Hakaret, kişilik haklarını ihlal eden eylemlerin başında gelmektedir. Hakaret fiili hukuk düzeni karşısında haksız fiil teşkil etmekte, ceza hukuku bakımından da suç oluşturmaktadır(TCK 125. madde).
Hakaret fiili, kişilik hakları içerisinde ‘şeref ve haysiyet’ olarak adlandırılan haklara haksız saldırı oluşturmaktadır. Bu haksız saldırı nedeniyle kişilik hakları zarar gören şahıs incinmekte, büyük üzüntü ve elem duymaktadır.
Kişilik hakları hakaret nedeniyle haksız saldırıya uğrayan kişinin hakları hukuk düzeni tarafından korunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. ve 25. maddelerinde, kişilik haklarına hukuka aykırı biçimde saldırılan kimsenin, hâkimden saldırıda bulunanlara karşı koruma isteyebileceği belirtilmiştir. Bu anlamda saldırı tehlikesinin önlenmesine veya sürmekte olan saldırıya son verilmesine karar verilebileceği belirtilmiştir. Ayrıca saldırı sona ermesine rağmen, olumsuz etkilerinin devam etmesi durumunda, saldırının hukuka aykırılığının tespiti de istenebilmektedir.
Şeref ve haysiyete saldırı eylemleri yalnızca hakaret niteliğinde olmayabilir. Hakaret dışında, haksız iddia ve dedikodularda bulunulması, iftira eksik veya yanlış bilgiler ve haberler yapılması ya da bunları içeren yayınlarla haksız saldırılarda bulunulması söz konusu olabilir. Bütün bu tür fiiller de kişilik haklarını ihlal eden ve tazminat gerektiren haksız saldırılardandır.
Haksız saldırı nedeniyle uğranılan mağduriyetin giderilmesi veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayınlanması istemi de Türk Medeni Kanunu’nun 25/2. Maddesi uyarınca istenebilir.
Hakaret nedeniyle kişilik hakları haksız saldırıya uğrayan kişi, maddi ve manevi tazminat isteminde de bulunabilir. Bu tazminatın yasal dayanakları bir yandan MK 25/3.maddesi iken, diğer yandan Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesidir.
Konu ile ilgili Emsal Yargıtay Kararı
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin E:2016/14832, K:2019/508 sayılı kararında;
‘..Davacı … tarafından, davalı … aleyhine 30/06/2015 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle manevi tazminat istenmektedir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda 17/06/2016 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece verilen bu karar ve tetkik hâkimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kâğıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
Dava, hakaret ve tehdit eylemleri nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm; davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının kendisine karşı hakaret ve tehditte bulunduğunu, ceza yargılaması sonunda mahkûmiyetine karar verildiğini belirterek, olay nedeniyle oluşan manevi zararının tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, dosya kapsamına göre dava konusu eylemlerin sabit olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu olay nedeniyle davalı hakkında açılan kamu davası sonucunda hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına karar verilmiştir. Verilen bu karar hukuk hâkimini bağlamamaktadır. Ancak dosyadaki deliller ile ceza yargılamasında toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; davalının, davacıya yönelik hakaret ve tehdit eylemlerinin sabit olduğu anlaşılmaktadır. Olayın oluş şekli de gözetilerek mahkemece davacı lehine uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir.
Şu halde, mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 06/02/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.’ denilmiştir.