Edit Content
KURUMSAL
FAALİYET ALANLARI
MEDYA

Boşanma Davasında Manevi Tazminat

Manevi tazminat, manevi zararların giderilmesi amacını güden telafi yöntemidir. Manevi zarara uğrayan tarafa, bir miktar para verilmesi suretiyle ondaki üzüntünün bir nebze olsun giderilebileceği kabul edilmiştir. Manevi zararın manevi tazminat adı altında bir miktar para ile karşılamak istenmesi hiçbir zaman paranın manevi değerleri geri getirdiği ya da bu değerlerin parayla değiştirildiği anlamını taşımaz. Paranın buradaki fonksiyonu, kişilik hakları zedelenen kişinin duyduğu manevi acıyı bir ölçüde hafifletmek, yumuşatmak ve yatıştırmaktan ibarettir. Amaç bozulan manevi dengenin düzeltilmesidir.

4721 sayılı TMK’nın 174/2. maddesi gereğince boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.

Anılan madde ile boşanma nedeniyle kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafa, karşı tarafın kusurlu olması kaydıyla, manevi tazminat talep hakkı tanınmıştır. Manevi tazminat boşanmanın eşlerle ilgili maddi neticelerindendir.

Boşanmaya sebeplerinden olan zina, cinsel ilişkinin yapılamaması, hakaret, dövme, evden kovma, kumar oyna, hayata kast, kötü muamele, tehdit, onur kırıcı davranış gibi olaylar aynı zamanda eşlerin kişilik haklarına da saldırı mahiyetindedir. Bu tür olaylara maruz kalan eş boşanma davasında manevi tazminat talebinde bulunabilir.

Boşanmada manevi tazminatın amacı, boşanmaya neden olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan eşin çektiği üzüntü ve elemin bir nebze olsun giderilmesi ve psikolojik dengesini telafi etmektir.

Boşanmada Manevi Tazminatın Maddi Koşulları Nelerdir?

Manevi tazminat talep edilebilmesi için bazı koşulların var olması gerekir. Bu koşullar şunlardı;

1-Tazminat isteyen kusursuz ya da daha az kusurlu olmalıdır:

2-Tazminat istenen kusurlu olmalıdır

3-Zarar gerçekleşmelidir.

4- Nedensellik bağı bulunmalıdır.

5- Hukuka aykırılık bulunmalıdır.

a. Boşanmada Manevi Tazminat ve Kusur Koşulu

Boşanmada eşlerin usulüne uygun olarak dayanmadığı vakıalar kusur olarak karşı tarafa yüklenemez. Bu nedenle manevi tazminat talebine dayanak yapılmak istenen kusur sebebi vakıalar boşanma davasında usulüne uygun olarak ileri sürülmelidir.

Kusurların neler olduğu boşanma kararında gerekçeleri ile ayrıntılı olarak açıklanmalıdır.

Yabancı mahkeme kararı tanıma ya da tenfiz edilmişse, manevi tazminat konusunda da bu mahkemenin kararında belirtilen kusur sebebi esas alınmalıdır. Eğer yabancı mahkeme kararında kusur belirlenmemişse o halde taraflara kusur yüklenemez.

Boşanma davasından sonra meydana gelen olaylar taraflara kusur olarak yüklenemez.

Eylemli ayrılık nedeniyle açılan boşanma davalarında dayanak olan ve reddedilen boşanma davasını açarak boşanma sebebi oluşturan taraf sırf bu sebeple kusurlu sayılır.

Manevi tazminat talep eden taraf kusursuz ya da daha az kusurlu olmalıdır. Aksi halde yani manevi tazminat talep eden eş eşit kusurlu, ağır kusurlu ya da tam kusurlu ise manevi tazminat talebi reddedilir.

Boşanma nedeniyle manevi tazminat talep edilebilmesi için kesinleşmiş bir boşanma kararı olmasına gerek yoktur. Yani taraflar boşanma davası açarken de manevi tazminat talebinde bulunabilir ancak bu halde manevi tazminat talep eden eş karşı tarafın kusurlu olduğunu da kanıtlamakla mükelleftir.

Kesinleşmiş boşanma kararı varsa manevi tazminat talep eden taraf kusurlu olan karşı taraftan ayrı bir dava açarak manevi tazminat talebinde bulunabilir.  Bu halde manevi tazminat belirlenirken kesinleşen boşanma kararındaki kusur durumu esas alınacaktır.

b. Boşanmada Manevi Tazminat ve Zarar Koşulu

Boşanma davasının eki mahiyetindeki manevi tazminat davasının koşullarından bir diğeri de boşanmaya neden olan olaylar dolayısıyla kişilik haklarının saldırıya uğraması neticesinde zararın gerçekleşmesidir. Manevi tazminat davasının kabulü için karşı tarafın kusurlu davranışı ile manevi tazminat talep edenin manevi anlamda zarara uğramış olması gerekir.

Kişinin onur, saygınlık, özgürlükler, özel hayat vb. manevi değerleri kişisel değerlerdir ve bunların zarar görmesi manevi bir zarar doğurur ve manevi tazminat talep hakkı da doğar. Ancak unutulmamalıdır ki, boşanma şartlarının oluşmadığı hallerde manevi tazminat talep şartları da doğmamış kabul edilir.

Boşanmaya neden olan olaylar kişiye derin üzüntü vermek, psikolojik buhrana neden olmak, ağır utanca sebep olmak, onur kırıcı olmak, insan içine çıkamayacak hale gelmek gibi neticelere sebep olduğunda kişisel değerlerin ağır şekilde zedelendiği kabul edilir. Ancak manevi tazminat talebinin kabulü için kişisel değerlerin ağır olarak zedelenmesi şart olmayıp, hafif zedelenme hallerinde de manevi zarardan bahsedilebilir.

Evliliğin sona ermesinden sonra oluşan olaylar nedeniyle doğan zararlar boşanma nedeniyle manevi tazminat talebine konu edilemez.

c. Boşanmada Manevi Tazminat ve Nedensellik Bağı Koşulu

Manevi tazminat talep edilebilmesi için kusurlu eşin boşanmaya neden olan fiillerinin hayatın olağan akışına göre ağır bir manevi zararı oluşturmaya elverişli olmalıdır. Başka bir ifade ile kusurlu eşin eylemi ile manevi zarar arasında illiyet yani nedensellik bağı bulunmalıdır. Boşanma sebebi olmayan olaylar manevi tazminat sebebi de olamaz.

Boşanmaya neden olan olay boşanma davasının tarafı olan eş tarafından gerçekleştirilmiş olmalıdır. Aksi halde nedensellik bağından bahsedilemez. Örneğin kayınvalideden kaynaklanan davranışlar eşten talep edilen manevi tazminata konu manevi zarara dayanak olamaz, illiyet bağı yoktur. Ancak manevi zararı meydana getiren olaya eşlerden birinin seyirci ve kayıtsız kalması eylemle manevi zarar arasında illiyet bağına neden olacaktır. Örneğin annesinin, zarar gören eşe şiddet göstermesine şahit olan ve bunu engellemeyen eş de manevi zarardan sorumlu olacaktır.

d. Boşanmada Manevi Tazminat ve Hukuka Aykırılık Koşulu

Manevi tazminat talebinde bulunulabilmesi için zarara neden olan kusurlu eşin davranışının hukuka aykırı olması şarttır. Emredici hukuk kurallarına, ahlaka, gelenek ve göreneklere, aykırı davranışlar hukuka aykırı olarak nitelendirilir.

Hukuka aykırılık fiziki kişiliğe ya da manevi kişiliğe saldırı hallerinde söz konusu olur. Cinsel ilişki kurulmaması, eşin hastalığı ile ilgilenilmemesi, çocuğun hastalığı ile ilgilenilmemesi, eşin kürtaja zorlanması, eşe fiziksel şiddet uygulanması, eşin olağan dışı cinsel ilişkiye zorlanması, eşin cinsel olarak istismar edilmesi gibi haller fizik kişiliğe saldırı halleridir. Sadakatsizlik, eşini istemediğini söyleme, kovma, hakaret, tehdit ve aşağılama, güven sarsıcı davranışlarda bulunma, hamilelikle ve doğumda ilgilenmeme, çocuğun başkasından olduğunu iddia etme, kardeş gibi gördüğünü söyleme, korkutma, terke zorlama, sevmediğini söyleme  gibi haller ise manevi kişiliğe saldırı halleridir.

Hukuka aykırılık oluşmadığında manevi tazminat verilemez. Hukuka aykırı davranışları affetme ve hoş görme ve barışma gibi hallerde manevi tazminat verilmez. Terk nedeniyle boşanma davasında da manevi tazminat talep edilemez.

Boşanmada Manevi Tazminatın Şekli Koşulları Nelerdir?

Manevi tazminatın şekli koşulları şunlardır;

1. Manevi tazminat için talep olmalıdır.

2. Manevi tazminat talebi süresi içinde ileri sürülmüş olmalıdır.

3.  Evlilik birliği boşanma ile sonuçlanmış olmalıdır.

a. Manevi Tazminatta Talep Koşulu

Manevi tazminat boşanmanın fer’i sonuçlarından olup usulüne uygun sözlü veya yazılı talep olmaksızın hüküm altına alınamaz. Başka bir ifade ile talep yoksa manevi tazminat kararı verilemez.  Sözlü talepte bulunulması halinde bu talep duruşma tutanağına geçirilmelidir. 

b. Manevi tazminat talebi süresi içinde olmalıdır.

Boşanmadan önceki süreçte bu talep ön inceleme duruşmasından sonra ileri sürülemez zira bundan sonra talep sonucunun genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı başlar. Bu sebeple manevi tazminat talebi dilekçelerin karşılıklı verilmesi sırasında ya da en geç ön inceleme duruşmasında ileri sürülmelidir. Ön inceleme duruşmasının tamamlanmasından sonra yani tahkikat aşamasında iddia ve savunmanın genişletilmesi ya da değiştirilmesi yasağı başlayacağından ancak ıslah veyahut da karşı tarafın muvafakati ile manevi tazminat talebinin davaya eklenmesi mümkün olacaktır. Burada belirtmek gerekir ki başlangıçta hiç talep edilmeyen manevi tazminat talebi ıslah ile boşanma davasına eklenebilirken; başlangıçta talep edilen manevi tazminat miktarının ıslah ile arttırılması mümkün değildir. Gene manevi tazminatın bölünmezliği ilkesi gereği talebi aşan şekilde karar verilemez.

Boşanmanın mali sonuçlarından olduğu için anlaşmalı boşanmadan sonra manevi tazminat talebinde bulunulamaz.

Boşanmadan sonraki süreçte ise boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren 1 yıl geçtikten sonra zamanaşımına uğrar.

Gene yabancı mahkemelerce verilen boşanma kararlarının tenfizine dair kararın kesinleşmesinden itibaren de 1 yıl geçtikten sonra manevi tazminat talebi zamanaşımına uğrar.

Manevi tazminat talebi belirli olmalıdır.

c. Evlilik Birliği Boşanma İle Sona Ermiş Olmalıdır

Boşanmada manevî tazminat boşanmaya bağlanan feri bir taleptir ve bu tazminat için evlilik birliğinin boşanma ile sona ermesi gerekir. Boşanma gerçekleşmediği takdirde bu tazminat gündeme gelmez.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Vesayet hukuku ile ilgili davalar hariç, aile hukukundan doğan dava ve işler, 09/01/2003 gün ve 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun ile aile mahkemelerinin görevinde sayılmıştır. Boşanmadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davalarında 09.01.2003 tarihli ve 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun usulleri uygulanır.

Maddi ve manevi tazminat davası boşanma kararı kesinleştikten sonra zamanaşımı süresi olan 1 yıl içinde açılmışsa görevli mahkeme, yine aile mahkemesi ya da burada aile mahkemesi kurulmamışsa HSK tarafından bu davalara bakmakla görevlendirilen asliye hukuk mahkemesidir.

TMK m. 168/I hükmüne göre “Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.” Yerleşim yeri, bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir (TMK m. 19/1). Yerleşim yeri adreslerinin tutulmasında kişilerin yazılı beyanları esas alınır ve adres beyan formundaki bildirimler aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir (5490 s. NHK m. 50/1, Adres Kayıt Sistemi Yönetmeliği m. 13/1). Şu halde, aile kütüğünde yer alan yerleşim yeri adresine ilişkin kayıt, aksi sabit oluncaya kadar yerleşim yerine karine oluşturur. Türk Medeni Kanununun 168. maddesi hükmüne göre, boşanma veya ayrılık davaları, eşlerden birinin yerleşim yerinde veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesinde açılabilir. Gösterilen yerlerden birini seçim hakla davacıya aittir.

Harç ve Vekâlet Ücreti

Maddi ve manevi tazminat istemi, boşanma davası ile birlikte ileri sürülmüşse boşanma davasının fer’i niteliğinde olduğundan ayrıca harca bağlı değildir. Boşanma davası ile birlikte ya da boşanma davası devam ederken verilecek dilekçe ile ya da tutanağa yazdırılmak suretiyle maddi ve manevi tazminat taleplerinde bu istemler için ayrıca harç alınmaz.

Maddi ve/veya manevi tazminat davasının boşanma davası kesinleştikten sonra zamanaşımı süresinde açılması halinde harca tabidir. Yargıtay da bir kararında “Davalı-karşı davacı erkeğin tazminat talebi Türk Medeni Kanunu’nun 174/1. maddesi kapsamında olmayıp bağımsız nitelikte bir taleptir. Dava açılırken alınan başvuru harcı, dava dilekçesindeki isteklerin tümünü kapsar. Davalı-karşı davacı erkeğin maddi tazminat talebi boşanmanın eki niteliğinde olmadığından nispi harca tabidir. Bu talep nedeniyle davalı-karşı davacı erkekten karşı davanın açılması esnasında nispi harç alınmadığı gibi, bu eksiklik yargılama sırasında da giderilmemiştir. Nispi harç tamamlattırılmadan müteakip işlemler yapılamaz. O halde davalı-karşı davacı erkeğin maddi tazminat talebi üzerinden nispi harcın peşin kısmının yatırılması için usulüne uygun olarak süre verilmesi, (Harçlar Kanunu m. 30-32) ve maddi tazminat talebi açıklattırılarak görev hususu da düşünülerek deliller değerlendirilip sonucu uyarınca bir karar verilmesi aksi halde; Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gereğince işlem yapılması gerekirken, belirtilen hususlar gözetilmeden maddi tazminat talebinin Türk Medeni Kanunu’nun 174/1. maddesi kapsamında görülerek, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.” şeklindeki değerlendirme ile bunu teyit etmektedir.

İspat Yükü

İspat, uyuşmazlığa konu vakıanın varlığı ya da var olmadığı konusunda hâkimde, iddia edilen yönde kanaat uyandırmaya yönelik delil, karine ve hukukî dayanakların sunulması, gösterilmesi girişimidir. Kanunda aksi öngörülmedikçe kural olarak herkes iddiasını ispatla yükümlüdür (TMK m.6). Ancak TMK’nın 184.maddesi ile bu genel kurala bazı istisnalar getirilmiş ve bu maddedeki kurallar saklı kalmak üzere HMK hükümlerinin boşanma davalarında geçerli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, boşanma davaları yönünden hâkim, ileri sürülen vakıaların varlığına vicdanen kanaat getirmelidir, hâkim bu olgular hakkında taraflara yemin teklif edemez, tarafların ikrarı hâkimi bağlamaz, hâkim kanıtları serbestçe takdir eder ve boşanmanın eki niteliğindeki anlaşmalar hâkim tarafından onaylanmadıkça geçerli olmaz. Böylece hâkime delilleri takdir konusunda geniş yetkiler verilmiş ancak, delillerin taraflarca hazırlanması konusunda genel düzenlemeye bağlı kalınmıştır.

Hükmün İcrası

Boşanmadan kaynaklanan (boşanma ilâmıyla hükmedilen) ve fer’î inşaî hüküm niteliğinde olan maddî ve manevî tazminat taleplerinin tahsili için ilâmlı icraya konulmaları gerekse de, bunlar da aslın rejimine tâbi olup, kesinleşmeden icra edilemezler (Kuru, İcra, 296). Zira aile hukukuna ilişkin fer’î inşaî hükümlerdeki alacaklar da, asıl hükmün kesinleşmesiyle muaccel olmakta ve bu alacaklara kesinleşme tarihinden itibaren faiz işletilebilmektedir. Ancak, boşanma ilâmı kesinleştiği takdirde, boşanma davasından sonra açılan tazminat davasında hükmedilen maddî ve manevî tazminat alacaklarının ilâmlı icra takibine konulabilmesi için kesinleşmeleri gerekli değildir (Özbek, Mustafa Serdar, Kesinleşmeden İcra Edilemeyecek İlâmların Kesinleşmeden Önce İcraya Konulması, Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:2, Sayı:1, Ocak 2016, s. 46-47).

YARGITAY KARARLARI

Akıl hastalığı nedeniyle açılmış bir boşanma davasında davalı tarafın kusurlu olduğundan söz edilemez.

Davacının, davadan önce 24/12/2009 tarihinde Türk Medeni Kanununun 405. Maddesinde yer alan sebeple kısıtlandığı  ve annesinin vesayeti altına alındığı anlaşılmaktadır. Kısıtlama kararına esas alınan resmi sağlık kurulu raporunda akıl hastalığının 1997 yılından beri süregeldiği bildirilmiştir. Bu durumda davacının ayırt etme gücü bulunmamaktadır. Ayırt etme gücü bulunmayan kısıtlının davranışlarının iradi olduğu da kabul edilemez ve bu sebeple kendisine kusur yükletilemez. Kusurlu olan taraf tazminatla (TMK md 174/1-2) sorumlu tutulabilir. Bu husus gözetilmeden davacının ağır ‘ağır kusurlu’ kabulü ile davalı yararına maddi (TMK md. 174/1) ve manevi (TMK md. 174/2) tazminata hükmolunması doğru bulunmamıştır” (Yargıtay 2. HD, Tarih: 05/12/2012, Esas No: 2012/9122, Karar No:2012/29281)

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında, eşlerin eşit kusurlu olması halinde, tazminat davasının açılamayacağı kabul edilmektedir.

Boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda davalı-karşı davacı erkeğin ağır kusurlu olduğu kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı-karşı davacı erkeğe kusur olarak yüklenen “eşinin hastalığıyla ilgilenmediği” vakıasına davacı-karşı davalı kadının dayanmadığı, bu sebeple kusur belirlemesine esas alınamayacağı, kadının da erkeğe şiddet uyguladığı, davalı erkeğin kulak zarının yırtıldığı bu yüzden mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen vakıalara göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu oldukları anlaşılmaktadır. Bu husus gözetilmeden erkeğin ağır kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 2. HD, Tarih:02/10/2018, Esas No:2016/24569, Karar No:2018/10369)

 Toplanan delillerden boşanmaya neden olan olaylarda taraflar eşit kusurludur. Eşit kusurlu eş yararına Türk Medeni Kanunun 174/1-2.maddesi gereğince tazminata hükmedilemeyeceği nazara alınmadan davacı kadın lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiştir. (Yargıtay 2.HD,  Esas No:2008/20443, Karar No:20103218)

… davalı kadının müşterek haneyi yakmaya çalıştığı; davacı kocanın da müstakil ev temin etmediği ve eşini babaevine bırakıp arayıp sormadığı, birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda iki tarafın da eşit oranda kusurlu olduğu, bu sebeple boşanmada tarafların eşit kusurlu olduğu anlaşıldığından, davacı koca yararına maddi (TMK mad. 174/1) ve manevi (TMK 174/2) tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiştir. (Yargıtay 2. HD, Tarih:10/09/2013, Esas No:2013/14597, Karar No:25013/20361)

Tazminat istenen tarafın davranışı hukuka uygun ise maddi tazminat ödemekle yükümlü değildir.

Öte yandan, emredici hukuk kurallarına, ahlâka, örf ve adetlere ilişkin kuralların ihlali o eylemi hukuka aykırı hale getirir. Bu kurallardan birinin ihlali de eşin bir başkasıyla yaşıyor olması, ilişki kurması hali gibi sadakat yükümüne aykırı hareketi veya güven sarsıcı hareketi ile meydana gelir ve manevi kişiliği, ruhsal bütünlüğü saldırıya uğrayana manevi tazminat talebinde bulunma hakkını verir. Öte yandan bu eylemler 4721 sayılı Kanunun 185.maddesinde yerini bulan ve evlilik birliğinin süresince devam etmesi gereken, eşlerin yasal olarak birbirlerine karşı hak ve yükümlülüklerinden olan sadakat yükümüne de açıkça aykırılık oluşturması nedeniyle kişilik haklarına saldırı teşkil etmektedir. (Yargıtay HGK, Tarih: 03/04/20117, Esas No: 2010/2-751, Karar No:2011/96.)

Hakaret edilmesi manevî tazminatı gerektirir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle mahkemece davalı erkeğe yüklenen kusurlu davranışlar yanında; ceza dosyasından erkeğin, eşine hakaret ettiği ve fiziksel şiddet uyguladığı da anlaşılmakla, davalı erkeğin tüm, davacı kadının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, paranın alım gücüne, kişilik haklarına, özellikle aile bütünlüğüne yapılan saldırının ağırlığına, manevi tazminat isteyenin boşanmaya yol açan olaylarda ağır ya da eşit kusurlu olmadığı anlaşılmasına nazaran davacı kadın yararına hükmolunan manevi tazminat azdır. (Yargıtay 2. HD, Tarih:23/10/2018, Esas No: 2017/389, Karar No:2018/11739.)

Davacı-karşı davalının, eşine sürekli olarak “benim evimde oturuyorsun, benim imkanlarımdan yararlanıyorsun, bana cevap vermeye hiç hakkın yok” şeklinde sözler söylediği anlaşılmaktadır. Mahkemece de kocanın bu eylemleri sabit kabul edilmiş, koca tam kusurlu kabul edilerek davası reddedilmiş, karşı boşanma davasının kabulü suretiyle tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Kocanın sarfettiği boşanma sebebi olarak kabul edilen evlilik birliğinin gerekleriyle açıkça bağdaşmayan yukarıda değinilen sözleri, kadının onurunu derin biçimde yaralar ve ruhsal bütünlüğünü bozar, kişilik haklarına açık saldırı oluşturur. Bu sebeple davalı-karşı davacı (kadın) yararına uygun miktarda manevi tazminat takdir edilmelidir. Bu yön gözetilmeden manevi tazminat talebinin reddi doğru görülmemiştir. (Yargıtay 2.HD, Tarih:28/06/2012, Esas No:2011/22718, Karar No:2012/18001)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlginizi çekebilecek makaleler