Dolandırıcılık Suçu Mevzuatımızda Nerede Düzenlenmiştir?
Dolandırıcılık suçu kişilerin mülkiyet hakkının korunması amacıyla ihdas edilmiş bir suçtur. Bu suç 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 157, 158 ve 159. maddelerinde düzenlenmiştir. Madde metinleri;
“Dolandırıcılık
Madde 157- (1) Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.
Nitelikli dolandırıcılık
Madde 158- (1) Dolandırıcılık suçunun;
a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,
b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,
c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,
d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,
e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,
f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,
g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,
h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,
i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,
j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,
k) Sigorta bedelini almak maksadıyla,
l) (Ek: 24/11/2016-6763/14 md.) Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle,
İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/19 md.; Değişik: 3/4/2013-6456/40 md.) Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.[65]
(2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) (Ek fıkra: 24/11/2016-6763/14 md.) Bu madde ile 157 nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.
Daha az cezayı gerektiren hal
Madde 159- (1) Dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinde, şikayet üzerine, altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.” şeklindedir.
Madde gerekçeleri aşağıdaki şekildedir;
“MADDE 157.– Madde metninde dolandırıcılık suçu tanımlanmıştır. Dolandırıcılık, hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kişinin kendisine veya başkasına yarar sağlamasıdır. Bu bakımdan dolandırıcılık suçu, kişilerin malvarlığına karşı işlenen bir suçtur. Söz konusu suç tanımı ile kişilerin sahip bulunduğu malvarlığı hakkının korunması amaçlanmıştır. Ayrıca, bu suçun işlenişi sırasında hileli davranışlar ile kişiler aldatılmaktadır. Aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyi niyet ve güven ihlâl edilmektedir. Bu suretle kişinin irade serbestisi etkilenmekte ve irade özgürlüğü ihlâl edilmektedir.
Çok hareketli suç görüntüsü taşıyan dolandırıcılık suçunun oluşumu açısından birden fazla fiilin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu hareketlerden birincisini hile oluşturmaktadır.
Hile, icraî bir davranışla gerçekleştirilebileceği gibi; karşı tarafın içine düştüğü hatadan, bir konuda yanlış bilgi sahibi olmasından yararlanarak da, yani ihmalî davranışla da, gerçekleştirilebilir. Ancak, bu durumda kişinin, hataya düşen karşı tarafı bilgilendirmek konusunda yükümlülüğünün olması gerekir. Hataya düşen kişi ile hukukî ilişkide bulunulan durumlarda, böyle bir yükümlülük vardır. Ayrıca, muhatabın belli bir husustaki hatası karşısında kişinin ihmalî davranışının, örneğin susmasının, bir beyan, açıklama değerini taşıması gerekir.
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için, gerçekleştirilen hilenin etkisiyle, bu hileye maruz kalan kişinin veya bir üçüncü kişinin zararına olarak, fail veya bir başkası bir menfaat elde etmelidir.
Dolandırıcılık suçu, kasten işlenebilen bir suçtur. Burada söz konusu olan kast, dolandırıcılık suçunun maddî unsurlarının hepsinin fail tarafından bilinmesini ifade etmektedir. Bir başka ifadeyle, fail gerçekleştirdiği davranışların hile teşkil ettiğini, başka birini aldatıcı nitelikte olduğunu bilmelidir. Ayrıca, fail, bu hileli davranışlar sonucunda bunların etkisiyle, hileye maruz kalan kişinin veya başkasının malvarlığında bir eksilme meydana geldiğini, zarar gördüğünü ve buna karşılık, kendisinin veya sair bir kişinin malvarlığında bir artma meydana geldiğini bilmelidir. Bu itibarla, fail, mağdurun malvarlığındaki eksilmenin, mağdurun gördüğü zararın kendi hileli davranışları sonucunda meydana geldiğini bilmelidir; hile ile zarar arasındaki illiyet bağının varlığının bilincinde olmalıdır. Belirtilen hususlara ilişkin kast, doğrudan kast olabileceği gibi, olası kast da olabilir.
Dolandırıcılık suçunun işlenmesi suretiyle elde edilen yararın miktarı çoğu zaman tam olarak belirlenememektedir. Bu gibi durumlar göz önünde bulundurularak, dolandırıcılık suçundan dolayı hapis cezasının yanı sıra ayrıca adlî para cezası öngörülmüştür.
MADDE 158.– Madde metninde, dolandırıcılık suçunun temel şekline göre cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli unsurları belirlenmiştir.
Birinci fıkranın (a) bendinde, dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak kabul edilmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır. Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi için, dinî inanç ve duygular, aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalıdır. Suçun oluşabilmesi için, dinî inanç ve duyguların kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır.
Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlar, başkalarına güven duymaya en fazla ihtiyaç duyduğu anlardır. Kişinin örneğin doğal bir afete veya trafik kazasına maruz kalmasından ya da hastalığı yüzünden içine düştüğü çaresizlikten yararlanılarak aldatılması daha kolaydır. Bu nedenle, birinci fıkranın (b) bendinde, dolandırıcılık suçunun kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak kabul edilmiştir.
Keza, kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanılarak aldatılması daha kolaydır. Bu nedenle, belirtilen durum birinci fıkranın (c) bendinde, dolandırıcılık suçunun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir.
Birinci fıkranın (d) bendinde, dolandırıcılık suçunun kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi, bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Çünkü, kamu kurum veya kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişilikleri toplumda güven beslenen müesseseler olarak kabul edilmişlerdir.
Fıkranın (e) bendinde, bu suçun kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak işlenmesi, bu suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir.
Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin ya da birer güven kurumu olan banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması, dolandırıcılık suçunun işlenmesi açısından önemli bir kolaylık sağlamaktadır. Banka ve kredi kurumları açısından dikkat edilmesi gereken husus, bu kurumları temsilen, bu kurumlar adına hareket eden kişilerin başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleridir.
Aynı şekilde, söz konusu fıkranın (g) bendinde, dolandırıcılık suçunun basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi bu suç açısından bir nitelikli unsur olarak belirlenmiştir.
Birinci fıkranın (h) bendinde, ticari faaliyeti meslek olarak icra eden kişilerin güvenilirliğini sağlamak amacıyla, dolandırıcılık suçunun tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında işlenmesi, bu suçun temel şekline nazaran daha ağır cezayı gerektiren bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir.
Aynı düşüncelerle, fıkranın (i) bendinde dolandırıcılık suçunun serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi, bu suçun nitelikli bir unsuru olarak tanımlanmıştır.
(j) bendinde, dolandırıcılık suçunun banka veya diğer kredi kurumlarından, esasta tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak amacıyla işlenmesi bir nitelikli unsur olarak tanımlanmıştır. Banka veya kredi kurumundan bir kredinin temini amacıyla hileli davranışlarda bulunulması ve buna dayalı olarak kredi adı altında bir yarar sağlanması durumunda bu nitelikli unsur oluşacaktır. Kredi kurumu deyiminden banka olmamasına karşın, kanunen borç para vermeye yetkili kılınan kurumlar anlaşılır.
(k) bendi, sigorta edenin dolandırılmasına ilişkindir. Failin sigorta edilen veya sigorta bedelini alacak kimse olması şart değildir. Keza, sigorta edilen riskin türü de önemli değildir.
Maddenin ikinci fıkrasında, 765 sayılı Türk Ceza Kanununda bağımsız bir suç olarak tanımlanan “nüfuz ticareti”, dolandırıcılık suçunun bir nitelikli şekli olarak tanımlanmıştır. Bu hükme göre; kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, dolandırıcılık suçunun nitelikli şeklinden dolayı cezalandırılacaktır.
MADDE 159.– Kişinin bir hukukî ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla hileye başvurmuş olması hâlinde de, dolandırıcılık suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir. Ancak, madde metninde, kişinin bir hukukî ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacı, dolandırıcılık suçunun temel şekline göre daha az cezayı gerektiren bir neden olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, bu nedenle soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun şikâyetine bağlanmıştır.
MADDE 160.– Kaybedilmiş olması nedeniyle sahibinin zilyetliğin-den çıkmış olan eşyayı ele geçiren kişi, bunu iade etmek veya yetkili mercileri durumdan haberdar etmek yükümlülüğü altındadır. Aynı yükümlülük, bir şeyi hata sonucu ele geçiren kişi açısından da söz konusudur. Madde metninde, bu yükümlülüğe aykırı davranarak, eşya üzerinde malikmiş gibi tasarrufta bulunulması, suç olarak tanımlanmıştır. Ancak, bu suç nedeniyle soruşturma ve kovuşturma, şikâyete bağlı tutulmuştur.”
Dolandırıcılık suçunda eylemin gerçekleştirilmesine mağdurun rızası vardır ancak bu rıza sakatlanmış bir rızadır. Zira mağdurun gerçek durumu bilmesi halinde rıza göstermeyeceği bir durum söz konusudur. Bu nedenle aldatılan mağdurun rızası hukuka aykırılığı ortadan kaldırmaz.
Suçun Maddi Ve Manevi Unsurları Nelerdir?
Dolandırıcılık suçunun maddi unsuru, hileli davranışlar ile bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamaktır. Hilenin sözlük anlamı bir kimseyi aldatmak, yanıltmak için yapılan oyundur. Dolandırıcılık suçunun oluşması için failin hileli davranışta bulunması, mağdurun aldatılması, aldatılma sonucu mağdurun malvarlığında zarar oluşması ve failin ya da üçüncü kişinin ise fayda elde etmesi gerekir.
Dolandırıcılık suçunda failin hileli davranışta bulunması temel unsurlardandır. Bu davranış suça karakterini veren aldatıcı ve yanıltıcı nitelikteki davranıştır. Fail olmayan bir olayı olmuş ya da olan bir olayı olmamış gibi yansıtarak veya gerçeği saklayarak mağduru hataya düşürür.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na göre hile mağduru hataya düşüren kurnazca harekettir ve hile ile fail mağdurun doğru karar verebilme ehliyetini ortadan kaldırmış olur. Yalan hilenin unsurudur ancak her yalan hile sayılmaz. Yalan nitelikli ve kandırmaya elverişli olmalıdır. Bu bakımdan ustalıklı yalan hile sayılır. Yoksa basit bir yalan varsa ve mağdurun bunun doğruluğunu denetleme imkanı varken özensizliği nedeniyle doğruluğunu teyit etmediği için inanması halinde dolandırıcılık suçu oluşmaz. Yalanın dolandırıcılık suçundaki hile unsuruna vücut verebilmesi için yalanı güçlendirecek ve böylece mağdurun inceleme eğilimini etkileyecek yoğunluk ve kuvvette olması gerekir. Bu nedenle yalana gerektiğinde fail tarafından bazı dış hareketler de eklenebilir.
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için yalanda olduğu gibi, hileli davranışın da belirli bir ağırlık ve yoğunlukta olması gerekir. Böylece failin başvurduğu hile, hilenin doğurduğu güven ortamı içinde mağduru denetim gücünü kullanmaktan alıkoyacak nitelikte olmalıdır. Aksi halde yani mağdurun denetleme imkanı varken basit bir yalana kanıp aldanması halinde dolandırıcılık suçu oluşmayacaktır. Hilenin elverişliliği her somut olaya göre ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Olayın ve mağdurun durumu gereği basit bir hilenin varlığı yeterli ise ustalıklı hile aranmamalıdır. Bu da objektif olarak değil, faile has koşullara göre değerlendirilmelidir.
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için failin davranışı mağduru aldatmalıdır. Mağdurun zihin dünyasında gerçekleşen durum ile somut gerçeğin birbiri ile uyumlu olmaması aldanmayı meydana getirir.
Dolandırıcılık suçunun tamamlanması için hileli davranış ve aldatma tek başına yeterli olmaz. Bunlarla birlikte failin ya da başkasının yarar sağlaması ve bu nedenle mağdurun zarara uğraması gerekir. Bu zarar ve yarar kural olarak malvarlığı ile ilişkili olmalıdır.
Dolandırıcılık suçunun manevi unsuru kasttır, taksirle işlenmesi mümkün değildir. Kasttan söz edebilmek için ise failin yalnızca hile oluşturan davranışı istemesi yetmez. Failin bunun yanında hilenin neticesi olarak mağdurun aldatılarak malvarlığında bir tasarrufta bulunmasını, bunun sonucunda kendisine ya da bir başkasına bir yarar sağlamayı istemiş olması da gerekir.
Suçun Faili Ve Mağduru Kimlerdir?
Dolandırıcılık suçunun faili herhangi bir gerçek kişi olabilir. Tüzel kişiler fail olamasa da dolandırıcılık suçu yararına işlenen tüzel kişiler hakkında TCK m. 169 uyarınca bunlara özgü güvenlik tedbirleri uygulanır. Hileli davranışta bulunan ve yarar elde eden kişilerin aynı kişi olması gerekmez. Bu şekilde yarar sağlayan da iştirak hükümlerine göre sorumlu tutulacaktır.
Suçu işleyenin kamu görevlisi olması ve kamu görevinden kaynaklanan nüfuzunu kötüye kullanması halinde dolandırıcılık değil irtikap suçu oluşacaktır.
Dolandırıcılık suçunun mağduru aldatılan kişi ya da malvarlığına zarar verilen kimselerdir. Gerçek kişiler hem aldatılan hem de malvarlığı zarara uğrayan olarak mağdur olabilir. Tüzel kişiler ise yalnızca malvarlığı zarara uğrayan taraf olabilir.
Aldatılan kimse ile malvarlığı zarara uğrayan kişi aynı kişi olabileceği gibi farklı kişiler de olabilirler.
Suçun Takibi Şikayete Bağlı Mıdır ve Suç İçin Uzlaşma Hükümleri Uygulanır Mı?
TCK m. 157 ve 158’de düzenlenen dolandırıcılık suçlarının takibi şikayete bağlı değildir ve re’sen soruşturulup kovuşturulur.
TCK m. 159 uyarınca dolandırıcılık suçunun bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinde bu suçun takibi şikayete bağlıdır. Bu nedenle TCK m. 159’da düzenlenen bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla dolandırıcılık suçu uzlaşma hükümlerine de tabidir.
TCK m. 167/1 uyarınca dolandırıcılık suçunun haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin; üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın veyahut da aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında savcılık kovuşturmaya yer olmadığına karar verebilecektir.
TCK m. 167/2 uyarınca dolandırıcılık suçunun haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde takibi şikayete bağlıdır. Kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz. Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz.
Suçu Kovuşturmayla Görevli Mahkeme Neresidir?
TCK m. 157’de düzenlenen basit dolandırıcılık suçunda görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. Gene TCK m. 159’da düzenlenen bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla dolandırıcılık suçunun kovuşturulmasında da görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. TCK m. 158’de düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçunun kovuşturulmasında da görevli mahkeme ise ağır ceza mahkemesidir.
Suçun Yaptırımı ve Nitelikli Halleri Nelerdir?
TCK m. 157’ye göre hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak basit dolandırıcılık suçuna vücut verir ve basit dolandırıcılık suçunu işleyen kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.
TCK m. 158’de düzenlenen dolandırıcılık suçunun nitelikli halleri ise şunlardır;
a- Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık
b- Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık,
c- Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,
d- Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık,
e- Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık,
f- Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık,
g- Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık,
h- Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında dolandırıcılık,
i- Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle dolandırıcılık,
j- Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla dolandırıcılık,
k- Sigorta bedelini almak maksadıyla dolandırıcılık,
l- Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle dolandırıcılık.
TCK m. 158’de düzenlenen nitelikli dolandırıcılık hallerinde fail üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.
TCK m. 158/2 uyarınca kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi de 158/2 hükmüne göre cezalandırılır.
TCK m. 158/3 uyarınca 158 ile 157. maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.
TCK m. 169 uyarınca dolandırıcılık suçunun işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur
Şahsi Cezasızlık Sebebi veya Cezada İndirim Yapılmasını Gerektiren Şahsi Sebepler Nelerdir?
TCK m. 159 uyarınca dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi hali daha az cezayı gerektiren hal olarak düzenlenmiştir ve bu halde fail hakkında, şikayet üzerine, altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
TCK m. 167 uyarınca dolandırıcılık suçunun haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin; üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın veyahut da aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz. Gene haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.
Etkin Pişmanlık Uygulanır Mı?
TCK m. 168 uyarınca dolandırıcılık suçu etkin pişmanlık kapsamındaki suçlardandır. Buna göre dolandırıcılık suçu tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir. Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir. Kısmen geri verme veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası aranır.
Suçun Tabi Olduğu Zamanaşımı Süresi Ne Kadardır?
Dolandırıcılık suçunun dava zamanaşımı süresi 8 yıldır.
DOLANDIRICILIK SUÇUNDA YARGITAY UYGULAMASI
Sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan beraat hükmü kurulmuş ise de; sanığa atılı eylemin tek olduğu ve bölünemeyeceği, karşılıksız çek keşide etme ve nitelikli dolandırıcılık suçlarının bağımsız suçlar olup, birinin diğerine dönüşmeyeceği ve hükmün konusunun iddianamedeki fiil olduğu hususları gözetilmeden, yargılamaya devamla iddianame kapsamı dışına çıkılarak nitelikli dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması bozma nedenidir
Nitelikli dolandırıcılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm; katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü,
Sanık hakkında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 23/12/2008 tarihli iddianameyle “Karşılıksız çek keşide etme” suçundan dava açıldığı, daha sonra Bursa 9.Asliye Ceza Mahkemesince eylemin “nitelikli dolandırıcılık” olarak değerlendirilmesi neticesinde görevsizlik kararı verilmiş olması üzerine mahkemece sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan beraat hükmü kurulmuş ise de; sanığa atılı eylemin tek olduğu ve bölünemeyeceği, karşılıksız çek keşide etme ve nitelikli dolandırıcılık suçlarının bağımsız suçlar olup, birinin diğerine dönüşmeyeceği ve hükmün konusunun iddianamedeki fiil olduğu hususları gözetilmeden, yargılamaya devamla iddianame kapsamı dışına çıkılarak nitelikli dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. ( 13/05/2019 T, Y 15. CD 2017/32249 E., 2019/5376 K.)
Sahte çeki ciro edip vermek TCK m. 158/1-f, son maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçunun oluşturur
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
O yer Cumhuriyet savcısının temyiz istemi kapsamına göre, sanıklar hakkında katılan C.. T..’ya yönelik dolandırıcılık suçundan kurulan hükme hasren yapılan incelemede;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de,birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için,ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tâbi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için,dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının olağan faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamıyacaktır.
Somut olayda;
Sanıkların, katılan C.. T..’dan baza satın alıp karşılığında suça konu 6 750 TL tutarlı sahte çeki ciro ederek vermekten ibaret eylemlerinin 5237 sayılı TCK’nın 158/1-f, son maddesinde öngörülen dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde ve oluşa uygun olmayan gerekçe ile beraatına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. ( Y 15. CD 15.01.2014 T, 2012/10035 E., 2014/345 K.)
Gazeteye telefon numarası ekleyip satılık araç ilanı vermek ve banka hesabına kaparo adı altında para almak basit dolandırıcılık suçunu oluşturur
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp,onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı,sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır.Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli,kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenmiştir. Maddesin gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir.. bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, kurum ve kuruluşları adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması bu kurumların araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu, nitelikli hâl saymıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp, yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tabi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek … gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca bir çok kişi tarafından ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Banka ya da kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken bankaların olağan faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerden hileli araçlar kullanılarak yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının araç olarak kullanılarak haksız çıkarın elde edilmesi gerekir. Bankaların, ödeme aracı olarak kullanılması halinde bu fıkra uygulanamayacaktır.
Gazeteye telefon numarası da ekleyerek satılık araç ilanı veren sanığı arayan katılanın, … adına Ziraat Bankası Kızılay şubesi nezdinde açılmış bir banka hesabına kapora ve araç borçlarının kapatılması parası adı altında aynı gün içinde ve fakat iki ayrı banka havalesiyle toplamda 600 TL göndermesi, bu suretle haksız yarar sağlanması eyleminin, iddianame yerine geçen 30.05.2008 tarihli görevsizlik kararına göre TCK’nın 158/1-f maddesinde tanımlanan “nitelikli dolandırıcılık” suçunu oluşturduğu iddia edilen somut olayda;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- 18.03.2007 tarihli Sabah Gazetesi’ne verildiği bildirilen basit ilânda aldatıcılık özelliği bulunan cümleler kullanılmamış olmakla ve paraların gönderilmesinde sanık adına açılmış banka hesabının sadece ödeme vasıtası olarak kullanılmış bulunması, bankanın maddi bir varlığının kullanılmamış olması karşısında; sûbut bulan eylemin TCK’nın 157. maddesinde tanımlanan “basit dolandırıcılık” suçunu oluşturduğu nazara alınmadan yazılı şekilde “nitelikli dolandırıcılık” suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi,
2-Sanık hakkında TCK’nın 43. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiştir. ( Y 15. CD 26/12/2013 T, 2012/1767 E., 2013/21086 K.)
Yetim aylığı almaktayken sigortalı bir işe girdiği halde bu durumu kuruma bildirmeyerek aylık aylmaya devam eden kişinin eylemi dolandırıcılık suçunu oluşturmaz
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Somut olayda; sanığa Emekli Sandığınca yetim aylığı bağlandığı, yetim aylığını almakta iken öğretmen olarak göreve başlayıp Emekli Sandığı iştirakçisi olarak çalıştığı, sanığın yetim aylığının kesilmesi için Emekli Sandığına müracaat etmeyerek, 25.027,60 TL parayı haksız olarak alıp, kurumu zarara uğrattığından dolayı nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinden cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında, sanığın katılan kuruma bağlı olarak çalıştığının kurumca bilinmesine rağmen katılan kurum tarafından yasal işlem yapılmadığı ve aylık verilemeyeceğinin sanığa bildirilmediği gibi sanığın kurumu aldatmaya yönelik hileli bir davranış sergilemediği, gizlediği bir durum olmadığı, ayrıca aldığı haksız ödemeleri de taksitle kuruma ödemeye başladığının anlaşılması karşısında, sanığın kastının bulunmaması gerekçesiyle beraatine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. ( Y 15. CD 02.04.2013 T, 2011/21084 E., 2013/5938 K.)