabulü ile savunması alınıp, onun göstereceği deliller de toplandıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir. (Y10.HD 14/12/2019 T, 2016/15452E E- 2019/1203 K K.)

e. İşveren Tarafından Açılan Yersiz Ödenen Primlerin İadesi Davasında SGK ile Sigortalı Arasında Mecburi Dava Arkadaşlığı

Dava, denetmen raporunda davacıya ait işyerinde çalıştığı yönünde tespit yapılan sigortalı için Kurumca resen tahakkuk ettirilen ve davacı tarafından ödenen primlerin yersiz ödendiğinden bahisle iadesi istemine ilişkin olduğundan, ödemenin iadesinin gerekip gerekmediği, davacının sigortalıyı sigorta bildirimlerini yapmadan çalıştırıp çalıştırmadığının tespiti ile çözüme kavuşturulacak olup, bu durumda da Kurum tarafından resen tahakkuk ettirilen hizmetlerin iptal edilip edilmeyeceğinin doğrudan sigortalının hak alanını ilgilendireceği açıktır. Çünkü, davanın kabul edilmesi hâlinde, Kurumca resen yapılan prim tahakkuku işlemi dolayısı ile prime esas teşkil eden çalışmalar da iptal edilecektir.

Bu nedenle davanın davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile birlikte, anılan sigortalıya da yöneltilmesi gerekir. Sosyal Güvenlik Hukukunun özelliğinden kaynaklanan ve davanın adı geçen sigortalı ile Kuruma birlikte yöneltilmesini zorunlu kılan bu gereklilik karşısında, Kurum ile dava dışı sigortalı arasında zorunlu dava arkadaşlığının bulunduğu kabul edilmelidir. ( YHGK 21.10.2020 T, 2018/257 E.,  2020/804 K.)

f. Miras Yoluyla İntikali Mümkün Hakların Konusunu Oluşturduğu Davalarda Mirasçılar Arasında Zorunlu Dava Arkadaşlığı

Miras yoluyla intikali mümkün hakların konusunu oluşturduğu bir davada, davacının ölümü hâlinde HMK’nın 55. maddesi gereğince mahkemece, davacının mirasçılarının tamamı tespit edilerek davadan haberdar edilmeleri gerekir. Davacının tek bir mirasçısının bulunması hâlinde bu mirasçı, birden fazla mirasçısının bulunması hâlinde de TMK’nın 640. maddesi uyarınca terekeye elbirliğiyle malik olmaları sonucu aralarında HMK’nın 59. maddesi gereği mecburi dava arkadaşlığı bulunan mirasçıların tamamı davadan haberdar edilerek murisleri tarafından açılan davaya devam etme iradesinde olup olmadıkları belirlenmelidir. Bu doğrultuda yapılacak tebligatlar sonrasında mirasçıların terekeyi kabul veya ret etmemiş olmaları hâlinde TMK’nın 606. maddesinde belirlenen üç aylık mirasın reddine dair süre beklenerek mirasçıların tamamının davaya katılımı ile taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilir. Ayrıca gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mahkemece, davayı takip için kayyım tayin edebilecektir. Ancak her hâlükarda davacının vefatından sonra yargılamaya devam edilebilmesi için mahkemece mirasçıların tamamının davaya katılımının sağlanması veya terekeye temsilci atanması yoluyla taraf teşkilinin sağlanarak yargılamaya devam edilip hüküm kurulması gerekir. (YHGK 31.05.2022 T, 2018/30 E.,  2022/782 K.)

Miras yoluyla intikali mümkün hakların konusunu oluşturduğu bir davada davacının ölümü hâlinde HMK’nın 55. maddesi gereğince mahkemece, davacının mirasçılarının tamamı tespit edilerek davadan haberdar edilmeleri gerekir. Davacının tek bir mirasçısının bulunması hâlinde bu mirasçı, birden fazla mirasçısının bulunması hâlinde de TMK’nın 640. maddesi uyarınca terekeye elbirliğiyle malik olmaları sonucu aralarında HMK’nın 59. maddesi gereği mecburi dava arkadaşlığı bulunan mirasçıların tamamı davadan haberdar edilerek murisleri tarafından açılan davaya devam etme iradesinde olup olmadıkları belirlenmelidir. Bu doğrultuda yapılacak tebligatlar sonrasında mirasçıların terekeyi kabul veya red etmemiş olmaları hâlinde TMK’nın 606. maddesinde belirlenen üç aylık mirasın reddine dair süre beklenerek mirasçıların tamamının davaya katılımı ile taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilir. Ayrıca gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mahkemece, davayı takip için kayyım tayin edebilecektir. Ancak her hâlükarda davacının vefatından sonra yargılamaya devam edilebilmesi için mahkemece mirasçıların tamamının davaya katılımının sağlanması veya terekeye temsilci atanması yoluyla taraf teşkilinin sağlanarak yargılamaya devam edilip hüküm kurulması gerekir. 18. Bu genel açıklamaların ışığında ön sorun değerlendirildiğinde; davacı nüfus kayıtlarına göre bozma ve direnme kararları öncesinde 02.02.2012 tarihinde vefat ederek dava açıldığı sırada sahip olduğu taraf ehliyetini kaybetmiştir. Ancak mahkemece, davacının vefatı sonrasında taraf teşkilinin sağlanması için herhangi bir usul işlemi yapılmaksızın esas hakkında karar verildiği anlaşılmaktadır. 19. Dava konusunun, müteveffa davacının mirasçılarının haklarını etkileyecek nitelikte ve miras yoluyla intikali mümkün bir malvarlığına ilişkin hakkın kapsamı içerisinde olması nazara alındığında; davacının yargılama sırasında vefatı üzerine HMK’nın 55. maddesinde belirtildiği üzere davacının mirasçıları davadan haberdar edilip taraf teşkili sağlanmaksızın esas hakkında karar verilemez. O hâlde mahkemece, HMK’nın 55. maddesinde gösterilen şekilde müteveffa davacının mirasçılarını tebligat yoluyla davadan haberdar ederek mirasçıların tamamının davaya katılımının sağlanması, bunun mümkün olmaması hâlinde tüm mirasçılardan izin alınması veya terekeye temsilci atanması yoluyla taraf teşkilinin sağlanması sonrasında yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması gerekir. (YHGK 19.10.2021 T, 2017/3008 E.,  2021/1264 K.)

g. Boşanma Nedeniyle Eşten Mal Kaçırma İddiasına Dayalı Tapu İptali Davasında Son Kayıt Maliki ile Ara Malikler Arasında Mecburi Dava Arkadaşlığı

Davacının, davalı eşinin boşanma davası açıldıktan sonra dava konusu taşınmazın danışıklı olarak davalılara devredildiği iddiasıyla eldeki davayı açmıştır. Davacının bu davayı açmaktaki amacı, açtığı dava sonucu hak kazanacağı alacağını alabilmeye yönelik olarak, danışıklı olduğunu ileri sürdüğü hukukî işlemlerin kendisi yönünden geçersizliğini sağlayarak alacağına kavuşmaktır. Davacı taraf dilekçesini yalnızca borçlu ile ara kayıt maliklerine yöneltmiş ve satışın kısa süreli yapılmasını gerekçe göstermiş ise de; davanın açılış amacı ve somut olayın niteliğine göre son kayıt maliki ile ara malik arasında şekli bakımdan zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu kuşkusuzdur. Davacı son kayıt malikinin de muvazaalı olarak satın aldığı iddiasında ise taşınmaz birçok defa el değiştirdiğinden kötü niyet zincirinin tespiti, araya iyi niyetli kişilerin girmesi suretiyle bu zincirin kopup davacı ile son malik arasında mülkiyet yönünden hukukî irtibatın kesilip kesilmediği ve muvazaanın ispatı bakımından son kayıt maliki yanında diğer ara maliklerin tümünün davalı gösterilmesi gerekmekte olup, anılan şahsın (ya da şahısların) davaya dahilinin sağlanması için davacı tarafa süre verilmelidir. Hukukî yarar da bir dava şartı olup, davacının bu davayı açmakta hukukî yararının bulunup bulunmadığı ise davacının alacağının olduğunun saptanması ile mümkün olacaktır. Davacının bir alacağının bulunup bulunmadığı yani hukukî yararının bulunup bulunmadığının tespiti bakımından davacı ve davalı … arasındaki mal tasfiyesi davasının sonucu beklenmelidir. Bu durumda davacıya muvazaa iddiasının kapsamı sorularak mahkemece, davalı … ile şekli bakımdan dahil olması gereken diğer davalıların yukarıda anlatılan usule göre davaya dahilinin sağlanması, mal tasfiyesine ilişkin davanın sonucunun beklenmesi, alacağın varlığı sabit olduğu ve davalıların tümü yönünden muvazaa olgusu ispat edildiği takdirde davanın kabulüne, aksi hâlde davanın reddine karar verilmelidir. (YHGK 24.02.2022 T, 2019/854 E.,  2022/200 K.)

h. Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinden Doğan Murise Karşı Açılacak Davalarda Mirasçılar Arasında Mecburi Dava Arkadaşlığı

Davacı yüklenici şirket ile davalının murisi arsa sahibi Ahmet Hulusi Basmacı arasında noterde re’sen düzenlenen ve geçerlilik koşulunu sağlayan 03.12.2008 tarihli ve 26292 yevmiye nolu kat karşılığı inşaat sözleşmesinin 13. maddesi ile 26294 yevmiye nolu kat karşılığı inşaat sözleşmesinin 14. maddesinde; arsa sahibinin veya müteahhit firma ortaklarından birinin ölümü hâlinde vekil mirasçıları tarafından inşaatın yapımının devam edeceği ve sözleşmelerin aynen geçerli olacağı kararlaştırılmıştır. Her iki sözleşmede de aşamalı tapu devri düzenlenmiş olup, 26292 yevmiye nolu sözleşmenin 10. maddesinde, 26294 yevmiye nolu sözleşmenin ise 11. maddesinde iskân safhasına gelindiğinde bir bağımsız bölümün satış yetkisinin yükleniciye verileceği belirtilmiştir.

Davada yüklenici şirket, davalının murisi ile imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmelerine göre davalının takip yetkisi ve devamında da satış yetkisini vermemesi nedeniyle sözleşmedeki hak ve yetkilerini kullanamadığından zarara uğradığını ileri sürerek sözleşmeye aykırılık nedeniyle tazminat ve sözleşmeler uyarınca hakettiği bağımsız bölümlerin satışı için yetki verilmesini talep etmiştir. Davacı sözleşmelerde iskân ruhsatı alınması şartına bağlanan son bağımsız bölümlerin satış yetkisi verilmek üzere aynen ifaya izin verilmesini istediği hâlde, davasını arsa sahibi murisin mirasçılarından sadece … aleyhine açmıştır. Oysa murisin ölüm tarihine göre terekesi (miras ortaklığı) TMK’nın 701 ve devam eden maddeleri uyarınca iştirak hâlinde mülkiyet hükümlerine tâbi olduğundan tüm mirasçılarına karşı dava açılması gerekir. Başka bir anlatımla mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır.‘( YHGK 24.05.2022 T,  2019/302 E.,  2022/710 K.)

ı. Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) Kararının İptali Davasında YİDK Kararında Taraf Olan Muteriz İle Kararı Veren Kurum Arasında Mecburi Dava Arkadaşlığı

…Bir tasarım başvurusuna, yenilik niteliğini haiz olmadığından bahisle yapılan itiraz sonucu verilen YİDK kararının iptaline dair tasarım başvurusu sahibi tarafından açılacak davada husumetin, YİDK kararını tesis eden Kurum yanında tasarım başvurusuna itiraz eden muterize yöneltilmesi gerekmektedir. Bu bakımdan açılan davada davalı olarak yer alan muteriz ile Kurum arasında HMK’nın 59. maddesi anlamında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Zira YİDK kararının iptali istemiyle açılan bir davada husumetin yöneltileceği ve yenilik unsuru bakımından itirazıyla YİDK kararında taraf olan muteriz ile kararı veren Kurum hakkında tek bir hüküm verilecek olup bu hüküm, her iki davalının da YİDK kararına ilişkin olarak hukukî durumlarını etkileyecektir. (YHGK 29/03/2022 T, 2019/782 E.,  2022/390 K.)

i. Yüklenicinin Temlikine Dayalı Tapu İptali ve Tescil Olmadığı Takdirde Tazminatın Tahsili İstemine İlişkin Davada Yüklenici ile Arsa Sahipleri Arasında Mecburi Dava Arkadaşlığı

Bir davanın birden fazla kişi tarafından veya birden fazla kişi aleyhine açılabilmesi için aynı tarafta yer alanlar arasında hukuksal bir bağlantının bulunması gerekir. Hukukumuzda bu bağlantı karşılığını “dava arkadaşlığı” kurumunda bulmaktadır. Dava arkadaşlığı zorunlu ve ihtiyari olmak üzere iki ana başlık altında incelenmektedir. Zorunlu dava arkadaşlığı da yine kendi içinde maddi ve şekli olmak üzere ikili ayrımla düzenlenmektedir. Dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da bu hukuki ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hallerde dava arkadaşlığının maddi bakımdan mecburi olduğunun kabulü gerekir. Diğer bir ifadeyle, bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının zorunlu olduğu hallerde, bu hak dava konusu edildiği zaman o hakla ilgili birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşı durumundadır. Dava arkadaşlığının hangi hallerde mecburi olduğu maddi hukuka göre belirlenir. Zorunlu dava arkadaşlığında; dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan, bunlar davada birlikte hareket etmek durumundadırlar. Mahkeme ise dava sonunda zorunlu dava arkadaşlarının hepsi hakkında aynı ve tek bir karar verecektir. Zorunlu dava arkadaşlığında dava konusu olan hak tektir ve dava arkadaşı sayısı kadar müddeabih bulunmamaktadır. Bazı durumlarda ise birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı halde kanun, gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğunun varlığından söz edilemez. Açıklanan bu mecburi dava arkadaşlığı halleri dışında ise dava arkadaşlığı ihtiyaridir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Mecburi Dava Arkadaşlığı” başlıklı 59. maddesine göre; “(1) Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hallerde, mecburi dava arkadaşlığı vardır.” hükmü bulunmaktadır. Şu durumda maddede açıkça sayılan dava konusu hak ve borcun ortak olması, birden fazla kişinin ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile borç altına girmiş olması, davanın birden fazla kişi hakkında aynı (veya benzer) sebepten doğmuş olması hâllerinde, birden çok kimsenin birlikte dava açması olanaklı olduğu gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tapu iptali ve tescil, bunun mümkün olmaması hâlinde konut değerinin davalılardan tahsilini talep etmiştir. Davacının tazminat isteminin dayanağı yüklenicinin adi yazılı sözleşme ile davacıya yaptığı temlik işlemidir. Hakkın kendisine devredildiğini iddia eden davacı, yüklenicinin edimini yerine getirdiğini, bir başka ifade ile şahsi hakkı talebe hak kazandığını arsa malikine (borçluya) kanıtlamalıdır. Bu nedenle yüklenici ile arsa sahipleri arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğunun kabulü gerekir. Sonuç itibariyle yerel mahkemece işin esasına girilerek bir sonuca varılması gerekirken, aksine düşünce ile yükleniciye yönelik açılan alacak talebinin bu davadan ayrılmasına ve arsa maliki bakımından da açılan davanın usulden reddine karar verilmesi doğru değildir. (YHGK 20.12.2017 T, 2017/2273 E.,  2017/2023 K.)

j. İtirazın Kaldırılması ve Tahliye Davasında Kiralayanlar Arasındaki Mecburi Dava Arkadaşlığı

Somut olayda kiralayanlar; M.. U..ve A.. U.. (davacı) ile kiracı M.. U.. (davalı) arasında 01.03.2011 başlangıç tarihli, 1 yıl süreli kira sözleşmesi imzalandığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. İstanbul 8.İcra Müdürlüğünün 2011/17720 sayılı takip dosyası üzerinden 28.7.2011 tarihli takip talebini başlatan alacaklı; davacı A.. U.. olup, borçlu M.. U..’ın kira sözleşmesi uyarınca Temmuz 2011 ayı kira bedeli 8.500,00 TL’yi ödemesi (tahliye ihtarı da yapılmak suretiyle) talep edilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, kiralayanlar arasında zorunlu dava (takip) arkadaşlığı bulunduğu ve kira sözleşmesinin özel şartlar bölümünde kiralayanlardan birinin tek başına tahliye isteminde bulunabileceğine dair özel yetki de verilmemiş olması hususları gözetildiğinde, kiralayanlardan sadece birisi olan A.. U..’ın tek başına tahliye istemli icra takibi başlatması ve eldeki davayı sadece kendisinin açması yerinde değildir. Ayrıca, kiralayanların iki kişi olması nedeniyle davacı A.. U..’ın sözleşmedeki alacağın ancak yarısını talep edebilecekken, tamamının bir kiralayana ödenmesi sonucunu doğuracak şekilde yerel mahkemece karar verilmesinin doğru olmadığı da açıktır. O halde, kiralayanların tamamı tarafından talep edilmedikçe tahliye kararı verilemeyeceği ve kiralayanlardan birisinin ancak kendi payına düşen kira alacağını icra takibine konu edebileceğine ilişkin Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. ( 28.01.2015  T, YHGK 2014/92 E.  ,  2015/789 K.)

2024 yılında da işe iade, tapu iptal tescil, hizmet tespiti vs. gibi mecburi dava arkadaşlığının söz konusu olduğu birçok dava açılmaktadır. Bu konularda yetkin ve uzman avukat veya avukatlar ile çalışarak hareket edilmelidir.  Davacı ya da Davalı olduğunuz bu davalarda uzman avukattan hukuki yardım ve danışmanlık alınması faydalı olacaktır. Mecburi dava arkadaşlığının söz konusu olduğu hukuki süreçlerin takibi ve davaların sonuçlandırılması için her zaman hukuki destek ve yardıma OR Hukuk ve Danışmanlık olarak hazırız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi çekebilecek makaleler