Hırsızlık Suçu (TCK m. 141 ve devamı)

Hırsızlık Suçu Mevzuatımızda Nerede Düzenlenmiştir?

Hırsızlık suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 141. ve devamındaki maddelerde düzenlenmiştir. 141. maddenin metni;

“Hırsızlık

Madde 141-(1) Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.“şeklindedir.

Madde gerekçesi aşağıdaki şekildedir;

“MADDE 141.– Madde metninde, hırsızlığın temel şekli tanımlanmış­tır. Buna göre, taşınır malın alınmasının suç oluşturabilmesi için, zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir. Rızanın geçerli olması için bulunması gere­ken koşulların varlığı hâlinde zilyedin rızası bir hukuka uygunluk nedeni teşkil edecek ve suç oluşmayacaktır.

Hırsızlık suçunun oluşabilmesi için, failin kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla hareket etmesi yeterli olup, bunun fiilen te­mini şart değildir. Bu yarar, maddî veya manevî olabilir.

Almak fiilinden maksat, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağ­durun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerinde zilyet­likten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesidir. Bu tasarruf olanağı ortadan kaldırılınca suç da tamamlanır.

Maddenin ikinci fıkrasında, ekonomik bir değer taşıyan her türlü enerji, taşınır mal sayılmıştır. Buna göre, elektrik enerjisi, gazlar, tabiî veya sun’i buharlar da hırsızlık suçunun konusunu oluşturabilecektir. “

Hırsızlık suçu malvarlığına karşı işlenen bir suçtur. Hırsızlık suçunun koruduğu hukuki yarar zilyetlik ve zilyetliğe bağlı haklardır. Zilyetlik 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 973. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Zilyetlik bir şey üzerinde fiili hakimiyet sahibi olmaktır diğer bir deyişle bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir. Taşınmaz üzerindeki irtifak haklarında ve taşınmaz yüklerinde hakkın fiilen kullanılması da zilyetlik sayılır. Bir malın zilyedi her zaman aynı zamanda maliki olmak zorunda değildir.

Zilyetlik hak sahibine savunma ve dava hakkı tanır. Hırsızlık suçu ile korunan hukuki yarar da zilyedin taşınır malı koruma, savunma ve faydalanma gibi zilyetliğe dair haklarıdır.

Hırsızlık suçunun konusunu başkasına ait taşınır mallar oluşturur. Yalnızca ekonomik değeri olan değil manevi değeri olan mallar da hırsızlığın konusunu oluşturabilir.

Hırsızlık konusu olan mal fail dışında bir kimseye ait olmalıdır. Bir malın başkasına ait olup olmadığı özel hukuk kurallarına göre belirlenir. Sahipsiz yahut terkedilmiş bir malın alınması halinde hırsızlık suçu oluşmaz. Mağdurun kaybettiği mal da hırsızlık suçunun konusu olmaz ancak TCK m. 160. maddede düzenlenen kaybolmuş veya hata sonucu ele eşya geçmiş üzerinde tasarruf suçu söz konusu olur.

Kendisine ait bir malı kira, rehin ve benzeri bir nedenle başkasına veren kişinin daha sonra bu malı verdiği kişinin rızası olmadan geri alması halinde başkasına ait bir maldan söz edilemeyeceğinden hırsızlık suçu oluşmayacaktır.

TCK m. 141’e göre suçun oluşması için zilyedin rızasının olmaması şarttır, yani burada rızası aranan kişi malik değil zilyettir. Zira zilyet ve malik her zaman aynı kişi olmayabilir.

Zilyedin rızasının geçerli olabilmesi için rıza gösterme ehliyeti bulunan kimselerden olması gerekir. Bu nedenle akıl hastalığı yahut yaş küçüklüğü nedeniyle ayırtım gücünden yoksun bulunanların rızaları geçerli olmayacaktır.

Suçun Maddi  Ve Manevi Unsurları Nelerdir?

Hırsızlık ihlal suçunun maddi unsuru bir malı zilyedinin rızası dışında bulunduğu yerden almaktır.

Hırsızlık suçu hırsızlık konusu malın zilyedinin egemenlik alanından çıkarılması ve failin yahut bir başkasının egemenlik alanına sokulması ile tamamlanmış olur. Aksi halde eylem teşebbüs aşamasında kalacaktır.

Hırsızlık ani suçlardan olduğundan malın zilyedin egemenlik alanından çıkıp failin egemenlik alanına girmesi ile suç işlenmiş olur, yani failin malı kullanması ya da ondan yararlanmasına gerek yoktur.

Suçun manevi unsuru ise genel kasttır. Burada aranan genel kast failin malın bir başkasına ait olduğunu ve malın alınmasına rızasının bulunmadığını bilerek ve isteyerek malı almasıdır. Bu suçun taksirle işlenebileceğine dair açık bir kanun hükmü bulunmadığından taksirle işlenmesi mümkün değildir.

Suçun Faili Ve Mağduru Kimlerdir?

Her gerçek kişi bu suçun faili olabilir, fail olmak için ek bir nitelik aranmamıştır. Tüzel kişiler hırsızlık suçunun faili olamazlar ancak TCK m. 169 uyarınca hırsızlık suçundan haksız menfaat sağlayan tüzel kişiler hakkında tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.

Bu suçun mağduru da malın zilyedi olan herkes olabilir. Mağdur bazen malik olurken bazen malik olmayabilir. Zira malik ve zilyet aynı kişi ise mağdur malik olurken; zilyet ve mağdur farklı kişiler ise bu kez mağdur zilyettir.

Suçun Takibi Şikayete Bağlı Mıdır?

TCK m. 141’de düzenlenen basit hırsızlık suçunun da, TCK m. 142’de düzenlenen nitelikli hırsızlık suçunun da, TCK m. 143’te düzenlenen gece vakti hırsızlık suçunun da takibi  şikayete bağlı değildir ve re’sen takip edilir.  

Hırsızlık suçunun paydaş veya elbirliği mülkiyetine tabi mal üzerinde yahut da bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla işlenmesi hallerini düzenleyen TCK m. 144’teki suç tiplerinin takibi ise şikayete bağlıdır. Bunun gibi TCK m. 145’te düzenlenen kullanma hırsızlığı suçunun takibi de şikayete bağlıdır.

Şahsi cezasızlık sebebi veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebeplerinin düzenlediği 166. maddeye göre hırsızlık suçunun haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde de suçun takibi şikayete bağlıdır. 

Suçu Kovuşturmayla Görevli Mahkeme Neresidir?

TCK m. 141 ve 142’de düzenlenen hırsızlık suçlarını kovuşturmakla görevli mahkeme asliye ceza mahkemeleridir. Hırsızlık suçunun sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde ise görevli mahkeme ağır ceza mahkemesidir.

Yetkili mahkeme ise suçun işlendiği yer mahkemesidir.

Suçun Yaptırımı ve Nitelikli Halleri Nelerdir?

a.Hırsızlık Suçunun Temel Şekli (TCK m. 141)

TCK m 141’e göre zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

TCK m. 169 uyarınca  hırsızlık suçunun işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında ise bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

b. TCK m. 142’de Düzenlenen Hırsızlık Suçunun Nitelikli Halleri

TCK m 142’de hırsızlık suçunun bir kısım nitelikli halleri düzenlenmiştir. Madde metni şu şekildedir;

“Nitelikli hırsızlık[58]

Madde 142- (1) Hırsızlık suçunun;

a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında,

b) (Mülga: 18/6/2014-6545/62 md.)

c) Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında,

d) Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında,

e) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında,

f) (Mülga: 2/7/2012-6352/82 md.)

İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Suçun;

a) Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak,

b) Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle,

c) Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak,

d) Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle,

e) Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle,

f) Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak,

g) (…)58 büyük veya küçük baş hayvan hakkında,

h) (Ek: 18/6/2014-6545/62 md.) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında,

İşlenmesi hâlinde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun, bu fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.[59]

(3) Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.[60]

(4) (Ek: 6/12/2006 – 5560/6 md.) Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz.

(5) (Ek: 18/6/2014-6545/62 md.) Hırsızlık suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.”şeklindedir.

TCK m. 142’nin gerekçesi aşağıdaki şekildedir;

“MADDE 142.– Maddede, hırsızlık suçunun nitelikli şekilleri tanım­lanmıştır. Bu nitelikli unsurlar, üç fıkra hâlinde tasnif edilmiştir.

Birinci fıkranın (a) bendine göre; hırsızlık suçunun, kime ait olursa ol­sun, kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında işlenmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektir­mektedir.

Eşyanın kurum ve kuruluş veya ibadet yerine ait bulunması veya bu­ralarda özel muhafaza altına alınmış olması koşulu aranmamış, görevlilerin veya ibadet edenlerin özel eşyası hakkında suçun işlenmesi hâlinde de bu nitelikli unsurun oluşacağı kabul edilmiştir.

Fıkranın (b) bendinde, hırsızlık suçunun herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında işlenmesi, suçun diğer bir nitelikli şekli olarak tanımlanmıştır.

Bina veya etrafı çevrili eklentilerinde yapılan hırsızlığın cezası artırı­lırken bu gibi yerlere giriş şekline önem verilmemiştir. Tarlada tarım araçla­rının korunması için yapılan kulübelerde işlenen hırsızlığın da madde hük­müne girmesi sağlanmıştır. Ancak bina tanımına girmeyen bir yerde, örne­ğin otomobilde bulunan eşya hakkında muhafaza altına alınma koşulu aran­mış; böylece kapıları kilitli olmayan veya camları kapatılmamış bir otomo­bildeki eşyanın çalınması hâlinde nitelikli hırsızlık kabul edilmemiştir.

Fıkranın (c) bendi ile halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım araçla­rında ve bunların belli kalkış ve varış yerlerinde yani istasyonlarda bulunan eşya korunmaktadır. Bu gibi eşyanın yolcu veya araç personeline ait bulun­ması, keza yolcu veya personelin beraberinde bulunması gerekli değildir. Kargo ile nakledilen veya araçtan indirilen yahut yüklenmek üzere hazırla­nan eşya da bu kapsama alınmıştır. Eşyanın muhafaza altına alınmış olması koşulu aranmamıştır. Aracın türü önemli değilse de, umuma tahsis edilmiş olması zorunludur. Bir vasıtanın umuma tahsis edildiği, bir bedel karşılı­ğında herkes tarafından kullanılabilir olması ile değil, belirli bir yöne giden yolcuları ve eşyayı nakletmesiyle anlaşılır.

Fıkranın (d) bendinde, hırsızlık suçunun bir afet veya genel bir felâ­ketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında işlenmesi, bir nitelikli unsur olarak belirlenmiştir. Deprem, sel, su baskını, yangın ve savaş gibi afet veya genel felâketin sebe­biyet verebileceği zararları önlemek, bu afet veya felaketlere maruz kalan insanların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla hazırlanmış olan eşya, bu bent kapsamına giren hırsızlık suçunun konusunu oluşturmaktadır. Eşyanın bu­lunduğu yer önemli değildir; bunların bina içerisinde veya açıkta depolanmış olması mümkündür. Bunun gibi, eşyanın afet ve felâket bölgesine gittikten sonra ve henüz afetten zarar görenlere dağıtılmadan önce çalınması hâlinde de bent uygulanacaktır.

Fıkranın (e) bendinde, âdet veya tahsis ve kullanım gereği açığa bıra­kılmış olan eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmesi, bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir. Tarlalarda bırakılan tarım araçları, inşaat yerine yı­ğılan malzeme, bu kapsama giren eşyaya örnek olarak gösterilebilir. Bunla­rın çalınmalarında kolaylık bulunması, bu nitelikli hâlin kabulünde etken olmuştur.

Fıkranın (f) bendine göre, hırsızlık suçunun elektrik enerjisi hakkında işlenmesi, bir nitelikli hâli oluşturmaktadır. Suçun temadi hâlinde işlenmesi, bu nitelikli hâlin kabulünde etkili olmuştur.

Maddenin ikinci fıkrasında, hırsızlık suçunun birinci fıkraya nazaran daha ağır cezayı gerektiren nitelikli şekilleri düzenlenmiştir.

İkinci fıkranın (a) bendine göre, hırsızlık suçunun kişinin malını koru­yamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanılarak işlenmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza ile cezalandırılmasını gerektir­mektedir. Mağdurun trafik kazası geçirmiş olması, aklî veya bedensel bir hastalık veya sakatlıkla malul olması, malını koruyamayacak durumda ol­masının örneklerini oluşturmaktadır. Hatta, bir yakınının ölüm haberini al­mış olmaktan doğan büyük bir üzüntünün neden olduğu bir panik hâlinin de aynı durumu doğurmuş bulunması olanaklıdır.

Kişinin örneğin geçirmiş bulunduğu kaza sonucunda ölmüş olmasın­dan yararlanılarak üzerindeki veya yanındaki eşya hakkında hırsızlık suçu­nun işlenmiş olması da bu bent kapsamında mütalâa edilmiştir.

Bu bent hükmünün uygulanabilmesi için, kişinin malını koruyamaya­cak duruma fail tarafından getirilmemiş olması gerekir. Aksi takdirde, du­ruma göre, yağma suçunun veya bir başka suçu işlemek amacıyla kasten öldürme suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir.

Fıkranın (b) bendinde, hırsızlığın elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel bir beceriyle işlenmesi hâli öngörülmüştür. Yan­kesicilik veya kişisel çeviklik ile işlenen hırsızlık hâlleri bendin kapsamına girdiği gibi, bir hayvanı alıştırmak suretiyle ve ondan yararlanılarak işlenen fiiller hakkında da bendin uygulanması sağlanmıştır. Bunun gibi, yoldan giden bir kimsenin çantasını kapıp kaçmak suretiyle işlenen hırsızlık da bu bent kapsamında mütalâa edilmiştir. Ancak, bu son hâlde, direncini kırma amacıyla kişiye karşı cebir kullanılmamalıdır. Aksi takdirde, yağma suçu oluşur.

Fıkranın (c) bendinde hırsızlık suçunun doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak işlenmesi, bir nitelikli unsur olarak belirlenmiştir. Kişinin içinde bulunduğu bazı du­rumlar, eşyası üzerindeki koruma ve gözetimini zayıflatabilir ve hatta orta­dan kaldırabilir. Bu durumdan yararlanarak hırsızlık suçu kolaylıkla işlene­bilir.

Fıkranın (d) bendinde, hırsızlık suçunun haksız yere elde bulunduru­lan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle işlenmesi, bir nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir. Bu nitelikli hâl için önemli olan, hırsızlık suçunun kilit açmak suretiyle işlenmesidir. Kilit, haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle açılmış olabilir. Anahtar, hırsızlık veya yağma suretiyle de elde edilmiş olabilir. Bu durumda iki suçun oluştuğunu kabul etmek gerekir. Kilidin, hırsızlığı işlemek veya çalınmış malı başka yere nakletmek amacı ile açılmış olması gerekir. Kilidin muhkem olması şart değildir. Anahtar veya diğer aletlerin, vasıtasız olarak açılması mümkün olmayan bir kilidi açmak için kullanılması lazımdır. Kilidi kırmadan açmaya yarayan her türlü araç, alet sayılır. Sahibinin kilidin üze­rinde unuttuğu anahtar çevrilerek kilidin açılması suretiyle hırsızlığın işlen­mesi ve çalınacak şeyin herhangi bir aletle yerinden sökülmesi hâllerinde bu bent uygulanmayacaktır.

Fıkranın (e) bendine göre; hırsızlık suçunun bilişim sistemlerinin kul­lanılması suretiyle işlenmesi, daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir nitelikli unsur oluşturmaktadır.

Fıkranın (f) bendinde bir nitelikli hâl olarak hırsızlık suçunun tanın­mamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı hâlde resmî sıfat takınarak işlenmesi öngörülmüştür. Kişi, kendisini tanınmayacak hâle getirmekle, ya­kalanmasını önlemek ve böylece cezasız kalmasını sağlamak amacı güt­mektedir. Keza, kişinin kamu görevlisi sıfatını takınması suretiyle hırsızlık suçu işlemesi hâlinde, bu sıfatın verdiği kolaylıktan yararlanması söz ko­nusudur.

Fıkranın (g) bendine göre; hırsızlık suçunun barınak yerlerinde, sü­rüde veya açık yerlerde bulunan büyük veya küçükbaş hayvan hakkında işlenmesi, daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir nitelikli unsur oluşturmaktadır.

Maddenin üçüncü fıkrasında, hırsızlık suçunun sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi, suçun temel şekline göre daha ağır cezayı gerektiren hâl olarak tanımlanmıştır. Ancak, hırsızlık suçunun bu nitelikli şeklinin bir ör­gütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, hapis cezasının yanı sıra adlî para cezası öngörülmüştür. Çünkü, bu durumda hırsızlık suçunun işlenmesi suretiyle uğranılan zararın veya elde edilen yararın miktarını tam olarak belirlemek her zaman mümkün olamamaktadır.” şeklindedir.

* Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında hırsızlık (TCK m. 142/1-a):

Kime ait olduğu önemli olmaksızın kamu kurum ve kuruluşları ile ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veyahut da hizmetine tahsis edilmiş bir eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmesi halinde üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. Bu eşyanın özel olarak muhafaza altına alınmış olmasına gerek de yoktur. Kamu kurum ve kuruluşları ile cami, cemevi, sinagog, kilise mescit, kamu kurumlarını ibadete tahsis edilmiş yerleri bu suç tipinin kapsamına girer.

Kamu yararına tahsis edilmiş eşyanın ise nerede bulunduğunun bir önemi olmamakla birlikte önemli olan özgülendiği amacın kamu yararı veya hizmeti olmasıdır. Bu nedenle bu eşya devlete ait olabileceği gibi özel kişilere ait de olabilir.

*Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında hırsızlık (TCK m. 142/1-c):

 Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmesi halinde üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. Burada aracın halkın yararlanılmasına sunulmuş olması yeterli olup toplu taşıma aracı olması şart değildir, taksiler de halkın yararlanmasına sunulmuş olan araç sayılır. Bu aracın ücretli bir araç olması da gerekmez. Zira bir aracın kamuya özgülendiği bir bedel mukabilinde halk tarafından kullanılması ile değil, faydalanma anlamında kimseyi ayırmadan bireysel yahut toplu taşımaya hizmet etmesi ile ve belli bir istikamete giden kişileri ve eşyayı taşıması ile belirlenir.

*Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında hırsızlık (TCK m. 142/1-d):

Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmesi halinde üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. Bu nitelikli suç tipinin ihdas edilmesindeki amaç, bir afet veya felaketin neden olabileceği zararları engellemek ya da azaltmaya yönelik eşyaların çalınması, oluşacak zararın artmasına neden olacağından bu zararın önüne geçmek ve halkın doğal afetlere karşı kendini hazırlık ve rahat hissetmesini sağlamaktır.

Afet veya genel felaket deprem, sel, yangın, salgın hastalık ve sair tehlike yaratan olaylardır.

*Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında hırsızlık (TCK m. 142/1-e):

Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmesi halinde üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. Bu suç tipinin konusu açıkta bırakılmış, umuma açık yerde bırakılan, muhafaza altına alınmamış eşyadır.

Umuma açık yer, umumi yani herkese açık olan, herkesin girebildiği caddeler, sokaklar, parklar, tarlalar gibi alanlardır. Eğer eşyanın alınması için bir engel aşılması gerekmiş ise açıkta bırakılan eşya hakkındaki hırsızlık suçundan bahsedilemez. Bunun yanında bu suç tipinin oluşması için eşyanın açıkta bırakılması yeterli olmayıp, eşyanın adet ve tahsis ya da kullanım gereği açıkta bırakılmış ve bunun da süreklilik ve alışkanlık kazanmış olması gerekir.

*Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak hırsızlık (TCK m. 142/2-a):

Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak hırsızlık suçunun işlenmesi halinde beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu suç tipinin ihdası ile amaçlanan başkalarının bakımına ve korumasına muhtaç kişileri korumak ve onların bu halinden yararlanarak suç işlenmesinin önüne geçmektir. Madde gerekçesine göre mağdurun trafik kazası geçirmiş olması, aklî veya bedensel bir hastalık veya sakatlıkla malul olması, malını koruyamayacak durumda ol­masının örneklerini oluşturmaktadır. Hatta, bir yakınının ölüm haberini al­mış olmaktan doğan büyük bir üzüntünün neden olduğu bir panik hâlinin de aynı durumu doğurmuş bulunması olanaklıdır.

*Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle hırsızlık (TCK m. 142/2-b):

Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle hırsızlık suçunun işlenmesi halinde beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Eğer bu suç tipi beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenirse, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır. Bu suç tipinin konusu elde veya üstte taşınan eşyadır. Kişinin bedeninin herhangi bir yerinde taşınan eşya üstte taşınan eşya sayılır.  Bu suç tipinde mağdurun çocuk veya yaşlı olması, beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak halde olması durumunda ise ceza daha da artırılmaktadır.

* Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak hırsızlık (TCK m. 142/2-c):

 Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak hırsızlık halinde beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Doğal afetler deprem, sel, toprak kayması, yangın, salgın hastalık ve sair insan elinde olmayan olaylardır. Bu durumların yaşanması halinde mağdurların içinde bulunduğu çaresizlik ve savunmasızlıktan faydalanılarak bu suçun işlenmesi cezayı ağırlaştıran bir neden olarak görülmüştür.

* Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle hırsızlık (TCK m. 142/2-d):

Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle hırsızlık halinde beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu suç tipinin temel unsuru suçun kilit açmak suretiyle işlenmesidir. Kilidin sağlam olup olmamasının ya da kilidin konulduğu yerin bir bina ya da sandık ve sair eşya olmasının bir önemi yoktur.

* Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle hırsızlık (TCK m. 142/2-e):

Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle hırsızlık halinde beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. TCK m. 243’ün gerekçesine göre bilişim sistemi verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Genel hırsızlık suçunun tüm unsurları bilişim sistemi ile hırsızlıkta da vardır. Başka bir ifade ile zilyedin rızası dışında bir taşınır malın bulunduğu yerden alınması şeklindeki unsurların gerçekleşmesi gerekir. Bilişim sistemi üzerinden kişilerin yanıltılarak ve kandırılarak suçu işlenmesi halinde hırsızlık değil dolandırıcılık suçu gündeme gelecektir.

* Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak hırsızlık (TCK m. 142/2-f):

Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınmak suretiyle hırsızlık halinde beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu suç tipinde fail tanınmamak için tedbir alarak yakalanmasını önlemeyi ve cezasız kalmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle fail dış görünüşünde, kıyafetlerinde ve çehresinde değişiklikler yapmaktadır. Bunun gibi kişinin kamu görevlisi olmadığı halde öyleymiş gibi davranarak hırsızlık suçunu işlemesi hali de bu suç tipi kapsamında ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmiştir.

*Büyük veya küçük baş hayvan hakkında hırsızlık (TCK m. 142/2-g):

Büyük veya küçük baş hayvan hakkında hırsızlık halinde beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Büyükbaş hayvanlar inek, deve, at, katır, eşek ve sair hayvanlardır. Küçük baş hayvanlar ise koyun, keçi ve sair hayvanlardır.

*Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlık (TCK m. 142/2-g):

Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlık halinde beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fıkrada iki nitelikli hal düzenlenmiştir. İlk nitelikli hain oluşması için eşyanın herkesin girebileceği bir yerde bulunması gerekir. İkinci nitelikli halin oluşması için ise eşyanın bina veya eklentisi içinde olması gerekir ancak kilit altında olmasına gerek yoktur.

c. TCK m. 142/3. Fıkrada Düzenlenen Nitelikli Hal

TCK m. 142/3. fıkraya göre suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

d. Hırsızlık Suçunun İşlenmesi Sonucunda Haberleşme, Enerji Ya Da Demiryolu Veya Havayolu Ulaşımı Alanında Kamu Hizmetinin Geçici De Olsa Aksaması (TCK m. 142/5)

 Hırsızlık suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde, 142. madde fıkralarına göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.

e. Suçun Gece Vakti İşlenmesi (TCK m. 143)

Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. TCK’nın 6. maddesinin 1. fıkrasının “e” bendi incelendiğine göre gece vakti deyiminden; güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi anlaşılır.

Hırsızlık Suçunda Daha Az Cezayı Gerektiren Haller Nelerdir?

TCK m. 144’e göre hırsızlık suçunun;

a) Paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde,

b) Bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla,

İşlenmesi halinde, şikayet üzerine, fail hakkında iki aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

Şahsi cezasızlık sebebi veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebeplerinin düzenlediği 166. maddeye göre hırsızlık suçunun haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.

Malın Değerinin Az Olması, Kullanma Hırsızlığı ve Zorunluluk Hali

TCK m. 145’e göre hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir.

TCK m. 146’ya göre hırsızlık suçunun, malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek üzere işlenmesi halinde, şikayet üzerine, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. Ancak malın suç işlemek için kullanılmış olması halinde bu hüküm uygulanmaz.

TCK m. 147’ye göre hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için işlenmesi halinde, olayın özelliğine göre, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.

Etkin Pişmanlık

TCK m. 168 uyarınca hırsızlık suçu tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir. Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir. Kısmen geri verme veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası aranır.

Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçunun işlenmesi

TCK m. 142/4. fıkra uyarınca hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz.

Suçun Tabi Olduğu Zamanaşımı Süresi Ne Kadardır?

TCK m. 66 uyarınca beş yıldan fazla yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren hırsızlık suçlarında dava zamanaşımı süresi on beş yıl, beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren hırsızlık suçlarında dava zamanaşımı süresi sekiz yıldır.

HIRSIZLIK SUÇUNDA YARGITAY UYGULAMASI

Hükümlünün eyleminin basit hırsızlık suçunu oluşturması nedeniyle uzlaştırma işlemlerinin yapılması gerekir

Dosya kapsamına göre, 10.02.2015 tarihli olay yeri inceleme raporu formunda da belirtildiği üzere, hükümlünün şikâyetçiye ait iş yerinin arka kısmında bulunan ve şikâyetçinin kullanımındaki camı takılı olmayan pencere boşluklu, ahşap doğrama giriş kapısının açık olduğu metruk binanın zemin katındaki depoda yer alan Mercedes marka araca ait iki adet jantını çalmak suretiyle nitelikli hırsızlık suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması maksadıyla kamu davasının açıldığı, Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, hükümlünün eyleminin basit hırsızlık suçunu oluşturduğundan bahisle mahkûmiyetine karar verildiği, anılan kararın 08.09.2016 tarihinde kesinleştiği ve 22.04.2018 tarihinde infaz edildiği, soruşturma aşamasında hükümlü bakımından uzlaştırma işlemlerinin yapılmadığı da gözetildiğinde, hükümlünün eyleminin basit hırsızlık suçunu oluşturması nedeniyle uzlaştırma işlemlerinin yapılması gerektiği gözetilmeksizin, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesi, Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür. ( Y 2. CD 09.10.2024 T, 2024/6409 E.,  2024/14158 K.)

Arabanın bulunduğu yerin bina eklentisi dâhilinde bir yer olup olmadığı hususunda gerektiğinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmalıdır

Şikâyetçinin soruşturma evresinde alınan ifadesinde, oturduğu apartmanın otoparkının olmaması nedeniyle Pınar Apartmanının bahçesindeki otoparka aracını park ettiğini ve tüm kapıları anahtar ile kilitlediğini beyan ettiği, şikâyetçinin kovuşturma evresinde alınan ifadesinde ise kendisinin kapıyı kilitlediğini, ancak kapının kilitlenmemiş olabileceğini beyan ettiği, dosya içerisinde arabanın bulunduğu yeri gösteren kroki ya da tutanağın bulunmadığı, suça konu arabanın bulunduğu yerin bina eklentisi niteliğinde bulunup bulunmadığına ilişkin bir araştırma yapılmadığının anlaşılması karşısında; suça konu arabanın bulunduğu yerin bina eklentisi dâhilinde bir yer olup olmadığı hususunda gerektiğinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak, sonucuna göre bina eklentisi dâhilinde bir yer olduğunun tespiti hâlinde sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 142/1-b maddesinin, eklenti niteliğinde olmaması durumunda ise şikâyetçinin çelişkili beyanları, Olay Yeri Görgü Tespit Tutanağı içeriğine göre aracın kapılarında zararın bulunmaması hususlarının sanığın lehine yorumlanması gerektiği ve buna göre aynı Kanun’un 141/1. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırı bulunmuştur. ( Y 2. CD 30.04.2024 T, 2024/5098 E.,  2024/6762 K.)

Katılanın ATM cihazında unuttuğu banka kartından para çekme işlemini yapan sanığın eylemi 5237 sayılı Kanun’un 141 maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen hırsızlık suçunu oluşturur

Somut olayda; Erdemli Devlet Hastanesi’nde sosyal hizmet uzmanı olarak görev yapan mağdurun 5168 4040 0373 6916 numaralı banka kartı ile … ATM’sinden saat 15:23’te para çekip, kartını unutarak ayrıldığı, mağdurun hemen ardından kartını unuttuğunu fark eden ve aynı hastanede memur olarak görev yapan sanığın, bu durumdan faydalanarak işleme devam edip hesapta bulunan paradan 500,00 TL çekerek uzaklaştığı, ATM’ye para çekmek için gelen başka bir müşteri tarafından kartın bulunarak banka güvenlik görevlisine teslim edildiği, güvenlik görevlileri tarafından da kartın mağdura iade edildiği, mağdur hesabını kontrol ettiğinde, kendisinden sonra hesabından 500,00 TL daha çekildiğini fark etmesi üzerine şikayetçi olduğu, mağdurun beyanları, sanığın tevil yollu ikrar içeren savunmaları, kamera inceleme tutanağı ve banka cevabi yazılarından anlaşılmıştır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.02.2020 tarih, 2017/8-349 Esas, 2020/69 Karar sayılı kararında ayrıntıları ile açıklandığı üzere; katılana ait banka kartını ele geçirmeyen ve elinde bulundurmayan sanığın eyleminde 5237 sayılı Kanun’un 245 inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen suçun yasal unsurları oluşmayıp, hedefinin sadece katılanın banka hesabındaki parayı çekmek olduğu, bu nedenle katılanın ATM cihazında unuttuğu banka kartından para çekme işlemini yapan sanığın eyleminin 5237 sayılı Kanun’un 141 maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde 5237 sayılı Kanun’un 245 inci maddesinin birincifıkrasında öngörülen “Banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama” suçundan hüküm kurulması hukuka aykırı bulunduğu yönündeki ilamımızın usul ve yasaya uygun olması nedeniyle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. ( Y 8. CD 20.03.2024 T, 2024/159 E.,  2024/2617 K.)

5237 sayılı Kanun’un 142/1-b maddesinde düzenlenen hırsızlık suçu uzlaşma kapsamında değildir

Dosya kapsamına göre, İstanbul Anadolu 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 24.02.2015 tarihli kararıyla, adı geçen hükümlü ile birlikte atılı basit hırsızlığa teşebbüs suçunu işlediği gerekçesiyle sanık … (…) da 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 141/1 ve 35. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verildiği, anılan hükmün sanık … yönünden temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 13. Ceza Dairesinin, 21.05.2019 tarihli ve 2019/1767 Esas, 2019/8657 Karar sayılı bozma ilâmında da belirtildiği üzere, alış veriş merkezi içerisinde alışveriş yapmakta olan şikâyetçinin alışveriş arabasının içine koyduğu çantasının çalınması şeklinde gerçekleşen eylemin 5237 sayılı Kanun’un 142/1-b maddesinde düzenlenen hırsızlık suçunu oluşturduğu ve bu itibarla uzlaşma kapsamında olmadığı, buna göre uyarlama talebinin reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, uzlaşma sebebiyle yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür. ( Y 2. CD 08.05.2024 T, 2023/25261 E.,  2024/7314 K.)

Basit hırsızlı (TCK m. 141) uzlaşma kapsamındadır

Dosya kapsamına göre, soruşturma aşamasında sanığın üzerine atılı suçun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 146. maddesinde düzenlenen kullanma hırsızlığı suçunu oluşturduğundan bahisle uzlaşma prosedürünün uygulandığı ve katılanın uzlaşmayı kabul etmemesi nedeniyle uzlaştırma girişiminin olumsuz neticelendiği ve aynı madde uyarınca iddianame düzenlendiği, sanık hakkında ilk olarak 5237 sayılı Kanun’un 142/2-d maddesi uyarınca verilen mahkûmiyet hükmünün Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin 14.07.2021 tarihli suç vasfının belirlenmesine yönelik eksik araştırma gerekçesiyle bozulması üzerine, Yerel Mahkemece bu kez aynı Kanun’un 141. maddesi uyarınca mahkûmiyet hükmü verildiğinin anlaşılması karşısında; soruşturma aşamasındaki eylemin vasflandırılmasından farklı olarak yeni suç vasfı tayin edilmesi ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 254/1. maddesindeki “Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253. maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir.” şeklindeki düzenleme uyarınca sanığa yüklenen ve 5237 sayılı Kanun’un 141. maddesinde düzenlenen hırsızlık suçu nedeniyle, 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı Kanun’un 253 ve 254. maddeleri gereğince yeni düzenlemeye göre uzlaştırma işlemleri yapılarak sonucuna göre sanığın hukukî durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur. ( Y 2. CD 15.04.2024 T, 2023/23420 E.,  2024/5703 K.)

Sanığın katılana ait kontak anahtarı üzerinde ve çalışır vaziyette park edilmiş olan aracını çalması şeklindeki eyleminin 5237 sayılı Kanun’un 141/1. maddesinde düzenlenen hırsızlık suçunu oluşturur

Dosya kapsamına göre eylemin gece vakti işlendiği ve sanığın eylemine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 141/1 ve 143. maddelerinde düzenlenen hırsızlık suçunun uzlaşma kapsamında bulunmadığının anlaşılması karşısında, kanun yararına bozma kararı sonrası sanık hakkında uzlaştırma hükümlerinin uygulanamayacağı belirlenerek yapılan incelemede;

Sanığın katılana ait kontak anahtarı üzerinde ve çalışır vaziyette park edilmiş olan aracını çalması şeklindeki eyleminin 5237 sayılı Kanun’un 141/1. maddesinde düzenlenen hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfının belirlenmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde aynı Kanun’un 142/1-e maddesi gereği hüküm kurulması suretiyle fazla ceza tayin edilmesi hukuka aykırı bulunmuştur. ( Y 2. CD 08.01.2024 T, 2023/19935 E.,  2024/91 K.)

15-18 yaş aralığındaki SSÇ yönünden TCK m. 141/1, 143/1, 31/3 maddelerine göre belirlenen hırsızlık suçu cezası ve TCK m. 66/1-e ve 66/2. maddeleri uyarınca olağan zaman aşımı süresi 5 yıl 4 aydır

Katılanın hazırlık ifadesine göre, olay günü 21.00 sıralarında sokak üzerinde yürümekte iken önceden tanıdığı suça sürüklenen çocuk ile tanık …’ın yanına geldiği, suça sürüklenen çocuğun elinden cep telefonunu kaparak kaçtığı, katılanın kovuşturmada alınan beyanına göre ise, suça sürüklenen çocuğun cep telefonunu istemesi üzerine telefonunu ona verdiği anlaşılmakta ise de, tanık …’ın hazırlık ifadesi ile suça sürüklenen çocuğun aşamalarda alınan savunmasına göre, suça sürüklenen çocuğun annesini arama bahanesiyle katılandan cep telefonunu istediği, onun da kendi isteği ile suça sürüklenen çocuğa telefonunu verdiğinin anlaşılması karşısında; tanık beyanı esas alınarak suç tarihi itibarıyla 15 yaşını doldurmuş olup 18 yaşını tamamlamamış olan suça sürüklenen çocuğun eyleminin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 141/1, 143/1, 31/3. maddelerinde düzenlenen basit hırsızlık suçunu oluşturduğu, bu suç için öngörülen cezanın üst sınırına göre 5237 sayılı Kanun’un 66/1-e, 66/2. maddelerinde belirtilen 5 yıl 4 aylık olağan dava zamanaşımının, aynı Kanun’un 67/2-d. maddesi uyarınca zamanaşımını kesen son işlem olan 29.05.2015 tarihli mahkûmiyet tarihinden itibaren 25.03.2022 tarihli hüküm tarihinden önce gerçekleşmiş olduğu gözetilmeden, suça sürüklenen çocuk hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesi yerine yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz nedenleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle Tebliğname’ye aykırı olarak BOZULMASINA… ( Y 2. CD 26.11.2024 T,  2023/8668 E.,  2024/17744 K.)

Yüklenen 5237 sayılı Kanun’un 142/2-h ve 143. maddelerinde öngörülen suçun gerektirdiği cezanın alt sınırının 5 yıldan fazla olması nedeniyle sanığın savunmasının, atanan zorunlu müdafii huzurunda alınması gerekir

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142. maddesinde 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına Dair Kanun’un 62. maddesi ile yapılan ve 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik uyarınca, sanığa yüklenen 5237 sayılı Kanun’un 142/2-h ve 143. maddelerinde öngörülen suçun gerektirdiği cezanın alt sınırının 5 yıldan fazla olması ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 14.10.2021 tarihli ve 2021/35 Esas, 2021/473 Karar sayılı kararı dikkate alınarak, 5271 sayılı Kanun’un 150/3. maddesi uyarınca sanığın savunmasının, atanan zorunlu müdafii huzurunda alınması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam edilerek aynı Kanun’un 188/1 ve 289/1-h maddelerine aykırı davranılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması bozma nedenidir. ( Y 2. CD 26.02.2024 T,  2023/3445 E.,  2024/3110 K.)

Haksız yere elde bulundurulan anahtarla kapıları açarak hırsızlık suçu

Sanığın, suç tarihinde katılanın evinde bulduğu garaj ve ardiye kapılarının anahtarı ile bu kapıları açarak, bahsi geçen yerlerden de muhtelif eşyaları çalması şeklindeki eyleminin 5237 sayılı Kanun’un 142/2-d. maddesine uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden aynı Kanun’un 142/1-b maddesinden hüküm kurulması bozma nedenidir. ( Y 2. CD 31.10.2024 T,  2024/13845 E.,  2024/15946 K.)

Suçun saat 19.30 sıralarında işlendiği, suç tarihinde güneşin saat 17.53’te battığı, gece vaktinin ise saat 18.53’te başladığının anlaşılması karşısında; hükümlü hakkında 5237 sayılı Kanun’un 143. maddesinin uygulanması gerekir

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 168. maddesinde yer alan “1) Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli iflâs, taksirli iflâs (…) suçları tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir. (2) Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir…” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, somut olayda hükümlünün şikâyetçiye ait cüzdanın içerisinde bulunan 150,00 Türk lirası parayı çalması şeklinde gerçekleştirdiği eyleme yönelik hükümlü tarafından soruşturma aşamasında şikâyetçinin zararının giderildiğine ilişkin banka dekontunun dosyaya sunulmuş olması ve şikâyetçi…’ın kovuşturma aşamasında 14.12.2021 tarihli celsede vermiş olduğu ifadesi uyarınca zararının tamamen giderildiğinin anlaşılması karşısında, hükümlü hakkında 5237 sayılı Kanun’un 168/1. maddesi gereğince etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde fazla ceza tayin edilmesi,

2. Mahkûmiyete konu suçun saat 19.30 sıralarında işlendiği, suç tarihinde güneşin saat 17.53’te battığı, gece vaktinin ise saat 18.53’te başladığının anlaşılması karşısında; hükümlü hakkında 5237 sayılı Kanun’un 143. maddesinin uygulanması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi, Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür. ( Y 2. CD 27.11.2024 T,  2024/13799 E.,  2024/17788 K.)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi çekebilecek makaleler