Çalışan Eşin Nafaka Hakkı

Çalışan Eş Nafaka Alabilir Mi?

Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 175/1. maddesine göre boşanma sonrası nafaka olarak yoksulluk nafakası istenebilir. Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz nafaka isteyebilir. Bu yoksulluk nafakasıdır. Çalışan eşin ihtiyaçları göz önüne alındığında boşanmadan sonraki hayat koşullarında, boşanmadan önceki hayat koşullarına göre düşüş olacaksa ve boşanmakla yoksulluğa düşmesi söz konusu ise çalışan eşe de nafaka bağlanabilir. Yoksulluk nafakası kriterleri yani nafaka şartlarının oluşup oluşmadığı belirlenirken tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile kusur durumları değerlendirilir.

Bir de iştirak nafakası vardır ve bu müşterek çocuğun bakım ve giderleri bakımından velayet kendisine verilmeyen eşin velayetin tevdi edildiği eşe yaptığı düzenli bir ödemeyi ifade eder. Velayeti alan eş, çocuk adına bu nafakayı talep eder. İştirak nafakası TMK Md. 182’de düzenlenmiştir.  İştirak nafakasına ilişkin hükümler çocuğun üstün yararı ve korunması bakımından kamu düzeninden olup, mahkemece re’sen gözetilecektir. Bu nedenle çalışan eşin ve müşterek çocukların ihtiyaçları göz önüne çalışan eşe müşterek çocuklar yönünden iştirak nafakası da bağlanacaktır.

Tedbir nafakası, boşanma davası süresince hükmolunan nafakayı ifade eden ve bu süreçte yoksulluk ve iştirak nafakasının yerine geçen bir nafaka türüdür. Hakimin boşanma davası süresince eş ve çocuklar açısından belirlediği nafakaya tedbir nafakası denilmektedir. Tedbir nafakası şartları varsa çalışan eşe de bağlanabilecektir.

Çalışan Eşin Nafaka Talep Etme Şartları Nelerdir?

Çalışan eşin yoksulluk nafakası alabilmesi için karşı tarafa göre daha ağır kusurlu bulunmaması ilk şarttır. Çalışan eşin geliri karşı tarafa göre yüksek ise bu durumda da çalışan eşe nafaka verilmeyecektir. Gene çalışan eşin kendi malvarlığından elde ettiği gelirleri varsa ya da yeni bir evlilik gerçekleştirdiyse de nafaka talebi kabul edilmez. Ayrıca nafaka talep edilen eşin düzenli ve sabit bir gelirinin bulunmaması da nafaka talebinin reddine neden olabilir. Özellikle çalışan kadının nafaka hakkı boşanma davalarında sık olarak gündeme gelmektedir. Bu da bahsettiğimiz şartlar dahlinde değerlendirilecektir. Aldığı ücret kendisini yoksulluktan kurtarmayacak ve insanca yaşayıp geçinme olanağı sağlayamayacak düzeyde olan kadın, diğer koşulları varsa yoksulluk nafakası isteyebilir. Çalışan kadının nafaka hakkı bu şartlar dahlinde değerlendirilir.

Çalışan Eş Tedbir Nafakası Alabilir Mi?

Tedbir nafakası TMK’nın 169. maddesinde düzenlenmiştir. Tedbir nafakası geçici bir ödeme ve yargılama süresince hakimce takdir edilen bir nafaka olarak belirli şartların varlığı halinde söz konusu olur. Bazı hallerde hakim re’sen de tedbir nafakası ödenmesine kişilerin durumunu ve çocuklarının geçimini dikkate alarak kendiliğinden de hükmedebilir. Buna göre;

 -Tedbir nafakasına ilişkin resmi bir evlilik söz konusu olmalıdır.

 -Eşler ayrı yaşamalı ya da evlilik hakkında eşlerden birisi tarafından boşanma davası açılmış olmalıdır.

-Tedbir nafakası ödenmesi gerektiren haklı bir sebep ve kanuna uygun bir gerekçe söz konusu olmalıdır.

-Nafaka için eşin talebi bulunmalıdır.

Tedbir nafakasına hükmedilmesinde eşlerin kusuru ve boşanma davası açılmasında bu kusurun etkisi dikkate alınmaz. Tedbir nafakası daha çok eşlerden birisinin ve çocukların evlilik birliğindeki ekonomik durumuna göre gerileme söz konusu olması haline bağlı olarak hakimce takdir edilen bir nafakadır. Çalışan eşin boşanma davası nedeniyle ekonomik durumunda bir gerileme olacaksa tedbir nafakası da alabilecektir.

Tedbir nafakası, boşanma davasının devamı ve boşanma kararının kesinleşmesine kadar ödenmesi gereken bir nafaka türüdür. Kesinleşme kararı ile birlikte bu nafaka, boşanan eş bakımından yoksulluk nafakasına ve çocuklar bakımından ise iştirak nafakasına dönüşür.

Çalışan Eş Yoksulluk Nafakası Alabilir Mi?

4721 sayılı TMK m. 175’te düzenlenen yoksulluk nafakası belirli şartlar dahilinde kararlaştırılan ve ödenen bir nafaka türüdür.

Yoksulluk nafakasının en önemli koşulu nafaka isteyen eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasıdır.

Boşanma ile nafaka isteyen eş önceki durumuna göre yoksulluğa düşecek ise nafaka bağlanabilir. Geçimini mevcut mali imkanları ve çalışmasıyla sağlama imkanından yoksun olduğu düşünülen kişinin yoksulluğa düşeceği kabul edilir. Bu konuda kanun, eşler arasında kadın veya erkek olarak bir ayrım yapmamıştır. Yine çalışmayan ve herhangi bir gelir ve servetten yoksun olan eş de nafaka talep edebilir.  Nafaka talep edenin yaşam standardında görünür ve mali olarak belirlenebilir nitelikte azalma olmalıdır.

Yoksulluğa düşme halinin tespiti bakımından gerekli araştırma yapılmalı ve aşağıdaki konular incelenmelidir:

-Talep eden eşin çalışıp çalışmadığı ve düzenli bir geliri olup olmadığı,

-Düzenli geliri varsa bunun miktarı,

-Gelirin yoksulluğa düşmeyi engelleyecek düzeyde olup olmadığı,

 -Gelir getiren bir işten kendi isteğiyle mi yoksa zorunluluk sebebiyle mi ayrılmış olduğu,

-Gelir seviyesinin asgari ücret düzeyinde olup olmadığı,

-Yakınlarının yardımına ihtiyaç duyup duymadığı ve onunla geçinip geçinmediği,

-Eşin mali durumunun nafaka istenen eşle aynı düzeyde olup olmadığı.

Yoksulluk nafakası bağlanmasının bir diğer önemli koşulu ise talepte bulunan eş kusursuz ya da diğer eşe göre daha az kusurlu olması gerektiğidir. Nafaka talep eden eş, boşanmaya sebep olan olaylar bakımından kusursuz ya da diğer eşe göre daha az kusurlu olmalıdır. Ağır kusurlu eşin nafaka talep etme hakkı da yoktur. Boşanmada eşit düzeyde kusurlu olan eşin de koşullar mevcutsa nafaka ödemesi mümkündür.

Karşı cinsten başka biriyle yaşayan eş nafaka talep edemez.

Nafaka talep edilen eşin kusursuz olması da tek başına nafaka yükümlülüğünden onu kurtaramaz.

Ödenmesi gereken nafaka bakımından kendisinden talepte bulunulan eşin mali gücü de buna uygun olmalıdır. Gelir seviyesi ve ekonomik yaşam düzeyi bakımından eşit konumda bulunan eş aleyhine nafakaya hükmedilemez.

Çalışma gücü olduğu halde sırf işsiz olmak, kendi iradesiyle işten ayrılmış olmak gibi hallerde kişi aleyhine yoksulluk nafakasına hükmedilebilir.

Çalışan eş boşanma nedeniyle yoksulluk, maddi zorluk ve geçim sıkıntısı çekecek hale geliyorsa yoksulluk nafakası talep edebilir. Özellikle asgari ücret ya da emekli maaşı gibi ekonomik değeri düşük geliri bulunan eşlerin boşanma nedeniyle geçim sıkıntısı çekmesi yaygın bir durumdur ve bu halde yoksulluk nafakası talep edilebilir.

Nafaka Davasında İspat ve Delil Süreci

Nafaka davasında mahkeme tarafların ekonomik ve sosyal durumlarını araştıracaktır. Bunun için varsa iş yerleri de dahil olmak üzere gerek kolluğa gerekse de Sosyal Güvenlik Kurumu’na yazılar yazılarak araştırmalar yapılacak ve varsa taraf tanıklarının beyanları alınacaktır. Tarafların taşınır taşınmaz mal varlıklarının, banka hesap durumlarının tespiti için ilgili kurumlara müzekkereler yazılacaktır. Gene özellikle yoksulluk nafakasında tarafların kusur durumları da özellik arz ettiğinden tarafların kusur durumlarının tespiti için tanık ve sair deliller toplanacaktır. Ekonomik durumlarının tespiti için gerekirse bilirkişi incelemesi de yaptırılacaktır. Sonuçta boşanma nedeniyle yaşam standartlarında düşüş olduğunu ve ağır kusurlu olmadığını ispatlayan taraf diğer şartların da bulunması halinde yoksulluk nafakasını kazanabilecektir.

Nafaka İptali Kararına İtiraz Edilebilir mi?

Boşanma sonucunda aleyhinde nafaka ödenmesine hükmedilen yani karşı tarafa nafaka ödemesi gereken taraf nafakanın kaldırılması için nafakanın iptali davası açabilir. Bunun için nafaka alanın resmen evli olmasa da fiilen evliymiş gibi yaşaması; nafaka alanın yoksulluk halinin sona ermiş olması ya da nafaka alanın haysiyetsizce yaşam sürmesi hallerinden birinin bulunması gerekir. Bu halde nafaka borçlusu aile mahkemesinde nafakanın iptali davası açarak nafakanın kaldırılmasını sağlayabilir. Bu davanın sonucuna taraflar itiraz edebilirler. Bu itiraz reddedilir ya da dikkate alınmazsa taraflar istinaf ya da temyiz yoluna başvurabilecektir.

ÇALIŞAN EŞİN NAFAKA HAKKI KONUSUNDA YARGITAY UYGULAMASI

Aldığı ücret kendisini yoksulluktan kurtarmayacak ve insanca yaşayıp geçinme olanağı sağlayamayacak düzeyde olan eş de, diğer koşulları varsa yoksulluk nafakası isteyebilir.

Dava; karşılıklı boşanma, maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakası isteğine ilişkindir.

Mahkemece, taraflar arasındaki aile birliğinin davacı erkeğin, davalı kadına şiddet uygulaması ve hakaret etmesi nedeni ile davacının ağır kusuru sonucunda temelinden sarsıldığı, davalı kadına kusur izafe edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesi ile; davacı kocanın davasının reddi ile davalı kadının karşı davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, davacı kadın lehine maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir.

Özel Dairece,yukarda açıklanan gerekçelerle hüküm bozulmakla yoksulluk nafakası dışındaki hususlar kesinleşmiş; mahkemece, bozmaya konu yoksulluk nafakası yönünden önceki kararda direnilmiştir.

Hükmü temyize davacı-karşı davalı getirmektedir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; nafaka isteklisi kadının asgari ücretle sigortalı olarak çalışıyor olmasının tek başına yoksulluk nafakasının bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilip edilemeyeceği; buna göre kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında asgari ücretle çalışan kadının boşanmakla yoksulluğa düşüp düşmeyeceği konusunda görüş ayrılığı ortaya çıkmış ve çoğunlukça aşağıda açıklanacak nedenlerle asgari ücret gelirinin olması nafaka takdirine etkili bir husus olarak kabul edilmemiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 175.maddesinde, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın kusuru daha ağır olmamak koşuluyla, geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği, nafaka yükümlüsünün kusurunun aranmayacağı açıklanmıştır.

Maddede geçen yoksulluğa düşecek tabirinden ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus yargısal uygulamada kurallara bağlanmıştır.

Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.10.1988 gün ve 1998/2-656-688; 28.02.2007 gün ve 2007/3-84-95; 16.05.2007 gün ve 2007/2-275-275; 11.03.2009 gün, 2009/2-73-118 sayılı ilamlarında; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir.

Önemle belirtilmelidir ki, asgari ücretle çalışılıyor olması, yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu değildir. Aldığı ücret kendisini yoksulluktan kurtarmayacak ve insanca yaşayıp geçinme olanağı sağlayamayacak düzeyde olan eş de, diğer koşulları varsa yoksulluk nafakası isteyebilir.

O halde, yerel mahkemenin karşı davacı kadın lehine yoksulluk nafakası hükmedilmesi gerektiğine ilişkin direnme kararı yerindedir.

Ne var ki, mahkemece hükmedilen yoksulluk nafakası miktarına yönelik diğer temyiz itirazları Özel Dairece incelenmemiştir. Dosyadaki tüm deliller incelenerek bu konuda bir karar verilmek üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir. ( YHGK 7.7.2010 T, 010/2-371 E., 2010/364 K.)

Asgari ücret seviyesinde gelir elde edilmesi yoksulluk nafakası bağlanmasına engel değilse de, bu durum ancak nafaka miktarının tespitinde esas alınmalıdır.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava; boşanma, maddi- manevi tazminat ve yoksulluk nafakası isteğine ilişkindir. 

Mahkemece, davalının başka kadınlar ile ilişkisi bulunduğu, bu nedenle taraflar arasındaki evlilik birliğinin tekrar bir araya gelemeyecekleri derecede temelinden sarsıldığı ve davalının sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışı nedeni ile tam kusurlu olduğu, davacıya atfı kabil herhangi bir kusurun bulunmadığı gerekçesi ile; davacı kadının davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, davacı lehine maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir.

Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle hüküm bozulmakla yoksulluk nafakası dışındaki hususlar kesinleşmiş; mahkemece, bozmaya konu yoksulluk nafakası yönünden önceki kararda direnilmiştir.

Hükmü temyize davalı vekili getirmektedir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı kadın yararına yoksulluk nafakası şartlarının eldeki davada gerçekleşip gerçekleşmediği, noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle yoksulluk nafakası hakkında genel açıklama yapılmasında yarar vardır:

Yoksulluk nafakası, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacına yönelik olduğu içindir ki, boşanmış olan yoksul tarafa verilecek olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde değildir. Şayet böyle olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten istenebilmesi gerekirdi. Oysa ki, maddede açıkça belirtildiği gibi, kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Turgut Akıntürk, Aile Hukuku B. 8, C. 2, İstanbul 2003, s. 301).

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK.)’nun 175. maddesinde, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın kusuru daha ağır olmamak koşuluyla, geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği, nafaka yükümlüsünün kusurunun aranmayacağı açıklanmıştır. 

Maddede geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus yargısal uygulamada kurallara bağlanmıştır.

Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.10.1998 gün ve 1998/2-656-688; 28.02.2007 gün ve 2007/3-84-95; 16.05.2007 gün ve 2007/2-275-275; 11.03.2009 gün ve 2009/2-73-118 sayılı kararlarında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir.

Yoksulluk durumu günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir.

Yoksulluk nafakası ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır. Onun içindir ki, bilimsel öğretide; evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olduğu belirtilmektedir (Akıntürk , a.ge., s. 301).

Hukuk Genel Kurulu’nda yapılan görüşmeler sırasında, asgari ücretle çalışan kadının boşanmakla yoksulluğa düşüp düşmeyeceği konusunda görüş ayrılığı ortaya çıkmış ve çoğunlukça asgari ücret gelirinin olması, nafaka takdirine etkili bir husus olarak kabul edilmemiştir.  

O halde, nafaka alacaklısının asgari ücretle çalışılıyor olması, tek başına yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu değildir. Aldığı ücret kendisini yoksulluktan kurtarmayacak ve insanca yaşayıp geçinme olanağı sağlayamayacak düzeyde olan eş de, diğer koşulları varsa yoksulluk nafakası isteyebilir. 

Nitekim, Yargıtay’ın yerleşik kararlarında “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakasının bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.10.1998 gün ve 1998/2-656-688; 26.12.2001 gün ve 2001/2-1158-1185; 01.08.2002 gün ve 2002/2-397-339; 28.02.2007 gün ve 2007/3-84-95; 16.05.2007 gün ve 2007/2-275-275; 11.03.2009 gün ve 2009/2-73-118; 13.05.2009 gün ve 2009/3-165 -186 sayılı kararları).

Diğer taraftan, asgari ücret seviyesinde gelir elde edilmesi yoksulluk nafakası bağlanmasına engel değilse de, bu durum ancak nafaka miktarının tespitinde esas alınmalıdır.

Somut olayda; davacı kadının 419,15.-TL aylık geliri olduğu ve aylık 300.-TL kira ödediği dikkate alındığında boşanma sonucu yoksulluğu düşeceği muhakkaktır. Davalı kocanın da ekonomik olarak hali refahta olduğu söylenemez ise de, davalı kocanın ekonomik durumunun zayıf olması nafaka miktarının değerlendirilmesinde dikkate alınacak bir olgudur.

Kaldı ki, davalı kocanın gelecekte ekonomik durumunda iyileşme olması halinde eldeki davada, davacı kadın yararına az bir miktar da olsa nafakaya hükmedilmediği takdirde, ileride yeniden nafaka davası açması hukuken mümkün olmayacaktır. Bu durumun davacı kadının mağduriyetine yol açacağı çok açıktır.

Ayrıca davalı kocanın kusurlu olduğu, diğer bir deyişle nafaka isteminde bulunan davacı kadının kusurunun daha ağır olmadığı hususu yerel mahkeme ile Özel Dairenin de kabulündedir.

Böylece önümüzdeki olayda TMK.nun 175. maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakasının takdiri için gerekli “boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olma” ve “kusuru daha ağır olmama” koşullarının davacı kadın yararına gerçekleştiği belirgindir.

O halde, Özel Dairenin yoksulluk nafakası şartlarının gerçekleşmediğine yönelik bozmasına karşı, yerel mahkemenin davacı kadın lehine yoksulluk nafakası hükmedilmesi gerektiğine ilişkin direnme kararı uygun ve yerindedir. ( YHGK 10.11.2010 T, 2010/2-614 E.,  2010/597 K.)

Sürekli gelir getiren bir işte çalışan kadın yararına yoksulluk nafakası (TMK m. 175) hükmedilmesi doğru olmamıştır

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-karşı davacı erkek tarafından kusur belirlemesi, kadının kabul edilen boşanma davası, kadın lehine hükmedilen nafakalar, iştirak nafakalarının miktarları ve reddedilen manevi tazminat talebi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-karşı davacı erkeğin aşağıdaki bentin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yersizdir.

Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Dosya içerisine alınan sosyal inceleme raporunda, davacı-karşı davalı kadın fabrikada işçi olarak çalıştığını ve asgari ücret aldığını belirtmiş ve aksi de iddia edilmemiştir. O halde sürekli gelir getiren bir işte çalışan kadın yararına yoksulluk nafakası (TMK m. 175) hükmedilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir. ( Y 2. HD 11.03.2021 T, 2021/768 E.,  2021/2166 K.)

Davacı kadının ekonomik ve sosyal durumunun araştırılarak, sigortalı olarak çalışıp çalışmadığı, sürekli ve düzenli gelirinin bulunup bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşüp düşmeyeceğinin, işten ayrılmış ise işten ayrılış nedeninin belirlenmesi, gerçekleşecek sonucuna göre yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesi gerekir

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, bozma ilamının gereğinin yerine getirilip getirilmediği, kesinleşen yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenip incelenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 169 uncu maddesi, 174 üncü, 175 inci, 182 nci, 330 uncu, 331 inci maddeleri; 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 371 inci maddesi; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, Mahkemece bozmaya uygun işlem ve araştırma yapılmış olduğu, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ve bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşen yönlerin yeniden incelenmesinin hukuken mümkün bulunmadığı anlaşılmakla; taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminat bozma ilamında belirtilen ilkelere ve bozmanın amacına uygun olmayıp azdır. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Kanun’un 50 nci ve 51 inci madde hükümleri nazara alınarak, 4721 sayılı Kanun’un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

Bozmaya uyan İlk Derece Mahkemesince davacı kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle aylık 2.500,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir. Davacı kadın dava dilekçesinde özel okulda öğretmen olarak çalıştığını daha sonraki aşamalarda ise işten ayrıldığını beyan etmiştir. Ssoyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında da kadının çalışmalarının mevcut olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle, davacı kadının ekonomik ve sosyal durumunun araştırılarak, sigortalı olarak çalışıp çalışmadığı, sürekli ve düzenli gelirinin bulunup bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşüp düşmeyeceğinin, işten ayrılmış ise işten ayrılış nedeninin belirlenmesi, gerçekleşecek sonucuna göre yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesi gerekirken: bu konuda eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. ( Y 2. HD, 26.09.2024 T, 2024/5178 E.,  2024/6446 K.)

Kadın geliri asgari ücretin üzerinde, erkeğin geliri ise asgari ücret seviyesinde olduğundan kadın lehine yoksulluk nafakası hükmedilmesi için gereken şartların oluşmadığının kabulü gerekir

 Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen karşılıklı boşanma davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya karşı kısmen uyma kısmen direnme kararı verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı-karşı davalı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; kadının birlik görevlerini yerine getirmediğini, özellikle son bir kaç yıldır çocuklar ile ilgilenmediğini, evin tüm genel temizlik, yemek, çocukların bakımı ve diğer tüm ihtiyaçlarının annesi tarafından yerine getirildiğini, bu sebeplere kadının annesinin evlerinin üst katına taşındığını, annesinin ortak evin düzenine, eşler arasındaki ilişkiye müdahale ettiğini, annesinin, sürekli küfür, hakaret ve tehdit ettiğini, kadının annesini uyarmadığını, çalışmasına rağmen eve hiç bir maddî katkıda bulunmadığını, maaşının tamamını annesine verdiğini, son 6 yıldır komşu, arkadaş ayırt etmeksizin herkesten kıskandığını, birileri ile ilişkisi olduğunu ileri sürdüğünü, annesinin de bu iddiayı desteklediğini, müvekkilinin çocuklar önünde tartışma olmaması için evi terk etmek zorunda kaldığını belirterek davanın kabulüne, tarafların 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ( 4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı-karşı davacı kadın vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; erkeğin evi, eşi ve çocukları ile ilgilenmediğini, birlik görevlerini yerine getirmediğini, eş ve ailesinden habersiz yıllarca ayrı bir ev tuttuğunu, ayrı bir hayat kurduğunu, ailesine ayırması gereken zamanı spor, gezi, alkol, eğlence ve başka kadınlara ayırdığını, gece yarılarına kadar eve gelmediğini, hakaret ve tehdit ettiğini, şiddet uyguladığını, 25.09.2016 tarihinde komşusu ile birlikte yeğeninin bebeğinin mevlüdüne katılmak istediğini, bunu, erkeğe söylediğinde, erkeğin çocuklara bakamayacağını söyleyerek tartışma çıkardığını, çocukların oda kapılarını yumruklayarak kırdığını, kadının da çocukları alarak evden çıktığını, erkeğin zaman zaman eve gelip gittiğini, 24.10.2016 tarihinde de eş ve çocuklara haber vermeden evi terk ettiğini belirterek tarafların 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, ortak çocukaların velâyetinin anneye bırakılmasına, ortak çocuklar için ayrı ayrı 3.000,00 TL tedbir ve iştirak, kadın için 2.000,00 TL tedbir ve yoksulluk, 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

2.Davalı-karşı davacı kadın vekili 06.11.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile; erkeğin kadını defalarca aldattığını, şiddet uyguladığını, hakaret ve tehdit ettiğini, çocuklara da şiddet uyguladığını, savurgan bir hayat yaşadığını, ikametgahını taşıyarak ayrı bir ev tuttuğunu, 28.10.2019 tarihinde … Otel Spa’da …. adlı kadın ile kaldığını, bu kadın ile çekildiği yarı çıplak fotoğrafı İnstagram’da paylaştığını, birlik görevlerini yerine getirmediğini, alkollü olarak gece geç saatlerde eve geldiğini, yurt dışına defalarca yalnız başına gittiğini, aşırı harcama yaptığını belirterek tarafların zina nedeni ile 4721 sayılı Kanun’un 161 inci maddesi uyarınca boşanmalarına, bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde evlilik birliğinin sarsılması nedeni ile 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci maddesi uyarınca boşanmalarına, ortak çocukların velâyetlerinin müvekkiline verilmesine, ortak çocuklar yararına aylık 2.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkili yararına aylık 2.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 500.000,00 TL maddî, 500.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 21.04.2021 tarihli, 2018/148 E., 2021/515 K. sayılı kararı ile erkeğin sadakatsiz davranış içinde olduğu kadına şiddet uyguladığı ve evin ihtiyaçları ve çocukları ile ilgilenmediği, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır kusurlu olduğu, gerekçesi ile kadının davasının kabulü ile tarafların 4721 sayılı Kanun’un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, davacı-karşı davalı erkek davasını ispatlayamadığından davasının reddine, kadının zinaya dayalı boşanma talebinin ispatlanamadığından reddine, ortak çocukların velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuklar yararına karar tarihinden itibaren ayrı ayrı aylık 1.000,00 TL tedbir ve 1.500,00 TL iştirak nafakasına, kadın yararına aylık 400,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 30.000,00 TL maddî ve 30.000,00 TL manevî tazminata, karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 28.10.2022 tarihli, 2021/942 E., 2022/1597 K. sayılı kararı ile erkeğin hakaret kusurunun da sabit olduğunu, ıslah ile dava tarihinden sonra gerçekleşen yeni vakıaların ileri sürülemeyeceği, bu nedenle dava tarihinden sonra erkeğin başka kadınla otelde kaldığına ilişkin iddiaların dikkate alınamayacağı, bu anlamda zina yönünden davanın reddinin doğru olduğu, ancak erkeğin bu vakıa dışında da başkaca kadınlarla görüştüğü ve kadının dava dilekçesinde erkeğin sadakatsizliğine de dayandığı dolayısıyla sadakatsizlik vakıasının ispatlandığı, kadının sürekli ve düzenli geliri bulunduğunu, boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile kusur durumuna göre kadın lehine hükmedilen tazminatların az olduğu gerekçesiyle erkeğin yoksulluk nafakasına, kadının kusur tespiti ve tazminat miktarlarına yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin ilgili bentlerinin kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle kusurun belirtildiği şekilde düzeltilmesine, kadının yoksulluk nafakası isteminin reddine, kadin lehine 100.000,00 TL maddî ve 100.000,00 TL manevî tazminata karar verilmiş, tarafların sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Dairemizin 04.10.2023 tarihli, 2023/810 E., 2023/4501 K. sayılı kararıyla; kadın yararın takdir edilen maddî ve manevî tazminat miktarının az olduğu, davalı-davacı kadının asgari ücret düzeyinde geliri olduğu, davacı-davalı erkeğin ise ticaretle uğraştığı, üzerine kayıtlı gayrimenkulü ve aracının olduğu dolayısıyla davacı-davalı erkeğin gelirinin davalı-davacı kadından daha yüksek olduğu, kadının boşanmakla yoksulluğa düşeceği, bu sebeple kadın lehine uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken yazılı gerekçe ile bu talebin reddinin doğru olmadığı gerekçesiyle hükmün bozulmasına, erkeğin tüm, kadının sair temyiz itirazlarının reddi ile bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin onanmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Kısmen Uyma Kısmen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile maddî ve manevî tazminat yönünden bozma ilamına uyulmasına, kadın yararına 200.000.00 TL maddî, 180.000.00 TL manevî tazminata, yoksulluk nafakası yönünden bozma ilamına direnilerek davalı-karşı davacı kadının SGK hizmet kaydına göre en son 01.11.2020 tarihinde girdiği işte, aralıksız çalışmasının devam ettiği, 2022 yılı Eylül ayı (Dairenin ilk kararının verildiği tarih itibari ile) maaşının 15.200,00 TL olduğu, 2022 yılı Eylül ayı itibari ile asgari ücretin brüt 5.004,00 TL, net 4.253,40 TL olduğu, davacı-karşı davalı erkeğin ise asgari ücret seviyesinde geliri olduğu, üzerine kayıtlı evinin icrada satıldığı, aracının ise 1996 model Renault marka eski bir araç olduğu, buna göre sürekli ve düzenli olarak asgari ücretin yaklaşık dört katı fazla gelir elde ettiği bir işte çalışan kadın yararına yoksulluk nafakasının şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı-karşı davalı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; kusur tespiti ve tazminatların fahiş olması yönünden kararın bozulmasını istemiştir.

2.Davalı-karşı davacı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi kararında kadına ait aylık gelir durumlarının gerçeği yansıtmadığını, erkeğin tacir olduğunu belirterek nafakalar ve tazminat miktarlarının düşük olması yönünden kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, Bölge Adliye Mahkemesinin kısmen direnme, kısmen uyma kararının doğru olup olmadığı, uyulmasına karar verilen yönlerden bozmaya uygun hüküm kurulup kurulmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 6 ncı, 166 ncı, 174 üncü ve 175 inci maddeleri. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı ve 194 üncü maddeleri, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası, 370 inci ve 371 inci maddesi, 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1.6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Dairemizce yoksulluk nafakası yönünden verilen direnme kararının yeniden yapılan incelemesinde; temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı-karşı davacı kadın vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiş, direnme kararının onanması gerekmiştir. ( Y 2. HD 02.05.2024 T, 2024/2877 E.,  2024/3094 K.)

Çalışan kadının yargılama sırasında bir süre işten ayrılmış olmasına rağmen incelenen güncel çalışma kayıtlarına göre öğretmen olarak çalışmaya devam ettiği, kendi isteği dışındaki nedenlerle işten ayrılmak zorunda kaldığı hususunun da ispat edilmemiş olması nedeniyle düzenli ve sürekli gelirinin bulunduğu, boşanma sonrasında da yoksul duruma düşmeyeceğinin anlaşıldığından yoksulluk nafakası talebinin reddi gerekir

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İlk Derece Mahkemesinin kusura ve boşanmaya ilişkin karar gerekçesinde “erkeğin kadın için öne sürdüğü iddialarını ispat edemediğinin” belirtilmesine göre erkeğin boşanma talebine ilişkin karşı davasının reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetli görülmemiş ise de, açıkça istinaf edilmeyen bu hükmün kesinleştiği görülmekle, yanılgıya değinilmekle yetinildiği; kusur değerlendirmesinde ve kadın yararına tedbir nafakası ve maddî ve manevî tazminata hükmedilmesinde ve miktarlarında isabetsizlik bulunmadığı; davacı-karşı davalı kadının davanın açıldığı tarihte öğretmen olarak çalışan kadının yargılama sırasında bir süre işten ayrılmış olmasına rağmen incelenen güncel çalışma kayıtlarına göre öğretmen olarak çalışmaya devam ettiği, kendi isteği dışındaki nedenlerle işten ayrılmak zorunda kaldığı hususunun da ispat edilmemiş olması nedeniyle düzenli ve sürekli gelirinin bulunduğu, boşanma sonrasında da yoksul duruma düşmeyeceğinin anlaşıldığı gerekçesiyle erkeğin toptan yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebinin esastan kabulü ile ilgili hükmün kaldırılmasına, yeniden hüküm tesisine, davacı-davalı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine, davacı-davalı kadının ziynet hükmüne ilişkin istinaf dilekçesinin ise kesinlik nedeniyle reddine, davacı-davalı kadının tüm, davalı-davacı erkeğin diğer yönlere ilişkin istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı-karşı davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; nafakalar ve tazminatlar ile reddedilen ziynete ilişkin hususlar yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı-karşı davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; kusur belirlemesi, tazminatlar, kendi tazminat taleplerinin reddi yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; karşılıklı açılan boşanma davasında kusurun kimden kaynaklandığı, nafakalar ve tazminatlar noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun’un 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü ve 6 ncı maddesi, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası, 174 üncü 175 inci ve 176 ncı maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci ve 51 inci maddeleri.

3.Değerlendirme

1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı- karşı davacı erkek vekilinin tüm, davacı- karşı davalı kadın vekilinin aşağıdaki paragraf kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Tarafların tespit edilen ekonomik durum ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı -karşı davalı kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat azdır. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesi ile 6098 sayılı Kanun’un 50 nci ve 51 inci maddelerinde düzenlenen hakkaniyet kuralları dikkate alınarak 4721 sayılı Kanun’un 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. ( Y 2. HD 07.10.2024 T, 2023/8491 E.,  2024/6947 K.)

 İki tarafın da düzenli ve sürekli gelir getiren işlerde çalıştıkları ve birbirlerine yakın gelire sahip oldukları anlaşıldığından kadının yoksulluk nafakası talebinin, hakkaniyet kuralları da dikkate alındığında reddine karar verilmesinde her hangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesince gerekçede belirtilen kusurlu davranışlar sebebiyle boşanmaya neden olan olaylarda taraflar eşit kusurlu kabul edilmiş iseler de tüm dosya kapsamından İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara yüklenen ve gerçekleştiği anlaşılan kusurlu davranışların yanında, erkeğin kadına hakaret ettiği, gerçekleşen bu duruma göre; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda erkeğin kadına nazaran daha ziyade kusurlu olduğu, erkeğin boşanma davasının kabulüne karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, evlilik birliğinin sona ermesine neden olan olaylarda erkeğin kadına nazaran daha ziyade kusurlu olduğunun kabulü ile az kusurlu olan tarafa uygun miktarda maddi ve manevî tazminat ödemekle sorumlu tutulması gerektiği, 4721 sayılı Kanun’un 169 uncu maddesinde düzenlenen tedbir nafakasının, talebe bağlı olmaksızın (re’sen) takdir edilip ve geçici bir önlem olarak dava tarihinden kararın kesinleştiği tarihe kadar hüküm altına alınacağı, ayrıca davanın her aşamasında taraflarca da talep edilebileceği, dolayısıyla tedbir nafakası takdirine ilişkin kararın, davanın açıldığı tarih itibariyle tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına ilişkin araştırma sonuçlarının dosyaya gelişini takiben hemen verilmesi gerektiği, öte yandan her iki tarafın da gelirinin bulunması tedbir nafakası verilmesini engelleyici bir hâl olmadığı, ancak eşlerin ekonomik durumlarının birbirine yakın olması durumu söz konusu ise bu durumda geçici tedbir nafakası verme zorunluluğunun ortadan kalkacağının söylenebileceği, ayrıca Yargıtay içtihatları ile bir başkası ile evlilik dışı birliktelik yaşayan eşe tedbir nafakası verilmeyeceği hususunun da benimsendiği, 4721 sayılı Kanun’un 169 uncu maddesi uyarınca kadın yararına ilk dava tarihinden başlamak ve hükmün boşanmaya ilişkin bölümünün kesinleştiği tarihe kadar geçerli olmak üzere uygun miktarda tedbir nafakası takdir edilmesi gerekirken, İlk Derece Mahkemesince, 29.07.2020 tarihli ara karar ile hükmolunan tedbir nafakasının 20.11.2020 tarihli ara karar ile kaldırılmasına karar verilmesi isabetsiz olduğu, tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, paranın alım gücü, günün ekonomik koşulları, ortak çocuğun ihtiyaçları ve hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde, ortak çocuk için hükmedilen tedbir nafakası miktarının ve iştirak nafakası miktarının az olduğu, kişisel ilişkiye dair ilamlar maddi anlamda kesin hüküm niteliğinde olmadığı, değişen koşullara göre kişisel ilişkinin yeniden düzenlemesi her zaman istenebileceği, kişisel ilişkiye dair hüküm kurulurken gelecek yıllardaki koşullar önceden bilinemeyeceğinden, şimdiden okula gitmeyen ortak çocuk ile baba arasında sömestr tatili için şimdiden kişisel ilişkiye karar verilmesi … olmadığı gibi, ortak çocuğun yaşı dikkate alındığında yaz aylarında kurulan otuz günlük şahsi ilişkinin de uygun görülmediği, iki tarafın da düzenli ve sürekli gelir getiren işlerde çalıştıkları ve birbirlerine yakın gelire sahip oldukları anlaşıldığından kadının yoksulluk nafakası talebinin, hakkaniyet kuralları da dikkate alındığında reddine karar verilmesinde her hangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle kusur gerekçesinin düzeltilmesine, velâyeti anneye verilen çocuk ile baba arasında; her ayın 1 … ve 3 üncü haftası Cumartesi günü sabah saat 09:00’da anneden alınıp Pazar akşam saat 18:00’da anneye teslimi, dini bayramların 2 … günü saat 09:00’da anneden alınıp akşam saat 18:00’da anneye teslimi, her yıl Ağustos ayının 1 … günü sabah saat 09:00’da anneden alınıp 15 … günü 18:00’da anneye teslimi suretiyle kişisel ilişki kurulmasına, ortak çocuk yararına İlk Derece Mahkemesince hükmedilen nafakalar ile tahsilde tekerrüre neden olmamak ve ilk dava tarihinden başlayıp boşanmanın kesinleştiği tarihe kadar tarihe kadar devam etmek üzere aylık 750,00 TL tedbir ve 900,00 TL iştirak nafakasına, kadın yararına, daha önce hükmedilen nafaka ile tahsilde tekerrüre neden olmamak üzere, ilk dava tarihinden başlamak ve hükmün boşanmaya ilişkin bölümünün kesinleştiği tarihe kadar geçerli olmak üzere aylık 500,00 TL tedbir nafakasına, erkeğin tazminat taleplerinin reddine, kadın yararına 30.000,00 TL maddî ve 25.000,00 TL manevî tazminata karar verilerek kadının kusur belirlemesi, tedbir nafakaları ile iştirak nafakası, tazminatlar ve kişisel ilişki yönünden istinaf taleplerinin kabulüne, kadının diğer istinaf taleplerinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı-karşı davalı kadın vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; erkeğin şiddet uyguladığı, evden sürekli kovduğu, hakaret ettiği ve eşi ile ilgilenmediği, evliliğin mahremiyetini ihlal ettiği, ailesinin müdahalesine sessiz kaldığı tam kusurlu olduğunu, kadının kusurunun olmadığını, erkeğin davasının kabulünün … olmadığını, tazminatların miktarının ve çocuk için hükmedilen nafakaların miktarının da yetersiz olduğunu belirterek kusur belirlemesi, erkeğin kabul edilen davası, çocuk yararına hükmedilen nafakaların ve tazminatların miktarı yönünden kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalı-karşı davacı erkek vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; kusur oranını kabul etmemekle birlikte, müvekkilim kusurlu olsa dahi, bahsi geçen miktarlarda tazminata hükmedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, tedbir ve iştirak nafakası, karar tarihinde müvekkilin gelir durumu ile orantılı ve hakkaniyete uygun olup artırılmasının hukuka uygun olmadığı yine kadın için hükmedilen tedbir nafakasının da hukuka aykırı olduğu, kişisel ilişki süresinin azaltılmasının da ortak çocuğun ilerleyen yaşlarında okul döneminde iken tatillerde müvekkilim ile kişisel ilişkisinin kısıtlanmasına neden olacağını belirterek bu hükmün kaldırılması ve birinci derece mahkemesinin belirlemiş olduğu kişisel ilişki hükmünün uygulanması gerektiğini belirterek kusur belirlemesi, kadın yararına hükmedilen tedbir nafakası ve tazminatlar yönünden kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, açılan boşanma davalarında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, erkeğin davasının kabulünün gerekip gerekmediği, nafaka ve maddî- manevî tazminata hükmedilmesinin yasal koşullarının oluşup oluşmadığı, miktarlarının dosya kapsamı ve hakkaniyete uygun olup olmadığı, kişisel ilişki süresinin ana- babalık duygularını tatmin etmeye ve çocuğun yüksek yararına uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 … maddeleri. 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 169 uncu maddesi, 174 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları, 175 … maddesi, 182 nci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 50 nci maddesi ve 51 … maddesi.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı-karşı davalı kadın vekilinin tüm, davalı-karşı davacı erkek vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2.Kişisel ilişki düzenlenirken çocuğun yüksek yararı, yaşı ve anne ve babalık duygusunun tatmini ve infaz edilebilir nitelikte olması hususları birlikte değerlendirilerek çocuğun kişisel gelişimine en uygun düzenleme tercih edilmelidir.

Çocuk ile ana ve babası, düzenli kişisel ilişki elde etme ve bu ilişkiyi sürdürme hakkına sahiptir. Ana ve babası ayrı olan çocuğun ebeveynleriyle düzenli kişisel ilişki kurması ve bu ilişkiyi sürdürmesi çocuk için bir hak olduğu gibi, ana ve baba için de haktır. Kişisel ilişki sadece çocuğun yüksek yararı gerektirdiği takdirde kısıtlanabilir veya kaldırılabilir. Kişisel ilişkinin düzenlenmesinde çocuğun bedeni ve fikri gelişimi yanında ana ve/veya babalık duygularını tatmin de önemlidir. Çocuk ile babası arasında yeterli kişisel ilişki kurulamadığı taktirde … duygusunun oluşamayacağı açıktır. Çocuğun babası ile yatılı kişisel ilişki kurulmasına engel somut bir olgu veya iddia bulunmamaktadır. Çocukla baba arasında tesis edilen kişisel ilişki süresi, babalık duygularını tatmine elverişli olmadığı gibi, çocuğun da baba sevgi ve şefkatini tatmasına da yeterli değildir. Bu sebeple çocuk ile baba arasında daha … süreli olacak kişisel ilişki düzenlenmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması … bulunmamıştır.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 370 … maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

1.Davacı-karşı davalı kadın vekilinin tüm, davalı-karşı davacı erkek vekilinin aşağıdaki paragraf kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,

2.Davalı-karşı davacı erkek vekilinin kişisel ilişkinin süresine yönelik temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının (4) numaralı bendinin hükümden tamamen çıkarılmasına yerine “velâyeti anneye verilen ortak çocuk ile baba arasında çocuğun yaşı, eğitim durumu, seyahat kolaylığı gözetilerek her ayın 1 … ve 3 üncü hafta sonu Cumartesi günü sabah saat 09:00’dan Pazar günü akşam saat 18:00’a kadar, dini bayramların 2 nci günü sabah saat 09:00’dan 3 üncü günü akşam saat 18:00’a kadar, her yıl Ağustos ayının 1 … günü sabah saat 09:00’dan 31 … günü akşam saat 17:00’a kadar, her yıl 15 günlük sömestr tatilinin ilk hafta Pazartesi günü saat 09:00’dan ertesi hafta Pazartesi saat 09:00’a kadar, yanına almak, görmek, gözetmek suretiyle kişisel ilişki kurulmasına” cümlesinin yazılması suretiyle temyize konu kararın DÜZELTİLEREK ONANMASINA karar verilmiştir. ( Y 2. HD 30.05.2023 T, 2023/50 E.,  2023/2753 K.)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi çekebilecek makaleler