Halk değişik katmanlardan, sınıflardan, inançtan, kökenden, yaşam tarzları farkı insanlardan oluşan ve ortak menfaat, duygu, manevi değer ve anlayışların bir araya getirdiği insanlar grubudur. Toplumun bütün katmanları halkı teşkil eder.
Bu suç tipi, toplumun bir kesiminin, diğer bir kesimine karşı kin ve düşmanlık beslemesini önlemek amacıyla düzenlenmiştir.
TCK Md. 216’da bu kapsamda 3 ayrı başlık altında ve farklı fıkralarda suçlar düzenlenmiştir.
* Maddenin birinci fıkrasında; halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimsenin, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde cezalandırılması düzenlenmiştir.
Maddede düzenlenen suçlar kasten işlenebilir ve fail hareketinin tahrik edici olduğunu, ya da toplumun bir kesimi bakımından aşağılayıcı olduğunu veya toplumda benimsenmiş bulunan bütün dini değerelere yönelik aşağılayıcı olduğunu bilmeli ve bilinçle hareket etmelidir.
Suç, kamu düzeninin bozma tehlikesi yaratmalı ve bu konuda genel güvenlik bakımından tehlike söz konusun olmalıdır.
Bu madde bakımından en çok tartışılan konu eleştiri hakkı ve bunun sınırlarıdır. Haber verme amacı taşıyan, haber verme ve bilgilendirme sınırlarında olan ve eleştiri amacıyla ortaya konulduğu açık olan “düşünce açıklamalarının” suç sayılması mümkün değildir. Tahrik edici eylem, kin ve düşmanlığın ortaya çıkması ve eyleme dönüşmesi ile tamamlanmış olur.
* Maddenin ikinci fıkrasında; halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişinin cezalandırılması benimsenmiştir.
Farklılıklara dayalı aşağılama eylemlerinin kamu düzeninin bozmasını engellemek ve toplum içinde düşmanlığın var olmasını engellemek amacıyla getirilmiş bir düzenlemedir.
Belirli bir sosyal grubun itibar ve saygınlığı korunur ve buna yapılan saldırının toplumsal huzuru bozmasını önlemek amaçlanır.
* Maddenin üçüncü fıkrasında ise halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde cezalandırılması kayıt altına alınmıştır.
Bu açıklama ekseninde ilk fıkrada kin ve düşmanlık için tahrik eylemi, ikinci fıkrada halkın bir kesimini belirli farklılıkları gözeterek aşağılama ve üçüncü fıkrasında ise dini değerlerin aşağılanması eylemi suç olarak düzenlenmiştir. Madede düzenlenen tahrik eylemi, kanunlara itaatsizliğe tahrikten farklı ve sosyal huzuru sağlama amaçlı olarak düzenlenmiş bir suçtur.
Suç alenen işlenmelidir. Aleniyetin sınırları nerede başlayıp nerede sona ereceği ayrı bir tartışma konusudur.
Kamu barışını bozmaya elverişli olması ve aleniyet bulunması halinde işlenen eylemin suç kabul edilmesi gerekir.
TCK 216 Cezası Nedir?
Fıkra 1- Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Fıkra 2- Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Dinle Alay Etme Cezası
Fıkra 3- Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Alenen Tahrik Cezası
Maddenin birinci fıkrasında düzenlenmiştir. Bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür alenen tahrik eylemi için.
TCK 216 Yargıtay Kararları
1. “Devlet hastanesi acil servisinde hekim olarak görev yapan katılanın olaydan birkaç ay önce annesini muayene ederken gerekli dikkat ve özeni göstermediğini iddia ederek şikayet için hastaneye giden sanığın, önceki olaydan dolayı duyduğu kızgınlıkla söylediği sözlerin doğrudan doğruya katılana yönelik olup katılana hakaret etme kastıyla hareket ettiği, halkın belli bir kesimini aşağılama suçunun yasal unsurlarının olayda gerçekleşmediği gözetilerek eylemin TCK.nun 125. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması” (Yargıtay 8 CD, 7743/28454, 05.12.2013)
2. “…Ülkede geçerli hak düzeninin İslam’a ve Kuran’a karşı mücadele yürüttüğü, dahası vahşice saldırılar düzenlediği belirtilip laik düzen gereği ve iç hukukun uygulanması sonucu görevlerinden uzaklaştırılan ordu mensuplarının hain işlemine tabi tutulan insanlar olarak sayıldıkları iddia edilip, 80-90 yıldır ‘nifakına, cerbezesine ve istibdadlarına mani olamadıklarımız’ şeklinde nitelendirilen ülkedeki laik düzen yanlılarının ‘Haccac, Yezid, Hülagu, Mussolini ve Stalin’den farklı olmadıklarını belirterek halkı din anlayışı farklılığı gözetmek sureti ile kin ve düşmanlığa tahrik ettiği sabit olduğu halde…” (Yargıtay 8 CD, 12101/14522, 10.10.2001)
3. “Suça konu edilen paylaşımların halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılamak amacıyla yazıldığının kabulü zorlamayı gerektirmektedir. Sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlarda, özellikle güncel kullanımda hemen her konuda düşünce ifadesine rastlanıldığı, buna özel anlam atfedilebilmesi için çok kapsamlı, özellikle hazırlanmış ve bilinçli bir şekilde belli bir amaca yönelik planlı bir paylaşım gerekeceği düşünülmelidir. Özenli ve özellikli bir yaklaşımla bu amaç gerçekleştirilebilir. …Özgürlük esas, kısıtlama istisnaidir. İçinde bulunduğumuz yüzyılda, çağdaş olduğuna inandığımız ülkemizde, varlığına her koşulda güvendiğimiz hukuk sistemimizde, özgür bireylerden oluşan özgür bir toplum olmak adına daha hoşgörülü ve geniş bakış açısına sahip olmak gerekmektedir. Dosya içeriğine göre, sanığın siyasi bir kişilik olduğu yine bir siyasetçiye yönelik olarak söylenen sözlerin, kamu barışı açısından açık, yakın ve ciddi bir tehlikeyi somut olarak ortaya çıkarmadığı, şiddet çağrısı ya da tavsiyesi niteliğinde bir anlatım olmadığı gibi sanığın yasal çerçevede ifade özgürlüğünü kullandığı da dikkate alındığında unsurları itibariyle oluşmayan müsnet suçtan sanığın beraati yerine yetersiz gerekçeyle mahkumiyetine karar verilmesi” (Yargıtay 18 CD, 18864/16714, 10.12.2018)
4. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik içeren söylemler, aynı zamanda suç işlemeye tahrik niteliğinde olabilir. “Yapılan konuşmada; bir takım tarihi olayların ve rejimin din ve inanç açısından eleştirilmesi, ülkedeki insanları kendi görüşü ve inancı doğrultusunda ve yoğunluğunda inanca sahip olanlar ve olmayanlar biçiminde ayrıma tabi tutularak şeriat kurallarının egemen kılınmasından yana olanların iktidarı ele geçirmeleri durumunda karşı düşüncede olanları öldüreceklerinin belirtilip cihat çağrısı yapılması durumunda halkı din ve inanç farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik suçunun oluşacağı belirtilmiştir” (Yargıtay 8 CD, 1140/3117, 10.03.1999)
5. “…Basın açıklamasına konu olan metin ise; Kurul tarafından oylanarak resmiyet kazandırılan raporun özeti ve kamu oyuna duyurulması niteliğindedir. İçeriği itibariyle şiddet çağrısı taşımak bir yana, tam tersine raporun fikri zeminde tartışılması gerekliliğinin vurgulandığı görülmektedir. Raporun hazırlanış sürecinin ve özetinin açıklanmış olması karşısında, farklılıklara yönelik şiddet çağrısı içermemesi nedeniyle “kamu düzeni” ya da “kamu güvenliği” açısından açık ve yakın bir tehlike taşımamaktadır. Kaldı ki, açık ve yakın tehlike bakımından 5237 sayılı TCY.nın 216. maddesinin gerekçesi nazara alındığında, gerek rapor nedeniyle gerekse basın açıklaması sonrasında ortaya çıkan somut bir tehlike de söz konusu değildir. Toplum kesimleri arasında oluşmuş ve ortaya çıkan bir infial, herhangi bir taşkınlık saptanmamış, kamu güvenliğini bozan herhangi bir somut olgu da meydana gelmemiştir. Okunan rapora karşı, kurulda görevli bazı kişilerden kaynaklanan ve raporu yırtma mahiyetinde şekillenen tepkileri ise farklı özelliklere sahip bir kesimin diğer bir kesim aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrikin ölçüsü ve tezahürü saymak da olanaklı değildir….” (Yargıtay CGK, 29.4.2008, E. 2007/8-244, K. 2008/92).6. “…Ne var ki, ilk bakışta açıkça saptanamasa dahi, muhatabı kitlenin algılayabileceği maharetli bir gizlilik altında yapılan düşmanlığa ve kin beslemeye elverişli şiddet çağrılarının, yakın tehlike yaratıp kamu düzenini tehlikeye sokacak somutluğa ulaşması hallerinde, suçun oluşacağının kabul edilmesi,…” (Yargıtay CGK, 23.11.2004, E. 2004/8-130, K. 2004/206).
TCK 216 Suçu Cezası Adli Para Cezasına Çevrilir Mi?
Adli para cezasına çevirme açıklanan hükümde verilen cezanın süresi ile ilgilidir. TCK Md. 49 ve 50 hükümleri gereğince kısa süreli hapis cezaları 1 yıl altındaki cezalardır ve 1 yıl ve daha az süreli hapis cezasına hükmedilmiş olan hapis cezaları adli para cezasına çevrilebilir. Suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre buna karar verilir.
Cezanın adli para cezasına çevrilmesi bakımından hakimin takdiri söz konusu olup, tanığın hal ve hareketleri ile geçmiş sabıka durumu ile göz önünde bulundurulması gereken diğer hususlar dikkate alınacaktır.
Verilebilecek cezanın miktarı itibariyle alt sınırları dikkate alındığında maddede düzenlenen üç suçtan yalnızca iki ve üçüncü fıkralardaki toplum kesimlerini aşağılama ve dini değerlerle alay etme (aşağılama) eylemlerinden verilen cezalar 1 yılın altında ise para cezasına çevrilebilecektir.
TCK 216’da Cezayı Azaltıcı Haller
TCK Md. 218’de ortak hükme yer verilmiştir ancak bu hüküm cezanın artırılmasına ilişkindir ve TCK Md. 216 hükmü bakımından kanunda bir azaltıcı sebep ya da hal düzenlenmemiştir.
Buna göre yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranına kadar artırılır. Ancak, haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.
Hukuk alanı ile ilgili tüm danışmanlık işlemleri ve avukat desteği için hemen Or Hukuk ve Danışmanlık ile İletişime Geçebilirsiniz!