HİZMET TESPİT DAVASI

Hizmet Tespit Davası Nedir?

İşveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) bildirim yapılmadan işçi çalıştırılması kayıt dışı ya da sigortasız işçi çalıştırma olarak ifade edilmektedir. İşveren tarafından kuruma bildirilmemek sigorta ilişkisinin dogmasına engel teşkil etmez. Ancak işçinin çalıştığı bu sürenin kurumca dikkate alınabilmesi için sigortalı niteliğini taşımasına rağmen sigorta bildirimi yapılmayan işçinin idari ya da yargısal yollarla bu durumu tespit ettirmesi gerekir. Başka bir ifade ile kayıt dışı yani sigortasız çalıştırılan işçinin bu hizmetlerinin tespiti için dava açma olanağı vardır. İşte bu davalar hizmet tespiti davalarıdır. Hizmet tespiti davaları hukuki niteliği itibarı ile olumlu tespit davalarıdır zira hizmetin varlığının tespitini amaçlarlar.

Hizmet Tespiti Davasının Şartları Nelerdir?

Hizmet tespiti davası açmanın şartları şunlardır;

1. Sigortalı Hizmetin Varlığı: Sigortalılık işçi açısından hem bir hak hem de bir yükümlülüktür. Bu nedenle hizmet tespiti davası açabilmesi için işçinin tespitini istediği süreler boyunca sigortalı vasfını taşıması gereklidir. Yargıtay’a göre sigortalı niteliğini taşımak için işçinin çalışmasının hizmet ilişkisine dayanması ( 5510 sayılı kanunun 4-a maddesi kapsamında olması), işin işverene ait yerde yapılması ve işçinin 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 6. maddesinde “Sigortalı sayılmayanlar” başlığı altında belirtilen istisnalar arasında bulunmaması gerekir. Fiili çalışmaya dayanmayan iş sözleşmesi sosyal sigorta ilişkisi tesis etmez. Bu davayı açacak çalışanın işçi sıfatıyla sigortalılık vasfının olması gerekir ancak İş Kanunu kapsamında olması gerekmez. İş akdinin geçerli olmasına da gerek yoktur. Sigortalının yaptığı işin bağımlılık ve süreklilik unsurunun tespiti büyük önem taşır zira bu hizmet sözleşmesinin ayırıcı unsurudur.

2. Sigortalı Hizmetin Kuruma Bildirilmemiş Bulunması: 5510 sayılı yasanın 4-a maddesi uyarınca sigortalılık çalışmaya, mesleki eğitime ya da zorunlu staja başlanması ile başlar. Bu nedenle işverenler tarafından bu tarihlerden önce kuruma işçi ile ilgili işe bildirgesi verilmesi gerekmektedir. Sigortalıların da işe başladıkları tarihten itibaren bir ay içinde sigortalılık durumlarını sigorta bildirim belgesi ile kurma bildirmeleri gerekir ancak bu bildirimi yapmamaları sigortalıların aleyhine bir delil olarak değerlendirilmez ve bir yaptırımı yoktur. Bu anlamda hizmet tespitine konu çalışmaların işverenlik tarafından kuruma bildirilmemiş çalışmalar olması gerekir.

3. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun Sigortalılığı Tespit Etmemiş Olması: Kurum denetim elemanlarınca yapılan denetimler sonucunda yapılan fiili tespitler ile sigortasız çalışmalar kayıt altına alınabilmektedir. Hizmet tespiti davası açılabilmesi için bu tür bir tespit ve kayıt altına alınmamamın söz konusu olmaması gerekir zira bu durumda işçinin dava açmakta hukuki yararı bulunmaz.

4. Dava Açmada Hukuki Yarar Bulunmalıdır: Dava açarken, davacının dava konusu ettiği hakkın korunmasında bir hukuki yararı bulunmalıdır aksi halde davası kabul edilmez. Davacının hizmet davası ile talep ettiği korunma başka dava çeşitlerinde biri ile sağlanabiliyor ise davacının hizmet tespiti açmakta hukuki yararının bulunmadığı kabul edilir.

5. Dava Açma Süresinin Geçmemiş Bulunması: 5510 sayılı yasanın 86/9. maddesine göre aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır. Buna göre hizmet tespit davası açmak beş yıllık hak düşürücü süreye tabi tutulmuştur ve bu süre işçilerin çalıştıkları hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlar. Bu beş yıllık sürenin istisnaları da vardır. Bu istisnalar şunlardır;

İşe girişi bildirgesinin verildiği ancak kurum tarafından bu bildirgedeki tarihin fiili çalışma başlangıcı olarak kabul edilmediği hallerde açılan davalarda hak düşürücü süre aranmaz.

-Kurumun sigortalının çalışması hususundan, müfettiş raporları nedeniyle haberdar olması yani işçi hakkında müfettiş raporunun bulunması halinde de hizmet tespiti davası açmak için hak düşürücü süre aranmaz.

İşverenin resmi bir kurum olması halinde de hizmet tespiti davası açılması hak düşürücü süreye bağlı değildir.

İşçilik alacaklarına ilişkin kesin hüküm bulunması halinde beş yıllık hak düşürücü süre aranmaz.

– Sigortalının primleri asgari işçilik incelemesi yoluyla belirlenip, Kurumca icra yoluyla tahsil edilmişse hak düşürücü süreye bakılmaz.

Sigortalı işçi durumundan memurluğa geçilmiş ise hak düşürücü süre aranmaz.

6. Kesin Hüküm Bulunmaması: Dava konusu uyuşmazlık hakkında daha önceden bir kesin hüküm verilmemiş olmalıdır.

Hizmet Tespit Davası Ne Zaman Açılabilir ve Hizmet Tespit Davası Açma Süresi Ne Kadardır?

Hizmet tespiti davası kural olarak en geç hizmetin geçtiği son yılın sonundan itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmalıdır. Ancak işe giriş bildirgesinin verildiği, işçi hakkında müfettiş raporunun bulunduğu ve işverenin resmi bir kurum olduğu durumlarda hak düşürücü süre aranmaz. Bunun dışında hizmet ilişkisi devam etmekte olan işçi de eksik bildirilen hizmetlerinin tespiti davasını açma hakkına sahiptir. Başka bir ifade ile çalışmakta olduğu süreçte dahi işçi hizmet tespiti davasını açabilecektir.

Hizmet Tespit Davası Hangi Mahkemede Görülür?

5510 sayılı yasanın 101. maddesine göre bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür. İş mahkemesi bulunmayan yerlerde ise bu dava o yerdeki asliye hukuk mahkemesinde açılır. Yetkili mahkeme ise davalının dava tarihindeki yerleşim yeri mahkemesidir. Yetki ve görev hususu kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece re’sen göz önüne alınır.

Hizmet Tespit Davasında Hangi Belgeler Gereklidir?

Hizmet tespit davasında davacının iş yeri sicil dosyası, işveren nezdindeki iş yeri dosyası, işverenin mesleki kuruluş kaydı, dernek ve esnaf sicil kaydı, sanayi ve ticaret odası kayıtları, imzalı ücret bordroları, kurum tarafından düzenlenen tahkikat dosyası ve raporlar gerekli belgelerdir. Bunun dışında tanık ve yemin ile bilirkişi delili de kullanılır.

 Hizmet Tespit Davası İşçiye Hangi Hakları Sağlar?

Hizmet tespit davası ile işçi kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmaların tespit ettirilerek primlerinin yatırılması ve böylelikle emeklilik prim ve gün sayısının artmasını sağlar. Bu yolla hem daha erken emekli olma hem de daha fazla prim yatırılacağından daha fazla maaş ve ikramiye alma hakkına kavuşur. Bunun gibi işe giriş tarihinin erkene çekilmesi ile de daha erken emekli olma imkanı doğar. Bunun gibi sağlık hizmetleri ve işsizlik ödeneği gibi hakları da elde eder.

Sigortasız Çalışanlar Hizmet Tespit Davası Açabilir Mi?

Hizmet tespiti davası sigortalı işçi niteliği taşımasına rağmen işveren tarafından sigortalılık bildirimi yapılmadığı durumlarda işçilerin açabildiği bir davadır. Bu nedenle sigortalı işçi niteliği bulunduğu halde sigortalılık bildirimi yapılmadığı için kayıt dışı çalışan yani sigortasız işçiler hizmet tespiti davası açabilirler.

Hizmet Tespit Davası Ne Kadar Sürer?

Hizmet tespiti davaları maalesef iş mahkemelerinde yargılama süreci bakımından uygulamada en çok zaman alan dava türlerinden biridir. Zira bu dava sırasında hem taraf tanıkları, hem bordro tanıkları, hem de gerekli olursa komşu iş yeri tanıklarının beyanlarına başvurulmakta; kolluk, meslek kuruluşları ve SGK ile yazışmalar yapılmakta ve bilirkişi incelemeleri yaptırılmaktadır. Tüm araştırmalar yerel mahkeme bazında mahkemenin iş yoğunluğuna göre ortalama 3-4 yıl kadar sürmekte, bazen daha da uzayabilmektedir. Yerel mahkeme kararı hakkında istinaf yoluna başvurulması halinde 2-3 yıl kadar da istinaf süreci sürmekte ve nihayet temyiz yasa yoluna başvurulması halinde 2-3 yıl da burada geçmektedir. Buna göre bir hizmet tespiti davası ortalama 5-10 yıl sürebilmektedir.

HİZMET TESPİTİ DAVASI KONUSUNDA YARGITAY UYGULAMALARI

Sigorta başlangıcının tespitine ilişkin dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaatın olması ve Kurumca müracaata konu istemin zımnen ya da açıkça reddedilmesi gerektiği dava şartıdır

Uyuşmazlık, sigorta başlangıcının tespitine ilişkindir.

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinin 2. fıkrasında, “Diğer Kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” şeklinde düzenleme gözetildiğinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu dışındaki kanunlar ile de dava şartı düzenlenebileceği anlaşılmaktadır.

2. 11.09.2014 tarihli Mükerrer Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanun’un 64. maddesi ile 5521 sayılı Kanun’un 7. maddesine üçüncü fıkra olarak “31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile diğer sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklarda, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talepleri hariç olmak üzere dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat edilmesi zorunludur. Diğer Kanunlarda öngörülen süreler saklı kalmak kaydıyla yapılan müracaata altmış gün içinde Kurumca cevap verilmezse talep reddedilmiş sayılır. Kuruma karşı dava açılabilmesi için taleplerin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması şarttır. Kuruma başvuruda geçirilecek süre zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz.” hükmü eklenmiştir.

3.Dava şartları, Mahkemenin davanın esası hakkında yargılamanın devamı için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları, dava açılabilmesi için değil Mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır. HMK’nın 115/2. maddesindeki kurala göre “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder”. Düzenleme gereğince, eksik olan bir dava şartı, belirli bir süre verilerek giderilebilecek ise hâkim tarafından eksikliğin giderilmesi için kesin süre verilmesi gerekir. Bu süre içinde dava şartı eksikliği tamamlanmaz ise dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmelidir.

4. Eldeki dava 26.12.2022 tarihinde, 6552 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden sonra açılmıştır. Davacı, 15.02.1999 tarihinin sigortalılık başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğinin tespitini istemiştir. Mahkemece, işin esasına girmek suretiyle davanın kabulüne karar vermiştir.

5.Yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında, 11.09.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanunun 64. maddesi ile 5521 sayılı Kanun’un 7. maddesine 3. fıkra olarak eklenen düzenleme gereği, dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaatın olması ve Kurumca müracaata konu istemin zımnen ya da açıkça reddedilmesi gerektiği dava şartı olarak düzenlenmiş olup eldeki davada, davacı tarafından 5521 sayılı Kanun’un 7/3. maddesine uygun bir şekilde, davaya konu istem hakkında, Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat ve Kurum tarafından bu müracaata konu istemin reddine ilişkin bir işlem veya eylem bulunmadığı görülmekle, Mahkemece, davacı tarafa 6100 sayılı HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca, 6552 sayılı Kanun’un 64. maddesi ile 5521 sayılı Kanun’un 7. maddesine üçüncü fıkra olarak eklenen düzenleme doğrultusunda, davaya konu istemi hakkında Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat etmesi ve bu müracaat hakkında anılan yasal düzenleme uyarınca Kurum’un red iradesini gösterir işlem veya eyleminin olduğunun belgelenmesi için kesin süre ihtaratlı önel verilmeli, bu süre içerisinde dava şartı eksikliğinin tamamlanmaması halinde, dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmeli, Kuruma müracaat ve müracaatın reddine dair Kurum işlem veya eylemine ilişkin dava şartının tamamlanması halinde ise davanın esasına girilerek varılacak sonuca göre karar verilmelidir. ( Y 10. HD 05.03.2025 T, 2025/3219 E.,  2025/3416 K.)

Uyuşmazlık konusu 01.05.2012-13.02.2014 dönemi, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip, deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, davacının çalıştığı iddia edilen süreler tereddütsüz belirlenerek, varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir

İnceleme konusu davada davacı, davalı işverene ait işyerinde 01.08.2009-04.12.2019 tarihleri arasında bildirimleri bulunan davacının talebinin 01.05.2012-30.04.2021 tarihleri arasındaki kesintisiz çalışmanın tespiti olduğu, Mahkemece dinlenen tanıkların beyanları, davalının avukat olması nedeniyle bürosuna Mahkemelerce gönderilen tebligatlar v.s, denetim raporu hep birlikte değerlendirilmek suretiyle talebin kabulüne dair verilen kararda; davalının bürosuna mahkemelerce gönderilen tebligatların, davacı tarafından tebliğ tarihleri incelendiğinde, 2014 yılında 13.2.2014,19.6.2014,15.7.2014-9.7.2014, 4.8.2014, 1.8.2014, 9.11.2014, 31.12.2014 tarihlerinde tebligatların alındığı, öncesine ait tebligat parçasının dosya içerisinde bulunamadığı aksine Denizli 2. Aile Mahkemesi tarafından davalının avukat olarak takip ettiği işler nedeniyle gönderilen 01.06.2012, 13.3.2012, 22.3.2012 ve 22.5.2013 tarihli tebligatların … Varlı isimli kişiye sekreter olarak tebliğ edildiği, dinlenen tanıkların çalışmanın başlangıç ve bitiş yönünden net bilgilerinin bulunmadığı buna göre de 13.02.2014 sonrası dönem yönünden kabul yerinde olmakla birlikte, kabul kararı verilen 01.05.2012-13.02.2014 dönemi yönünden yapılan araştırmanın yeterli olmadığı, dolayısıyla dosyadaki mevcut delillerin bu dönem yönünden karar vermeye elverişli olmadığı görünmektedir.

Mahkemece yapılması gereken iş; 01.05.2012-13.02.2014 dönemi yönünden, davacının çalışmasının gerçekliğinin tespiti açısından, dosyada klasör halinde mahkemelerden gönderilen tebligat parçalarının bulunduğu, yine dosya içerisinde kargo şirketince gönderilen ve çözümü dosya içerisinde bulunmayan 2 adet CD’nin bulunduğu anlaşılmakla, gerekirse bu CD’lerdeki kargo teslim dökümleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak alınan kargo teslim fişlerinin tarihlerinin ve klasör halindeki mahkemelerce gönderilen tebligatlar ve posta listelerinin tarihleri belirlenerek ve yine 01.06.2012, 13.3.2012, 22.3.2012 ve 22.5.2013 tarihli tebligatların … Varlı isimli kişiye sekreter olarak tebliğ edildiği gözetildiğinde bu kişinin tanık olarak dinlenilerek tebligatların yapıldığı dönemde kimin çalıştığının ortaya konulmasından sonra bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu 01.05.2012-13.02.2014 dönemi, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip, deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, davacının çalıştığı iddia edilen süreler tereddütsüz belirlenerek, varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir. ( Y 10. HD 24.03.2025  T, 2025/2166 E.,  2025/4638 K.)

Hizmet tespiti davasında dava tarihi itibariyle Kurumun fer’i müdahil olduğu ile lehine veya aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmemesi gerekir

Uyuşmazlık, hizmet tespitine ilişkindir.

Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle beş yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olmasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

İşbu hizmet tespiti davasında dava tarihi itibariyle Kurumun fer’i müdahil olduğu ile lehine veya aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmemesi gerektiğinin gözetilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Ne var ki bu hataların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370. maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir. ( Y 10. HD 05.03.2025 T, 2025/1753 E.,  2025/3322 K.)

Hizmet tespiti davaları 5 yıllık hak düşürücü süreye bağlıdır

Davacı vekili, müvekkilinin 15.04.1999 – 30.07.2000 tarihleri arasında davalı iş yerinde çalıştığının tespitini talep etmiştir.

Fer’i müdahil Kurum vekili özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı işveren vekili özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile hakdüşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tespiti istenilen çalışmanın sona erdiği yılın sonundan başlayarak beş yıllık hakdüşürücü sürenin geçtiğinden bahisle, İlk Derece Mahkemesi hükmü yerinde görülerek, istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.

Davacı vekili, hakdüşürücü sürenin geçmediğini, emsal kararların dikkate alınması gerektiğini, eksik araştırmaya dayalı hüküm kurulduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

Uyuşmazlık, hizmet tespitine ilişkindir.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle beş yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olmasına göre usul ve kanuna uygun olup, davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir. ( Y 10. HD 05.03.2025 T, 2025/157 E.,  2025/3315 K.)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi çekebilecek makaleler