Kötüniyetle veya haksız dava açılmasının sonuçları 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 329. maddesinde düzenlenmiştir. Madde metni aşağıdaki şekildedir;
“Kötüniyetle veya haksız dava açılmasının sonuçları
MADDE 329- (1) Kötüniyetli davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, yargılama giderlerinden başka, diğer tarafın vekiliyle aralarında kararlaştırılan vekâlet ücretinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir. Vekâlet ücretinin miktarı hakkında uyuşmazlık çıkması veya mahkemece miktarının fahiş bulunması hâlinde, bu miktar doğrudan mahkemece takdir olunur.
(2) Kötüniyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, bundan başka beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasınakadar disiplin para cezası ile mahkûm edilebilir. Bu hâllere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır.”
Madde gerekçesine göre kötü niyetli kişileri caydırıcı bir hükmün zaruri olması sebebiyle bu kişiler aleyhine, karşı tarafın vekalet ücretinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkûmiyet kararının verilmesi öngörülmüştür. Ayrıca kötü niyetli davalı veya hakkı olmadığı hâlde dava açan tarafın adli teşkilatı kötü niyetle meşgul etmesi nedeniyle disiplin para cezası da öngörülmüştür.
329 uncu madde metni özünde, mahkemeye erişim hakkının kötüye kullanıldığı tüm halleri kapsamaktadır.
Anılan maddede, davalının kötü niyetli olması halinde davalı hakkında ya da davacının hiçbir hakkı bulunmamasına rağmen dava açması halinde davacı hakkında, yargılama giderleri dışında, karşı tarafın vekiliyle aralarında belirlenen vekalet ücretinin tamamını ya da bir kısmını ödemesine karar verilebileceği düzenlenmiştir. Burada söz konusu olan vekalet ücreti HMK 323. maddede düzenlenen yargılama giderlerinden olan vekalet ücreti değil, dava lehine neticelenen taraf ile vekili arasındaki vekalet sözleşmesi uyarınca kararlaştırılan vekalet ücretidir.
Dava lehine sonuçlanan taraf ile vekili arasındaki sözleşme uyarınca belirlenen vekalet ücretinin miktarının tespiti konusunda uyuşmazlık varsa ya da bu ücret fahiş miktarda ise, bu miktarı hakim işin niteliği ve vekilin emeğini göz önüne alarak tayin edecektir.
Kötü niyetli davalı ile hiçbir hakka dayanmaksızın dava açan davacı aleyhine yukarıda açıklanan vekalet ücreti dışında beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasınakadar disiplin para cezasına da hükmedilebilecektir. Ayrıca eğer taraf vekilleri bu duruma sebep olmuşsa onlar hakkında da bu disiplin para cezasına hükmedilebilir. Hükmolunan disiplin para cezası 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilecek ve seçenek yaptırımlara çevrilmeyecektir.
KÖTÜNİYETLE VEYA HAKSIZ DAVA AÇILMASININ SONUÇLARI KONUSUNDA YARGITAY UYGULAMALARI
İvedi şekilde sonuçlandırılması gereken yetki tespitine itiraz istemine ilişkin somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesi açık bir şekilde yetkisiz olmasına rağmen davacı vekili tarafından temyiz yoluna başvurulması kötüniyetlidir
6100 sayılı Kanun’un “Kötüniyetle veya haksız dava açılmasının sonuçları” kenar başlıklı 329/2 hükmü “Kötüniyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, bundan başka beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkûm edilebilir. Bu hâllere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu genel açıklamalar ışığında davacının temyiz başvurusunun kötüniyetli olup olmadığı değerlendirilecek olursa somut uyuşmazlıkta; işletme toplu iş sözleşmesi yetki tespitine itiraz edildiğinden 6356 sayılı Kanun’un 79 ve 2. maddeleri gereğince kesin yetkili mahkemenin, işletme merkezinin bağlı bulunduğu Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünün bulunduğu yer olan Denizli iş mahkemesi olduğu açıktır. Mevzuatın emredici hükümlerine göre yetkili mahkemenin Denizli iş mahkemesi olduğu da Bölge Adliye Mahkemesi kararında tereddüde mahal verilmeksizin gerekçelendirilmiştir.
Şu hâlde ivedi şekilde sonuçlandırılması gereken yetki tespitine itiraz istemine ilişkin somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesi açık bir şekilde yetkisiz olmasına rağmen davacı vekili tarafından temyiz yoluna başvurulması kötüniyetlidir. Davacı vekilinin temyizi kötüniyetli olduğundan 6100 sayılı Kanun’un 329/2 hükmünün eldeki uyuşmazlığa tatbiki gerekir.
Bu açıklamalara göre davacı vekili tarafından temyiz talebinin kötüniyetle yapıldığı anlaşıldığından davacının, 5.000,00 TL disiplin para cezasına mahkum edilmesi gerekmiştir. ( Y 9. HD 27.02.2025 T, 2025/1636 E., 2025/2102 K.)
6100 sayılı Kanun’da, istinaf ve temyiz olmak üzere iki olağan kanun yolu öngörülmüştür. Mülga 1086 sayılı Kanun’da düzenlenen karar düzeltme müessesine ise yer verilmemiştir. Buna rağmen birçok dosyanın, “olmayan bu kanun yolu” üzerinden yeniden Yargıtay gündemine taşınması kötüniyetli kanun yolu başvurusu addedilip, talebin reddinin yanısıra, para cezası tayinini de gerektirir.
6100 sayılı Kanun’da, istinaf ve temyiz olmak üzere iki olağan kanun yolu öngörülmüştür. Mülga 1086 sayılı Kanun’da düzenlenen karar düzeltme müessesine ise yer verilmemiştir.
Buna rağmen birçok dosyanın, “olmayan bu kanun yolu” üzerinden yeniden Yargıtay’a gönderildiği sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Hak arama hürriyeti veyahut mahkemeye erişim hakkı kapsamında Dairemize intikal ettirilen bu tür dosyalar, Dairemiz esasına kaydedilmekle, müteakiben gelen birçok dosyanın, temyiz inceleme sırasını ötelemenin yanı sıra, kararın kesinleşme sürecini de akamete uğratarak lehine karar verilen tarafı da mağdur etmektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Dürüst Davranma” kenar başlıklı 2 nci maddesinin birinci fıkrası “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.” hükmünü amirdir. Dolayısıyla Bölge adliye mahkemelerinin fiilen devreye girmesinden sonra daha önceden istinaf ve temyiz denetiminden geçen bir kararın her ne ad altında olursa olsun yeniden Yargıtay gündemine taşınması kötüniyetli kanun yolu başvurusu addedilip, talebin reddinin yanısıra, para cezası tayinini de gerektirir. Müzakereler esnasında; “karar düzeltme ve buna bağlı kötüniyetli başvuruyla ilgili bir yaptırım düzenlenmediğinden ceza tayininin hukuka aykırı olacağı” tezi de dile getirilmiştir. Ne var ki olağan kanun yollarından olan temyiz ve istinaf taleplerinin kötüniyetli yapılması halinde bile ceza öngören kanun koyucunun, kanunda hiç yer almayan “karar düzeltme” yoluna özel yaptırım getirmemiş olmasının yegane sebebi böyle bir müessesenin kanun metninde yer almamasından kaynaklanmaktadır. Doğal olarak kanun metinleri, bünyesinde düzenleyip tarif ettiği hususlara ilişkin hükümler koyar. Bünyesinde barındırdığı denetim yollarının kötüye kullanılmasını düzenler. Aksi hal, kanun yapma tekniğine de aykırı düşecektir. Dolayısıyla kanunda hiç yer almayan ve dolayısıyla kötüniyetin en bariz şekilde tezahür ettiği bu halin yaptırımdan muaf tutmanın kanunun özü ve ruhuyla bağdaşmayacağı şeklinde tezahür eden çoğunluk görüşüyle, dilekçe reddinin yanısıra cezai müeyyideye bağlanması gerektiği sonucuna varılmıştır. Kaldı ki, 6100 sayılı Kanunu’un “Kötüniyetle istinaf yoluna başvurma” başlıklı 351 inci ve “Kötüniyetle temyiz” başlıklı 368 inci maddelerinin atıfta bulunduğu “Kötüniyetle veya haksız dava açılmasının sonuçları” başlıklı 329 uncu madde metninin özünde, mahkemeye erişim hakkının kötüye kullanıldığı tüm halleri kapsadığı anlaşıldığından kötüniyetle karar düzeltmesi yoluna başvuran davalı asıla para cezası verilmesi gerekmiştir. ( Y 11. HD 21.10.2024 T, 2024/5715 E., 2024/7374 K.)
Bölge adliye mahkemelerinin fiilen devreye girmesinden sonra istinaf ve temyiz denetiminden geçen bir kararın her ne ad altında olursa olsun yeniden Yargıtay gündemine taşınması kötü niyetli kanun yolu başvurusu addedilip talebin reddinin yanı sıra, para cezası tayinini de gerektirir
6100 sayılı Kanun’da, istinaf ve temyiz olmak üzere iki olağan kanun yolu öngörülmüştür. Mülga 1086 sayılı Kanun’da düzenlenen karar düzeltme müessesine ise yer verilmemiştir. Buna rağmen birçok dosyanın, “olmayan bu kanun yolu” üzerinden yeniden Yargıtay’a gönderildiği sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Hak arama hürriyeti veyahut mahkemeye erişim hakkı kapsamında Dairemize intikal ettirilen bu tür dosyalar, Dairemiz esasına kaydedilmekle, müteakiben gelen birçok dosyanın, temyiz inceleme sırasını ötelemenin yanı sıra, kararın kesinleşme sürecini de akamete uğratarak lehine karar verilen tarafı da mağdur etmektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Dürüst Davranma” kenar başlıklı 2 nci maddesinin birinci fıkrası “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.” hükmünü amirdir. Dolayısıyla Bölge adliye mahkemelerinin fiilen devreye girmesinden sonra istinaf ve temyiz denetiminden geçen bir kararın her ne ad altında olursa olsun yeniden Yargıtay gündemine taşınması kötü niyetli kanun yolu başvurusu addedilip talebin reddinin yanı sıra, para cezası tayinini de gerektirir. Müzakereler esnasında; “karar düzeltme ve buna bağlı kötü niyetli başvuruyla ilgili bir yaptırım düzenlenmediğinden ceza tayininin hukuka aykırı olacağı” tezi de dile getirilmiştir. Ne var ki olağan kanun yollarından olan temyiz ve istinaf taleplerinin kötü niyetli yapılması hâlinde bile ceza öngören kanun koyucunun, kanunda hiç yer almayan “karar düzeltme” yoluna … yaptırım getirmemiş olmasının yegane sebebi böyle bir müessesenin kanun metninde yer almamasından kaynaklanmaktadır. Doğal olarak kanun metinleri, bünyesinde düzenleyip tarif ettiği hususlara ilişkin hükümler koyar. Bünyesinde barındırdığı denetim yollarının kötüye kullanılmasını düzenler. Aksi hâl, kanun yapma tekniğine de aykırı düşecektir. Dolayısıyla kanunda hiç yer almayan ve dolayısıyla kötü niyetin en bariz şekilde tezahür ettiği bu hâli yaptırımdan muaf tutmanın kanunun özü ve ruhuyla bağdaşmayacağı şeklinde tezahür eden çoğunluk görüşüyle, dilekçe reddinin yanı sıra cezai müeyyideye bağlanması gerektiği sonucuna varılmıştır. Kaldı ki, 6100 sayılı Kanun’un “Kötüniyetle istinaf yoluna başvurma” başlıklı 351 … ve “Kötüniyetle temyiz” başlıklı 368 … maddelerinin atıfta bulunduğu “Kötüniyetle veya haksız dava açılmasının sonuçları” başlıklı 329 uncu madde metninin özünde, mahkemeye erişim hakkının kötüye kullanıldığı tüm halleri kapsadığı anlaşıldığından kötü niyetle karar düzeltme yoluna başvuran davacı asıla para cezası verilmesi gerekmiştir. ( Y 11. HD, 19.02.2024 T, 2024/991 E., 2024/1183 K.)