Tehdit Suçu (TCK m. 106)

Tehdit Suçu Mevzuatımızda Nerede Düzenlenmiştir?

Tehdit suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 106. maddesinde düzenlenmiştir. Madde metni;

“Tehdit

Madde 106- (1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Ek cümle:12/5/2022-7406/6 md.) Bu suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı dokuz aydan az olamaz. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

(2) Tehdidin;

a) Silahla,

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.” şeklindedir.

Madde gerekçesi aşağıdaki şekildedir;

“Maddeyle, “tehdit” bizatihi suç hâline getirilmiş bu­lunmaktadır. Bilindiği üzere tehdit diğer bazı suçlarda ayrıca unsur olarak öngörülmüştür. Burada tehdidin koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükunudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükununa karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat, tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir.

Tehdit, çoğu zaman başka bir suçun unsurunu oluşturmaktadır. Ancak, bu suç tanımında, tehdidin kendisi bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu bakımdan tehdit suçu, genel ve tamamlayıcı bir suçtur.

Tehdit hâlinde, gerçekleşmesi failin isteğinin yerine getirilmemesi kaydına bağlı bir tecavüz, kötülük mağdura bildirilmektedir. Tehdidin konu­sunu, kişinin hayatının veya vücut bütünlüğünün tehlikeye maruz bırakıla­cağının, suç teşkil eden belli bir fiilin işleneceğinin, genel olarak kuvvet kullanılacağının veya herhangi bir kötülüğün, haksızlığın gerçekleştirilece­ğinin bildirilmesi oluşturmaktadır.

Tehdidin özelliği, kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin, tehdit edenin iradesine bağlı olmasıdır. Tehdit konusu kötülüğün gerçekleşip ger­çekleşmemesi, gerçekten veya en azından görünüş itibarıyla failin takdirine bağlıdır. Fakat bu, kötülüğün mutlaka tehdit eden tarafından gerçekleştirile­ceği anlamına gelmez; bir üçüncü kişi vasıtasıyla bu kötülüğün gerçekleşti­rileceğinin bildirilmesi ile de, tehditte bulunulabilir.

Suçun oluşması bakımından tehdit konusu kötülüğün gerçekleşip ger­çekleşmemesi, önemli değildir. Tehdidin objektif olarak ciddî bir mahiyet arzetmesi gerekir. Yani, istenilenin yerine getirilmemesi hâlinde tehdit ko­nusu kötülüğün gerçekleşeceği ihtimali objektif olarak mevcut olmalıdır. Sarfedilen sözler, gerçekleştirilen davranış muhatap alınan kişi üzerinde ciddî bir korku yaratma açısından sonuç almaya elverişli, yeterli ve uygun değilse, tehdidin oluştuğu ileri sürülemez. Failin söz ve davranışlarının mu­hatabı üzerinde ciddî şekilde korku ve endişe yaratacak uygunluk ve yeterli­lik içerip içermediğinin her somut olayda araştırılması gerekir. Objektif ola­rak ciddî bir mahiyet arzeden tehdidin somut olayda muhatabı üzerinde et­kili olması şart değildir. Kişi, fail, objektif olarak ciddî bir mahiyet arzeden söz ve davranışlarla mağduru tehdit etmek istemiş olmasına rağmen; mağ­dur, bu söz ve davranışları ciddiye almamış olabilir. Bu durumda tehdit yine gerçekleşmiştir. Tehdidin gerçekleşip gerçekleşmemesi, muhatabı üzerinde etkili olup olmamasına bağlı tutulmamalıdır. Failin de kendisinin tehdit ko­nusu tecavüzü gerçekleştirebilecek imkân ve iktidara sahip olduğu kanaatini karşı tarafta uyandırdığını bilmesi gerekir. Mağdurda bu kanaat uyandırıl­dıktan sonra, failin tehdit konusu tecavüzü gerçekleştirebilecek imkan ve iktidara gerçekte sahip olmamasının bir önemi yoktur. Mağdur tehdit konusu tecavüzün ciddî olduğuna hile kullanılmak suretiyle inandırılmış olabilir. Fakat, batıl inançlara dayanılarak bir kötülüğe maruz bırakılabileceği beya­nıyla, bir kimse tehdit edilmiş olmaz.

Tehdit konusu kötülük, mağdura değil de, bir üçüncü şahsa yönelik olabilir. Ancak, bu durumda mağdur ile üçüncü kişi arasında belli bir akra­balık, yakınlık ilişkisi mevcut olmalıdır.

Tehdit hâlinde kişi, tehdit konusu tecavüzün ileride vuku bulacağı be­yanıyla korkutularak, belli bir davranışta bulunmaya zorlanmaktadır, mecbur edilmektedir.

Maddenin birinci fıkrasında yapılan tanımda, tehdidin yöneldiği hu­kukî değere göre bir ayırım yapılmıştır. Buna göre, tehdidin, mağdurun ken­disinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle yapılması, söz konusu suçun temel şeklini oluşturmaktadır. Buna karşılık, tehdidin, mağduru malvarlığı itiba­rıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle yapılması ise, suçun temel şekline göre daha az cezayı gerektirmek­tedir. Ayrıca, bu suçtan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılması, mağdu­run şikâyetine bağlı kılınmıştır.

Maddenin ikinci fıkrasında tehdidin daha ağır cezayı gerektiren nite­likli hâlleri gösterilmiştir. Bu hâller, tehdidin kapsadığı korkutma gücünün ciddîliği ve yoğunluğu hususunda mağdurda ciddî kaygılar meydana getir­meye elverişli durumlardır. Tehdit silâhla icra olunursa bunun ciddîliği hu­susunda bir korkunun meydana gelmesi çok daha kolay olur. Aynı suretle kendisini tanınmayacak bir hâle getiren kişinin veya bir kaç kişinin birlikte olarak tehdit icra etmeleri hâlinde meydana gelen korku çok yoğun olur.

İmzasız bir mektup veya özel işaretler kullanarak bir kişinin tehdit edilmesi hâlinde de meydana gelen korku bakımından bir duraksama mey­dana gelmez. Söz gelimi bir kimseye gönderilmiş olan imzasız mektup kişi­nin kendisini savunma olanağını gidereceğinden ağır tehdidi oluşturacaktır. Yine bir kimseye karşı gönderilmiş olan mektuplarda ucundan kan damlayan bıçak resimlerinin yapılması yani böylece özel işaret kullanılması korkuyu yoğunlaştırabilir.

Gizli veya açık, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluştur­dukları tehdit gücünün de, kişileri paniğe kapılacak surette korkutabilmesi dolayısıyla, suçun nitelikli hâli olarak sayılması uygun görülmüştür.

Maddenin üçüncü fıkrasında, tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya mala zarar verme suçunun işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suç­lardan dolayı cezaya hükmedileceği belirtilmiştir. Kişi tehdidinin ciddiliğini vurgulamak için, bir başkasını öldürmüş veya yaralamış ya da malına zarar vermiş olabilir. Bu gibi durumlarda gerçek içtima hükümleri uygulanarak ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmedilmelidir.”

Tehdit suçu özgürlüğe yani hürriyete karşı işlenen suçlardandır. Hürriyet kişinin, kimsenin etki  ve baskısı olmadan karar verebilme ve hareket edebilmesidir. Tehdit ile kişinin özgür iradesi baskı altına alınmakta ve zarar görmektedir.

Tehdit suçu genel ve tamamlayıcı bir suç olduğundan eğer eylem başka bir suça vücut veriyorsa tehdit suçu meydana gelmez. Başka bir ifade ile tehdit bir suç için ağırlaştırıcı sebep ya da unsur olarak düzenlenmişse artık tehdit suçundan bahsedilemez. Zira bu halde mürekkep suç yani bileşik suç gündeme geleceğinden, özel suç genel suça yani tehdide göre öncelik taşır; özel suçtan ceza verilirken, özel suçun unsuru ya da ağırlaştırıcı sebebi olan tehditten ceza verilmez. Bu nedenle tehdit suçundan bahsedebilmek için tehdit eyleminin başka bir suçun unsuru ya da ağırlaştırıcı nedeni olup olmadığının iyi değerlendirilmesi gerekir.

Tehdit suçu sonucu eyleme bağlı bir suç olduğundan tehdidin gerçekleştirilmesi ile tehdit suçu oluşmuş olur. Ayrıca tehdidin oluşması için somut bir zararın doğması da gerekmez zira tehdit bir tehlike suçudur.

Tehdit suçunun konusu kişilerin hürriyetidir. Korunan hukuki yarar ise kişilerin özgür iradeleri ile huzur ve sükunlarıdır.

Suçun Maddi  Ve Manevi Unsurları Nelerdir?

Tehdit suçunun maddi unsuru kişinin bir başkasına, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceğinin bildirilmesidir. Burada tehdit mağdura yönelmelidir ancak tehdidin konusu mağdurun kendisi yahut yakını olabilir. Tehdit olarak bildirilen kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmeyeceği failin iradesine bağlı olmalıdır. Aksi halde tehdit suçu oluşmayacaktır.

Tehdit fiili şarta bağlı olmamalıdır, şarta bağlı tehdit ifadesi tehdit suçuna vücut vermeyecektir. Örneğin “yaşlı olmasaydın seni döverdim” şeklindeki ifade tehdit oluşturmaz.

Tehdit ile fail, mağdura gelecekte gerçekleşecek bir saldırıdan bahsederek, mağduru belli bir davranışta bulunmaya ya da bulunmamaya zorlamaktadır. Failin ileride vereceğini bildirdiği zararın suç teşkil etmesi gerekmez.

Tehdit suçunun oluşması için mağdurun uğratılacağının bildirildiği zararın haksız bir zarar olması gerekir. Haklı bir nedene dayanan zarar bildirimleri tehdit suçunu oluşturmaz. Mesela alacaklının, borcunu ödemeyen borçluya, onu icraya vereceğini bildirmesi tehdit suçunu oluşturmayacaktır.

Tehdit suçu, sözlü veya yazılı olarak; bir sembol, amblem yahut işaretle; resimle, telefonla, mesajla yahut herhangi bir hareketle işlenebilir.

Tehdit suçundan bahsedilebilmesi için tehdit suçunun tamamlanması şarttır. Bunun için de muhakkak mağdurun bu tehditten haberdar olması gerekir. Mağdurun haberi olmadan arkasından söylenen sözler, yazılar, işaretler tehdit suçunu oluşturmayacaktır. Fail tehdit suçunu ya mağdurun yüzüne karşı ya da mağdura ulaştırılması amacıyla işler. Suç da mağdur tehdit bilgisine ulaştığında tamamlanmış olacaktır. Ayrıca tehdit suçunun oluşabilmesi için failin tehdidi iletme kastının yani irsal kastının bulunması gerekir. Eğer tehdidin iletilmesi failin iradesi dışında olmuşsa tehdit suçu oluşmaz. Tehdit içeren mesajı ileten kimse tehdit suçunun asıl faili değil olayın özelliklerine göre iştirakçisi olarak değerlendirilebilir.

Tehdit objektif olarak ciddi bir içerikte olmalıdır. Tehdit eylemi mağdur üzerinde ciddi biçimde korku ve endişe oluşturacak uygunlukta ve mahiyette değilse tehdit suçu oluşmayacaktır. Bu durum her olayın özelliğine göre iyi değerlendirilmelidir.

Suçun Faili Ve Mağduru Kimlerdir?

Bu suçun faili ve mağduru herkes olabilir. Fail ve mağdur olmak için ek bir nitelik aranmamıştır. Ancak mağdur belli bir kimse olmalıdır aksi halde tehdit değil TCK m. 213’te düzenlenen halk arasında korku ve panik yaratma amacıyla tehdit suçu oluşacaktır. Ayrıca tehdit fiilinin birden fazla kişi ile birlikte işlenmesi hali ise nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. (TCK m. 106/2-c)

Tehdit mağdur ya da mağdurun yakınına da yöneltilebilir; yakın ifadesi ile kastedilen dost, arkadaş, eş, nişanlı vs gibi mağdurun zarar gelmesinden korkacağı kimselerdir. Bu hallerde suçun konusu mağdurun yakını olsa da mağdur tehdit edilen kişidir.

Akıl hastalığı ya da yaş küçüklüğü nedeniyle kendilerinin ya da failin söylediği sözleri algılayamayacak durumda olan kişilere karşı tehdit suçu oluşmaz. Ancak burada olayın özelliklerine dikkate edilmeli ve tehdidin yöneldiği mağdurun tehdit nedeniyle korkup korkmadığı iyi değerlendirilmelidir. Failin tehdidi nedeniyle korkan akıl hastası ya da çocuk yönünden tehdit suçunun oluştuğunun kabulü gerekir.

Failin kendisine zarar vereceğini söyleyerek baskı kurması ise tehdit sayılmaz.

Suçun Takibi Şikayete Bağlı Mıdır?

TCK m. 106/1. fıkra, 1.cümlede düzenlenen tehdit fiili ile 2. fıkrada düzenlenen tehdit suçunun nitelikli hallerinin takibi şikayete bağlı değildir ve re’sen soruşturulup kovuşturulur. 1. fıkranın 2. cümlesinde düzenlenen malvarlığına yönelen tehdit veya sair tehdit eylemlerinin ise takibi şikayete bağlıdır.  Zamanaşımı süresi geçmemek koşulu ile mağdur tehdidi öğrendikten itibaren 6 içinde şikayet hakkını kullanabilir. Takibi şikayete bağlı olan tehdit suçu 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesince aynı zamanda uzlaşma hükümlerine de tabidir.

Suçu Kovuşturmayla Görevli Mahkeme Neresidir?

Suçu kovuşturmaya görevli mahkeme asliye ceza mahkemeleridir.

Suçun Yaptırımı  Ve Nitelikli Halleri Nelerdir?

Tehdit Suçunun Temel Şekli (TCK m. 106/1-1. cümle)

TCK m 106/1’e göre bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Tehdit Suçunun Kadına Karşı İşlenmesi (TCK m. 106/1-2. cümle)

Tehdit suçunun kadına karşı işlenmesi nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Buna göre bu suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı dokuz aydan az olamaz.

Malvarlığı İtibarıyla Büyük Bir Zarara Uğratacağından Veya Sair Bir Kötülük Edeceğinden Bahisle Tehdit (TCK m. 106/1- son cümle)

Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

TCK m. 106/2. Fıkrada Düzenlenen Tehdit Suçunun Nitelikli Halleri

Tehdit suçunun;

a) Silahla,

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Suçun Tabi Olduğu Zamanaşımı Süresi Ne Kadardır?

Tehdit suçunun dava zamanaşımı süresi 8 yıldır ve suçun işlendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Ceza zamanaşımı süresi ise 10 yıldır. Bu da cezanın kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar.

Tehdit Amacıyla Kasten Öldürme, Kasten Yaralama Veya Malvarlığına Zarar Verme Suçunun İşlenmesi

Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.

TEHDİT SUÇUNDA YARGITAY UYGULAMASI

Tehdit suçu için öngörülen cezanın türü ve üst sınırına göre aynı TCK m. 66/1-e uyarınca 8 yıllık asli dava zamanaşımına tabidir

Sanığın eylemine uyan 5237 sayılı Kanun’un 106/1-2.c maddesinde düzenlenen tehdit suçu için öngörülen cezanın türü ve üst sınırına göre aynı Kanun’un 66/1-e uyarınca hesaplanan 8 yıllık asli dava zamanaşımının (Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 06.09.2012 tarihi itibariyle duran zamanaşımının, kesinleşen sonraki mahkûmiyete konu suçun işlendiği 22.05.2013 günü yeniden işlemeye başladığı belirlenmekle; buna göre oluşan 8 ay 16 günlük durma süresi de dikkate alındığında) sanığın savunmasının alındığı tarih olan 25.07.2006 ile hükmün açıklandığı 02.06.2023 tarihi arasında gerçekleştiği gözetilmeden, sanık hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesi yerine yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden KABULÜ ile, Iğdır 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 02.06.2023 tarihli ve 2022/904 Esas, 2023/391 sayılı kararının, 5271 sayılı Kanun’un 309 uncu maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin dördüncü fıkra (d) bendinin verdiği yetkiyle; sanık hakkında tehdit suçundan açılan kamu davasının, 5271 sayılı Kanun’un 223/8. maddesi uyarınca zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE…( Y 6. CD 07.01.2025 T, 2024/6177 E.,  2025/113 K.)

”Seni öldürürüm, çocuğunu da öldürürüm” ifadesi yalnızca mağdura karşı tehdit suçunu oluşturur

Dosya kapsamına göre, sanığın mağdura silah doğrultarak ”seni öldürürüm, çocuğunu da öldürürüm” şeklinde sözlerle mağduru tehdit etmesi eyleminde, sanığın yalnızca mağdura yönelik tehdit suçunu işlediği gözetilmeden, yerinde olmayan gerekçeyle 5237 sayılı Kanun’un 43/2. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesinde isabet görülmediğinden anılan kararın bozulması gerektiğinin ihbar olunduğu anlaşılmıştır. ( Y 6. CD 07.01.2025 T, 2024/6176 E.,  2025/121 K.)

Sanığın müştekiyi darp ettiği sırada söylediği tehdit içerikli sözlerinin yaralama eyleminin irade açıklaması niteliğindedir

Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 21/03/2024 tarihli ve 2023/20843 esas, 2024/3794 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, sanığın kavga sırasında resmî nikahlı eşi olan müştekiye hitaben ”…seni öldüreceğim, ananı avradını s.keceğim” şeklinde sözlerle tehdit ettiği ve müştekiyi darp ettiği, sanık hakkında eşe karşı basit kasten yaralama ve tehdit suçlarından cezalandırılması için açılan kamu davasına ilişkin yapılan yargılama sonunda, Kaş Asliye Ceza Mahkemesinin 26/12/2022 tarihli inceleme konusu kararında sanığın kasten yaralama suçu yanında tehdit suçuna ilişkin olarak da ayrıca cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmış ise de, sanığın müştekiyi darp ettiği sırada söylediği tehdit içerikli sözlerinin yaralama eyleminin irade açıklaması niteliğinde olduğu ve eylemin bir bütün hâlinde kasten yaralama suçunu oluşturduğu gözetilmeden, sanığın yazılı şekilde tehdit suçundan mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmediğinden anılan kararın bozulması gerektiğinin ihbar olunduğu anlaşılmıştır. ( Y 6. CD 07.01.2025 T, 2024/6175 E.  ,  2025/106 K.)

5237 sayılı Kanun’un 148. maddesinde sayılan değerlere yönelen doğrudan ve dolaylı tehdit içermeyen söz ve davranışlar eylemi yağmaya dönüştürmez

Somut olay değerlendirildiğinde; sanık ile mağdur …’in … isimli iş yerinin arkasında bulunan taksi durağında karşılaştıkları, sanığın mağdurla bir müddet konuştuğu, akabinde dayısının mafya olduğundan bahsettiği, parasının olup olmadığını sorduğu, mağdurun sadece yemek parasının olduğunu söylediği, sanığın mağdurun ceplerini dıştan yokladığı, mağdurun parasını koyduğu cüzdanı çıkartmasını söylediği, mağdurun cüzdanı çıkartması üzerine elinden çekip aldığı ve cüzdanın içini açtığı, cüzdanın içinde bulunan 20,00 TL parayı aldığı, mağdurun ısrarlarına rağmen vermediği şeklinde gerçekleştiği anlaşılan dava konusu olayda sanığın mağdura yönelik tehdit içeren bir söylemde bulunmadığı gibi cebir de kullanılmadığı anlaşılmıştır.

Yağma suçunda cebir veya tehdidin malı almaya yönelik olması, malın bu cebir ve tehdit etkisiyle verilmesi gerekir. Malın götürülmesine yönelik olmayan cebir veya tehdidin yağma suçunu oluşturmayacağı anlaşılmakla somut eylemde sanık tarafından mağdura karşı malı almaya yönelik bir cebir ve tehdidin olmadığı, yağma suçuna ilişkin cebir ya da tehdit unsurlarının bulunmadığı, mağdurun içsel olarak korkmasının da tek başına yağma suçunun oluşumu için yeterli olmayacağı, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun yukarıda izah edilen 2016/6-985 E,2018/158 K. sayılı kararı ve bir çok kararında da açıkça kabul edildiği üzere; 5237 sayılı Kanun’un 148. maddesinde sayılan değerlere yönelen doğrudan ve dolaylı tehdit içermeyen söz ve davranışların eylemi yağmaya dönüştürmeyeceği buna göre; sanığın sübut bulan eyleminin hırsızlık suçunu oluşturduğu anlaşılmakla; delillerin takdirinde ve suç vasfında yanılgıya düşülerek sanığın yağma suçundan cezalandırılmasının hukuka aykırı bulunması nedeniyle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. ( Y 6. CD 11.12.2024  T, 2024/5718 E.,  2024/13237 K.)

Tehdit suçundan kaynaklı bir zarar bulunmuyorsa sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması konusu değerlendirilmelidir

Her ne kadar … 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.12.2023 tarihli kararı ile, sanığın adli sicil kaydında hakkında daha önceden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği ve denetim süresi içinde yargılamaya konu suçu işlediği anlaşıldığından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiş ise de; sanığın adli sicil kaydında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel olacak mahkumiyetinin bulunmadığı, 14.12.2023 tarihli celsede hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasını talep ettiği, yargılama sürecindeki davranışları olumlu bulunarak takdiri indirim uygulandığı, tehdit ve yaralama suçlarından kaynaklı bir zarar da bulunmadığı anlaşıldığından, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı için gerekli şartların mevcut olduğu gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden anılan kararın bozulması gerektiğinin ihbar olunduğu anlaşılmıştır. ( Y 6. CD 07.01.2025 T, 2024/5532 E.,  2025/125 K.)

Nitelikli tehdit suçu için öngörülen cezanın türü ve üst sınırına göre 8 yıllık olağan dava zamanaşımına tabidir

Sanığa yüklenen ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun), 106 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (a) bentine uyan nitelikli tehdit suçu için öngörülen cezanın türü ve üst sınırına göre, aynı Kanun’un 66/1-e, 67/4. maddelerinde öngörülen 8 yıllık olağan dava zamanaşımının ilk karar tarihi olan 23.02.2016 gününden hüküm tarihine kadar geçmiş bulunduğu gözetilmeden, sanık hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesi yerine yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık …’in temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle Tebliğname’ye uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı Kanun’un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkında açılan kamu davasının 5271 sayılı Kanun’un 223/8. maddesi uyarınca zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,… ( Y 6. CD 27.11.2024 T, 2024/5363 E.,  2024/12549 K.)

Sanıkların birlikte hareket ederek katılanın aracına doğru ateş etmeleri şeklinde gerçekleşen eylemlerinin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-a-c maddesinde tanımlanan birden çok kişi ile birlikte silahla tehdit suçunu oluşturur

Dosya kapsamına göre; olaydan önce katılanlardan …’ın işyerinde çalışan sanığın işyerinden olan alacağını tahsil amacıyla katılan …’a ait olduğunu bildiği ve katılan …’ın kullanımındaki araca ateş ettiği olayda, eylemin yağma ve/veya yağmada “daha az cezayı gerektiren hal” başlıklı 5237 sayılı Kanun’un 150/1. maddesindeki suçu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdir ve tartışmasının üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu nazara alınarak görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, yine sanıkların olay tarihinde birlikte hareket ederek katılanın aracına doğru ateş etmeleri şeklinde gerçekleşen eylemlerinin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-a-c maddesinde tanımlanan birden çok kişi ile birlikte silahla tehdit suçunu oluşturduğu gözetilmeden, ayrıca genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan da mahkûmiyet hükmü kurulması nedeniyle kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ihbar yazısı incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmüş olduğundan KABULÜ ile İzmir 18. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/06/2020 tarihli ve 2019/750 Esas, 2020/243 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkra (b) bendi uyarınca sonraki işlemlerin yerel mahkemece yerine getirilmesine, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 07.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. ( Y 6. CD 07.01.2025 T, 2024/5117 E.,  2025/123 K.)

Sanık müdafii tarafından sunulan avukatlık hizmetinin bölünmesi mümkün olmadığından, tehdit suçundan verilen beraat kararı nedeniyle vekalet ücretine hükmedilemez

Cumhuriyet Başsavcılığının ihbar yazısı incelenen dosya içeriğine göre sanık hakkında yargılandığı aynı davada hakaret ve cinsel saldırı suçlarından düşme kararı verilmiş olması karşısında, sanık müdafii tarafından sunulan avukatlık hizmetinin bölünmesi mümkün olmadığından, tehdit suçundan verilen beraat kararı nedeniyle vekalet ücretine hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde görülmüş olduğundan KABULÜ ile sanık … hakkında Bursa 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 02.11.2023 tarihli ve 2023/435 Esas, 2023/964 Karar sayılı kararı verilen hükmün 5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma uygulamaya yönelik olduğundan aynı maddenin 4. fıkrasının (d) bendi gereğince, hüküm fıkrasının 3. maddesinde yer alan “Sanık kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin hazineden alınarak sanığa verilmesine,” cümlesinin çıkarılmasına, karardaki diğer hususların aynen yerinde bırakılmasına, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,

07.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. ( Y 6. CD 07.01.2025 T, 2024/5104 E.,  2025/120 K.)

Yargılama dosyasının tehdit suçu bakımından uzlaştırma bürosuna gönderilip uzlaştırma işlemleri yapıldıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir

Dosya kapsamına göre, Samsun 11. Asliye Ceza Mahkemesinin 05.07.2018 tarihli kararının istinaf edilmesi üzerine, kamu görevlisine hakaret suçu bakımından Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 19.02.2019 tarihli ve 2018/3854 Esas, 2019/428 Karar sayılı kararıyla, “lan” kelimesinin kaba söz niteliğinde olup hakaret suçunun unsurlarının oluşmaması nedeniyle anılan mahkûmiyet hükmünün kaldırılarak sanığın beraatine karar verildiği anlaşılmakla,

Tehdit suçunun karar tarihinden önce uzlaştırma kapsamda olması nedeniyle anılan suç yönünden uzlaştırmaya engel olan 5271 sayılı Kanun’un “Uzlaştırma” başlıklı 253/3. maddesinde yer alan “… Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.” şeklindeki düzenlemenin uygulama olanağı kalmadığı anlaşılmakla, yargılama dosyasının tehdit suçu bakımından uzlaştırma bürosuna gönderilip uzlaştırma işlemleri yapıldıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden anılan kararın bozulması gerektiğinin ihbar olunduğu anlaşılmıştır. ( Y 6. CD, 07.01.2025 T, 2024/5103 E.,  2025/119 K.)

“Çarşambayı bekle, göreceksin, buraya gel de başvuru yapmak neymiş öğren” şeklindeki sözler sair tehdit suçunu oluşturur

Dosya kapsamına göre, Erzincan 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.06.2020 tarihli kararı ile sanığın katılana yönelik “çarşambayı bekle, göreceksin, buraya gel de başvuru yapmak neymiş öğren, iki elim yakanda” şeklinde sözler söylediğinden bahisle 5237 sayılı Kanun’un 106/1-1. cümlesi gereğince 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, sanık hakkında Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 10.03.2019 tarihli ve 2019/590 sayılı iddianame ile sanığın katılana yönelik “çarşambayı bekle, göreceksin, buraya gel de başvuru yapmak neymiş öğren” şeklinde sözler sarf etmesi nedeniyle sair tehdit suçundan cezalandırılması için kamu davası açıldığı ve söz konusu sözlerin sair tehdit suçunu oluşturduğu halde, yazılı şekilde 5237 sayılı Kanun’un 106/1-1. cümlesi gereğince hüküm kurulmak suretiyle fazla ceza tayin edilmesinde isabet görülmediğinden anılan kararın bozulması gerektiğinin ihbar olunduğu anlaşılmıştır. ( Y 6. CD 18.11.2024  T, 2024/4232 E.,  2024/12052 K.)

TCK m. 150/1 yollamasıyla tehdit suçundan hüküm kurulması gereken hallerde doğrudan 106’ya göre hüküm kurulmamalıdır

Oluş, dosya kapsamı, Yargıtay bozma ilamı dikkate alındığında, sanık … ‘ın mağdur …’a yönelik yağmanın daha az cezayı gerektiren hali olan TCK’nin 150/1. maddesi yollamasıyla 106/2. maddesinde düzenlenen tehdit suçundan hüküm kurulması gerekirken müstakil tehdit suçundan hüküm kurulması sonuç cezaya etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır. ( Y 6. HD 25.10.2019 T, 2018/2696 E.,  2019/5147 K.)

Eylemin yağmaya kalkışma suçunu oluşturduğu gözetilmeyerek yazılı şekilde tehdit suçundan hüküm kurulması bozma nedenidir

Oluş ve dosya içeriğine göre, meşru bir alacağı bulunmayan sanığın, katılanın işyerine giderek tehditle 200 TL para istemesi şeklinde gerçekleşen eylemin, yağmaya kalkışma suçunu oluşturduğu gözetilmeyerek yazılı şekilde tehdit suçundan hüküm kurulması bozma nedenidir. ( Y 6. CD 10/05/2018 T, 2015/9547 E.,  2018/3597 K.)

Sanık hakkında TCK’nın 43/2. maddesinin uygulanması yerine, iki ayrı silahla tehdit suçundan hüküm kurulması bozma nedenidir

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Sanığın aynı nedenle tartıştığı eşi ve kızını aynı anda tehdit ettiğinin anlaşılması karşısında, sanık hakkında TCK’nın 43/2. maddesinin uygulanması yerine, iki ayrı silahla tehdit suçundan hüküm kurulması,

Kanuna aykırı ve sanık …’in temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 20.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. ( Y 4. CD 20.03.2019 T,  2014/46186 E.,  2019/4768 K.)

Aynı eylem nedeniyle hem yaralama, hem de tehdit suçundan hüküm kurulması bozma nedenidir

 Sanık hakkında yaralama ve tehdit suçlarından kurulan hükümler yönünden yapılan incelemede;

a) Sanığın mağdur …’ya yönelik etkili eylemi nedeniyle hakkında kamu davası açılmış olup, silahlı tehdit suçundan açılmış bir dava bulunmadığı halde, aynı eylem nedeniyle hem yaralama, hem de tehdit suçundan hüküm kurulması suretiyle CMK.nun 225.maddesine aykırı davranılması,

b) Sanığın, mağdur …’e tabanca ile ateş etme eylemi nedeniyle kasten yaralamaya teşebbüs suçundan bir kez cezalandırılması istemiyle dava açıldığı halde, ayrı ayrı iki kez silahlı tehdit suçundan hüküm kurulması,

Usule aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, diğer yönlerden incelenmeksizin hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi (BOZULMASINA), 01/12/2011 gününde oybirliği ile karar verildi. ( Y 1. CD  01/12/2011 T, 2009/569 E.,  2011/7405 K.)

Sanığın katılanı basit tıbbi müdahale ile yaraladığına dair kabulüne rağmen, sanık hakkında dava konusu olmayan tehdit suçundan hüküm kurulması ile hükümde çelişki yaratır

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak;

Gereği görüşülüp düşünüldü:

Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Sanık hakkında kasten yaralama suçundan kamu davası açılmasına ve mahkemenin sanığın katılanı basit tıbbi müdahale ile yaraladığına dair kabulüne rağmen, sanık hakkında dava konusu olmayan tehdit suçundan hüküm kurulması ile hükümde çelişki yaratılması,

Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 24.09.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi. ( Y 3. CD 24.09.2013 T,  2012/31059 E.,  2013/32047 K.)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi çekebilecek makaleler