Adam Öldürme Suçu Mevzuatımızda Nerede Düzenlenmiştir?
Kasten öldürme, bir insanın hayatını bilerek ve isteyerek sonlandırmaktır. Kasten öldürme suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 81. Maddesinde kasten öldürme suçunun basit hali, 82. Maddesinde nitelikli halleri ve 83. Maddesinde ise ihmali davranışla işlenmesi halleri düzenlenmiştir. Maddelerin metinleri;
“Kasten Öldürme
Madde 81- (1) Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
Nitelikli haller
Madde 82- (1) Kasten öldürme suçunun;
a) Tasarlayarak,
b) Canavarca hisle veya eziyet çektirerek,
c) Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle,
d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş, boşandığı eş veya kardeşe karşı,
e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
f) (Değişik:12/5/2022-7406/2 md.) Kadına karşı,
g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla,
i) (Ek:29/6/2005 – 5377/9 md.)Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle,
j) Kan gütme saikiyle,
k) Töre saikiyle,
İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi
Madde 83- (1) Kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi dolayısıyla meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabilmesi için, bu neticenin oluşumuna sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir.
(2) İhmali ve icrai davranışın eşdeğer kabul edilebilmesi için, kişinin;
a) Belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanuni düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması,
b) Önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması,
gerekir.
(3) Belli bir yükümlülüğün ihmali ile ölüme neden olan kişi hakkında, temel ceza olarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar, diğer hallerde ise on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, cezada indirim de yapılmayabilir.” şeklindedir.
Suçun Maddi Ve Manevi Unsurları Nelerdir?
a) Maddî Unsur
Kasten öldürme suçunun maddi unsuru öldürme fiilidir. Kasten öldürme suçunun maddi unsurunu oluşturan hareket, hayatta bulunan bir insanın hayatına son verilmesine yönelik her türlü icrai veya ihmali bir harekettir. TCK’nın 81. maddesinde düzenlenmiş bulunan kasten öldürme suçu, icrai hareketle işlenen kasten öldürme suçuna ilişkindir. İhmali davranışla öldürme suçu TCK m. 83 hükmünde ayrıca düzenlenmiştir.
Kasten öldürme suçunun işlenmesi için gereken icrai hareket, her türlü olabilir. Bu durum, kasten öldürme suçunun serbest hareketli suçlardan olmasının bir sonucudur. Bunun sonucu olarak, bıçaklama yoluyla bir insan öldürülebileceği gibi, zehirlemek, tabanca ile ateş etmek, boğmak, uçurumdan aşağı iteklemek, yangın çıkarmak suretiyle de öldürme eylemi gerçekleştirilebilir. Fakat kanun koyucu, belirli tip hareketlerle gerçekleştirilen öldürme suçlarını daha fazla cezayla yaptırıma bağlama yolunu seçerek, bunları nitelikli hal olarak nitelendirmiş ve 82. maddesinde ayrıca düzenlemiştir. Örneğin, yangın çıkarmak suretiyle veya bombalama suretiyle işlenen öldürme eylemi, suçun nitelikli halini oluşturur ve daha ağır cezai yaptırımı gerektirir (m.82/1-c).
Kasten öldürme eylemi neticesinde ölüm sonucu doğmalıdır. Ölüm neticesi meydana gelmemişse, suç tamamlanmamış olacaktır. Bu durumda, somut olayın özelliğine göre ya öldürmeye teşebbüs hükümleri, ya da kasten yaralama suçu oluşacaktır.
Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi halinde ise; kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi dolayısıyla meydana gelen ölüm söz konusudur ve bundan sorumlu tutulabilmesi için bu neticenin oluşumuna sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir.
İhmali ve icrai davranışın eşdeğer kabul edilebilmesi için, kişinin;
a) Belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanuni düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması,
b) Önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması gerekir. Aksi halde ihmali davranış nedeniyle öldürme suçu oluşmaz.
b) Manevî Unsur
Kasten öldürme suçunun manevi unsuru kasttır. Kast, suç tipinin gerçekleştirilmesinin bilinmesi ve istenmesidir. TCK’nin 21 maddesinin 1. fıkrasına göre doğrudan kast ‘suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.’ Suçun oluşumu için kastın varlığı yeterli olup, saik aranmaz. Kasten öldürme suçunda suçun manevî unsuru çok önemlidir. Failin kastı öldürme olmayıp yaralama ise ve ölüm neticesi meydana gelmemişse yaralama suçundan cezalandırılır. Buna karşın failin kastı öldürmeye yönelik olup mağdur ölmemişse, öldürmeye teşebbüs suçu oluşur. Failin kastının belirlenmesine dair kriterler birçok Yargıtay kararında ifade edilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 08.07.2008 tarihli ve 2008/1-88 E., 2008/184 K. sayılı kararına göre ise, öldürme kastının varlığı için;
1-) Fail ile mağdur arasında olay öncesine dayalı, öldürmeyi gerektirir bir husumetin bulunup bulunmadığı,
2-)Olayda kullanılan vasıtanın öldürmeye elverişli olup olmadığı,
3-) Mağdurdaki darbe sayısı ve şiddeti,
4-)Darbelerin vurulduğu bölgenin hayati önem taşıyıp taşımadığı,
5-) Failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir sebepten dolayı mı son verdiği,
6-) Olay sonrası mağdura yönelik davranışları
Hususları dikkate alınmalıdır.
Failin kastının belirlenmesinde başvurulan ölçütlerden hepsinin, öldürme kastını ortaya koyacak şekilde aynı olayda gerçekleşme zorunluluğu yoktur. Ölçütlerden sadece birisinin gerçekleştiği durumda, failin kastının insan öldürmeye yönelik olduğu; buna karşılık ölçütlerden çoğunun gerçekleştiği durumlarda failin kastının yaralamaya yönelik olduğu söylenebilir. Örneğin, mağdura karşı bıçakla birden fazla darbede bulunulması ve tarafların arasında daha önceden bir husumetin bulunması halinde şayet darbe, mağdurun hayati bölgesine vurulmamışsa veya mağdurun hayati bölgesine karşı hareket etmesine rağmen, öldürmeye elverişli bir aletle saldırı söz konusu değilse öldürme kastından değil, yaralama kastından bahsedilebilecektir. Bu açıdan esas olan, somut olayın özelliğidir. Hakim, yukarıda sayılan şartlar çerçevesinde karar tesis ederken ‘şüpheden sanık yararlanır’ ilkesini de gözetmeli ve sanıkların öldürme kastı ile hareket ettiği hususunda tereddüt yaşadığı halde kasten yaralama hükümlerini uygulamalıdır.
Failin kastının belirlenmesinde kullanılan ve yukarıda sayılan ölçütler alternatif ölçütler olmadığı gibi hepsinin aynı olayda gerçekleşmesi biçiminde zorunlu unsurlar da değildir. Bazen öyle olaylar olabilir ki yukarıdaki ölçütlerden birisi bir olayda gerçekleştiğinde failin kastı öldürmeye yönelik kabul edilebilecekken, bu ölçütlerden çoğunun gerçekleştiği bazı durumlarda failin kastının yaralamaya yönelik olduğu olayın özelliğine göre söylenebilir.
Nitekim bir kararda öncesine dayalı husumet bulunan mağdur ile sanığın karşılaştıkları iş yerinde tartışmayı müteakip silahı ateşleyerek mağdurun batında sol kasıktan giren ve ince bağırsak yaralanmasına neden olup sağ femur üst yanından çıkan mermi ile mağdurun hayati tehlike geçirdiği anlaşılmış olup taraflar arasındaki eskiden süregelen anlaşmazlık bulunması sanığın dükkan içerisinde yakın mesafeden önce havaya bir kaç el ateş ettikten sonra mağdura ateş etmiş olması karşısında eylemin öldürmeye teşebbüs olarak kabulü yerine mermi isabet yerinin hayati önem taşımadığından bahisle yaralama olarak vasıflandırılması isabetsiz bulunmuştur. (YCGK 17.10.2006 tarih 1- 158-212 sayılı karar)
Suçun olası kastla da işlenmesi mümkündür. TCK m. 21/2 hükmüne göre kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Buna göre, ‘kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır.’ Failin kastının belirlenmesi iç dünyasıyla ilgili olduğundan, tespiti son derece zordur. Bu nedenle eyleme bağlı olarak kastının açığa çıkartılması ispat hukuku açısından çok önemlidir. Somut olayda, mahkemece kastın ölüm neticesine yönelik olup olmadığı tespit edilecektir. Kasten öldürme suçunda ve nitelikli hallerinde söz konusu olan kast, doğrudan kast olabileceği gibi olası kast da olabilir.
Failin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, sonucu kabullenerek eylemi gerçekleştirirse olası kast vardır. Fail öldürme kastı ve düşüncesi ile hareket ederek, bilerek ve isteyerek doğrudan doğruya hedef aldığı kimseyi öldürürse doğrudan kastla öldürmeden, öldürme kastı ile hareket etmekte ve öldürmeye istediği kimselerin yanında başkalarının da ölebileceğini öngörmekte, ancak bu sonucunda doğmasını kabullenmekte ve bu sonucun doğmayacağını … etmekle yetinmekte ise, bu sonucun gerçekleşmesini göze almış sayılacağından olası kastla öldürmeden sorumlu olacaktır. Kastın niteliğinin tespiti açısından önemli olan, ölüm neticesinin bilinmiş ve istenmiş yada öngörülen neticenin açıkça istenmese de, kabullenilmiş, göze alınmış buna razı olunmuş olmasıdır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Daire kararlarına göre muhakkak görülen neticenin failce bilinmesi ve istenmesi durumunda doğrudan kast, öngörülen olası neticenin meydana gelmesinde kayıtsız kalınması durumunda olası kastın mevcut olduğu belirtilmiştir. Eyleme bağlı olarak ortaya çıkacak netice objektif olarak “mutlak” veya “muhakkak” ise, artık failin kişisel anlamda sonucu olası kabul etmesinin bir önemi yoktur. Failin eylemi doğrudan kasıt altında gerçekleştirdiğinin kabulü gerekir. Somut olayda kastın olup olmadığı ve niteliğinin tespiti mahkemece tespit edilecektir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.04.2015 tarihli 2014/1-256 E. 2015/100 K. ve 18.10.2018 tarihli 2017/1-908 E. 2018/445 K. sayılı kararlarında; Olası kast netice ile belirli hale gelir ve fail ancak meydana gelen neticeden sorumlu tutulabilir. “Dolus indeterminatus determinatur ab eventu” kuralı gereğince, sanığın eylemi sonucu hangi netice gerçekleşmiş ise failin bundan sorumlu olacağı yönündedir. Yani olası kast halinde netice kastı belirler kuralı geçerlidir. Gerçekleşme ihtimali bulunan neticelere teşebbüs kabul edilemez. Olası kastla hareket edilmesi sonucunda yaralama gerçekleşmişse, yaralama ne kadar ağır olursa olsun fail olası kastla yaralamadan sorumlu olacak, eylem olası kastla öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirilmeyecektir. Bu kabulün diğer bir yönü de olası kastla hareket eden birden fazla failin benzer eylemlerinde neticeden sorumlu tutulabilmeleri için neticenin hangisinin eylemi ile meydana geldiğinin mutlak suretle tespit edilmesi gerekliliğidir. “Olası kastı netice belirler kuralı” gereğince öğreti ve uygulamada da hâkim görüş; Sanığın eylemi sonucu hangi netice gerçekleşmiş ise failin ondan sorumlu olacağı yönündedir. Somut olayda, hangi sanığın hangi mağduru yaraladığı açıklığa kavuşmuştur.
Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında da olası kast sorumluluğunun failin hareketine bağlı gerçekleşen netice ile doğduğu kabul edilmektedir. Bu nedenle karmaşık olaylarda mağdurun yaralanmasına neden olan kurşunun kimin silahından çıktığının tespit edilemediği durumlarda illiyet bağı da tam olarak tespit edilememiş olduğundan birden fazla sanığa olası kast ile yaralama suçundan mahkûmiyet kararı verilemeyecektir. Olası kasıtla yaralama eyleminde, oluşan neticeye göre karar verilmesi gerektiği, bu nevi suçlara yardım ve iştirakin yasal zeminde mümkün bulunmadığı, Yargıtay Birinci Ceza Dairesinin ve Yargıtay 3. Ceza Dairesinin içtihatlarında da birçok kez vurgulanmıştır (Yargıtay Birinci Ceza Dairesinin 02.07.2013 tarih ve 2135-4740, 29.12.2014 tarih ve 4898-6720, 21.01.2015 tarih ve 4412-100, 24.02.2015 tarih ve 4619-911, 20.05.2015 tarih ve 1120-3225 sayılı, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 15.12.2016 tarih ve 17072-20627 sayılı ilamları).
Öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kast, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen neticenin meydana gelmesinin engellenemediği ahvalde bilinçli taksir söz konusu olacaktır. Diğer bir deyişle, failin neticeyi istememekle beraber neticenin meydana gelmesinin muhtemel olduğunu bilmesine rağmen duruma kayıtsız kalarak hareketini sürdürmek suretiyle muhtemel neticeyi kabullenmesi durumunda olası kast, failin neticeyi öngörmesine rağmen becerisine, şansına, tecrübesine ya da başka bir etkene güvenip neticenin meydana gelmeyeceğine inanarak gerektiğinde muhtemel neticenin gerçekleşmemesi için gerekli önlemleri de almak suretiyle hareketini sürdürmesi hâlinde ise bilinçli taksir söz konusu olacaktır. (YCGK, 10/02/2022 T., 2018/187 E., 2022/79 K.)
Olası kast ile doğrudan kast arasındaki farkı ortaya koyan en belirgin unsur, doğrudan kasttaki bilme unsurudur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini biliyorsa doğrudan kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bir kısım neticeleri de doğurması muhakkak ise, failin bu sonuçlar açısından da doğrudan kastla hareket ettiği kabul edilmelidir. (YCGK, 10/02/2022 T., 2018/187 E., 2022/79 K.)
Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin yerleşik uygulamalarında tabanca veya bıçak ile diz üstü bölgeye bir kez ateş edilmesi halinde, taraflar arasında öldürmeyi gerektirir olay öncesinde bir husumet olmaması, tekrar ateş etme imkanı olduğu halde bir daha ateş etmemesi, öldürme iradesini gösterir başkaca bir hareket veya söz bulunmaması halinde ölüm neticesi oluşursa bu suçun TCK 87/4. md de düzenlenen neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama sonucu ölümün meydana gelmesi olarak kabul edilmektedir.
Suçun Faili Ve Mağduru Kimlerdir?
Bu suçun faili ve mağduru herkes olabilir. Fail veya mağdur olmak için ek bir nitelik aranmamıştır. Ancak kanun koyucu bazı durumlarda mağdurdan kaynaklı nitelikli halleri TCK m. 82 hükmünde düzenlemiştir. Örneğin öldürme suçunun çocuğa, eşe, kardeşe, boşandığı eşe vs. işlenmesi gibi bazı durumları nitelikli hâl saymıştır.
Suçun Takibi Şikayete Bağlı Mıdır?
Suçun takibi şikayete bağlı değildir. Bu suç resen soruşturulur ve kovuşturulur.
Suçu Kovuşturmayla Görevli Mahkeme Neresidir?
Suçu kovuşturmaya görevli mahkeme ağır ceza mahkemeleridir.
Kasten Öldürme Suçunun Nitelikli Halleri Nelerdir?
TCK’nın 82. maddesinde kasten öldürme suçunun nitelikli halleri düzenlenmiştir. Bunlar kasten öldürme suçunun;
a) Tasarlayarak Kasten Öldürme:
b) Canavarca hisle veya eziyet çektirerek,
c) Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle,
d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş, boşandığı eş veya kardeşe karşı,[30]
e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
f) (Değişik:12/5/2022-7406/2 md.) Kadına karşı,
g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla,[31]
i) (Ek:29/6/2005 – 5377/9 md.)Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle,
j) Kan gütme saikiyle,
k) Töre saikiyle işlenmesidir.
Suçun Yaptırımı Nedir?
TCK m. 81’de düzenlenen suçun basit halinin yaptırımı müebbet hapis cezasıdır. TCK m. 82’de düzenlenen nitelikli hallerin cezası ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır. TCK m. 82’de düzenlenen kasten öldürmenin ihmali davranışla gerçekleştirilmesi halinde ise temel ceza olarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar, diğer hallerde ise on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, cezada indirim de yapılmayabilir.
Takdiri indirim uygulandığında cezanın miktarını belirlemek gerekir. TCK m. 62 hükmüne göre fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir. Görüldüğü üzere, öldürme suçunun temel şeklinden sadece takdiri indirim uygulandığında 25 yıl hapis cezası verilecektir.
Zamanaşımı Süresine Tabi Midir?
Kasten öldürme suçunun zamanaşımı süresi müebbet hapis cezası gerektiren hallerde suç tarihinden itibaren 25 yıl; ağırlaştırılmış müebbet gerektiren hallerde ise 30 yıldır.
Kasten Öldürme Suçunda İnfaza Dair Özellikler Nelerdir?
Örnek üzerinden gidilecek olursa kasten öldürme suçunun temel şeklinden takdiri indirim uygulandığında verilen 25 yıl hapis cezasının yatarı şu şekildedir:
Sanığa verilen ceza 25 yıl 0 ay 0 gün hapis cezasıdır.
Sanığa verilen cezadan koşullu salıverilme süresi (şartla tahliye) çıkarıldığında YATARI: 10 YIL 0 AY 0 GÜN HAPİS cezasıdır.
Sonuç ceza 1 yıldan fazla olduğundan 5275 Sayılı Kanunun 105/A maddesi gereğince Sanık denetimli serbestlikten doğrudan yararlanamaz.
Sanık 9 YIL 0 AY 0 GÜN HAPİS cezasını ceza infaz kurumunda çektikten sonra denetimli serbestlikten yararlandırılarak serbest bırakılır.
Sanığa verilen ceza 10 yıldan fazla olduğundan Açık Ceza İnfaz Kurumuna Ayrılma Yönetmeliğinin 6. maddesindeki ‘cezasının onda birini kapalı kurumlarda infaz edip, iyi hâlli olma ve koşullu salıverilme tarihine 7 yıldan az süre kalması’ şartı gereğince; 5 YIL 6 AY 2 GÜN HAPİS cezasını kapalı ceza infaz kurumunda çektikten sonra açık ceza infaz kurumuna geçer.
Kasten Öldürme Suçunda Haksız Tahrik Hükümleri Ne Şekilde Uygulanır?
TCK m. 29 hükmüne göre haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir. Görüldüğü üzere kasten öldürme suçunun basit hâlinde haksız tahrik hükümleri uygulanacaksa, 12 yıldan 18 yıla kadar; nitelikli hâlinde ise 18 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası verilecektir.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
4. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.
5. 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer alan “ağır – hafif tahrik” ayırımına son verilerek tahriki oluşturan eylemin, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilmesiyle sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurularak maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda failin cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
6. Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından failin eylemini, kendisine yöneltilen haksız bir fiilin neden olduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlemediğinin tespiti gereklidir. Mağdurdan gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
7. Evrensel bir ceza hukuku temel ilkesi olan “kuşkudan sanık yararlanır” prensibi uyarınca bir olayda ilk haksız hareketin sanıktan mı yoksa mağdurdan mı kaynaklandığının her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması hâlinde oluşan kuşku sanık lehine yorumlanarak sanığın 5237 sayılı Kanun’un 29 uncu maddesinin birinci fıkrasındaki haksız tahrik hükmünden yararlandırılması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı açık ise de bu kabulün dosya kapsamından anlaşılan olayın gerçekleşme biçimine, somut olayın özelliklerine ve hayatın olağan akışına uygun düşmesi zorunluluğu karşısında her olayın kendine özgü koşulları değerlendirilerek bir sonuca varılmalıdır. (Y1.CD, 16/05/2022 T., 2022/1921 E., 2022/3614 K.)
Kasten Öldürme Suçunda Meşru Müdafaa Hükümlerinin Uygulanma Koşulları Nelerdir?
TCK m. 25 hükmüne göre gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında “Bir kimsenin ağır ve haksız bir tecavüzü kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak amacı ile gösterdiği zorunlu tepki” olarak tanımlanan meşru savunma; bir kimsenin, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakkı hedef alan, gerçekleşen ya da gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, saldırı ile eş zamanlı olarak hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde, kendisinden veya başkasından uzaklaştırmak mecburiyetiyle saldırıda bulunan kişiye karşı işlediği ve hukuk düzenince meşru kabul edilen fiillerdir.
Gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda vurgulandığı üzere;
TCK’nın 25. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan meşru savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmakta ve bu nedenle eylemi suç olmaktan çıkarmaktadır. Bir olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırıya ve savunmaya ilişkin şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
1- Saldırıya ilişkin şartlar:
a) Bir saldırı bulunmalıdır.
b) Bu saldırı haksız olmalıdır.
c) Saldırı meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın, kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması arasında fark yoktur.
d) Saldırı ile savunma eş zamanlı bulunmalıdır.
2- Savunmaya ilişkin şartlar:
a) Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya başkasına ait bir hakkı koruyabilmesi için savunmadan başka imkânının bulunmamasıdır.
b) Savunma saldırana karşı olmalıdır.
c) Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır.
Savunmanın, meşru savunma şartlarının bulunduğu sırada başladığı, ancak orantılılık ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle meşru savunmanın gerçekleştiğinin kabul edilmediği durumlarda, “Sınırın aşılması” söz konusu olabilmektedir.
TCK’nın 27. maddesinin birinci fıkrasında, fail bir hukuka uygunluk nedeninin sınırını aşmakta ise de bunu bilerek ve isteyerek yani kasten yapmamaktadır. Ancak, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılabiliyorsa, fail sınırı kast olmaksızın aşmış olması dolayısıyla taksirinden sorumlu tutulmaktadır.
TCK’nın 27. maddesinin ikinci fıkrasında, hukuka uygunluk nedenlerinden sadece meşru savunma için sınırın aşılmasına ilişkin özel bir düzenleme öngörülmüştür. Buna göre bu hükmün uygulanabilmesi için;
1- Meşru savunma ile korunabilecek bir hakkın bulunması,
2- Saldırıya ilişkin şartların var olması,
3- Savunmaya ilişkin şartlardan “ölçülülük ya da orantılılık” şartının, savunma lehine ihlal edilmesi suretiyle sınırın aşılması,
4- Sınırın aşılmasının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların birlikte gerçekleşmesi hâlinde, meşru savunmada sınırı aşan faile CMK’nın 223/3-c maddesi uyarınca ceza verilmeyecektir. Bu durumda, kişinin, maruz kaldığı saldırı karşısında içine düştüğü heyecan, korku veya telaş dolayısıyla davranışlarını yönlendirme yeteneğinin ortadan kalkması söz konusu olacağından, meşru savunmada sınırın aşılmasından dolayı kusurlu sayılmayacağı kabul edilir. Dolayısıyla, belirleyici olan maruz kalınan saldırının kişiyi içine düşürdüğü psikolojik durumdur. Zira kişi sırf maruz kaldığı saldırının etkisiyle, “Heyecan, korku veya telaşa” kapılarak meşru savunmada sınırlarını aştığında bu maddeden yararlanabilecek, buna karşılık saldırının etkisinin yanında, saldırıdan kaynaklanmış olsa bile, öfke gibi nedenlerle sınır aşıldığında ise aynı korumadan faydalanılması söz konusu olmayacaktır. Başka bir deyişle, failin amacı, saldırının defedilmesinden çok, kin duygusunu tatmine yönelik ise meşru savunmada sınırın aşılması değil, ancak haksız tahrik söz konusu olabilecektir.
Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama (TCK m. 87/4) ile Kasten Öldürme Fiilleri Ne Şekilde Ayrılır?
Uygulamada zaman zaman failin kastı öldürmeye yönelik olmadığı hâlde, yapılan eylem sonucunda mağdur ölmüş olabilir. Örneğin ani çıkan kavgada maktulün bacağını bir bıçak darbesi ile yaralayan kişi, bıçağın atardamara denk gelmesi nedeniyle kişi öldüğünde TCK m. 87/4 hükümleri uygulanabilecektir. Zira arada husumet yoktur, öldürme kastı yoktur, eylem tek eylemdir, devamı getirilmemiştir, ancak netice sebebiyle ağırlaşarak ölümle sonuçlanmıştır.
Bu konu Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun çeşitli kararlarında tartışılmış ve koşulları açıklanmıştır. Söz konusu kararlarda TCK m. 87’nin koşulları şu şekilde açıklanmıştır:
5237 sayılı TCK’nın 23. maddesinde düzenlenmiş bulunan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suça ilişkin genel kuralın, özel hükümler arasında kendisine yer bulduğu maddelerin başında gelen TCK’nın 87. maddenin 4. fıkrasına göre, gerçekleştirilen kasten yaralama eylemi TCK’nın 86. maddesinin 1. fıkrası veya 1. fıkrası ile birlikte 3. fıkrası kapsamında bulunur ve bunun sonucunda da ölüm meydana gelirse, en azından taksirle hareket etmiş olmak şartıyla faile belirtilen cezaların verileceği öngörülmektedir.
Kasten yaralama sonucu mağdurun ölmesine ilişkin TCK’nın 87. maddesinin 4. fıkrasının uygulanması için;
a- Failin yaralama kastı ile hareket etmesi,
b- Mağdurun TCK’nın 86. maddesinin birinci fıkrası kapsamında yaralanmış olması veya 86. maddenin birinci fıkrası kapsamındaki yaralama fiilinin üçüncü fıkra da ihlal edilmek suretiyle gerçekleştirilmesi,
c- Failin eylemi ile arasında illiyet bağı bulunacak şekilde mağdurun ölmesi,
d- Failin meydana gelen ölüm sonucuna ilişkin en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması,
Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.
Buna göre, fail mağduru yaralamak amacıyla hareket etmeli, mağdurun yaralanacağını bilmeli ve bu sonucu istemelidir. Bununla birlikte fail mağdurun yaralanmasını değil de, ölmesini istemiş ve ölüm meydana gelmiş ise bu durumda kasten öldürmeden sorumlu tutulacaktır.
Madde metnine göre faile verilecek ceza belirlenirken kasten yaralama suçunun düzenlendiği TCK’nın 86. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarına yollama yapılmıştır. O hâlde, mağdurun basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek dereceden daha ağır şekilde yaralanması gerekmektedir. Anılan maddenin 2. fıkrasında karşılığını bulan basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde meydana gelen yaralamalarda 87. maddenin 4. fıkrası uygulanamayacaktır.
Üçüncü şart olarak mağdurun ölmesi ve failin eylemi ile mağdurun ölümü arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekir.
Son olarak, failin meydana gelen bu ölüm sonucundan, en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması gerekir.
Diğer yandan, 5237 sayılı TCK’nın “Kasten öldürme” başlığı altında 81. maddesinde düzenlenen suçun manevi unsuru öldürme kastı iken, 87. maddesinin 4. fıkrasına düzenlenen yaralama sonucunda ölüme neden olma suçunun manevi unsuru yaralama kastıdır. O hâlde, kasten öldürme suçu ile kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçu arasındaki ayırıcı kriterlerden en önemlisi manevi unsur farklılığı olacaktır. Suçun vasıflandırılması için failin kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğu büyük önem taşımaktadır. (Yargıtay CGK, 28/06/2022 T., 2022/94 E., 2022/486 K.)
İhmal Suretiyle Kasten Öldürme Nedir, Nerede Düzenlenmiştir?
TCK’nın “Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi” başlıklı 83. maddesinde;
“(1) Kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi dolasıyla meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabilmesi için, bu neticenin oluşumuna sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir.
(2) İhmali ve icrai davranışta eşdeğer kabul edilebilmesi için, kişinin;
a) Belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanuni düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğün bulunması,
b) Önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturması,
gerekir.
(3) Belli bir yükümlülüğün ihmali ile ölüme neden olan kişi hakkında, temel ceza olarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar, diğer hâllerde ise on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, cezada indirim de yapılmayabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Gerekçesinde; “Madde metninde kasten öldürme suçunun ihlâli davranışla işlenmesi düzenlenmiştir.
İhmal, kişiye belli bir icraî davranışta bulunma yükümlülüğünün yüklendiği hâllerde, bu yükümlülüğe uygun davranılmamasıdır. Belli bir icraî davranışta bulunma yükümlülüğüne aykırı olarak bu davranışın gerçekleştirilmemesi sonucunda, bir insan ölmüş olabilir. Örneğin, bir … kuruluşunda görev yapan tabip, durumu acil olan hastaya müdahale etmez ve sonuçta hasta ölür.
İhmali davranışla sebebiyet verilen ölüm neticesinden dolayı sorumlu tutulabilmek için, neticeyi önlemek hususunda soyut bir ahlakî yükümlülüğün varlığı yeterli değildir; bu hususta hukukî bir yükümlülüğün varlığı gereklidir.
Neticeyi önleme yükümlülüğü, bazı durumlarda koruma ve gözetim yükümlülüğüne dayanmaktadır. Bu yükümlülüğün kaynağı önce kanundur. Kişilere belli durumlarda belli bir yönde icraî davranışta bulunma konusunda kanunla yükümlülük yüklenmektedir. Örneğin velayet ilişkisinin gereği olarak ana ve babanın çocukları üzerinde koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunmaktadır. (22.11.2001 tarih ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, madde 335 vd.). Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi, başlı başına bir haksızlık ifade etmektedir.
Koruma ve gözetim yükümlülüğünün iradî biçimde üstlenilmesi, neticeyi önleme yükümlülüğünün ikinci bir kaynağını oluşturmaktadır. Bir başka ifadeyle, koruma ve gözetim yükümlülüğü, bir sözleşme ilişkisinden kaynaklanabilir.
Bu konudaki üçüncü grubu, öngelen tehlikeli fiilden kaynaklanan neticeyi önleme yükümlülüğü oluşturmaktadır. Örneğin, taksirle bir trafik kazasına neden olan kişi, kaza sonucunda yaralanan kişilerin bir an önce tedavi edilmelerini sağlama konusunda bir yükümlülük altına girmektedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi sonucunda yaralı kişinin ölmesi hâlinde, bu neticeden dolayı kazaya sebebiyet veren kişiyi de sorumlu tutmak gerekir.
Kasten öldürme suçu gibi, kanunî tanımında belli bir fiilin icrasının yanı sıra bir neticeye de unsur olarak yer verilmiş olan suçlarda, söz konusu netice , ihmali bir davranışla da gerçekleştirilebilir. Bu itibarla, bir sağlık kuruluşunda görev yapan tabibin, durumu acil olan bir hastaya müdahale etmemesi sonucunda hastanın ölmesi hâlinde; ihmalî davranışla öldürme suçunun işlendiğini kabul etmek gerekir. Ancak, ihmalî davranışla öldürme suçu, kasten işlenebileceği gibi taksirle de işlenebilir. Belli bir yönde icraî davranışta bulunma yükümlülüğü altında bulunan kişi, bu yükümlülüğün gereği olan icraî davranışta bulunmaması sonucunda bir insanın ölebileceğini öngörmüş ise, olası kastla işlenmiş olan öldürme suçunun oluşturduğunu kabul etmek gerekir. Buna karşılık, belli bir yönde icraî davranışta bulunan yükümlülüğü altında bulunan kişi, bu yükümlülüğe aykırı davrandığının bilincinde olduğu hâlde, bunun sonucunda bir insanın ölebileceğini objektif özen yükümlülüğüne aykırı olarak öngörmemiş ise; taksirle işlenmiş öldürme suçundan dolayı sorumlu tutulmak gerekir.
Maddenin ikinci fıkrasında, kasten öldürme suçunun ihmali davranışla işlenmesi hâlinde, suçun icraî davranışla işlenmesine nazaran temel cezada indirim yapılmasına ilişkin olarak mahkemeye takdir yetkisi tanınmıştır.” şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.
Tasarlayarak (Tammüden) Öldürmenin Gerçekleşme Şartları Nelerdir?
“1) Kasten öldürme suçunun;
a) Tasarlayarak,
…
h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla,
…
İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Gerek madde metninde, gerekse gerekçesinde “tasarlama” kavramının tanımına yer verilmemiş, bu konunun açıklığa kavuşturulması, öğreti ve yargısal kararlara bırakılmıştır. Öğretide tasarlamayı açıklama bakımından “soğukkanlılık” ve “planlama teorisi” olarak iki görüş ileri sürülmüştür. Soğukkanlılık teorisine göre, tasarlayarak öldüren şahısta bir soğukkanlılık gözlenmektedir. Bu kişinin başkasını öldürürken hiç heyecan duymamış olması, ondaki ruhsal kötülüğü göstermektedir. Ayrıca fail, öldürme kararını önceden almış olmasına, araya zaman girmiş olmasına karşın, soğukkanlılığını korumuş ve bu karardan vazgeçmemiştir. Planlama teorisine göre ise, tasarlama ile işlenen öldürme suçlarında, suç, önceden kararlaştırılmış, hazırlanmış ve planlanmıştır. Bu hazırlık, pusu kurmak, mağduru ya da maktulü bulmak, hile ile öldüreceği yere getirmek şeklinde olabilecektir. Burada fail, önceden aldığı suç işleme kararını gerçekleştirmek için suçta kullanacağı araçları seçip, temin etmekte ve bu suçu nasıl işleyeceği konusunda plan yapmaktadır.
765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde, Ceza Genel Kurulunun 09.07.2002 tarihli ve 138-301 sayılı ile 03.12.2002 tarihli ve 247-414 sayılı kararlarıyla; “Failin bir kimseye karşı bir suçu işlemeye sebatla ve koşulsuz olarak karar vermesi, suçu işlemeden önce soğukkanlı bir şekilde düşündükten sonra ulaştığı ruhsal sükûnete rağmen kararından vazgeçmeyip ısrarla ve bu akış içerisinde fiilini icraya başlaması hâlinde tasarlamadan söz edilebilir. Tasarlama hâlinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte, ancak tasarladığı suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi fakat bir başka nedenle ve ani bir kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının ne zaman alındığı ve eylemin ne zaman işlendiği mevcut kanıtlarla saptanmalı, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı araştırılmalıdır” sonucuna ulaşılmıştır.
Yerleşik yargısal kararlarda kabul edildiği ve tereddütsüz bir şekilde uygulandığı üzere, tasarlamadan söz edilebilmesi için; “Failin, bir kimsenin vücut bütünlüğü veya yaşam hakkına karşı eylemde bulunmaya sebatla ve koşulsuz olarak karar vermiş olması, düşünüp planladığı suçu işlemeden önce makul bir süre geçmesine ve ulaştığı ruhi sükûnete rağmen bu kararından vazgeçmeyip sebat ve ısrarla fiilini icraya başlaması ve gerçekleştirmeyi planladığı fiili, belirlenmiş kurgu dâhilinde icra etmesi” gerekmektedir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 16.04.2013 tarihli ve 3-144 sayılı, 26.06.2012 tarihli ve 67-258 sayılı, 12.06.2012 tarihli ve 560-227 sayılı, 25.01.2011 tarihli ve 122-7 sayılı, 16.02.2010 tarihli ve 251-25 sayılı, 02.02.2010 tarihli ve 239-14 sayılı, 15.12.2009 tarihli ve 200-290 sayılı, 03.10.2006 tarihli ve 30-210 sayılı, 13.11.2001 tarihli ve 239-247 sayılı ile 28.04.1998 tarihli ve 117-155 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Tasarlama hâlinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında sükûnetle düşünebilmeye yetecek kadar bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte ve suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi ve fakat bir başka nedenle ve bir başka ani kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının hangi düzeydeki eylem için ve ne zaman alındığı ile eylemin şarta bağlı olmayan bu kararlılıktan ne kadar zaman geçtikten sonra işlendiği mevcut delillerle belirlenmeli, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı değerlendirme konusu yapılmalıdır. (YCGK, 07/04/2022 T., 2018/549 E., 2022/250 K.)
Töre Saikiyle Öldürmenin Koşulları Nelerdir?
Töre saikiyle öldürme konusunda Yargıtay CGK kararlarında detaylı açıklamalara yer verilmiştir. Buna göre;
“Töre saikiyle öldürme, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 82. maddesinin 1. fıkrasının (k) bendinde kasten öldürme suçunun nitelikli hali olarak düzenlenmiştir. 765 sayılı TCK’nda yer almayan ve 5237 sayılı Kanun ile somut bir norm olarak hukukumuza giren töre saikinin tanımı kanunlarımızda yapılmamış, bu kavramdan ne anlaşılması gerektiği, toplumsal yapıdaki dinamizm de göz önüne alınarak uygulama ve öğretiye bırakılmıştır.
Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğünde saik; “sebep, güdü, götüren, sevk eden, faili suç işlemeye sevk eden his ve menfaat”, töre; “bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, gelenek ve göreneklerin, ortak alışkanlıkların, tutulan yolların bütünü, âdet ya da bir toplumdaki ahlaki davranış biçimleri, adap”, namus; “bir toplum içinde ahlak kurallarına ve toplumsal değerlere bağlılık, iffet, doğruluk, dürüstlük”, töre cinayeti ise; “bazı bölgelerde geleneksel anlayışa uymama sebebiyle genellikle genç kız veya kadınların ailesinin kararıyla yine aile bireylerinden birisi tarafından öldürülmesi, namus cinayeti” şeklinde tanımlanmıştır.
Namus kavramının; “toplum içinde ahlak kurallarına ve toplumsal değerlere bağlılık” şeklinde açıklanması karşısında, tanımların benzerliği göz önüne alındığında töre kavramının, namus kavramını da içeren bir üst kavram olduğu anlaşılmaktadır.
Bu tanımlardan, töre ve namusun birbirlerine kısmen benzer ve yakın olmakla birlikte, birbirlerinden ayırt edilmesi gereken farklı kavramlar olduğu görülmektedir.
Töre belli şartlarda namusu da içine alan bir üst kavram ise de, öncelikle namus ve töre cinayetlerinin aynı kapsamda olmadığı belirtilmelidir. Ait olunan toplulukta geçerli olan ve herkes tarafından kabul edilen töre gereğince namus cinayeti işlenmesi mümkün olup, bu halde kasten öldürme fiilinin töre saikiyle işlendiği kabul edilebilir. Bununla birlikte toplumda “namus cinayeti” olarak adlandırılan her kasten öldürme eyleminin töre saikiyle işlenmediği ve bu tür eylemlerin kişilerin kendi namus anlayışının bir sonucu olarak ve töre ile yakından uzaktan ilgisi olmayacak şekilde gerçekleştirildiği de gözden uzak tutulmamalıdır.
Töre saikiyle hareket ederek kasten öldürme suçunu işleyen fail, kendisine yüklenen görev bilinciyle hareket etmekte ve hukuk düzenince uygun görülmeyerek cezalandırılan bu davranışı nedeniyle ait olduğu toplulukta saygınlık ve itibar kazanmakta, hoş görülmekte ve korunmaktadır. Oysa töre saikinden bağımsız olarak kendi namus anlayışının sonucu olarak kasten öldürme fiilini gerçekleştiren fail açısından aynı durum söz konusu olmamaktadır.
Nitekim öğretide de töre saikiyle işlenen namus cinayetlerine ilişkin olarak; “Töresel olmayan ama yaygın rastlanan bazı haller konusunda bir açıklık getirmemiş olmakla birlikte; Kanun, feodal toplumun, feodal toplum kalıntısı toplumların töresel bir davranışı olan namus kurtarmak saikiyle insan öldürmeyi suçu ağırlatan neden sayması övülecek, yerinde bir davranış olmuştur. Töre saikiyle öldürmenin kabul edilebilmesi ve cezanın artırılabilmesi için, bizce, öldürme fiili, namus kurtarmak adına, aile meclisinin kararı olarak, kirlendiği düşünülen kadın veya kızın yahut birlikte kirletenin öldürülmesi biçiminde gerçekleşmiş olmalıdır” (Zeki Hafıoğulları – Muharrem Özen, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler Kişilere Karşı Suçlar, s. 54), “Töre saikiyle öldürme aynı zamanda ‘namus kurtarma’ düşüncesine dayandığı ve kadına yönelik işlendiğinden bu fiiller namus cinayeti olarak adlandırılmaktadır. Kanımızca buradaki töre saikinin namus saikini de içine alacak şekilde anlaşılması gerekir. Böyle olunca sadece bir törenin gereği olarak değil, böyle bir töre olmasa da namusunu kurtarma saikinin varlığı hükmün uygulanması için yeterli olacaktır” (Veli Özer Özbek, Yeni Türk Ceza Kanununun Anlamı, c. 2, s. 243), “Namus cinayetleriyle kastedilen medeni durumlarından bağımsız olarak kadınların aile namusunu ve şerefini kurtarmak adına, geniş anlamda ve çekirdek aileyle sınırlandırılamayacak bir ailenin üyeleri tarafından öldürülmeleridir” (Ece Göztepe, Namus Cinayetlerinin Hukuki Boyutu, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, sayı 59, s. 29, 2005) şeklinde açıklamalar yapılmaktadır.
TCK’nun “Suçta ve cezada kanunilik ilkesi” başlıklı 2. maddesinin üçüncü fıkrasında; “kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz, suç ve ceza içeren hükümler kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz” hükmü getirilmiş, madde gerekçesinde de; “Böylece ceza kanunlarının bireye güvence sağlama işlevinin bir gereği daha yerine getirilmiş olmaktadır. Yeni tarihli ceza kanunlarında da kıyas yasağına ilişkin olarak açık hükümlere yer verilmektedir. Örneğin yeni Fransız Ceza Kanununda bu husus ‘ceza kanunları dar yorumlanır’ biçiminde ifade edilmiştir. Kıyas yasağıyla getirilen güvencenin tam anlamıyla uygulanabilmesini mümkün kılmak amacıyla, kıyasa yol açacak şekilde yapılacak geniş yoruma da başvurulamayacağı açıkça ifade edilmiştir. Ancak bu hükümle ceza hukukunda genişletici yorum tümüyle yasaklanmamakta, sadece bu yorum biçiminin kıyasa yol açacak şekilde uygulanmasının önüne geçilmek istenmektedir” denilmiştir.
5237 sayılı TCK’nun hazırlık çalışmaları sırasında ileri sürülen görüşler, öğretideki düşünceler ile kanuni düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, kanun koyucunun bilinçli olarak “töre saiki” kavramına yer verdiği ve “namus saiki” kavramını kullanmadığı, töre saiki ile işlenen namus cinayetlerinin de bu kapsamda mütalaa edilmesini arzu ettiği, buna karşın toplumda “namus cinayeti” olarak adlandırılan her kasten öldürme fiilini töre saikiyle kasten öldürme içerisinde değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin bir iradesinin bulunmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Kanun koyucunun öngörmediği bir şekilde namus saiki ile töre saiki kavramlarının özdeşleştirilmesi, anılan kanun maddesinin kıyasa yol açacak şekilde geniş yorumlanması anlamına gelir ki, buna 5237 sayılı TCK’nun 2/3. maddesi uyarınca kanuni imkan bulunmamaktadır.” (YCGK, 2013/1-355 E., 2013/456 K.)
Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla öldürmeden ne kastedilmektedir?
TCK’nın 82. maddenin 1. fıkrasının (h) bendinin gerekçesinde ise, “İşlenmiş olan bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmekte olan bir suçun işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla, kişi öldürüldüğünde, amaç suç araç suç ilişkisi söz konusudur. Suçun bu nitelikli hâlinin oluşabilmesi için, belirtilen amaçlarla bir kişinin öldürülmesi yeterlidir; öldürmek suçuyla amaçlananın gerçekleşmesi gerekmez” açıklamalarına yer verilmiştir.
Bu suç tipinde kasten öldürme “araç suç”, işlenmesi kastedilen diğer suç ise “amaç suç” niteliğindedir. Anılan bentte, “amaç suç” açısından belirli bir suç açıkça öngörülmediğinden, bileşik suç sözkonusu değildir. Fail, diğer suçu gizlemek, işlenmesini kolaylaştırmak, yakalanmamak veya diğer suçun delillerini ortadan kaldırmak için birini öldürürse, amaç suç bağımsızlığını korur. Bu halde fail, her bir suçtan ayrı ayrı cezalandırılır.
Bu bendin uygulanabilmesi için, amaç suçun tamamlanması gerekmediği gibi, suçun teşebbüs derecesinde, hatta hazırlık hareketleri aşamasında kalmış olmasının da önemi yoktur. Failin öldürme eylemini, “amaç suçu” gizlemek, suçun işlenmesini kolaylaştırmak, delillerini ortadan kaldırmak veya yakalanmamak için gerçekleştirilmesi yeterlidir. (YCGK, 07/04/2022 T., 2018/549 E., 2022/250 K.)
Canavarca Hisle Öldürmenin Koşulları Nelerdir?
Canavarca hisle öldürme şeklindeki nitelikli hâl birçok Yargıtay CGK kararlarında açıklanmıştır. Buna göre;
“Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesinin birinci fıkrasının “b” bendinde, kasten öldürme fiilinin, “Canavarca hisle veya eziyet çektirerek” gerçekleştirilmesi bu suçun nitelikli hâli olarak düzenlenmiş, faildeki ahlaki kötülüğün yoğunluğu ve insani duygulardan yoksunluk, cezanın artırılmasını gerektirir hâl kabul edilmiştir. Eziyet çektirerek öldürme suçun bir işleniş şekli olduğu hâlde, canavarca hisle öldürme failin subjektif durumuyla ilgili bir husustur.
Madde metninde, “canavarca his” kavramının tanımına yer verilmemiş, madde gerekçesinde ise, kişinin acıma hissi olmaksızın bir başkasını öldürmesi hâlinde canavarca hisle öldürmenin söz konusu olacağı, öldürmenin vahşi bir yöntemle gerçekleştirilmesinin, canavarca hisle öldürmenin arz ettiği özellik olduğu belirtilerek, kişinin yakılarak, uyurken kulağının içine kızgın yağ dökülerek ya da vücudu parçalanarak öldürülmesi, canavarca hisle öldürmeye örnek olarak gösterilmiştir.
765 sayılı TCK’nın mehazını oluşturan 1889 tarihli İtalyan Ceza Kanunu’nun gerekçesinde, canavarca hisle ilgili olarak, insanı ürküten bu yabanıl kötü yürekliliğin, kazanç hırsıyla değil, daha çok kan şehvetiyle suç işleyenlerde olduğu belirtilmiştir. (Sami Selçuk, Karşılaştırmalı Hukuk Açısından Canavarca His Sevkiyle Adam Öldürme, Yargıtay Dergisi, Ekim-1988, s.468.)
Alman Ceza Kanunu’nun 211/2. maddesinde kasten öldürme suçunun nitelikli hâli olarak sayılan “zevk için öldürme” ise, insan yaşamının yok edilmesine yönelik gayritabii memnuniyet, zevk ile öldürme olarak tanımlanmaktadır. (Hakan Hakeri, Kasten Öldürme Suçları, Seçkin Yayınevi, 2007, s.230.)
Öğretide, canavarca hisle öldürme, “Bir insan yaşamının ortadan kaldırılmasından duyulan zevki tatmin etmek için öldürme” (Veli Özer Özbek, Mehmet Nihat Kanbur, Koray Doğan, Pınar Bacaksız, İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 4. Baskı, 2012, s.120.); “Kana susamışlık ve olağan dışı vahşi ve insafsız bir zihniyetin hâkimiyeti altında öldürme” (Hakan Hakeri, Kasten Öldürme Suçları, Seçkin Yayınevi, 2007, s.230.); “Öldürmekten haz duymak, acı vererek öldürmekten zevk alma için öldürme” (Zeki Hafızoğulları, Muharrem Özen, Kişilere Karşı Suçlar, Us-a Yayıncılık, 4. Baskı, 2014, s.48.); “Acıma duygusu olmaksızın öldürme” (Nur Centel, Hamide Zafer, Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Beta Yayınevi, 3. Baskı, 2016, s. 46.); “İnsanın hayvanlığını, vahşiyane hissini ve kan dökme istidadını gösterir şekilde öldürme” (Majno, Ceza Kanunu Şerhi, Ankara-1980, Cilt 3, s.231.); “Acıma, merhamet duygusu olmaksızın, mağduru fiziksel veya ruhsal acı yaşatarak, vahşice bir yöntemle öldürme” (Mahmut Koca, İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 2. Baskı, 2015 s.58.) şeklinde tanımlanmaya çalışılmıştır.
Manzini’ye göre failin kasten öldürme eylemi ile onu bu eyleme iten neden arasındaki ölçüsüzlük-oransızlık, eylemin canavarca işlendiğini ortaya koyan en nesnel ölçüttür. (Manzini’ye atfen Sami Selçuk, agm. s.469.)
Çeşitli yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, sırf öldürmüş olmak için öldürmek, ölenin acı çekmesinden zevk duymak için öldürmek, silahı denemek maksadıyla öldürmek gibi hâller sadist bir duygu ve düşüncenin eyleme egemen olması bakımından “canavarca his ile” öldürmeye örnek oluştururlar. Benzer biçimde belli toplumsal sınıflara ya da farklı inanç veya mezhep gruplarına duyduğu hınç nedeniyle öldürme, canavarca his sevki ile öldürme suçunu oluşturur.
Kanunda “canavarca his”in tanımı yapılmamış ise de, yukarıdaki açıklamalar ışığında;
1- Bu sözcüklerin psikolojik bir olgu olduğu,
2- Bu olgunun her türlü bulgu ve kanıtla sergilenebileceği, bu bağlamda özellikle failin davranışları, fiili işlemeye iten nedenlerle sonuç arasındaki oransızlığın ölçüt oluşturabileceği, ancak hiçbir neden olmamasının her zaman bu içtepinin kanıtı olamayacağı,
3- Yasanın; kullanılan aracı değil, içtepiyi ağırlaştırıcı neden olarak benimsemiş olduğu, kullanılan aracın bu içtepinin kanıtlanmasında yardımcı olabileceği, ancak zorunlu olmadığı,
4- “Canavarca his sevki”nin toplumun ortak bilincinin, duygusunun ve vicdanının hiçbir zaman onaylamayacağı, alçakça bir güdü/içtepi olduğunun gözden uzak tutulmaması gerekeceği, eylemin ağırlığı ile eyleme iten neden arasındaki oransızlık, failin tehlikeliliği ve kötülüğünü sergileyen ölçütlerle ortaya konulması gerekeceği, (Sami Selçuk, agm, s. 481.) gibi ölçütler de göz önünde bulundurularak bir tanımlama yapmadan her bir olayın kendi koşulları içinde değerlendirilmesi gerekir.” (YCGK, 20/12/2018 T., 2017/659 E., 2018/668 K.)
Kan gütme saikiyle öldürmenin koşulları nelerdir?
Yargıtay CGK’nun yerleşik kararlarında kan gütme saikiyle öldürme ile ilgili şu açıklamalara yer verilmiştir:
“765 sayılı TCK’nun 450. maddesine 15.07.1953 günlü Resmi Gazetede yayımlanan 6123 sayılı Kanun ile 10. fıkra olarak eklenen kan gütme saiki ile öldürme ise, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun 82. maddesinin 1. fıkrasının (j) bendinde, kasten öldürme suçunun nitelikli hallerinden biri olarak düzenlenmiştir. 5237 sayılı TCK’nda gerek madde metninde, gerekse gerekçesinde “kan gütme saiki” kavramının tanımına yer verilmemiş, bu konunun açıklığa kavuşturulması, öğreti ve uygulamaya bırakılmıştır.
Öğretide de benimsenen ve halen uygulanma şartları bulunan Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.06.2013 gün ve 1564-281, 04.05.1999 gün ve 91-93, 25.03.1997 gün ve 25-61, 11.06.1996 gün ve 105-130, 14.10.1991 gün ve 230-264, 11.03.1991 gün ve 36-76 ile 18 .02.1991 gün ve 1-41 sayılı kararları ile kasten öldürme suçlarına ilişkin hükümlerin temyiz incelemesini yapan Özel Dairenin yerleşik kararlarında kabul edildiği üzere kan gütme; failin, daha önce öldürülen bir kimsenin intikamını almak için ilk olayın doğurduğu elem ve infial geçtikten sonra, suçlunun mensubu bulunduğu gruptan birisini veya suçluyu öldürmesi halinde sözkonusu olur.
Sözlük anlamı “sevk eden”, “götüren” olarak açıklanan saik; ceza hukuku açısından failin eyleme geçmesine etken olan neden veya nedenlerdir. Kanunun suç unsuru veya nitelikli hal olarak kabul ettiği hallerde saike itibar edilmelidir.
Kasten öldürme suçunun kan gütme saiki ile işlendiğinin kabulü için aşağıdaki şartlarınn gerçekleşmesi gerekir.
a- Olaya neden olan önceki olay, ölümle sonuçlanmış olmalıdır.
b- Fail, önceki suçun failini veya onun mensubu bulunduğu grup ya da aileden birisini, öç alma duygusuyla ve bir görev bilinciyle öldürmelidir.
c- İlk öldürülen ile ikinci suçun faili arasında kan hısımlığı şart olmayıp, suçun münhasıran kan gütme saiki ile işlenmesi yeterlidir.
d- İlk öldürme olayı ile ikinci olay arasında çok kısa olmayan bir süre geçmeli, bu süre içinde fail, ilk öldürme olayından duyduğu her türlü acı, kızgınlık ve öfkeden arınarak geleneklerin etkisiyle bir görevi yerine getirme istek ve bilinciyle hareket etmelidir.
Kasten öldürme suçunun kan gütme saikiyle işlendiğinin kabulü için ilk öldürme olayı ile ikinci olay arasında çok kısa olmayan bir sürenin geçmesi gerektiği kural olarak kabul edilmiş ise de, Ceza Genel Kurulunun 12.11.1973 gün ve 321-688 sayılı kararında, ikinci öldürme fiilinin mağdurunun ilk öldürme fiilinin faili değil de onun bir yakını olması halinde, iki öldürme olayı arasında çok kısa bir zaman geçmiş olsa dahi, kan gütme saikiyle hareket edildiğinin kabulü gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Fail, münhasıran kan gütme saiki ile değil, başka sebepler nedeniyle suçu işlediğinde, bu nitelikli halin uygulanması mümkün değildir. Failin, eylemi gerçekleştirmesinin bir başka sebebe bağlanamadığı, münhasıran kan gütme saiki ve görev bilinci ile kasten öldürme suçunu işlediği hallerde, kan gütme saiki ile öldürme gündeme gelecektir.” (YCGK, 14/01/2014 T., 2013/530 E., 2014/1 K.)
Kasten Öldürme Suçunda Önemli Deliller Nelerdir ve Soruşturmada Nelere Dikkat Edilir?
Kasten öldürme suçu en önemli ve ciddi suçların başında gelir. Bu suçlarda delillerin eksiksiz toplanması önemlidir. Bu nedenle, suç eşyası olan silah, bıçak sopa gibi malzemelerin eksiksiz toplanması, ifadelerin eksiksiz alınması, el, svapları, balistik inceleme, otopsi, tanıkların beyanları, arama ve elkoyma işlemlerinin usulüne uygun yapılması gibi birçok önemli konu vardır. Bunların eksik yapılması hâlinde soruşturma akamete uğrayabilecek, suçla ilgisi olmadığı hâlde kişiler suça iştirakle suçlanmış olabilecektir.
KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNA DAİR YARGITAY UYGULAMASI
Bir suçun işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla kasten öldürme (TCK m. 82/1-h)
Dosya kapsamına ve bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan kabule göre; sanığın katılanda bulunan tespihi zorla almaya çalıştığı, katılanın da bu duruma karşı koyması üzerine sanığın katılanı bıçakla yaraladığı olayda; sanığın eylemini yağma suçunun işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla gerçekleştirdiği, yağma suçunun da teşebbüs aşamasında kaldığı anlaşılmakla, sanık hakkında TCK’nin 82/1-h maddesinin uygulanmasıyla yetinilmesi gerektiği halde, yazılı şekilde TCK’nin 82/1-i maddesi ile de uygulama yapılması bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 25/05/2022 T., 2022/2333 E., 2022/3991 K.)
Haksız tahrik-cezanın tayin ve takdirinde hata yapılması
Maktulden sanığa yönelen ve haksız tahrik teşkil eden söz ve davranışların ulaştığı boyut gözetilerek sanık hakkında haksız tahrik hükümlerini düzenleyen ve 18 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası öngören TCK’nin 29. maddesi uyarınca yapılan uygulama sırasında asgari orana yakın bir oranda indirim yapılarak üst sınıra yakın bir ceza tayini gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde azami oranda indirim yapılarak alt sınırdan cezaya hükmolunması suretiyle eksik ceza tayini bozmayı gerektirmiştir (Y1.CD, 19/11/2018 T., 2018/3433 E., 2018/4768 K.)
Teşebbüs hâlinde meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre ceza tayin edilmelidir.
Mağdur …’nın, yaralanmasına ilişkin… Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 23.12.2009 tarihli raporunda “yaralanma bölgesinin altında duyu ve motor aktivite olmadığı, idrarını sonda vasıtasıyla yapabildiği” hususunun tespit edildiği ve organlardan birinin işlevinin sürekli zayıflaması ya da yitirilmesi hususunda görüş bildirilebilmesi için olay tarihinden 18 ay sonra yapılacak olan nöroloji ve nöroşirürji muayenelerini içerir detaylı raporu ile birlikte kişinin muayene edilmek üzere gönderilmesi gerektiğinin belirtilmesi karşısında; mağdurun yaralanmasının duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına ya da yitirilmesine neden olup olmadığı hususunda rapor aldırılarak sonucuna göre teşebbüs nedeniyle 9 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası öngören TCK’nun 35. maddesi uyarınca meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı birlikte gözetilerek somut olaya uygun bir ceza tayini yerine yazılı şekilde bu hususta rapor aldırılmaksızın alt sınırdan cezaya hükmolunması suretiyle eksik ceza tayini bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 12/03/2018 T., 2017/1565 E., 2018/1059 K.)
Olay yerinde keşif yapılarak maktulün isabet almasının mutlak ve kaçınılmaz olup olmadığı tespit edilmelidir.
Olay günü ve saatine uygun olacak biçimde, olay yerinde taraflar hazır edilerek, uzman bilirkişi marifetiyle denetime olanak verecek biçimde temsili ve tatbiki keşif yapılarak, olay yerinde olup isabet alan araç ve yerler ile atış anında sanıklar ile maktulün ve mağdurun konumlarının tespit edilip, maktulün sanıklara olan mesafesi de ölçülerek sanık …’ın, silahla atışı nedeniyle maktulün isabet almasının mutlak ve kaçınılmaz olup olmadığı hususunda rapor aldırıldıktan sonra sonucuna göre sanıkların, maktule yönelik eyleminin vasfının tayin edilmesi yerine, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 06/10/2021 T., 2021/6325 E., 2021/13098 K.)
Olası kast-kast ve yaralama kastı tartışması
Sanığın mağdur …’ü pencere önünde gördüğü halde, av tüfeği ile ateş ettiği, yakın mesafeden yapılan etkili atışlar sonucunda mağdur …’ün hayati bölgelerinden isabet almasının mutlak ve kaçınılmaz olduğu, nitekim isabet eden av tüfeğine ait saçma taneleriyle mağdurun yaşamsal tehlike geçirecek şekilde yaralandığı, sanığın bu duruma rağmen ateş ederek eyleminin sonucunu bilerek ve isteyerek hareket ettiği, tanık …’nin belirttiği şekilde “hepinizin kökünü kazıyacağım” şeklindeki ifadesiyle bu mağdura karşı da öldürme kasdıyla ateş ettiğinin kabulü gerekeceği anlaşılmakla, kastı bölünmeyerek her iki mağdura da öldürme kastıyla ateş ettiğinin kabulüyle eylemin kardeşe yönelik kasten öldürmeye teşebbüs olarak vasıflandırılması gerektiği halde, suçun nitelendirilmesinde hataya düşülerek olası kasıtla yaralama suçundan hüküm kurulması kanuna aykırıdır. (Y1.CD, 27/02/2019 T., 2018/4382 E., 2019/1176 K.)
Mağdur hiç isabet almazsa teşebbüs nedeniyle alt sınırdan (9 yıl) ceza verilmelidir.
Sanık hakkında mağdur …’a yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan hükümde; teşebbüs nedeniyle 9 yıl ila 15 yıl arasında ceza öngören 5237 sayılı TCK’nin 35. maddesinin uygulanması sırasında, mağdurun isabet almaması ve atış sayısından kaynaklanan tehlikenin ağırlığı dikkate alınarak, alt sınırdan veya buna yakın bir ceza yerine yazılı şekilde 11 yıl hapis cezasına hükmedilmek suretiyle fazla ceza tayini bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 27/02/2019 T., 2018/4382 E., 2019/1176 K.)
Suça sürüklenen çocuk …’nin mağdur …’yı kasten öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan hükümde; teşebbüs nedeniyle 9 yıl ila 15 yıl arasında ceza öngören 5237 sayılı TCK’nin 35. maddesinin uygulanması sırasında, mağdurun isabet almaması dikkate alınarak, alt sınırdan veya buna yakın bir ceza yerine yazılı şekilde 12 yıl hapis cezasına hükmedilmek suretiyle fazla ceza tayini bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 15/10/2019 T., 2017/3259 E., 2019/4368 K.)
İsabet varsa teşebbüste alt sınırdan uzaklaşılmalıdır.
Suça sürüklenen çocuk …’ün katılan …’ı sol femur bölgesinden ateşli silah mermi çekirdeği isabeti ile basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaraladığı gözetilerek; meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı birlikte dikkate alınıp teşebbüs nedeniyle 9 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası öngören TCK’nin 35. maddesinin uygulanması sırasında alt ve üst sınırlar arasında alt sınırdan bir miktar uzaklaşılarak ceza belirlenmesi yerine, yazılı biçimde hiç isabet olmayan durumlarda uygulanması mümkün olan alt sınırdan ceza belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayini bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 29/05/2019 T., 2019/1060 E., 2019/3071 K.)
Bir metre mesafeden tabancayla hayati organların hedef alınması-öldürme kastı
Öldürmeye elverişli silahlardan tabanca kullanılması, atış anında yapılan keşfe göre sanık ile mağdur arasındaki mesafenin 1 metre oluşu, mağdurun hayati organlarından akciğer ve kalbinin bulunduğu bölgenin hedef alınması, mağdurdaki yaralanmanın yaşamsal tehlikeye neden olması, sanığın eylemi gerçekleştirdikten sonra sergilediği tutum ve davranışlar birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eylemine bağlı ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu anlaşıldığından, sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 81/1, 35/2 maddesi uyarınca kasten öldürmeye teşebbüs yerine suç vasfında yanılgıya düşülerek kasten yaralama suçundan hüküm kurulması hukuka aykırı bulunmuştur. (Y1.CD, 09/07/2024 T., 2023/3797 E., 2024/5203 K.)
Bıçakla birden fazla kişiyi yaralama-Kastın bölünememesi
Oluşa ve dosya kapsamına göre; olay tarihinde Zübeyde Hanım Parkı içerisinde sanık …’ın umumi tuvaleti uzun süre kullanması nedeni ile mağdurlar … ve … ile arasında tartışma çıktığı, tartışma sırasında sanığın mağdurlara bıçak ile saldırdığı, sanığın bu bıçakla mağdur …’yı boyun sol yanda 8 cm’lik sütüre kesi ile yüzde sabit ize neden olacak şekilde, mağdur …i toraksa ve batına nafiz olarak yaşamını tehlikeye sokacak şekilde yaraladığı olayda; Mağdurların sanık karşısında aynı konumda oldukları, ayrıca mağdur …’nın yarasının yeri ve niteliği, suç aletinin öldürmeye elverişli oluşu, yaranın yeri itibariyle tehlikenin varlığı karşısında; sanığın mağdurlara karşı kastının bölünemeyeceği gibi eyleme bağlı olarak da kastının öldürmeye yönelik olduğu gerekçesiyle, suç vasfında yanılgı ile kasten yaralama suçundan hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 14/05/2019 T., 2019/1601 E., 2019/2722 K.)
Tabancayla hayati bölgeye ateş etme-teşebbüs
Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanık …’in elinde bulundurduğu silah ile mağdur …’a ateş ederek, onu akciğerinden yaralayarak hayati tehlike geçirmesine neden olacak şekilde yaraladığı olayda; sanığın suçta kullandığı aletin elverişliliği, aralarındaki mesafe birlikte değerlendirildiğinde sanığın eylemi ile ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu, bu nedenle sanık hakkında kasten öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması yerine suç vasfından yanılgıya düşülerek kasten yaralama suçundan hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 02/04/2018 T., 2017/644 E., 2018/1526 K.)
Toraksa nafiz 2 cm kesi-teşebbüs
Oluşa ve dosya kapsamına göre; katılan sanık …’un katılan sanık …’u aralarındaki fikir ayrılığından dolayı önce Keçiören ilçesine daha sonrasında da Balgat semtine buluşmak için çağırdığı, Yavuz’un yanında maktul … ve katılan sanık … olduğu halde arabayla Balgat semtindeki buluşma yerine geldikleri, Selçuk’un adı geçenlerin bulundukları araçtan iner inmez bıçakla …’ya vurması sonrası yaralandığı ve kaldırıldığı hastanede vefat ettiği, ve Adli Tıp Kurumunun raporuna göre de bıçakla yaralama sonucu ölümüne neden olduğu, ayrıca katılan sanık …’i sol aksilla da yaklaşık 2 cm’lik toraksa nafiz olarak yaşamını tehlikeye sokacak şekilde yaraladığı olayda; 1-Mağdur … ve maktul …’un sanık … karşısında aynı konumda oldukları, ayrıca mağdur …’in yarasının yeri ve niteliği, suç aletinin öldürmeye elverişli oluşu, yaranın yeri itibariyle tehlikenin varlığı karşısında; sanığın mağdurlara karşı kastının bölünemeyeceği gibi eyleme bağlı olarak da kastının öldürmeye yönelik olduğu gerekçesiyle, suç vasfında yanılgı ile kasten yaralama suçundan hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 19/12/2017 T., 2016/3882 E., 2017/5184 K.)
Dalak ve diyafragmada yaralanma – hemopnömotoraks- hayati tehlike-teşebbüs
Sanık…’un mağdur…’ı bıçaklaması sonucu mağdurun dalak ve diyafragmada yaralanma oluşup hemopnömotoraks oluşacak ve hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı anlaşılmakla, olayda kullanılan suç aletinin elverişliliği, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı dikkate alınarak sanığın eyleme bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu anlaşıldığı halde, sanık hakkında TCK’nun 81,35 maddeleri gereğince kasten öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması yerine yazılı şekilde suç vasfında yanılgıya düşülerek kasten yaralama suçundan hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 23/09/2014 T., 2014/2221 E., 2014/4091 K.)
Düğün yerinde ateş etme-olası kast bilinçli taksir tartışması
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12.04.2022 tarih, 2021/95 Esas, 2022/257 Karar sayılı kararında benzer bir olay değerlendirilmiş, somut olayın özelliklerine göre ”..sanığın düğün yeri gibi kalabalık insan yoğunluğunun bulunduğu yerde kurcaladığı silahının ateş alması durumunda çevredekilerin yaralanabileceğini ve ölebileceğini öngörmesine rağmen, uzmanı olmadığı silah tamiri işine girişmek suretiyle dikkatsizlik ve özen eksikliği sonucu öngördüğü ölüm neticesini istemeksizin … …’nın ölümüne bilinçli taksirle neden olduğu kabul edilmelidir.” şeklinde kıstas belirlenmiş, silahın ehil olmayan biri tarafından kurcalandığı sırada ateş alması ve birine merminin isabet etmesi halinde bilinçli taksir koşullarının oluştuğu kabul edilmiştir.
Yukarıda izah edilen hususlar nazara alındığında tüm dosya kapsamına göre; suç tarihinde asker eğlencesine katılan sanığın, dolaştırılan sepete para bıraktıktan sonra dedesinden kalma yarı otomatik tabanca ile havaya doğru peş peşe 9 el ateş etmesinin ardından olay yerinden elde edilen görüntü kayıtlarına ve tanzim olunan bilirkişi raporuna göre silahın sürgü parçasının geri manevrada tutukluk yapmış şekilde ya da mermi bitmiş şekilde durduğu, sanığın da arkası kameraya dönük halde, silahı sağ elinde, karın bölgesinin üzerinde, namlu ağzı maktule yönelmiş olarak bir adım attığı sırada silahın yeniden ateş alarak ateşli silah mermi çekirdeğinin maktulün göğüs kemiği bölgesinden girerek, aşağıya doğru traje izleyip, perikardı ve diyaframı delerek, karaciğeri parçaladıktan sonra koltuk altı hizasının on üç santimetre aşağısında yer alan sırt bölgesinde kaldığı, maktulün meydana gelen yaralanma neticesinde iç organ yaralanması ve buna bağlı iç kanama nedeniyle hayatını kaybettiği olayda;
Sanığın, etrafının kalabalık olduğu asker eğlencesinde silahının ateş alması durumunda çevredekilerin yaralanabileceğini ve ölebileceğini öngörmesine rağmen havaya doğru peş peşe 9 el ateş ettiği, aşamalarda alınan savunmalarında silahın içindeki merminin tükendiğini düşünerek beline koymaya çalıştığı esnada birden ateş aldığını belirtmesine karşın olay yerinden elde edilen görüntülere göre silahın sürgüsünün geride kalıp namlu ağzı maktule yönelmiş olarak tutarak uzaklaştığı, sanığın bu sırada silahta mermi kalmış olabileceğini düşünerek silahın namlusunu yere veya boşluğa doğru tutmak yerine insanların isabet alabileceği şekilde yere paralel tuttuğu, arkası dönük olan sanığın silahına baktığının görüldüğü ve muhtemelen silahını kurcaladığı esnada silahın istemsiz bir şekilde ateş aldığı, silahın iradi olarak ateş aldığına ilişkin savunmanın aksine somut bir delil bulunmadığı, sanığın dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması sonucunda olayın gerçekleştiği, eylemin bu nedenle taksirle öldürme suçunu oluşturduğu ancak olayın meydana geldiği yerin asker eğlencesi olması ve kalabalık bir insan topluluğunun içinde sanığın böyle özensiz davranması nedeniyle bilinçli taksirle ölüme neden olma suçunu oluşturduğu anlaşıldığından;
Sanık hakkında bilinçli taksirle ölüme neden olma suçundan ceza miktarının teşditli belirlenerek 5237 sayılı TCK’nin 85/1 ve 22/3 maddelerinden hüküm kurulması gerektiği halde, suç vasfında yanılgıya düşülerek, olası kastla öldürme suçundan mahkumiyet kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 10/10/2022 T., 2022/7592 E., 2022/7809 K.)
Ehliyetsiz-alkollü ve yüksek hızla araç sürerek ölüme neden olma-olası kast bilinçli taksir tartışması
Olayın yaşanma şekli dikkate alındığında, alkol ve uyarıcı madde etkisinde, ehliyetsiz ve yasal hız limitinin üzerinde araç kullanan sanığın herhangi bir kaza neticesinin meydana gelebileceğini öngörmesine rağmen, şoförlük bilgi ve deneyimine, içinde bulunduğu koşullara, önceki tecrübelerinin olumsuz neticelenmemesine olan güveni sebebiyle, ölüm veya yaralanma ile neticelenebilecek herhangi bir kazanın meydana gelmeyeceğine ya da meydana gelse dahi bu türden bir kazayı önleyebileceğine güvenerek hareketine devam etmek suretiyle, öngördüğü ancak gerçekleşmesini istemediği kaza neticesine sebebiyet verdiği, tüm bu sebeplerle sanık hakkında bilinçli taksir koşullarının oluştuğu anlaşılmakla; bu suretle sanığın bilinçli taksirle öldürme suçundan 5237 sayılı TCK’nin 85/1 ve 22/3. maddeleri uyarınca olayın oluş şekli ve sanığın kusur oranı dikkate alınarak cezanın azami oranda belirlenmesi suretiyle mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde çocuğa karşı olası kastla öldürme suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 28/09/2022 T., 2022/2994 E., 2022/7447 K.)
Tabanca ile uzak mesafeden araçtaki maktule ateş etme-husumet olmaması-olası kastla öldürme
Sanık … ile maktul … ve katılanlar ….aban, … ve …’ın önceye dayalı herhangi bir tanışıklıkları olmadığı, bu nedenle aralarında öldürmeyi gerektirecek bir husumetin de bulunmadığı, aracın park yeri konusunda vale ile maktul ve katılanlar arasında olay öncesinde gerçekleşen tartışmanın sanık … için öldürmeyi gerektirecek nitelikte bir husumet oluşturduğunun değerlendirilemeyeceği, sanığın öldürmeye elverişli ruhsatsız tabanca ile uzak mesafeden atış yaptığı, atış sayısının katılanların beyanlarına göre üç, araç üzerinde yapılan tespite göre ise iki adet olduğu, daha fazla ateş etme imkanı olmasına sanığın eylemine iki veya üç ateşten sonra kendisinin son verdiği, atışlardan birinin aracın arka plakasının sağ kısmında kaporta üzerine, diğerinin arka camın sol alt kısmına isabet ettiği, sağ arka koltukta oturan maktulün aracın arka plakasının sağ kısmından giren mermi çekirdeği ile öldüğünün tespit edildiği, katılanların beyanlarına göre sanık tarafından atılan üçüncü merminin ise araca isabet etmediği, sanığın araca binerek uzaklaşan maktul ve katılanların içinde bulunduğu araca uzak bir mesafeden ateş ettiği, bu haliyle sanık muhakkak değil ama, büyük bir ihtimalle gerçekleşecek olan neticenin meydana gelmesini kabullenmekte ve “olursa olsun” düşüncesi ile sonucu göze almakta olduğundan, sanığın olası kast ile hareket ettiği ve olası kast ile meydana gelen neticeden sorumlu olması gerektiği anlaşılmakla, sanığın maktul …’a yönelik öldürme eylemi nedeniyle TCK’nin 81/1 ve 21/2. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde doğrudan kast ile hareket ettiği gerekçesi ile kasten öldürme suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 27/09/2022 T., 2022/6210 E., 2022/7376 K.)
Düğünde ateş etme-bilinçli taksir
Oluşa ve dosya kapsamına göre; Maktulün ailesi ile birlikte Bayat ilçesi Eskialibey beldesinde yapılacak düğün merasimine gittikleri, sanık …’in de düğüne davetli olduğu, düğüne katılanların silahlarla havaya ateş ettikleri, düğünün sonlarına doğru sanığın ele geçirilemeyen bir silahla düğün alanında havaya ateş ettiği, daha sonra yerine oturduğu, oturduktan sonra nedeni tespit edilemeyen bir sebeple elindeki silah ile uğraşmaya başladığı, bu sırada ateş alan silahtan çıkan mermi çekirdeğinin maktule isabet ettiği, yere düşen maktulün hayatını kaybettiği, düzenlenen otopsi raporuna göre; sağ skapular bölge dış yan bölümde aksilla üst sınırın 10 cm dış 4 cm üst bölümü hizasında etrafında vurma halkası bulunan 1 cm çapında ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası, boyun alt ön bölümde insisura jugularisin 1 cm üst 1 cm sol yan bölümünde 1×1,5 cm ebadında ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası olduğu, maktulün ölümünün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kot ve skapula kırığı ile karakterli iç organ (sağ akciğer) harabiyeti ve büyük damar (sağ karotis arter) harabiyetinden gelişen iç ve dış kanama sonucu meydana geldiği, suçta kullanılan silahın ele geçmediği, tanıkların beyanlarından sanığın silahını kurcalarken ateş alması ile silahtan çıkan merminin ölene isabet ettiğinin saptandığı, sanığın düğün yeri gibi kalabalık insan yoğunluğunun bulunduğu yerde, silahının ateş alması durumunda çevredekilerin yaralanabileceğini ve ölebileceğini öngörmesine rağmen, uzmanı olmadığı silahını kurcalaması suretiyle dikkatsizlik ve özen eksikliği sonucu öngördüğü ölüm neticesini istemeksizin maktul …’in ölümüne neden olduğu olayda; ele geçirilemediği için nitelikleri ve herhangi bir arızasının olup olmadığı tespit edilemeyen silahını kurcaladığı sırada namludaki merminin ateş alması halinde çevredekilerin yaralanabileceğini ve ölebileceğini öngörmesine rağmen hareketini sürdürmek suretiyle ölüm sonucunu kabullendiğine ya da tetiğe bilinçli olarak basıp ateşlediğine ilişkin her türlü kuşkudan uzak bir delil bulunmaması karşısında, sanık hakkında bilinçli taksirle ölüme neden olma suçundan TCK’nin 85/1 ve 22/3 maddelerinden hüküm kurulması gerektiği halde, suç vasfında yanılgıya düşülerek, olası kastla öldürme suçundan mahkumiyet kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 02/06/2022 T., 2022/1008 E., 2022/4383 K.)
Bacaktaki ana damarın yaralanması suretiyle kan kaybından ölme-kast-olası kast tartışması
Sanığın adli sicil kaydı ve katılan beyanlarından anlaşılacağı üzere uyuşturucu madde kullanıcısı olduğu, madde temini amacıyla maktulden sık sık para istediği ve bu nedenle aralarında tartışmalar yaşandığı, olaydan bir gece önce sanığın, komşuları …’ün ikametinde kalırken babası maktulü vuracağını söylediği, olay sabahı sanığın maktul bulunmadığı sırada ikametlerine geldiği ve bir süre sonra maktulün de ikamete girdiği, aralarında tekrar tartışmanın başladığı, sanığın ruhsatı maktule ait tüfek ile onun sağ bacağının diz kapağının 15 cm üstünde sol iç bölgeye tek el ateş ettiği ve femoral arter yaralanması sonucu aşırı kan kaybından öldüğü olayda, suçta kullanılan av tüfeğinin atışı ile maktulde toplu giriş neticesi yaralanma meydana geldiğinden; Dairemizin yerleşik içtihatları da gözönünde tutularak av tüfeği ile bacak bölgesine dahi olsa yakın atış mesafesinde yapılan atış bacaktaki tüm vücudu besleyen damar sisteminin yaralanmasının mutlak ve dolayısı ile aşırı kan kaybından ölüm neticesi meydana gelmesinin kesin olduğu bu nedenle sanığın, babası maktule yönelik nitelikli kasten adam öldürme suçundan cezalandırılması yerine suç vasfında yanılgıya düşülerek olası kastla nitelikli adam öldürme suçundan hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 26/11/2019 T., 2019/3575 E., 2019/5202 K.)
Husumet bulunmaması-TCK m. 87/4 uygulaması
Sanık …’ın, maktule jopla çok sayıda vurduğu, sanık …’in de maktule diğer sanık … tarafından jopla çok sayıda vurulduğunu bilmesine rağmen, hayati bir organ olan başına kafa atıp, yumrukla vurduğu olayda, Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun 27/06/2012 ve 19/06/2013 tarihli raporlarına göre maktulün ölümüne neden olan travmanın kafa ile vurulma veya jop ile vurulma sonucu meydana gelebileceği tıbben ayrım yapılamayacağının belirtilmiş olması ve maktulle sanıklar arasında husumet bulunmaması karşısında, sanık …’ın eyleminin TCK’nin 87/4-2.cümle, sanık …’in eyleminin TCK’nin 87/4-1. cümlede düzenlenen kasten yaralama sonucu ölüm suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgı sonucu yazılı şekilde olası kastla öldürme ve kasten yaralama suçlarından hükümler kurulması bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 25/11/2019 T., 2019/1501 E., 2019/5143 K.)
Çocuğa karşı öldürme eylemi nitelikli haldir.
Maktul …’un suç tarihinde 18 yaşından küçük olması karşısında, temel cezanın çocuğa karşı kasten öldürme suçundan TCK’nin 82/1-e maddesi uyarınca tayin edilmesi gerekirken, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde aynı Kanunun 81/1. maddesi ile uygulama yapılması bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 25/09/2019 T., 2019/1060 E., 2019/3071 K.)
Hata hâli-TCK m. 30/2
Dosya kapsamına göre, suça sürüklenen çocuk … ile maktulün arkadaş oldukları, olay günü tramvayda giderken …ve… isimli şahıslarla tartıştıkları, ardından tarafların kendi arkadaş gruplarıyla birlikte kozlarını paylaşmak amacıyla kararlaştırdıkları yerde buluştukları, burada çıkan arbede sırasında…’ın dava dışı mağdur …’i bıçakla yaraladığı,… altta, …h üstte olmak üzere mücadele devam ederken arkadan yaklaşan maktulün, suça sürüklenen çocuk …’a engel olmaya çalıştığı, bunun üzerine suça sürüklenen çocuğun aniden dönerek, bıçakla maktulün sağ göğüs bölgesine kuvvetlice vurduğu, maktulün aldığı darbe üzerine akciğer, kalp ve damar yaralanması sonucu hayatını kaybettiği olayda,
Maktulün kavgadaki hasmı olduğu düşüncesiyle ve doğrudan öldürme kastıyla fiilini işleyen suça sürüklenen çocuğun, TCK’nin 82/1-e, 29, 31/3, 62. maddeleri uyarınca, aynı Kanunun 30/2. maddesi delaletiyle ve “haksız tahrik altında”, ‘kasten çocuğu öldürme” suçundan cezalandırılması yerine, suç vasfında yanılgıya düşülerek, yazılı biçimde “olası kastla çocuğu öldürme” suçundan cezalandırılması bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 28/5/2019 T., 2019/891 E., 2019/3057 K.)
Öldürmeyi gerektirecek husumet bulunmaması-TCK m. 87/4 tartışması
Oluşa ve dosya kapsamına göre; suç tarihinde sanığın beraber çalıştığı arkadaşı olan maktul … ile çalıştıkları metruk imalathanede buluştuğu, burada konuştukları sırada maktulün, sanığın kız yeğeni hakkında hakaret içeren sözler söylediği, bu sözlere öfkelenen sanığın, maktule sözlü olarak tepki gösterdiği, ardından maktulün sırtının kendisine dönük olduğu ve işyerinin ikinci katındaki merdivenin başında ayakta durduğu esnada sinirlerine hakim olamayarak maktulün beline doğru bir tekme attığı ve maktulün 10-12 metre yüksekliğindeki merdivenlerden yuvarlanarak yere düştüğü, maktulün yanına gittiğinde nefes almadığını gördüğü ve öldüğünü anladığı, olayın oluşuna ilişkin olarak sanığın savunmasının aksini gösterecek bir delil elde edilemediği, mahkemenin kabulünün de bu doğrultuda olduğunun anlaşılması karşısında,
Sanık ile maktul arasında öldürmeyi gerektirecek bir husumet bulunmaması, sanığın öldürme kastı ile hareket ettiğine ilişkin delil bulunmaması, öldürmeye elverişli mutat bir vasıtanın kullanılmamış olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleme bağlı olarak ortaya çıkan kastının yaralamaya yönelik olduğu, ancak yaralama kastı ile gerçekleştirilen eylem sonucunda maktulün ölmesi nedeniyle eylemin kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğu, bu nedenle sanığın TCK’nin 87/4. maddesi gereğince mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde olası kastla öldürme suçundan hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 04/04/2019 T., 2017/2467 E., 2019/2043 K.)
Yeni doğan bebeği ölüme terketmek-olası kastla öldürme
Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanık …’in suç tarihinden 5 gün önce doğan bebeğini 29/01/2014 günü saat 11:30 sıralarında … mahallesi, … caddesi, … villa kavşağına yaklaşık 50 metre uzaklıktaki orman içerisindeki moloz yığınının yanına bırakarak oradan ayrıldığı, ertesi gün saat 09:30 sıralarında bebeğin ölü olarak bulunduğu, otopsi raporuna göre bebeğin ölümünün soğukta kalma sonucu meydana gelmiş olduğunun belirtildiği anlaşılan olayda;
Yeni doğan bebeğin soğukta kalma ve beslenememe sonucunda ölebileceğini öngörebilecek durumda bulunan sanığın, sonucu kabullenerek eylemini
gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında, olası kastla nitelikli öldürme suçundan, TCK’nin 82/1-d-e, 21/2. maddeleri uyarınca cezalandırılması gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 03/04/2019 T., 2018/4891 E., 2019/2041 K.)
Polis memurunun gaz tüfeğiyle atış yapması sonucu göstericinin vefat etmesi
Oluşa ve dosya kapsamına göre; suç tarihinde Ülke genelinde Gezi Parkı olayları olarak bilinen şiddet eylemleri sırasında, Hatay İli Armutlu Mahallesinde gerçekleşen gösterilerde, sanık …’un görevli polis memuru olduğu ve göstericileri dağıtmak için müdahalede bulunduğu esnada gaz tüfeğiyle atış yaptığı ve bu atışlardan birinin ölen …’in başına isabet etmesiyle ölümüne sebebiyet verdiği olayda; sanığın öldürme ya da yaralama kastıyla hareket ettiğini gösteren kesin ve inandırıcı delillerin bulunmadığı ancak gaz tüfeğiyle atış yapma eğitimi alan ve gaz fişeğinin birine isabeti sonucu yaralama yada ölüme sebebiyet vereceğini bilmesi gereken sanığın, atış yaptığı sırada gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek göstericileri dağıtmak amacıyla tüfeği ateşlediği, bu esnada ölenin isabet aldığı anlaşılmakla; eyleminin oluşa göre “bilinçli taksirle öldürme” suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek, yazılı biçimde “kasten yaralama sonucu ölüme neden olma” suçundan hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 24/05/2018 T., 2016/6162 E., 2018/2384 K.)
Düğünde ateş etme-olası kastla öldürme
Sanık …’ün, 11.04.2015 tarihinde saat 14.30 sıralarında okul bahçesinde icra edilen düğün ortamında kalabalık insanların bulunduğu sırada babasına ait tabancayla havaya 4-5 el ateş ettikten sonra tabancanın namlusunu yere doğru çevirirken mermilerinin bittiği düşüncesiyle tetiğe bastığına ilişkin beyanı olay yerini çeken kamera kayıtları ile doğrulanması yerden sekmeye ilişkin fiziki bulgu bulunmaması ve tanık anlatımlarına göre sanığa 1-2 metre mesafede bulunan ve düğünü kameraya çeken …’ye isabet etmesi ile adı geçenin ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kaburga ve omurga kırığı ile iç organ harabiyetinden gelişen iç ve dış kanama sonucu kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiği olayda;
Davul ve zurna eşliğinde yapılan eğlenceli düğün merasimine çok sayıda insan tarafından katılım sağlandığını bilen ve gören sanığın, doğrudan hedef almadan, düğün yerinde insanların bulunduğu ortamda genel güvenliği tehlikeye sokacak şekilde havaya doğru ateş ettiği sırada tabancanın tutukluk yapması üzerine tetik hâkimiyetini bırakmadan ve hiçbir önlem almadan silahını atışa elverişli duruma getirmeye çalışırken tetiğe basınç uygulayarak ateşlediği sırada silahtan çıkan kurşunun topluluk içinde bulunan ve düğünü kameraya çeken 1-2 metre mesafedeki ölene veya çevrede bulunan kişilerden birisine de isabet edebileceğini, bu durumda muhtemel bazı neticelerin meydana gelebileceğini öngörmesine rağmen muhtemel neticeyi kabullenerek fiili gerçekleştirdiği anlaşıldığından olası kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. (YCGK, 10/02/2022 T., 2018/187 E., 2022/79 K.)
Azmettirme-bağlılık kuralı
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22/09/2022 tarih ve 2022/42 esas, 2022/574
sayılı ilamı uyarınca TCK’nin 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca ister fiilden, isterse failin ya da mağdurun şahsından ya da özelliklerinden kaynaklanmış olsun, eylemin nitelikli kasten öldürme suçunu oluşturup oluşturmadığının faile göre belirlenmesinin gerektiği, şeriklerin suçla irtibatlarının failin şahsına ve işlediği fiile bağlılık arz ettiği halde, hakkında verilen mahkumiyet hükmü kesinleşen fail …’in maktule yönelik kasten öldürme suçundan TCK’nin 81/1. maddesi uyarınca cezalandırılması karşısında; sanık …’nin (…) “azmettiren sıfatıyla kasten öldürme” suçundan TCK’nin 38/1, 81/1. maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine, bağlılık kuralına yanlış anlam verilmek ve suç niteliğinde yanılgıya düşmek suretiyle, azmettiren sıfatıyla nitelikli kasten öldürme suçundan aynı Kanunun 38/1, 82/1-d maddeleri uyarınca yazılı biçimde hüküm kurulması kanuna aykırıdır. (Y1.CD, 03/11/2022 T., 2022/7644 E., 2022/8566 K.)
NİTELİKLİ KASTEN ÖLDÜRME SUÇLARINA DAİR YARGITAY UYGULAMASI
Canavarca hisle öldürme
Çeşitli yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, sırf öldürmüş olmak için öldürmek, ölenin acı çekmesinden zevk duymak için öldürmek, silahı denemek maksadıyla öldürmek gibi hâller sadist bir duygu ve düşüncenin eyleme egemen olması bakımından “canavarca his ile” öldürmeye örnek oluştururlar. Benzer biçimde belli toplumsal sınıflara ya da farklı inanç veya mezhep gruplarına duyduğu hınç nedeniyle öldürme, canavarca his sevki ile öldürme suçunu oluşturur. 8. Bu açıklamalar ışığında sanıkların, sırf öldürmek için öldürme ya da zevk için öldürme dürtüsüyle hareket ettiklerine dair dava dosyasına yansıyan herhangi bir delilin bulunmadığı anlaşılmakla, Mahkemece sanıkların eylemlerinin 5237 sayılı Kanun’un 81 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında kabul edilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır. (Y1.CD, 21/11/2022 T., 2022/862 E., 2022/9097 K.)
Canavarca hisle öldürme
Canavarca hisle öldürme, sırf öldürmüş olmak için öldürme, ölenin acı çekmesinden zevk duymak için öldürme olup, eziyet çektirerek öldürme ise ölümü meydana getirme bakımından zorunlu olmayan ve ölüme takaddüm eden vahşice hareketler olup sanığın öldürme kastının yanında işkence ya da eziyet çektirme kastının da bulunması gerektiği, sanığın oğlu olan altı yaşındaki maktulü öldürmesini gerektirecek bir nedenin bulunmadığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, nedensiz yere oğlu olan maktulü öldüren sanık hakkında TCK’nin 82/1-d-e maddelerinin yanında TCK’nin 82/1-b maddesinin uygulanması yerine suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması kanuna aykırıdır. (Y1.CD, 12/01/2022 T., 2021/8382 E., 2022/131 K.)
Töre saikiyle öldürme
Mahkemece uyma kararı verilen Dairemizin 15/12/2016 tarihli bozma ilamında sanığın maktul …’ya yönelik eyleminin töre saikiyle gerçekleştiği kabul edilerek bu yönde bir bozma kararı verilmediği, dolayısıyla suç tarihinde 15 yaşından küçük olan maktulle diğer maktul …’nin kurduğu ilişki nedeniyle maktulün öldürüldüğü ve eylemin töre saikiyle gerçekleştirildiği anlaşılmakla, sanık hakkında TCK’nin 82/1-a,d,e bentleri yanında 82/1-k bendinin de uygulanması gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgı ile anılan bendin uygulanmasından imtina edilmesi kanuna aykırıdır. (Y1.CD, 29/03/2021 T., 2018/5294 E., 2021/5384 K.)
Töre saikiyle öldürme
Töre saiki ile eylemin gerçekleştirildiğinin kabulü için; öncelikle mağdurun toplumda genel olarak benimsenmiş olan bir davranış veya yaşam biçimine aykırı davranmış olmasının, ikinci olarak bu aykırı davranışın “ölümle” cezalandırılması gerektiğinin o toplumda yaşayanlar tarafından beklenen bir tepki olduğunun kabul edilebilmesinin, üçüncü olarak ise öldürme fiilinin fail tarafından toplumun öldürme beklentisinin yönlendirmesiyle sırf aykırı davranışın cezalandırılması görevi üstlenilerek işlenmesinin gerektiği; somut olayda ise maktul …’ın değil kardeşi olan…’in törelere aykırı davrandığı gerekçesiyle öldürülmek istendiği ancak bulunamayınca onun yerine kardeşi İhsan’ın öldürüldüğü hususu dikkate alındığında, sanığın töre saiki ile hareket ettiğini kabule elverişli şartların olayda gerçekleşmediği ve bu unsurun oluşmadığı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek sanık hakkında maktulü tasarlayarak öldürme suçundan TCK’nin 82/1-a maddesi gereğince hüküm kurulması yerine, yazılı şekilde töre saiki ile öldürme suçundan TCK’nin 82/1-k bendinin de uygulanması bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 08/05/2019 T., 2018/2985 E., 2019/2652 K.)
Tasarlayarak öldürme
Sanıklardan … ile maktul arasında bulunan anlaşmazlık nedeniyle maktulün öldürülmesi konusunda karar verildiği, bu hususun sanık …’ın anlatımları ile sabit olduğu, beyanları hükme esas alınan sanık …’ın “bana …nin öldürülmesi konusunda 1.5 aydır baskı yapılıyordu” şeklindeki anlatımları, olay günü de sanıkların birlikte araca tabanca ve tüfek koyarak hazırlıklı bir şekilde yola çıkmaları, maktulü aramaları, maktulün nerede olduğunu sormaları, kahvede olduğunu duyup yanına gitmeleri ve önceden planlanan eylemin gerçekleştirilmesi göz önüne alınarak; eylemin daha önce yapılan plan dahilinde işlendiği, suçun tasarlayarak kasten öldürme suçunu oluşturduğu, sanık … hakkında azmettiren sıfatıyla, sanıklar … ve … hakkında 5237 sayılı Kanun’un 37. maddesi delaletiyle fail sıfatıyla, 5237 sayılı Kanun’un 39. maddesi delaletiyle yardım eden sıfatıyla sorumlu tutulan sanıklar … …,… ve … için de 5237 sayılı Kanun’un 40. maddesindeki bağlılık kuralı gereği tasarlayarak kasten öldürme suçundan mahkumiyet hükmü kurulması gerektiği gözetilmeden; suç vasfında yanılgıya düşülerek sanıklar hakkında 5237 sayılı Kanun’un 81. maddesi gereği hüküm kurulması, hukuka aykırı bulunmuş, açıklanan nedenlerle Mahkemenin direnme kararı yerinde görülmemiştir. (Y1.CD, 10/07/2024 T., 2023/9064 E., 2024/5223 K.)
Tasarlayarak öldürme
Oluşa ve dosya içeriğine göre; sanık …’ın soruşturma aşamasında alınan ifadelerinden anlaşılacağı üzere, olay günü arkadaşlarıyla alkol alıp eve geldikten sonra, eve geçtiğinde geçmişte yaşanan hadiseleri düşündüğünü, olaydan bir-bir buçuk ay önce temin ettiği tüfeği alarak, maktul ve ağabeyi Özkan’ın hayvanları otlatmak için geçmesi muhtemel olan su deposunun bulunduğu bölgeye gittiğini, güzergaha ters istikamette saklandığını, 15-20 dakika kadar bekledikten sonra maktul …’ün geldiğini, saklandığı yerden çıkarak 15-20 metre mesafeden maktulün kendisini görmediği anda arkasından elinde bulundurduğu av tüfeğiyle ateş ettiğini ve sonrasında olay yerinden kaçtığını beyan etmesi, otopsi raporuyla sanığın beyanının örtüşmesi, tanık Hadi’nin sanık …’ın daha önceden de maktule yönelik tehdit içerikli sözler sarf ettiğini beyan etmesi karşısında, sanığın suç işleme kararını önceden verdiği, karar ile fiilin icrası arasında makul sürenin geçtiği, sebat ve ısrarla kararından dönmediği anlaşılmakla, sanık hakkında tasarlayarak kasten öldürme suçundan TCK’nin 82/1.a maddesi uyarınca hüküm kurulması yerine suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde TCK’nin 81/1. maddesi uyarınca hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. (Y1.CD, 10/05/2022 T., 2021/10565 E., 2022/3708 K.)