Edit Content
KURUMSAL
FAALİYET ALANLARI
MEDYA

Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu

1.Kamu Görevlisine Direnme Suçu ve Kapsamı

Direnme, Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü’nde “herhangi bir düşüncede, bir istekte veya bir durumda ayak diremek, inat etmek, ısrar etmek, taannüt etmek” olarak tanımlanmaktadır.

          5237 sayılı TCK’nın 265 inci maddesinin kenar başlığında “görevi yaptırmamak için direnme” ve maddenin birinci fıkrasında “görevini yapmasını engellemek amacıyla” kavramları kullanılmıştır.

          5237 sayılı Türk Ceza Kanunu

Görevi yaptırmamak için direnme

Madde 265- (1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi halinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.

(4) Suçun, silahla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(5) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.”

          Bu suç ile korunan hukuki menfaat, “kamu idaresi organlarının görevlerini sukûnetle yerine getirmelerini ve bu idarenin herhangi bir engelle karşılaşmadan fonksiyonunu yapmalarını sağlamak suretiyle, kamu idaresinde sürekliliği güvence altına almaktır”. Bu suçun ilk mağduru doğal olarak devlettir. Memura direnme suçu, birden çok hukuki menfaati koruyan/çok konulu bir suç olup, koruduğu bir başka hukuki menfaat de, kendisine karşı şiddet kullanılan veya tehdide maruz kalan memurun “beden tamlığı ve/veya şahsi hürriyet hakkı”dır. Memuriyetine ait vazifeyi yapmakta olan kamu görevlisi, bu suçun asli mağdurudur.

          Bu suçun oluşabilmesi için kamu görevlisinin, görevinden kaynaklanan bir görevi yerine getirmesi ve bu görevin ilgili yasal düzenlemeler ile kendisine verilmiş olması gerekir. Yargıtay’ın, mağdur mahkeme mübaşirinin, sanığı “adliye koridorundan” çıkartma görevinin bulunmaması nedeniyle, görevli memura direnme suçu söz konusu değildir” (Yargıtay CGK, 26.10.1953. 134/171); “Belediye zabıtasının suçluyu karakola götürmek gibi adli bir görevi bulunmadığından direnme suçu oluşmaz …” (Yargıtay 4.CD, 23.9.1992,4882/5733) kararlarından bunu açıkça anlamak mümkündür.

          Memuriyete ait vazifenin icrası sırasında bir kamu görevlisine, şiddet veya tehdit ile mukavemet edilmesi, karşı konulması suçun maddi unsurunu oluşturur. “Mukavemet” etmek, dayanma, direnç, direniş, direnmek, karşı koymak, anlamına gelmekte ve memurun hareket serbestisini ihlal eden ve onu görevini sükunetle tamamlamaktan alıkoyan her türlü hareket, şiddet ve tehdit olarak tanımlanmaktadır.

          “Memura aktif mukavemet suçu”ndaki “cebir ve şiddet” kavramı, “maddi cebir” anlamında kullanılmakta; mağdurun şahsı, fizik bütünlüğü üzerinde yapılan bir hareket olarak kabul edilmekte, kişi halen hissedebileceği kötülük ve tecavüz icrası suretiyle başka şekilde davranma imkanından yoksun bırakılmakta ve bu şekilde bir işi yapmaya veya yapmamaya zorlanmaktadır. Keza insan hareketlerini sınırlayan bir kavram olarak “tehdit” ise, maddi cebrin aksine mağdurun vücut bütünlüğü aleyhine doğrudan ve o an gerçekleşen fiziki bir hareket değil daha ziyade, failin isteğinin yerine getirilmemesi halinde, ileride mağdura bir zarar verileceğinin bir kötülük yapılacağının bildirilmesi ve bu şekilde onun güvenlik duygusunun, iç huzurunun bozulması, endişeye sevk edilmesidir. Bu itibarla tehdit kavramı, “manevi cebir” olarak kabul edilebilir.

          “Cebir (şiddet-zor, maddi cebir ve/veya tehdit=manevi cebir)”in memurun görevini gerçekleştirdiği sırada meydana gelmesi, görevini etkileyecek ciddiyette olması, doğrudan veya dolaylı olmakla beraber görev veya yardımın sonuçlandırılmasına engel olmaya elverişli olması ve memura veya yardımda bulunana yönelik olması gerekir. Belirtmek gerekir ki, şiddet (zor, maddi cebir) veya “tehdit (manevi cebir)”in memura yönelik olması ile kastedilen husus “şiddet (zor, maddi cebir)” veya “tehdit (manevi cebir)”‘in doğrudan memura yönelik olması yanında bu fiillerin memura direnmek için kullanılmış olması olgusunu (ör.zabıta kuvvetlerinin görev yapmasına engel olmak için nakil vasıtalarının tahrip edilmesinde olduğu gibi) da kapsadığı hususudur.

          Direnme fiilinin memurun görevini yerine getirmesi esnasında ortaya çıkması gerekmektedir. Görevin yapılması öncesinde veya yapıldıktan sonra ortaya çıkması başka suçları oluşturabilecektir. Kendisine mukavemet edilen memurun yapmakta olduğu fiil veya işlem, görevi dahilinde olan bir iş olmalı, fiil işlendiği sırada memur hazır bulunmalı, memurun görevi icrai bir görev olmalı ve bu icrai göreve başlanmış (ör. faillerin karakola götürülmesi, haciz işlemi yapılması imar planına aykırı binanın yıkılması, kaçak eşyaya el konulması, olay yerinin keşfinin yapılması, yasal işleme dayanak oluşturacak tutanak düzenlenmesi ve idari makamın men kararının yerine getirilmesi gibi) olmalıdır. Fail “şiddet veya tehdit” niteliğinde olan herhangi bir fiili ika ettiği anda suç oluşacaktır. Failin bu filleri yaptığı sırada sövmesi veya hakarette bulunması ise ayrı bir netice meydana getirdiğinden iki ayrı suç oluşacaktır.

          Yargıtay Ceza Genel Kurulunun verdiği bir kararda şöyle denilmektedir: “Sanığın kendisini takip eden ve ruhsat isteyen görevli polis memurlarına ‘benden ruhsat ve ehliyet isteyemezsiniz, siz kim oluyorsunuz’ diyerek dükkânına girdiği, bu davranışı üzerine karakola davet edildiği, bu kez de ‘siz kim oluyorsunuz, beni karakola götüremezsiniz’, dediği, ekip arabasına bindirilmek istendiği anda ise görevlileri eliyle ittiği, ayrıca karakolda üzerini aramak isteyen görevlilere engel olduğu, bu aşamaya kadar devam eden tüm eylemlerinin memura etkin direnme suçunu oluşturduğu, sanığın polis memurları Yüksel ve Derviş tarafından rapor aldırılmak üzere sağlık ocağına götürüldüğünde, her iki şikâyetçiye hitaben, ‘sizin tahsiliniz ne cahil insanlarsınız, köyde çifti sabanı bırakıp gelip burada polis olmuşsunuz, aşağılık köylüsünüz, ben sizin maaşınız kadar devlete vergi ödüyorum’ sözleri ile resmi sıfatı haiz görevli memurlara huzurlarında ve görevlerinden dolayı hakaret ettiği ve ayrıca şikâyetçi Derviş’e yönelik olarak ‘sen kimsin, benimle yarışıyorsun’, sözleriyle hakaretlerini sürdürdüğü her iki şikayetçiye yönelik sözlerin tahkir edici nitelikte olduğu, sanığın görevlileri, aşağılamak amacıyla belirtilen sözleri sarf ettiği, bu hareketlerin etkin direnme eylemi sona erdikten sonra ayrı bir kasıtla gerçekleştirdiği, bu nedenle bu suçun etkin direnme suçu içinde değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim öğreti ve yargısal kararlarda da direnme sona erdikten sonra ya da başlamadan gerçekleşen tahkir eylemlerinin ayrı bir suç olarak kabul edildiği, bu somut olayda da tahkir edici davranışlarının direnme sona erdikten sonra gerçekleştirildiği, mağdur adedince (eski) TCY’nın 266/1 maddesindeki suçun oluştuğu, ayrıca mağdur Derviş’e yönelik eylem nedeniyle (eski) TCY’ nin 80. maddesinin uygulanması gerektiği yerel mahkemece de oluş ve nitelendirmenin bu şekilde yapılarak sanığım TCY’ nm 258/1, 266/1 ve 80. maddeleriyle cezalandırılmasına karar verildiği saptanmıştır. Bu itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne. Özel Daire kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının onanmasına karar verildi” (CGK, 16.11.1999,4-221/279; Aynı içerikte: 4.CD, 15.9.1997. 6733/6994; 4.CD, 8.6.2000, 2682/4846).

          Şiddet veya tehdide başvurulmadan işlenen fiiller, başka kişilere veya eşyaya yönelik fiiller, diğer bir deyişle pasif mukavemetler (ör. kaçmak, itaati reddetmek, memuru aldatmak, kapıyı açmamak, görevin yapılmaması için gerekli yerlere engeller koymak, bir yere sarılmak cebir kullanmamak şartıyla kendini yere atmak, ibraz edilmesi istenilen belgeleri vermemek) ise etkin mukavemet suçunu değil (eski TCK Madde 258, yeni TCK Madde 265), eski TCK’ya göre pasif (menfi) mukavemet suçunu yeni TCK’ya göre ise herhangi bir suçu oluşturmaz. Bu fiiller, ancak 2559 sayılı PVSK’nın 17 nci maddesi hükmüne aykırılık oluşturabilir. Bu fiillerin yaptırımı ise açıkça PVSK’nın ilgili maddesinde öngörülmemiştir.

          Suç kasıtlı bir suç olup, fail hem memura karşı şiddet veya tehditte bulunduğunu bilmeli, hem bu fiilleri yapmayı istemeli, hem de memurun görevine giren bir işi veya ödevi yapmaya veya yapmamaya onu zorlamalıdır. Bu nedenle suç, genel kastın yanında özel kastın da bulunmasıyla işlenebilen bir suç olarak karşımıza çıkmaktadır. Failin, mukavemet ettiği kişinin memur olduğunu bilmemesi, maddi hatadır. Özellikle memurun memuriyetine ait üniformayı giymemiş veya alametlerini taşımamış veya kendi sıfatını uygun bir biçimde açıklamamış olması halinde durum bu merkezdedir.

II. Direnme Halleri

Eski TCK hükümleri, yargı kararları ve içtihatları çerçevesinde, kamu görevlisine direnmenin de ikiye ayrıldığı görülmektedir:

          a)Etkin Direnme

          b)Pasif (menfi) Direnme.

          Etkin Direnme, eski TCK’nın 258 inci maddesinde ve 5237 sayılı TCK’nın 265 inci maddesinde düzenlenmiştir. Eski TCK’nın 260 ıncı maddesinde düzenlenen memura pasif direnme suçuna 5237 sayılı Kanun’da yer verilmemiştir.

          Pasif direnme, kolluk hizmetleri yönüyle 2559 sayılı PVSK’nın 17 nci maddesi (A) bendi kapsamında değerlendirilmesi gereken bir fiil olarak kabul edilmekte, belirtilen madde hükmü doğrultusunda adliyeye sek edilen kişiler hakkında, TCK Madde 265’te öngörülen suçun maddi koşulları oluşmadığı gerekçesiyle çoğu zaman 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 32 nci maddesinde düzenlenen “emre aykırı davranış” kabahatinden idari yaptırım uygulanarak, adli yargılama başlatılmamaktadır.

          Ancak hukukumuzda kolluk dışındaki diğer kamu görevlilerine pasif direnme halinde uygulanacak yasal bir hüküm de mevcut değildir.

          Bazı etkin ve pasif direnme eylemlerini şöyle sıralayabiliriz:

PASİF DİRENME HALLERİ ETKİN DİRENME HALLERİ
Kimlik soran polise kimliğini açıklamama, ibraz edilmesi gereken belgeleri sunmama, Kimlik soran polise kesici ve delici aletler ile saldırılması
Bir yerde toplanarak oturma eylemi yapma ve dağılama uyarısını dikkate almama,   Arama yaptırmamak amacıyla polisi tehdit etme ve silah kullanmak
Gözaltına alınmasına rağmen ekip arabasına binmemekte direnme, Polise zarar vermek amacıyla üzerine araba sürme,
Evini, işyerini veya aracını aratmamak için kapısını kilitleme ve açmama,   Polisin dağılma yönündeki uyarısına cebir ve şiddet ile karşılık verme,
Verilen talimatlara uymamak ve kaçmak, itaati reddetmek,   Polisin görev yapmasını engellemek amacıyla nesneler atma,
Yalan söylemek ve gerçeği bildiği halde yanlış bilgi ile polisi yönlendirmek, Polisin görevini engellemek için havaya silahla ateş açma,
Memuru aldatmak,   Polisi, görevini yaparken kendisine ve ailesine zarar vereceği konusunda tehdit etme,
Görevin yapılmaması için belirli yerlere engeller koymak,   Polis araç ve gereçlerine görevi ifası sırasında zarar verme,
Bir yere sarılmak veya cebir kullanmamak şartıyla kendini yere atmak, Görevini yapmasını engellemek için polise vurma ve polisi yaralama,

          Yargı görevini yapanlara karşı suçun işlenmesi ile kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hali ve suçun, silahla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi halleri nitelikli haller olarak maddede düzenlenmiş ve daha ağır cezalar öngörülmüştür.

III. Suçun İşlenmesine Dair İlkeler

Kamu görevlisine direnme suçu, cebir veya tehditle işlenebilir. Suçun unsuru cebir veya tehdittir. Cebir ve tehdit kamu görevlisine yönelik olmadır. Kamu görevlilerine değil de olay yerine üçüncü kişilere yönelik cebir veya tehdit memura mukavemet suçunu oluşturmaz.

          Cebir veya tehditten birinin kullanılması suçun oluşması için yeterlidir. Cebir veya tehdit birlikte kullanılmış ise 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 61 inci maddesine göre verilecek cezanın alt sınırının tespitinde önemlidir. Cebir ve tehdidin yanında ‘Faşist polis’ şeklinde hakaret edilmesi halinde ayrıca, kamu görevlisine hakaretten dolayı dava açılmalıdır. Hakaret suçu, direnme suçunun unsuru değildir.

          5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 265/5 maddesine göre, müspet direnme sırasında, kasten yaralama suçunun, çehrede sabit iz, hayati tehlike gibi neticesi sebebiyle ağırlaşmış şekli, irtikap edilmesi halinde, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin uygulanması gerekir. Bu suçun yargılanmasında, görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. Ceza miktarı altı aydan üç yıla kadar hapis cezasıdır. Zaman aşımı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 66/1-e maddesine göre 8 yıldır. 265. maddenin 3 ve 4. fıkrasında belirtilen ağırlatıcı nedenler uygulandığında zaman aşımı 66/1-d maddesine göre 15 yıl olur.

          Görevi yaptırmamak için direnme suçu kasten irtikap edilir. Taksirli  işlenemez. Direnme, göreve başlamadan hemen önce veya en geç görev sırasında olmalıdır. Görev bittikten sonra direnme olmaz. Bu durum da başka bir suç oluşur. Fiilin niteliğine göre tehdit, yaralama olabilir. Suçun faili herhangi bir kimse olabilir. Suçun mağduru kamu görevlisidir. Kamu görevlisi tabiri, memur tabirinden geniştir. Hakim, savcı, kaymakam, bilirkişi, tercüman kamu görevlisidir. Burada ifa edilen görev bakımından geniş kapsamlı bir değerlendirme yapılır. Adli görevin ifasında avukat da bir kamu görevlisidir.

          Kamu görevlisine direnme suçunda, iştirak için önceden anlaşmak aranmaz. Direnme olduğunu görenin, direnen kişiden habersiz olarak onun lehine direnişe katılması yeterlidir. Kamu görevlisine mukavemet suçu sırasında, mala zarar verme suçu irtikap edilebilir. Mesela, karakola götürülen şüphelilerin polis aracına binerken aracın boyasını çizmesi, aracın pencere camını kırması halinde ayrıca kamu malına zarar vermekten dolayı hakkında işlem yapılması gerekir.

          Birden fazla kamu görevlisine direnilmesi halinde de  5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43/2-1 maddesi gereğince (zincirleme suç ve suçun birden fazla kişiye karşı işlenmesi) cezanın arttırılması gerekir. TCK’nın 265 inci maddesi ile verilen cezanın 43/2-1 madde ile artırılması gerektiği gözetilmeyerek eksik ceza öngörülmüş ise de karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır (Örnek: Esas No:2009/20705 Karar No:2009/16758).

          Kamu görevlisine direnme suçunda TCK Md. 43/2-1 maddesi gereğince verilen cezanın arttırılması hukuk mantığına aykırıdır. Kamu görevlisi sayısı artınca, suçun işlenebilme ihtimali giderek azalmakta ve nihayetinde yok olmakta ve fiil işlenemez  hale gelmektedir. Bir kişinin 10 polise cebirle direnmesinden söz edilemez. Ancak Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 05.04.2010  tarihli ve  Esas No: 2008/10579  Karar No:2010/6050 sayılı içtihadında, sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında, birden fazla polis memuruna karşı gerçekleştirdiği görevi yaptırmamak için direnme eylemleri nedeniyle TCK’nın 43. Maddesi uyarınca cezasının artırılması gerektiğinin gözetilmemesini, bozma nedeni kabul etmiştir.

          765 sayılı (eski) Türk Ceza Kanunu’nun suç olarak düzenlenen menfi mukavemet veya pasif direnme, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak tanzim edilmemiştir. Sanığın, aracının trafik kontrolü için durdurulup plaka sorgulaması yapıldığı sırada, telsiz  anonsunda aracın yakalamalı-hacizli olduğunu duyması üzerine sürücü belgesi ve ruhsatını almaksızın aracına binerek kaçmak isterken kendisini engellemeye çalışan  polisin üzerine aracını sürerek kontrol noktasından kaçmak suretiyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun  265/1 maddesine uyan görevi yaptırmamak için direnme  suçunu  işlediğinin sabit olmasına karşın, mahkumiyeti yerine yerinde olmayan gerekçe ile beraatine karar verilmesini Yargıtay bozma nedeni kabul etmiştir (4.CD  08.11.2010 tarihli ve  Esas No:2009/28106  Karar No:2010/18577 tarihli içtihadı) .

IV. Konuya İlişkin Diğer Yasal Düzenlemeler

Kamu görevlisine ve özellikle kolluğa direnme uygulamada en çok karşılaşılan eylem ya da suç tipidir. 2559 sayılı PVSK’nın 17 nci maddesinde de düzenlenmiş ve direneneler hakkında yapılacaklar gösterilmiştir. Buna göre madde hükmü şöyledir:

          MADDE 17 – Polisin:

          A) Kanun ve usul dairesinde verdiği emre itaatsizlik ve ittihaz eylediği tedbirlere riayetsizlik edenler;

          B) Vazife yaparken polise mukavemette bulunan veya vazifesinden alıkoymak maksadiyle polise zorla karşı koyan ve yakalanmadıkları takdirde hareketlerinde devam etmeleri melhuz bulunan şahıslar;

          (Değişik paragraf: 16/06/1985 – 3233/6 md.) Karakola götürülüp haklarında tanzim olunacak evrakla beraber adliyeye verilirler.”

          Kanunun bu hükmünün, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten bu yana hiç değişikliğe uğramadığı ve aynen korunduğu görülmektedir. Polisin güvenliğe ilişkin aldığı tedbirlerin ve verdiği emirlerin uygulanmasını sağlamak ve caydırıcılığı temin etmek bakımından ”icraî ve inzibatî” bir düzenleme niteliğinde bu hükmün (A) bendinin yasal yaptırımının (yeni) TCK’da düzenlenmediği, (B) bendinde düzenlenen fiillerin yasal yaptırımının ise TCK’nın 265 inci maddesinde belirlendiği görülmektedir.

          Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde; maddenin (A) bendi “pasif direnmeyi”, (B) bendi ise “etkin direnmeyi” ifade etmektedir.

          Pasif direnmeyi içeren (A) bendi eylemler için adli merciler tarafından genellikle 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 32 nci maddesinden idari yaptırım uygulanması talimatı verilmektedir. “Emre Aykırı Davranış” başlıklı madde hükmü şöyledir:

          MADDE 32 – (1) Yetkili makamlar tarafından adli işlemler nedeniyle ya da kamu güvenliği, kamu düzeni veya genel sağlığın korunması amacıyla, hukuka uygun olarak verilen emre aykırı hareket eden kişiye yüz (2012 için 169) Türk Lirası idari para cezası verilir. Bu cezaya emri veren makam tarafından karar verilir.

          (2) Bu madde, ancak ilgili kanunda açıkça hüküm bulunan hallerde uygulanabilir.

          (3) 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 526 ncı maddesine diğer kanunlarda yapılan yollamalar, bu maddeye yapılmış sayılır.”

          Ancak bu uygulamanın da yasal boyutu tartışmalıdır.

V. Emsal Yargıtay Kararları

V.1. 8. Ceza Dairesinin 2007/2542 Esas Nolu , 2008/10614 Karar Nolu Kararı

          Korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından sanık Ramazan Gezgin’in yapılan yargılaması sonunda; hükümlülüğüne, ertelemeye ve müsadereye dair (M…) Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 22.2.2006 gün ve 483 esas, 132 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile 15.3.2007 günü daireye gönderilmekle incelenmiştir.

          Karar’da şöyle denilmiştir:

          765 sayılı TCK.nun 264/7. madde ve fıkrasındaki “… eylem başka bir suç oluştursa bile …” şeklindeki düzenlemeye 5237 sayılı TCK.nun 170/l-c madde ve fıkrasında yer verilmemesi karşısında, olay günü müştekinin iş yerinde aldığı av tüfeği ile görevli polis memurlarının görevlerini yapmasını engellemek için havaya ateş etmesi biçimindeki eyleminden dolayı sanığın sadece kamu görevlisinin görevini yapmasını engellemek suçundan dolayı cezalandırılmasıyla yetinilmesi gerektiği gözetilmeden, ayrıca korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme suçundan da mahkumiyet hükmü kurulması, 

          Bozmayı gerektirmiş sanık R.. G.. müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı (BOZULMASINA), 8.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.

V.2. Ceza Genel Kurulunun 2009/6-97 Esas Nolu, 2009/133 Karar Nolu Kararı

          İtiraz konusu uyuşmazlık; görevliye pasif direnme eylemi nedeniyle Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına ve cezanın kaldırılmasına karar verilmesi yerine, aleyhe sonuç doğurmamak üzere bozulmasına karar verilmesine ilişkindir.

          Somut olayda; hırsızlık suçuna teşebbüs nedeniyle görevli polis memurları tarafından şüpheli olarak yakalanan sanığın üzerinde bulunan bıçak ile kendini yaralaması eyleminden dolayı diğer suçları yanında 765 sayılı TCK’nun 260. maddesi uyarınca cezalandırılması için kamu davası açılmış, yapılan yargılama sonunda sanığın yankesicilik suretiyle hırsızlık yapmak üzere iken yakalandığı ve kendisine zarar vererek emniyet görevlilerine pasif mukavemette bulunduğu kabul edilerek 765 sayılı TCK’nun 260. maddesi uyarınca 7 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. 765 sayılı TCK’nun 260. maddesinde düzenlenen görevliye pasif direnme suçuna 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer verilmemiştir. 5237 sayılı TCK’nun 265. maddesinde yalnızca kamu görevlisine görevin yapılmasını engelleme amacıyla cebir ve tehdit kullanılması, görevi yaptırmamak için direnme olarak kabul edilmiştir.

          5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 40/1. madde ve fıkrasında ise, görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınan veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişiye, bu görevli tarafından elli Türk Lirası idari para cezası verileceği öngörülmüştür.

          09.10.2000 tarihli olay tutanağına göre, görevli polis memurları tarafından şüpheli olan sanığa kimliğinin sorulduğu ve sanığın kimlik belgesini çıkardıktan sonra çakı bıçağı ile kendisini yaraladığı anlaşılmaktadır. Sanığın eyleminin gözaltına alınmasının önlemeye yönelik olduğu, görevlilere yönelik bir tehdit veya cebir, görevliye etkin direnmede bulunmadığı anlaşılmaktadır. Sanığın sözü edilen eylemi 765 sayılı TCK’nun 260. maddesinde yazılı suçu oluştursa da, görevlilere karşı etkin bir direnme gösterilmemesi nedeniyle 5237 sayılı TCK’nun 265. maddesinde yazılı suçu oluşturmamaktadır.

          Sanığın gözaltına alınmasını önlemek amacıyla pasif mukavemette bulunduğu ve kimliği hakkında yalan beyanda bulunma suçu nedeniyle ayrıca dava açıldığı ve bu suçtan mahkûmiyetine karar verildiği gözetildiğinde; somut olayda 5326 sayılı Yasanın 40/1. madde ve fıkrasının uygulanma olanağı da bulunmamaktadır. Sanığın görevlilere pasif mukavemetinin 5326 sayılı Kanunun 40/1. maddesi kapsamında olduğu kabulü halinde ise, eylemin idari para cezasını gerektirmesi ve aynı Yasanın 20/1, 2/b ve 4. madde ve fıkra hükümleri uyarınca soruşturma zamanaşımına uğraması nedeniyle idari para cezası verilmesi mümkün değildir. Bu itibarla, sanığın 765 sayılı TCK’nın 260. maddesine mümasil eyleminin 5237 sayılı Yasada suç olarak öngörülmemesi ve 5326 sayılı Yasanın 40/1. madde ve fıkrası kapsamında değerlendirilememesi ve bu maddede yazılı idari para cezasını gerektiren bir eylem olarak kabulü halinde ise soruşturma zamanaşımına uğraması nedeniyle idari para cezasının uygulanamayacağı gerçeği karşısında; sanık hakkında görevliye pasif mukavemet suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü nedeniyle Yerel Mahkemenin kararının bozulmasına ve cezanın kaldırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.

          Bu itibarla; Özel Dairece sanık hakkında görevliye pasif direnme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün yasaya aykırı bulunması nedeniyle kanun yararına bozulmasına, görevliye pasif direnme suçundan sanık hakkında tayin olunan cezanın kaldırılmasına karar verilmesi yerine, aleyhe sonuç doğurmamak üzere bozulmasına karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu” gerekçeleri ile itiraz yasa yoluna başvurularak, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 02.03.2009 gün ve 3221-4180 sayılı kanun yararına bozma kararının kaldırılmasına, Adalet Bakanlığının sanık hakkında görevliye pasif mukavemet suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik kanun yararına bozma isteminin kabulü ile M. 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 21.03.2007 gün ve 144-124 sayılı kararının kanun yararına bozulmasına ve görevliye pasif mukavemet suçu nedeniyle hükümlü hakkında tayin olunan cezanın kaldırılmasına karar verilmesi, talep olunmuştur. Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

V.3. 4. Ceza Dairesinin 2006/5382 Esas Nolu. 2006/13684 Karar Nolu Kararı

Alkol alarak direksiyon başına geçen bir kişi, teybin sesini yükseltince vatandaşlar tarafından polise ihbar edildi. Bunun üzerine seyir halindeki aracı durduran polis, alkollü şahıstan ehliyet ve ruhsat istedi. Ancak sürücü, “Ben kimseye ruhsat vermem, siz kim oluyorsunuz? Siz benden kimlik alamazsınız, sizi tanımam. Benim karım hapiste, bana işlem yapamazsınız.” diye bağırdı.

Görevli memura mukavemet suçundan sanık 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 260, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un 4. maddeleri gereğince 77 YTL. adli para cezası ile cezalandırılmasına dair, B. 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 20.12.2005 tarihli ve 2004/215 Esas ve 2005/853 sayılı karar aleyhine Adalet Bakanlığınca verilen 25.5.2006 gün ve 22134 sayılı kanun yararına bozma isteği emri içeren Yargıtay C.Başsavcılığının 14.6.2006 gün ve 120203 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Daireye gönderilmekle incelendi ve gereği görüşüldü:

          Tebliğname’de; “Dosya kapsamına göre, sanık hakkında pasif mukavemet suçundan dolayı 765 sayılı TCK.nun daha lehe olduğundan bahisle anılan Kanun’un 260.maddesi uyarınca mahkumiyet hükmü kurulmuş ise de, mahkemece sanığın eyleminin görevli polis memurunun kimlik sorması üzerine kimliğini vermek istemeyip uzaklaşmak istemesi olarak kabul edilmesi karşısında, olayda cebir ve şiddet unsurunun da bulunmadığı gözetildiğinde, eylemin 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda düzenlenmediği nazara alınarak, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.

Kararda;

          -Sanığın kimliğini vermemesi nedeniyle ekip aracına bindirildiği sırada uzaklaşmak istemesi ve buna engel olmak isteyen polisin, sanığın herhangi bir eylemi bulunmadığı halde kendi kusuruyla yaralanması eyleminde; araca binmemek için zorluk çıkarma ve kaçmaya çalışma hareketinin 765 sayılı TCY.nın 260. maddesinde öngörülen pasif direnme suçunu oluşturduğu, 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY.nın 265.maddesinde cebir ve tehditle görevi yaptırmamak için direnme suçu düzenlenmiş olup, kişilerin görevliye karşı gerçekleştirdikleri cebir ve tehdit içermeyen pasif nitelikteki eylemlerinin suç olarak benimsenmediği anlaşıldığından tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmüştür.

          -765 sayılı TCY.nın 260.maddesinin, 5237 sayılı TCY.nın 265. maddesine kıyasla sanığın yararına olduğu düşüncesinden hareketle 260. madde uygulanmak suretiyle kurulan hükmün, 5271 sayılı CMY.nın 309/1-3 maddesi uyarınca Kanun Yararına Bozulmasına, pasif direnme eylemi 5237 sayılı TCY ile suç olmaktan çıkarıldığından sanığın yüklenen suçtan beraatine, hükmolunan cezanın çektirilmemesine, 11.7.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Ceza avukatı ile ilgili tüm ihtiyaçlarınız için hemen iletişime geçin!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi çekebilecek makaleler