Edit Content
KURUMSAL
FAALİYET ALANLARI
MEDYA

TCK 109 – Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu

Özgürlükten yoksun kılma yasağının doğal bir sonucu olarak TCK’da yer bulan bir suçtur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (madde 5) ve Anayasa (madde 19) ile güvence altına alınan kişinin serbestçe hareket edebilme hürriyetinin, bulunduğu yeri değiştirme imkanının korunması amaçlanır.

Serbest hareket etme ya da bir yerden ayrılmamaya dair kişi iradesinin korunması amaçlanır. Kişinin fiziki olarak hareket özgürlüğü koruma altına alınmıştır bu suçla. Suçun faili de mağduru da herkes olabilir.

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, odaya kapatma gibi bir hareketle işlenebileceği gibi kişinin bulunduğu yerden çıkmasını engellemek suretiyle de işlenebilir. Menfi veya müspet bir harelet ile icra edilmesi mümkündür.

Kişinin kapalı bir yere kapatılması ve hareket serbestisinin ortadan kaldırılması ile suçun oluştuğunu kabul etmek gerekir. Bu suç sonucunda kişinin yaralanması da ayrıca meydana gelmiş ise bu suçtan ayrıca soruşturma yapılmalı ve cezalandırmaya gidilmelidir.

Hafif nitelikteki yaralama ise genelde bu suçun işlenmesinin bir unsuru kabul edilmektedir: “Sanıkların katılanı rızası dışında evde tuttukları sırada sistematik ve süreklilik arz etmeyecek şekilde basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralama eylemi kül halinde hürriyeti tahdit suçunun unsurunu oluşturduğu gözetilmeksizin ayrıca eziyet suçundan da hüküm kurulması…” (Y. 8. CD., 17.06.2010, 2010/1434-2010/8857).

Özgürlükten yoksun kılma belirli bir süre devam etmelidir. Kaçma imkanı olsa da kişinin bir yerde tutulmasını Yargıtay bir kararında suçun gerçekleştiği yönünde değerlendirmiştir. Yargıtay, bir kararında “…fiil ile sonucun hukuken kabul edilebilecek bir zaman müddetince sürmesi… (YCGK, 29.06.2010, 8-110/161)” gerektiğine işaret ederken, bir başka kararında suçun oluşması için on dakikayı (YCGK, 02.10.2012, 2011/8-778, 2012/1795) yeterli görmüştür. Özgürlüğün kısıtlandığı an ve yerde suç tamamlanmış olur ve bu suçun teşebbüse de elverişli olduğu kabul edilmektedir. Neticesi harekete bağlı bir suçtur ve hareket yapıldığı anda suç gerçekleşir.

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunun Unsurları

Kişi bu suçu işlerken hukuka aykırı davrandığı bilinciyle hareket etmelidir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 12.11.2013 tarih ve 2013/14-511 Esas, 2013/449 Karar sayılı kararında da bu görüşe yer verilmiştir: 5237 sayılı kanunda bazı suç tanımlarında hukuka aykırı olarak”, hukuka aykırı başka bir davranışla”, hukuka aykırı diğer davranışlarla”, hukuka aykırı yolla”, hukuka aykırı yollarla” gibi ifadelere yer verilmiştir. Bu ifadelerin geçtiği suçlarda failin, işlediği fiilin hukuka aykırı olduğunu bilmesi, yani bu konuda doğrudan kastla hareket etmesi gerekmektedir.”

Özel kastla işlenen bir suç olup, bilerek ve isteyerek kişi hürriyetinden mahrum bırakılmalıdır.

Kişi hürriyetinden cebir ve tehdit ile, hile ile veya dolaylı olarak işlenen başka fiiller ile de özgürlüğünden mahrum edilebilir.

Özgürlükten kısmen mahrum edilmek suretiyle de bu suç işlenebilir.

Yürütülen kamu görevi sebebiyle bu suç işlenebilir.

Kişiyi özgürlüğünden mahrum bırakma konusunda bir yetkinin kullanılması ya da mağdurun rızası söz konusu olmamalıdır. Aksi halde işlenen fiil hukuka uygun hale gelir. Suç bakımından da genel olarak hukuka uygunluk nedenleri uygulama alanı bulabilir. Buna göre ilk olarak görevin ifası kapsamında kanun hükmünü yerine getirme (TCK md. 24/1) ve amirin emri (TCK md. 24/2) gündeme söz konusu olur. Yakalamanın, gözaltına almanın ve tutuklamanın kanunda öngörülen koşullara uygun şekilde icra edilmiş olması halinde kanun hükmünü yerine getirme ya da hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedenlerinden biri söz konusu olacak ve bu suçun işlenmesinden bahsedilemeyecektir.

4721 sayılı TMK hükümleri gereğince hiç kimse özgürlüğünü devredip kanun ve genel ahlaka aykırı olarak kendi özgürlüğünü sınırlayamaz. Bu bakımdan özgürlüğünden yoksun kılınmanın yasal durumunda kişinin buna rıza göstermesi ayrıca incelenmelidir.

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu Nitelikli Halleri

Suçun İşlenme Şekli İtibariyle Nitelikli Halleri

Suçun İşlenme Şekli İtibariyle Nitelikli Halleri

  • Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

* Bu suçun;

a) Silahla,

b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

İşlenmesi halinde, bir ve ikinci fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.

  • Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

Suça Konu Kişi İtibariyle Nitelikli Halleri

Suçun;

  • Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
  •  Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
  •  Üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı,
  • Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

İşlenmesi halinde, bir ve ikinci fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.

* Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır. “Hükmün gerekçesinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cinsel amaçla işlendiği oluşa uygun olarak kabul edildiği ve bu nedenle artırım yapılacağı belirtildiği halde cezaları belirlenirken 5237 sayılı Yasanın 109/5 maddesinin uygulanmaması suretiyle noksan ceza tayini ile gerekçede çelişkiye düşülmesi,” (Y. 5. CD. 16.04.2007, 740/2908) Bozma sebebi kabul edilmiştir. Buna göre cinsel amaçla bu suç işlenmiş ise nitelikli hali söz konusu olduğundan ceza artırımına gidilmeli ve hüküm buna göre açıklanmalıdır.

* Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

TCK 109 Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu Yargıtay Kararları

1. 155 polis imdat telefonuna yapılan isimsiz ihbarda ruhsatsız silah bulundurduğu bildirilen ve yakalandığında üzerinde yapılan aramada herhangi bir suç unsuru ele geçirilemeyen katılanın 05.09.2002 tarihinde gözlem altına alındığı ve gözlem altında bulunduğu sırada Çine Sulh Ceza Mahkemesi tarafından verilen arama kararının 05.09.2002 günlü olmasına karşın evindeki aramanın bir gün sonra yapıldığı, katılan gözlem altında iken yapılan ikinci bir şikayet nedeniyle gözaltı süresinin uzatılmasının talep edildiği, bu talep 06.09.2002 günü Cumhuriyet Savcısı tarafından reddedildiği halde ikinci şikayet gerekçe gösterilerek katılanın bir gün daha gözaltında tutulduğu olayda; İsimsiz ve asılsız ihbar dışında suç işlediğine ilişkin hiçbir kanıt bulunmayan katılanı 05.09.2002 günü yasal hiçbir gerekçe göstermeden gözaltına aldıran ve Cumhuriyet Savcısının yazılı talimatının aksine yasal olmayan bu gözaltı süresini ikinci şikayet gerekçesiyle uzatan üst dereceli kolluk amiri sanığın eyleminin kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunu oluşturduğu gözetilmeden atılı suçtan mahkumiyeti yerine dosya içeriğine uymayan gerekçeyle beraat kararı verilmesi…” (Y. 8. CD., 02.06.2010, 2008/6771- 2010/7810) sebebiyle Bozma Kararı verilmiştir.

2. “Sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan eyleminin manevi cebirle işlendiğinden bahisle temel ceza TCK.nın 109/2 maddesine göre tayin edilmiş ise de dosya kapsamına göre sanığın mağdura maddi cebir tehdit veya hile uyguladığına ilişkin delil bulunmadığı, manevi cebrin bu madde kapsamında değerlendirilemeyeceği, sabit olan eylemin TCK.nın 109/1 maddesine uygun olduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi…” (Y. 14. CD., 08.04.2013, 2013/118-2013/4046) Bozma Sebebi kabul edilmiştir.

3. “Sanığın baldızı olan mağdureye ‘anneme gidelim çocuğu annem görsün daha sonra çocuğu siz alırsınız’ deyip hileli yollarla alıkoymuş olması karşısında TCK.nın 109/2 maddesinin uygulanmaması karşı temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.” (Y. 14. CD., 24.09.2012, 5635/8803) şeklinde karar verilmiştir.

4. “Suç tarihinde katılanın, sanığın kullandığı araca silah gösterilmek suretiyle bindirilmesi eklinde gerçekleşen eylemin tehditle işlenmesi nedeniyle TCK.nın 109/2 maddesi yerine aynı Kanunun 109/1. Maddesinden uygulama yapılması…” (Y. 14. CD., 13.05.2013, 2011/15473- 2013/5795) Bozma Sebebi kabul edilmiştir.

5. “5237 s. TCK’nın 110. Maddesi uyarınca, cezada indirim uygulanabilmesi için mağdurun, zorlama olmaksızın, kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakılması gerekir. Zorla kaçırıp alıkoyma suçundan yargılanan sanıklar tarafından tutulduğu evde gizlice ailesi ile telefonla görüşüp yerini bildiren mağdurenin kolluk kuvvetleri tarafından bulunması nedeniyle 5237 s. TCK’nın 110. Maddesinin uygulanma olanağı bulunmadığı sonucuna varılır.” (Y. 5. CD., 13.11.2006, 2006/10552-2006/8856) denilmek suretiyle etkin pişmanlık uygulanması kabul edilmemiştir.

6. Oluş, müdahil ve tanık S.O.’nun aşamalarda değişmeyen istikrarlı beyanları ve tüm dosya içeriğinden, sanıkların, sanık C.K.’nın akrabası F. İle bir müddet arkadaşlık ettikten sonra ayrılması nedeniyle aralarında husumet bulunan müdahili tanık S.’nin yanından zorla araca bindirerek önce Göksu Irmağı kenarına götürmelerinin ardından sanık C’e ait imalathaneye götürmek isterlerken müdahilin kaçması şeklinde gerçekleşen eylemlerinde üzerlerine atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları oluştuğu halde mahkumiyetleri yerine yazılı gerekçelerle beraatlerine karar verilmesi…” (Y. 8. CD., 10.11.2009, 10259/13988)  sebebiyle verilen hüküm Bozulmuştur.

7. “Oluşa ve tüm dosya içeriğine göre; sanığın takip ettiği müştekiyi pasaj içinde zorla tutmak şeklindeki eylemi cinsel amaçla gerçekleştirildiğinin kanıtlanmadığı gözetilmeksizin 5237 sayılı TCK.nun 109/5 madde ve fıkrası hükmü uyarınca artırım yapılarak sanığa fazla ceza tayini, Bozmayı gerektirmiş,” (Y. 8. CD. 26.5.2008, 6606/6236) denilmiştir.

8. “… Hükümlünün, suç tarihinde 15 yaşını tamamlamış ayırt etme gücüne sahip (sezgin küçük) mağdure Fatma Özdemir’i rızasıyla cinsel amaçlı olarak hürriyetini kısıtlamaktan ibaret eylemi 5237 sayılı TCY’nın 109/1-3/f-5. maddesi kapsamında olup, mağdurenin aynı Yasanın 26/2. maddesi kapsamındaki rızası fi ili suç olmaktan çıkararak hukuka uygun hale getirmektedir. Bu nedenle Özel Dairenin kararı isabetli olup Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.” (Y. CGK 11.03.2008, 253/52) denilmiştir.

9. “Hürriyetinden yoksun kılınan mağdureyi evine almaktan ibaret sanık Şevki’nin eyleminin 5237 sayılı Yasanın 39. maddesine uyan yardım etme niteliğinde olduğu gözetilmeden, asıl fail gibi sorumlu tutulması suretiyle fazla ceza tayini,” Yarg. 5. CD. 28.05.2007, 3453/4063 (Yalvaç, s. 872). “Sanıklar A.İ ile M.İ’nin suçun işlenmesi sırasında fi il üzerinde ortak hâkimiyetlerinin bulunmadığı, kaçırılan mağdure ve diğer sanıkların evinde kalmasına müsaade etme, yerlerini güvenlik güçlerinden gizleme ve evlenmelerini temin için müşteki ile görüşerek aracı olma şeklinde kabul edilen eşlemlerinin suçun işlenmesine yardım etme niteliğinde olduğu ve 5237 sayılı Yasanın 39. maddesine temas ettiği nazara alınmadan ve ayrıca ek savunma hakkı da verilmeden haklarında 37. madde uygulanarak fazla ceza tayini,” (Y. 5. CD. 16.04.2007. 740/2908) hukuka aykırı bulunmuş ve Karar Bozulmuştur.

10. “Sanık hakkında, mağdureyi 08.08.2005 tarihinde rızasıyla kaçırıp alıkoymak suretiyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlediği iddiasıyla 08.12.2005 tarihinde Sultanbeyli Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, bu dava açılmadan sanığın 12.10.2005 tarihinde yeniden atılı suçu işlediği anlaşılmakla, sanığın her iki davaya konu eylemlerinin zincirleme tek suç oluşturabileceği nazara alınarak her iki davanın birleştirilmesi, şayet karar kesinleşmiş ise delil olarak dosyaya konulduktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması,” (Y. 5. DC. 16.05.2007, 12125/3714) sebebiyle Bozma Kararı verilmiştir.

TCK 109 Uzlaşmaya Tabii Mi? Etkin Pişmanlık Uygulanması

Kişiyi hürriyetinden yokun bırakma suçu uzlaştırmaya tabi değildir.

TCK Md. 110’da bu suç bakımından “etkin pişmanlık” düzenlenmiştir. Maddede tanımlanan suçu işleyen kişi, bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın, onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.

Bu suç bakımından soruşturma ve kovuşturma genel hükümlere göre yürütülür.

Mağdur soruşturma başlamadan serbest bırakılmış ise ve henüz bir soruşturma mevcut değilse etkin pişmanlıktan yararlanması söz konusu olur. Kanun, bırakılma yerini de güvenli bir yer olarak tarif etmiş ve kişinin madden ve manen zarar görmeyeceği bir yer olmasını istemiştir.

Fail, kendiliğinden mağduru serbest bırakmış olmalıdır. Fail bir zorlama olmaksızın duyduğu pişmanlığın sonucu olarak kendisi iradesiyle serbest bırakmayı gerçekleştirmelidir. Fail üzerinde herhangi bir dışsal anlamda zorlama bulunmamalıdır.

Madde gerekçesinde de bu husus, “Bunun, kendiliğinden olması, yani herhangi bir zorlama olmadan gerçekleşmesi gerekir.” şeklindeki ifadelerle açıkça belirtilmiştir. Ancak tabi ki gönüllü vazgeçmede olduğu gibi tam anlamıyla gönüllülüğün varlığı da söz konusu olamayacaktır. Yakalanma endişesiyle mağduru serbest bırakan failin bu koşulu gerçekleştirdiği ve etkin pişman olduğu ise kabul edilmemektedir.

Yukarıda bahsetmiş olduğumuz konu ile ilgili destek ve danışmanlık ihtiyaçlarınız için uzman avukatlarımızla şimdi iletişime geçebilirsiniz!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi çekebilecek makaleler