Edit Content
KURUMSAL
FAALİYET ALANLARI
MEDYA

TCK 123 – Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu Nedir?

Bir kişinin sadece huzur ve sükununu bozmak, rahatsız etmek ve günlük yaşamı ile hayatının olağan akışına zarar vermek amacıyla ısrarla telefon edilmesi, gürültü yapılması ve benzeri hukuk dışı bir eylemin işlenmesi ve bu eylemlerin kasten, bilerek ve isteyerek yapılması suç olarak düzenlenmiştir.

Madde hükmüne göre “Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikâyeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.”

Ayrıca hukukumuzda gürültü, bir kabahat olarak 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’unda düzenlenmiştir.

Yine 5237 sayılı TCK’nun çevreye karşı suçlar arasında yer alan 183. maddesinde düzenlenen gürültüye neden olma suçu da şu şekildedir: “İlgili kanunlarla belirlenen yükümlülüklere aykırı olarak, başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli bir şekilde gürültüye neden olan kişi, iki aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır”.

Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu, gündelik hayat ile yakından ilgili birtakım olayları kapsayan bir suçtur. Kişilerin psikolojik, ruhsal sükûn içinde yaşama hak ve hürriyeti bu suçla korunmaktadır.

Maddede hareketler bakımından aranan bir özellik olan “ısrar”lı olma ve özel kast olarak mağdura yönelik “sırf huzur ve sükûnunu bozma maksadı” suçta aranan iki temel unsurdur.

Kişinin özel hayatını en yoğun yaşadığı, iş hayatı dikkate alındığında dinlenebildiği, boş zaman geçirebildiği en önemli yer konutudur. Kişinin böyle bir ortamda yaşamını idame ettirirken sırf huzur ve sükûnunu bozmak amacıyla ona ısrarla telefon edilmesi, gürültü yapılması veya hukuka aykırı başkaca bir davranışta bulunulması sonucu kişinin psikolojisinin, huzurunun ve emniyet içinde olma halinin bozulması mümkündür. Bu durumda kişi hakkında TCK Md. 123’ten soruşturma başlatılması ve yargılama yapılması gerekmektedir. TCK Md. 183’te sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı düzenlenmişken, TCK Md. 123’te bahsi geçen hareketlerin belirli bir kimseye yöneltilmesi son derece önemli ve ayırt edici undurdur ve özel kastla belirli bir kişiye karşı bu eylemler yapılmış olmalıdır.

TCK 123 Şikayete Bağlı Mıdır?

Suçun takibi şikâyete bağlı olup, bu açıdan TCK 73. maddedeki şartlar çerçevesinde suç soruşturması başlatılır.

Suç şikâyete tabi olmakla, CMK’nun 253. maddesi gereğince uzlaşma hükümleri uygulanacaktır. Nihayet suç için öngörülen üst sınır dikkate alındığında, CMK 171/2. madde uyarınca yeterli şüphenin varlığına rağmen kamu davasının açılmasının beş yıl süreyle ertelenmesi de söz konusu olabilir.

TCK 123 Yargıtay Kararları

1.“Şikayetçinin aşamalardaki iddiaları ve bu iddiaları doğrulayan Türkcell HTS Raporuna göre; sanığın abonesi olduğu cep telefonundan şikayetçiye ait cep telefonunu bir çok kezarayarak çaldırıp kapatmak suretiyle üzerine atılı kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu işlediği sabit olduğu halde” (2.CD, 26.10.2009, E.2008/33430, K. 2009/39858); “Sanığın cep telefonuna ait arama-aranma kayıtlarına göre, 06.06.2007 ila 27.06.2007 tarihleri arasında katılanların ev telefonunu 14 defa arayarak çoğunda 1 saniye telefonu çaldırıp kapatmak şeklindeki eyleminin kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu oluşturduğu halde, beraat kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir” (4.CD, 13.6.2011, 2009/10573, 2011/8147).

2. “Oluş ve dosya kapsamına göre, sanığın müştekilerin bulunduğu evin önüne aracı ile gelerek gaza basmak suretiyle gürültü yapması şeklindeki eyleminde; süreklilik ve ısrarlı olma unsurlarının bulunmaması nedeniyle atılı suçun oluşmadığı, sanığın eyleminin bu haliyle 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 36. maddesinde yazılı bulunan gürültü yapma kabahatini oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması” (2.CD, 2.7.2012, 29156/18027) hukuka aykırı bulunarak Bozma Kararı verilmiştir.

3. “…123.maddede düzenlenen suçta; gürültü çıkararak huzur ve sükunu bozma eyleminin belli bir kişiye yönelik olması şartı bulunduğundan”.CGK, T.29.05.2007, E.2007/8- 109, K.2007/115). Belirtelim ki anılan kararında Ceza Genel Kurulu, yargılama konusu düğünde kuru-sıkı tabanca ile havaya ateş etme şeklinde gelişen olayda, fiilin, kuru sıkı tabanca ile çıkarılan gürültünün TCK 183.maddede arandığı şekilde sağlığa zarar verecek düzeyde olduğuna ilişkin bir tespit bulunmaması nedeniyle bu suçu oluşturmadığı, 170.maddede düzenlenen suçta “silah kullanma” koşulu arandığından ve fakat kuru sıkı tabancanın TCK 6.maddesi uyarınca silah sayılamayacağından maddedeki suçu oluşturmadığı, nihayet 123.madde bakımından huzur ve sükunu bozma eyleminin belirli bir kişiye yönelik olmaması sebebiyle 123.maddedeki suçun da oluşmadığına, buna karşılık fiilin 5326 sayılı Kanunun 36.maddesinde ye alan kabahati oluşturduğuna hükmetmiştir. Bu arada Kurul, yan sorun olarak olayda anılan suçların oluşmadığına kanaat getirerek yere mahkeme kararını bozan Özel Dairenin CMK 309/4-d maddesi uyarınca anılan kabahat nedeniyle gerekli idari para cezasına bizzat kendisinin hükmetmesi gerektiğine karar vermiştir.

4. “Sanığın, katılanların cep telefonlarına gönderdiği mesajlarla tehdit, hakaret suçlarının işlendiğinin kabul edilmesi karşısında, genel ve tamamlayıcı nitelikte olan kişileri huzur ve sükununu bozma suçundan ayrıca cezalandırılamayacağının gözetilmemesi”(4.CD, 17.04.2014, 2011/15874, 2013/11896); “TCK’nın 123. maddesinde tanımlanan ve genel, tamamlayıcı nitelikte olan kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun oluşabilmesi için eylemin sırf bir kimsenin huzur ve sükunun bozma amacı ile gerçekleştirilmesi ve başka bir suçu oluşturmaması gerekmektedir. Somut olayımızda, sanığın katılanı tehdit kastı ile telefonla arayarak tehdit içeren sözler söylediğinin anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin bir bütün halinde tehdit suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, ayrıca anılan Kanun maddesi ile de hükümlülük kararı verilmesi (4.CD, 03.06.2013, 2010/29780, 2013/17169) [53] “sanığın telefonla arama ve mesaj çekme suretiyle katılana hakaret ve tehditlerde bulunduğu kabul edildiğinden fikri içtima kuralları gereğince ayrıca huzur ve sükunu bozma suçunun oluşmayacağı gözetilmeden”(4.CD, 3.12.2013, 2012/16788, 2013/30595) verilen kararlar Bozulmuştur.

5. “Müştekinin çocuğu ile sağlık ocağına gittiği sırada şüphelinin içinde bulunduğu araç ile kendisini takip ettiği, sağlık ocağında yaklaşık 20 dakika kadar kalıp çıktığında da kapı önünde beklediğini gördüğü ve yine araçla peşinden geldiği, müştekinin durumu haber vermek için eşinin iş yerine yöneldiği halde şüphelinin takibine devam ettiği ve iş yerine girince şüphelinin de aracını park ettiği, durumu eşine anlatması ve eşinin isteği üzerine caddeye çıkıp yürüdüğünde şüphelinin yeniden aracını çalıştırıp takibe geçtiği oluşa uygun olarak kabul edilmiş ve açıklanan eylemin kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu oluşturduğuna ilişkin vasıflandırmanın doğru olduğu anlaşıldığından, delillerle iddia ve savunma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan hükmün onanmasına karar verilmiştir” (14.CD, 2012/8472, 2014/1008)

6. Sanık adına kayıtlı 0533xxxxxxx numaralı cep telefonuna ait arama kayıtlarını içeren belgeler incelendiğinde, sanığın şikayetçiyi defalarca aradığına dair bir bilgiye rastlanmadığı, yalnızca 21.06.2005 tarihinde bir kez arama yapıldığı, bunu da sanık ve şikayetçinin kabul ettiği, dolayısıyla sanığın yüklenen suçu işlediğine yönelik soyut iddia dışında mahkumiyete yeterli, kesin ve inandırıcı deliller bulunmadığından beraatine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde mahkumiyete karar verilmesi” (2.CD, 28.10.2009, 2008/34365, 2009/40578) sebebiyle hüküm Bozulmuştur.

7. “…sanığın katılana iki dakika arayla telefon etmesi şeklinde gerçekleşen eyleminde, suçun ısrar unsurunun ne şekilde oluştuğu açıklanmadan…” (4.CD, 03.04.2014, 2013/18706, 2014/10836) mahkumiyet hükmolunması sebebiyle Bozma Kararı verilmiştir.

Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Unsurları Nelerdir?

Bu suçun varlığı bakımından maddede sıralanan eylemlerin özel bir kastla ve belirli bir kişiye karşı işlenmiş olması gerekir.

Kabahatler Kanununun 36.maddesindeki gürültü kabahatinde belirli bir kimse hedef alınmamakta, mağdur belirli bir kimse olmamaktadır. Ayrıca anılan 36. madde açısından “ısrar” unsuru da bir unsur olmayıp, tek bir hareketle de bu kabahat gerçekleşebilmektedir.

TCK Md. 183’te ise bir mağduriyet de aranmamaktadır.

Öncelikle bir hareket var olmalıdır. Israrla telefon etmek ve gürültü yapmak bağlı hareketler olarak maddede düzenlenmiştir.

  • Maddede yer alan “telefon edilmesi” ifadesinin sadece telefon etmeyi değil ama bunun yanı sıra sms mesajı (kısa mesaj) göndermeyi de içerdiği kabul edilmektedir. Yargıtay’ın suçun mesaj yolu ile işlenebileceği yönünde de çok sayıda kararı bulunmaktadır. Bu hareketin gerçekleşmesi için telefon edildiğinde mutlaka konuşulması gerekli olmayıp, telefon edip konuşmadan kapatmak, iletişim devam ederken konuşmayıp sessiz kalmak, müzik veya başkaca bir ses dinletmek, konuşmadan garip sesler çıkarmak (örneğin hırlamak) gibi huzur ve sükûnu bozabilecek diğer bazı davranışlar da bu kapsamdadır. Nitekim Yargıtay, telefon edilip hiç konuşmadan kapatılmasını “telefon etmek” içerisinde değerlendirmektedir.
  • Bu davranışın diğer hareketlerde olduğu gibi öncelikle başkaca bir suçu oluşturmaması, belirli bir kişiye yönelmesi, sırf huzur ve sükunu bozmak maksadıyla yapılması, “ısrarlı” olması ve huzur ve sükunu bozmaya elverişli olması aranacaktır.
  • Doktrinde yer alan görüşler çerçevesinde ve yargı mercileri uygulamasında, evin camının veya kapının tıklatılması, pencereye taş atılması, ışık tutulması, odanın gözetlenmesi, kapının dinlenmesi, boş içki şişelerinin kişinin bahçesine atılması, yukarıdan halı çırpma, evin önüne otomobille park edip evi gözetleme, sürekli far yakma, mağduru sürekli olarak takip etmek, mağdura ayna tutmak, kapının önden geçen kişiye su dökme, kendi bahçesine kokucu nitelikte çöpler dökme, uzaktan dürbünle gözetleme, otomobille sürekli takip etme, bir kimsenin evinin veya işyerinin önünde bekleme, e-mail gönderme hukuka aykırı davranışlara örnektir.
  • Telefon etme veya mesaj gönderme şeklindeki hareketin bir defa yapılması yeterli olmayıp, “ısrar” unsurunu oluşturacak sayıda olması gereklidir. Tek bir telefon ya da mesaj, bu suçun oluşması için yeterli değildir. Yargıtay kararlarında çok sayıda telefon edilmesi veya mesaj gönderilmesi ısrar olarak kabul edilmekteyse de, kesin bir sayı vermek mümkün değildir. Ancak bir kararında Yargıtay, özel kastı değerlendirmesinin yanı sıra, sanığın ayrı yaşadığı eşine ikişer kez mesaj göndermesi şeklindeki oluşta (4.CD, 30.04.2014, 2013/4699, 2014/14421), sanığın katılana iki dakika arayla telefon etmesi şeklinde gerçekleşen eylemde (4.CD, 03.04.2014, 2013/18706, 2014/10836) ısrar unsurunu görmemiştir.
  • Ancak her olayın özelliklerine göre değerlendirme yapmak  gerekir. Her ne kadar, hareketin birkaç defa, hiç olmazsa en az iki defa tekrarlanmış olması gerekli ise de, her zaman için tekrardaki sayıya bakmak doğru olmayabilir. Gerçekten iki kere telefon edilmekle birlikte, telefon süreleri ve zamanı bu çerçevede maddi unsurun oluşması bakımından yeterli olabilir. Her durumda Yargıtay, öncelikle mağdurun kaç kez arandığının tespitini gerekli görmektedir (4.CD, 31.1.2012, 2010/28821, 2102/1497). Aramaların da soyut iddia dışında kesin delillerle (özellikle arama kayıtları ile) ortaya konulması koşulu aranır (2.CD, 28.10.2009, 2008/34365, 2009/40578).
  • Israr eylemin huzur ve sükunu bozcu nitelikte olup olmadığını belirlemede tayin edicidir ve ısrarın var olup olmadığı hakimin takdirine bağlıdır. Ancak buna dair eylemlerin somut olarak tespiti, delillendirilmesi ve ısrar niteliğinin eylemler bakımından gerçekleştiğini tartışmasız olması gerekmektedir.

Gürültü ritmik bir ses (örneğin müzik veya bir alet çalmak) olabileceği gibi ritmik olmayan sesler de bu kapsamdadır. Gürültü pek çok yolla yapılabilir, burada önemli olan bunun belirli bir düzeyde olup mağdur tarafından algılanabilmesi (duyulabilmesi) ve rahatsız edici olmasıdır.

Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu Cezası

Suçun yaptırımı, 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıdır.

Öngörülen hapis cezasının süresi bakımından TCK Md. 49/2 ve 50. maddeler uyarınca cezanın 50. maddede öngörülen seçenek yaptırımlardan birisine çevrilebilmesi mümkündür. Bununla birlikte duruma göre fail bakımından 53. maddedeki hak yoksunluklarına hükmedilebilmesi de mümkündür.

Mahkûmiyet halinde TCK Md. 51. maddede öngörülen hapis cezasının ertelenmesi mümkündür.

Suç bakımından CMK Md. 231. maddedeki hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulaması mümkündür.

5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un, 18.6.2014 tarih ve 6545 sayılı Kanunla değişik 8, 11 ve 12. maddeleri uyarınca suç bakımından görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir.

TCK 123 Yatarı

Ceza infaz işlemleri kapsamında ve denetimli serbestlik uygulaması ve koşullu salıverme hükümleri bakımından bu suçtan mahkumiyet halinde azami bir yıl hapis cezası verilebilir.

Halihazırda adi suçlarda 10 yıldan az olan hapis cezalarında, Kapalı CİK’te kalma süresi 1 ay olarak uygulanmaktadır. Ancak verilen cezanın süresi itibariyle bu suçtan denetimli serbestlik uygulanması ve kişinin hakkında girdi çıktı işlemi yapılarak salıverilmesi mümkündür.

Uzman avukat danışmanlığı ile bu ve benzeri tüm süreçlerde yanınızdayız. Hemen şimdi bizlerle iletişime geçebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi çekebilecek makaleler